20 Mart 2015 Cuma

KURAN'A OYNANAN OYUN

KAFİRLER BÜTÜN KUTSAL KİTAPLARA ÇEŞİTLİ OYUNLAR OYNADILAR AMA OYUNLARIN EN ALÇAĞINI KURAN'A OYNADILAR



Mukaddes TEVRAT' ın sahifelerinin değiştirildiği, bir kısmının çıkarıldığı, bir kısmının gizlendiği KURAN ile sabittir. Yani Kuran-ı Kerim'de anlatılmaktadır.

Yine aynı şekilde Mukaddes İNCİL'in tamamen yok edildiği ve Mukaddes İNCİL yerine 12 Havari'nin naklettiklerinden akılda kalanların ilaveler de yapılarak bir çok kitap yazıldığı ve en sonunda bu kitaplardan dört tanesinin Hristiyanlar tarafından kabul edildiği Kuran ve Hadislerle ispat edilmiştir.

Ama KURAN değiştirilememiş, sahifeleri yok edilememiş, ya da gizlenememiştir. Çünkü böyle bir ihtimalin olmadığı manen Kuran'da ispat edilmiştir. Yani Allah CC "O'nu (O Kuran'ı) biz indirdik, biz koruyacağız" manasındaki ayet ile bu müjdeyi vermiştir.Elhamdülillah.

Maddi olarak ise bu, şu şekilde gerçekleşmiştir:

Hz.Peygamber SAS Efendimiz, ashabı arasında 23 yıl kalmış ve Sahabenin (RA) neredeyse tamamına yakını Kuran'ı ezberlemişlerdir. Yüzde yüz ezberinden emin olduğumuz Ashabı Suffe (RA) ise bizzat Hz.Peygamber SAS Efendimizden Kuran'ı öğrenmişler ve ezberlemişlerdir.

Tabi Kuran ayetleri aynı zamanda kuzu derilerine de yazılarak, yazılı delil haline getirilmişlerdir. Hulefai Raşidin devrinde ise çoğaltılmıştır.

Ancak Kuran'a da çok daha aşağılık bir komplo kurulmuştur. Tabi ki yine kafirler tarafından...

Kuran'ın indiği gibi korunması gerektiği gerekçesi ile Arapça yazılı kalması sağlanmıştır. Ama Kuran'ı Arapça da bilen ve daha iyi anlayan bir çok Allah CC dostu bu fitneyi görmüşler ve kendi imkanları ile bildikleri dillere çevirmeye çalışmışlardır. Ancak gizli kafir komiteleri bu eserlerin de yaygınlaşmasını engellemişlerdir.

Kritik soru şudur:

Dünyada 700 dilde 7 milyar insan yaşıyor. Kuran tüm insanlara ve cinlere indirilmiş cihanşumul bir nurdur.

Ve Kuran'da çok sayıda ayette Kuran'ın insanlar tarafından okunması, hatta iyi anlaşılabilmesi için ağır ağır okunması emredilmiştir.

Şimdi 7 milyar insanın Kuran'ı anlamak için ana dili gibi Arapça öğrenip,okuyup anlamaya çalışması mı daha kolaydır?

Yoksa o yedi milyar içinde 700 dilden Arapça'yı çok iyi bilen bir veya birkaç tercümanın çevirdiği Kuran'ı kendi dilinde okuyup anlaması mı daha kolaydır?

7 milyar insanın sahibi de yedi yüz dilin sahibi de Allah'tır. (CC) Kaldı ki o yedi yüz dili de insanlar kendisi icat etmemişler, Allah CC elçileri vasıtasıyla öğretmiştir.

Yine Kuran'a göre sabittir ki Allah CC "İsteseydik hepinizi tek bir ümmet yapardık" buyurmaktadır.
Yeryüzündeki imtihan gereği insanların farklı kabilelere, farklı milletlere ayrıldığı farklı dillerde konuştuğu, yine kendi istekleri üzerine bir birlerinden uzaklaştırıldığı Kuran'da anlatılmaktadır.

İşte ikinci kritik soru:

Bugün dünyada 2 milyar Müslüman bulunmaktadır. Bunların yüzde kaçı Kuran'da anlatılan kıssaları anlatabilecek kadar Kuran bilgisine sahiptir?

Yahudi şöyle dedi biz Müslümanlar da maalesef yaptık:

"Kuran okumaya gerek yok, filan hoca size anlatır,esas olan ibadetlerdir, onları öğren yeter, namaz,oruç, hac zekat yetmiyor mu?" dedi. Biz de yeter dedik. Yalan mı?

