30 Nisan 2014 Çarşamba

3.DÜNYA SAVAŞI NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK (3.BÖLÜM)

3.DÜNYA SAVAŞI NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK (3.BÖLÜM)

GERİLİMİ ARTIRAN OLAYLAR:




PKK İle ilgili kısmı çok fazla detaya girmeden tamamlayıp diğer konulara geçelim  İnşallah.

30 Mart’ta PKK’ya bağlı BDP’ye ilaveten HDP kuruldu ve batı bölgelerinde HDP, güneydoğuda da BDP ile seçime girildi.

Bunun amacı şuydu:

Güneydoğuyu PKK almalıydı ama batı bölgelerinde BDP’nin alacağı oyların hiçbir anlamı olmayacaktı. Yani PKK batıda oy istemiyor ama güneydoğuyu (bölmek istedikleri yerleri) silme istiyordu.

 BDP’nin ülke genelinde alacağı oy oranını gizlemek için batıda seçime HDP ile girdiler. Çünkü BDP’li seçmen batıda da oyunu BDP’ye verirse ülke genelinde BDP’nin oy oranı baraja çıkıyordu.

Batı illerinde BDP seçime hiç girmezse buna çözüm bulunuyordu ama bu oylar da bir şekilde değerlendirilmeliydi. 

Çünkü bu oyların CHP’ye gitme ihtimali de vardı. Bu nedenle batıda HDP ile seçime girilerek oylar HDP’de bloke edilmiş oldu. Başka bir partiye de dolaylı destek verilmiş oldu. 

PKK’nın yol haritası ne olacak?

Özerkliğin önünü açacak ve açılımı yasal zemine taşıyacak yasaların çıkarılması için AKP’ye “Süreç biter” şantajı yapıyorlar.

BDP’li milletvekilleri HDP’ye geçerek TBMM’de PKK’yı temsil etmeye devam edecek ve batıda Özerkliğin sesi olacak. 

BDP ise ilk kongrede adını değiştirecek ve sadece güneydoğunun partisi olacak. Belki de adına Kürdistan kelimesi de eklenecek. Kürdistan Ulusal Demokrat Partisi gibi.

HDP de Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık kaldı. Demirtaş genel başkanlığı muhtemelen bir kadına devredecek.(Aysel Tuğluk gibi). Sırrı Sakık ise iptal edilen ve yenilenecek olan Ağrı seçimlerinin belediye başkan adayı olduğu için partide kaldı. Seçimi kazanırsa BDP de kalacak, kaybederse milletvekili olarak HDP’ye geçecek.

BDP’nin dönüşeceği muhtemel KUDP’nin başına ise Osman Baydemir getirilecek.

BDP bundan böyle doğrudan özerklik ve Kürdistan laflarından başka bir şey konuşmayacak ve seçimlere sadece güneydoğuda girecek. Batı illerinde ise girmeyi reddedecek. 

Demagojik ne laflar edecekler ve milletin sinirlerini bozacaklar. “Biz Kürdistan Partisiyiz sadece Kürdistan’da seçime gireriz, Türk bölgelerinde seçime girmeyiz” diyecekler. “Siz de Kürdistan’da seçime girmeyin ” de diyebilirler.

Ulusal Kürt Parlamentosunun merkezinin Diyarbakır’da kurulmasını ve Türkiye’nin bu parlamentoyu tanımasını isteyecekler. Ayrı bayrak, ayrı meclis, ayrı polis zaten istemediler mi? Daha ileri gidecekler.

TBMM de bulunan HDP’ler de sürekli tarafsız gibi, üniter yapıyı ve Misakı Milli'yi istiyorlarmış gibi sağ gösterip soldan destek verecekler.

Biz de izledikçe kızacağız. Ve en sonunda Türkler Hz.ALİ RA Efendimizin ifşaatını gerçekleştirecekler. Burada bırakalım.

TÜRKİYE-İsrail ilişkileri yeniden üst düzeye çıktığında Esad’ın Suriye’deki teröristlere karşı haklılık delilleri artacak ve içeride daha da güçlenerek, daha da hınçlanarak kuzeydeki teröristleri tarumar edecek ve bölük bölük Türkiye’ye kaçacaklar. 

Türkiye de İsrail’in yanıltıcı desteği ile kendini daha çok Suriye’de bulacak. Belki de İsrail Esad’ı birlikte devirelim, bu işi bitirelim diye Türkiye’nin Suriye’ye girişini sağlayıp kendisi de son anda vazgeçecek ve oradaki teröristlerin (El Kaide,Işid) güneydoğumuzu karıştırmalarına PYD ile ittifak olmalarına da çanak tutacak. Siyonist Yahudinin dostluğuna güvenilmemeli.

İsrail bunu niçin yapar?

Bu sorunun cevabı Kıbrıs Barış Harekatında gizlidir. Aynı olay o zaman da yaşanmıştı.
(Hem Türkiye'yi hem de Yunanistan'ı cezalandırmak isteyenler, Yunanistan'ı cezalandırıp Türkiye'yi cezalandıramayınca küplere binmişler ve 1974 den beri Kıbrıs Sorunu demiş durmuşlardır.Bize göre adada hiç bir sorun yoktur, bizim korkak siyasetçiler kahraman askerlerimizin binde biri kadar cesaretli olup daha 1974 de adayı İLHAK ETMELİYDİLER.)

Yani İsrail Türkiye’nin Suriye’ye girdiğinde başına büyük bir bela alacağını tahmin edecek ve güneydoğusunun bölüneceğini hesaplayacak. 

Ama Türkiye Suriye’de başarılı olacak. Halep’i alınca da İsrail “ EYVAH” deyip B planına geçecek. Yani Türkiye’yi Suriye’den çıkarmak için Yunanistan’ı Kıbrıs’ta oyuna getirip “ Türkiye zor durumda, Kıbrıs’ı almanın tam zamanı, siz başlatın biz destekleyelim” diyecek.

Ama orada da yanılacak. Evet Türkiye Suriye’den derhal çekilmek zorunda kalıp Adaya dönecek ama sadece o ada olsa iyi Ege’de ki tüm adalar, Batı Trakya ve Bosna yeniden Türkiye’ye bağlanacak. Türkiye herkesi yanıltacak, bölmek isteyenler de, böldürmek isteyenler de, Suriye de, Suriye’den gelecek teröristler de, Yunanistan da rezil rüsva olacaklar İnşallahu Allahu Ekber.  

Türkiye açısından 3.Dünya Dünya Savaşı burada başlayacak. İstanbul’un fethine kadar sürecek.
Ama Dünya açısından henüz başlamamıştır. Tabi bundan önce başka yerlerde başka gelişmeler olacak.

ALLAHU ALEM- ALLAHU ALEM- ALLAHU ALEM


DEVAM EDECEK..

