19 Mayıs 2015 Salı

ATATÜRK OSMANLI'NIN POLAT ALEMDARI'YDI

ATATÜRK'Ü KÜÇÜLTMEK HADDİMİZ DEĞİL AMA GENÇLİK ÖYLE BİR KÜLTÜRE İTİLDİ Kİ TEK BİR CÜMLE İLE ATATÜRK HER HALDE EN İYİ BÖYLE AÇIKLANABİLİR. 

HEY! ATATÜRK'E SALDIRAN GERİ ZEKALILAR!
ATATÜRK, OSMANLI'NIN POLAT ALEMDAR'I İDİ.


BAŞLIYORUZ İNŞALLAH

Atatürk'ü hain, Vahdettin Han'ı kahraman yapanların başında Mustafa Armağan geliyor.Cizreli gizli PKK'lı olan bu şahsiyet Atatürk'e her lafı söylüyor ama kendisinin PKK'lı olduğunu asla söylemiyor. Bize göre o zat Ermeni veya Süryanidir.Müslüman ve Türk olmadığından eminiz.

Bu geri zekalı adam Atatürk'ü yerin dibine geçirirken Vahdettin Han'ı da göklere çıkarıyor.

Sinan Meydan da tam tersini yapıyor. O da Vahdettin Han'ı yerin dibine geçirirken Atatürk'ü göklere çıkarıyor.

Her ikisi de bunu kasten yapıyor. her ikisi de aynı tarihi belgeleri aynı yazıları okuyor ama her nedense bir türlü gerçeği göremiyorlar.Çünkü görmek istemiyorlar.

Birisi Atatürk düşmanlığı üzerinden Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyen projeye hizmet ederken diğeri Vahdettin düşmanlığı üzerinden İngilizlerin oynadığı oyunların devamına hizmet ediyor.

Cahil insanlarımızı da kandırmaya çalışıyorlar.
Her ikisinin de söyleyip yazdıklarının gerçeklerle hiç alakası yoktur.

Her ikisi de Atatürk'ü Anadolu'ya Vahdettin Han gönderdi derken birisi "Saltanatı kurtarsın diye gönderdi ama Atatürk Vahdettin'e ihanet etti" diyor.Diğeri ise Vahdettin Atatürk'ü Anadolu'ya İngilizlere karşı başlamış olan Anadolu direnişini kırması için gönderdi ama "Atatürk direnişi kırmak yerine başına geçip örgütledi, Vahdettin ise Hainlik etti" diyor.

Bre gafiller! Hiç aklınıza gelmez mi?

Hitler gibi bir Hristiyan lider bile savaşı kaybedince vatanı için canına kıyarken Vahdettin Han gibi bir Müslüman nasıl kendi hayatı için hainlik yapabilir? Böyle cahillik olur mu?

Osmanlının en iyi Paşası olan ve Vahdettin Han'ın en güvendiği paşa olan Atatürk gibi bir dünya lideri; Vahdettin Han gibi kendisini vatanı kurtarmak için görevlendiren bir padişaha kişisel çıkarı için nasıl ihanet edebilir? Bu nasıl bir ahmaklıktır ki böyle düşünebiliyorsunuz?

Gerçeği niçin gizliyorsunuz? Gerçek nedir size söyleyelim mi?
İşte gerçek:

Osmanlı savaşı kaybetti ve tüm ordularını şehit verdi.Savaşacak gücü kalmadı.15' likleri de gitti.
Vahdetin Han Atatürk'ü Anadolu'ya saltanatı kurtarsın da kendisine versin diye göndermedi. Cumhuriyeti kursun diye gönderdi.23 Nisan 1920 de TBMM Ankara'da açıldığında Vahdettin Han ile Atatürk hala görüşüyordu.

Atatürk'e saldıran dangalak diyor ki " Atatürk ordusuyla Filistin cephesinden kaçtı"
Bre utanmaz adam!

İki üç arkadaşı ile Trablusgarb'a İtalyanlarla savaşmak için gönüllü giden bir kahraman, emrindeki ordusuyla savaştan kaçar mı? Kaçmaz ama sen utanmaz bir adamsan "kaçtı" diyebilirsin.

O Atatürk ki bütün ömrü Osmanlı üniforması altında savaşlarda geçmiş.Osmanlı Paşalarından nişan üzerine nişanlar almış. Bütün ömrü destansı başarılarla dolu.