Bakınız yeter dediğimiz için neler oldu:

Beş vakit namazını camide hocanın dizi dibinde kılan Müslüman üç kağıtçı,hırsız, dolandırıcı,zinacı, faizci oldu. "Allah benim cezamı bu dünyada vermesin ahirette versin, yeter ki ben cebimi doldurayım" diyebildi.

Bu adam değil beş vakit namaz günde bin beş yüz vakit namaz kılsa Müslüman değildir. Çünkü en basitinden cezasını dünyada değil ahirette istedi.Bunu ahirete inanmadığı için istedi.Belki de yoksa diye düşündü.Ahirete inancı olmayan kesinlikle Müslüman değildir. Müslüman bir günah işlediğinde tövbe eder ve cezasının da ahirette değil dünyada verilmesini ister.

Yani Yahudi bizi Kuran'dan uzak tutarak, dinsizlik derecesinde günahkar yapmayı başardı.Ama ismimiz Müslüman kaldı. Dünyada pek çok Ali vardır da Hayber'in kapısını söken bir tanedir değil mi?

Gerekçe şu:
"Efendim Kuran'ı okuyan herkes anlayamaz, illa ki bir alim okumalı ve ondan öğrenmeliyiz."

Bu cümle KURAN'a uygun değildir ve büyük bir fitnedir. Çünkü Kuran sadece o alime inmemiştir tüm insanlığa inmiştir. Evet herkes tercüme edemez, mutlaka alimler tercüme etmeli ama herkes okumalıdır. Tüm insanlara okuması ve anlamaya çalışması farz kılınmıştır.




Hatta cinlere bile "gidin dinleyin" denilmiş, dinleyen cinler de "bunlar muhakkak haktır" deyip kendi kavimlerine gidip iman ettiklerini ve onların da iman etmelerini istemişlerdir. Kuran'a göre ilk Müslüman cinler bu şekilde iman etmişlerdir.

Okunacak, okunacak.Anlayamazsak yine okunacak, anladığımız da yetecek ama okunmaya da devam edilecek. Kuran'ın emri budur.

Arapçasını okumak yetmez mi?

Ana dili Arapça olanlar için yeterlidir.Ama Arapça bilmeyenler için yeterli değildir ve kendi dilindeki mealini okuması Farzdır.

Bu şuna benzer:

Çocuk hafız olan babasına "Yarın din dersinde Yusuf AS kıssasını anlatacağım, bana öğretir misin?"dediğinde babasının "Oğlum ben Kuran'ın Arapçasını hıfzettim,Türkçesini bilmiyorum, hocamın anlattığı Yunus AS kıssasını anlatmamı ister misin?" demesine benzer.

Oysa o imam KURAN'ın mealini de hıfzetmiş olsaydı çocuk hangi kıssayı sorsa uzun uzun anlatabilirdi. 

İşte o nedenle her insan kendi diline çevrilmiş bir Kuran Mealini evinde bulundurmalı ve devamlı okumalıdır.

700 dile çevrilmeli ve yedi milyar insanın evine yetişmeli ki dünya Yahudi oyunundan kurtulsun ve her insan Kuran'ı doğrudan kendisi anlamaya çalışsın.

Konuyla doğrudan ilgili bir kıssa da var.

Bir gün Hz.Ömer RA Efendimizi birisi ziyaret eder ve şöyle der:

"Ya Emirel Müminin ben Şam'dan geliyorum. Şam Valisi Muaviye bahçemi zorla elimden aldı, cami yapacakmış" der.

Hz.Ömer RA:

"Bedelini ödemedi mi?" buyurur. Adam:
"Bedelini de verdi ama ben satmak istemiyorum, başka bahçem yok" deyince Hz.Ömer RA küçük bir mektup yazar ve "Bunu götür Muaviye'ye ver, bahçeni hemen geri verecektir" buyurur.

Adam hemen Şam'a doğru yola çıkar ve merakla yazıyı açıp bakar: Yazı da şöyle yazmaktadır:

"Ben Acem Şahından daha adaletliyim"

Adam bir anlam veremez ve biraz şaşkın, biraz ümitsiz yoluna devam eder.Şam'a gelip mektubu Muaviye'ye uzatır:

Muaviye mektubu okuyunca tir tir titremeye başlar ve şu emri verir:

"Adamın bahçesini derhal eski haline getirip teslim edin"

Adam tamamen şaşkına dönmüştür Muaviye'ye sorar:

"Ya Muaviye o mektupta sadece "Ben Acem Şahından daha adaletliyim" yazıyordu ve ben buraya son derece ümitsiz geldim.Bu sözün anlamı nedir" diye sorar.