29 Nisan 2014 Salı

3.DÜNYA SAVAŞI NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK? (2.BÖLÜM)

3.DÜNYA SAVAŞI NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK? (2.BÖLÜM)



GERİLİMİ ARTIRAN OLAYLAR:

Arzı Mevut içerisinde kalan toprakların tamamı Arap Baharı ile karıştırıldı. ABD bunu Yahudilerin emriyle yaptı. Fakat Suriye bu bölge içinde olmasına rağmen RUSYA’ya yakın olan tek devletti ve ABD burada amacına ulaşamadı. Rusya’ya fena kızdı ve intikam için Ukrayna’ya el attı. 

Çünkü ABD için Ukrayna halkı önceden AB eksenine kaydırılmış ve istediği zaman maniple edilebilecek durumdaydı. Yani Suriye’nin rövanşı alınıyordu. Rusya buna Kırım ile karşılık verdi ve ABD Ukrayna’da da bir darbe yemiş oldu. Kırım Ukrayna’dan koptu ve Rusya’ya bağlandı. ABD daha da kızdı ve iş şimdi İNADA dönüşüyor.

ABD bundan sonra ikinci turuncu devrim ülkesi Gürcistan ile Rusya’yı sıkıştırmaya çalışacak. Gürcistan’da da iç karışıklık beklenmeli. Rusya ise Abhazya ile karşılık verecek ve tıpkı Kırım gibi bu sefer Abhazya Rusya’ya bağlanacak.

Bundan sonrası ise Türkiye’yi doğrudan olayların içine çekecek ve Rusya ile düşman olacağız. Çünkü Gürcistan’da da darbe yiyen ABD daha da kızacak ve Rusya’ya karşı en büyük kozunu çekecek ki o koz başta Azerbaycan olmak üzere Türk Dünyasıdır.

ABD Gürcistan’da da bir darbe yiyince Ermenistan ile ilişkilerini açık çek ile daha da geliştirip, Karabağ sorununu acilen çözmeye çalışıp Azerbaycan ile birlikte her ikisinin de BDT’ dan tamamen ayrılıp Batı’ ya dönmelerini isteyecektir.

Bu talebe Türkiye’nin etkisiyle (Bizim için çok büyük fırsat polemiğiyle)Azerbaycan olumlu karşılık verirken, Ermenistan HAMİSİ Rusya’yı satamayacak ve Azerbaycan- Ermenistan Savaşı başlayacaktır.

ABD ve Türkiye Azerbaycan’a dolaylı destek verirken, Rusya Ermenistan’a doğrudan destek verecek ve Türkiye- Rusya ilişkileri tamamen donacaktır.

Ancak 3.Dünya Savaşı endişesi ile bu savaş da taraflar sınırlı destek ve çatışma ile yetineceklerdir.  

Türkiye derhal İran vasıtasıyla bu savaşı durdurmaya çalışacak ve Kazakistan, İran’ın girişimleriyle rölantiye alınacaktır. Azerbaycan’ı bu Rus ordusuna karşı bu sefer ABD yalnız bırakmayacak ve Karabağ da kurtulacaktır. 

Rusya bu darbeden  sonra fena kızacak ve burada çok büyük bir tehlike görüp meşhur 960 bin kişilik ordusunu Ermenistan’a konuşlandıracaktır. Bu birliğin şu an orada hazır beklediğine dair rivayetler de bulunmaktadır.

Türkiye artık ABD ile Rusya arasında ki gerginliğin daha da açık bir tarafı olmuştur ve ABD ile sıkı müttefik olurken Rusya ile de açık düşman haline gelmiştir.

Rusya Türkiye’den intikam almak için Ermeni PKK’sını harekete geçirecektir.

Burada hemen yazalım iki tane PKK var biri Tunceli merkezli Ermeni PKK’sı, diğeri Diyarbakır merkezli İsrail PKK’sı. 

(Kürt kardeşlerimiz de burayı dikkatli okusunlar. Bunların ikisi de Kürt değil, Kürtleri namlunun ucuna iten Ermeni PKK’sı ve Yahudi PKK’sıdır.)

Efendim biz bir tane biliyoruz, iki tane PKK da nereden çıktı diyenler varsa şu soruya cevap aramalıdırlar:

12 Eylül 2012 Anayasa referandumunun en önemli maddesi Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçeceği idi. Bu referandumda iki şehrimiz EVET ve HAYIR oyunda rekor kırmıştı. 

Biz bunu referandumdan önce tahmin etmiş ve yazmıştık. EVET rekorunu yüzde 96 ile AĞRI, HAYIR rekorunu ise yüzde 86 ile Tunceli kırmıştı. Biz ağrı yerine Bingöl yazmıştık ama güneydoğu genel olarak Evet rekoru kırdı.

Soru şu:  Bu bölgede seçimler PKK’nın baskısı altında yapılıyor, nasıl oluyor da birinde EVET rekoru geliyor, diğerinde Hayır rekoru? Tabii ki Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’li olmasının bunda etkisi vardı ama rekor kıracak kadar mıydı acaba?

Buradan Türkiye’nin Amik Ovasında Rusya ile yapacağı Melhamei Kübraya kadar olan kısmını es geçeceğiz.

Kısaca şunu yazalım: Bir tane PKK var ama iki kanattan oluşuyor. Ermeni kanadını ASALA, Yahudi kanadını Mossad ajanları oluşturuyor. Ve örgüte şu an MOSSAD hakim durumda. 

Rusya Ermenistan ile Asala kanadını da aktif hale getirecek. Kürt kardeşlerimiz oyuna gelmesinler, sizin dostunuz ne Asala ne de Mossad olamaz, sizler İslamın bayrağını bin yıl dalgalandırmış şanlı Türk Milletinin asli unsurlarısınız. 
Asala ve Mossad’ın emrine girmiş PKK’ya prim vermeyiniz.(Verenler zaten yok olacaklar, bu kadar yazalım yeter)

ALLAHU ALEM



DEVAM EDECEK

28 Nisan 2014 Pazartesi

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞININ NEDENLERİ (1. BÖLÜM)

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞININ NEDENLERİ (1.BÖLÜM)




ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI ÇOK DETAYLI ANLATAN YAZIMIZA BAŞLIYORUZ İNŞAALLAH..

- SAVAŞ NİÇİN ÇIKACAK?
- NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK ?
- SİYAH SANCAKLILAR, SARI SANCAKLILAR?
- DEHŞETLİ SÜFYAN
- HZ. MEHDİ AS
- MELHAMEİ KÜBRA
- DECCAL
- ALTIN ÇAĞ

BU BÖLÜMDE ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞININ NEDENLERİNİ YAZIYORUZ:

Üçüncü Dünya Savaşının nedenleri Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının nedenleri ile tıpa tıp aynıdır.Sadece savaşan lider güçler farklı olacaktır.