Hiçbir savaşta ordusuna kahraman Türk askerine yakışmayacak işler yaptırmamış.Daima mazlumların yanında zalimlerin karşısında olmuş kahraman bir Osmanlı subayından söz ediyoruz.

Kaldı ki Vahdettin Han hakkında Atatürk çok ferasetli ve zeki olduğunu söylemiş. Vahdettin Han da Atatürk için pek çok methiyeler telaffuz etmiş.Bizim anladığımız Vahdettin Han Atatürk hayranı bir padişahtı.

Çocukları dahi Atatürk'ün aleyhine yurt dışında hür olmalarına rağmen tek laf etmemişlerdir.Siz kim oluyorsunuz geri zekalılar? Ya da hainler.Evet sizler gerçek hainlersiniz.Tarihi çarpıtandan daha hain
kim olabilir?

Adamın birisi "Atatürk olmasaydı İngilizler ülkeyi işgal ederlerdi ve tıpkı Atatürk'ün yaptığı icraatları onlar yaparlardı" demiş, güya az çok akıllı olduğunu ispat etmeye çalışmış.

Ulan manyak!

Atatürk olmasaydı Suud hanedanı gibi satılmış bir hanedan gelir ve şeriat ile seni kandırmaya devam eder ama dinden imandan ederdi. Atatürk seni dinden imandan mı etti? Oku dedi.Oku, oku, oku.

Kuran ne dedi? İkra, ikra,ikra

Bu mu dinsizlik?

Din adamlarını öldürmüş?
Peki dönemin en ünlü din adamı Bediüzzaman nasıl kurtulmuş?

1916 yılında Vahdettin Hanın verdiği görevle doğudaki ordu birliklerini teftiş etmek üzere bir ay orada kalan Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı günlüklerden haberin var mı? Orada ne kadar türbe varsa ziyaret etmiş tamir ettirmiş ve Ehlibeyt türbelerinde ağlamış.Kendi el yazısı ile yazmış.Sen kimsin?

Vahdettin Han kendisini satacak birini en hayati göreve getirecek kadar geri zekalı biri miymiş?
Atatürk onun "çok ferasetli ve çok zeki biri olduğunu" söylerken sen kim oluyorsun?

Vahdettin Han Atatürk'ü överken, aleyhine laf söyletmezken sen kim oluyorsun?

Gerçek mi istiyorsun?
Atatürk cumhuriyeti kurduğunda Anadolu'da sadece kadınlar,yaşlılar ve çocuklar vardı.

Bak alttaki iki yazı da da olan en çarpıcı husus şudur.Ne diyor Vahdettin han.Bizimki si o anda zaman kazanmaktı. O zaman ne kadardı biliyor musun? 100 yıl. Yani 2023. Anlayamazsın sen ama bunu.

2023 sadece kahraman Atatürk'ümüzün hedefi değil aynı zamanda Vahdettin Han'ın da hedefiydi ve o bu ülkeyi en güvendiği hayranı olduğu ve bu milletin yüz senede bir çıkarabildiği bir dehaya kahraman Atatürk'e emanet ediyordu.

Evet Atatürk bu milletin yüz senede bir çıkarabildiği ve en zor anlarda bile bu milletin geleceğini güvence altına alabilecek ve imkansız anda yıkılmış bir devletin yerine yepyeni bir devlet kurabilecek kadar deha biriydi. İşte bu yüzden hem bu devlet hem de bu millet Atatürk'e emanet edildi.O da Türk gençliğine emanet etti.

Buraya yüz sayfa yazarız ama kalkma zamanı.

Atatürk'e saldırmayınız çünkü ondan yüz sene geçti ama hala bir Atatürk çıkaramadık.Çıkacak inşallah o da Hz.Mehdi AS'ın Türkiye'den çıkacak komutanı olacak. O da Atatürk düşmanı olmayacak.

Ölmeden önce "Benim tabutuma Kabe örtüsü örtünüz ve beni Ebu Eyyüb El Ensari Hazretlerinin yanına defnediniz" diyen Mareşal Fevzi Çakmak'ın askeri olacak inşallah.

Şu görmüş olduğunuz kahraman ordu Allah'ın (CC) yeryüzündeki ordusudur. Hz.Peygamber SAS Efendimizin  askerleridir.Ve o kahraman Ordu Atatürk'ün subaylarıdır. Eşşeklik etmeyiniz.


