17 Eylül 2017 Pazar

Cübbeli rüya görmüş

Cübbeli Ahmet Hoca bir rüya görmüş ve Türkiye'nin Barzani'ye savaş ilan edeceğini iddia etmiş.

Bu iddia doğru değil.

Maddi açıdan;
hükümet bunu zaten açıkladı. Başbakan "karşımızda bir devlet yokki kime savaş ilan edelim"dedi. Ve diğer yetkililer de Barzaniye 'dostça' telkinlerde bulundular.

 Ankara Antlaşmasından kaynaklanan haklarımızın gündeme getirilmesi mümkündü.
Ancak antlaşma 25 Eylül'de ilk defa çiğnenmeyecek. İkinci defa ihlal edilmiş olacak.

Birinci defa ihlali ise ABD tarafından Irak'ın işgali ile 36. paralel üzerinde fiili bir Kuzey Irak bölgesinin oluşturularak Barzani'ye Irak içinde özerk bir statü verildiğinde yapılmıştı.

Ankara Antlaşması gündeme getirilmediği gibi,yıllarca Barzani'nin devlet ilan edecek kadar palazlanmasına yardım edildi.

22 Eylül'de MGK toplantısı yapılacak ve bugün Erdoğan ABD'de.

Bu konu da konuşulacak.

ABD diliyle "karşıyız" diyecek, eliyle desteğe devam edecek.

ABD'nin üst düzey bürokratları bölge komutanları geçen hafta Barzani'ye gitmediler mi? Oradaydılar.

Yani ABD gezisinden bir şey çıkmaz.

Biz şunu yapabiliriz.

Haburu kapatabiliriz.
Uçuşları durdurabiliriz.
Ticareti kesebiliriz.
Başika'daki birliğimizi çekebiliriz.

Ama Ankara Antlaşmasından kaynaklanan haklarımız için Musul ve Kerkük'e girmeyiz.

Maddi durum bu.

Manevi olarak ise Cübbelinin rüyası hadis yorumlarına uygun değildir.
Zaten (eğer doğruysa Cübbelinin sosyal medyaya düşen mankenli otel odaları) Cübbelinin manevi rüya görmesi de zordur.

Olacak olan şudur, (en doğrusunu Allah cc bilir.)

TSK görev kuvveti Fırat Kalkanı operasyonunu yaptı.

Bu operasyon ABD, Rusya ve İran'ın bilgisi ve siyasi desteği ile gerçekleşti.
Yani onlara rağmen yapılmadı.

Ayrıca Pkk/PYD'ye karşı değil IŞID'e karşı yapıldı.

Cerablus'dan El Bab'a kadar gidildi.

Şimdiki operasyon ise yine aynı şartlarla ve aynı koşullarda İdlip'e yapılacak.

Yine pkk/pyd'ye karşı değil IŞID,El Nusra gibi muhalif terör örgütlerine karşı olacak.

IŞID'e karşı operasyon yaparsak hem ABD hem Rusya destek veriyor.

PKK'ya operasyon yaparsak ABD karşı çıkıyor.
Esad'a karşı muhaliflere destek vermemize Rusya karşı çıkıyor.

Şimdi buraya dikkat!

Türkiye'nin başını belaya sokacak olan şey;

Suriye'de IŞID'den aldığımız/alacağımız yerlerin sonunda kime verileceğidir. Ya da verilecek mi?

ABD,PKK'ya bırakmamızı isteyecek.
Rusya ise Suriye Ordusuna verilmesine ısrar edecek.

Suriye, yapılacak olan operasyona bu nedenle karşı değil.

Türkiye ne yapmalı?

Esad'a;
"Pkk/Pyd kontrolündeki Afrin ve Münbiç'i Suriye Ordusu alırsa Suriye'de kontrolümüz altında bulunan yerleri Suriye Ordusuna veririz ve pkk/pyd ile yapacağınız mücadelede Afrinden Hasekeye kadar olan bölgede biz de size destek veririz. Yok eğer bu mücadeleyi yapamazsanız sonuçlarına da katlanırsınız"denmelidir .

Suriye'de ABD ile anlaşmak mümkün değil.
Rusya, İran ve Suriye ile de ancak bu şekilde anlaşılabilir.

Buna karşı ABD de Esad'ı öldürür ve ortalık yine karışır. Onu da yazmış olalım.

KARKISA SAVAŞI BAŞLIYOR

Karkısa Savaşı başlamak üzere.

Önümüzdeki hafta Kerkük'de iç çatışma çıkacak.

Kerkük Valisi PKK'lı ve Barzani'nin adamı. Irak bu valiyi görevden aldı ama "Bırakmam" diyor.

Valiye destek için kente pkk'lılar gitti.

Önümüzdeki hafta Kerkük'de bulunan Barzani'ci, pkk'lı güçler ile karşıtları arasında çatışma çıkacak.

Haşdi Şabi güçleri Kerkük halkına yardıma giderken Peşmerge, pkk/pyd de ilave güçler gönderecekler.

Kerkük'teki çatışma Irak Ordusu ile Barzani/pkk/pyd arasında savaşa dönüşecek.

ABD, Haşdi Şabi'ye karşı pkk unsurlarına hava desteği verirken Rusya  ve İran da pkk/pyd ve kdp ve kyp güçlerini havadan vuracak.

25 Eylül'e kadar Kerkük'teki çatışma yayılmazsa Musul ve Kerkük haricinde (Erbil, Süleymaniye vb) referandum yapılacak. Yayılırsa yapılamayacak.

Karkısa Savaşı Kerkük'de başlayacak ve Deyri Zor bölgesinden Erbil'e kadar olan bölgeye yayılacak.


27 Nisan 2017 Perşembe

ABD VE BATININ TÜRKİYE'YE KURDUĞU TUZAK

ABD VE BATININ TÜRKİYE'YE KURDUĞU TUZAK

Rusya, Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki PKK/PYD terör yuvalarına yaptığı hava operasyonlarına karşı çıkıyor.

Sebebini de açıkça söylüyor.
"Suriye'de operasyon yapılacaksa Esad'dan, Irak'da operasyon yapılacaksa İbadi'den izin alınmalı. Onlara rağmen operasyon yapılmamalı çünkü Suriye ve Irak ve iki ülkenin yönetimleri BM' e göre meşrudur" diyor.

Biz Esad ve İbadi'ye rağmen operasyon yapıyoruz ama yanımızda kim var?
Sadece Barzani. Çünkü Barzani PKK'nın Sincar'dan çıkmasını ve o bölgenin kendisine kalmasını istiyor.
Kürtlerin lideri olmak uğruna perde arkasında saklanarak PKK'ya açıkça kendisi vuramıyor.Biz vurunca da seviniyor.

Peki ABD?
Onlar zaten PYD ile birlikte savaşıyorlar.
Esad, İbadi hatta Tahran düşman.
Rusya ve ABD de düşman. Avrupa malum.

Bakınız ABD bile Suriye'de tek başına değil. Koalisyon güçleri diye 15 ülkeyi yanına aldı.
Rusya bile yalnız değil. Yanında Çin, İran, Irak ve Suriye var.

Abdülhamit aşağı, Abdülhamit yukarı diyoruz ya...
O Abdülhamit yanına İngiltere'yi almadan Rusya'ya; Rusya'yı almadan İngiltere'ye rest çekmezdi.




AKP yanlış yolda. Ülke yalnızlaşıyor. Esad'dan bile yalnız kalacağız bu politikalar ile.
PKK/PYD, Irak ve Suriye'de yuvalanmış ise yapmamız gereken tek şey Suriye ve Irak yönetimleri ile irtibat kurarak onlara Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü garanti ederek sadece teröre karşı birlikte mücadele teklifi ile hem PKK'yı hem de PYD'yi imha edebiliriz. ABD de engel olamaz.
Rusya da zaten o zaman destek verir.

ABD'nin AKP'ye oynadığı oyun AKP'yi BAAS PARTİSİ gibi yapmak ve Türkiye'yi terörist devletler listesine almaktır.
AKP bu oyuna gelmemeli ve bedelini Atatürk'ün bizlere emanet ettiği bu cennet vatan ödememelidir.

Amiral Soner Polat'ın Suriye ve Irak politikası doğrudur.AKP derhal uygulamaya geçmelidir.

Referandumu da AKP bizzat kendisi reddetmeli ve
"Yüzde 92 ile kabul edilmiş bir anayasayı yüzde 51 ile değiştirmek istemiyoruz" gerekçesiyle sıyrılmalıdır.

