11 Temmuz 2015 Cumartesi

KURAN'DAKİ İSLAM GİZLENİYOR

BU YAZININ KAYNAĞI DOĞRUDAN DOĞRUYA KURAN-I KERİM'DİR.






Bir hadis ile başlayalım.

Hz.Peygamber SAS Efendimize bir sahabe sorar:

"Ya Resulallah. Bana İslamı öyle bir cümle ile anlat ki bana yetsin ve hep aklımda kalsın."

Hz.Peygamber SAS Efendimiz buyurur:

"Allah'a inandım de ve dosdoğru ol."

İslam Kuran ve Sünnettir. Aksini iddia eden yanlış yoldadır.

Kuran-ı Kerim Muhkem ve Müteşabih ayetlerden oluşur. Muhkem ayetler okuyan herkes tarafından anlaşılabilecek kadar açık olan ayetlerdir. 

Müteşabih ayetler ise tevile muhtaç olan ve sadece Kuran-ı iyi okumuş anlamaya çalışmış alimler tarafından tevil edilebilir. Bunlar Kuran'da geçen hükümlerdir. Yani Kuran müteşabih ayetleri alimlerin tevil edebileceğini beyan etmiştir.

Şimdi buraya dikkat!

Yine Kuran'a göre Kuran'daki ayetlerin çoğu Muhkem ayetlerdir. Müteşabih olanlar ise azdır. 
Ve o Kuran baştan sona daima şunu beyan ve emreder."(Muhkem ayetleri) anlayasınız diye kolaylaştırdık.İbret alan var mı?" mealinde pek çok ayet var.  

Anlayasınız diye Arapça indirdik (Araplara hitaben). Anlayasınız diye iyice açıkladık. Daha iyi anlamak için yavaş okuyunuz.

Ve Kuran zikirdir Kuran'a göre. Kuran okuyan zikreder. Namaz zikirdir Kuran'a göre.Namaz kılan zikreder.Zikir (Zikretmek) zikirdir Kuran'a göre. Zikredenler zikreder. Bununla ilgili ayette insanların yatarak bile zikredebilecekleri de geçmektedir.

Muhkem ayetlerle ilgili Müslümanlara çok açık emirler vardır. Kuran'ın okunması emirdir. Anlamak için okunması emirdir. Yavaş yavaş okunması emirdir. Araplar için tilavetiyle okunması emirdir. Ama Türkler tilaveti ile okurlarsa ANLAMAK İÇİN DEĞİL ZİKRETMEK İÇİN OKUYABİLİRLER.Çünkü eğer ana dili gibi Kuran Arapçasını bilmiyorsa anlayamazlar.Anlamak için de Türkçesini okumakla mükelleftirler. Bu da emirdir.

Efendim Kuran'da Türkçesini oku diye hangi ayette geçiyor?

Okumakla mükellef isek anlamak için okumak emredilmiş ise Arapça da bilmiyorsak hangi dilde okuyacağız?

Gelelim müteşabih ayetlere.

Kuran, Müteşabih ayetlere yoğunlaşanları "kalbinde hastalık olanlar muhkem ayetleri bırakır müteşabih ayetlerin manasına uğraşırlar" diye beyan ediyor. 

Yani Müslüman kendi dilinde Kuran'ı okuyacak, muhkem ayetleri zaten anlayacak müteşabih ayetlerin manasına ise düşmeyecek.Zamanla belki anlayan da olacak. Anlayamazsa da mükellef olmayacak.

Ama Muhkem ayetleri okumakla, anlamakla mükellef Müslüman.


PEKİ GİZLENEN İSLAM NE?

Hz.Peygamber SAS Efendimiz hayatta iken Asrı Saadette Kuran ayetlerini ashabına hem muhkemlerini hem de müteşabihlerinden o zaman için uygun olanları açıklamış. Muhkem ayetlerde zaten sorun yok ve herkes anlıyor. Müteşabih olanlar ise o zaman için anlaşılmış.Bir kısmını da o zaman ile ilgili olmadığından hiç açıklamamış.(SAS Efendimiz.) 

Ashabı Suffe ve ekser sahabeler Kuran'ı ezberlemişler ve hafız olmuşlar.Ama bakınız onların dili Arapça ve Kuran-ı Kerim'in Arapçasını ezberleyip hem zikrini hem de anlamını ezberleyip tam hafız olmuşlar.

Bugün ülkemizde binlerce hafız var. Saatlerce Kuran okuyabiliyorlar ezberden. Peki ama bu hafızların kaç tanesi Arapça biliyor ve Kuran'ı ezberden okurken aynı zamanda da anlamına vakıf olabiliyor?

Ya da biraz daha basite indirirsek.

Bugün ülkemizde milyonlar namaz kılıyor. Dört rekatlık bir namazda sekiz sure okuyabiliyoruz. Peki bu milyonlardan kaç tanesi namazda okuduğu ayetlerin anlamını biliyor?

O zaman bizim Arapça bilmeyen hafızımız ile ana dili Arapça olan bir Arap Hafız aynı derecede mi hafız oluyor?

Bizim hafız ezberlemiş ne manaya geldiğini bilmeden okuyor ama Arap Hafız manasını da bilerek okuyor. Aynı mı? Değil tabi.

Ya da milyonlarca Müslüman kardeşimiz dört rekatlık bir namazda sekiz sureyi manasını bilmeden okuyor ama Araplar sekiz sureyi manasını da bilerek okuyor. Peki bu namazlar aynı mı? Değil tabi.

İşte Müslümanlardan gizlenen gerçek budur.

Bu işte Yahudi parmağı vardır. Kuran okunsun ama anlaşılmasın. Kime sorulsun? Bildiğini iddia eden ve kendisini bazı insanların değer vermesiyle nüfuzlu yapan kişilere. Bunlar da ikiye ayrılıyor. Samimi olanlar ve ajan olanlar. Vehheb, Sebe gibiler de var.

Nasıl ayıracağız?

Kuran'ın emirlerine uyarak. Kuran'ın, zikir için sadece Arapçasını değil; anlamak için de Türkçesini okuyacağız. Kuran, anlamak için oku diyor. 

Bunun tarihsel sebepleri var. Yani İslamın gizlenmesinin. O da Yahudilerin Müslümanları gerçek İslam'dan uzaklaştırıp hurafelere boğmak istemeleri ve Emevilerin işledikleri günahları kamufle etmek istemeleri.

Yapılması gerekenler:

Hafızlarımız mutlaka Arapçayı da öğrenmeli ve okudukları surelerin anlamını da bilmelidirler.

Namaz kılan her Müslüman en azından namazda okuyacağı surelerin anlamını da öğrenmeli ve namazda okurken manasını düşünerek okumalı.

Ve yine her Müslüman Kuran'ı kendi diliyle okumalı ve anlamaya çalışmalı.Unutmayalım ki gerçek zikir Kuran okumaktır. Anlamak için okumak da farzdır. İbadetin de az da olsa sürekli olanı makbuldür.

Tek bir cümle ile bitiriyoruz.
Sürekli Kuran'ın Türkçesini okuyan bir kişi yıllar sonra başını kaldırıp çevresine şöyle bir baktığında Müslüman ile Mümini daha kolay ayırabilecektir İnşallah.

Kim samimi Müslüman, kim üç kağıtçı?
Kim İslama hizmet ediyor, kim kendi çıkarlarına?

Yazı uzadı Sünnet kısmına geçemedik. Yazı yine de yarım kalmasın.
Hz.Peygamber SAS Efendimiz "EN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK İÇİN ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLMİŞTİR.O'NA UYAN KURAN'A UYAR. O'NDAN AYRILAN KURAN'DAN AYRILIR." 

ŞEREFSİZDEN ALÇAK TEHDİT

KCK BAŞKANI MURAT KARAYILAN'DAN TÜRKİYE'YE ALÇAK TEHDİT





İŞTE AÇIKLAMASI 

Terör Örgütü KCK, bugün yaptığı açıklamayla 2012 sonunda fiilen başlatılan, 2013 yılı Newrozu'nda ise kamuoyuna duyurulan ateşkesin sona erdiğini duyurdu.

