26 Şubat 2014 Çarşamba

GÜLEN'E İMRALI YOLU GÖZÜKTÜYSE

GÜLEN'E İMRALI YOLU GÖZÜKTÜYSE




DİLİPAK "GÜLEN'E İMRALI YOLU GÖZÜKTÜ" DİYOR.


1999 yılında Öcalan İmralı'ya getirilirken, Fethullah Gülen de ABD'ye götürülmüştü.

ABD'nin Öcalan'ı verip Gülen'i aldığı da yazıldı, çizildi.

Biz de sayın Dilipak'a soralım o zaman:


"ŞİMDİ DE GÜLEN İMRALI'YA GETİRİLİP, ÖCALAN MI ABD'YE GÖTÜRÜLECEK?"


Bir soru sadece...


Ama böyle bir şey olursa....


Önceki yazılarımızda Öcalan'ın ahir zamanda beklenen Dehşetli Süfyan'ın önde gelen askerlerinden biri olduğunu yazmıştık.


Eğer Öcalan ABD'ye giderse o zaman Dehşetli Süfyan'ın bizzat kendisi olur vesselam.


Fiziksel özellikleri uymaktadır.Çiçek hastalıklı, yaralı yüzlü, beyaz benek gözlü, çocuk katili, hamile kadın katili,kutsal mekanlarda fuhuşa meyilli vs.


Ürdün'deki kuru vadiden çıkacak olan belki Süfyan'ın bizzat kendisi değil ordusudur. O ordu da zaten hazır bekliyor.


Deccal'in çıkacağı ada ile de bir yansıma ya da benzerlik var.

Alimlerin hadis yorumlarına göre Süfyan dört devlet ile savaşacak. Çıkar çıkmaz dört devletle birden savaşacak.
Ve bu devletler belli. İran, Türkiye, Irak ve Suriye.

İşte senaryo:


ABD Öcalanı alır, Gülen'i İmralı'ya gönderir,Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde, İran'ın doğusunda ve Türkiye'nin güneydoğusunda dört ayrı özerk yapı oluşturup birleşme ve bağımsızlık kararı aldırırsa ve başına da Öcalan'ı geçirirse bu Kürt Devleti o anda yani aniden ve birden bire hangi devletlerle kendini savaşın içinde bulur?


El cevap: Türkiye, İran, Irak ve Suriye.


Süfyan'ın ordusu olan yedi bayraklılar da Ürdün'den gelip bu savaşa girerse hadis yorumları bire bir çıkar mı? Allah-u Alem çıkar.


Ayrıca hadis yorumlarında bir konu daha var. O Süfyan bir defa kalkar, yanında kimseyi bulamaz, başarısız olur, bir daha kalkar yine yanında kimseyi bulamaz ve yine başarısız olur. Ancak üçüncü defa kalktığında yanında yedi bayraklıları bulur ve dört bir tarafa saldırır.


Peki bu Öcalan'a uyuyor mu?


İlk kalkışı 1980 öncesiydi. 12 Eylül darbesi oldu ve yanında kimseyi bulamadı ve başarısız oldu.İkinci kalkışı 1990 lı yıllardı, belki 1995 daha doğru olur. Bu sefer 28 Şubat oldu ve yine yanında kimseyi bulamadı ve başarısız oldu.Şimdi üçüncü kez kalkmaya hazırlanıyor ve yedi bayraklılar da hazır bekliyor.


Son zamanlarda Öcalan'ın rüyaları da konuşulmaya başladı değil mi?


Gerçekten çok ilginç.


Bizim önerimiz Öcalan'ı ne pahasına olursa olsun İmralı'dan çıkarmayalım.  

BİR PROFESÖR SAHTE ŞEYHİN ELİNİ NASIL ÖPER?

BİR PROFESÖR SAHTE ŞEYHİN ELİNİ NASIL ÖPER?


Eğer sahte şeyh MI6 ajanı ise bal gibi öper.


İngiliz gizli servisinin meşhur marifetidir ve İslam Ülkelerinde pek çok tarikatları vardır. En ünlüsü Vehhabilik’tir.

İsim vermeden bir İslam ülkesindeki çok ünlü bir profesörün MI6 ajanı sahte şeyhe nasıl tabi yapıldığına bir bakalım.

Hikaye şöyle:

Ünlü Profesör akademisyenlik faaliyeti yanında sosyal aktivitelere katılmakta ve konferans ve panellerde yer almaktadır. Hayır kurumlarına, vakıflara ilgisi vardır.