VAHDETTİN HAN'A HAİN DİYOR

BU DA SİNAN MEYDAN'IN YAZISI



NOT: BU YAZIYI VAHDETTİN HAN İLE ATATÜRK HAKKINDA İSNATLARDA BULUNAN İKİ FARKLI VE DÜŞMAN GÖRÜŞE YER VERMEK İÇİN YAYINLADIK.YORUM DA BUNDAN SONRA GELECEK.

Hainin Dibi: VAHDETTİN
1. Vahdettin Atatürk'ü "Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için değil de, tam tersine başlamış olan yerel direnişleri sonlandırması, Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun olarak dağıtılmamış orduları dağıtması, silahları toplaması için" Anadolu'ya göndermiştir. (Bunu Vahdettin'den, 21 Nisan 1919 tarihli bir notayla İngilizler istemiştir,o da İngilizlerin bu isteğini yerine getirmiştir.Nitekim Atatürk İngiliz vizesiyle Anadolu'ya geçmiştir) Paris Barış Konfernası'nın devam ettiği günlerde diğer Osmanlı yöneticileri gibi Vahdettin de Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun davranmamız, özellikle İngiltere'yi kızdırmamamız gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle İngilizlerin isteğine uygun olarak biran önce Karadeniz'deki Türklerin Rumlara karşı direnişlerinin önlenmesi gerekiyordu. Vahdettin'in kurtuluştan anladığı İNGİLİZLERİN MERHAMETİNE SIĞINMAKTIR. Bu nedenle Samsun'a hareket etmeden önce Atatürk'e "Paşa Paşa devleti kurtarabilirsin!" derken aslında"İNGİLİZLERİN DEDİKLERİNİ YAPARSAN, MONDROS'U EKSİKSİZ UYGULARSAN, ONLARI MEMNUN EDERSEN devleti kurtarırsın!" demek istemiştir. Bunu, sonraki gelişmeler doğrulamıştır. Ayrıca Vahdettin, daha sonra yazdığı "Beyannamesinde", "Atatürk'ü Samsun'a ben göndermedim, hükümetin kararına uydum." demiştir.
2. Vahdettin öyle bir İngilizcidir ki, İzmir'i İngilizlerin işgal edeceklerini sanarak Nisan 1919'da bir Heyeti Nasiha (Nasihat Heyeti) oluşturup Ege bölgesine göndermiş, bu heyetle halkı işgale hazırlamış, dahası İzmir'de direnişi örgütleyen Nurettin Paşa'yı görevden alıp İngilizci İzzet Paşa'yı İzmir'e atamıştır. Amacı İngilizler İzmir'e çıkınca herhangi bir direniş gerçekleşmemesidir. Böylece İngilizlere yaranacağını sanmıştır. Ancak İzmir'e Yunanlılar çıkmıştır bilindiği gibi. Dahası İzmir'in Yunanlılarca işgal edileceğini bir gün önceden öğrenmesine karşın İngilizlerin tepkisinden çekinerek işgale seyirci kalmış, hatta bir gün önceden İzmir'deki asker sivil yetkililere gönderdiği emirle "İşgale karşı direnilmemesini" istemiştir.
3. Rauf Orbay, Mütareke döneminde Vahdettin'in huzuruna çıkıp "milletin düşmana karşı direnişten yana olduğunu" söylemesi üzerine Vahdettin yarı kapalı gözlerini hafif aralayarak şöyle demiştir: "BİR MİLLET VAR KOYUN SÜRÜSÜ, ONA BİR ÇOBAN LAZIM O DA BENİM!"



