27 Nisan 2014 Pazar

PKK'YI BARZANİ KURTARMIŞ

PKK'YI BARZANİ KURTARMIŞ


Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, 

2006 yılında ABD’nin, PKK’ya karşı bir operasyon 

yapmak istediğini, ancak kendisinin buna izin 

vermediğini belirterek, PKK’nın kendilerinin bu tavrını 

göz ardı ettiğini söyledi.

Yapılması sürekli ertelenen Kürt Ulusal Kongresi için 

ise, PKK’nın delege sayısının yarısını istediğini 

söyleyen Barzani, “Biz bunu kabul etmiyoruz”diye 

konuştu.

BARZANİ İLE PKK ARASINDAKİ İHTİLAF TAMAMIYLA 

BİR LİDERLİK İHTİLAFIDIR. BARZANİ KÜRTLERİN 

LİDERİ BENİM DİYOR, PKK DA HAYIR BENİM DİYOR. 

OLAY BU KADAR BASİTTİR.


Barzani veryansın ediyor ve diyor ki 2006 yılında ABD 

ile Türkiye anlaştı ABD,PKK'ya operasyon yapacaktı 

ben engelledim, buna rağmen PKK benim liderliğimi 

kabul etmiyor, vefasızlık yapıyor.Ben olmasaydım siz 

olmayacaktınız, niçin vefasızlık yapıyorsunuz demek 

istiyor.

ESAS İLGİNÇ OLAN İSE ŞUDUR:

Barzani ve KDP ABD tarafından terör listesine alınmış 

durumdaydı ve direkt olarak ABD ile üst düzey 

görüşmeler yapamıyordu. Kaldı ki ABD için Barzani'nin 

hatırı nasıl Türkiye'ye tercih edilebilir? Bu mümkün 

değildir.ABD için TÜRKİYE'nin hatırı Barzani'den 

üstündür.

O halde ya Barzani yalan söylüyor ya da işin içinde 

başka bir iş var.

Doğrusu şudur: 

Barzani bu cümleyi bir kızgınlık anında söylüyor ve 

kızgınlık anında söylenen sözler de genellikle 

doğrudur.Yani Barzani doğru söylüyor.

O halde Türkiye'nin hatırı nasıl aşıldı? ABD için 

bölgede Türkiye'nin hatırını aşabilecek tek unsur var o 

da İsrail'dir. Yani Barzani İsrail'i devreye soktu ve PKK 

için İsrail ABD'ye ricada bulundu. ABD de İsrail'in 

talebini emir telakki ettiği için Türkiye'nin hatırı 

geçilmiş oldu.

İkinci ilginç husus ise Barzani İSRAİL ilişkileridir ki, 

Barzani aşiretinin Yahudi olduğu söylenegelmiştir.
Acaba Yahudi mi diyeceğiz ama dahili tarikatımızdan 

itiraz geliyor ve diyorlar ki Barzani ŞEYH'TİR.Hem de 

Nakşibendi şeyhidir diyorlar.

Biz de diyoruz ki "Siz şu tarikatınızı iyice bir gözden 

geçiriniz çünkü şeyhinizin MI6 ajanı olma ihtimali var. 

Çünkü BARZANİ AİLESİ YAHUDİDİR VE ESKİ MOSSAD 

BAŞKANLARIYLA YAYINLANMIŞ OTUZ-KIRK YILLIK 

FOTOĞRAFLARI, ZİYARETLERİ, PEK ÇOK İLİŞKİLERİ 

VARDIR.

İSTEYEN İNTERNETTEN RAHATLIKLA ULAŞABİLİR.

BARZANİ TÜRKİYE İLE ÇOK İYİ GEÇİNİYOR, PETROL 

ANLAŞMAMIZ DA VAR DİYENLER OLABİLİR..

Barzani Türkiye'nin desteği ile Irak'tan ayrılmaya 

çalışıyor, yani Türkiye'yi kullanmaya çalışıyor.İsrail'in 

açık desteği ile Irak'tan ayrılabilir mi? (En başta İran 

vurur.) Ayrıldıktan sonra İsrail ile oturup ne 

yapacaklarına karar verecekler.Bize göre olay budur. 



TÜRKLER KURAN'DAN AYRILDI MI?

TÜRKLER KURAN'DAN AYRILDI MI?



İNGİLTERE BAŞBAKANI LORD CURZON BU SÖZÜ BİRİNCİ CİHAN HARBİ ESNASINDA SÖYLEMİŞ.

PEKİ "TÜRKLERİ KURAN'DAN AYIRMAK" DEMEK NE DEMEKTİR? HİÇ DÜŞÜNDÜK MÜ?

Diyelim ki Türkiye yüz yıldan beri şeriat ile yönetiliyor.