Bir İngiliz tarikatı hocayı tarikata biat ettirerek tarikatın reklamını yapmayı ve daha da güçlenmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle tarikattan birkaç kişi hocayla hayır faaliyetlerinde tanışıp, hocaya biraz dalkavukluk yapıp, onure edip, maddi ve manevi destek verip güvenini kazanırlar. Bir taraftan da kendi şeyhlerinin “şöyle evliya, böyle keramet sahibi” gibi sözlerle hocaya reklamını yapmaktadırlar.

Bu kişiler aslında samimi dervişlerdir ama içlerinden birisi MI6 ajanıdır. Diğerleri bunu bilmez çünkü o da bir derviştir görünüşte.

İşte bu ajan bir gün hocanın küçücük tek çocuğuna suda eritip bir hap içirir. Sonra çocukta baş ağrısı başlar. Hocaya ertesi gün çocuğu ünlü bir “hastaneye götürelim” derler, hoca "tamam götürelim" der.
Hastanede tahliller yapılır ve doktordan bilgi alınacaktır:

Doktor:
“Beyin tümöründen şüpheleniyorum ama emin olmak için bir de şu hastanede şu doktora gösterelim” der. Oysa bu doktor da MI6 ajanıdır. Götürecekleri doktor da..

Malum doktor da şöyle der:
“ Tümör. Evet tümör. Ameliyatı mümkün ama burada değil sadece Londra’da yapılabilir” der.

Tabi hoca allak bullak olmuştur, tek evladıdır neticede ve ölümcül bir hastalık söz konusudur.
Çaresiz ne gerekiyorsa yapacak, tüm kazanımlarını da gözünü kırpmadan harcayacaktır.
Londra’ya giderler. Dervişler de yanındadır ve bu zor günlerde hocayı hiç yalnız bırakmazlar!
Ama Londra’ya varıncaya kadar hocaya neler anlatırlar neler. Tabi kendi şeyhleri hakkında.  Adam buna benzer ne tümörleri iyileştirmiştir bu güne kadar. Üstelik bir haftalığına da Londra’da bulunmaktadır. Bu da hocanın kalbinin temizliğine bağlanır ve şeyh ile hocayı görüştürme kararı alınır.

Ama önce Londra’daki doktorlarla maddi çareleri tüketmek lazımdır. Londra’da ünlü bir hastanede tahliller tekrarlanır ve doktor tümörü teyit ettikten sonra durumun çok ciddi olduğunu, ameliyatın şart olduğunu söyleyerek üç gün sonrasına ameliyat için gün verir. Çocuğun kurtulma şansının yüzde elli olduğunu  söylemeyi de ihmal etmez. Bu doktor da MI6 ajanıdır.

Şimdi Londra’da üç günlük bir boş zaman vardır. Şeyh de Londra’dadır ve derhal randevu alınıp şeyhe gidilir.

Şeyh çocuğu okur, üfler ve iyileşeceğine dair hocaya da ümit verir.
Üç gün sonra tekrar hastaneye gidilir ve ameliyat öncesi tahliller tekrarlanır. Çocuk da ameliyata hazırlanmaktadır.

Doktor gelir ve hayretler içinde Hocaya:
“Ya bu çocukta tümör falan kalmamış, üç gün önce vardı, ne yaptınız siz bu üç gün içinde" deyince..
Dervişin biri hocanın kulağına;
“ Hocam Şeyhten bahsetmeyiniz, dinsiz bunlar bir zarar verirler” der.

Hoca da doktora;
“ Hiçbir şey olmadı, herhalde yanlışlık sizde” der ve hastaneden ayrılırlar.
Ama hocanın içi içine sığmıyordur ve koşa koşa Şeyhe gitmektedir. Çünkü elini öpecek ve ayaklarına kapanacaktır.

Ve bundan sonra şeyhin aleyhine kim laf ederse tabi karşısında Profesörü bulacaktır.
Değerli okuyucular tabi bu yazı delilli, belgeli bir olayı anlatmıyor ama Allah için gerçek olma ihtimali var mı yok mu?

Peki bu yazıyı niçin yazdık?
Diyorlar ki “Şu şeyh şöyle ermiş, böyle evliya, müthiş kerametleri var”. Dinliyoruz Allah CC selamet versin deyip geçiyoruz. Sonra bir gün adı geçen şeyh üstelik de siyasi bir konuda bir açıklama yapıyor.
Bırakınız bir evliyayı, şeyhi, sıradan bir Müslüman bile böyle bir açıklama yapmaz. Bu açıklamayı yapsa yapsa MI6 ajanı bir satılmış biri yapar demekten kendimizi alamıyoruz.

Bu nedenle de biz gerçek şeyhleri sahtelerinden ayırırken siyasi önerilerine de bakalım diyoruz.

Yanlışımız varsa ALLAH CC bizi affetsin. Gerçek şeyhlere ise canımız feda.