Birinci Dünya Savaşı, Almanya ile İngiltere arasındaki dünya liderliği mücadelesinin ortaya çıkardığı gerilimin artarak inatlaşmaya dönüşmesi ve intikam duyguları ile karşı tarafı yok etme kararıyla başlamıştı.

GİZLİ sebebi ise dünya Siyonizmini perde arkasından idare eden Deccal'in Almanya ve İngiltere'yi zayıflatarak ABD'yi dünyanın yeni süper gücü yapmak istemesi ve Osmanlının yıkılarak Filistin topraklarının Yahudilere verilmesi planıydı.)

(Deccal maddi olarak yoktu ama ilham yoluyla Siyonist liderlere emir ve talimatlar veriyordu.Hala veriyor ve belki de maddi olarak da şu an İsrail'de.Bu konuyu ilerde detaylı olarak yazacağız İnşaallah.)

İkinci Dünya Savaşının da açık ve gizli sebebi birinciyle aynıydı sadece İsrail Devleti'nin kurulabilmesi için Avrupa'dan İsrail'e Yahudi göçlerinin artırılması amaçlandı.

Üçüncü Dünya Savaşının sebepleri de tıpa tıp aynı olacak. Sadece aktörler değişecek.

Açık sebep, ABD ve Rusya'nın dünya liderliği mücadelesinin ortaya çıkardığı gerilimin artarak inatlaşmaya ve intikam duyguları ile "ne olacaksa olsun" şeklinde karşı tarafı yok etme kararına dönüşmesidir.

SSCB'nin dağılmasıyla sona eren birinci gerilim (Soğuk Savaş) Suriye'deki iç savaş ile yeniden başladı ve Ukrayna,Kırım, Gürcistan, Azerbaycan (DİKKAT),Irak ve Mısır ile devam edecek ve tekrar Suriye'ye döndüğünde artık gerginlik "inat" aşamasını da geçip "ne olacaksa olsun" aşamasına gelecektir Allahu Alem. 

Üçüncü Dünya Savaşı Suriye'nin işgali ile başlayacaktır.Hadis yorumları bu şekildedir.Yani ABD tarafından, Suriye işgal edilinceye kadar Üçüncü Dünya Savaşı çıkmayacak ve o zamana kadar olacak her olay gerilimi artırmaya devam edecektir.   

Üçüncü Dünya Savaşının GİZLİ sebeplerini ise kafirler ve Müslümanlar açısından ayrı ayrı yazalım.

Deccaldan ilham yoluyla emir alan Siyonizm açısından Üçüncü Dünya Savaşı mutlaka çıkmalı ve hem ABD, hem de RUSYA süper güçlerini yitirmeli ve dünyanın yeni süper gücü olarak İsrail ilan edilmelidir.

Zaten ABD, 3.Dünya Savaşında en büyük yenilgiyi aldığı anda tüm ABD orduları İsrail'in emrine girecektir Allahu Alem. (ABD parçalanacak ve tüm savaş gücü İsrail'e ilhak olacak, zaten komutanları Yahudilerdir.)Bunu da ilerde detaylı yazacağız İnşallah.

Yani Siyonistler 1.Dünya Savaşı ile topraklarını ele geçirdikleri Filistin'de, 2.Dünya Savaşı ile İsrail Devletini kurdular.Şimdi 3.Dünya Savaşı ile bu İsrail Devletini ABD'nin yerine ikame edip dünya lideri yapmayı amaçlıyorlar. Arzı Mevud da bunun ilk hedefidir. 

DECCAL Siyonizme; Nil'den Fırat'a kadar olan toprakları ele geçirdiklerinde, zuhur edip bizzat İsrail'in başına geçebileceğini ilham ediyor. Arzı Mevudu gerçekleştirin diyor. 

Müslümanlar açısından ise 3.Dünya Savaşı Hz.Peygamber SAS Efendimiz tarafından haber verilmiştir. Ümmeti Muhammed; Süfyan ve Deccal ile uyarılmış, Hz.Mehdi AS ve Hz.İsa AS ile müjdelenmiştir.

Üçüncü Dünya Savaşı, Müslümanlar için bir rahmet, kafirler içinse bir azap olacaktır İnşallah.

Bu savaşta pek çok Müslüman, pek çok da kafir ölecek. Ama Cenab-ı Mevla bu savaşta ölen Müslümanlara rahmet edecek ve İnşaallah Cennete gideceğiz.

Yani bu savaş olmazsa ve Müslümanlar normal şekilde ecelleriyle ölürlerse kimseye Cennet garantisi yok ama bu savaş Hz.Mehdi AS savaşı olacağından ölen Müslümanlara da Allah CC rahmet edecek İnşaallah.

Ama Kafirler Cehennemi boylayacaklarından bu savaş onlar için bir azap olacaktır.

Rahmetten kasıt CENNET, azaptan kasıt CEHENNEM' dir. 

ALLAH'ın CC inayeti ile savaşı kazanıp hayatta kalan Müslümanlar da Hz.Mehdi AS ile birlikte bidatlerden uzak Altın Çağı yaşayacaklarından, onlar da ecelleriyle öldüklerinde ALLAH CC rahmet edecek İnşallah. 
Hadis yorumları bu şekildedir.ALLAHU ALEM..

3.DÜNYA SAVAŞI NASIL BAŞLAYACAK, NASIL GELİŞECEK?

DEVAM EDECEK








27 Nisan 2014 Pazar

PKK'YI BARZANİ KURTARMIŞ

PKK'YI BARZANİ KURTARMIŞ


Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, 

2006 yılında ABD’nin, PKK’ya karşı bir operasyon 

yapmak istediğini, ancak kendisinin buna izin 

vermediğini belirterek, PKK’nın kendilerinin bu tavrını 

göz ardı ettiğini söyledi.

Yapılması sürekli ertelenen Kürt Ulusal Kongresi için 

ise, PKK’nın delege sayısının yarısını istediğini 

söyleyen Barzani, “Biz bunu kabul etmiyoruz”diye 

konuştu.

BARZANİ İLE PKK ARASINDAKİ İHTİLAF TAMAMIYLA 

BİR LİDERLİK İHTİLAFIDIR. BARZANİ KÜRTLERİN 

LİDERİ BENİM DİYOR, PKK DA HAYIR BENİM DİYOR. 

OLAY BU KADAR BASİTTİR.


Barzani veryansın ediyor ve diyor ki 2006 yılında ABD 

ile Türkiye anlaştı ABD,PKK'ya operasyon yapacaktı 

ben engelledim, buna rağmen PKK benim liderliğimi 

kabul etmiyor, vefasızlık yapıyor.Ben olmasaydım siz 

olmayacaktınız, niçin vefasızlık yapıyorsunuz demek 

istiyor.