Mühürsüz oylar da bahane edilip yargı yoluyla iptal ettirilebilir.
Bu referandumun ABD ve batının AKP nezdinde Türkiye'yi yalnızlaştırarak dünyayı bize düşman etme tuzağı olduğunu unutmamalıyız.
Yoksa bedelini Suriye'den daha beter duruma düşerek hep birlikte öderiz ALLAH KORUSUN.cc


23 Nisan 2017 Pazar

MİRAÇ GECESİNİN SIRRI

Müslümanlar bugün iki bayramı birden kutluyor.

Tüm Müslümanların Miraç Kandili kutlu olsun.

Tüm çocukların Çocuk Bayramı kutlu olsun.

Tüm milletimizin Ulusal Egemenlik Bayramı kutlu olsun.



Miraç gecesini bir de bizden okuyunuz.


Hz.Peygamer SAS Efendimiz hicretten önce Mekke'de iken bir gece Cebrail AS gelir.
Hz.Peygamber SAS Efendimizi Burak atına bindirir ve yükselirler.

Öyle yükselirler ki ta Arşı Ala'ya çıkarlar. Ve Cebrail AS, Hz.Peygamber SAS Efendimize:

"Ya Resulullah bundan öteye gitmeye benim yetkim yoktur.Yalnız devam edeceksin." der

Zira o kat Allah'ın CC katıdır.

Kuran'da Hz.Peygamber SAS Efendimizin Allah'a CC bir yay kadar yaklaştığı ifade edilir.

İşte bu ayeti çarpıtarak sapıtan tarikatlar da vardır. Oysa Allah CC o kadar büyüktür ki O cc her yerdedir. Herkes O'na ne kadar mesafede olursa olsun O cc herkese ve herşeye çok yakındır. Bir yay mesafesinden daha yakındır ki o yüzden insana şah damarından daha yakın olduğu ifade edilmiştir.

Yazımızın konusu ise sitemizin amacı olan gaybi hadislerdir.

İşte bu gaybi hadislerin çoğu Miraç Gecesi ile yakından ilgilidir.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz pek çok gaybi hadisi Miraç Gecesinden sonra ashabına bildirmiştir.

Miraç gecesinin sırrı ise şudur:

Hz.Peygamber SAS Efendimiz Miraca yükseldiğinde zamanın dışına çıkmıştır. Çünkü Allah CC zamandan ve mekandan münezzehtir. Allah'ın katına çıkan da zamandan münezzeh olur. Tabi o an için.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz zamanın dışına çıkınca ta kıyamete kadar olacak olan olayların pek çoğunu görmüş ve en önemlilerini ya da sahabenin o devirde kolaylıkla anlayabileceği kadarını gaybi hadisler olarak bildirmiştir.

"Andolsun ki ben cehennemi gördüm de oradakilerin çoğu kadınlardı" hadisi de böyle bir hadistir.

Oysa Kuran'a göre hem cennet hem de cehennem insanlar ve cinler açısından hesap gününe kadar boştur. 

Kuran'a göre birinci Sur'a İsrafil AS tarafından üfürülecek ve kıyamet kopacak. Sonra ikinci Sur'a üfürülecek ve yeniden diriliş olacak.

Yani insanlar dünyaya gelmeden önce ruhları Alemi Ervah'da bekler. Beden yoktur.
Ana rahminde beden gelişince ruh gelir bedene girer. Sonra hastanede doğunca insan ruh ve beden olarak dünyaya gelmiş olur.

Küçük kıyamet yani insanın ölümü ile beden mezarda toprak olurken ruh da Alemi Berzah'a gider ve KIYAMETİN kopmasını bekler.

Kıyamet koptuktan ve tüm canlılar öldükten sonra (Süresini sadece Allah cc bilir.) ikinci sura üfürülecek ve mezarlardan o bedenler tıpkı bir bitki gibi büyüyüp çıkacaklar.

Burada alimler ikiye ayrılmaktadır. 33 yaşındaki bedenine büyüyünceye kadar beklenecek diyenler ve dünyadaki ömrüne kadar büyüyecekler diyenler olmak üzere.

Dünyadaki ömrüne kadar büyüyecek diyenler sonra tekrar ölecekler ve tekrar 33 yaşına kadarki bedenlerine kavuşuncaya kadar bekleyecekler diyorlar.Delilleri ise Kuran'da iki defa öldürüp iki defa dirilten Allah CC ayetinin bulunmasıdır. En doğrusunu Allah CC bilir.

Konumuza dönersek...

İşte ikinci dirilişten sonra hesap günü toplanılacak. Ve hesaplar görülecek. tartısı ağır gelenler cennete hafif kalanlar ise cehenneme gidecekler. Yani o zamana kadar ne cennete ne de cehenneme giden insan ya da cin olmayacak.

O halde Hz.Peygamber SAS Efendimiz cehennemdekileri ve cennettekileri Miraç Gecesi nasıl gördü? Zamanın dışına çıktığı için gördü. Allah CC gördürdü.

Cehennemdekilerin çoğunluğunun kadınlar olduğunu Hz Peygamber SAS Efendimiz Miraç Gecesi zamanın dışına çıkarak gördü.Çünkü henüz hiç bir kadın hiç bir erkek cehenneme gitmemiştir.Cennete de gitmemiştir. Kuran böyle diyor.

Bir başka hadiste Hz.Peygamber Efendimiz SAS:

"Bizler cennet ehlinin efendileriyiz. Ben, Hamza, Ali, Hasan, Hüseyin ve MEHDİ" buyuruyor.
Ve cennetle müjdelenen sahabeler de bu şekilde müjdeleniyor.

VE OLAYLAR

Hz.Peygamber SAS Efendimiz yaşadığı asırdan kıyamete kadar ki olaylar içinde en önemli belki de en dehşetli gördüğü olay ise MELHAMEİ KÜBRA.

Yani Amik Ovasında olacak olan kıyamet savaşı. 

Bu savaşı ashabına çok detaylı anlaşmış ki alemlere rahmet SAS'ın demek ki pek çok olaydan daha fazla dikkatini çekmiş.

Beni Asfar kuzeyden Amik Ovasına inecek. Melikenin ordusu denizden Amik Ovasına çıkacak buyurmuş.

Amik Ovası savaşı ile sitemizde pek çok yazı bulunmaktadır.Burada detaya girmeyeceğiz.

Değerli takipçilerimiz şu an ahir zaman olaylarının Hz.Mehdi AS'ın zuhurundan önceki fitne dönemindeyiz. Bir fitne bitmeden diğeri başlar aşamasındayız. Bu fitneler Süfyan'ı çıkaracak fitnelerdir. Süfyan çıkınca da Hz.Mehdi AS çıkacaktır İnşallah.

Süfyan henüz çıkmamıştır. Eli kulağındadır. Şu anda Süfyan hayattadır. Kim olduğunu bilmiyoruz.
Bilseydik buradan çekinmeden yazardık.

Hz.Mehdi AS da henüz çıkmadı ancak hayattadır inşallah.O nedenle Hz.Mehdi AS'ı tanıtıcı ifşa edici bildiklerimizi bir süre paylaşmayacağız. Ama zuhur edince İnşallahu Allahu Ekber "Çıktı, şu kişiye tabi olalım diyeceğiz." İnşallah.

Nisan ayı çıkmak üzeredir. Eğer bu ayda Süfyan çıkmazsa bu yıl da çıkmayacak demektir.O zaman Mehdi de çıkmaz.

Kaldı ki Süfyan da Mehdi de 3.Dünya Savaşı sırasında çıkacaktır.

3.Dünya Savaşı da Rumun azatlısı ABD ile Arapın azatlısı İran arasında çıkacaktır. Sebep Suriye ve Irak'daki örtülü ABD-İran savaşı olacaktır.

Hadis yorumlarındaki "melikenin ordusu" ABD ordusudur. Başında melike olacağı tahmini ile Hillary Clinton'un ABD başkanı olacağını sanmıştık.Yanılmışız. Ama Trump da gidici olabilir.Ve yardımcılarından bir melike başa geçebilir bu aylarda.Böyle biri var.

Yine Miraç Gecesi hadislerinden biri daha var ki pek çok alim inkar yoluna yoluna gitmektedir.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in "Ümmetimin ihtilafında 'hayır' vardır" hadisi.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz bu hadisini ümmet mezheplere, tarikatlara ayrılsın.Birbirinin dinini inkar etsin ayrı ayrı camiler yapsın ve herkes kendi camisine gitsin diye söylememiştir.

