19 Şubat 2016 Cuma

BAŞKANLIK SİSTEMİ FALAN DEĞİL

TÜRKİYE'NİN ESAS MESELESİ BAŞKANLIK SİSTEMİ FALAN DEĞİL, SİYASİ PARTİLER YASASINDAKİ GAYRİ DEMOKRATİK HÜKÜMLERDİR. 

SİYASİ PARTİLER YASASI TAM DEMOKRATİK HÜKÜMLERE KAVUŞTUĞUNDA, TÜRKİYE'NİN KESİNLİKLE BAŞKANLIK SİSTEMİNE İHTİYACI OLMAZ.

Siyasi partiler yasası liderlik sultasına neden oluyor. Bir kimse şöyle veya böyle bir siyasi partinin başına geldiği anda artık kimse onu indiremiyor. 

Partide birisi çıkıp lideri eleştirse disiplin kuruluna sevk ile ihraç kararı alınıyor. Adam eleştirdiğine bin pişman oluyor. Yani liderin her dediği tartışmasız doğru oluyor ve lidere itiraz suç sayılıyor. 

Kusura bakmayın ama her dediği doğru olan sadece Allah'tır.(CC) 
Allah'tan (CC) başka herkesin hataları ve yanlışları olacaktır ve kimse eleştirilemez değildir. Atatürk bizlere "Okuyun, öğrenin, kendinizi yetiştirin, düşünün, tartışın, sorgulayın, eleştirin" dedi. 

Peki bu niçin böyle olmuş yani antidemokratik hükümler Siyasi Partiler kanununa nasıl ve niçin girmiş? 

Çünkü kanunu yapanlar o zamanın liderleri imiş ve kendileri için yapmışlar.Sonrakiler de kendileri için değiştirmemişler ve hatta bir sorun olarak bile görmemişler. Oysa ülkenin bir numaralı sorunudur. 

Çözüm ne? Çok mu zor? 
Hayır çok ama çok basit ve çok fazla seçeneği olan çözümler var.

İşte tek hüküm:

"Hiç kimse üyesi olduğu Siyasi Partiden kendi isteği yani istifası dışında ihraç edilemez, atılamaz" BİTTİ. 

Bu kadar basit. Çok mu zor bu hükmü Siyasi Partiler kanununa eklemek? 

Tek başına iktidar AKP, bunu yapamıyor mu? Ülkeyi böler diye çıkarmamızı bizden çok isteyen ABD'ye ve batıya altın tepside büyük İsrail hediye etmek için Başkanlık Sistemine geçmeye uğraşıyor ve ülkenin en önemli meselesi olarak tanıtmaya çalışıyoruz. 

Başkanlık Sistemi şu anda ve şu ortamda kesinlikle ülkeyi bölünmeye götürür ve İHANETTİR.

Allah rızası için ülkeye hizmet etmek isteyen Siyasi Partiler Yasasına yukarıdaki hükmü ilave etsin. Yoksa kimse ferasetten, basiretten bahsetmesin.     

İŞTE HABER YORUMU DA ALTTA





MHP'de büyük deprem! 4 il teşkilatı kapatıldı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Denizli, Aksaray, Uşak, Kilis İl, Aksaray merkez ilçe teşkilatların kapatıldığını açıkladı.
MHP Genel Merkezi, Denizli, Aksaray, Uşak, Kilis il, Aksaray merkez ilçe teşkilatını yeni teşkilat kuruluncaya kadar kapattı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, kapatılan teşkilatlara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Çetin, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
''Parti tüzüğümüzün 52. ve 54. maddelerinin tanıdığı yetkiye istinaden; Denizli, Aksaray, Uşak, Kilis il, Aksaray merkez ilçe teşkilatı, MYK’nın verdiği yetkiye dayanarak Başkanlık Divanı tarafından tüzüğümüzün 34. maddesine göre yeni teşkilat kuruluncaya kadar kapatılmıştır. Bu karar 19/02/2016 tarihinde il başkanlıklarına ve Valiliklere bildirilmiştir.

Tüzüğümüzün ilgili maddeleri gereğince disiplin işlemleri de devam etmektedir. Kesin kararın verilmesi akabinde kamuoyu bilgilendirilecektir.''

KORAY AYDIN'DAN TEPKİ GELDİ

Eski MHP Milletvekili Koray Aydın, yaptığı yazılı açıklamada, olağanüstü tüzük kurultayı için büyük oranda imza vermiş Denizli, Uşak, Aksaray ve Kilis MHP il teşkilatlarıyla Aksaray merkez ilçe teşkilatının kapatılması ve ayrıca disiplin sürecinin başlatılmasının, MHP ve ülkücü harekete gönül verenleri üzdüğünü vurguladı.

Ülkücü iradenin, olağanüstü kurultay için imza veren, vermeyen ayrımı gözetmeksizin bir bütün olduğunu belirten Aydın, "İmza veren, her biri MHP ve ülkücü hareket içinde önemli görevler üstlenmiş delege arkadaşlarımız da en az imza vermeyenler kadar, davalarına bağlıdır ve imza vermeyen arkadaşlarımız kadar ülkücü iradeyi temsil etmektedir. Dolayısıyla hiçbir ülkücü kardeşimizin oyu ve tercihi diğerinden üstün değildir" değerlendirmesinde bulundu.


YORUM

Başbuğ Bahçeli, tüm ülkücülerin lideridir ve bu liderlik görevini hakkıyla yerine getirmiştir.Girdiği seçimlerde halk oy vermemiş ve iktidara gelememiştir. 

Sorun Bahçeli'de değil, oy vermeyen halkımızdadır aslında.Çünkü halk, açılım sürecinde PKK'nın güçleneceğini anlayıp açılıma tepki olarak daha 7 Haziran'da MHP'yi iktidara taşımalıydı. Olmadı. 1 Kasım'da artık her şey meydanda iken yine MHP'ye oy vermedi. Bu büyük bir yanlıştı.Bahçelinin bunda ne hatası var?

Bize göre o süreçte Bahçeli'nin hatası yoktu ama şimdi hataya düşmek üzere. 

O hata şudur:

Bu ülkede yüzlerce, binlerce Profesör, Doç.vb akademisyen var. Yılların birikimine sahip diplomatlar var, nice ordulara komuta etmiş emekli generaller var,devletin her kademesinde en üst düzeylerde dirsek çürütmüş nice bürokratlar var. Var değil mi? Evet var.

Peki halk kime oy verdi? Erdoğan'a ve AKP'ye. 

Evet sayın Başbuğum...

Sizin halka ne anlattığınız değil halkın ne anladığı önemlidir. Biz beş yıl önce yazdık. "MHP'nin başına Polat Alemdar'ı getiriniz yüzde ELLİ oy alır" dedik. "Bahçeli de Cumhurbaşkanı olur sayesinde" dedik. Şaka mı geldi? Hayır biz halka ne anlatılacağını değil halkın ne anlayacağını ifşa ettik. 

Halk ne istiyor?

Halk yakışıklı, genç,karizmatik güvenilir birini arıyor. Fazla bilgili olmasa da olur.Akademisyen falan aramıyor halk. Sayın başbuğum görünüz bunu ve ülke için MHP'nin başına bu özelliklerde birini getiriniz.    

Yazının başında yazan tespitler sadece MHP ile ilgili değil tüm siyasi partiler ile ilgili genel tespitlerdir. MHP' yi de o  duruma düşürmeyiniz. İl başkanlarının görevden alınması falan yanlış işlerdir bunlar. 

Ne diyor  AKP son anketlerinde? "İki parti TBMM dışında kalıyor" diyorlar. İsterse MHP'nin oyu yüzde yirmi olsun, halkı da istedikleri yere getiriyorlar.Biri MHP diğeri HDP demek istiyorlar.

SEDAT LAÇİNER TEK MAKALEYE SIĞDIRDI

PROF. DR SEDAT LAÇİNER PEK ÇOK ŞEYİ TEK MAKALEYE SIĞDIRDI



(Yazıda katılmadığımız cümleler var.Açıklamasını o cümleye ekledik.) 

İŞTE O YAZI

Sedat Laçiner "Terörün arkasındaki devleti açıklıyorum!" başlıklı yazısında teröre destek veren ülkeleri sıraladı.

Türkiye, Ankara terör saldırısını YPG’nin yaptığını söylüyor. Başbakan Davutoğlu’na göre saldırıyı gerçekleştiren kişi Suriyeli ve PKK’nın da yardımıyla YPG adına bu terör saldırısını gerçekleştirdi.