4. Atatürk, Anadolu'ya geçip Vahdettin'in kendisine verdiği görevin (9 Ordu Müfettişliği: Orduları dağıtma, silahları toplama, asayişi sağlama) tam tersine Kurtuluş Savaşı'nı başlatır başlatmaz Vahdettin Atatürk'ü İstanbul'a geri çağırmış, Atatürk gelmeyince onu görevden almış (Bu yüzden Atatürk askerlikten istifa edip sine-i millete dönmüştür).
5. Vahdettin, Anadolu'daki asker, sivil yöneticilere Atatürk'ün tutuklanması talimatını verenlere ses çıkarmamıştır.
6. Vahdettin Kurtuluş Savaşı sırasında ülkenin bütün yönetimini fiili olarak İngilizlere bırakmıştır, İngilizlerin işini kolaylaştırmıştır, İngilizlerle yaptığı gizli görüşmelerde Atatürk'e hakaretler ederek Atatürk'ün ortadan kaldırılmasını istemiştir.
7. Vahdettin, Türkiye'nin yönetimini 15 yılığına İngilizlere bırakan bir anlaşma imzalatmıştır.
8. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı yazışmalarını çaldırıp İngilizlere teslim etmiştir.
9. Vahdettin, İngilizlerin isteği doğrultusunda Atatürk'ü TBMM içinde yapılacak bir darbeyle devirmek için Kazım Karabekir, Rauf Orbay gibi Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarıyla temas kurup, onları Atatürk'e karşı kışkırtmıştır. Bu kışkırtma kısmen sonuç vermiştir.
10. Vahdettin, Büyük Taarruz'dan bir hafta önce bile İngilizlerle görüşerek Anadolu'daki milli harekete karşı, Atatürk'e karşı İngilizlerin desteğini istemiş, İngilizleri milliyetçilere saldırtmaya çalışmıştır.
11. Vahdettin, İngiliz kuklası hain Damat Ferit'i beş defa sadrazam yapmıştır.
12. Vahdettin, Saltanat Şurası kurup, Türkiye'yi parçalayan SEVR ANTLAŞMASI'nı imzalatmayı kabul etmiş, (Bu şurada vahdettin dahil bütün Osmanlı yöneticileri Sevr'e "evet" demiş, bir tek Topçu Feriki Ali Rıza Paşa "hayır" demiştir.) kurduğu bir heyete, Anadolu'da Türklere sadece iç Anadolu'da birkaç ilde yaşama hakkı tanıyan Anadolu'yu Kürdistan, Ermenistan, İyonya bölgesi diye parçalara bölen, kapitülasyonları ağırlaştıran İDAM FERMANI Sevr Antlaşması'nı imzalatmıştır
13. Vahdettin, Anadolu'da Haçlı emperyalizmine karşı mücadele eden Kuvayı Milliye'ye karşı Haçlı emperyalizmine destek olmak için paralı KUVAYI İNZİBATİYE (HALİFELİK ORDUSU)'nu kurup Anadolu'ya göndermiştir.
14. Vahdettin, hain Damat Ferit Hükümeti ile birlikte Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını "dinsiz-zındık" ilan eden fetvanın yayınlanmasına ses çıkarmamıştır.
15. Vahdettin, Atatürk'ün idam fermanını ımzalamıştır.
16. Vahdettin, Atatürk'ün rütbelerini-nişanlarını söktürmüştür.
17. Vahdettin,  Damat Ferit'le birlikte Anadolu halkını kışkırtıp Anadolu'da "İÇ SAVAŞ" başlatmıştır.(isyanlar vs.), Anzavur'u paşa yapıp milliyetçilere saldırtmıştır.
18. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra "Hicret ediyorum" diyerek HALİFELİK sıfatıya İngilizlere sığınarak kaçmıştır. Böylece Vahdettin İngilizlerin Halifeliği kullanmalarına olanak yaratmıştır.İngilizler Vahdettin'i kendi kontrolleri altında "kukla" bir halife haline getirip, sömürgeleri Hindistan'daki Müslümanların isyanını önlemeyi düşünmüşlerdir. Ancak Atatürk, kaçak Halife Vahdettin'in "halifelik" yetkilerini alıp Abdülmecit Efendi'ye verince sıradanlaşan Vahdettin'in artık İngilizler için hiçbir anlamı kalmamıştır. İngilizler Vahdetin'i yine de bazı İslam ülkelerinde gezdirip Müslümanların Vahdettin hakkındaki görüşlerini öğrenmek istemişler, ancak Müslümanların Vahdettin'i hiç önemsemedikleri, hatta tanımadıkları, tanıyanların da "nefret ettiğini" görmüşlerdir. Bunun üzerine artık Vahdettin'i kullanamayacaklarını anlayan İngilizler amiyane tabirle Vahdettin'e tekmeyi yapıştırmışlardır. Böylece Vahdettin'in sefalet yılları başlamıştır. İlahi dalet mi desek!