Baraj yapımını üstlenen müteahhitlerin ve çalışanların acilen inşaat alanlarını boşaltılması çağrısında bulunan KCK'nın açıklaması şu şekilde:

"Türk devleti 'Ben devletim, bildiğimi yaparım' diyerek ateşkese uymamış, sürekli çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuştur. Halbuki ateşkes ve çatışmasızlık her gücün ateşkesin başlamasından önceki konumunda kalması; ateşkesi bozacak adımlar atmaktan kaçınması demektir. Türk devleti ise onlarca karakol, askeri amaçlı yol, ve askeri amaçlı barajlar yaparak ateşkes koşullarını demokratik siyasal çözüm için değil, yeni bir savaş için ciddi bir hazırlık yapmak ve gerçekleşecek savaşta avantajlı konuma gelmek için kullanmıştır.


Türk devletini karakol, askeri amaçlı yol ve barajlar yapmaması konusunda sürekli uyarmış, bunların ateşkesi bozmak ve savaşı başlatmak anlamına geldiği vurgulanmıştır.''

VE YORUM

Söyledikleri bir defa yalan ve iftira.

2012- 2015 arasında AKP, açılıma zarar gelmesin diye gözümüzün önünde her türlü taşkınlığı yapan PKK ve uzantılarına karşı her hangi bir operasyon yaptırmadı. Kaç tane PKK' lı öldü? Sıfır.

Peki aynı dönemde PKK'ya terk edilen bölgelerde kaç şehidimiz vardı? Yüzden fazla.

Kiminin aracı devrildi,kimi kaza kurşunuyla şehid oldu. Açıkça sokak ortasında ailesinin yanında pazarda alışveriş yapan subaylarımız şehit edildi. Verilen söz gereği yine operasyon yapılmadı.

Sokaklarda vefalı Kürt kardeşlerimiz PKK'lı olmadı diye katledildi. Korucular öldürüldü. Yalan mı?

Ey şerefsiz, kanı bozuk, Yahudi uşağı, Ermeni dölü?

Şantiyeleri bastınız.Yolları kestiniz. Karakollara taciz ateşi açtınız. Beş bin tane Kürt çocuğunu dağlara kaçırdınız.

1984 de bittiniz hemen barış istediniz.
1994 de bittiniz hemen barış istediniz.
Galiba bu açılım süreciyle epey palazlandınız?

Kaçırdığınız beş bin Kürt çocuğu ile mi meydan okuyorsunuz?

Ama sizin bu işte kabahatiniz yok.

Kabahat sizi adam yerine koyan, Müslüman Kürt halkının temsilcisi yapan, muhatap alıp karşınıza oturan ve sizi böyle palazlandıran AKP'dedir.

Sandılar ki siz gerçekten barış istiyorsunuz. Sandılar ki gerçekten silah bırakacaksınız. Sandılar ki teröristlikten çıkıp adam gibi siyaset yapacaksınız. Ama yanlışlarını onlar da gördüler. 

Tek amacınız önceki barış isteklerinizde olduğu gibi yine can çekişen taşeron örgütünüzü güçlendirmek ve tekrar cinayetlere başlamakmış.(Biz zaten biliyorduk, AKP de öğrendi.)

Ama bilmediğiniz bir şey var:

Bu aziz Türk Milleti yeniden dünyaya hakim olacak İnşallah.

ABDULLAH GÜL DIŞ POLİTİKAYI ELEŞTİRDİ

Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı bir iftar programında Türkiye'nin dış politikasını yorumladı.



İstanbul'da Dostluk Derneği'nin iftar etkinliğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'la aynı masada oturan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iftar sonrası kürsüden Türkiye'nin dış politikasına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Mısır'dan Libya'ya ilişkilerimizi geliştirmeliyiz, tekrar Türkiye'nin ilham olacağı bir duruma gelmeliyiz, ifadelerini kullanan Gül, "Ortadoğu politikamızı gözden geçirmekte fayda var," dedi.

Abdullah Gül, Erdoğan'ın da dinlediği konuşmasında şunları söyledi:


"Henüz Ortadoğu'da Filistin meselesi çözülmemişken, kalıcı barış sağlanmamışken, İslam ülkelerinin kendi kendini tüketiyor olması gerçekten çok acıdır. Bu bakımdan inanıyorum ki; Türkiye olarak bu ülkelere yardımcı olmak durumundayız. Bunun için de şüphesiz ki; hepsiyle ilişkimizi geliştirmeliyiz. Libya'dan Mısır'a kadar, Yemen'den bütün Körfez ülkelerine kadar, nasıl bir zamanlar onlara ilham olduysak, yeniden bu ülkelere ilham olucu, yol gösterici olacağı bir duruma gelmek gerekir. Bu anlamda açıkçası, Ortadoğu ve Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin de faydalı olacağı kanaatindeyim. Çünkü bölgede başka bir gelişme de söz konusu. Büyük bir kaos ortaya çıkarsa, bu kaosun içerisinden çıkacak, hiç tahmin etmediğimiz sürprizlerle karşı karşıya kalabiliriz."

YORUM

PEKİ BUNU NEDEN YAPTI?

Bize göre bu açıklamalar Türkiye'nin daha doğrusu AKP'nin yanlış olan Suriye ve Ortadoğu politikalarından döneceğine işarettir. Başka neye işarettir?

R.T. Erdoğan'ın yanlış olan politikalarından dönebilmek ve AKP'yi yeniden güçlü yapabilmek için Abdullah Gül'ü devreye sokması ve bir nevi Putin- Mendeyev harekatının işaretidir.

Daha açık yazarsak AKP seçim öncesi yapacağı kongrede yeniden Abdullah Gül'ü Genel başkan yapacak. Tabi bu plan şimdiki plan.Sonradan değiştirecek gelişmeler olur mu, şu an için belli değil.

YA DA

Milli Devlet (Askeriyle, Polisiyle, MİT'iyle, Yargısıyla, Üniversiteleriyle, tüm bürokratlarıyla ve üst düzey yöneticileriyle) yanlış olan Ortadoğu politikalarından AKP'yi de tamamen harcamadan bu şekilde dönülebileceğini telkin eti.

Bir başka gelişme Fuat Avni konusundaydı. CHP'li milletvekili Fuat Avni'nin ABD gizli servisi NSA olabileceğini hatta olduğunu iddia etti.

Şahitsiniz,biz daha önce yazmıştık. "Fuat Avni ABD'nin tam kendisidir. NSA (CIA,FBI üst kuruluşu) Fuat Avni'yi Tunus'daki Arap baharını Facebook, Twitter'de başlattığı gibi Türkiye'de de Kürt baharını başlatmak için kullanıyor" demiştik. Bazı doğru bilgilerin arkasından provokatif ve yalan dolanlar da gelecek demiştik. Bu konuda da görevimizi yaptık İnşallah.


9 Temmuz 2015 Perşembe

YAZMADIĞIMIZA PİŞMAN OLDUK.

YAZMADIĞIMIZA PİŞMAN OLDUK. BUNDAN SONRA YAZACAĞIZ.
ABD’Lİ PROF’UN TEKLİFİNİ BİZ YAZACAKTIK. ARTISI DA VARDI. TÜRKİYE YUNANİSTAN’A FEDERASYON TEKLİF ETMELİ KIBRIS İLE AYNI ANDA BİRLEŞMELİYİZ DİYE BİR YAZI YAZACAKTIK AMA YANLIŞ ANLAŞILIR DİYE YAZMADIK. 





Huffington Post adlı haber sitesine makale yazan, Chicago Üniversitesi'nde Uluslararası Hukuk ve Politika Bilimi Profesörü olan Tom Ginsburg, beklenmeyen bir öneride bulundu.

AYNI COĞRAFYADA BİRLİKTE VAROLDULAR

Tarih boyunca Türklerle Yunanlıların aynı coğrafyada varolduklarını söyleyen Ginsburg, Yunanistan'ın 1821'de Osmanlı Devleti'nden özgürlüğünü aldığını ve iki ülkenin o tarihten beri en az 4 kez savaştığını da hatırlatıyor.