Melhamei Kübra'da Müslümanlar birlik olup savaşa tek tarafta girerlerse başlarlarsa o devirde kafirler de birlik olurlar ve dünyada tek bir müslümanı sağ bırakmazlar hepsini de öldürürler manasında söylemiştir Allahu Alem.

Bakınız Yahudinin şu dönemlerde oynadığı en büyük fitne de budur. Yahudi tüm Müslümanlar tek cephe olsun, tüm kafirler de tek cephe olsun ve "Medeniyetler Çatışması"  adı altında hepsini de öldürelim istiyorlar. Kitaptır bu proje.

Bu hadis ile ilgili başka hadisler de vardır.

Allah CC Müslümanların üzerinde iki büyük kafirin ikisinin birden kılıcını kaldırtmaz. 2.Dünya Savaşında kafirler bir olsalardı dünyada Müslüman bırakmazlardı.

3.Dünya Savaşı'na da Müslümanlar bölünerek girmeli ve Türkiye ve Arap ülkeleri ABD'nin yanında yer alırken İran,Suriye ve Irak gibi ülkeler Rusya'nın yer almalıdır. Kafirin birisi bitmeden birleşme olmamalıdır.Hadis bunu işaret eder.

Yine bir hadisde Hz.Peygamber SAS Efendimiz ahir zamanı anlatırken müslümanların nicelik bakımından (yani sayıca) çok olacaklarını ancak nitelik bakımından (yani silah ve donanım) yetersiz olacaklarını bildirmiştir.

Bugün kafirler bir olsa yüz bin nükleer füze ile ne yapmazlar ki?

Efendim "Allah CC bizi korur."

Bu hurafedir kardeşim. İstanbul'u alan fatih dünyanın en güçlü ordusunu kurduğu için İstanbul'u almıştır. Ve o kutlu hadise mazhar olmuştur. Yoksa İstanbul dua ile alınsaydı Fatih'den önce Eba Eyyüp El Ensari Hz.leri alırdı.

Kuran'a göre Müslümanlar dünyanın en güçlü ordusuna sahip olmak zorundadır.Bu farzdır.

"Allah CC bizi korur" demek Kuran'a aykırıdır. Allah Cc Kuran'a göre yan gelip yatanlara değil Rahman isminin rahmetiyle durmadan çalışanlara yardım eder.

Biraz önce Facebook'da bir video izledim.

1936 yılı bayram töreni. Atatürk resmi geçit izliyor.

Cumhuriyetin kuruluşundan sadece 13 yıl sonrası. Videoda resmi geçitte tanklar, savaş uçakları, toplar ve disiplinli bir ordu var. Bundan iki önceki yazımzıda zaman bulamadığımız için yazamamıştık. 1937 yılında Atatürk 3 yıl içinde TSK'nin tüm savaş uçaklarının, tüm tanklarının, tüm toplarının, tüm savaş gemilerinin tamamen Türk Malı olacağını müjdelemiş.Ve o yıl ilk yerli denizaltımızı denize indirmiştir. (Sonrakiler ne yaptı? Ordumuzu ABD'nin insafına terk etti. ABD bize Milli Savunma Sanayimizi kurdurmadı.Atatürk'ün kurduğunu da yok ettirdi.) 

Oysa biz sadece 13 yıl önce Kurtuluş Savaşı'nı tank yerine at arabalarıyla, savaş uçakları yerine atlarla, toplar yerine taş, değnek, kılıçlarla, Alman malı çalar almaz barut tüfenkleriyle yapmıştık değil mi?

On yılda Atatürk Kuran'ın emrettiği Orduyu kuruyor. 
İşte Kuran'ın emrettiği yol bu.

İşte bu yüzden Atatürkçüyüz.

Bugün dünyanın en güçlü devleti ABD, Rusya ve Çin değil de Türkiye, İran ve Mısır olsaydı; İslam Birliği FARZ olurdu ve onu da bizden önce ATATÜRK kurardı.Emin olunuz.


Kardeşler zaman buldukça yazı yazmaya devam edeceğiz. Lütfen paylaşıp herkese ulaştırınız.

Namaz Miraç gecesinde emredildiği için bu gece kaza namazı, tesbih namazı çok sevaptır İnşallah.

Allah CC tüm ümmetimizin Miraç gecesini mübarek kılsın İnşallah. (acil yazdık imlalardan dolayı özür)


19 Nisan 2017 Çarşamba

Sultan Fatih ve Atatürk



Türk tarihinin gelmiş geçmiş tüm devlet adamları içinde Fatih Sultan Mehmet Han'dan sonra İslam dinini en iyi anlayan lider Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'tür.

Tek istisnası vardır o da Hz.Zülkarneyn AS'dır.

İslamı "Benden öğren" diyenlerden değil Kuran'dan öğreniniz. Kuran meali okuyunuz siz de göreceksiniz ki İslamı en güzel Atatürk anlamış.

Yakında paylaşımlara başlayacağım İnşallah. İşlerim azalıyor.

25 Mart 2017 Cumartesi

O KONUŞMANIN TAMAMINI OKUYAN OYUNA GELMEZ

ATATÜRK DÜŞMANLARI BU KONUŞMAYI TÜRKİYE VE DİN DÜŞMANLIĞINA ALET EDİYORLAR. BİZ DE YORUMLARI ARALARA YAZARAK GEREKLİ CEVAPLARI VERİYORUZ. (MAVİ RENKLİLER BİZİM YORUMLARIMIZDIR)


ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN V. DÖNEM
3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları
1 Kasım 1937
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3

KONUŞMANIN HER CÜMLESİ ATASÖZÜ NİTELİĞİNDE VE HALA GELECEK KUŞAKLARA IŞIK TUTACAK KALİTEDE.

Beşinci dönemin üçüncü yasama yılını açıyorum.
Her şeyden önce, sevgili Kamutay arkadaşlarımla, yeni çalışma yılı başlangıcında karşı karşıya bulunmaktan duyduğum derin sevinç ve mutluluğu belirtmeliyim.(Alkışlar) Sizi yüksek saygı ile selamlar, bu çalışma yılınızın da ulus ve ülke için parlak başarılarla bezenmesini dilerim.
Sayın milletvekilleri,
Kıvançla görmekteyiz ki, Cumhuriyet rejimi, yurdumuzda huzur ve sükünün en iyi biçimde yerleşmesini sağlamış bulunuyor. Vatandaşlar ve bu yurtta oturanlar, Cumhuriyet kanunlarının eşit şartları altında kendileri için hazırlanan özgür refah ve mutluluk imkanlarından en iyi bir biçimde yararlanmaktadırlar.

DIŞ VE İÇ DÜŞMANLARCA ÜLKE HALKININ ÜZERİNDE KURULAN BASKILAR, ZULÜMLER ORTADAN KALDIRILMIŞ, VATANDAŞIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ,DÜŞÜNCE, İFADE VE TEŞEBBÜS HÜRRİYETİ SAĞLANMIŞ BULUNUYOR DEMEK İSTİYOR.

Ulusumuzun layık olduğu yüksek uygarlık ve refah düzeyine ulaşmasının engellenmesinin düşünülmesine yer bırakılmadığım ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle mutluyum.(Bravo sesleri, alkışlar)

BİLİM VE TEKNOLOJİDE, MEDENİYET VE SANATTA, GELİR VE REFAH DÜZEYİNDE DÜNYA LİDERİ OLMALIYIZ DİYOR VE BUNU KURTULUŞ SAVAŞININ HEMEN AKABİNDE ONDAN DAHA BÜYÜK BİR SAVAŞ OLARAK İLAN EDİYOR.

Tunceli'de yapılan uygulamaların sonuçları bu gerçeğin belirtileridir.
Modern hükümetçiliğin en belirgin özelliği, halkı gücüne olduğu kadar şefkatine de içtenlikle inandırabilmesidir. Büyük küçük bütün Cumhuriyet memurlarında bu düşünce biçiminin en geniş ölçüde gelişmesine önem vermek, çok yerinde olur.

DEVLET MEMURLARINA TAKTİK VERİYOR.HALKA SADECE DEVLETİN GÜCÜNÜ DEĞİL ŞEFKATİNİ DE GÖSTERİNİZ DİYOR.