19. Vahdettin'in kaçarken hazineyi soymamasının nedenleri ise şunlardır: Birincisi zaten yurtdışında kendisine fazlasıyla yetecek kadar birikmiş parası ve maaşları vardır. İkincisi, İstanbul 1922 Ekim'inin başında Ankara Hükümeti temsilcisi Refet Paşa tarafından İngilizlerden teslim alınmış, İstanbul kurtarılmış ve Ankara Hükümeti'nin kontrolüne geçmiştir. Topkapı Sarayı'nın, Yıldız Sarayı'nın, Dolmabahçe Sarayı'nın önünde ve hazine de artık Atatürk'ün askerleri nöbet tutmaktadır. Yani Vahdettin istese de hazineyi, sarayı soyacak durumda değildir. Üçüncüsü de Vahdettin, İngilizlere sığınırken yaptığı pazarlık gereği, "Ben size HALİFELİK sıtafımla sığınacağım, sizin kotrolünüzde bir halife olacağım" diye sığınmıştır. Bunun karşılığında İngilizlerin kendisini krallar gibi yaşatacağını, paraya pula ihtiyacı olmayacağını düşünmüştür. Ayrıca 1924'te ABD Başkanı'na yazdığı mektuptan anladığımıza göre Vahdettin "geçici olarak ülkeyi terk ettiğini" düşünmüş, bir gün İngilizlerin ve ABD'nin desteğiyle Atatürk'ü aşağı indirip yeniden Türkiye'de Halife olacağı hayaline kapılmıştır. Bu nedenle bir gün geri döneceğine göre malı mülkü yanında götürmeyi düşünmemiştir. Ayrıca hazineyi soymaması veya soyamaması "hırsız" olmadığını gösterir, biz de zaten Vahdettin'e "hırsızdır" demiyoruz, "haindir" diyoruz. Her hainin aynı zamanda "hırsız" olacağı şeklinde bir kural da yoktur! Vahdettin'in yurt dışında sefalet içinde ölmesinin nedeni de "parasızlık" değil, lüks yaşama orada da devam etmek istemesi ve özellikle bazı akrabalarının (Örneğin meşhur Zeki) ölçüsüz harcamalarıdır. Hazıra dağ dayanmaz, gün gelmiş beş parasız kalmıştır!
20. Vahdettin Türkiye dışında "firari" olduğu zamanlarda sürekli Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk düşmanlarıyla temas kurarak Atatürk'e ve Türkiye'ye yönelik haince planlar içinde olmuştur.
21. Vahdettin 1924'te ABD Başkanı'na yazdığı mektupta Atatürk'e ve Atatürk'ün peşine takılan Türk milletine ağır hakaretler etmiştir, ABD Başkanı'ndan, Türkiye'de yeniden tahta geçmesi için kendisine yardım etmesini istemiştir. Halifeliğin kaldırılmasının emperyalist ülkeler için hiç de iyi olmayacağını belirterek kendisinin yeniden halife olmasına yardım edilmesini istemiştir. Yani hainliğine yurt dışında da devam etmiştir.
Özetle VAHDETTİN HAİNİN DİBİDİR.
Vahdettin'in bu ihanetleri nedeniyle TBMM daha 1920 yılında yaptığı bir gizli oturumda Vahdettin'e "HAİN" damgasını yapıştırmıştır. Vahdettin'e çok sonraları Kemalistler "hain" dememiş, daha 1920'de TBMM "HAİN" demiştir. Zabıt Cerdeleri incelenecek olursa bu gerçek görülecektir. Atatürk de 1920'de TBMM'de gizli oturumlarındaki konuşmalarında "HAİN VAHDETTİN" ifadesini kullanmış, 1927'de kaleme aldığı NUTUK'ta ise Vahdettin'e hem "HAİN" hem de "SOYSUZLAŞMIŞ YARATIK" demiştir.
Vahdettin'e hiç kimse "hain" demese bile tarih "hain" demiştir. Hainden kahraman olmaz, olsa olsa "çakma kahraman" olur.
ABD'nin BOP'una uygun olarak tarihi yeniden yazanların hainleri kahraman, kahramanları hain yapmasına şaşırmamak gerekir. AKP bu duruma çanak tutmaktadır. Nitekim AKP döneminde İskilipli Atıf gibi, Şeyh Sait gibi, Seyit Rıza gibi başka hainler de "kahraman"  ilan edilmiştir. Anlayacağınız AKP sayesinde çok sayıda "çakma kahramanımız" oldu!
MERAKLISINA NOT: Biraz daha ayrıntı için işte VAHDETTİN'İN İHANET DOSYASI (Buraya tıklayınız) Ayrıca bu yazıdaki bütün iddiaların kaynaklarına/belgelerine benim CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI, 1. CİLT adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.