ESAS İLGİNÇ OLAN İSE ŞUDUR:

Barzani ve KDP ABD tarafından terör listesine alınmış 

durumdaydı ve direkt olarak ABD ile üst düzey 

görüşmeler yapamıyordu. Kaldı ki ABD için Barzani'nin 

hatırı nasıl Türkiye'ye tercih edilebilir? Bu mümkün 

değildir.ABD için TÜRKİYE'nin hatırı Barzani'den 

üstündür.

O halde ya Barzani yalan söylüyor ya da işin içinde 

başka bir iş var.

Doğrusu şudur: 

Barzani bu cümleyi bir kızgınlık anında söylüyor ve 

kızgınlık anında söylenen sözler de genellikle 

doğrudur.Yani Barzani doğru söylüyor.

O halde Türkiye'nin hatırı nasıl aşıldı? ABD için 

bölgede Türkiye'nin hatırını aşabilecek tek unsur var o 

da İsrail'dir. Yani Barzani İsrail'i devreye soktu ve PKK 

için İsrail ABD'ye ricada bulundu. ABD de İsrail'in 

talebini emir telakki ettiği için Türkiye'nin hatırı 

geçilmiş oldu.

İkinci ilginç husus ise Barzani İSRAİL ilişkileridir ki, 

Barzani aşiretinin Yahudi olduğu söylenegelmiştir.
Acaba Yahudi mi diyeceğiz ama dahili tarikatımızdan 

itiraz geliyor ve diyorlar ki Barzani ŞEYH'TİR.Hem de 

Nakşibendi şeyhidir diyorlar.

Biz de diyoruz ki "Siz şu tarikatınızı iyice bir gözden 

geçiriniz çünkü şeyhinizin MI6 ajanı olma ihtimali var. 

Çünkü BARZANİ AİLESİ YAHUDİDİR VE ESKİ MOSSAD 

BAŞKANLARIYLA YAYINLANMIŞ OTUZ-KIRK YILLIK 

FOTOĞRAFLARI, ZİYARETLERİ, PEK ÇOK İLİŞKİLERİ 

VARDIR.

İSTEYEN İNTERNETTEN RAHATLIKLA ULAŞABİLİR.

BARZANİ TÜRKİYE İLE ÇOK İYİ GEÇİNİYOR, PETROL 

ANLAŞMAMIZ DA VAR DİYENLER OLABİLİR..

Barzani Türkiye'nin desteği ile Irak'tan ayrılmaya 

çalışıyor, yani Türkiye'yi kullanmaya çalışıyor.İsrail'in 

açık desteği ile Irak'tan ayrılabilir mi? (En başta İran 

vurur.) Ayrıldıktan sonra İsrail ile oturup ne 

yapacaklarına karar verecekler.Bize göre olay budur. 



TÜRKLER KURAN'DAN AYRILDI MI?

TÜRKLER KURAN'DAN AYRILDI MI?



İNGİLTERE BAŞBAKANI LORD CURZON BU SÖZÜ BİRİNCİ CİHAN HARBİ ESNASINDA SÖYLEMİŞ.

PEKİ "TÜRKLERİ KURAN'DAN AYIRMAK" DEMEK NE DEMEKTİR? HİÇ DÜŞÜNDÜK MÜ?

Diyelim ki Türkiye yüz yıldan beri şeriat ile yönetiliyor.

Ceza hukuku da şeriata göre işliyor.
Ama Kuran'ın Türkçesi basılmamış ve Arapça okunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı da hiç kurulmamış olsun.
İnsanlarımız İslam adına sadece Namaz, Oruç, Hac, Zekat gibi ibadetleri aile büyüklerinden veya çevrelerindeki dini bilgisi olan kişilerden öğreniyor.
Ezan okununca herkes namaza koşuyor, ama önümüzdeki kişi acaba abdest aldı mı, yoksa korkudan abdestsiz mi giriverdi camiye onu da bilmiyoruz.

VE SORU: KURAN'LA BERABER MİYİZ YOKSA AYRI MIYIZ?

İŞTE GERÇEKLER:

Osmanlı'nın son üç yüz yılı boyunca millete yeterli düzeyde eğitim veren kurumlar yoktu.Bırakınız pozitif ilimleri dini eğitimi bile insanlar ya aile büyüklerinden alıyorlardı ya da çevrelerindeki hoca bilinen az çok dini bilgisi olan kişilerden.Biraz Kuran Meali bilen bir hocaya ise ÇOK DERİN HOCAYMIŞ deniliyordu.

Medreseler sadece şehirlerle sınırlı ve yetersiz, kırsal kesimlerde ise zaten eğitim adına hiç bir şey yoktu. Ama Osmanlı şeriat ile yönetiliyor, insanlar şeriat hukukuna tabi olarak yaşıyorlardı.

Namaz kılmayı, Oruç tutmayı genelde herkes biliyordu ancak cihad nedir, şartları nelerdir bilen yoktu. İlla ki şehir medreselerine sormak lazımdı. 

Osmanlı, Kuranı Kerim'in Osmanlıca meallerini yazdırmış ama teknolojik yetersizlikten dolayı çok az sayıda bulunmaktaydı ve medreselere ancak yetiyordu.

ACI GERÇEK ŞUYDU: Lord Curzon'un dediği "Türkleri Kuran'dan ayırmak" fikri zaten Osmanlı'da bire bir gerçekleşmişti.

Çünkü Kuran'dan ayırmak demek Türk Milleti' nin ANLAYARAK KURAN OKUMASINA ENGEL OLMAK DEMEKTİR. Ve Osmanlı'da bu zaten başarılmıştı ve OSMANLI DA GERÇEKTE BU SEBEPLE YIKILMIŞ,YOK OLMUŞTU.

Türk Milleti'nin Kuran'dan ayrılmaması demek HER TÜRK'ÜN KURAN-I KENDİ DİLİNDE ANLAYARAK OKUMASI, İBRET ALMASI DEMEKTİR.

Kuran-ı Kerim'in mealini okuyan herkes kolaylıkla YUSUF AS kıssasını, MUSA AS kıssasını ve diğer pek çok kıssayı bizzat kendi diliyle anlatabilir. Bir kula kendi anladığı da yeter zaten orta halli bir Müslüman olmak için.  

VE CENNETMEKAN ABDÜLHAMİD HAN ŞU ACI GERÇEĞİ AÇIKLIYORDU:

Osmanlı zamanındaki tarikatların çoğu İngilizler tarafından kurulmuştu ve çoğu MI6 ajanıydı.

CUMHURİYET DÖNEMİ:  (EĞRİSİYLE, DOĞRUSUYLA)

Atatürk bir din adamı değildi, alkol de kullanan biriydi ama dini değerlere hassastı ve dinin doğru öğrenilmesine önem vermişti.

Ajan olmadığına güvendiği alimlerden görüşler alarak Elmalılı Hamdi Yazır'a bugün de en geçerlisi olan ELMALILI TEFSİRİ' ni yazdırdı.Ömer Nasuhi Bilmen'in İLMİHALİ'ni bastırdı.Mehmet Akif Ersoy'a İstiklal Marşı'nı yazdırdı.Numan Kurtulmuş'un dedesine bir Namaz Hocası kitabı yazdırdı.

