13 Nisan 2015 Pazartesi

ÜNAL TANIK ÇOK GÜZEL YAZDI

İŞTE ÜNAL TANIK'IN SON YAZISI



Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilen muammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.

Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki yıllar yıllar öncesi değil.

 PKK ile hükümet arasında her şey toz pembe idi. 

Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilenmuammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.
 
Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki
. İktidarın sesi olma görevini üstlenen Abdülkadir Selvi’nin “Mehmetçik ve PKK aynı safta savaşacak” (4 Mart 2015) demeye hazırlandığı günlerdi.

31 Aralık akşamı Bugün TV’de Tarık Toros’un sunduğu Merkez Siyaset programına konuk olmuştum. “7 Haziran seçimlerinde AK Parti milliyetçi oylara oynayacak” demiştim. Gündemi iyi takip eden bir haberci/yönetici olan Tarık Toros haklı olarak sormuştu. “Açılım süreci bu kadar hızlı sürerken nasıl olacak bu?” demişti.

 Nasıl olacağına ilişkin bir görüşüm yoktu. Lakin niçin öyle olacağına ilişkin öngörüm vardı.

Birincisi, bu sürecin ortalama insanın vicdanını sızlatacak bir evreye girdiğini,

İkincisi ise BOP dolayısıyla ülke adına üstlenilen görevin artık dönülmez noktaya taşındığını ve bir dönem daha seçilebilmek için milliyetçi oylara ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

 Yukarıda benim bir TV programında anlattıklarımı özetlemeye çalıştım. Biraz daha geriye gidip bu kez bana anlatılan bir anekdotu paylaşacağım.

Geçtiğimiz yılın sonbahar ayları idi. Bir mekanda Güneydoğu’da görev yapan bir vali ile sohbet etme imkanı olmuştu. “Çözüm Süreci”ne zarar vermeme endişesi ile hangi yollara başvurduklarını anlatmıştı.

Hayretler içinde dinlemiştim. Paylaştıklarından kelimelerle ifade etmese de kendi geleceği ile ciddi bir endişe içinde olduğunu hissetmiştim.

 Bilindiği gibi güvenlik kuvvetleri (asker dahil) bir bölgede operasyon yapacağı zaman o ilin valisinden izin almak durumunda.

 Muhatabım, “Geçtiğimiz yıllarda güvenlik güçleri bir operasyon yapacağı zaman bunu gerekçelendirir ve yazılı olarak başvurur. Valilik de aksine bir durum yoksa hemen o izni verirdi” diye söze girdi. Ardından da devam etti:

“Son dönemde ise asker bir terörist grupla karşılaştığında bizden operasyon için izin istiyor. Üstelik bunu yazılı olarak yapıyor. Önümüze bir operasyon izin talebi geldiğinde kara kara düşünüyoruz.

Çatışma çıktığında PKK’lı öldürülse sürece zarar verecek, asker şehit olsa Anadolu’ya şehit cenazesi gittiğinde ya tepkiler kontrolden çıkarsa…”

Bölgede görev yapan vali dostum, “Biz ne yapıyoruz biliyor musunuz?” diye soruyu sordu, benim cevabımı beklemeden devam etti:

“Biz de sürece zarar gelmemesi için topu taca atıyoruz. ‘Konuyu şu tarafı ile de araştırın’, ‘Bu tarafına da bakıp operasyonu öyle değerlendirelim’ deyip cevabımızı yazıp yolluyoruz.”
Vali bey bir endişesini de bu vesile ile dile getirmişti:

“Bakanlık bizden operasyonlara izin verilmemesi konusundaki emrini şifahi olarak iletiyor. Asker ise operasyon talebini bizden yazılı istiyor.”
Cümlenin devamını getirmemişti. Ancak demek istediği şu idi sanırım:

“Bakanlığın bu talebi bize şifahi iletildiği için onları bağlayan bir şey yok. Ama operasyona izin vermeme belgesinin altında bizim imzamız var.”
 
Şimdi daha düne kadar Güneydoğu’da silahlı PKK’lılar yol keserken, vergi toplarken, dağa asker gönderme konvoyları düzenlerken, mahkemeler kurup insanları yargılarken sesi çıkmayanlar, ne oldu da Ağrı’da operasyon yapmaya karar verdi?

- Askeri garnizondaki gönderden bayrak indirildi. Tek kurşun atılmadı.

- Diyarbakır Bingöl karayolu 10 gün trafiğe kapatıldı. Tek kurşun atılmadı.

- Cizre’de askeri araçların geçmemesi için ilçenin dört bir yanına hendekler kazıldı. Tek kurşun atılmadı.
- PKK’nın perde önündeki elemanları, çıkıp özerklik ilan etti. Tek kurşun atılmadı.

- Teröristler, silahlı birlik oluşturup şehir merkezinde denetimler yaptı. Tek kurşun atılmadı.

Eli silahlı PKK’lı teröristler, Ocak 2013’ten bu yana ilk kez Ağrı’da mı ortaya çıkmış? Yoksa, o dönemde iktidarda başka parti vardı da AK Parti yeni mi iktidara geldi?
 Yoksa, 2012 yılında İdris Naim Şahin’in İçişleri Bakanlığı döneminde bitme noktasına gelen PKK’ya “Çözüm Süreci” can simidini atarak tarihinin en güçlü konumuna getiren başkaları mıydı?

Şurası çok açık.
 Milleti kutuplaştırmaktan oy devşirenler, anlaşılan bu kez oy deposunu başka bir yerde keşfetmişler yatırımı onların üzerine yapıyorlar.

 Ağrı Diyadin’deki Tendürek Dağlarının eteğindeki Tütek köyünde yaşananların kamuoyuna ne kadarı yansıyacak, ne kadarı aydınlanabilecek, bu soruların cevabı bende yok.

 Bildiğim tek bir şey var. Bu iktidar, muktedirliğinin sürmesi için ne yapılması gerekiyorsa onu gözünü kırpmadan yapacak.
 Zaten mukadder son da o zaman yaşanacak.


Ünal TANIK / Rotahaber

unaltanik@rotahaber.com

unaltanik@gmail.com

Twitter: @tanikunal

YORUM

Ünal Tanık'ın yazısı bir önceki yazımızı tamamen tasdikler nitelikte olmuş. İki husus ise çok belirgin olarak vurgulanmış ve akıllarda kalmalı.

Birincisi AKP'nin açılım süreci nedeniyle kaybettiği oyların Milliyetçi cephede peşine düşmesi. İkincisi ise açılımı sürdürmek için Valilere şifahi emir vererek zor duruma düşürmesidir. Tabi bu daha önce olmuş.

AKP'nin Milliyetçi oyları toplaması mümkün değil. Yani MHP tabanından oy alması imkansız ve bunu onlar da biliyor. O halde Milliyetçi cephede oy avcılığı ne anlama geliyor? İşte Ünal Tanık bunu yarım bırakmış. O da şudur:

AKP,MHP tabanından oy koparma gayreti içinde değil AKP'den MHP'ye akan oyları durdurma peşindedir. Çünkü AKP'den MHP'ye anormal akışlar var. Bunlar engellenmeye çalışılıyor. Engellenemezse MHP iktidarı sürpriz değil.