Bu cümleyi ilk duyduğumda iddianın dünya nezdinde ikna edici olmayacağını söylemiştim. Çünkü şu günlerde bir terör saldırısı gerçekleştirmek, üstelik bunu Türkiye’nin başkentinde yapmak YPG için delice bir eylem olurdu.

Biliyorsunuz, birkaç haftadır Türkiye, YPG’nin terör örgütü olduğunu ısrarla tekrarlıyor, ABD’yi YPG ile Türkiye arasında seçim yapmaya davet ediyordu. ABD ise birkaç kez söyledi, “bizim için YPG terör örgütü değildir” dedi. Hatta ABD, YPG’ye desteklerinin süreceğini de medya üzerinden Türkiye’ye aktardı.

PYD’nin silahlı kolu olan YPG’ye destek bununla sınırlı kalmadı: Rusya da, Avrupa’nın belli başlı devletleri de YPG’yi terör örgütü saymadıklarını belli ettiler.

Türkiye, YPG mevzilerine top atışına başlayınca dünyadan destek bulamadı. Suudi Arabistan bile çıkıp YPG için “terör örgütüdür” demedi.

Başka bir deyişle Türkiye, “terör örgütü” dediği YPG karşısında bile yalnız kaldı.

İşte bu ortamda birden bire Ankara’da büyük bir terör saldırısı gerçekleşiyor, üstelik de bu saldırı YPG hatlarını top atışına tutan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensuplarına karşı yapılıyor ve Türkiye her haliyle terör saldırısı olan bu eylem için YPG’yi suçluyor. Bir anlamda suçlamalarının nasıl haklı çıktığını canlı deliliyle dünyaya duyuruyor.

O güne kadar Suriye dışında, dünyanın bildiği bir terör eylemi olmayan YPG’nin bir anda çok büyük bir terör saldırısının faili ilan edilmesi, üstelik bunun da Türkiye’nin ısrarlı suçlamalarının olduğu günlerde olması herkeste şüphe uyandırırdı ve öyle de oldu. Ne ABD ne de AB ülkeleri, Ankara’daki saldırının YPG tarafından yapıldığına inanmadılar.

Bırakınız inanmayı, ABD ‘YPG mi, Türkiye mi’ ikileminde bir adım daha ileri gitti ve Türkiye’yi değil, YPG’yi tercih ettiğini daha kalın çizgilerle belli etti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kirby, kendileri için saldırıyı yapanın henüz belli olmadığını söyledi ve “saldırıyı kimin yaptığı konusu hala ucu açık” dedi.

Kirby, bununla da kalmayarak Türk Hükümeti’nden YPG’ye dönük top atışlarını kesmesini istedi.

Amerikalı sözcü ayrıca bir soru üzerine “Biz Türkiye'nin Daiş'e karşı olan koalisyondan ayrılmasını istemeyiz. Ama sonunda bu karar Ankara'nın” dedi.

Bu cümle ABD’nin IŞİD’le (Daiş) mücadele konusunda Türkiye’nin nazlanmalarını artık umursamadığını da gösteriyor. Türkiye, içine düştüğü durumla İncirlik ve diğer üsleri Batı’ya açmaya eli mahkûm ülke konumunda. YPG ise kara gücü olarak ABD’ye vazgeçilemez bir güç sunuyor.
Yani ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “YPG mi biz mi” sorusuna “YPG” karşılığını vermiş oldu.

Safa Asya Yorumu:

(Bu cümleye katılmıyoruz. ABD ve Siyonistler Büyük İsrail için Kürt Devleti kurmaya çalışıyorlar. Düşen uçak olayı ile de hem Türkiye hem de Rusya'ya oyun oynadılar. Yani YPG yi vazgeçilmez olarak gördükleri için falan değil. Hatta kaç defa serzenmişlerdir "Bunlara devleti elimizle kurup vermezsek, devlet falan kuracakları yok" diye. Ne vazgeçilmezi? Boş laf bu.Akılları çıkıyor Türk Ordusu girecek de hepsini de telef edecek, Büyük İsrail suya düşecek diye.Gerçek budur.Ancak yazıda pek çok doğru var ve farklı bir bakış açısı sunuyor. O yüzden yayınladık.)  


SALDIRIYI KİM YAPTI?

Dediğim gibi, YPG böyle bir saldırıyı yapmak istese dahi bunu doğrudan yapacak kadar saf olamaz... Yetkililer bu konuda ısrarcı ise daha güçlü kanıtlar ortaya koymak zorundalar...

Saldırıdan birkaç saat sonra benim aklıma ilk gelen şüpheli PKK oldu, bunu da televizyon ekranlarından paylaştım. Çünkü PKK, geçmişte de böyle eylem girişimlerinde bulunmuştu. Genelkurmay, Hava Kuvvetleri ve çevresinde askeri servis araçlarına saldırı girişimi geçmişte önlemişti, bu kez olmadı. Bu nedenle aklıma ilk PKK geldi ve söyledim.

Ancak başka bir örgüt de olabilirdi. Türkiye şu anda saldırılara inanılmaz açık. Üstelik içeride güvenlik birimleri moral, insan gücü ve yapılanma açısından en iyi durumlarında değil.

Zanlının Suriyeli oluşu akıllara Suriye İstihbaratı’nı da getiriyor. Suriye ağır bir iç savaş geçiriyor olmasına rağmen Suriye İstihbaratı, Türkiye’ye karşı birçok eyleme imza attı. Hafife alınıyor olmanın da avantajıyla Esad Rejimi hem muhaliflere karşı hem de ülke olarak Türkiye’ye karşı terör eylemleri yapıyor veya yaptırıyor. Ankara’daki saldırıyı onların yapması kimseyi şaşırtmayacaktır, hatta bazı uzmanlar eylemi PKK’dan ziyade Muhaberat’ın yaptığında ısrar ediyorlar.

AZMETTİRİCİ MESELESİ

Saldırının olduğu akşam bir ‘terör uzmanı’ diyor ki “önemli olan tetiği çeken değil, azmettiren. Bu saldırıların arkasındaki devletleri bulup, bunu ilan etmemiz lazım”.

Benzeri açıklamaları başka uzmanlardan ve yetkililerden de dinledim.

Ben kendilerinin meraklarını gidereyim; Eylemi yapanın arkasındaki destekçi devletleri biliyorum. İsterseniz açıklayayım da, ne yapacaksanız yapın!

PKK’nın arkasındaki devletleri açıklıyorum:  İran, ABD, Rusya, Suriye, İsrail, İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkeleri...

PKK, İran sınırını kendi evi gibi kullanıyor...

Rusya, PKK’yı terör örgütü saymıyor bile...

Amerikalılar bir ara PJAK üzerinden, şimdi ise YPG üzerinden PKK’ya gittiğini bile bile silahlar gönderdi. Bundan 10 yıl önce PKK’ya ABD’den geçen silah sayısının 200 bine yakın olduğu tahmine diliyordu...

ABD ve Rus uçakları açıkça PYD/YPG’yi destekliyor. Amerikan istihbaratı YPG ile birlikte çalışıyor. Amerika, Örgüt’ün silah ve lojistik ihtiyaçlarını da karşılıyor.

İşte açıkladım!...

Terörün arkasında kim var, artık biliyorsunuz.

Şimdi ne yapacaksınız Allah aşkına!...

Bu devletleri kınayacak mısınız, onlara karşı siz de terörü mü destekleyeceksiniz?

Mesele terörün arkasındakini bilmekten daha büyük.

Terörü en çok destekleyen ülke bizzat Türkiye’nin kendisi...

İçeride öyle vahim hatalar yapılıyor ki, terörü kimsenin desteklemesine gerek bile kalmıyor…

Akıl var, fikir var, “şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev” terörist aranır mı? Buna terörle mücadele denir mi?

Ülkenin ordusu kasabalarda halk ile karşı karşıya getirilir mi? Sokağa çıkma yasağı ilan edip, kendi ilçelerine zırhlı araçlarla girilir mi? Topla, tankla sivrisinek avlamaya çalışılır mı?

Biz geçmişte neyi eleştirdiysek, birkaç aydır, sözde sivil idare altında birkaç mislini yapıyoruz.

Ne demokratikleşmede yol alınabildik, ne de tekniğine göre bir terörle mücadele siyaseti izleyebildik.

Bırakınız Kürtlere hak ve özgürlüklerini verip terörün oksijenini kesmeyi, ülkenin geri kalanını da terörize ettik.

Faili bilinmeyen saldırılar yeniden hortladı…

Yine kahveler, barlar taranıyor…

Yine ses bombaları atılıyor…

Gazeteciler hapiste, nefret söylemi her köşeye yayıldı…

Önüne geleni ‘hain, terörist veya paralel’ ilan etmek moda halini aldı…

Ülkede cami cemaati bile kutuplaşmış durumda…

Her yer gergin, herkes endişeli bir bekleyiş içinde. Bu duygusal kopuşlar, bu toplumsal parçalanmışlık içinde hangi toplum huzurlu olabilir, hangi toplum terör ve diğer sorunlarla baş edebilir.