Ve bunların tüm halkımıza öğretilmesini istedi.Diyanet İşleri Başkanlığını kurarak bunların halka Camiler vasıtasıyla öğretilmesini sağladı.

Ancak yaşanan dönem çok sıkıntılı bir dönemdi.Osmanlı zamanının ajan tarikatları yüzünden koca bir devlet zarar görmüş ve dini ajanlardan kurtarmak için harekete geçilmişti. Ancak çok önemli iki hata yapılmıştı.

1.Hata: Elmalılı Tefsirinin, Ömer Nasuhi Bilmen İlmihalinin okullarda da okutulması lazımdı ama Laiklik zarar görür diye sadece Diyanete bırakılmıştı. Bu çok yanlıştı. Atatürk bu hatayı yaptı, çünkü din adamı değildi.

2.Hata: Ezanın Türkçe okutulması çok büyük hataydı.Çünkü ezan sadece bir semboldü ve sembolün Arapça okutulmasında hiç bir mahzur yoktu.Namaza çağrı anlamına geldiği zaten belliydi. Dünyanın her yerinde orijinal şekliyle okunması dinde birlik bakımından harika bir şeydi ve zorunluydu. Burada çok büyük hata yapıldı ve ABD' de bu hatayı kullanarak DP'yi iktidara taşıdı.Siyasete alet etti.DP ile ABD Türkiye'ye de nüfuz etmeye başladı.Kapıları DP bir açtı ki hala kapatamadık ve cezasını çekiyoruz vesselam.Eğer NATO'ya girmeseydik kendi uçağımızı, destroyerimizi, füzemizi, tankımızı yıllar önce yapmıştık.Ama ABD "Ben veririm, sizin yapmanıza gerek yok" diyerek hep engelledi.Olay budur.  

DİNİN, DİLE UYGUN OLMASI İÇİN YAPILMASI GEREKEN ŞUYDU:

EZAN semboldü orijinal olmalıydı.
NAMAZ basit bir ibadetti ve her insan Arapça olarak kılabilirdi ve Türkçe Namaz konusu hiç konuşulmamalıydı.
KURAN-I KERİM'in tilaveti ve hafızlık konusu okullarda teşvik edilmeli ve Arapça olarak okutulmalı ve herkes Kuran-ı Kerim'i tilavetine uygun olarak okumayı bilmeliydi.

TARİKATLAR: Osmanlı döneminde ajan tarikatlardan dili yanan Cumhuriyet tekke ve zaviyeleri kapatarak gerçek İslam Alimlerinin dergahlarını da kapatmış ve yaşın yanında kuruyu da yakmıştı. Ancak bu zorunluydu ve dini bizzat devletin öğretmesi çok doğruydu.(Bakınız Cemaatler,Tarikatlar arasındaki çekişmeleri yazmaya gerek bile duymuyoruz)

BU ÜÇ KONUNUN HARİCİNDEKİ ATATÜRK'ÜN DİN SİYASETİ TAMAMEN DOĞRUDUR.
HATTA OSMANLI DÖNEMİNDEN ÇOK DAHA DOĞRU İŞLER YAPILMIŞTIR. ONLAR DA ŞUNLARDIR:

Her Türk Kuran-ı Türkçe olarak bizzat kendisi okumalı ve anlamaya çalışmalıydı ve bu yapıldı..Doğru da yapıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı' nın kurularak Dinin bizzat Devlet eliyle öğretilmesi Osmanlı'nın bile başaramadığı büyük bir başarıydı. Çünkü ajan tarikatlar İslam diye İngiliz'in istediği dini öğretiyorlardı.Suud bunun en açık örneğidir ve Vehhabilik İngiliz'lerin İslam yerine monte ettikleri sahte bir dindir.İslam değildir.

İbadette zorlamanın kaldırılması ile camileri sadece abdestli cemaat doldurdu ve münafıklardan temizlendi. Bizler de camideki herkesin abdestli olduğundan emin olarak huşu içinde namazımızı kıldık.Bizce bu da doğru bir adımdır. 
Cumhuriyetin camileri de cemaatleri de güzeldir.Osmanlı'nın camileri güzeldi ama cemaatleri zorla camiye doldurulmuş, abdestli abdestsiz, arlı,arsız karışık bir cemaat idi.

Efendim; Cumhuriyet dönemi Din politikalarını aklıyorsunuz, Kuran kursları basıldı, Alimler hapsedildi, Kuranlar toplandı, yasaklandı, din adına ne varsa düşmanlık edildi.

Evet bunlar da yapıldı ama ATATÜRK YAPMADI, O'NUN ZAMANINDA YAPILMADI. SONRAKİLER ATATÜRKÇÜLÜK ADINA ATATÜRK'Ü PUTLAŞTIRMA YOLUNA GİDEREK KENDİ İKTİDARLARINI KORUMA PAHASINA DİN DÜŞMANLIĞI YAPMIŞ OLABİLİRLER.

BUNLAR ATATÜRK'Ü BAĞLAMAZ.
ATATÜRK'ÜN DİN POLİTİKASI BAKINIZ BURAYA DİKKAT:

1- KURAN-I KERİM'e uygundur.(Çok ayet var.İsteyen sadece Kamer suresini okuyabilir."Şanım hakkı için biz Kuran'ı nasihat alınsın diye KOLAYLAŞTIRDIK, o halde bir nasihat alan var mı") (Bakınız Arapça'sını okuyup, duvara asmamız istenmiyor)
2-Cennet Mekan Abdülhamid Han'ın din politikalarına uygundur.
3- Bu maddeye de bir şifre koyalım: Eğer Atatürk isteseydi Bediüzzaman Risalei nurları asla yazamazdı.İstiklal Mahkemesinde idam edilirdi.(Yani Atatürk yazdırmıştır ama hala sırdır.)

Herkes gibi Atatürk de aciz bir kuldur ve hataları olacaktır.Ama bize bu aziz vatanı bırakmış ve Kuran-ı Kerim'i anlamamızı istemiştir. Allah Razı Olsun.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Türkler zaten Osmanlı zamanında Kuran'dan ayrılmışlardı, Cumhuriyet döneminde Atatürk Kuran'dan ayrılmamıza engel olmak istedi ama sonrakiler yine Osmanlı dönemine çevirerek Atatürk'e de ihanet ettiler.Buna rağmen yine de Diyanet İşleri Başkanlığımızın sayesinde milletimiz dinini doğru olarak öğrendi, yeterli değil ama yine de Allah Şükür diyoruz.

  

HAYDİ... MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...

HAYDİ... MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...


Milli Görüşçüler için sınav zamanı.