TÜRK LİRASI DAHA GÜVENİLİR

Prof., Yunanistan'ın kurtuluşunu ise eurodan liraya geçişte görüyor. Bunun sebebi Türk lirasının euroya göre daha sabit olması.

SİYASİ KARARLAR ANKARA'DA, SOSYAL KARARLAR ATİNA'DA ALINSIN


Ginsburg'a göre bu birliktelik sağlanırsa, iki ülkenin mali kararları Ankara'da, sosyal kararlar ise Atina'da alınarak, daha rahat bir federasyon oluşturulabilir.

TÜRKİYE'NİN MİLLİ BİR DEVLET OLDUĞUNU O ZAMAN ANLADIM

YILLAR ÖNCE (ZAMANI BİZE KALSIN) BİR TANIDIĞIMDAN, BİR OLAY DİNLEDİM.




Arkadaşımız bize gerçek bir olay anlattı.Olayın anlatıldığı ve yaşandığı zamanı açıklamayalım. Kahraman Ordumuzun yönetim kadrosuna karşı o zamana kadar bizde de bazı ön yargılar vardı.
O olayı duyduktan sonra kayıtsız şartsız ordumuzun ve komutanlarımızın ne kadar değerli hatta Sultan Fatih'in askerleri kadar kıymetli olduklarını anladık. Ve Maşallah dedik.


Sizlerle de paylaşıyoruz:

"Yedek subay rütbesini taktık, kura çekimi için sıradayız. Merakla dağıtım yerlerimizin yani görev yerlerimizin neresi olacağını bekliyoruz.Önümde üç arkadaş var. Hepsini de yakından tanıyorum artık. Dördüncü benim. 

İlk arkadaşımız biraz ağır kanlı, hafif kilolu ve mülayimdi. Ordonat çekti.

İkinci arkadaşımız atletik, atılgan, gözü kara bir arkadaştı. Şırnak çekti.

Üçüncü arkadaşımız ise hemen önümde duruyordu.Çok yaman biriydi.Tam bir spor adamıydı.Öyle ki o koşularda canımız çıkar ve koşu akabinde kendimizi dinlenmeye zor atıp, birbirimizle konuşacak mecal bulamazken o kalkar ve:

"Arkadaşlar benim bi on km daha koşmam lazım. Malum bu sporlar bana yetersiz kalıyor, performansımı olumsuz etkiliyor." derdi.

Holywood'a gitse dünyanın en aksiyonel filmlerinde bile başrol oynayacak kadar atletik bir fiziğe sahipti. Ben en çok onun nereye gideceğini merak ediyordum. Çünkü biliyordum ki onun gideceği birlik alayımızın en gözde subayını alacaktı.

Kurasını okuyan komutanımız "İNCİRLİK" deyince şaştım kaldım.

Evet, o yiğit arkadaşımız ABD askerlerinin içinde Türk Subayını temsil etmeye gidiyordu.

Bize bu olayı anlatan arkadaşımız "Bunlar tesadüf olamaz" dedi.

Biz de kendisine şunu söyledik.

"Evet hiç bir şey tesadüf değildir. Ama cüzi irade, ama külli irade" 

Bunu bize anlatan arkadaşımızın vatani görevini nerede yaptığı da bize kalsın.


DOĞRULARI BİZ YAZARSAK İNANMAYANLAR

DOĞRULARI BİZ YAZARSAK İNANMAYANLAR; RTE SÖYLEYİNCE İMANIN ŞARTI SAYIYORLAR



İŞTE CUMHURBAŞKANININ AÇIKLAMASINDAN İLGİLİ BÖLÜM

MEDYADAKİ HABERLER YALAN"


2 yıldır paralel devlet ile mücadele etmekteyiz. Çin'e bir ziyarette bulunacağım. Çin seyahati öncesindeki gelişmeler manidardır. Bu akşam bunu size paylaşmak istiyorum. Dünyanın her yerinde bizim soydaşlarımız var. Yaşanan bütün hadiseler bizi doğrudan ilgilendiriyor. Medyada dolaşan, büyük bir kısmı da yalan ya da istismar olan bu haberlerden sonra İstanbul'da asla tasvip etmediğimiz olaylar yaşandı. Ülkemize gezmeye, yaşamaya gelen Doğu Asyalı insanlar bizim dostumuzdur. Onlar bizim misafirimizdir. İstanbul'da yaşanan provokatif olaylar bize yakışmaz. Provakatörlerin oyununa gelmeyin. Ülkemize gelenler bize emanettir.

VE YORUM

Şahit misiniz?

Biz "Uygur Türklerine Çin zulmü haberlerinin Siyonist Yahudi tuzağı olduğunu ve çoğunun da YALAN olduğunu" daha Türkiye ÇİN Büyükelçisine rahatsızlığını ilettiğinde yazmıştık. Yani Cumhurbaşkanımız da YALAN'lara inanıyorken biz doğruları yazmış ama kimseyi inandıramamıştık.

Cumhurbaşkanımız bu açıklamayı yapınca sosyal medyada daha önce "Çin Zulmü" diye AKP'lilerin yaptıkları paylaşımlar da değişti. MHP'lilerin yıllardır yaptığı paylaşımları paylaşan AKP'liler artık bizim gibi ÇİN ZULMÜ haberleri YALAN demeye başladılar.

İYİ DE KARDEŞİM DOĞRULARI SADECE BİAT ETTİĞİNİZ KİŞİDEN Mİ ÖĞRENECEKSİNİZ?

DOĞRU HER KOŞULDA DOĞRUDUR.SÖYLEYEN KİŞİNİN ÖZELLİĞİNE GÖRE DEĞİŞMEZ.

ŞİMDİ BURAYA DİKKAT!

TÜRKİYE'NİN DAHA DOĞRUSU AKP'NİN SURİYE POLİTİKASI EN BAŞINDAN BERİ YANLIŞTIR.

VE YİNE AKP'NİN ŞİMDİ DÖNMEYE ÇALIŞTIĞI "AÇILIM" POLİTİKASI DA EN BAŞINDAN YANLIŞTIR.

BİZ YİNE SÖYLEDİK. 

AKP'LİLER; CUMHURBAŞKANI AÇIKLAYINCAYA KADAR "AÇILIM DOĞRU, SURİYE POLİTİKASI DOĞRU" DEMEYE DEVAM EDECEKLER İSE BUNUN ADI "DÜŞÜNEN BEYİN" DEĞİL "BİAT KÜLTÜRÜDÜR" VESSELAM.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

BİR TAHMİNİMİZ DAHA ÇIKIYOR

PEK ÇOK TAHMİNİMİZ GİBİ BU DA GERÇEKLEŞİYOR

ABD, KÜRT DEVLETİNDEN VAZGEÇİYOR.






“Ayrı Kürt devleti çok sorun olabilir”

Savunma Bakanı Ashton Carter, “bağımsız Kürdistan” sorusuna kaçamak yanıt vererek bu olasılığı reddetmedi “Sıkıntı yaratır” dedi
Türkiye için sorun olur

Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile Senato’daki DAEŞ konulu oturuma katılan Carter, “Bağımsız Kürdistan, Türkiye ile birçok tartışma yaratacak. Bağımsız bir devlet fikrine katılıyor musunuz?” sorusuna, “Türkler için bağımsız ayrı bir devlet çok sorun olabilir” diye yanıt verdi.

5 bin yerine 60 kişi

Bakan Carter, Türkiye’nin yanı sıra Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan’da da yapılması planlanan Suriyelilere yönelik eğit-donat programıyla yılda 5 bin Suriyeliye verilecek eğitim programına 60 kişinin alındığını söyledi. Carter, gerekçe olarak “güvenlik taramasını” gösterdi.  

Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan Savunma Bakanı Carter, bağımsız Kürt devleti konusunda, Türkiye açısından olumsuz mesaj verdi.

ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde ABD’nin IŞİD ile mücadele stratejisi konulu oturumda konuştu. Oturumda yöneltilen  “Bağımsız bir Kürdistan, Türkiye’yle ve genel olarak bölgede birçok tartışma yaratacak. Ayrı bağımsız bir devlet fikrine katılıyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine Carter, “Türkler için, bağımsız ayrı bir devlet çok sorun olabilir” yanıtını verdi. Bu arada, ABD Başkanı Barack Obama’nın Pentagon’da yaptığı konuşmada Irak ve Suriye’de IŞİD’le mücadelede sağlanan başarılara ilişkin verdiği yedi örneğin altısının Kürtlerin katkısıyla elde edildiğine dikkat çekilirken Washington’un, etkin eylemlerden söz etmesine rağmen Kürt güçlerini silahlandırma konusunda gösterdiği isteksizlik ise Türkiye faktörüne bağlanıyor. Pazartesi günü Pentagon’da brifing aldıktan sonra yaptığı açıklamaların Salı günü Senato’da yapılan oturumda Cumhuriyetçi senatörlerce sert dille eleştirilen Obama’nın  konuşması sırasında Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı zafer sağlandığı bölgelere işaret ederken Musul Barajı, Sincar Dağı, Kerkük ili, Ayn el Arap (Kobani) Tel Abyad gibi yerlerden söz ettiğine işaret ediliyor. Barack Obama’nın bu konudaki açıklamaları, Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesinde de yankı buldu. Etkin rollerine rağmen ABD’nin Kürtlere tam destek sağlama konusunda isteksizlik gösterdiğini kaydeden Kürt kaynaklar, ABD’nin Irak Başbakanı Haydar el Abadi ile ilişkilere zarar vereceği kaygısı ile Kürtlere doğrudan gelişmiş silahları göndermeyi reddettiğini dile getiriyor.

Türkiye faktörü

Suriyeli Kürtlerin de ABD’den az destek aldıklarının belirtildiği haberde “ABD’nin Suriyeli Kürtleri silahlandırma isteksizliği, büyük ölçüde olası bağımsız bir Kürt devletini toprak bütünlüğüne oluşan bir tehdit olarak gören NATO üyesi Türkiye ile ilgilidir” denildi.



Eğit-donat fiyaskosu

ABD’nin IŞİD ile savaşacak güçleri eğitmek için planlanan eğit-donat projesine, 5 bin kişi hedeflenirken sadece 60 kişinin katıldığı ortaya çıktı. Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan Savunma Bakanı Ashton Carter,  “3 Temmuz itibariyle şu anda yaklaşık 60 savaşçıyı eğitiyoruz. Bu rakam, kısmen eğitime alınacakların taramasından dolayı bizim beklentilerimizden daha az”  diyerek, savaşacak adam bulamamaları sonucu eğit-donat projesinin fiyasko olduğunu itiraf etmiş oldu. Senatörlerin IŞİD ile mücadele edecek Suriyeli muhaliflerin eğitilmesine yönelik sorularını yanıtlayan Carter, eğitime alınan muhaliflerin sayısının beklenenin çok altında kaldığını kabul etti. Carter, “3 Temmuz itibariyle şu anda yaklaşık 60 savaşçıyı eğitiyoruz. Bu rakam, kısmen eğitime alınacakların taramasından dolayı, gelinen noktada bizim beklentilerimizden daha az. Ancak bu program önemli. IŞİD’in Suriye’de kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasını sağlamak için sahada bir partnere ihtiyacımız var. Eğitim programı ilerledikçe, bizim asker toplama ve IŞİD’le mücadele operasyonlarında yararlı bilgiler sağlamaya dönük kapasitemizi artıracak önemli ilişkiler oluşturma ve muhalifleri tanımada daha fazlasını öğreniyoruz” diye konuştu. Suriyelilere yönelik eğit-donat programını Türkiye’nin yanı sıra Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan’da yapmayı planlayan ABD, her yıl yaklaşık 5 bin muhalifi eğitmeyi planlıyor.


BU YORUMU LÜTFEN DİKKATLİ OKUYUNUZ 

Yahudilerin ekonomik baskısı altında olan OBAMA ve Demokratlar iktidar olmaları nedeniyle Siyonist Yahudilere direnemiyorlardı. Şimdi buraya dikkat!

Bu siyonistler de ABD'de hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler üzerinde PARALEL baskı kuruyorlardı. Senatoda zayıf olan Obama yönetimi kuşatma altındaydı. Ama şu hale bakınız ki Demokratlardan daha çok Siyonist Yahudilerle iç içe olan Cumhuriyetçiler de tavır değişikliğine gittiler ve artık ABD'de her kesim (Siyonistler hariç) Kürt Devleti'ne açıkça karşı çıkıyorlar.

Önceden Cumhuriyetçiler açıkça Kürt Devletini savunurken iktidarda olan Demokratlar ihtiyatlı ve derinden yani gizliden Kürt Devletini savunuyorlardı. 

Cumhuriyetçiler tam tersine bugün açıktan Kürt Devletine karşı olduklarını açıklıyorlar. Demokratlar ise önceden gizliden destekledikleri ama açıklayamadıkları Kürt Devletine desteklerini şimdi açıktan tartışmaya açma adına geri çekiyorlar. Yani ABD, Kürt Devletinden desteğini çekiyor.

Bundan önceki beş yazımızda da şifreli kısımlar vardı.Ama yorumlar kısmında değinen hiç olmamış.Bu yazıdaki şifreyi de açıkça takdirlere sunalım. Hani iddialar vardı ya: "Cemaat Neoconlarla, Siyonistlerle iç içe" deniliyordu ya. İşte şimdi o Neoconların kalesi olan Cumhuriyetçiler Türkiye'yi savunuyor.Bilmem anlatabildik mi? Bu ABD'deki iç etkenlerdi.

Dış etkenleri ise sitemizde sürekli işliyoruz.
Birincisi ABD-RUSYA geriliminin yani Soğuk Savaşının sıcak savaşa dönüşme ihtimalinin sürekli artmasıyla ABD'nin kendi çıkarları için aklının başına gelmesi.Yani "Türkiye mi, PKK' mı" sorusuna ABD'nin "Elbetteki Türkiye" tercihini kullanmasıdır.

İkincisi ise ABD'nin Türkiye düşmanlığında haddi aşması nedeniyle Türkiye'nin gösterdiği kararlı tutumdur. Yanlış anlaşılmasın bu tutumu da sadece AKP'ye bağlamak doğru olmaz bir bütün olarak Milli Devlet Politikalarıdır. 

Evet tahminlerimiz çıkıyor.Müneccim değiliz tabi.Bunları pek çok kimse biliyor ama açıklamak da her halde bize düşüyor.
   

7 Temmuz 2015 Salı

BUNU DA YAZMIŞTIK.BU DA ÇIKTI.

FUAT AVNİ DENİLMİŞTİ. BİZ DE "ABD" DEMİŞTİK. HATTA FUAT AVNİ DE ABD'DİR DİYE İLAVE ETMİŞTİK. O DA ÇIKACAK VE FUAT AVNİ'NİN ABD GİZLİ SERVİSİ NSA- CIA OLDUĞU AÇIKLANACAK. BELKİ DE BİLİNİYOR...




Alman Focus dergisinin haberinde, Fidan'ın iki buçuk yıl önce dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler ile yaptığı görüşmenin Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı tarafından dinlendiği iddia edildi. Ancak bu bilginin kaynağı açıklanmadı. ABD'nin en önemli istihbarat kurumlarından NSA, dinleme skandallarıyla dünyanın gündemine oturmuş durumda. Eski çalışanı Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelerle NSY'in Almanya ve Fransa liderlerinin yanısıra 2010'da Toronto'daki G-20 zirvesine katılan tüm devlet ve hükümet başkanlarını dinlediği kaydedilmişti.

ABD, FUAT AVNİ'Yİ TÜRKİYE'DEKİ BAHARLARI (!) İÇİN HAZIRLADI. BAZI DOĞRU BİLGİLERİN ARKASINDAN TAMAMEN PROVOKASYON BİLGİLERİ DE GELMEYE BAŞLARSA DEDİĞİMİZ DE ÇIKAR ALLAHU ALEM. ÖNCE GÜVEN OLUŞTURMAYA ÇALIŞMALAR ARKASINDAN DA İHANET DARBELERİ...