Ya dış politikamıza ne demeli? İzlenen Suriye politikası ile düşmana ne gerek?

Önce İsrail’e hakaretler yağdırıyoruz, birkaç yıl geçince “İsrail’e ihtiyacımız var… İsrail halkı da devleti de dostumuz” diyoruz…

Önce PYD/YPG güçlerine en büyük yardımı biz yapıyoruz, “Kobani’deki kardeşlerime selam olsun” diyoruz, aradan 1 yıl geçmeden bu sefer aynı PYD’yi “terörist” ilan ediyoruz…

Mısır’ın içişlerine karışıyoruz, ülkenin Devlet Başkanı’nı Sisi’yi devirmeye çalışıyoruz, aradan birkaç yıl geçmeden bu kez İsrail’in arabuluculuğunda Sisi’yle nasıl anlaşırız diye yollar arıyoruz…

Önce IŞİD’e karşı hoşgörülü, yumuşak bir ülke izlenimi yaratıyoruz, ardından sözde IŞİD’e hava saldırısı yapıyoruz…

IŞİD’e karşı ABD ve müttefiklerinin taleplerine uzun süre ayak diretiyoruz, ardından İncirlik ve diğer hava üslerini neredeyse hiçbir şey talep etmeden sonuna kadar Amerikalılara, Almanlara, Fransızlara vs. açıyoruz.

Rusya’yı ‘stratejik ortak’ ilan ediyoruz, sonra 17 saniyeliğine hava sahasına uçakları girdi diye uçaklarını arkasından vuruyoruz…

Örnek çok. Ancak herkes durumun farkında, fazla da örneğe gerek yok.

Diyeceğim o ki, terörün de, bugün karşılaştığımız yalnızlığın da nedeni Türkiye’nin kendi hatalarıdır.

Yukarıda terörün arkasında hangi devletlerin olduğunu saydım. Ancak bunları bilmek neyi değiştirir?

Varsa gücünüz gider siz de onlara hadlerini bildirirsiniz. Ama ondan önce aynaya bakmak, nerede hata yapıyorum demek gerekir.

Terörün arkasındaki devleti arayanlar önce kendi devletlerinin hatalarını kontrol etmelidirler…

Sen güçlü olursan, usta ve yetenekli olursan dostun çok, düşmanın az olur.

Sen zayıf olursan, ilişkilerini içeride ve dışarıda iyi yönetemezsen, işlerinde usta olamazsan tüm dünya düşmanın kesilir.

Bu nedenle, bir yerlerden başlayacaksak, kendimizden başlayalım.


17 Şubat 2016 Çarşamba

"YA PYD, YA ÜSLER. TERCİHİNİ YAP ABD"

ABD'YE "YA PYD, YA ASKERİ ÜSLER...TERCİHİNİ YAP" DİYELİM.

ABD'nin ülkemizde Rusya'ya karşı kurulmuş askeri üsleri var. NATO ülkesiyiz ve bu üsler de bu kapsamda ülkemizde.

Soğuk savaş döneminde Rusya'ya karşı kurulmuş üsler. 

2016...

Rusya ile kriz yaşıyoruz. Ve NATO'ya bakıyoruz. Acaba ne tür açıklamalar yapacaklar ve müttefikliklerini nasıl gösterecekler diye. ÇIT YOK.

Madem ki bu üsler Rusya'ya karşı kuruldu. O halde Rusya ile yaşanan krizde bize niçin bir faydası yok? Faydası yoksa müttefikliğin ne anlamı var?

Madem ki Rusya'ya karşı kendi savaşımızı kendimiz yapacağız "Ey ABD sen ne işe yararsın?"

Türkiye'ye dost görünüp utanmadan bir de Türkiye'nin düşmanlarına yardım mı edersin? Bilmez misin ki o PYD, PKK'nın tam kendisidir.Elebaşıları da Öcalan'dır.

Bu nasıl dostluk nasıl müttefikliktir? 

ABD'YE AYNEN ŞU TEKLİF YAPILMALI:

EY ABD! YA MÜTTEFİKİN TÜRKİYE'Yİ SEÇER DÜŞMANLARINA GALİP GELİRSİN. YA DA TÜRKİYE DÜŞMANLARINI SEÇER ONLARLA BİRLİKTE AKİBETİNİ BEKLERSİN.

TÜRKİYE, DOSTLARINI VEZİR, DÜŞMANLARINI REZİL EDECEK GÜCE SAHİP BİR ÜLKEDİR. YA VEZİR OLURSUN YA DA REZİL.

TÜRKİYE'NİN ABD ÜSLERİNE İHTİYACI YOKTUR. TOPLAYIN PILINIZI PIRTINIZI YA PYD YA ÜSLER. YA RUSYA YA ÜSLER. YA TÜRKİYE YA ÜSLER. 

ABD'YE BU RESTİ ÇEKMELİYİZ.

AYRICA PKK'YA DA BUGÜNE KADAR HİÇ GÖRMEDİĞİ ŞEKİLDE VURMALIYIZ. VURMALIYIZ Kİ PKK VURULDUKÇA PKK'DAN ÇOK DESTEKÇİLERİ VURULSUN.

CİZREYİ TEMİZLEYELİM, LONDRA DÜŞSÜN. SURU TEMİZLEYELİM WASHİNGTON YANSIN. NUSAYBİN'İ TEMİZLEYELİM MOSKOVA YIKILSIN.İDİL'İ TEMİZLEYELİM Kİ TEL AVİV ÇÖKSÜN. VUR YİĞİDİM VUR Kİ NAMERT DERSİNİ ALSIN.TÜRKÜN GÜCÜNÜ DÜNYA GÖRSÜN İNŞALLAH.

GÜZEL SORULARA NAÇİZANE CEVAPLAR

TUĞRUL ÇALIŞKAN KARDEŞİMİZ SEVDİĞİMİZ BİR İMAM. ZAMAN ZAMAN FACEBOOKTA GÖRÜŞÜYORUZ. 

FACEBOOK’DA BİZE BU SORULARI YÖNELTMİŞ. BİZ DE SİTEMİZDE MANŞETTEN YAYINLAMAYI UYGUN GÖRDÜK.

Tuğrul Çalışkan:

Paylaşım için teşekkürler.. Sizin düşüncenize göre Hz.Mehdi Türk ordusu içinden çıkacak bir komutan olacak.

O zaman bir kaç sorum var:

 1)Hadislerde Hz.Mehdi'nin sakallı olacağı söyleniyor. Şu anki TSK mensuplarının hepsi sakalsız. İzahı nedir?

 2)Medine'de doğacağı ve Mekke'de (Kabe-Makam-ı İbrahim arasında) ilk biatları kabul edeceği söyleniyor hadiste. Türkiye'de zuhur edecek iddianızı neye dayandırıyorsunuz?

 3) İmam Rabbani, Abdülhakim Hüseyin, Bediüzzaman gibi zatlar Hz.Mehdi için Nakşibendi halifesi, kutbu aktab vs olacağını söylüyor. Bu vasıfları taşıyan kişiler halka rehberlik eden mürşid-i kamillerdir ve müridleri vardır. TSK içinde böyle birisinin olması mümkün mü? Lütfen kızmayın. Düşünce yapınızı ve bakış açınızı öğrenmek istiyor ve makul cevaplar bekliyorum..



İŞTE CEVAPLAR:
Sorulara başlamadan önce “Sizin düşüncenize göre Hz.Mehdi AS Türk Ordusu içinden çıkacak bir komutan olacak” demişsiniz.

El cevap:

Evet bu mümkün. Hatta araştırmalarımıza göre Türk Ordusu içinden Hz.Mehdi AS ile birlikte ikinci bir komutan daha çıkacak ve aleniyette herkes onu görecek. Hz.Mehdi AS ise sadece Türkiye’de doğmuş ve Harp Okulunda okumuş bir Türk Subayı da olmayabilir. Zira Türkiye dışından da gelip Harp Okulunda okuyup ülkelerinde gözde bir subay olanlar da vardır. Bizim öngörümüz ise Hz.Mehdi AS’ın özel görev ile Afganistan’a gönderileceği şeklindedir. Ama hangi ülke gönderir onu bilemiyoruz.