Özel idarelerin geçen yılki çalışmaları verimli olmuştur. Ancak özel idareler ve belediyeler, büyük kalkınma savaşımızda hayat ucuzluğunu sağlayacak uygun önlemler almalı ve yetkilerini tam kullanmalıdırlar.
Şehircilik işlerinde de teknik ve planlı kurallar içinde çalışmak gereklidir. Bunun için belediyelerimizin hukuka uygun biçimde aydınlatılmasını ve yol gösterecek bir merkezi teknik büro kurulmasını öneririm.

ÖZEL İDARELER İLE BELEDİYELERİN ÇALIŞMA METODLARINI AÇIKLIYOR.KALKINMA SAVAŞIMIZ CÜMLESİNE DİKKAT!

Kendine inkılabın ve inkılapçılığın çeşitli ve hayati görevler yüklediği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde dikkatle durulacak milli sorunumuzdur.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının bu sorun üzerindeki sistemli çalışmaları, yüksek Kamutayı sevindirecek durumda gelişmektedir.

TÜRK MİLLETİNİN SAĞLIKLI VE SAĞLAM OLMASI MİLLİ HEDEFTİR DİYOR.OSMANLI DÖNEMİNDE ÜLKEDE SADECE ÜÇ HEMŞİRE OLDUĞUNU, DOĞUMLARDAKİ ÖLÜM ORANININ YÜZDE KIRK OLDUĞUNU DA HATIRLAMAK LAZIM.

Aynı bakanlık, kendine verdiğimiz göçmen işlerini de sosyal ve ekonomik politikamıza uygun olarak başarı ile yürütmektedir.
Bakanlığın «Sağlam ve güçlü bir nesil, Türkiye'nin özüdür» prensibini, pek iyi kavrayarak çalışmakta olduğunu belirtmek isterim.
Yüce saylavlar,
Bilindiği gibi, biz yurt güvenliğinin içinde kişilerin güvenliğinin de, ona yaraşacak biçimde olmasını göz önünde tutarız.
Bu güvenlik, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının ve Türk yargıçlarının güvencesi altında, en ileri biçimde varlığını sürdürmektedir.
Kanunlarımızda yaptığımız bazı değişiklikler ve kabul buyurduğunuz Suçüstü Kanunu, bu amaca yardım etmiştir.
Adli yapımızın ve kanun dizimizin üzerinde yapılan incelemelerle, Türkiye'nin dinamik, yaşamına, doğru yoldan hiç şaşmadan uygunlukları her zaman sağlanmalıdır. Bu gerek karşısında, kara ve deniz ticaret kanunlarımızın ekonomik bünyemizdeki gelişmelere daha uygun duruma getirilmesinde zaman geçirilmemesi yerinde olur. Bir de şu nokta üzerinde durmama izin vermenizi rica edeceğim. Güvenlik ve hak işleriyle ilgili yöntem ve kanunlardan kolaylık, ivedilik, açıklık ve kesinlik temel olmalıdır. Bu nedenle, vatandaşların icra daireleri ile olan ilişkilerini kolaylaştırmak amacı ile yapılan çalışmalarının bir an önce kanun haline getirilmesini önermeyi uygun bulurum. Bu belirttiğim ve önerdiğim konuların iyi karşılanacağından eminim. Çünkü her alanda olduğu gibi, adli yöntem ve kanunlar alanında da, Türk Cumhuriyetinin ve onun yüksek, değerli Kamutayının anlayışı, ileri anlayıştır.

YARGININ TAM BAĞIMSIZLIĞININ, ADALETİN ŞEFFAF,DOĞRU VE HIZLI YERİNE GETİRİLMESİNİN SAĞLANMASINI SÖYLÜYOR. BU HEDEFLERE HALA ULAŞAMADIK DEĞİL Mİ?

Şimdi arkadaşlar, ekonomik yaşamımızı gözden geçireceğim. Hemen bildirmek isterim, ben ekonomik yaşam denince, tarım, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün bayındırlık işlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım. Bu nedenle şunu da hatırlatmalıyım ki, bir ulusa bağımsız görünüş ve değerini veren siyasi yaşam çarkında, devlet, fikir ve ekonomik yaşam işleyişleri birbirlerine bağlı ve birbirleri ile ilişkilidir, o kadar ki, bu işleyişler birbirine uyacak aynı düzen içinde çalıştırılmazsa, hükümetin çekici gücü harcanmış olur, ondan beklenen tam verim sağlanamaz. Onun içindir ki, bir ulusun kültür düzeyi üç alanda, devlet, fikir ve ekonomi alanlarındaki çalışma ve başarılı sonuçlarının toplamı ile ölçülür.

TARIM, TİCARET, SANAYİ VE BAYINDIRLIĞIN AYNI ÖNEMDE OLDUĞUNU VE HEP BİRLİKTE DESTEKLENMESİ GEREKTİĞİNİ AÇIKLIYOR.

Sayın milletvekilleri,
Milli ekonominin temeli tarımdır. İşte bu nedenle tarımda kalkınmaya önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır.
Fakat bu önemli isteği uygun bir biçimde amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi çalışmalara dayalı bir tarım politikası belirlemek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimi kurmak gereklidir. Bu politika ve rejimde, önemle yer alabilecek noktaların başlıcaları şunlar olabilir.

KÖYLÜNÜN SEVEREK UYGULAYACAĞI TARIM POLİTİKASI CÜMLESİ NE KADAR MANİDARDIR DEĞİL Mİ? ÇİFTÇİYE RAĞMEN TARIM POLİTİKASI BELİRLENMEZ.

Bir kez, ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır.(Bravo sesleri, alkışlar) Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir nedenle ve hiçbir şekilde bölünemez bir nitelik almasıdır.(Alkışlar) Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğinin, arazinin bulunduğu bölgelerin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlanması gereklidir. Küçük büyük bütün çiftçilerin iş araçları artırılmalı, yenileştirilmeli ve bakım önlemleri zaman geçirilmeden alınmalıdır. Herhalde, en küçük bir çiftçi ailesi, bir çift hayvan sahibi olmalıdır, bunda ideal olan öküz değil, at olmalıdır. Öküz, ancak bazı şartların henüz sağlanamadığı bölgelerde hoş görülebilir. Köylüler için, genellikle pulluğu pratik ve faydalı bulurum. Traktörü büyük çiftçilere öneririm. Köyde ve yakın köylerde, ortaklaşa harman makineleri kullanmak köylülerin vazgeçemeyeceği bir gelenek haline getirilmelidir.

GÖRDÜNÜZ MÜ GERÇEĞİ? KÜÇÜK ÇİFTÇİNİN BİR ÇİFT ÖKÜZÜ BİLE YOK. ESAS ÖNERİSİ TOPRAK REFORMU İLE HER ÇİFTÇİYE TARIM ARAZİSİ VERMEDİR.AYRICA BU TARIM ARAZİSİNİN BÖLÜNMEMESİ GEREKTİĞİ İSE BUGÜN BİLE ÖNEMİNİ KORUMAKTA VE HENÜZ BİR KAÇ YIL ÖNCE TARIM ARAZİLERİNİN BÖLÜNEMEYECEĞİ İLE İLGİLİ YASA ÇIKARILDI.BU PARAGRAF ASLINDA ŞUNU AÇIKLIYOR: TÜRKİYE CUMHURİYETİ SIFIRDAN KURULUYOR.YANİ YOK BİR ŞEY VE İKİ AT İLE SIFIRDAN BAŞLANIYOR.

Ülkeyi iklim, su ve toprak verimi bakımından tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik tarım merkezleri kurulması gereklidir.
Bu gün devlet yönetiminde bulunan çiftliklerdeki ve bunların yönetimi içindeki diğer tarımsal sanayi kuruluşlarındaki bazı kişiler, tarımsal çalışmaların bütün alanlarında her türlü teknik ve modern deneylerini tamamlamış olarak bulunduğu bölgelerde en faydalı tarım usul ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, bakanlık için büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Ancak, gerek var olan gerek bütün ulusal tarım bölgeleri için yeniden kurulacak olan tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli çalışmalarını; şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin, kendi gelirleriyle kendi varlıklarını yönetmek ve gelişmelerini sağlayabilmek için bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurmalarını öneririm.

KÖYLÜNÜN TARIMDA GELİŞMEYİ SAĞLAYABİLMESİ İÇİN DEVLETİN TEKNİK DESTEKLERİNİ ÖNERİYOR.