DEVLET BAHÇELİ HAKLIDIR,TUTARLIDIR VE MİLLİ BİR ÇİZGİDEDİR

AMİRAL SONER POLAT'IN YAZISI






Devlet Bahçeli haklıdır, tutarlıdır ve milli bir çizgidedir.

Etrafımızdaki ateş çemberinin daraldığı şu günlerde bütün ülke Meclis Başkanlığı seçimleri ile uyutuldu. Oysa ki Başkan’ın o ya da şu partiden olması gerçekte hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Emperyalist merkezler Kürt (ABD-İsrail) koridorunu tesis etmek için, Türkiye’deki siyasi belirsizliğin doruk noktasına ulaşacağı bu günleri beklemişlerdi. Stratejinin zaman, mekân ve kuvvet olmak üzere üç boyutu vardı. Zaman planlaması kendileri açısından mükemmel bir düzeydeydi!

Bugünlerde sözde Atatürkçü (!) ve Cumhuriyetçi (!) çevreler, arkalarına emperyalist merkezleri de alarak Devlet Bahçeli’yi yaylım ateşine tutuyorlar. Vay efendim, HDP (PKK) gibi sen de niçin yeni CHP’nin adayını desteklemedin!

Öncelikle bir gerçeğin altını kalın kalemle çizelim. HDP (PKK) ile içli dışlı olan ve bütünüyle Batı’nın denetimi altına giren yeni CHP, ülkenin güvenliği, birlik ve bütünlüğü açısından ciddi bir risk unsurudur. Bu yalın gerçeği fark eden Devlet Bahçeli, kendisine başbakanlık teklif eden yeni CHP’ye ilginç bir cevap vermiştir: “Siz kurucu ideolojiyi terk ettiniz; mebuslarınızın üçte biri HDP’li!”

Eğer, içinde bulunduğumuz kritik süreçte bir kişi, kuruluş ya da siyasi partinin bu topraklara bağlılığını test etmek istiyorsanız, Kürt koridoru karşısındaki duruşuna bakmalısınız. Bu sağlam bir referanstır ve yanılma şansınız yoktur! Maalesef, yeni CHP ve HDP (PKK) bu konuda tercihini Batı’dan yana yapmıştır. Koridora kalkan olmayı tercih etmişlerdir.

İzmir, Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy ve birçok yerleşim yerindeki CHP seçmeni Atatürk’e oy verdiğini sanarak, gerçekte emperyalist merkezlerin temsilcilerini ödüllendirmiştir. Bazıları, taze mebusları Murat Özçelik gibi HDP’ye (PKK) oy vererek, bir terör örgütüne fason bir yasal kılıf giydirmiştir. PKK politikalarına dokunulmazlık zırhı onların oyları ile kazandırılmıştır. Bu günahın vebali üzerlerindedir!

Devlet Bahçeli’nin Suriye’de ülkemizi bölmek için tezgâhlanan oyunlara karşı belirlediği siyasi çizgisinin ana hatları aşağıdadır:

PYD ve IŞİD arasında fark yoktur; ikisi de terör örgütü, ikisi de cinayet şebekesidir.

Türkiye her bakımdan kuşatma altındadır. Şimdiki hükümet ve kurulacak hükümet gelişmelere kayıtsız kalamaz! Aksi bir tavır vatana ihanetle eş değerdedir. Türkiye haklarını korumak için hiç kimseden izin almak zorunda değildir.

Bu bir savaş çağrısı değil, nefsi müdafaa ve milli güvenliğimizi sağlama alma, Türkiye’nin caydırıcılığını gösterme iradesidir!

Devlet Bahçeli ve MHP, bu açık ve net irade beyanı ile Türkiye cephesinde yer aldığını ispat etmiştir. Ülkenin birlik ve beraberliği konusunda hiçbir hassasiyeti olmayan çevrelerle arasına mesafe koymasından daha doğal bir şey olamaz!

Seçimde PKK için oy isteyen yazar, çizer, gazete ve televizyonların, önce aynaya dönüp kendilerine bakması gerekiyor. Sizler ulusal birliğimizin, PKK, Dersimli Kemal, Sezgin Tanrıkulu, Murat Özçelik, Selina Doğan, Mehmet Bekaroğlu ile korunabileceğine inanıyorsanız, bu sizin sorununuzdur ve hiç kimseyi bu garabete ortak etmeye hakkınız yoktur! Öncelikle rüştünüzü ispat etmek ve emperyalist merkezlerle aranızdaki hesabı kapatmanız gerekmektedir. Yeni CHP ve HDP (PKK) sizin eserinizdir. AKP’ye karşı gerçek, toplumsal ve milli bir muhalefetin oluşmasını sizler engellediniz!

Kimse kimseyi kandırmasın! Türkiye bölünme tehdidi altındadır ve geçmişin paradigmaları ile doğru ve yanlışı saptayamayız! Mevcut koşullar altında ülke bütünlüğünü savunan tüm güçler, kim ne derse desin ilerici, açılım, özerklik, koridor batağında çırpınanlar gericidir!

Seçim çalışması için gittiğim havuzlarla kaplı lüks sitede “ Boşuna çenenizi yormayın! Ben HDP’ye oy vereceğim!” diyen CHP’li zengin ve kibirli hanımefendi gerici, Gültepe semt pazarında, “Komutanım, ülkemiz bölünmesin! Oyum AKP’ye ama Allah sizin de yolunuzu açık etsin!” diyen, karayağız delikanlı ilericidir.

Atatürk’e karşı açıkça cephe aldığını, açılım politikaları ve HDP’yi (PKK) savunduğunu bile bile yeni CHP için internet siteleri üzerinden “oylar bölünmesin!” kara kampanyaları yürüten çeşitli meslek gruplarından kişiler gerici, Türklük değerleri ve vatan bütünlüğü için MHP’ye oy veren eğitimsiz ama milli duyguları yüksek kitleler ilericidir.

MHP’in Türkiye cephesi içinde yer almasının ülkemiz için altın değerinde olduğu kısa zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır. AKP içindeki ilerici ve gerici güçlerin mücadelesi kıyasıya devam etmektedir. Yeni CHP ve ruh ikizi HDP (PKK), maalesef umutsuz vakalardır. TBMM dışında Vatan Partisi, milli cephede siperdedir.

Ülke bütünlüğünü sözde değil özde savunuyorsak, Devlet Bahçeli’nin ilkeli, hesaplı, tutarlı ve doğru bir rotada dümen tuttuğunu kabul etmeliyiz. Pusulasını şaşırarak sağa sola savrulanlar diğerleridir!

Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr

spolat102@outlook.com

YAZMIŞTIK.ÇIKTI.

YUNANİSTAN'A RUSYA ÇENGELİ




ÖNCEKİ YAZIMIZDA YAZMIŞTIK. RUSYA BU ORTAMDA YUNANİSTAN'A ÇENGEL ATAR DEMİŞTİK. BUGÜN BASINA YANSIDI.

İŞTE O HABER:

Rus basınına konuşan Kremlin Danışmanı Yuriy Uşakov, Moskova yönetiminin Yunanistan’dan IMF’ye alternatif olacağı öngörülen BRICS kalkınma bankasına katılmak istediği yönünde mesaj aldığını söyledi.

Uşakov 8-9 Temmuzda gerçekleştirilecek BRICS 2015 liderler zirvesinde konunun ele alınacağını belirtti.


Yunanistan’ın BRICS Kalkınma Bankasına Mayıs ayında davet edildiğini ve Yunanistan tarafından teklifin olumlu karşılandığını hatırlatan Uşakov, Yunanistan’ın katılımı için henüz müzakerelere başlanmadığını da ekledi.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

GALİBA GERÇEK SİYAH SANCAKLILAR KURULUYOR

İKİ HABER VE BİR YORUM



BİRİNCİ HABER IŞİD KAYNAKLI.