Diğer cevaplar:

1)      Hadislerde Hz.Mehdi AS’ın sakallı olacağı söyleniyor. Evet doğru.(Sakalsız olacağı da geçiyor) Yurt dışında özel görevlerde bulunan subaylarımız sakallı olabilir. Örneğin Taliban içinde bir subayımız varsa illa ki sakallıdır. Atatürk ve Enver Paşa da Trablusgarp’ta sakallıydı mesela. Hz.Mehdi AS’ın askerleri ile birlikte dağlarda yaşayacağı rivayetleri de var. Dağlarda yaşayanlarda sakallı olur zaten.

2)      Medine’de doğacağına da dair de başka yerlerde doğacağına dair de yorumlar var. Ancak Hz.Mehdi AS’ın  Medine ve Mekke ile ilgisi hadis yorumlarında açıkça şu şekilde geçiyor: 

    Medine’de yaşayacağı (Doğacağı başka), Mekke’ye hacca gideceği ve hacda iken yedi alimin kendisini bulacağı ve bunun üzerine üç defa Mekke ile Medine arasında gidip geleceği ifade ediliyor.Yani Medine’de doğmuş da olabilir, başka bir yerde doğmuş da olabilir. Kayaların oğlu geçiyor mesela. Kafkaslar rivayeti var. Horasan var. 
    Biz Hz.Mehdi AS’ın Türkiye’de zuhur edeceğini hiç söylemedik ve yazmadık. Bize göre zuhur vakti geldiğinde yani o zamanlarda (zaman aralığı ne kadardır bilemeyiz) Medine’de bulunacak ve Mekke’de zuhur edecek. Kabe ile Makamı İbrahim arasında biatları alacak.

3)      Hz.Mehdi AS’ın kutbu azam, kutbu aktab, Nakşibendi şeyhi, halifesi, mürşit, mürşidi kamil gibi manevi makamların en üstünde olacağına dair (Peygamberlik makamları hariç) rivayetler var. İmamı Rabbani, Şeyh Seyyid Abdülhakim Hüseyni ve Bediüzzaman tarafından bildirilmiş. ANCAK bir yanlış anlama var. Yani bu alimler yanlış anlaşılıyor. İşte açıklaması:

Hadis yorumlarında Hz.Mehdi AS’ın kendisinin Mehdi olduğunu bilmeyeceği, sıradan bir insan olacağı ve çarşıda pazarda dolaşıp işine gücüne bakacağı, kimsenin  de onun Mehdi olabileceğine ihtimal vermeyeceğini açıkça yazıyor.

Yani Hz.Mehdi  As bir şeyh değil, bir halife değil, bir mürşidi kamil, kutbul aktab değil.

Ama olacak. Ne zaman olacak?

Hadiste açıkça geçiyor ki: “Allah cc O’nu bir gecede ihya eder”.
Bu ihyadan kasıt Hz.Mehdi AS’ın sıradan bir insan iken bir gecede Allah CC tarafından irşad edilmesi ve evliya yapılması ve hiçbir insana nasip olmayacak bilgilerle donatılmasıdır.

Bu olay 35 ila 40 yaşlarında olacak. İşte o andan itibaren Hz.Mehdi AS, İmamı Rabbani, Abdülhakim Hüseyni ve Bediüzzaman hazretlerinin dediği gibi bir mürşidi kamil, kutbul aktab olarak yeryüzündeki insanların en yüksek manevi makamına geçer. Yoksa ondan önce sıradan biri olacağı zaten hadis yorumlarında açıkça geçiyor.  

Nakşibendilik konusuna gelince: 
Evet Hz.Mehdi AS, Nakşibendi olacak. Ama NAKŞİBENDİ şeyhi olmayacak. Belki halife olabilir. Yani bir Nakşibendi şeyhinin oğlu ya da torunu olabilir. Cemaat tarafından okutulmuş ve çok iyi bir donanımla konusunda ihtisaslaşmış ve yükselmiş olabilir. Pırıl pırıl bir Subay olabilir. "Olamaz" demek de "Olabilir" demekten daha yanlış olur.

Hz.Mehdi AS’ın bir komutan olacağı ve O’na tabi olanların da askeri olacağı zaten tüm rivayetlerde geçmektedir. Ancak açıkça asker olacağı da rivayette vardır. Hatta işaret parmağı yeşerince Mehdi olduğunu anlayacak komutan da rivayetlerde var.
Şimdilik bu kadar.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

Harbiye Marşı




BAŞIMIZ SAĞ OLSUN MİLLETİMİZ VAR OLSUN

ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ

15 Şubat 2016 Pazartesi

TANRI DAĞI


ATİLLA YILMAZ'IN KAHRAMANLIK TÜRKÜSÜ



TEPESİNE VURUN
GÖVDESİNİ YONTUN
KÖKÜNÜ KAZIYIN

HAİNLERİN ETRAFINI SARIN SARIN HA
AL BAYRAĞA GÖZ EDENE VURUN VURUN HA

14 Şubat 2016 Pazar

NE ABD, NE RUSYA, DÜŞMANIMIZ PKK

İSLAM ALEMİNİN SÜFYANI HENÜZ ÇIKMADI ANCAK TÜRKİYE'NİN SÜFYANI BELLİ: TERÖRİST BAŞI ÖCALAN.





Türk'e Türk'ten başka yoktur dost millet. Ancak Türk'ün düşmanı olanların tamamı bu düşmanlıklarını PKK'ya destek vererek gösterecekler. Yoksa bizzat kendileri açıktan Türk'e düşmanlık ilan etmeyecekler.

Ne ABD Türkiye'ye açıkça düşmanlık edebilir, ne de Rusya. En azından şimdilik. 

Hadis yorumlarına göre Rusya ile savaşacağız. Zamanı gelince ve gerekli olunca olacak. Ancak o zamana kadar düşmanımız PKK, Süfyanımız da Öcalan'dır vesselam. Öcalan'ın hapisten kaçırılması girişimleri olabilir, çok dikkatli olunmalı.

Ve PKK ile mücadele (Rusya ile savaş başlamadan) bir an önce bitirilmeli.

İSLAM ALEMİNİN SÜFYANI ŞİİLERDEN DEĞİL SÜNNİLERDEN ÇIKACAK.

İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon; Suud ve Sünni blokun Suriye'ye yapmak istedikleri kara harekatına stratejik destek vereceklerini açıkladı.Yani şekli belli değil ama Süfyan Sünni bloktan geliyor vesselam.

Bir başka delil ise Esad'dır.Hadis yorumlarında Eshep ve ailesinin telef olacağı ve Süfyan'ın onların yerine geçeceği bildirildiğine göre...

Esad'ı devirecek olan da bellidir(ABD, Suud,Sünni Blok, Türkiye)  
Esad'ı devirmek isteyenlere engel olmak için Suriye'de olanlarda.(Rusya ve İran)

Bu şu manaya da gelir: Rusya ve İran Suriye'de boşa kürek çekiyor. Yenilecekler.Ama öyle ama böyle. Suriye'ye yapılacak kara operasyonu ile ilgili her hafta yeni bir yön ve cephe öne çıkarken hadis yorumlarında açıklanan ÜRDÜN'den Suriye'ye girilecek ifşaatı her gün daha da yakınlaşıyor. 


Süfyan Sünnilerden çıkacaksa Mehdi de Şiilerden mi çıkacak?

En doğrusunu Allah CC bilir. 

Süfyan Sünniler içimden çıkacak ama başlangıçta Müslüman olmasına rağmen Fırat'ı geçice Kafir olacak.Yani mürteddir Süfyan. Sünni olsa ne? Şii olsa ne?  Ayrıca şu an için Süfyan Sünni olarak da adlandırılamayacak tekfirci güruhundan çıkacak.

Hz.Mehdi AS ise Ehli Beyt'ten olacak ve Ehli Sünnet vel Cemaat üzere olacak. Nakşibendi olacak. Nurcu olacak.(Bu bizim şahsi tahminimiz) Tüm mezhepleri kaldıracak. Hepsinin de yanlışlarını kaldırıp doğrularını birleştirecek gerçek İslamı ortaya çıkaracak. Bu manada Hz.Mehdi AS acaip bir şahıs olarak adlandırılmıştır. (Risalei Nurlarda) 

Şöyle bir hipotez var. Yani iddia. Diyorlar ki...

Esad'ı devirip yerine SAHTE SÜFYAN'I getirecekler, sonra Sahte Süfyanı devirip yerine SAHTE MEHDİ'Yİ getirecekler ve yüzyıl da Müslümanları böyle kandıracaklar. İddia bu ama doğru değil.

