19 Ağustos 2013 Pazartesi

DECCAL GÖREVDE, KİMLİĞİNİ AÇIKLIYORUZ





         DECCAL GÖREVDE, KİMLİĞİNİ AÇIKLIYORUZ

         Bir Elinde Ateş (SAVAŞ)



                                                     Bir Elinde Su (BARIŞ)Var



Hz.Peygamber SAS Efendimiz bir hadisinde “Hz.Adem’den kıyamete kadar gelmiş geçmiş en büyük fitne DECCAL’in fitnesidir” buyurdu.Deccal kırk gün dünyada kalacak ve tüm dünyayı kandıracak.Çok az insan onun fitnesinden kendisini kurtaracak.Bir elinde ateş bir elinde su olacak.Ateş dediği su,su dediği ateştir.Ateşi verirse suyu,suyu verirse ateşi alın.


Bu zamanda ateş ve suyun çağrıştırdığı kavramlar genelde savaş ve barıştır.Yani Deccal bize “savaşın” derse savaşmamalıyız, “savaşmayın,barışın” derse savaşmalıyız.


Hz.Mehdi AS, savaş meydanında önce Rusya’yı ardından da ABD’yi mağlup edince İsrail’in başında olan adam çıkacak ve tüm Müslüman olmayanlara “BU HAYRET EDİLECEK BİR ŞEYDİR” diyecek ve Deccal’in çıktığını haber vererek kendisinin de İsa Mesih olduğunu iddia ederek ve bir takım istidraçlar göstererek tüm kafirleri peşine takacak.






Oysa onun deccal dediği ve kafirlere şikayet ettiği kişi Hz.Mehdi As olacak.Allah-u Alem bu olay 2019 da yaşanacak.Ve aynı yıl gerçek Mesih Hz.İsa AS inecek ve Beytül Makdis’de Deccal’i öldürüp ALTIN ÇAĞ’I başlatacaklar.İNŞAALLAH.

Yani Deccal 2019 da İsrail’in başında olan kişi olacaktır.Deccalizm zaten belli, SİYONİZM. Alnındaki kafir yazısı da CFR.2019 da İsrail’in başına geçen adam hepsinin de başı olacak.


ALLAHU ALEM







ABD’NİN AK PARTİ’YE SON OYUNU (KAPATMA DAVASININ YENİLENMESİ)

                             ABD’NİN AK PARTİ’YE SON OYUNU
                      (KAPATMA DAVASININ YENİLENMESİ)


 AK PARTİ AK’LANACAK MI,YOKSA KAPATILACAK MI 



Ak Parti’nin kapatılma istemiyle açılan davada kapatma istemi 5’ e 6 oy ile reddedilmişti.

Bu davada partinin kapatılması ile ilgili gerekçelere kanıt teşkil eden belgelerin Ergenekon sanıklarınca hazırlandığı ve düzmece olduğu söylendi.Silivri kararları ile Ergenekoncular da mahkum edilince ve iddianamelerde Ak Parti’nin kapatılması davası ile ilgili sahte belge düzenlemek gibi suçlar da isnat edilince bazı Ak Partililer harekete geçti.
Gerekçeli karara bakılıp,Ak Parti’nin kapatma davasının yenilenmesi isteniyor.Amaç Ak Parti’yi tamamen AK’lamak.

Birkaç soru:

-         Ak Parti, ak’lanmaya neden ihtiyaç duyuyor?
-         Ya Ak Parti bu davada bu kez 8’e 9 oy ile kapatılırsa?
-         Kapatma davasının yenilenmesinden başka bir şey yapılamaz mı?
-     Sayın Başbakan’a bu yenileme önerisini kim ya da kimler önermiş?

Soruların cevabını verirsek yazı da tamam olacak İnşaallah.