Daha doğrusu, IŞİD'e yakın bir sitede yayınlandı.
Habere göre Afganistan'ın Eski başbakanlarından Gülbeddin Hikmetyar'a bağlı Hizbi İslami (İslam Partisi) IŞİD'e biat etti.

Ulusal Kanal da bu haberi RTE'ye isnad ederek yayınladı. Zira RTE gençlik döneminde Gülbeddin Hikmetyar'ı ziyaret etmişti.




İşte o resim.

İKİNCİ HABER İSE PKK'YA YAKIN BİR SİTEDE YAYINLANDI

Haber şu:

MİT ve AKP, Suriye'deki Türkmenleri birleştirerek Türkmen Ordusu kuruyor. Haberde Suriye'deki dağınık Türkmen Tugaylarının birleşme kararı aldıkları yazıyor. Yediden fazla tugay ismi sayılıyor.

Önceki bazı rivayetlerde de Afganistan'dan Suriye'ye gelen Raşid Dostum'un Suriye'de 14 bin kişilik bir güç bulundurduğu yer almıştı.


İŞTE YORUM

Bu oluşumlar Allahu Alem gerçek Siyah Sancaklıların ilk ışıklarıdır. 

Siyah Sancaklılar ile ilgili bir hadis yorumunda; önce sahtelerinin çıkacağı ve birbirlerine düşecekleri rivayet edilmekteydi. 

"Sonra Allah cc emaneti dilediğine verir" kısmı ise ya Hz.Mehdi AS'ın bizzat kendisine verilir ya da Siyah Sancaklıların lideri Temimli Sarışın Gence  Siyah Sancaklıların komutanlığı verilir şeklinde açıklanmaktaydı.

Sahte Siyah Sancaklıların birbirlerine düşmeleri, El Nusra gibi El Kaide'de kalanlar ile El Kaide'den ayrılan IŞİD'in çatışmasına işaret ediyor olabilir.

Yine dün İran'a yakın bir sitede IŞİD'lilerin kendi aralarında bir bölgede savaştıkları yer aldı.

Gerçek şu ki IŞİD; ABD,İngiltere ve İsrail tarafından icat edilmiş bir İslam Düşmanıdır. Bir tek amacı yok.

Suriye'de Esad'ı devirmek ve Irak ve Suriye'nin kuzeyinde sonradan İsrail'e teslim edilmek üzere bir kukla Kürt devleti kurmak için icat edildi.

Ama işler tersine de dönebilir.Zira Rusya İstihbaratı IŞİD'i Batının kurduğunu ama kontrolü kaybetmeye başladığını üç gün önce açıkladı. 

Yani IŞİD uluslararası bir MARKA haline geldi ve tüm istihbarat kuruluşları bu markayı ele geçirmeye çalışıyor.

IŞİD'in kendi arasındaki çatışmalar da buna işaret ediyor. Peki en şanslı kim?

Elbetteki MİT.

DEVAM...

El Kaide Afganistan'da kuruldu. IŞİD de El Kaide'nin Irak sorumlusu Zerkavi tarafından kuruldu.

Sonra ABD,İngiltere ve İsrail; Irak'daki hapishanelerde esir tuttukları Bağdadi'yi serbest bırakıp (Yaşanan bu olayların yani cinayetlerin karşılığında) IŞİD'in başına getirdiler. Şimdi o da yok. Yeni başkanları ise gizlenmeye devam ediyor.

IŞİD'in tabanında samimi cihatçılar da var.

Bir parantez: 

(Bunlar cahil Müslümanlardır.Böyle cihat olmaz.Ama onların samimi cihat niyetleri yani kalplerinin cihat için canını ortaya koyma isteği Allahu Alem onlara canları karşılığı belki de hidayet olarak dönecek.Çünkü pek çok Müslüman geçinen var da İslam için canını ortaya koyacak nedense o kadar çok değil.Hacı Bayram-ı Veli'nin müritleri gibi umum.) 

Parantezi kapattık.

Merkez Afganistan. Bu net. 
Gülbeddin Hikmetyar Ulusalcıların iddia ettikleri gibi bir terörist değil.Samimi bir Cihatçı ve bir İslam Alimi. RTE de o zaman yanlış olanı değil doğru olanı yapmıştı.

Yani IŞİD nasıl ki Afganistan'dan kopup geldiyse; el değiştirip, batının tetikçisi olmaktan çıkarılıp İslam'ın kılıcı olması da yine Afganistan'dan başlanarak yapılabilir.

Bu yaşananlar da batıya karşı bu düğmeye basıldığının işareti Allahu Alem.

Yakın bir gelecekte IŞİD'de anormal mutasyonlar olabilir. Suriye'deki Türkmenlerin bir kısmı da Irak'daki Türkmenlerin bir kısmı da zaten hem IŞİD; hem de karşıtı örgütlerde şu an savaşıyorlar. 

Türkmenlerin birleştirilmesi hareketi El Nusra'yı da El Kaide'den kopartabilir. İdlib'de liderlerinin öldürülmesi de bu bağlamda bir işaret belki de.

Süfyan çıkacağına göre Suriye'deki Siyah Sancak oluşumunun başarılı olamayacağı ve yenilecekleri söylenebilir.

Ancak Afganistan'dan Gülbeddin Hikmetyar ile başlatılan hareketin yarın Taliban'ı da alıp daha da güçlenip IŞİD'i de katıp gerçek Siyah Sancaklıları oluşturacakları ve Irak'da Süfyanı yenecekleri hadis yorumlarına uygun olur.Allahu Alem.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

5 Temmuz 2015 Pazar

RUSYA'NIN NÜKLEER SİLAH KULLANMA ŞARTI

RUSYA SAVUNMA BAKANLIĞI, NÜKLEER SİLAH KULLANMA YETKİLERİNİ AÇIKLADI



Rusya Savunma Bakanlığının Nükleer Silahlardan sorumlu birim başkanlığı kendilerine verilen nükleer silah kullanma şartlarını açıkladı. Yani yetkiyi almışlar.

İşte o şartlar:

Eğer her hangi bir ülke Rusya'nın ikili savunma anlaşması yaptığı bir müttefikine karşı Nükleer Silah kullanırsa Rusya da kullanacak. Kime ya atana ya da atanın bir müttefikine. Yani ya ABD'ye ya da ABD'nin bir müttefikine karşı kullanacak. Eğer Rusya'nın bir müttefikine karşı nükleer değil de konvansiyonel bir saldırı yapılırsa Rusya da konvansiyonel bir karşılık verecek ama nükleer silah kullanmayacak.

İkinci şartları ise çok daha tehlikeli. 
Eğer her hangi bir ülke, doğrudan Rusya'ya karşı nükleer ya da konvansiyonel bir saldırı yaparsa işte o zaman Rusya doğrudan nükleer karşılık verecek. Yani Rusya'ya saldırı nükleer savaş anlamına geliyor. 

Bu ne demek?

Nükleer müzakerelerin çıkmaza girdiği şu günlerde ABD, İran'ı vurmak isterse Rusya ne ile vurduğuna bakacak.Eğer konvansiyonel bir saldırı olursa Rusya da misliyle yani konvansiyonel karşılık verecek. Ama ABD, İran'a nükleer saldırı yaparsa işte o zaman Türkiye de risk altında demektir. Çünkü Rusya o zaman nükleer silah kullanacağını açıklıyor. Ya ABD'ye vuracak ya da ABD'nin bir müttefikine karşı kullanacak. Türkiye de ABD'nin müttefiki olduğundan risk altındadır.

İkinci husus eğer Avrupa'dan ya da Ukrayna'dan ya da Baltık Cumhuriyetlerinden Rusya'ya karşı doğrudan bir saldırı yapılırsa o zaman Rusya "Avrupaya nükleer bomba yağdırırım" tehdidi savuruyor.

Evet. Rusya'nın nükleer silah kullanma şartları ve ilgili birimine verdiği yetkiler başta ABD olmak üzere onun müttefiklerine de bir TEHDİTTİR. Hem de Nükleer bir tehdit.

RUSYA VE ÇİN YUNANİSTAN'A TEKLİF GÖTÜREBİLİR

YUNANİSTAN'DA YAPILAN REFERANDUMDAN "HAYIR" ÇIKTI.