Çünkü Esheb devrildiğinde yerine Süfyanın geçeceği hadis yorumlarında var. Gerçek Süfyanın Şamın başına geçeceği ayrıca var. hatta bugün Suriye'de yaşanan şu olaylar hakkında pek çok hadis var. hadisleri değiştirmek mümkün olmadığına göre, yorumlardaki hatalar da istisna olacağı ve ekser yorumların mutabık olduğu dikkate alındığında Eshebin yerine gerçek Süfyan geçecek.


Belki bu iddia Hz.Mehdi AS karşısında çaresiz kalacak olanların bir taktiği olabilir. Korkunun ecele faydası yok. Kafirler için çok fazla zaman da kalmadı. İnsafa, vicdana gelmeleri ve ayrım yapmadan tüm insanlığa sahip çıkmaları kendi çıkarlarına olacaktır.

Allahü Zülcelal o günleri bizlere de görmeyi nasip etsin ve Hz.Mehdi AS'ın ordusunda sıradan bir nefer olmayı hediye etsin İnşallah.

ABDÜLBARİ ATVAN'IN SON YAZISI İDDİAMIZI TEYİT ETTİ

ARAP YAZAR ABDÜLBARİ ATVAN TARAFSIZ BİR YAZARDIR.YANİ SÜNNİ - Şİİ REKABETİNDE VE BÖLGE ÜLKELERİNİN KULLANILMASINDA TARAFSIZ TESPİTLERİ OLAN DEĞERLİ BİR YAZAR. 




TEYİT ETTİĞİ İDDİAMIZ İSE ABD'NİN; TÜRKİYE'YE RUSYAYI OYUNA GETİREREK OYUN OYNAMASIYDI.


EN GÜNCEL SURİYE YAZISI
Gazeteci Yazar Abdel Bari Atwan, El-Yevm internet sitesinde yayınlanan yeni makalesinde, Suriye’deki son gelişmeleri ve bölgeyle ilgili olarak yapılan uluslararası görüşmeleri değerlendirdi.

Abdel Bari Atwan, bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak şunları yazdı:

“Rusya ve Amerika geçtiğimiz Perşembe günü barış görüşmelerinde, sivillerin bölgeden çıkarılması ve abluka altındaki sivillere acil yardım gönderilmesi noktasında, Suriye’de bir haftalık ateşkesin hayata geçirilmesi kararı aldılar. Ama öyle görünüyor ki, bu kararın başarıyla sonuçlanması için zaman çok kısıtlı. Çünkü milis güçlerin, IŞİD ve El-Nusra gibi gruplarla bölgedeki çatışmaları, Amerika ve Rusya’nın kontrolü dışındadır.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, ülkenin askeri güçlerinin bu güne kadar görülmemiş başarılarından dolayı kendini güvende hissettiğini ifade etti. Beşşar Esad, Cuma günü yayınlanan Fransız gazeteciye verdiği röportajında, teröristlerle mücadeleyi iki ayrı süreç olarak belirtiyor ve “bizim ateşkes yapmamız terörle mücadeleye ara vereceğimiz anlamını taşımıyor” diyerek uyarıda bulunuyor.

Suriye askeri birlikleri yeni zaferlerini öyle bir durumda kazandılar ki, geçtiğimiz yıl Şubat ayında da silahlı muhalifler bu bölgeleri geri alma çabasındaydılar. Ama tüm bu teşebbüs ve çabaların sonucu,İdlib ve Cisr El-Shughour’u kaybetmek oldu ve Halep’te kurtarılamadı.

Bu şekilde, Halep Şehri ablukaya alındı ve hükümet güçleri Türkiye sınırının birkaç kilometre gerisine kadar konuşlandılar. Beşşar Esad son röportajında, Halep şehrinin geri alınmasının uzun zaman alabileceğini çünkü en acil hedefin sınırlarda ve geçiş bölgelerinde, Türkiye’den silahlı muhaliflere gelen lojistik yardımların önünü kesmek için kontrolü sağlamak olduğunu ve gelecek hafta içerisinde alınacak olan ateşkes kararından önce bu hedefimiz gerçekleşecek gibi görünüyor demişti.

Ruslar, rakibi olan Amerika ve müttefiklerine göre daha zekiler. En azından Kürtler gibi iyi oyuncularla oyun oynuyorlar. Onlar hâlihazırda Suriye’deki Kürtlere, Suriye’nin kuzeydoğu sınırına bitişik Kürt sınırı verme vaadinde bulundular. Bu vaat, Amerika’nın, müttefiki Türkiye’yi kızdırmamak için Kürtlere veremediği vaatti. Çünkü Ankara, Suriye’deki YPG’yi, PKK’nın devamı olan terörist bir grup sayıyor.

 Amerikan temsilcilerin Kobani’ye gidip, Kobani lideri Recep Tib ile görüşeceği haberlerinin yayılmasından sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki gün öncesinden Türkiye ve Kürtler arasında bir seçim yapması için Amerika’ya uyarıda bulundu.

 Arabistan’ın Suriye’ye IŞİD’le mücadele için özel kara kuvvetleri sevkiyatı yapmaya hazır olduğunu açıklaması, Rusya’nın cuma günü Münih’te Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rusya Dışişleri Bakanı Serey Lawrov arasında gerçekleşen barış görüşmelerinde Rusya’nın tutumunu sertleştirdi. Lawrow, Suriye görüşmelerinde, Arabistan’ın Suriye’ye karadan operasyon yapabilme ihtimaline asla değinilmedi, hatta Riyad’ı bu karardan vazgeçirmeye dair bir konu bile söz konusu olmadı dedi. Yani başka bir ifadeyle Arabistan’ın bu önerisi tamamen görmezden gelindi.

Suudi ve Körfez güçlerinin Suriye’ye asker sevkiyatı, iki temel şarta bağlanmıştı:

İlk şart, Bu güçlerin Amerika kontrolü altında hareket etmesi, ikinci şartta, Türkiye ve Ürdün’ün hava alanlarını ve kara geçişlerini açarak bu operasyonlara katılması. Amerika bu güçlerin kontrolünde olmasını reddetti ve böylece ilk şart ortadan kalktı, buna ek olarakta, Suriye Ordusunun Türkiye sınırlarına doğru ilerleyişi, Türkiye sınır kapılarını Arabistan’a daha açmadan kapattı.

Halep; sadece Suriye’deki gelişmelerin değil bütün bölgenin kaderini belirleyecektir. Bu şehir, barış ya da savaşı yani üçüncü dünya savaşını ya da bölge istikrarını belirleyici bir unsur haline gelmiştir. Bizim elimizden gelen ise sadece, gelişmelerin ortamı hangi yöne sürüklediğini bilmek için, şehrin kuzey kesimlerinde meydana gelen değişimleri gözlemek.”



13 Şubat 2016 Cumartesi

OYUNUN KURALI "IŞİD"

OYUNU KURALINA GÖRE OYNAMAK LAZIM VESSELAM.






SURİYE'YE KARA HAREKATI YAPILMALI MI?


Hayır. Yapılmamalı. Çünkü böyle bir harekatta Türkiye yalnız kalacaktır. Suud ve Katar Türkiye'nin yalnızlığını gidermez.


Türkiye NATO üyesidir ama NATO'nun yasal desteği üyelerine herhangi bir saldırı olması halinde geçerlidir. Yani Türkiye Suriye'ye girerse geçerli değildir. O nedenle Suriye'ye kara harekatı yapılması halinde; NATO destek vermeyeceği gibi Rusya ile karşı karşıya gelme riskinden dolayı Türkiye'yi 3.Dünya Savaşı çıkarmaya çalışmakla suçlayacaklardır.


Rusya'nın düşen uçağın intikamını almak için Suriye'de pusuya yattığı bilinmektedir. Suriye'ye yapılacak sınır ihlallerinde Rusya'nın saldırı riski bulunmaktadır. Belki de ABD denen müttefikimizin de amacı budur.


Şerefsiz takımı şunu çok iyi bilmektedir. "Kahraman Ordumuz yenilmediği müddetçe Türkiye'yi yenme, bölme, parçalama ihtimali yoktur." Bunun için envay çeşit hilelerle tüm tuzaklar KAHRAMAN ORDUMUZA KURULMAKTADIR. 


ANDOLSUN Kİ YENDİRMEYECEĞİZ. ANDOLSUN Kİ YİNE BİZ KAZANACAĞIZ. GÖZÜMÜZÜ FEDA EDECEĞİZ AMA GÖZBEBEĞİMİZİ CANIMIZLA SAVUNACAĞIZ.(İNŞALLAHU ALLAHU  EKBER)


DÜŞMANLARIMIZIN YAPMAK İSTEDİKLERİ NEDİR? TÜRKİYE NE YAPMALIDIR? 