1-     On yıldan beri iktidarda olan Ak Parti iyi ya da kötü pek çok icraat yaptı.Halk bu icraatları görüyor,göremeyenlere de basın yoluyla sürekli anlatılıyor.Bize göre de ekonominin rantiye bölümü politikaları (Bankacılık,Faiz,Döviz,Borsa)ile dış politika ve insiyatifi Pkk’ya bırakan açılım politikaları haricinde hükümet başarılı.Milli Eğitim,Sağlık,Bayındırlık ve Savunma alanlarında çağ atladık.Ama başarısız olduğumuz hususlar da her biri tek başına bu cennet vatanı mahvedebilecek tehlikeler içeriyor.Bu nedenle Ak Parti AK’lanmak için yargılanmayı yenilemek yerine başarısız olduğu konularda elini çabuk tutsa daha isabetli olacaktır.Çünkü mahkeme aklasa bile milletin vicdanı sandıkta tecelli edeceğinden abesle iştigaldir.

2-     Kaldı ki bu davada Ak Parti’nin beklentisi olan “17 ye sıfır (yeni üye sayısı 17) kapatmanın reddine” kararının garantisi de yoktur.Hele bir dava açılsın kim bilir hangi ilave gerçek belgeler veya birincileri yalanlayan ama kendileri de yalan olan başka belgeler ortaya çıkacaktır? Garantisi var mı? YOK.Lütfen aklınızı başınıza alınız, kimseye güvenmeyiniz, Ak Parti kapatılırsa Türkiye “tam bir kaosa” gider.Batının istediği de budur ve kapatılması için her şeyi yapacaklardır.

3-     Ama bu belgeler sahteydi ve Ak Parti bu sahte belgeler yüzünden az daha kapatılıyordu, bir şey yapılmasın mı? Yapılsın ama kapatma davası ile değil.Bu sahte belgelerden dolayı Ak Parti’yi zarara uğratanlardan maddi ve manevi tazminat talep edilmesi,yine bu sahte belgelerin ülke ekonomisine verdiği zararlar için de devlet adına maddi ve manevi tazminat talep edilmesi en isabetli yoldur.Hem bu bakımdan kapsam geniş tutulursa sermaye ve basın erklerinden pek çok grup ile de hesaplaşılabilir.Anayasa Mahkemesi yerine, yerel mahkemede tazminat davası, tek çözümdür.

      Kaldı ki bu müracaat Anayasa Mahkemesi’ni de zora sokabilir şöyle ki:
      Önceki dava kapatma istemiyle “müracaat”, “dosya ve belgelerin kontrolu”, “davanın        
      esastan görüşülmesi” ve “istemin reddi kararı” aşamalarından oluştu.Şimdiki dava 
      dilekçesinde ne denilecek, ne talep edilecek? Parti kapatılmış olsa tamam,bir anlamı    
      var.Kararın düzeltilmesi talep edilebilir.Ama şimdi? Hiçbir anlamı yok?Mahkemeden 
      17 ye sıfır da talep edilemeyeceğine göre? “Sahte belgelerle aleyhimize açılan ve   
      lehimize sonuçlanan davanın, “kabulünün reddine, reddinin kabulüne” denilecekse  
      çok komik olur ve Anayasa Mahkemesi bu dilekçeyi yırtıp atabilir de haberiniz olsun.   

     
4-     Ve en kritik soru: Bu akıl kimin eseridir? Kapatma davasının yenilenmesi fikrini kim ya da kimler ortaya atıyor? Sayın Başbakan’ın isteği dışında ve O’na rağmen Ak Parti’de kimler farklı amaçlar peşinde koşuyor? Sayın Başbakan bu konunun üzerine ciddiyetle gitmeli ve “zamanı değil düşüncesiyle” içine  atmamalı vesselam.