Ceza hukuku da şeriata göre işliyor.
Ama Kuran'ın Türkçesi basılmamış ve Arapça okunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı da hiç kurulmamış olsun.
İnsanlarımız İslam adına sadece Namaz, Oruç, Hac, Zekat gibi ibadetleri aile büyüklerinden veya çevrelerindeki dini bilgisi olan kişilerden öğreniyor.
Ezan okununca herkes namaza koşuyor, ama önümüzdeki kişi acaba abdest aldı mı, yoksa korkudan abdestsiz mi giriverdi camiye onu da bilmiyoruz.

VE SORU: KURAN'LA BERABER MİYİZ YOKSA AYRI MIYIZ?

İŞTE GERÇEKLER:

Osmanlı'nın son üç yüz yılı boyunca millete yeterli düzeyde eğitim veren kurumlar yoktu.Bırakınız pozitif ilimleri dini eğitimi bile insanlar ya aile büyüklerinden alıyorlardı ya da çevrelerindeki hoca bilinen az çok dini bilgisi olan kişilerden.Biraz Kuran Meali bilen bir hocaya ise ÇOK DERİN HOCAYMIŞ deniliyordu.

Medreseler sadece şehirlerle sınırlı ve yetersiz, kırsal kesimlerde ise zaten eğitim adına hiç bir şey yoktu. Ama Osmanlı şeriat ile yönetiliyor, insanlar şeriat hukukuna tabi olarak yaşıyorlardı.

Namaz kılmayı, Oruç tutmayı genelde herkes biliyordu ancak cihad nedir, şartları nelerdir bilen yoktu. İlla ki şehir medreselerine sormak lazımdı. 

Osmanlı, Kuranı Kerim'in Osmanlıca meallerini yazdırmış ama teknolojik yetersizlikten dolayı çok az sayıda bulunmaktaydı ve medreselere ancak yetiyordu.

ACI GERÇEK ŞUYDU: Lord Curzon'un dediği "Türkleri Kuran'dan ayırmak" fikri zaten Osmanlı'da bire bir gerçekleşmişti.

Çünkü Kuran'dan ayırmak demek Türk Milleti' nin ANLAYARAK KURAN OKUMASINA ENGEL OLMAK DEMEKTİR. Ve Osmanlı'da bu zaten başarılmıştı ve OSMANLI DA GERÇEKTE BU SEBEPLE YIKILMIŞ,YOK OLMUŞTU.

Türk Milleti'nin Kuran'dan ayrılmaması demek HER TÜRK'ÜN KURAN-I KENDİ DİLİNDE ANLAYARAK OKUMASI, İBRET ALMASI DEMEKTİR.

Kuran-ı Kerim'in mealini okuyan herkes kolaylıkla YUSUF AS kıssasını, MUSA AS kıssasını ve diğer pek çok kıssayı bizzat kendi diliyle anlatabilir. Bir kula kendi anladığı da yeter zaten orta halli bir Müslüman olmak için.  

VE CENNETMEKAN ABDÜLHAMİD HAN ŞU ACI GERÇEĞİ AÇIKLIYORDU:

Osmanlı zamanındaki tarikatların çoğu İngilizler tarafından kurulmuştu ve çoğu MI6 ajanıydı.

CUMHURİYET DÖNEMİ:  (EĞRİSİYLE, DOĞRUSUYLA)

Atatürk bir din adamı değildi, alkol de kullanan biriydi ama dini değerlere hassastı ve dinin doğru öğrenilmesine önem vermişti.

Ajan olmadığına güvendiği alimlerden görüşler alarak Elmalılı Hamdi Yazır'a bugün de en geçerlisi olan ELMALILI TEFSİRİ' ni yazdırdı.Ömer Nasuhi Bilmen'in İLMİHALİ'ni bastırdı.Mehmet Akif Ersoy'a İstiklal Marşı'nı yazdırdı.Numan Kurtulmuş'un dedesine bir Namaz Hocası kitabı yazdırdı.

Ve bunların tüm halkımıza öğretilmesini istedi.Diyanet İşleri Başkanlığını kurarak bunların halka Camiler vasıtasıyla öğretilmesini sağladı.

Ancak yaşanan dönem çok sıkıntılı bir dönemdi.Osmanlı zamanının ajan tarikatları yüzünden koca bir devlet zarar görmüş ve dini ajanlardan kurtarmak için harekete geçilmişti. Ancak çok önemli iki hata yapılmıştı.

1.Hata: Elmalılı Tefsirinin, Ömer Nasuhi Bilmen İlmihalinin okullarda da okutulması lazımdı ama Laiklik zarar görür diye sadece Diyanete bırakılmıştı. Bu çok yanlıştı. Atatürk bu hatayı yaptı, çünkü din adamı değildi.