Yapmak istedikleri AZEZ'i de PKK'ya teslim edip Akdeniz'e bir adım daha yaklaşmaktır.Biz "Koridoru tamamlayacaklar" diyoruz ama onlara göre yine tamam olmayacak.Çünkü Azez'den Akdeniz'e açılan bölgede Lazkiye bölgesi PKK' ya verilmiyor. O zaman tek bir yer daha kalıyor koridor için: HATAY.


Şerefsiz takımının son hedefi HATAY'dır.


ABD, Dünya kamuoyunda kendi müttefikini sırtından vuran hain durumuna düşmek istemiyor. O nedenle Rusya'yı oyuna getirip kendi hainliğini ona yaptırmak istiyor.Bakınız ilk defa yazıyoruz: Obama ABD'nin başında iken sekiz yıl boyunca Ortadoğu'da en karlı çıkan ülke İran oldu.Bu Obama Müslüman ise Şİİ'dir vesselam. Obama İran'ı ihya etti,kimse fark etmedi.


Türkiye başka bir ülkeye savaş ilan etmedikçe Türkiye'ye savaş ilan edecek de yoktur. Bu nedenle Irak'da, Suriye'de ve Güneydoğu'da PKK'yı olağanüstü desteklerle donatacaklardır. Rusya da Esad'ı kışkırtabilir.Yani Esad maskesiyle saldırılar yapabilir. Ama o zaman yine NATO gündeme gelir ki bu yararımızadır. Rusya'nın amacı burada sınırlı bir misilleme olacaktır. 


Unutmadan bu aralar Barzani ile aramız nasıl? 

Irak Ordusu Musul'a operasyon hazırlığında. Barzani de ABD'den gelecek izni bekliyor.ABD yarın telefon etsin, Pazartesi gün Barzani meclis kararı ile referandum vs ile bağımsızlık ilan eder. Peki ABD neden telefon etmiyor? Çünkü koridor çözülmedi. Azez PKK'nın eline geçerse o telefon da edilebilir. Tabi Irak Ordusu daha önce Musul'a girmezse. Onlar neyi bekliyor? Onlar da Rusya ve İran'dan gelecek telefonu.

Bu hengamede bizim yapmamız gerekenler ise şunlardır:


Sıra Hatay'a geldiğinde uluslararası şartların lehimize döndüğü ortamda SAVAŞA GİRECEĞİZ.Saldırıya uğramamız kaçınılmaz. 


Bir parantez:

(Milli Mücadele yıllarının tekrarını yaşayacağız. Atatürk'ün "Geldikleri gibi giderler" sözü yine gerçek olacak. Mili Mücadeleyi nasıl yapmış isek bunu da aynı yöntemlerle ve aynı şartlarla yapacağız.Yani Atatürk'ün "Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var, o satıh bütün vatandır" sözü yine aynen çıkacak ve kahraman Türk Milleti topyekun bir mücadeleye girecektir Allahu Alem.) 

Devam...


Deplasmanda değil kendi sahamızda kazanma şansımız var.Madem ki hedefleri bu aziz topraklardır, buyursunlar gelsinler. Bir iki yıl içinde gelecekler. İlk işimiz onlar gelinceye kadar içeriyi tamamen temizlemektir.


PKK' nın siyasi kanadından başlanarak, ekonomik kaynakları, yardım ve yataklık edenlere kadar tamamı temizlenmeli. Vekillerden başlanmalı.


Çok geç kalınıyor ve dünya kamuoyunda terör örgütünün reklamının yapılmasına izin veriliyor. Bunlar yanlış işler. PYD de terör örgütüydü, şimdi ABD de Rusya da değil diyor.  


İşlerine bugün böyle geldiği için dönüyorlar, yarın yani gelecek yıl PKK için de "terör örgütü değil" deyip çıkacaklar. 


Diyarbakır'da, Sur'da, Cizre'de,Nusaybin'de, Şırnak'da,Silopi'de velhasıl bu ülkenin her yerinde teröristlere karşı kahramanca mücadele eden güvenlik güçlerimizden Allah CC binlerce defa razı olsun. Şehitlerimizin şefaatlarine bizleri de dahil kılsın ve gazilerimize de hayırlı ve sağlıklı ömürler nasip etsin İnşallah. 


Güzeller güzeli Rabbim bu hengamede ve gelecek olanlarda kahramanlarımıza her daim iyilik ve inayetlerini Bedir Ashabına nasip ettiği gibi nasip buyursun İnşallah.


NOT: 


ABD'ye verilecek en güzel cevaptır, tekliftir:


"Tüm dünyanın gücünün yetmediği IŞİD'i bize havale edin, tek başımıza biz halledelim ve tüm dünyayı bu IŞİD belasından kurtaralım. Kara harekatına siyasi destek veriyor musunuz?"


Veremezler. Çünkü Türkiye'nin Suriye'ye de Irak'a da girmesini dünyada hiç bir ülke İSTEMEZ. Ne ABD, ne Rusya ne de bir başkası...


  

12 Şubat 2016 Cuma

TSK'DAN SURİYE KONUSUNDA RET

Türk Milleti Asker millettir. PKK ile yapılan son mücadelede bunu bir kez daha ispat etmiştir.
Türk Ordusu Peygamber ocağıdır. Mehmetçiğimiz bu vatan için, Allah için gözünü kırpmadan, bir an bile tereddüt etmeden ölüme koşan, şehadet şerbetini içen, dünyanın en kahraman, en korkusuz askeridir. Türk Milleti en çok ordusuna güvenir. Türk Ordusu iç ve dış tüm saldırılara rağmen bugün ayakta kalan tek Milli kurumdur. Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesinde çıkan haber bunu bir kez daha doğruluyor. Önceki yazılarımızda Suriye'nin bir bataklık olduğunu, Müslüman'ın Müslümana silah çekmemesi gerektiğini, kardeş kanının haram olduğunu, belirtmiştik. Öte yandan, Türk Ordusunun Melhame-i Kübra'ya mümkün olduğunca ve ivedilikle hazırlanması gerektiğini, bu yüzden savaşa en son giren devlet olmamız gerektiğini, yine önceki yazılarımızda belirtmiştik.
TSK'nın Allah'a şükür, bizi yanıltmadığını aşağıdaki haberde görüyoruz:

"Türk askerinin Suriye'ye gireceği yönünde iktidara yakın medyada yer alan haberler ve Erdoğan'ın bu yönde verdiği işaretler Genelkurmay tarafından yalanlandı. Erdoğan'a Suriye konusunda bir rest de TSK'dan geldi. Genelkurmay, Türk askerinin BM kararı olmadan Suriye'ye ayak basmayacağını açıkladı.

İktidara yakın medyada son günlerde dillendirilmeye başlanan "Türk askerinin Suriye'ye gireceği" yönündeki iddialara TSK'dan yalanlama geldi.

Üst düzey Genelkurmay yetkilisi, Türkiye'nin BM kararı olmadan Suriye'ye ayak basmayacağını belirtti.


Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı "1 Mart tezkeresi hataydı, Suriye’de bu hatayı yeniden yapmayacağız" şeklindeki açıklama, Türk askerinin Suriye'ye gireceği yorumlarına neden olmuştu. İktidara yakın medya da bu doğrultuda haberler yapmıştı.

Saray cephesinde bunlar yaşanırken, TSK’den konuyla ilgili tüm senaryoları rafa kaldıran bir açıklama geldi. Hürriyet’e konuşan askeri kaynaklar; “BM Güvenlik kararı olmadan Türk Ordusu Suriye topraklarına adım atmayacak.” diyerek, net bir tavır koydu. Açıklamada, "Rusya'nın tavrı nedeniyle böyle bir kararın çıkması da imkansız" diyerek kendi açısından bu konuyu rafa kaldırdı.

TSK’nın bu açıklamasının Erdoğan’ın başkanlığında yapılan acil güvenlik toplantısının hemen ardından gelmesi dikkat çekti. Erdoğan Güney Amerika gezisinden dönüşte Suriye konusundaki kararı Saray’da yapılacak güvenlik toplantısında vereceklerini açıklamıştı.

Bu toplantının hemen ardından TSK’nın Hürriyet’e konuşması ve BM Güvenlik Kararı olmadan Türkiye Suriye’ye adım atmayacak gibi net ifadeler kullanması Suudi Arabistan ile Türkiye’nin ortak operasyonla Suriye’ye girmesini isteyen Erdoğan’a rest anlamına geliyor.


İŞTE HÜRRİYET'TE DENİZ ZEYREK İMZASIYLA YAYINLANAN O HABER-ANALİZ...