Bir de, başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı çeşitli ham maddeleri sağlamak ve dış ticaretimizin temelini oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinin üretimini artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve zararlı böcekler ile uğraşmak için gereken teknik ve kanuni bütün önlemler zaman geçirilmeden alınmalıdır.
Orman varlığımızın korunması gereğine ayrıca değinmek isterim. Ancak, bunda önemli olan, koruma kuralları ile, ülkemizin çeşitli ağaç ihtiyaçlarını sürekli olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengeli ve teknik bir biçimde işleterek yararlanma konusunu akıllıca uzlaştırmak zorunluluğu vardır. Buna, Büyük Kamutayın gereken önemi vereceğine şüphe yoktur.

TARIM VE ORMAN POLİTİKASINI NE KADAR DA GÜZEL ANLATIYOR.

Sayın milletvekilleri,
Dış ticarette izleyeceğimiz ana prensip, ticaret dengemizin aktif karakterini korumaktır. Çünkü Türkiye'de ödeme dengesinin en önemli temelini bu oluşturmaktadır.
Son yılların rakamları ve geçen yılın bu güne kadar gösterdiği durum ve yön, izlediğimiz prensibin elde edilmiş olumlu sonuçlarını göstermektedir.
Kota uygulaması, belirgin anlaşma şartlarımızı kabul etmiş ülkeler için tam olarak kaldırılmıştır. Bu ülkelerden piyasanın kayıtsız şartsız ithalat yapabilmesi sağlanmıştır.
Dış ticaret politikamızın özelliği şudur: İç ve dış durumun gereklerini karşılayarak her zaman bu işlemin dönüşüne uymak.
İç ticarete gelince, bunda, en önde gördüğümüz kural, kurumlaştırma ve belirgin ticaret kuruluşları kurma ve akılcı çalışmadır.
Kesin zorunluluk olmadıkça piyasalara karışılmaz; bununla birlikte hiçbir piyasada da başı boş değildir. Sırası gelmişken Cumhuriyetin tüccar düşüncesini de kısaca belirteyim. Tüccar, ulusun emeği ve üretiminin değerlendirilmesi için, eline ve bilgisine güvenilen ve bu güvene yaraşır olması gereken adamdır.(Bravo sesleri, alkışlar) Bu yönden ihracatla ilgili kanun, denetim konusundaki kanun, teşkilatlandırma ile ilgili hükümler, olumlu sonuçlarını vermektedir.
İhracat mallarımız için hükümetin yakın denetimi altında, satış kuruluşlarının kurulması önemlidir. Bunu göz önünde tutan Ekonomi Bakanlığı geçen yıl içinde, Iğdır'da, Ege ve Trakya bölgelerinde çeşitli konularla ilgili satış kooperatifleri kurmuş ve onları faaliyete geçirmiştir. Önümüzdeki yıl içinde, başta fındık olmak üzere, diğer belli başlı ürünlerimizi de ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.

DIŞ TİCARET POLİTİKASI İSE HALA ULAŞAMADIĞIMIZ YA DA SAVSAKLATTIĞIMIZ VEYA SULANDIRDIĞIMIZ POLİKALARA IŞIK TUTUYOR.

BİLİM VE TEKNOLOJİYİ GELİŞTİREBİLMEK İÇİN SATIN ALMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZ İTHALATIN ÖDEMELERİNİN İHRACAT İLE KARŞILANMASI GEREKTİĞİ VE BU İHRACATIN OLMAMASI HALİNDE ÖDEMELER DIŞ DENGESİNİN ÇÖKECEĞİ İKAZINDA BULUNUYOR.KOTA DİYOR.DENGE DİYOR.ÇİKİTA MUZ GETİRİN DEMEMİŞ.GERÇEK ŞU Kİ ATATÜRK'ÜN DIŞ TİCARET POLİTİKASINI ŞU AN BÖLGEMİZDE İRAN BİZDEN DAHA İYİ UYGULUYOR.(AMBARGO HARİÇ.)

Sayın arkadaşlar,
Endüstrileşmek, en büyük milli davalarınız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ham maddeleri ülkemizde bulunan büyük küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz.(Alkışlar) En başta vatan savunması olmak üzere, ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve zengin Türkiye idealine ulaşabilmek için bu bir zorunluluktur.AÇIKLAMAYA GEREK VAR MI?
Bu düşünce ile, beş yıllık ilk sanayi planından geri kalan ve bütün hazırlıkları bitirilmiş olan birkaç fabrikayı da ivedi olarak gerçekleştirmek ve yeni plan için hazırlanmak gerekir.
Endüstrileşme karar ve hareketimize paralel olarak, bu günkü kanunlarımız da, üzerinde düşünülecek ve bazı değişiklikler eklenecek yeni hükümler gerektirmektedir. Bunların başlıcalarını şöyle özetleyebiliriz:
Sermayesinin tamamı veya büyük kısmı devletin olan ticari sınai kurumların mali kontrol şeklinin, bu kurumların yapılarına ve kendilerinden istediğimiz ve isteyeceğimiz ticari usul ve düşünce biçimine, çalışma düzenine ivedi olarak uydurulması yararlı olur. Bu gibi kurumların bu günkü usullerle çalışabilmelerine ve gelişmelerine imkan yoktur. KAMU SERMAYESİNİN DENETLENMESİ.
Elimizdeki gümrük tarifeleri kanununda da bu günkü politika ve eğilime uygun önlemler almak gereklidir.
Diğer önemli nokta, daha önce de değindiğim gibi, ülkede, özellikle bazı bölgelerde, göze çarpacak derecede önem kazanan hayat pahalılığı konusu ile uğraşmak... Bunun için bilimsel bir inceleme yaptırılmalı ve belirlenecek nedenleri ile köklü ve planlı şekilde uğraş verilmelidir.

ENFLASYON İLE MÜCADELENİN KISA SÜRELİ DEĞİL UZUN VADELİ VE DİKKATLİ POLİTİKALARLA MÜMKÜN OLDUĞUNU SÖYLÜYOR.

Küçük esnafa ve küçük sanayi sahiplerine, ihtiyaç duydukları kredileri kolayca ve ucuzca verecek bir kurum kurulmalı ve kredinin, normal şartlar altında, faiz oranı azaltılmaya çalışılmalıdır.
Türkiye'de devlet madenciliği, milli kalkınma çalışmaları ile yakından ilgili önemli konulardan biridir.
Genel endüstrileşme düşüncemizden başka, maden araştırma ve işletme işini, her şeyden önce, dış kredi imkanlarımızı ve döviz gelirimizi artırabilmek için sürdürmek ve buna özel bir önem vermek zorundayız.
Maden Tetkik ve Arama Dairesinin çalışmalarında gelişme göstermesini ve bulunacak madenlerin, rantabilite hesapları yapıldıktan sonra, planlı biçimde hemen işletmeye konulmasını sağlamanız gerekmektedir. Elde bulunan madenlerin en önemlileri için üç yıllık bir plan yapılmalıdır.
Ereğli Şirketini satın aldığımızı ve Ereğli kömür havzasında rasyonel bir üretim planının, günün sorunu olduğunu biliyorsunuz. Bunun tamamlanması çabuklaştırılarak, kömür üretimimiz kısa bir sürede en az bir misli artırılmalıdır. MADENLERİN MİLLİLEŞTİRİLMESİ KAPSAMINDA OSMANLI DÖNEMİNDE YABANCILARA AİT OLAN PEK ÇOK ŞİRKET, FABRİKA VE TESİS SATIN ALINIYOR.KARABÜK DE ONLARDAN.

Diğer yandan Maden Tetkik ve Arama Dairesinin Divriği sahasında bulduğu ve cevher oranı yüksek olan demir madeninin hemen işletilmesine geçilmeli ve Karabük demir - çelik sanayiimiz ihtiyaç planı dışındaki bölümünün ihracatına başlanılmalıdır.(Alkışlar)
Liman işlerinde modern ve planlı çalışma ve tarifelerde ucuzluk yapılmasının verimli sonuçları, ticarette dikkati çekmiştir. Bu yolda devam edilmesinde yarar olacaktır.
Ekonomik yapımızdaki gelişme, deniz ulaşım araçları ihtiyacını her gün artırmaktadır. Yeni sipariş edilen gemilerden bir kısmı, önümüzdeki ilkbaharda gelmiş bulunacaktır. Fakat bunlar, bu günden görülmekte olan ihtiyaca cevap verecek sayı ve büyüklükte değildir.
Yeni gemiler inşa ettirmek ve özellikle eski tersaneyi ticaret filomuz için hem tamir, hem yeni inşaat merkezi olarak faaliyete getirmek için gerekli araçları sağlamak zorundayız.(Alkışlar) DENİZ ULAŞIMINDAKİ TİCARİ GEMİLERİ KENDİMİZ YAPMALIYIZ DİYOR.