DEVAM EDECEK

Bilenler yorum kısmına yazabilir.

  

EL BEYDA

HADİS YORUMLARINDA GEÇEN "BEYDA ÇÖLÜ" NEREDE OLABİLİR?




Hadis yorumlarına göre Süfyani, 360 kişilik süvari birliğinden oluşan ordusunu (360 tanktan oluşan zırhlı birlik) Medine'ye gönderecek ve Medine'yi alacak. 

Hz.Mehdi AS'ın Mekke'de olduğunu öğrendiğinde ordu Mekke'ye hareket edecek.Ancak Medine ile Mekke arasında bulunan BEYDA' da ordusu YERE BATIRILACAK.

Bu olay, Hz.Mehdi AS'ın beklenen gerçek MEHDİ olduğunun en büyük delili olacak ve tüm İslam Orduları teker emrine girecek.

Hadis yorumlarında bu şekilde geçiyor Allahu Alem.

Ancak Beyda Arapça'da ÇÖL, Sahra, tehlikeli yer anlamlarına geliyor. Yani Beyda'dan kasıt ÇÖL Allahu Alem.

Bu manada Mısır'daki Büyük Sahra Çölüne de Beyda deniliyor. Arap coğrafyasındaki tüm çöllerin adlarında Beyda ismi de "Çölü" anlamında geçiyor.

Yerleşim yeri olarak ise iki ilginç yer var. Birisi Suriye'nin kuzeyinde bir köy adı. Hizbullah'ın El Kaidecilerle yoğun bir savaş yaptığı bölgede bulunuyor.Medyaya Hizbullah'ın katliam yaptığı Banyas olarak geçmişti.

İkincisi ve daha önemlisi ise Yemen'de bulunan ve Yemen'in 21 ilinden biri olan El Beyda İli.

El Beyda, 500 bin nüfusu olan bir kent.

Mürsel Abi'mizin Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacağına dair yorumları var.(Mürsel Münevveroğlu)

Ama biz Yemen'den çıkacak olanın Hz.Mehdi AS değil Temim'li sarışın genç olduğunu düşünüyoruz Allahu Alem. 

Tabi Yemen'de zuhur etmeyecek.Afganistan'da veya Horasan bölgesinde zuhur edecek.Zaten Yemen'den o bölgeye 1980 yılından beri sürekli savaşçılar gitti.

Yorumcuların iki varsayımına göre Beyda:

Eğer Hz.Mehdi AS Türkiye'den zuhur ederse, Süfyan'ın Ordusunun batırılacağı Beyda, Suriye'nin Banyas bölgesindeki Beyda Köyü olabilir Allahu Alem.

İkinci yoruma göre eğer Hz.Mehdi AS Yemen'den zuhur ederse o zaman da Süfyan'ın ordusunun batırılacağı Beyda, Yemen'in EL BEYDA ili olabilir Allahu Alem.

Bizim görüşümüz ise bu Beyda'nın Mekke ile Medine arasında bulunan çöl olduğu şeklindedir. Çünkü hadis yorumlarında anlatılan tüm olayların birbirini tamamlaması açısından böyle olmalıdır.

Yani Suriye'de başa geçecek Süfyan'ın Ordusu Yemen'in El Bedya İlinde nasıl batabilir? Bunun açıklaması çok zordur. 

Çünkü Hz.Mehdi AS'ın zuhur yeri hadislerde Mekke olarak bildirilmekte ve Süfyan'ın göndereceği ordunun da Medine'ye Suriye'den değil Irak'dan gideceği anlatılmaktadır.

Çünkü o ordu daha önce Suriye'den Irak'a girmiş Kufe'ye kadar gitmiş ve orada katliam yaptıktan sonra Siyah Sancaklılar tarafından durdurulmuştur.Hatta Siyah Sancaklılar Kufe'yi geri almışlardır.

Bu açıdan bakılırsa Medine'ye giden Süfyan Ordusunun Irak'tan gidip Medine'yi alıp Mekke'ye giderken Medine ile Mekke arasında bulunan büyük çölde batırılacağı hadis yorumlarına daha uygun olur Allahu Alem.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.