Rahmetli Erbakan hocamızın muhterem oğlu Dr.Muhammed Ali Fatih Erbakan Saadet Partisi Genel Başkanlığına adaylığını açıkladı.

Tabandan baskı vardı, çünkü Saadet Partisi son seçimlerde yine başarılı olamamıştı. Başarısızlığın sebebi ise ortadaydı ve Tayyip Erdoğan'ın karizması yenilemiyordu ve AKP sandıktan bu nedenle hep galip çıkıyordu.

Bu anlamda bu başarısızlık sadece Saadet Partisinin sorunu değil tüm muhalefet partilerinin de sorunuydu ve Tayyip Erdoğan'ın karizmasını hiç bir muhalefet partisi lideri yenememişti. AKP de bundan son derece memnundu. 

Tayyip Erdoğan'ın karizmasını yenebilecek kişiler ise belli. Saadet Partisi Genel Başkanlığında Fatih Erbakan, MHP Genel Başkanlığında Necati Şaşmaz veya benzeri biri,Cumhurbaşkanlığı seçiminde Osman Pamukoğlu veya Meral Akşener (Akşener de eh biraz ve ya kısmen).

Ama CHP; nereye, kimi getirirse getirsin Tayyip Erdoğan'ın karizmasını yenme şansı yok çünkü tek başına karizma da yeterli değil seçmen tabanının yüzde sekseni muhafazakar sağ seçmenlerden oluşuyor.

Şimdi Milli Görüşçüleri de bir Milli Görüş sınavı bekliyor.Ya yüzde birlik partiye razı olup mevcut düzeni muhafaza edecekler, yada devrim yapıp Saadet'in başına Fatih Erbakan'ı getirecekler.

Eskiler yine "Fatih için çok erken, çok genç, tecrübesiz" diyecekler ama Fatih Erbakan'ın eğitim karinesi Tayyip Erdoğan'dan çok daha iyi.

Necmeddin Erbakan hocamızı 2002 den sonra yaşlı olduğu için gençliği ile siyaset arenasından silen Tayyip Erdoğan'ın yine gençliğini kullanarak Fatih Erbakan tarafından siyaset arenasından silinmesi hiç de uzak bir ihtimal değil.

Bir yayın organında Fatih Erbakan'ı Tayyip Erdoğan'ın aday çıkardığı da iddia edildi. Bu kesinlikle doğru değildir. O yayın organı İslamcı Kürtçü çizgide El Kaide destekçisi ve duruma göre on çizgi değiştirmiş bir yayın organıdır (Işid militanlarının bile tebliğ! videolarını yayınlayabilmiştir) ve şu an PKK'yı Kürt halkının temsilcisi görmekten de onur duymaktadır.Dikkate bile almaya gerek yok.

Bu yayını yapmasının amacı ise Tayyip Erdoğan'a rakip olmasını kongrede engellemek içindir.
Yani Milli Görüşçüler Fatih Erbakan'a; Tayyip Erdoğan aday çıkarmış diye kongrede oy vermeyecekler.

Bazıları; bu ülkede yıllarca Necmeddin Erbakan hocamızın yakasını rahat bırakmadılar, şimdi de aynı oyunlarla Fatih Erbakan'ın yakasına yapışmak istiyorlar. Milli Görüşçüler bu oyunu görmeli ve ezici bir çoğunlukla Saadet'in başına getirmeliler.  

Genel Merkez delegeleri baskı altına alır ve Fatih Erbakan'ı seçtirmezse Fatih Erbakan'a yapacak tek iş kalıyor.O da yeni bir parti kurup yoluna devam etmektir. Kuracağı Partinin adı da MİLLİ GÖRÜŞ PARTİSİ olmalıdır.(MGP)
   

26 Nisan 2014 Cumartesi

BÜYÜK PLAN (AYDINLANMA YAZISI)

BÜYÜK PLAN (AYDINLANMA YAZISI)

BU YAZI BİR AYDINLANMA YAZISIDIR, VATANINI MİLLETİNİ SEVEN HERKES OKUSUN VE GİZLENEN GERÇEKLERİ GÖRSÜN.AMA BU YETMEZ HERKESE DE ANLATSIN LÜTFEN.

SEVR ANLAŞMASI İLE TÜRKİYE'NİN GÜNEYDOĞUSUNDA KÜRDİSTAN, KUZEY DOĞUSUNDA DA GENİŞ ERMENİSTAN KURULMASI İSTENMİŞ VE TÜRKİYE TÜRKLERİNİN ASYA TÜRKLERİ VE MÜSLÜMANLARI İLE İRTİBATLARI KESİLEREK ANADOLU'DAKİ TÜRK VARLIĞINI TAMAMEN YOK ETMEYİ AMAÇLAMIŞLARDI. 

ERDAL SARIZEYBEK BU KONUYU BU YAZISIYLA HEM ÇOK GÜZEL ANLATMIŞ, HEM DE BUGÜN AYNI OYUN NASIL OYNANIYOR ÇOK GÜZEL İFŞAA ETMİŞ. 

GÖREVİMİZ AHİR ZAMAN İFŞAATLARINI YAZMAKTIR.BU YAZI DA TAM BİR İFŞAAT YAZISIDIR.YAZI ERDAL SARIZEYBEK'E AİTTİR. 



İŞTE YAZI:


PKK devlet oluyor devlet!
Vatan toprakları PKK’ya terk ediliyor!
Bir olan Türk Milleti ayrıştırılıyor!
Kaynakları ve çocukları elinden alınıyor!
Daha ne olsun!

AKP’nin ortaya attığı “barış, kardeşlik, akan kanlar dursun, analar ağlamasın” deyişleri birer laftır, kıymeti harbiyesi yoktur.
Çünkü katil pkkyı yöneten AKP’dir, ardında da İsrail ABD’si vardır.
AKP-PKK’nın sözüm ona müzakere süreci doğrudan Sevr işgal planına gitmektedir. Bu anlaşmayı imzalayanları “vatan haini” ilan eden ve bu işgal planını karşı silahlı mücadele başlatan Mustafa Kemal Atatürk’ü iyi anlamamız gerekmektedir.

1920 Sevr işgal planının temel fikri; Doğu Anadolu’da Ermenistan-Kürdistan diye manda yönetiminde tampon devletler kurarak Anadolu’daki Türk varlığının Asya ile bağının kesilmesi esasına dayanmaktadır.
Çünkü Bizans’ı yenerek bu topraklarda Türk Bayrağı dalgalandıran biz Türklerin en büyük desteği Asya’dan gelmektedir.