Şu günlerde, yüksek Meclise, su ürünleri ve Deniz Bank hakkında bir tasarı gelecektir. Konunun yüksek ilginizi çekeceğinden şüphe etmiyorum.
Arkadaşlar,
En güzel coğrafi konumda ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmalıyız. Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve bunu en kısa zamanda başarmalıyız.(Alkışlar, yaşa sesleri)
Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin, hür, bağımsız, her zaman daha güçlü ve her zaman daha müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemiğidir. Türkiye bu kalkınmada; iki büyük güç kaynağına dayanmaktadır.
Toprağımızın iklimi, zenginlikleri ve başlı başına bir varlık olan coğrafi durumu ve bir de, Türk Milletinin, silah kadar, makine de tutmaya yaraşan güçlü eli ve milli olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda, tarihin akışını değiştiren kahramanlıklar ortaya çıkaran yüksek sosyal benlik duygusu...(Sürekli alkışlar) DENİZCİLİK TÜRKÜN MİLLİ ÜLKÜSÜDÜR DİYOR.
Sayın milletvekilleri,
Demiryolları bir ülkeyi uygarlık ve refah ışıkları ile aydınlatan kutsal bir meşaledir.
Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak önemle üzerinde durduğum demiryolları inşaat politikamız, amaçlarına ulaşmak için durmadan başarı ile uygulanmaktadır.
Doğu ve güneydoğu Sivas, Diyarbakır gibi büyük yerleşim yerlerine varan hatlar, geçen yıl içinde Sivas - Malatya bağlantısı ile birbirine bağlanmıştır. Zonguldak'a varmış olan hat da bu zengin kömür bölgesini İç Anadolu'ya bağlamış bulunuyor.
Sivas'tan sonra, doğuya doğru uzayıp gitmekten olan hatta ilk varış yeri olan Divrik'e ulaşmıştır. Bu kol, önümüzdeki yıl Erzincan'a ulaşmış olacaktır. Diyarbakır'dan doğuya uzanacak hattın da yapımına başlanmıştır.
Doğu demiryollarının satın alınmış olduğunu bilirsiniz. Güneyde Nusaybin'e giden hattan başka, yurt içinde bütün demiryollarının yönetim ve işletmeleri, Cumhuriyet hükümetinin elindedir.(Alkışlar)
Demiryolları yapımlarımızın gelişmesi, İran transit yolunun gelişmesine ve motorize edilmesine de hizmet etmiştir. DEMİRYOLLARI DA YABANCILARDAN SATIN ALINIYOR VE İLAVE YATIRIMLAR YAPILIYOR.
İstanbul'dan başlayan Avrupa turist yolunun asfalt olarak yapımı sürdürülmektedir.
Böylece sürdürülen inşaatın, bir plan içinde, ülkenin diğer bölgelerini de içine alması, beklediğimiz milli başarı olacaktır.
Şose ve köprü yapımları gelişmektedir. Demiryolları inşa politikamızın uygulandığı yıllar içinde 78 köprü, geçişe açılmış bulunuyor. 23 köprü de inşa halindedir. Bu köprüler, her biri başlı başına birer bilim ve sanat eseri olarak yeni nesillere Cumhuriyetin armağan anıtları olacaktır. Demiryolu hatlarımızı iç bölgelere bağlayacak ve bu hatların bir an önce milli ekonomik kalkınmaya en yüksek hizmeti sağlayacak olan karayolu inşaatını önümüzdeki dönemde yoğunlaştırmak ve bir plan içerisinde genişletmek gerekir. KÖPRÜ YAPACAK GÜCÜMÜZ BİLE YOKMUŞ AMA BAŞARILMIŞ.

Her bölgenin ihtiyaçlarına göre, istasyonlarda tamamlayıcı yapıların yapılması ve çeşitli malların gereği gibi gönderilmesini sağlayacak teknik nitelikler içeren vagon sayısını artırmak zorunludur. Bunda da büyük yardımlarınızın esirgenmemesini dilerim.
Su ve imar işlerine özenle devam edilmektedir.
Posta - telgraf - telefon işlerimizde önemli gelişmeler vardır. Bununla birlikte, şehirlerarası telefon görüşmeleri işinin bir an önce tamamlanmasına çalışılmalıdır. İLETİŞİMİN ÖNEMİ.
Ankara'da yeni bir radyo istasyonunun yapımına başlanmış olduğunu memnuniyetle bildiririm.
Sivil Hava Yolları İdaresi, devlet kuruluşları arasında, modern bir idare olarak yer almıştır.
Bütün teknik şartlar ve güvenlik önlemleri içinde çalışmakta olan bu yönetimin büyük şehirlerimiz arasında en modern ulaşım yolu rolünü bir an önce yerine getirmeye başlaması ve uluslararası hatlarla ve kendi araçları ile bağlantı kurması, kısa sürede sağlanmasını beklediğimiz önemli işlerdendir.
Arkadaşlar,
Bütün devlet kuruluşlarının canlılığı, sağlamlığı, işletilmesi yönünden büyük dikkatle üzerinde durulması gereken mali hayatımıza değinmek istiyorum.
Cumhuriyet bütçelerinin beliren ve daima güçlenmesi gereken ortak özellikleri yalnız denk oluşları değil, aynı zamanda, koruyucu, kurucu ve verici işlere her seferinde daha fazla pay ayırmakta olmalarıdır. İŞTE MİLLİ BÜTÇE BÖYLE YAPILIR.DENK OLUR.KURUCU VE KORUYUCU OLUR.
Bu politikamızın, milli faaliyet üzerinde derhal yaratmaya başladığı etki ile bütçe tahmin rakamlarımız, yalnız gerçekleşmekle kalmamış, her zaman fazlası ile kapanmaya başlamıştır.
1936 yılı bütçesi, gelir tahminine ve 1935 yılı gelir tahakkuklarına göre, 22 milyon fazla ile kapanmıştı. 1937 bütçesinin de bu güne kadar gösterdiği durum, aynı ümidi fazlası ile gerçekleştirecek niteliktedir.BÜTÇENİN FAZLA VERDİĞİ YILLARDAN FAİZ DIŞI FAZLANIN BİLE BAŞARI SAYILDIĞI YILLARA NASIL GELİNDİ ACABA?

Bu sonuç, ülke ekonomisinin gelişmesinin, halkın zenginliğe ulaşmakta olduğunu belirttiği gibi, aynı zamanda, halk için çalışan bir hükümetin, halkın yararına olarak aldığı önlemlerin uygun olduğunu da göstermektedir.
Samimi bir bütçeye ve gerçek bir ödeme dengesine dayanan paramızın fiili, değişmez durumunu kesin biçimde koruyacağız.PARA DEĞERİNİ İŞTE BÖYLE KORUYABİLİR.

Her türlü mali yükümlülüklerimizi günü gününe yerine getirerek, Devlet saygınlığını korumak ve mali sermaye ve hisseleri koruma ve destekleme işlemleri konusunda da bütün önlemleri alarak bu hususta dikkatli bulunmak, ilkemiz olacaktır.(Alkışlar)
Devlet gelirlerinin artırılması için yeni vergilerin yürürlüğe konması yerine, düzenli bir programla var olan vergilerin uygulanması ve toplanma usullerinin yeniden düzenlenmesi gereklidir.( Alkışlar)
Son iki yıl içinde hayvan, tuz, şeker, çimento, petrol, benzin, elektrik ve ham madde resim ve vergilerinde yapılan ve her biri % 30 - 50 oranlarında olan bir vergi indirimini gerektiren vergi yükü azaltılması, üretimin özendirilmesi yönünden vatandaş ve ülke için olumlu ve hayırlı sonuçlar vermektedir. BUGÜN ÜRETİMİN ÖZENDİRİLMESİ İÇİN SADECE PETROLDEN ALINAN VERGİLERİN AZALTILMASI YETERLİ OLACAKTIR.

