30 Ocak 2015 Cuma

NEDEN İZLENMEDİ?

ERDOĞAN'IN PROĞRAMI REYTİNGLERDE DÜŞÜK ÇIKMIŞ




İŞTE NEDENİ:

ÖNCE BİR ÖRNEK:

ABD Dış İşleri Bakanlığı günlük basın toplantıları düzenler. Genellikle Dış İşleri Bakan Yardımcıları kürsüye çıkar ve gazetecilerin sorularını cevaplar.

Dikkatle izleriz ellerinde notlarla çıkarlar ve soruları kağıttan okuyarak cevaplarlar.

Bu şu demektir:

Gazeteciler önceden belirleniyor, soracakları sorular ellerine önceden veriliyor ve cevaplar hazırlandıktan sonra Dış İşleri Bakan Yardımcıları kürsüye çıkıp sorulan soruların cevaplarını sırasıyla okuyorlar.

Burada amaçlanan ABD'nin iç ve dış takipçilerine vermek istediği mesajları; bu toplantı aslında mesaj vermek için yapılmamış ama gelen sorulara cevap vermek anlamında konuya açıklık getirilmiş gibi vermesidir.

NİÇİN REYTİNG ALMADI? 

Cevabı şu soruda gizli:

Acaba o gazeteciler Ahmet Takan, Ahmet Hakan,Sinan Meydan, Banu Avar, Yılmaz Özdil, Gültekin Avcı, Barış Yarkadaş, Aslan Bulut, Soner Yalçın olsaydı nasıl bir rayting alırdı?

Tabi takipçilerimiz başka gazeteciler de ekleyebilirler.    

Türkiye çok antidemokratik süreçlerden geçti. Ama bütün bunlara rağmen iktidarda bulunanların basın toplantılarında bir teamül vardı.Ve o teamüllere göre her kesimden, her basın mensubundan gazeteciler toplantıya katılır ve muhalif sorular da sorabilirlerdi.

Hatta Başbakanlar yılda bir iki defa muhalefet parti liderleriyle geride kalan icraat döneminin bir kritiğini yapmak üzere canlı yayın toplantısı icra ederlerdi. Seçim dönemlerinde bile böyle bir şeye tanık olamıyoruz. 

Bir liderler toplantısı yapılsa raytingler nasıl olur sizce?

Haydi bakalım hangi Türkiye daha demokrat?

Demokrat Türkiye mi? Antidemokratik Türkiye mi?  

ARTIK YAZMAYA BAŞLAYALIM İNŞAALLAH

ZATEN YAZMIYOR MUYDUK?

BUNLARI YAZMIYORDUK VE İLK DEFA YAZACAĞIZ İNŞAALLAH.

HERHALDE ZAMANI DA GELMİŞTİR ALLAHU ALEM.

ATATÜRK'ÜN GİZLİ VASİYETİ İLE İLGİLİ HAKAN YILMAZ ÇEBİ'NİN ŞU YAZISIYLA BAŞLAYALIM.



ATATÜRK VE ŞEYH ŞERAFETTİN DAĞISTANİ HAZRETLERİ


ATATÜRK'E ATFEDİLEN 'GİZLİ VASİYETİN' SIRRI NE?..


Halk Bilimci-Yazar Hakan Yılmaz ÇEBİ, yıllarca dillendirilen, ancak bir türlü kamuoyuna açıklanmayan, sır olarak saklanan bu ilgi çekici konuyu değerlendirdi…

Halk Bilimci-Yazar ÇEBİ: "Atatürk'e atfedilen gizli vasiyetin asıl sırrı; Nakş-ı Bendi tarikatından Dağıstanlı Şeyh Şerafeddin hazretlerinin Allah'ın izniyle Atatürk'le istişare ettiği ahir zaman sırlarına ait bilgilerin, bizzat Atatürk tarafından not edilme hadisesidir..."

ATATÜRK'ÜN ÖLDÜRÜLMEDEN EVVEL SON İKİ YILININ İYİ ARAŞTIRILMASI GEREKİR

İşte korkanlar bu sırdan korkuyor; Türkiye'nin öğrenmesi gereken o sırlar ve bilgiler ve müjdeler var. Bu sırlardan bazılarına Trabzon’daki velilerin de katkısı olmuştur.

Atatürk'ün öldürülmeden evvel son iki yılının iyi araştırılması gerekir!

Meseleyi Atatürk üzerinden değil; Atatürk'ün de vakıf olduğu sırlar üzerinden takip ederek stratejik bir akılla işin özüne vakıf olmaya çalışınız...

Sevin, sevmeyin Atatürk iyi bir istihbarat subayıdır; fizik ve metafizik cümle sırları araştıran inceleyen bir liderdir.

Şahsı ve kişiliği, dindarlığı üzerinde haklı haksız ithamlarla değil de, bu sırların ne olduğu hususunda araştırma yapılması gerekir.

Atatürk tarafından derlenen bu sırları kimler ne kadar biliyor?

Kamuoyuyla niye paylaşmıyor?..

Paylaşacak olanlar ne zaman paylaşacaklar?..
Bu sırları sadece Atatürk derlemedi, Atatürk gibi bir lider ve resmi bir devlet erkânı tarafından yapılması daha bir dikkat çekici ve gizemli olmuştur elbet!..

Atatürk'ün öngörülerinin pek çoğu (bu maneviyatı yaşamıştır yaşamamıştır tartışmalarına girmeden) maneviyat büyüklerinden elde ettiği sırlara aittir. O, bu bağlantıları "Bana meczup derler, önümü keserler" diyerek saklamıştır. Daha çok öngörü olarak paylaşmıştır...