Osmanlı’nın tarihi bir yana, Kurtuluş savaşımızda dahi bizi destekleyen ülkeler Afganistan, Pakistan, Hindistan, Azerbaycan gibi Asya’daki Müslüman ve Türk dünyasıdır. Bu gerçeği iyi bilen İngiliz ve Fransızlar, Sevr anlaşması ile önce Biz Türklerin Asya ile bağını kesmek istemişlerdir.
Eğer ki bu anlaşmaya atalarımız razı olsaydı, Asya ile bağı kesilen Türk milletinin Anadolu’daki varlığı da kuşatılacak ve son bir harekatla da tarihten silinmiş olacaktı, kabul etmedik, savaştık, bedel ödedik ve kazandık.

Şimdi aynı plan uygulanıyor ama bu kez silahlı düşmanla değil, adı pkk, adı Asala olan terörle.
Terör üzerinden siyaset yapan AKP, sözüm ona terörü sonlandırmak adına, tıpkı Sevr’de olduğu gibi İsrail’in PKKsı eliyle Doğu Anadolu’da özerk tampon yönetimler kurarak Anadolu’nun Asya ile bağını kesmeye uğraşıyor. Asya’dan gelecek gücü kaybeden bir Türk Milleti, tek başına bu küresel güçlere karşı nasıl savaşabilir!

Şimdi aynı plan uygulanıyor ama bu kez silahlı düşmanla değil, yabancı sermaye, özelleştirme denilerek Anadolu’nun yeraltı ve yerüstü kaynakları satın alınıyor, kaynak yönetimini ele geçiriyorlar. Kaynaklarını yönetemeyen bir Türk Milleti daha ne kadar yaşayabilir!

Şimdi aynı plan uygulanıyor ama bu kez silahlı düşmanla değil, demokrasi denilerek, insan hakları denilerek bir olan Türk Milleti parça parça ayrıştırılıyor, Başbakan 36 ayrı etnik kimlik sayarak etnik ve dini temelde bir olan milletimizi ayrıştırıyor, tıpkı İsrail planında olduğu gibi. Ayrışan bir Türk Milleti milli birlik ve beraberliğini nasıl sağlayabilir, nasıl güç olabilir!

Şimdi aynı plan uygulanıyor ama bu kez silahlı düşmanla değil, dinlerarası diyalog denilerek Müslüman olan milletimiz içinde Misyonerlik çalışmaları yapılıyor, bizi birbirimize kenetleyen inançlarımız törpüleniyor. Yüreğindeki Allah sevgisinden güç alan Türk Milleti Hıristiyanlaşmaya doğru giderse eğer, nasıl bu küresel plan ve projelere karşı koyma gücü bulabilir!

Şimdi aynı plan uygulanıyor ama bu kez silahlı düşmanla değil, en zeki, en fakir çocuklarımızı sınav deyip seçiyorlar ve ardından özel okullarla, cemaat okullarıyla elimizden alıyorlar ve bize, tarihimize, kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize yabancılaştırıyorlar.

Türk kültür ve tarihi ile dolu ve güçlü bir gelecek nesil yetiştiremez isek, varlığımızı nasıl sürdüreceğiz bu kutsal topraklarımızda!

AKP-PKK süreci doğrudan 1920 Sevr İşgal Planı’nın uygulamasına doğru gidiyor.
Aradaki fark, bu kez düşman silahlı değil, takım elbiseli ve paralı. Düşman düşman olarak karşımızda değil, terör maskesi altında.
Düşman işgali Anadolu’yu yakıp yıkarak değil, parayla satın alarak ortaya çıkıyor, demokrasi adına, insan hakları adına, özgürlükler adına ortaya çıkıyor.

Ve Türk Milleti, bizler, düşman silahlı olmayınca, düşmanı göremiyoruz, dolayısıyla tehlikeyi göremiyoruz.
Sessiz kalırsak, biz Türkler’in Anadolu’da yaşama şansı yoktur; yoksullaştıracaklar, çocuklarımıza bakamaz hale düşürecekler, çocuklarımıza devlet yönetiminde iş vermeyecekler, yaşam hakkı tanımayacaklar öyle ki neslimizi sürdürme olanağı dahi bulamaz hale getirecekler, tarihimizi, kültürümüzü, uygarlığımızı, adımızı, andımızı silecekler…
Bu bir Türk-Bizans savaşıdır ve bu bir rövanştır, intikamdır, 1071′e iyi bakın!

ÇARESİZ MİYİZ? ASLA!

Derhal milletimize gitmeliyiz, dağlarda, köylerde, yaylalarda, ovalarda yaşayan milletimize.
Bizi, ülkemizi ve çocuklarımızı bekleyen tehdit ve tehlikeleri anlatmalı ve milletimizin bu tehlikeleri görmesini mutlaka sağlamalıyız.
Türk Milleti bir torba kömüre vatanını satmaz, yeter ki tehlikeyi bir görebilsin!
Türk Milleti bir kilo makarna için çocuklarını ateşe atmaz, yeter ki tehlikeyi açık açık görebilsin!
Türk Milleti, Tayyip uğruna ya da Fettullah Gülen uğruna ya da para uğruna adından, imanından, tarihinden, atasından, yurdundan, bayrağından vazgeçmez yeter ki bilsin ki tehlike var!
Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, dernekler ve ocaklar, bu tehdit ve tehlikeleri milletimize anlatmak için meydanlara çıkıp milletimize giderlerse, mesele yok, bu siyaseti durduracak ve değiştirecek gücümüz var bizim.



Ama ya gitmez, bu tehlikeleri yok etmek için milletimize gidip yardım ve destek istemez ise, biz, bizim gibi düşünen ve anlatan insanlarımız, son nefesimize kadar milletimize gidip bunları anlatacağız, dağına, taşına, yaylasına, ovasına gidip bu tehlikeleri milletimizin görebilmesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız, bundan da kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu bir mücadeledir, var olmak ya da yok olmak arasında geçen bir mücadele, hepimiz bu mücadelede safımızı bir tutmalı ve birbirimizi desteklemeliyiz.

Bedeli ödenmeden toprak vatan olmuyor!
Anadolu’da sonsuza dek yaşamak ve Türk Bayrağı’nı dalgalandırmak istiyorsak, bedelini ne olursa olsun ödemek zorundayız!

Erdal Sarızeybek

SAFA ASYA'NIN NOTU: 

CEMAAT BU YAZIDAKİ GERÇEĞİ GÖRDÜĞÜ VE KÜRT DEVLETİNE ŞİDDETLE KARŞI ÇIKTIĞI İÇİN AKP İLE ARASI AÇILDI. 

OSLO GÖRÜŞMELERİNİ BU AÇILIMI ENGELLEMEK İÇİN CEMAAT SIZDIRDI.



20 Nisan 2014 Pazar

HZ. MEHDİ' NİN KILICI

HZ. MEHDİ' NİN KILICI



Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıçları 
(Kutsal Emanetler Topkapı)

Hadis yorumlarında Hz.Mehdi AS'ın iki defa kılıç kuşanacağı bildirilmektedir.