Hayvan vergisi, buhran ve denge vergileri üzerinde de araştırmalar yapılarak bütçe dengesi temelini bozmayacak biçimde bunları giderek azaltma önlemleri düşünülmelidir.(Alkışlar)
Bundan başka, ülkemizde bulunmayan ham maddeler ve üretim maliyeti üzerinde etki yaparak, dış ülkelerin malları ile rekabeti güçleştiren her çeşit vergi ve resimlerin kaldırılması gereklidir.( Alkışlar)
Gerek bu konular üzerinde çalışırken gerek herhangi bir mali karar alırken, i1k göz önünde bulundurmamız gerekli olan konu, milli faaliyet ve milli üretim, yani verginin bizzat ana kaynağı üzerinde yapacağı etkiler olmalıdır. Maliye memurları da içişleri memurları gibi, halkla sürekli ilişkisi olan kuruluşlardır. Bunların da halk ile ilişkilerinde halk için çalışan bir halk hükümetinin tabii niteliği olan, çok fazla dikkat ve ilgi göstermek ve en fazla güven ve inan vermek ilkelerinin gelişmesine özellikle özen göstermek gereklidir.(Sürekli alkışlar)
Cumhuriyet rejiminde, devlet hazinesinin çıkarının, kanunun hazine yararına koyduğu hakla, kanunun mükelleflere verdiği görevi çok dengeli bir biçimde karşılaştırmak demek olduğunu bir an hatırdan uzak tutmamak önemli bir prensibimizdir.(Bravo sesleri, sürekli alkışlar)
Tekel konusunda özen gösterilmesi gereken ana konu, bu kurumların mali tekel, ticari kuruluş ve milli değerlendirme kurumu karakterlerinin dikkatle uzlaştırılmasıdır.
Dış ülkelere tütün satışları ve ihracat konusu, daha yakından izlenmeye değer durumdadır.
Gümrüklere gelince, bunda kuruluş çalışma yöntemlerine ve kanuni konular yönünden gerekli düzeltme önlemlerine hız verilmesi gerekmektedir. Tekel mallarının fiyatları üzerinde yapılan indirim, satışları artırmıştır.
Bu yöntemin her zaman göz önünde bulundurulması yararlı olacaktır.

TEKEL FABRİKALARI;ZORUNLU İTHALAT KALEMLERİNİN İHRACAT İLE KARŞILANABİLMESİ VE ÜLKEMİZDE ÜRETİLEN TÜTÜNÜN DIŞ PİYASALARDA TÜKETİLMESİNİN SAĞLANARAK BÖLGESEL GELİŞİME DE KATKIDA BULUNULMASI AMACIYLA YANİ İHRACAT İÇİN KURULMUŞTUR. BİZ İÇELİM DİYE DEĞİL.

Arkadaşlar,
Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş ülke olarak varlığımızı yükseltmektir.(Alkışlar)
Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde köklü bir inkılap yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa bir zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız. Bu girişimden başarı, ancak hukuki bir planla ve en verimli bir biçimde çalışmakla gerçekleşebilir. Bu nedenle, okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, ülkenin büyük kalkınma savaşının ve yeni yapısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, ülke davalarının ideolojosini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak, kişi ve kurumları yaratmak, işte bu önemli ilkeleri en kısa sürede sağlamak, Kültür Bakanlığının üzerine aldığı büyük ve ağır görevler arasındadır.(Alkışlar) İŞTE BU PARAGRAF HERŞEYİN ÖZETİ.

Belirttiğim ilkeler, Türk gençliğinin beyninde ve ulusun bilincinde her zaman canlı tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca görevdir.
Bunun için ülkeyi şimdilik üç büyük kültür bölgesine ayırarak, batı bölgesi için İstanbul Üniversitesinde başlanmış olan reform programının daha köklü bir biçimde uygulanmasıyla Cumhuriyete gerçekten modern bir üniversite kazandırmak, merkez bölgesi için, Ankara Üniversitesini az zamanda kurmak gerekir. Doğu bölgesi için Van gölü sahillerinin en güzel bir yerinde, her aşamadaki okulları ve bunlara ek olarak üniversitesiyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda şimdiden harekete geçilmelidir.(Alkışlar)
Bu yararlı girişimin, doğu illerimiz gençliğine vereceği verimlilik Cumhuriyet hükümeti için en mutlu bir eser olarak kalacaktır.(Alkışlar)
Önerdiğim bu yeni girişimlerin, eğitmen ve öğretmen ihtiyacını artıracağı şüphesizdir. Fakat bu yön hiçbir zaman işe başlama cesaretini kırmamalıdır. Bakanlığın geçen yıl içinde bu yönde yaptığı deneyler, çok ümit verici niteliktedir.
Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, Türk milli varlığını aydınlatan çok değerli ve önemli birer bilim kurumu niteliğini aldığını görmek, hepimizi sevindirici bir olaydır.(Alkışlar)
Tarih Kurumu, yaptığı kongre, açtığı sergi, yurt içinde yaptığı kazılar ve ortaya çıkardığı eserlerle, şimdiden, bütün bilim dünyasına kültürel görevini yerine getirmeye başlamış bulunuyor.(Alkışlar)
İlk resim galerimizi de bu yıl açmış bulunuyoruz.
Geçen yıl Ankara'da kurulan devlet konservatuvarının, müzikte, sahneden kendisinden beklediğimiz teknik elemanları hızla verebilecek duruma getirilmesi için, daha fazla çaba ve özveri yerinde olur. Her çeşit spor çalışmalarını Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak gerekir. Bu işte, hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğini spor bakımından da milli heyecan için özen ile yetiştirmesi, önemli sayılmalıdır.
Sevgili arkadaşlarım,
Ordu, Türk Ordusu... İşte bütün ulusun göğsünü güven ve gurur duyguları ile kabartan şanlı ad.(Sürekli alkışlar) Onu bu yıl için kısa aralıklarla iki kez, büyük kütleler halinde yakından gördüm. Trakya ve Ege büyük manevralarında... Disiplinini, enerjisini, subaylarının bilgili çabalarını, büyük komutan ve generallerimizin yüksek yönetme ve yönlendirme yeteneklerini gördüm; (Alkışlar) derin övünç duydum, takdir ettim.(Alkışlar)
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk gücü ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir simgesidir.
Ordumuz Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için yapmakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkansız güvencesidir.(Alkışlar)
Uygun bir donatım programımızın hazırlanması, başarı ile ilerliyor. Bunları ülkemizde yapma amacımız gerçekleşme yolundadır. Harp endüstrisi kuruluşlarını, daha fazla geliştirmek ve genişletmek için alınan önlemler sürdürülmeli ve endüstrileşme çalışmalarımızda ordu ihtiyaçları ayrıca göz önünde tutulmalıdır.(Alkışlar)
Bu yıl içinde denizaltı gemilerini ülkemizde yapmaya başladık. Hava kuvvetlerimiz için yapılmış olan üç yıllık program, büyük ulusumuzun içten ve bilinçli ilgisi ile şimdiden başarılmış sayılabilir.
Bundan sonrası için bütün uçaklarımızın ve motorlarının ülkemizde yapılması ve harp hava endüstrimizin de bu temele göre geliştirilmesi gerekir. Hava kuvvetlerinin aldığı önemi göz önünde tutarak, bu çalışmaları planlamak ve bu konuyu layık olduğu önemle ulusun gözleri önünde canlı tutmak gerekir.(Alkışlar)
Büyük milli disiplin okulu olan ordunun, ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en gerekli elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca özen gösterilip, yardım edileceğinden şüphem yoktur.
Büyük Kamutay,
Dış politikamız, geçen yıl içinde de, barış ve uluslararası işbirliği yolunda gelişmiş ve yürüdüğümüz yolun değişmez olduğunu bir kez daha belirtmiştir.
Milletler cemiyetinin geçirmekte olduğu çetin dönemlerde, cumhuriyet hükümeti, bu uluslararası kuruluşa olan bağlılığını, her alanda göstererek barış idealine en uygun yoldan ayrılmamıştır.
Büyük bir milli davamız olan Hatay olayının geçirdiği dönemler tarafınızdan bilinmektedir.
Milletler Cemiyeti yüksek yönetimi altında yapılmakta olan görüşmeler, Hatay halkına yaraşan mutlu ve bağımsız yönetime kavuşması yolunda amaçladığımız gayeyi sağlayacak belgelerin kabul ve imzası ile sonuçlanmıştır.(Alkışlar)
Yeni Hatay rejiminin yürürlüğe girmesine kısa bir süre kaldı.
Bu rejimi, kendileri ile dostça bir düşünce doğrultusunda işbirliği yapmış olduğumuz Fransızların, iyi niyetle ve istenen amaca ulaşmayı sağlayacak biçimde uygulamaya başlayacaklarından şüphe edilmemelidir.
Yarınki Türk - Fransız ilişkilerinin dilediğimiz yolda gelişmesinde Hatay konusunun iyi bir yönde gelişmesi, önemli bir ölçü ve etken olacaktır, düşüncesindeyiz.(Alkışlar)
Balkan politikamız, çok mutlu bir işbirliği yaratmayı sürdürerek kendisine çizilmiş olan barış yolunda her gün daha verimli sonuçlarla ilerlemektedir.(Alkışlar)
Cumhuriyet hükümetinin doğuda uygulamakta bulunduğu dostluk ve yakınlık politikası yeni ve güçlü bir adım attı. Sadabat'ta dostlarımız Afganistan, Irak ve İran ile imza etmiş olduğumuz dörtlü antlaşma, büyük bir sevinçle kayda değer barış eserlerinden biridir.(Alkışlar)
Bu antlaşmanın çevresinde toplanan devletleri, aynı amacı sürdüren ve barış içinde gelişmeyi içtenlikle isteyen hükümetler arasındaki işbirliğinin gelecekte de iyi sonuçlar vereceğinden emin bulunmaktayız.(Alkışlar)
Cumhuriyet hükümetinin, komşularıyla ve diğer büyük küçük devletlerle olan ilişkilerinde uyumlu bir düzen ve gelişme göze çarpmaktadır.
Barış yolunda nereden bir çağrı geldiyse, Türkiye onu ilgi ile karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.(Alkışlar)
İspanya olayları nedeniyle Akdeniz ve Karadeniz'de alınması gereken önlemlere, Cumhuriyet hükümeti en geniş bir düşünce ile katıldı.
Dünyanın her yanında olduğu gibi, bizi ilgilendiren alanlarda ve bu arada Akdeniz'de barış ve dengenin korunması, bizim yakından ve ilgi ile izlediğimiz bir konudur.
Şunu da memnuniyetle söylemek isterim ki, Doğu Akdeniz ve Karadeniz suları ile Balkanlarda ve Yakın Doğuda, geçen yıl belirttiğim ilişkiler aynen sürdürülmüştür.
Geçen yıldan beri dost ve müttefik devletlerin önemli devlet büyükleriyle bizim devlet adamlarımız arasında karşılıklı ziyaretler olmuş ve bu temaslar dostluklarımızın gelişmesine neden olmuştur.(Alkışlar)
Hükümet bu son yıl içinde, devletlerle olan ticari ilişkilerini, ülkenin ekonomik bünyesine uyacak antlaşma ve sözleşmeler yaparak düzenlemiştir.
Bunlar arasında Fransa, İngiltere, Almanya ve Sovyet Rusya ile imzalanan önemli ticari anlaşmalarını özellikle belirtmek isterim. Hükümetin dış kuruluşlarının, ekonomik kalkınma savaşımızda ilgili daireleri için bilgi ve haber alma ufuklarını genişleten yardımcı birer daire olarak çalışmalarını düzenlemek gereklidir.
Dış politikamızın belirgin özelliğini kısaca antlamış olmak için diyebilirim ki, tuttuğumuz politik yol ve hedeften ayrılmıyoruz. Son yıllarda uluslararası ilişkilerde sürekli değişiklikler olmasına karşın biz bu karışıklığın ortasında, barışseverlik dolu duygularla karşılıklı dostluklarımıza uygun hareket ediyoruz. Onların nitelik ve alanlarını genişletmeye uygun düşüncesi ile, uluslararası durum ve görevimizi göz önünde tutarak çalışıyoruz. Bu yolda, özen ile çalışmayı sürdürmenin hükümete önereceğim en doğru karar olduğu düşüncesindeyim.(Alkışlar)
Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar)