2.Hata: Ezanın Türkçe okutulması çok büyük hataydı.Çünkü ezan sadece bir semboldü ve sembolün Arapça okutulmasında hiç bir mahzur yoktu.Namaza çağrı anlamına geldiği zaten belliydi. Dünyanın her yerinde orijinal şekliyle okunması dinde birlik bakımından harika bir şeydi ve zorunluydu. Burada çok büyük hata yapıldı ve ABD' de bu hatayı kullanarak DP'yi iktidara taşıdı.Siyasete alet etti.DP ile ABD Türkiye'ye de nüfuz etmeye başladı.Kapıları DP bir açtı ki hala kapatamadık ve cezasını çekiyoruz vesselam.Eğer NATO'ya girmeseydik kendi uçağımızı, destroyerimizi, füzemizi, tankımızı yıllar önce yapmıştık.Ama ABD "Ben veririm, sizin yapmanıza gerek yok" diyerek hep engelledi.Olay budur.  

DİNİN, DİLE UYGUN OLMASI İÇİN YAPILMASI GEREKEN ŞUYDU:

EZAN semboldü orijinal olmalıydı.
NAMAZ basit bir ibadetti ve her insan Arapça olarak kılabilirdi ve Türkçe Namaz konusu hiç konuşulmamalıydı.
KURAN-I KERİM'in tilaveti ve hafızlık konusu okullarda teşvik edilmeli ve Arapça olarak okutulmalı ve herkes Kuran-ı Kerim'i tilavetine uygun olarak okumayı bilmeliydi.

TARİKATLAR: Osmanlı döneminde ajan tarikatlardan dili yanan Cumhuriyet tekke ve zaviyeleri kapatarak gerçek İslam Alimlerinin dergahlarını da kapatmış ve yaşın yanında kuruyu da yakmıştı. Ancak bu zorunluydu ve dini bizzat devletin öğretmesi çok doğruydu.(Bakınız Cemaatler,Tarikatlar arasındaki çekişmeleri yazmaya gerek bile duymuyoruz)

BU ÜÇ KONUNUN HARİCİNDEKİ ATATÜRK'ÜN DİN SİYASETİ TAMAMEN DOĞRUDUR.
HATTA OSMANLI DÖNEMİNDEN ÇOK DAHA DOĞRU İŞLER YAPILMIŞTIR. ONLAR DA ŞUNLARDIR:

Her Türk Kuran-ı Türkçe olarak bizzat kendisi okumalı ve anlamaya çalışmalıydı ve bu yapıldı..Doğru da yapıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı' nın kurularak Dinin bizzat Devlet eliyle öğretilmesi Osmanlı'nın bile başaramadığı büyük bir başarıydı. Çünkü ajan tarikatlar İslam diye İngiliz'in istediği dini öğretiyorlardı.Suud bunun en açık örneğidir ve Vehhabilik İngiliz'lerin İslam yerine monte ettikleri sahte bir dindir.İslam değildir.

İbadette zorlamanın kaldırılması ile camileri sadece abdestli cemaat doldurdu ve münafıklardan temizlendi. Bizler de camideki herkesin abdestli olduğundan emin olarak huşu içinde namazımızı kıldık.Bizce bu da doğru bir adımdır. 
Cumhuriyetin camileri de cemaatleri de güzeldir.Osmanlı'nın camileri güzeldi ama cemaatleri zorla camiye doldurulmuş, abdestli abdestsiz, arlı,arsız karışık bir cemaat idi.

Efendim; Cumhuriyet dönemi Din politikalarını aklıyorsunuz, Kuran kursları basıldı, Alimler hapsedildi, Kuranlar toplandı, yasaklandı, din adına ne varsa düşmanlık edildi.

Evet bunlar da yapıldı ama ATATÜRK YAPMADI, O'NUN ZAMANINDA YAPILMADI. SONRAKİLER ATATÜRKÇÜLÜK ADINA ATATÜRK'Ü PUTLAŞTIRMA YOLUNA GİDEREK KENDİ İKTİDARLARINI KORUMA PAHASINA DİN DÜŞMANLIĞI YAPMIŞ OLABİLİRLER.

BUNLAR ATATÜRK'Ü BAĞLAMAZ.
ATATÜRK'ÜN DİN POLİTİKASI BAKINIZ BURAYA DİKKAT:

1- KURAN-I KERİM'e uygundur.(Çok ayet var.İsteyen sadece Kamer suresini okuyabilir."Şanım hakkı için biz Kuran'ı nasihat alınsın diye KOLAYLAŞTIRDIK, o halde bir nasihat alan var mı") (Bakınız Arapça'sını okuyup, duvara asmamız istenmiyor)
2-Cennet Mekan Abdülhamid Han'ın din politikalarına uygundur.
3- Bu maddeye de bir şifre koyalım: Eğer Atatürk isteseydi Bediüzzaman Risalei nurları asla yazamazdı.İstiklal Mahkemesinde idam edilirdi.(Yani Atatürk yazdırmıştır ama hala sırdır.)