İşte örnekler:

      Sayın Başbakan ABD’ye gitti,gitmeden önce Türkiye’nin gündeminde Hizbullah yoktu.Döndü ve henüz Başbakan ABD’de neler konuşulduğu ve Hizbullah’la ilgili kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmadan bir bakan “Hizbullah Hizbulşeytan’dır, Kuseyr’de kadın ve çocukları öldürüyorlar” dedi.(Aslında bu yalandı ve ABD’nin Hizbullah’ı karalama iddiasıydı ve Nasrallah buna çok sert cevap vererek “Bosna’ya Hizbullah’ı gönderirken Sünni ayrımı yapmadan Allah Rızası için gönderdik, mezhepçilik yapmadık ve Suriye’de de mezhepçilik için bulunmuyoruz” dedi.

Başbakanın söylemediği bir şeyi söyleyen bu bakan neyi amaçlamıştı? Kime, ne mesajı vermişti? Başbakanın,hükümetin ve milletin bildiği bir şeyi,Hizbullah’ın da hiç takmayacağı bir şeyi acaba kime söyledi? Açıklamayı Dışişleri Bakanı yapsa neyse.

      Sayın Başbakan “Üç Çocuk” derken “aynı fikirde değilim” diyen bakan orada bulunanlara “başbakanla aynı fikirde değilim” cümlesini çıkararak da verebileceği aynı mesajı üstüne basa basa “fikir ayrılığı” ile boyayarak veriyorsa neyi amaçlıyordu?

      Daha eski bir örnek: Suriye henüz karışmamıştı.Esad ile Başbakanımız hala görüşüyorlardı, ipler kopmamıştı yani.

ABD Dışişleri Bakanlığı “Esed’in bırakması yararlı olacak” açıklamasını yapıyor.
Sayın Başbakanımız, ABD’nin bu açıklamasından sonra “Esad halkının taleplerine acilen cevap vermeli yoksa zorda kalacak” diyor.

Ve biz den bir bakan aynen şunu söylüyor “Esed defolup gitmelidir.”

      Bu beyanlarda;
     ABD’nin ki Esad’a karşı “NİYET”,
     Başbakanımızın açıklaması Esad’a karşı  “UYARI”,
     Sayın bakanımızın açıklaması ise Esad’a karşı açık bir “ MEYDAN OKUMA” dır.

Üstelik Dışişleri Bakanı da değildir.Başbakanı da aşan bir cümledir.Sayın Başbakanımız buna benzer cümleleri, Esad muhaliflere karşı aynı yöntemlerle mücadele etmeye başladıktan sonra kullanmıştır.



SONUÇ:

 Sayın Başbakanım! Sizi aşan konuşmaları yapanlara lütfen dikkat ediniz.Niçin konuşuyorlar,kime mesaj veriyorlar,hesap sorunuz.

 Sayın Başbakanım! Bu kapatma davasının yenilenmesi fikrini ortaya atanlara güvenmeyiniz ve bu davayı ASLA AÇTIRMAYINIZ.

 Bu sözümüz de Sayın Başbakanımızı aşan beyan sahiplerine:

 Bakınız Mısır “ABD’YE GÜVENMEMELİYDİK” diyenlerle dolup taşıyor.
 ABD ve İsrail aleyhine Başbakanı aştığınız zaman daha inandırıcı olacaksınız.Mesela “Rasulayn’da ABD, El Kaide ve PYD’yi savaştırarak Şanlı Urfalı’mızı PKK’ya itaate zorluyor,Tel Abyad’dan El Kaide’yi,Rasulayn’dan da her ikisini birden atalım” diyebilirsiniz.Gezi Parkında olduğu gibi Sayın Başbakan bu oyunu da bozacak zaten.

 Hani Başbakan Tunus’dan dönmeden Geziciler hakkında tek kelime edememiş ve milleti karamsarlığa düşürmüştünüz,ABD nin oyununu bozamamıştınız ve Başbakan gelip bizzat bozmuştu ya,lütfen yine öyle yapınız.Yaptığınız yine yanlıştı ama hiç değilse metod (Başbakanı aşmamak) bakımından doğruydu.

            Sayın Başbakanın sözünden çıkmayınız ve O’nu aşmayınız.Lütfen,lütfen,lütfen.