YUNAN HALKI AB ŞARTLARINA "HAYIR" BATMAYA "EVET" DEDİ.

Muhalefet lideri Samaras istifa etti. Yunanistan meselesini görüşmek üzere Alman Başbakanı ile Fransız Cumhurbaşkanı yarın acilen görüşecekler. Bu toplantıdan bir şey çıkmayacak. Onların derdi biraz da kendi kamuoyularına karşı kendilerini savunmak.

Yunanistan'da bundan sonra neler olabilir? 

Çipras AB'den yeni bir teklif bekleyecek. Referandumdan EVET çıksaydı Çipras istifa edecekti.

Yunanistan'ın içinde bulunduğu bu durum Rusya ve ÇİN için bir fırsat olacak. Malum, ikili ortak bir banka kurdular. Rusya da kendi başına uluslararası para trafiğini organize eden Yahudi Sistemine alternatif bir sistem kurmuştu. 

İktisadi bir terim olduğu için Erbakan Hocamızın diliyle açıklayalım:

Örneğin Arabistan'a para gönderip mal alacaksak parayı önce Yahudiye veriyoruz.Para önce ABD'ye gidiyor ve Yahudi komisyonunu aldıktan sonra Arabistan'a gönderiyor. Komisyonlar peşin.Ama işlemler hep kağıt üzerinde yürütülüyor. İşte Rusya bu sisteme karşı kendi sistemini kurdu.

ÇİN ile de ortak banka kurdular. Şimdi Yunanistan'a "Gel sen de bu sisteme gir,AB'nin vermediği kredileri sana biz verelim" diyecekler.

Neyin karşılığında?

Yunanistan'ın NATO'dan çıkması ve NATO'ya karşı Rusya ile ÇİN'e ortak üsler vermesi karşılığında.

Olabilir mi? Biz bekliyoruz. 
Böyle bir teklif Yunanistan'ı NATO'dan çıkarmaz ama olacak bir darbeyi tetikleyebilir.

Bakalım ne olacak?

PKK'LILAR ÖLDÜKLERİ YERDE GÖMÜLSÜN

YURT DIŞINDA ÖLEN PKK'LILARIN TÜRKİYE'DE GÖMÜLMESİ ENGELLENMELİ 





Suriye ve Irak'da her gün onlarca PKK/PYD militanı ölüyor. Bunların tamamı kendi memleketlerinde gömülüyor. Irak'lı olanlar Irak'da, Suriye'li olanlar Suriye'de, Türkiye'den gidenler de Türkiye'ye getirilip gömülüyor. 

Türkiye'ye getirilip gömülenlerin cenaze törenleri PSİKOLOJİK SAVAŞ PROPAGANDASI olarak kullanılıyor ve şova dönüştürülüyor. Önceki yazılarımızda da defalarca yazmıştık.İster Irak'da ister Suriye'de ölsün;PKK/PYD'liler şehit olamazlar.İsrail için ölenden şehit olmaz. Bunlar it sürüsüdür.

TBMM'de acilen bir yasa çıkarılmalı ve yurt dışında öldürülen PKK/PYD'lilerin ölülerinin Türkiye'ye getirilmesi yasaklanmalıdır. Nerede geberdilerse orada gömülsünler ve bir hiç uğruna toprağa düşen bedenleri, bu cennet vatanımızın şehit kanlarıyla sulanmış tertemiz topraklarını kirletmesinler.

Sadece güneydoğuda değil ülkenin her ilinde cenaze törenleri yapıyorlar ve bunu orada yaşayan Kürt kardeşlerimizi kendi saflarına çekmek için siyasi propaganda olarak kullanıyorlar.

Sloganlarına bakarsak, gerçeği görebiliriz. 

"PKK/PYD şehit gerilla"
"PYD'li yiğit gerilla" 
"Kahraman PKK'lı" gibi sloganlar atıyorlar.

Ve ülkemizdeki Kürt gençlerine "Bakınız bu yiğit sizin için öldü.Siz de böyle yiğit olunuz, siz de bunun gibi Kürtler için ölünüz" diyorlar. Aslında İsrail için öldürüldüklerini gizliyorlar.

PKK'dan yiğit mi olur? Gerilla mı olur? Kahraman mı olur? 
Hadi oradan şerefsiz, pusucu kalleş itler. İsrail köpekleri.

TBMM'deki yeni dönem milletvekillerine acil çağrımızdır.
 Derhal aşağıdaki yasa teklifi verilsin:

     1- "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasal düzenine karşı kurulup, mevcut yasalara göre terör örgütü olarak tanımlanan ve aşağıdaki listede örgüt isimleri sıralanan yasa dışı oluşumlara üye olup da yurt dışında her hangi bir şekilde öldürülen terör örgütü üyelerinin cenazelerinin, yurt içine getirilmesi, cenaze töreni düzenlenmesi ve yurt içinde defnedilmesi yasak olup bu yasağa uymayanlar ve uymayanlara yardım ve yataklık edenler ile ihmal ve kusuru olanlar hakkında on yıldan yirmi beş yıla kadar ağır hapis cezası uygulanır.

     2- "Yurt dışında öldürülüp cenazeleri yurt içine getirilmesi yasaklanan terör örgütü isim listesi


          a) PKK/PYD/PEJAK/KHK/PŞK

          b) TİKKO
          c) DHKP/C
          d) MKP
          e) TKP/ML
          f)PDK
          g)HD
          h)İBDA-C
          ı)EL KAİDE


     3- 2.Maddede sıralanan terör listesine ilaveler ve çıkarmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılır.

     4- İş bu kanun hükümlerini Başbakanlık uygular.
     5-İş bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Eğer bu yasa çıkarılırsa PKK/PYD gibi terör örgütleri bu cenaze törenlerini  psikolojik savaş propaganda aracı olarak kullanamazlar. Provokasyon yapamazlar.Gençleri kandıramazlar. Biz görevimizi yaptık sıra vekillerde.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

BU GEZİ, DOĞRU BİR GEZİ

CUMHURBAŞKANI R.T.ERDOĞAN, ÇİN'E RESMİ ZİYARET YAPACAK



Gezi sürpriz bir ziyaret olarak manşetlere yansıdı. 

Zamanlamaya dikkat çekilmesi de Çin'de yaşanan ve son zamanlarda uluslararası medyada bile öne çıkarılan Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerinden kaynaklanıyor.Önceki bir yazımızda değindiğimiz üzere bu ziyaret son derece önemli ve gerekli bir ziyarettir.

28 Temmuzda yapılacak olan ziyaretten önce, hatta önümüzdeki hafta Suriye sınır bölgelerindeki birliklerimizin üst düzey komutanları ile Ankara'da bir toplantı yapılacak. Bu toplantı Suriye Operasyonunun bir nevi plan tatbikatı olacak. Yani bu toplantı sonunda Suriye Operasyonu için artık tam manasıyla hazır olacağız. İş karara kalacak. "Başla" denildiğinde başlanacak.

Türkiye'nin yaklaşan 3.Dünya Savaşı arefesinde ABD'nin asla vazgeçemeyeceği müttefiki olduğunu yazmıştık. Türkiye'nin Suriye'deki gelişmeler karşısında takındığı kararlı tutum ABD'ye geri adım attırdı. Bunu basın da yazmaya başladı.

ABD'nin Suriye'de bölücü bir koridor oluşturmaya çalışması Türkiye'yi bölme niyetini ortaya koyuyordu. Bu amaçla da Türkiye'yi dünya dengelerinde tamamen yalnızlaştırmak için öteden beri zaten var olan Çin'deki Uygur Türklerine yapılan İnsan Hakları İhlallerini de bizzat ABD (Yahudiler) daha önce hiç gündeme getirmezler iken son zamanlar da tüm manşetlerden işlemeye başlamışlardı. Amaçları Türkiye ile ÇİN arasında bir düşmanlık oluşturabilmekti. Duyarlı vatandaşlarımız da haklı olarak perde arkasını düşünmeye gerek görmeden bu kampanyada üstlerine düşeni yaptılar. Yanlış mıydı?  Tabi ki doğruydu.En başından beri bizler zaten bunu işledik.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu ziyareti ise işte bu açılardan büyük önem taşıyor. Çin'in yaptığı İnsan Hakları İhlallerinin sadece Çin ile bizzat görüşülerek dost hane bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Çin'deki soydaşlarımız Çin ile Türkiye arasında bir düşmanlık sebebi değil tam aksine bir dostluk nedeni ve aracısı olmalı.Doğru olan politika budur. Çünkü o zaman Siyonistlerin oyunu bozulmuş olur.