Birinci defa kılıç kuşanması zuhuru esnasında olacaktır. 
İkinci defa kılıç kuşanması ise Üçüncü Dünya Savaşını kazanıp İstanbul'u yeniden fethettiğinde kendisine Kutsal Emanetler teslim edilecek ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin üstteki resimde bulunan kılıçlarından birini kuşanacaktır.

Ancak Hz.Mehdi AS'ın kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı olacak derken her iki kuşanmada da aynı kılıcı kuşanacağı şeklinde yorumlanmıştır.

Çünkü hadislerin bazılarında Hz.Mehdi'nin, Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcıyla zuhur edeceği anlatılırken, diğer hadislerler de de İstanbul'u fethettiğinde Peygamber SAS Efendimizin kılıcını kuşanacağı belirtilmektedir.

Zuhur ile fetih arsında belki yedi yıl geçecektir.Zuhur da mı kuşanacak, fetihte mi kuşanacak çelişkisi var gibi ama...

Aslında burada bir çelişki yoktur. Çünkü kılıç iki defa kuşanılacaktır. Açık olan ve tevile ihtiyaç olmayan kuşanma ikinci defa kılıç kuşanmadır ki İstanbul'un fethinde kutsal emanetler teslim edildiğinde kuşanacaktır. Burada her hangi bir gaybi husus yoktur.

Ancak birinci defa kılıç kuşanma GAYBİ bir konudur ki, Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS efendimizin kılıcı olamaz. Bu kılıcı kuşanmanın zaten her hangi bir manası da yoktur. Zira bu kılıçla savaş yapılacak değildir.

Birinci defa kuşanılacak kılıç da, ikici defa kuşanılacak kılıç da savaşmak için değil sembolik olacaktır.

Birinci defa kuşanılacak kılıcın Hz.Peygamber SAS Efendimizin Topkapı'daki kılıcının olması demek Hz.Mehdi'nin de İstanbul'dan zuhur etmesi demektir. Oysa hadis yorumlarında Mekke'den zuhur edeceği çok açık yer almaktadır. 

ALLAH- U ALEM bu gaybi konunun tevili şu olabilir:

Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde bir kılıç kuşanacak.Bu hadislerden bellidir. Ancak Hz.Peygamber SAS Efendimizin Kılıcını (Topkapı' daki) kuşanmayacak. Belki Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in bizzat şahsına ait kılıç yerine manevi anlamda O'nun (SAS) sayılacak bir kılıcı kuşanacak.

Peki manevi anlamda Hz.Peygamber SAS Efendimizin sayılabilecek kılıç hangi kılıçtır?

Tüm İslam Ordularının komutanlarının, mezuniyet ve devir teslim törenlerinde kuşandıkları kılıçların tamamı Hz.Peygamber SAS Efendimizin MANEVİ kılıcıdır.

Çünkü tüm İslam Orduları Hz.Muhammed SAS Efendimizin ordusudur. Ve komutanları da Hz.Peygamber SAS Efendimizin komutanlarıdır.Maddi olarak da ahir zamanda Hz.Mehdi AS'ın komutanları olacaklardır.Manevi komutanları yine Hz.Peygamber SAS Efendimiz'dir.

Yani şunu demek istiyoruz:




Yukarıdaki kılıç Türk Subayına ait bir kılıçtır. Aynı şekilde diğer Müslüman ülkelerde de subaylar bu kılıca benzer kılıçlar kuşanırlar.Hz.Mehdi AS ya bu kılıcı kuşanacak ya da kuşandı, bunu bilmiyoruz. 

Yada Suudi Arabistan'da zuhur edeceğine göre aşağıdaki kılıcı kuşanacak, ya da kuşandı bilmiyoruz:

(Buraya bir resim koymak için Suud Kılıcı aradım, sadece bu resmi bulabildim.Yani Suud kılıcı zaten Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı değildir diye aşağıda yazacaktık ama erken oluverdi kendiliğinden.) (Ortada ki Charles-Çarli)



Konuyu bağlarsak:

Hz.Mehdi AS illa ki Mekke'de zuhur edecek, çünkü çok açık hadisler var. Ancak zuhurunda kuşanacağı ve Hz.Peygamber SAS Efendimize ait olan kılıç orta resimdeki TÜRK Kılıcı olacaktır, Allah-u Alem. Çünkü bizde bunlardan çok sayıda var ve hepsi de Hz.Peygamber SAS Efendimizin manevi kılıcıdır.




Hz.Mehdi AS,Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in kılıcını (Yani Topkapı'daki kılıcını) Üçüncü Dünya Savaşını kazandıktan sonra İstanbul'da yapılacak bir merasimle kuşanacaktır.
O zamana kadar kuşanmayacaktır.

Allah-u Alem.. 

Peki; kritik bir soru daha var o zaman:

Acaba Hz.Mehdi AS ay yıldızlı o kılıcı kuşanacak ise Mekke'de nasıl zuhur edecek? (Cevabını maillere yazacağız İnşaallah)

19 Nisan 2014 Cumartesi

GÜNÜN SORULARI

GÜNÜN SORULARI


RESİMDE FUSSİLET SURESİ 44. AYETİNİN MEALİ YER ALIYOR.

ŞU SORULARA CEVAP ARAYALIM:

1- KURAN-I KERİM ARAPLARA DEĞİLDE TÜRKLERE İNSEYDİ ACABA ARAPÇA MI İNERDİ? YOKSA TÜRKÇE Mİ İNERDİ?

2- KURAN-I KERİMİN ARAPÇA'SINI OKUMAK MI DAHA SEVAPTIR, YOKSA TÜRKÇE'SİNİ OKUMAK MI DAHA SEVAPTIR?

3- DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI OLMASAYDI, HİÇ KURULMAMIŞ OLSAYDI KURAN-I KERİM'İ ACABA KİMDEN ÖĞRENEBİLİRDİK?



4- 1908 YILINDA SELANİK' TEN ABDÜLHAMİD HAN'I DEVİRMEK İÇİN İSTANBUL'A GELEN HAREKET ORDUSUNDA PEK ÇOK TARİKAT ŞEYHİ BULUNUYORDU. ACABA NİÇİN YER ALMIŞLARDI?

5- AYNI ORDUDA BEDİÜZZAMAN VE ATATÜRK DE VARDI. ACABA AMAÇLARI NEYDİ?

6- YILDIZ İSTİHBARAT TEŞKİLATI İLE TEŞKİLATI MAHSUSA ARASINDAKİ FARK NEYDİ? 

7- HALİFENİN AZLEDİLMESİ İSLAM DÜŞMANLIĞI MIYDI YOKSA HİLAFETİ KORUMA AMACI MI TAŞIYORDU? 1924 DEN SONRA TBMM İSTESE BİR HALİFE ATAYABİLİRDİ. HALİFE ATANSAYDI ACABA NE OLURDU?


SON HALİFE ABDÜLMECİD EFENDİ                                        BU DA SÜRGÜNDEKİ RESMİ