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, Başbakan Davutoğlu’nun ziyaretiyle de çakışan Suudi Arabistan temaslarından ortak tatbikat çıktı. Orgeneral Akar’ın ziyaretinin ‘İslam ordusu’ ve terör örgütü IŞİD karşıtı koalisyon çerçevesinde yapılmadığını belirten askeri kaynaklar, ikili ilişkiler kapsamında olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin ocak ayının sonunda müdahil olduğu diplomatik gelişmeler had safhadayken en çok dikkati Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın Suudi Arabistan’ı ziyareti çekti. Akar’ın ziyaretinde, “Ortak tehditlere karşı ortak stratejik işbirliği” kararı alındı.

İki ülke silahlı kuvvetleri ortak tatbikatlar da yapacak. Orgeneral Akar’ın Suudi Arabistan ziyaretinin, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu ülkeye gidişiyle çakışması ve Akar’ın Kral Abdulaziz’in yemeğinde çekilen fotoğraflarının basına yansıması, görüşmeleri ön plana çıkarmıştı.

Genelkurmay, resmi açıklamasında Orgeneral Akar’ın 30 Ocak 2016 tarihinde saat 19.30’da akşam yemeğinde Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdul Rahman bin Saleh AL-Bunyan ile bir araya geldiğini, 31 Ocak 2016 tarihinde, Orgeneral Saleh AL-Bunyan eşliğinde Riyad’da bulunan Hava Kuvvetleri Hava Harekât Merkezi’ni ziyaret ettiğini ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in verdiği yemek davetine katıldığını duyurdu.

Genelkurmay açıklamasına göre Orgeneral Akar, 1 Şubat günü ise Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nı, Kral Abdülaziz Kara Harp Okulu’nu, Türkiye’nin Riyad Büyükelçiliği’ni ve Riyad Askeri Ataşeliği’ni ziyaret etti, ardından Türkiye’ye döndü.

‘İSLAM ORDUSU’YLA İLGİSİ YOK

Hürriyet’e bilgi veren kaynaklar, öncelikle ziyaretin Suriye konusundaki terör örgütü IŞİD karşıtı koalisyon faaliyetleri çerçevesinde değil, ikili ilişkiler kapsamında yapıldığını vurguladılar. Bu da şu anlama geliyor: Ziyaretin gündeminde, 2015 sonunda gündeme gelen “İslam ordusu” yok. Ziyaretin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin “ABD öncülük ederse Suriye’ye asker göndeririz” açıklamalarına denk gelmesi de tamamen tesadüf. Kaynaklar, TSK’nın iki konuda da mesafeli olduğuna dikkat çekiyor. Üst düzey bir yetkili, “Sözü edilen birlikteliğe zaten ‘İslam ordusu’ denilemez. Böyle bir girişim olursa da Türkiye, askeri kanadında yer almaz” dedi.

Uluslararası toplumun Suriye’ye asker göndermesi konusunda Genelkurmay’ın iki önemli kararı var:

1) ABD, Rusya’nın tavrı nedeniyle BM’den karar çıkarılamayacağının farkında ve dolayısıyla böyle bir hazırlık yapmıyor.

2) Türk Silahlı Kuvvetleri BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar alınmadıkça Suriye topraklarına ayak basmayacak.

BÖLGESEL SORUNLARA ORTAK TAVIR

Bir yetkili, Orgeneral Akar’ın ziyaretiyle ilgili şu bilgileri verdi: “Yakın gelecekte, Türkiye ile Suudi Arabistan ‘Yüksek düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’ toplayacak. Sivil alanda görüşmeler sürüyor. Askerler de ikili düzeyde işbirliğini geliştirmenin yollarını arıyor. Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı, Türkiye’ye gelmişti. Akar’ın ziyareti iadei ziyaretti bir bakıma. Karşılıklı ziyaretler sonunda Suudi Arabistan ile askeri işbirliğinin boyutlarının arttırılması hedefleniyor. Buradaki ortak hedef, iki ülke silahlı kuvvetlerinin bölgesel sorunlara müdahale konusunda ortak tavır sergilemesidir. Bu kapsamda ikili ortak tatbikatların yapılması gündemde. Askeri işbirliği ‘eğitim’ alanında da gelişecek.”

İRAN’IN RAHATSIZ OLMA İHTİMALİ DE DAHİL

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suudi ordusu ile işbirliğini arttırması, Suudilerle İran arasındaki gerilimin tırmandığı bir döneme denk geliyor. Ankara, İran’ın bu yakınlaşmadan rahatsız olması ihtimalini dikkate alarak hareket ediyor. Diğer taraftan, TSK ile Suudi ordusu arasındaki yakınlaşma, ABD’nin desteğini almış görünüyor. Amerikalıların tek kaygısı, Türkiye’nin İran ile Suudi Arabistan arasında ortaya çıkan Şii-Sünni gerilimine ‘devlet’ olarak dahil olduğu algısının meydana gelmesi.

KAYNAK: HÜRRİYET

11 Şubat 2016 Perşembe

PROF.DR.SENCER İMER "DOĞRUYU" SÖYLEDİ

PROF.DR.SENCER İMER TÜRKİYE'NİN ABD İLE DEĞİL BÖLGE ÜLKELERİ VE RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ YAPMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ.




Prof. Dr. Sencer İmer, PYD krizini Ulusal Kanal’a değerlendirdi

Profesör Doktor Sencer İmer Ankara ile Washington arasında büyüyen PYD krizini Ulusal Kanal’a değerlendirdi. Amerika’nın PYD ile Kürt koridoru oluşturmak istediğini belirten İmer “Türkiye bunu engellemek için Amerika’yla değil bölge ülkeleri ve Rusya’yla işbirliği yapmalıdır” dedi.

Türkiye ile Amerika arasındaki “PYD anlaşmazlığı” iki ülke arasında kriz yarattı.

Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sencer İmer, krizin iki ülke arasındaki çıkar çatışmasından kaynaklandığını belirtti.

Amerika’nın PYD ile Kürt koridoru kurmak istediğini hatırlatan İmer, “Türkiye bunu engellemek için bölge ülkeleri ve Rusya’yla işbirliği yapmalı” dedi.



İmer, ABD'nin tutumuna karşılık İncirlik Üssü'nün kapatılması gerektiğini söyledi.

YORUM

Sencer Hoca'nın önerisi; uçak düşürme olayından önce olsaydı doğruydu ancak Rusya ile savaşın eşiğinde olan AKP bunu şimdi nasıl yapabilir? Bu mümkün değil.

Çözüm önerisini de yazacağız ancak önce bir öz eleştiri yapmalıyız.
Ergenekon kandırdı. Esad kandırdı. Maliki kandırdı. Cemaat kandırdı. Pkk kandırdı. Pyd kandırdı.

Ama ABD hiç kandırmadı öyle mi?

Bunlar AKP'yi sadece bir defa kandırdı ise ABD tam on üç yıl boyunca AKP'yi yüzlerce defa kandırdı. Bu ne gaflettir?

Arap baharını başlatan Rusya mıydı? Hayır ABD idi.O halde niçin yardım ettik? Arap baharının esas hedefinin Türkiye ve İran olduğu bilinmiyor muydu? Bu işte Suriye'nin kilit ülke olduğu anlaşılamamış mıydı? 

Arap Baharının Suriye'ye gelmek için yapıldığı düşünülemedi mi? Oysa Erbakan Hoca Arap baharından önce açıklamıştı. Abdullah Gürbüz Hoca Efendi ve bazı alimler yıllar önce açıklamışlardı. İlgilenen  olmadı mı?

Tunus'da, Libya'da, Mısır'da, Yemen'de, Irak'da, Suriye'de Arap Baharı öncesi kimler dostumuzdu, şimdi kim kaldı?

Arap baharının en başında ABD ile dosttuk.ABD ile dost isek herkes düşman olsun önemli değil dedik.Herkesi karşımıza aldık, şimdi o ABD de karşımıza geçiyor ve yapayalnız kalıyoruz değil mi?

Rus uçağının düşürülmesi de ABD'nin hem Rusya hem de Türkiye'ye son oyunuydu değil mi?

Gelelim çözüm önerisine...

Madem ki bu işlerin bütün sorumlusu ABD'dir. Ve ABD ile işbirliği yapan AKP'dir. O halde ABD ve AKP ile bu işler düzelmez.

Olması gereken ya AKP kendi kendisini sıfırdan yenileyecek ve yüzseksen derecelik bir dönüş ile yepyeni bir dış politika izleyecek. Ya da ülke çıkarları için dış politikadan sorumlu olan tüm yetkililer halkın huzurunda öz eleştiri yapıp bir basın toplantısı ile özür dileyip istifa edecekler.