Diğer taraftan bu sırları bilen niceleri sahadalar inşa'Allah...
Ayinesi iştir kişinin; "saza, söze" bakılmaz;
Cenab-ı Allah doğruların ve doğrulukta kalanların vekilidir elbet...


ŞEYH ŞERÂFEDDİN İLE GAZİ MUSTAFA KEMAL ARASINDAKİ İLİŞKİ

"Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdiği üstün hizmetleri ile Ankara'nın dikkatini çeken Şeyh Şerâfeddin ile Gazi Mustafa Kemal arasındaki ilişki, Atatürk'ün Yalova'daki yaz çalışmaları döneminde yaptığı davet ve istişarelerle karşılıklı saygı ve seviyeli sohbetler çerçevesinde Şeyh Şerâfeddin'in vefatına kadar devam etmiştir.

Bu ilişkinin ilk belgeli verileri, yine Ali Usta'nın tanıklığı ile tarihe geçmiştir. O günlerde sürekli Şeyh Şerâfeddin’in yanında olan Ali Usta, mürşidi ile Kuvvay-i Milliye'nin ‘Gazi Paşa’sının istişareleri hakkında çok önemli bilgiler vermektedir:

“-Yunan işgalcilerin, Bursa'yı zaptettiği günlerde Mustafa Kemal Paşa tarafından Hasan Bey isminde kalpaklı bir adam geldi ve bana: “-Beni Mustafa Kemal gönderdi; Şeyh Efendi'ye ilet…” dedi.

Ben bu arzuyu Şeyh Şerâfeddin'e naklettim. Şeyh Efendi bana:

“-Ali Usta! Sen de ona söyle. İstanbul'dan düşmanı def'edinceye kadar elimizden gelen gayreti göstereceğiz ve düşmanı temizleyeceğiz. Biz de O’na yardım edeceğiz…” buyurdular.

Ben de Şeyh Şerâfeddin'in bu sözlerini Hasan Bey'e naklettim. “Mustafa Kemal’in kuryesi Hasan Bey’in bu müjdeyi Ankara’daki Mustafa Kemal'e iletmiş olmalı ki Şeyh Şerâfeddin Dağıstanî, istişare için Ankara'ya davet edilir. Ali Usta o günleri şöyle dile getirmektedir:

“Büyük Taarruz daha başlamamıştı. O vakit Şeyh Efendi'yi Ankara'dan çağırdılar. Şeyh Efendi iki-üç gün sonra Ankara'dan döndüğünde O'na:

“- Hazret ne için çağırdılar, haberler nasıl?” diye sordum. Şeyh Efendi bana:

“- Ali Usta, Mustafa Kemal bana "Nasıl muvaffak olacak mıyız?" diye sordu. Ben de, "Evet, muvaffak olunacaktır. Az bir kan dökülüp İstanbul'u da alacağız" dedim.” diye cevap verdi.

Yalova'daki Atatürk köşkünde ve Termal'deki özel mekânında özellikle yaz döneminde çalışmalarını sürdüren Mustafa Kemal'in zaman zaman Şeyh Şerâfeddin’i davet ederek görüşlerini ve tesbitlerini dinlediği bilinmektedir.

Güneyköy'de Atatürk'ün özel makam aracı ile özel kalem görevlilerini göndererek Şeyh Şerâfeddin’i aldırdığını ve sohbetten sonra yine makam aracı ile tekrar köye bıraktırdığını anlatan yaşlı insanlar hâlâ yaşamaktadır. (Bunlardan birisi olan Güneyköylü Sıbgatullah Gayret Efendi ile 90 yaşlarında iken bizzat görüşüldü.)

Atatürk ile Şeyh Şerâfeddin ilişkisine ve sohbetlerine ilişkin anlatılan rivayetlerden birisine göre 1936 yılındaki bir görüşmelerinde Şeyh Şerâfeddin Dağıstanî, kendisinin o yıl içinde vefat edeceğini, Atatürk'ün ise kendisinden 2 yıl sonra vefat edeceğini bildirmiş ve ömrünün son iki yılında nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmuştur.


Bu konunun açıklığa kavuşturulması için gerek Atatürk'ün Yalova'daki resmi-hususi görüşmelerinin kaydedildiği evrakın, gerekse Atatürk'ün ömrünün son iki yılındaki icraatının ayrıntılı olarak araştırılmasına ihtiyaç vardır."

(YUKARIDAKİ İFADELER HAKAN YILMAZ ÇEBİ'YE AİTTİR.)


YAZACAKLARIMIZ İÇİN SADECE BİR BAŞLANGIÇTIR.



Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri o dönemin en büyük Nakşibendi tarikatı evliyasıydı.Dikkat ediniz Nakşibendi diyoruz.

Ve dahi Onun halifesi ve damadı Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri de kendi döneminin en büyük Nakşibendi Tarikatı evliyasıydı.

Ahir zaman olayları ile ilgili pek çok ifşaatları vardı ve bu zamandan öncekiler de hep gerçekleşti.

Atatürk, Osmanlı'nın yetiştirdiği en önemli istihbarat subayı idi. En iyi İstihbarat subayı en iyi komutandır aynı zamanda.





Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri 1936 yılında Atatürk'e Türkiye'nin geleceği ile ilgili sırlar veriyor. Aynı zamanda halifesi ve damadı Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerine de bazı sırlar veriyor.

DEVAM EDECEK