Sinan MEYDAN- 20 Mayıs 2013

Resmi Tarihi Yerle Bir Eden Haber!

MURAT BARDAKÇI 19 MAYIS 1919 BELGESİ YAYINLADI


Belgenin orijinali

Murat Bardakçı, Atatürk'ün Padişah Vahdettin tarafından Samsun'a gönderilmesiyle ilgili belgeyi ilk kez yayınladı.

Yazar Murat Bardakçı köşe yazısında, Atatürk'ün 19 mayıs 1919'da Samsun'a çıkışında rol oynayan belgeyi ilk kez paylaştı.

İşte Bardakçı'nın yazısı ve o belge...

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun yolculuğu ile ilgili olarak ders kitaplarımızda birkaç sene öncesine kadar, çoğu gerçekle alâkası olmayan yanlış bilgiler yer alırdı.
Hatalı bilgilerden bazıları yolculuğun “gizli” ve “tehlikelerle dolu” olduğu, Paşa ile arkadaşlarını Samsun'a götüren “Bandırma” adındaki köhne vapurun pusulasının bile bulunmadığı, Karadeniz'de cirit atan İngiliz savaş gemilerine görünmemek için geceleri geminin ışıklarını yakmadıkları ve teknenin kıyıya yakın seyrettiği şeklindeydi.

PADİŞAH HERŞEYİ BİLİYORDU

Halbuki, yolculuk öyle olmamıştı... Gizli falan değildi, bir “devlet operasyonu” şeklinde hazırlanmış, zamanın padişahı Sultan Vahideddin ile sadrazamı Damad Ferid Paşa her aşamada her şeyden haberdar edilmişlerdi. Resmi yazışmalar gizli değil açık yapılmış ve devletin elindeki en rahat gemilerden olan Bandırma da bu yolculuğa tahsis edilmişti. Hatta, Mustafa Kemal'in Samsun yolculuğunun resmi maksadı olan 9. Ordu Müfettişliği'ne tayini hakkında Sultan Vahideddin ile Sadrazam Damad Ferid ve Harbiye Nâzırı yani Savaş Bakanı Şakir Paşalar'ın imzalarını taşıyan emir de 5 Mayıs 1919'da o devrin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayî'de yayınlanmıştı.

1998'DEN SONRA DERS KİTAPLARINDA DÜZELTİLDİ

Bütün bunlar, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun dosyasındaki belgelerde ayrıntıları ile yazılı idi ve Samsun evrakı, yani Paşa'nın Samsun yolculuğu ile alâkalı bütün belgeler 1919'da İstiklâl Savaşı'nın kahramanlarından Kâzım Karabekir Paşa'ya intikal etmiş, daha sonra Paşa'nın ailesi tarafından muhafaza edilmişti. Daha önceleri sadece birkaçı yayınlanmış olan belgelerin tamamının kopyalarını Paşa'nın damadı rahmetli Prof. Faruk Özerengin'den 1990'ların başında almış ve hepsine 1998 Kasım'ında çıkarttığım “Şahbaba”da yer vermiştim. Samsun yolculuğu hakkındaki yanlış bilgiler bu yayından sonra doğru hâle gelmiş ve ders kitaplarında da değişiklikler yapılmıştı.

Bugün, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışının 96. yıl dönümü münasebeti ile, daha önce yayınlamadığım bir belgeye yer veriyorum: Paşa'nın 9. Ordu Müfettişliği'ne tayini hakkında Sultan Vahideddin'in yukarıda sözünü ettiğim emrinin yayınlandığı o zamanın resmi gazetesine...

RESMİ GAZETE'DE YERALDI

Mustafa Kemal Paşa'nın tayin emri Hicrî 4 Şaban 1337 ve Rumî 5 Mayıs 1335, yani Milâdi 5 Mayıs 1919 tarihli ve 3540 sayılı “Takvim-i Vekayî”nin ilk sayfasında ilk karar olarak yer alıyor ve emirde şöyle deniyor:

“Mülga (lâğvedilmiş, kaldırılmış olan) Yıldırım Grubu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Kıtâatı (kıt'aları) Müfettişliği'ne tâyin edilmiştir. İşbu irâde-i seniyyenin (padişah emrinin) icrâsına Harbiye Nâzırı (Savaş Bakanı) memurdur. 29 Receb 1337, 30 Nisan 1335 (30 Nisan 1919). Mehmed Vahideddin (üstte). Harbiye Nâzırı Şakir, Sadrazam Damad Ferid”.



ATATÜRK DÜŞMANLARINA ZEHİR ZEMBEREK BİR YORUM GELECEK