Eğer AKP den böyle bir girişim gelirse basın toplantısında ABD'nin IŞİD ile ilişkileri, müttefiklik kapsamında Türkiye'ye IŞİD ile ilgili teklif ve önerileri ve IŞİD hakkında ABD'nin tüm dünyayı kandırdığını ispat eden bilgilerin paylaşılması yararlı olacaktır.

"ABD, IŞİD'e karşı savaştan söz ediyor ama yalandır. IŞİD'in gerçek kurucusu ve koruyucusu ABD'dir. Bize IŞİD'e yardım konusunda defalarca tekliflerde bulunmuştur. ABD yalan söylemekte ve dünya kamuoyunu kandırmaktadır." şeklinde yapılacak açıklamalar Türkiye'nin hem bölge ülkeleriyle hem de Rusya ile ilişkilerini düzeltir. AKP bunu yapabilir mi? Bize göre yapmalı.

Ya da AKP çekilmeli. Mevcut yöneticiler çekilmeli ama bir plan dahilinde yapılmalı. Önce parti içi bir muhalefet oluşturulmalı. Muhalefet yönetimi hatta Cumhurbaşkanını bile dışpolitika cihetinden eleştirmeli. Bu eleştiriler ile güçlenip (tabanda gizliden desteklenip) olağanüstü bir kongre ile AKP yönetimi hepten değişmeli.

Bu da olmazsa olacak olan bellidir. İş başa düşmüştür. Tüm kafirler ile cenge hazır olalım.Tıpkı Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi hem iç hem de dış düşmanlar ile amansız bir cenge hazır olalım.

Hadis yorumlarına göre de tarih tekerrürden ibarettir. Milli Mücadele yıllarında Atatürk gibi bir önderimiz olduğu için şanslıydık.İnşallah yine tarih tekerrür edecek ve bu sefer çok daha büyük bir mucize ile  Hz.Mehdi AS'ın önderliğinde tüm dünyaya hakim olacağız İnşallah.

Sitemizi dünya çapında takip ediciler olduğu bildiriliyor.(Farkındayız)
O halde biz de buradan duyuralım.

Ey köhnemiş yaşlı dünyanın son zalimleri!

Bu sefer fena duvara çarptınız.

Öyle bir ulusa çarptın ki yaşamaktan değil ölmekten zevk alır. 

Dünyanın gelmiş geçmiş en kahraman, en cesur, en yetenekli savaşçıları ile savaşmaya hazır mısın?

Zalimler için yaşasın cehennem. Allah CC Kahraman Ordumuza ve Kahraman Milletimize iyilik ve inayetlerini daim kılsın İnşallah.

Büyük kıyamete yüz yıl kalmış, küçük kıyamet yarın.
Haydi şerefsiz takımı, hepiniz bir olun gelin cevabınızı alın 


6 Şubat 2016 Cumartesi

HZ.MEHDİ AS BU YIL ZUHUR EDEBİLİR

SURİYE'NİN İŞGALİNE SUUD TALİP OLDU.



Suud Suriye'nin işgaline talip oldu. ABD memnuniyetle karşıladı.On gün sonra ABD'ye sunulan Suud planı değerlendirilecek ve ABD'den tam destek veya değiştirilmiş şekliyle destek çıkacak. O arada yine Türkiye'ye ABD'den üst düzey ziyaretler olabilir.Biden ziyareti gibi.

Suud'un Suriye'ye asker gönderme teklifine Bahreyn de katılmak istiyor.Yarından sonra Katar, Kuveyt, BAE vb katılımlar olacak. Ürdün'de 200 bin kişilik kara ordusunun tamamlanmasıyla Suriye'ye girmek için hazır hale gelinecek ve ABD'den haber beklenecek. Harekatın bahanesi yine IŞİD.

Bir parantez:
( Bu IŞİD ne menem bir örgütmüş ya...
ABD düşmanı,Rusya düşmanı, tüm Dünya düşmanı yine de dimdik ayakta duruyor.Yıkılmıyor. Dağarcığımızda erzakımız olmasa Mehdi'nin ordusu sanacağız vesselam. Elhamdülillah ki sapmıyoruz da saptırmıyoruz da. 

Bu manada IŞİD ile ilgili akla gelmesi ve sorulması gereken esas soru şu: 

MADEM Kİ BU IŞİD'E HERKES DÜŞMAN, O ZAMAN KİM DESTEKLİYOR KARDEŞİM, BU KADAR SİLAHI KİMDEN ALIYOR? EL CEVAP: ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL.)

Devam...

Suud ve beraberindekiler Ürdün üzerinden Suriye'ye girerlerse ESAD DÜŞECEK.

Başarılı olacaklar çünkü hadis yorumlarında öyle geçiyor.Türkiye de kuzeyden bu operasyona destek verecektir. Hadis yorumlarında o da geçiyor. ABD Suriye'nin güneyden işgalinde kendi ordusu ile topyekun yer almayacak ve kurmaylık ve özel birlikler seviyesinde destek verecektir. Hava ve deniz gücüyle savaşta yer alacaktır.Ancak karada ABD ordusu olmayacak.

İran ve Rusya Suriye'de yenilecektir. Ki Rusya bu yenilgiden Türkiye'yi sorumlu tutsun ve Suriye'ye kara harekatı yapsın. Bu harekat hadis yorumlarında Melhame-i Kübra'yı başlatacak harekattır. Ermenistan üzerinden Amik ovasına inecekler. İran ve Rusya'nın kara herakatına karşı hava operasyonları ile başarılı olmaları mümkün değil. Şu an için kara harekatı da yapamazlar.O nedenle Suud ve koalisyon ülkelerinin kara harekatı başarılı olacaktır.

Hadis yorumlarına göre Suriye'ye yapılacak harekat Nisan ayından önce başlayacak. Yani bu yıl olursa.Çünkü Nisan'ın sekizinde Recep ayı giriyor ve Süfyan bu recep ayında çıkacak.Yani bu yıl çıkarsa bu Nisan'da. Seneye kalırsa yine Nisan.

Suriye Dışişleri Bakanı ve İran Genel Kurmay Başkanı Suud'u tehdit ettiler. Yani Suriye operasyonu olursa İran ve Rusya da işin içinde olacak.BÖLGESEL SAVAŞ OLACAK.

Açık yazalım.Türkiye bir bölgesel savaşa girse ABD ve NATO'nun destek verip vermeyeceği belli değildir. 

Ama söz konusu Suud olunca ABD destek verir.Bundan eminiz. Sebebi şudur: Suud batı için sadık,uysal ve emir eri bir uşaktır. 

Türkiye ise yerine göre yalvara yakara, yerine göre yalan dolan ile yerine göre oyun, hile ile kandırarak saflarında tutabildikleri liderlik potansiyeli olan bir ülkedir. 

Bu nedenle en dostane hallerinde "başının çaresine bakar" diye diğer hallerinde ise "fazla güçlenmesin" diye destek vermezler. İşte Kıbrıs orada.1974.  


Stratejik olarak Suriye harekatının zamanı yaz aylarıdır.(Suud açısından) Eğer merkez güç Suud askeri olacaksa kış veya bahar aylarında Suriye'ye gelemezler.Üşürler. Ancak gelmeleri gerekirse veya şaşırtmak isterlerse o başka. 

Gelmeleri gerekebilir çünkü Halep de düştüğünde Suriye'de Esad açısından iç birlik sağlanmış olacak.Yani muhalefet tamamen bitecek. Bir nevi iç savaş sona erecek. İç savaş sona ererse IŞİD de Suriye'de olmayacak demektir ki o zaman Suriye'ye giriş sebebi de kalmayacaktır. O nedenle Suud askeri üşümek zorunda kalabilir.Zaten paraları çoktur termal elbiseleri de hazırdır. Olabilir yani.

Ya da Suud teklifi, sağ gösterip sol vurabilir mi? Yani "Suriye" derlerken Yemen'e vurabilirler mi?

Hayır Yemen'e var güçleriyle vuruyorlar zaten. Ve kritik gelişmeler Suriye'de gerçekleşiyor. Esad Suriye'nin tamamına hakim oluyor. Halep de düşüyor. Unutmadan Türkiye'ye 500 bin mülteci gelebilir Suriye'den. Dikkat ediniz 500 bin diyoruz. Durum çok ciddi yani.

Gelişmeler Suud koalisyonun Ürdün'den Suriye'ye Mart ayında harekat başlatacağı ve Nisan'da Esad'ın düşeceği şeklindedir.Eğer böyle olursa ABD ile Rusya arasında Akdeniz'de bir deniz savaşı veya sınırlı bir gövde gösterisi yaşanabilir.

Nisan'da Esad düşerse yerine Süfyan gelir.Muharrem ayında da Hz.Mehdi AS zuhur edebilir.

TABİ Kİ ALLAHU ALEM.