Yine bu Suriye Operasyonu süreçleri ile Cumhurbaşkanının Çin ziyareti arasında geçecek sürede öncekinin aksine bu sefer ABD ile dostluk ilişkileri daha da güçlenecektir.Ve ABD Türkiye'ye karşı daha somut adımlar da atacaktır.

Bize göre bu somut adım, ABD'nin Çin füzelerine karşılık ABD füzelerinin Türkiye'de Türkiye'nin istediği şartlarda (Yerli üretim) üretilmesine yeşil ışık olabilir. 28 Temmuzdan önce ABD'den bu atağı bekliyoruz.

Öncekinin aksine dedik. 
Hatırlarsanız; ÇİN'e önceki ziyareti Abdullah Gül yapmıştı.Ve ABD o ziyarete dostça değil düşmanca yaklaşmış ve Urumçi'yi karıştırmıştı.

Ama bu sefer düşmanca değil dostça yaklaşacaktır. 

Aslında Cumhurbaşkanımız gitmişken bir de "Çin'den beş milyon Uygur Türk'ünün getirilip Hakkari, Şırnak ve Mardin illerine beş büyük uydukent kurulması teklifini de götürse ve parasını Çin'den alıp şu uydu kentleri bir kursak işte o zaman Osmanlının nefesini Ortadoğu'da herkese hissettirebiliriz.

Bu proje önceki yazılarımızda var. Henüz çok geç değil. Yapabilirsek harika olur.İnşallah.


2 Temmuz 2015 Perşembe

DÜN BİR, BUGÜN İKİ

ABD, TÜRKİYE DÜŞMANLIĞINDAN VAZGEÇİYOR





İşaretler gelmeye başladı. 

ABD'nin 2011 yılında yayınlanan Ulusal Güvenlik Raporunda Rusya, tehdit olarak algılanmamış ve düşman sayılmamıştı.

2014 yılı Ulusal Güvenlik Raporu yeni yayınlandı ve ABD için en büyük tehdidin Rusya ile ÇİN olduğu açıklandı. 

ABD Genel Kurmay Başkanı Org.Martin Dempsey'in bizzat yaptığı açıklamada ABD'nin Rusya ve ÇİN ile savaş ihtimalinin hızla arttığı ifade edildi.

Bu ne anlama geliyor?

Bu açıklamadan hemen bir gün sonra ABD'nin IŞİD ile mücadelede PYD'ye silah yardımı yapmayacağı kararı da basında yer aldı. 

Daha önce de ABD senatosu Barzani'nin doğrudan silah yardımı talebine ret cevabı vermişti. ABD, Barzani'ye Irak Merkezi hükumeti aracılığı ile silah yardımı yapıyordu.

Bu gelişmeler şunu gösteriyor:

ABD, gerçek düşmanlarını görmeye başladı. Rusya ve ÇİN.

Peki ABD, Rusya ile bir savaşa girerse dünyada vazgeçemeyeceği devlet kim olur?

İngiltere mi? Hayır. 
Fransa mı? Hayır.

El cevap: Kesinlikle Türkiye'dir.

Hatta sadece Rusya ile değil Çin ile de gireceği savaşta ilk tercihi yine Türkiye olur.

Bunu zaten ABD'deki antisiyonist çevreler biliyorlar ve sürekli senato aracılığı ile ABD yönetimini yönlendirmeye çalışıyorlardı. 

Ancak Büyük İsrail'i kurmayı kafasına sokmuş olan Siyonistleri bir türlü alt edemiyorlardı. Zira ABD, "Parayı verenin düdüğü çaldığı bir kapitalist ülkeydi" ve para da Siyonistlerdeydi. 

Ama söz konusu olan can güvenliği ve ülkenin geleceği olunca parayı da geriye itiyor yeri gelince. Şimdi ABD'nin etekleri gerçekten tutuştu.

Artık ABD, PKK/PYD'yi, Barzani'yi hatta IŞİD'i feda edebilecek duruma geldi. 

Yarın Türkiye'ye "Tamam, tampon bölge kurun, Kandil'i yıkın,PKK/PYD'yi vurun, Barzani de IŞİD de sizin olsun" diyebilirler. Demedi demeyin.

Yani Türkiye Suriye'ye her an girebilir.

Bu durumda PKK/PYD ve Barzani de ABD yardakçılığından hızla dönüp Esad ile anlaşıp (Bu konuda basında iddialar da var) İran ve Rusya'ya sığınıp bir müddet de onların gönüllü uşakları olmaya çalışabilirler. 

Bediüzzaman'ın söylediği "Müslüman Kürtlerin Kahraman Ordudan ayrılmayacağı" ifşaatı da bu aşamada gerçekleşir Allahu Alem. Çünkü Müslüman Kürtler böyle bir durumda tamamen İsrail uşağı olanlardan ayrılır ve Türkiye'nin yanında yer alır.

Şeyh Abdullah Baba'nın Türkiye-İsrail Savaşı ifşaatı da ancak böyle bir durumda gerçekleşebilir. 

Şöyle ki:

ABD'nin bu uşakları satması ve Rusya eksenine kaydırması İsrail'in hiç hoşuna gitmeyecektir.Bu nedenle Türkiye Suriye'ye girerse İsrail de güneyden Şam'a girmek isteyecektir. Ve sonuçta iki ordu karşı karşıya gelmiş olacaktır.

Daha önceki yazılarımızda Türkiye'nin Suriye'ye girmemesi gerektiğini, oradaki ortamın bir fitne ortamı olduğunu ifade etmiştik. Eğer ABD bu çizgiye gelir de Türkiye'nin önünde engel olmaktan çıkar hatta PKK/PYD, IŞİD ve Barzani'den desteğini çekerse yani Türkiye'nin Milli Ortadoğu Politikasına dönerse o zaman ordumuz Suriye'ye girmelidir. Ve fitnecileri yok etmelidir.

İsrail de Türkiye'ye karşı Yunanistan'ı kullanabilir ve "Para bizde, savaş Türkiye ile al parayı" diyebilir. Zaten Yunan ordusunda yeterince mason, siyonist uşakları da vardır. 

Şeyh Abdullah Baba'nın ifşaatları bu şekilde gerçekleşebilir. En doğrusunu Allah CC bilir.

Ama ABD'nin bu yeni stratejisinin etkileri Türkiye lehine kendisini göstermeye başlayacak.

Bu güne kadar dalga geçer gibi müttefiklik örneği gösteren ABD bundan sonra çok ciddi dostluk örnekleri de sıralayabilir.

Hatırlarsanız Irak'a harekat yapmak istediklerinde Türkiye'nin tepkisini engellemek için " Bir savaş gemisi satarız olur biter" diyebilmişlerdi.

Hatırlayamadıysanız geçen hafta "Bir İHA'yı silahlandırma" tekliflerine de bakabilirsiniz. Bunlar dalga geçmekti.

Ama bundan sonra şunlara da şahit olacağız:

ABD, Türkiye ile Karadeniz'de ortak bir tatbikat yapabilir. Yeni savaş gemileri, savaş uçakları, beklemede olan Çin Füzeleri ihalesine karşılık ABD füzeleri gönderebilir. Bu gelişmeler mümkün.

Şöyle bir gelişme olursa biliniz ki PKK/PYD, IŞİD, Barzani Türkiye'ye teslim edilmiştir.

"Beklemede olan Çin füzelerine karşı ABD; teknolojileri ile birlikte Türkiye'de yüzde ellisinden fazlasının yerli üretimini kabul etti" haberi en büyük işarettir.