Herkes gibi Atatürk de aciz bir kuldur ve hataları olacaktır.Ama bize bu aziz vatanı bırakmış ve Kuran-ı Kerim'i anlamamızı istemiştir. Allah Razı Olsun.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Türkler zaten Osmanlı zamanında Kuran'dan ayrılmışlardı, Cumhuriyet döneminde Atatürk Kuran'dan ayrılmamıza engel olmak istedi ama sonrakiler yine Osmanlı dönemine çevirerek Atatürk'e de ihanet ettiler.Buna rağmen yine de Diyanet İşleri Başkanlığımızın sayesinde milletimiz dinini doğru olarak öğrendi, yeterli değil ama yine de Allah Şükür diyoruz.

  

HAYDİ... MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...

HAYDİ... MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...


Milli Görüşçüler için sınav zamanı.

Rahmetli Erbakan hocamızın muhterem oğlu Dr.Muhammed Ali Fatih Erbakan Saadet Partisi Genel Başkanlığına adaylığını açıkladı.

Tabandan baskı vardı, çünkü Saadet Partisi son seçimlerde yine başarılı olamamıştı. Başarısızlığın sebebi ise ortadaydı ve Tayyip Erdoğan'ın karizması yenilemiyordu ve AKP sandıktan bu nedenle hep galip çıkıyordu.

Bu anlamda bu başarısızlık sadece Saadet Partisinin sorunu değil tüm muhalefet partilerinin de sorunuydu ve Tayyip Erdoğan'ın karizmasını hiç bir muhalefet partisi lideri yenememişti. AKP de bundan son derece memnundu. 

Tayyip Erdoğan'ın karizmasını yenebilecek kişiler ise belli. Saadet Partisi Genel Başkanlığında Fatih Erbakan, MHP Genel Başkanlığında Necati Şaşmaz veya benzeri biri,Cumhurbaşkanlığı seçiminde Osman Pamukoğlu veya Meral Akşener (Akşener de eh biraz ve ya kısmen).

Ama CHP; nereye, kimi getirirse getirsin Tayyip Erdoğan'ın karizmasını yenme şansı yok çünkü tek başına karizma da yeterli değil seçmen tabanının yüzde sekseni muhafazakar sağ seçmenlerden oluşuyor.

Şimdi Milli Görüşçüleri de bir Milli Görüş sınavı bekliyor.Ya yüzde birlik partiye razı olup mevcut düzeni muhafaza edecekler, yada devrim yapıp Saadet'in başına Fatih Erbakan'ı getirecekler.

Eskiler yine "Fatih için çok erken, çok genç, tecrübesiz" diyecekler ama Fatih Erbakan'ın eğitim karinesi Tayyip Erdoğan'dan çok daha iyi.

Necmeddin Erbakan hocamızı 2002 den sonra yaşlı olduğu için gençliği ile siyaset arenasından silen Tayyip Erdoğan'ın yine gençliğini kullanarak Fatih Erbakan tarafından siyaset arenasından silinmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.

Bir yayın organında Fatih Erbakan'ı Tayyip Erdoğan'ın aday çıkardığı da iddia edildi. Bu kesinlikle doğru değildir. O yayın organı İslamcı Kürtçü çizgide El Kaide destekçisi ve duruma göre on çizgi değiştirmiş bir yayın organıdır (Işid militanlarının bile tebliğ! videolarını yayınlayabilmiştir) ve şu an PKK'yı Kürt halkının temsilcisi görmekten de onur duymaktadır.Dikkate bile almaya gerek yok.

Bu yayını yapmasının amacı ise Tayyip Erdoğan'a rakip olmasını kongrede engellemek içindir.
Yani Milli Görüşçüler Fatih Erbakan'a; Tayyip Erdoğan aday çıkarmış diye kongrede oy vermeyecekler.

Bazıları; bu ülkede yıllarca Necmeddin Erbakan hocamızın yakasını rahat bırakmadılar, şimdi de aynı oyunlarla Fatih Erbakan'ın yakasına yapışmak istiyorlar. Milli Görüşçüler bu oyunu görmeli ve ezici bir çoğunlukla Saadet'in başına getirmeliler.  

Genel Merkez delegeleri baskı altına alır ve Fatih Erbakan'ı seçtirmezse Fatih Erbakan'a yapacak tek iş kalıyor.O da yeni bir parti kurup yoluna devam etmektir. Kuracağı Partinin adı da MİLLİ GÖRÜŞ PARTİSİ olmalıdır.(MGP)