BU PARAGRAF MİLLETVEKİLLERİNE HİTABEN YAPILMIŞ BİR KONUŞMA DEĞİL.DÜNYA KELİMESİ İLE BAŞLAYIP EMPERYALİSTLERE HİTAP ETMEKTE VE HEDEF ŞAŞIRTMAKTADIR.GÖZLERİ ÜZERİMİZDE OLAN EMPERYALİSTLERE "BİZ ERMEPYALİST DEĞİLİZ, BARIŞÇIYIZ,DİN DEVLETİ DEĞİL ÇAĞDAŞ BİR DEVLETİZ, BİDEN SİZE ZARAR GELMEZ, BİZDEN UZAK DURUN" DEMEKTİR. BAŞKA BİR KONUŞMASINDA ATATÜRK"NÜFUSUMUZ 25 MİLYONU BULDUĞUNDA SELANİK'İ ALACAĞIMIZI 50 MİLYONU BULDUĞUNDA İSE ETRAFA ŞÖYLE BİR BAKACAĞIMIZI" İFADE ETMİŞTİR.BİR DEFASINDA MİLLİ MİSAK İÇİNDE SELANİK'İ,HALEP'İ, MUSUL VE KERKÜK'Ü SAYMIŞ.BAŞKA BİR KONUŞMASINDA İSE MİSAKI MİLLİ TÜRKLERİN YAŞADIĞI HER YERDİR DEMİŞTİR.

Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.
Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk.(Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, «Kuvvet birdir ve o ulusundur» gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım.(Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)


25 Şubat 2017 Cumartesi

Türkiye'yi Türklere böldürtmek

Barış Doster yazdı



Türkiye’ye son günlerde gelen ABD’lilerin konumu, rütbesi ve verdikleri mesajlar da, ABD’nin PKK – PYD terör örgütüne verdiği açık desteğe rağmen, Türkiye’den ABD’ye verilen mesajların dozu ve içeriği de bir kez daha gösterdi: Türkiye’nin Atlantik sisteminden kopması kısa vadede olanaksızdır. Bunu da en iyi ABD bilir.
Gerçekçi olalım: Rakka’da ABD ile birlikte hareket eden Türkiye’nin, nesnel olarak, olgusal olarak Rusya, İran ve Suriye ile daha fazla yakınlaşması mümkün değil. ABD, hem de sık sık, yüksek sesle bölgedeki en önemli müttefikleri arasında PKK – PYD terör örgütünü de sayıyor. Kuzey Irak’ta Barzani’nin sadakatinden memnuniyetini söylüyor. Onlara her türlü silahı, cephaneyi veriyor. Türkiye’nin tüm ısrarına karşın, PYD’yi terör örgütü olarak tanımıyor. Terör örgütünün uzantısı olan partinin yönettiği belediyelere, Türkiye’nin içişlerine karışarak, açıktan sahip çıkıyor. 
Şunu görelim: Dört bölge ülkesinin (Irak, Suriye, İran, Türkiye) bölünmesiyle kurulacak Kürt devleti, ABD ve İsrail’in stratejik hedefidir. Bu hedefe ulaşmak için çeşitli araçlara sahiptir ABD. Takım çantasında PKK – PYD terör örgütü de vardır. Ve ABD, bağımsız Kürt devletine giden yolda en önemli aşamanın, en kritik durağın, Irak’tan başlayan, Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaşan koridor olduğunu bilerek adım atmaktadır. Bu koridor; stratejik, diplomatik, jeopolitik olduğu kadar, ekonomik olarak da zorunludur. O nedenle, bölünmeye çalışılan bölge ülkelerinin, onları bölmek isteyen ülkeyle müttefik olması, eşyanın tabiatına aykırıdır.
AÇILIM SÜRECİ YENİDEN BAŞLAR MI
Cumhurbaşkanı başdanışmanı, işadamı, gazeteci İlnur Çevik geçen hafta işaretini verdi. Belli ki, açılım süreci denilen, Türkiye’yi bölme, parçalama projesinin yeniden başlaması gündemde. Zamanı ve zemini kollanıyor. Referandum sonucu bekleniyor. ABD, Türkiye’nin PKK – PYD terör örgütüne karşı daha yumuşak davranmasını istiyor. HDP ve destekçileriyle yakın temas halindeki ABD’li diplomatlar, bu tutumlarını hiç saklamıyorlar. Kamuoyu önünde en küçük bir diplomatik nezaket kuralını da, Türkiye’nin hassasiyetlerini de hiç gözetmiyorlar.
Peki, Türkiye ne yapıyor? Israrla ABD ile stratejik ittifak ilişkisi içinde olduğunu söylüyor. Suriye’de ABD’yle işbirliğini artırmaya çalışıyor. ABD, kendi çıkarına göre konum alır, uygun müttefikler - araçlar seçer, takım çantası hazırlar, stratejilerini şekillendirirken; Türkiye doğru konum almıyor. Doğru ittifaklar kurmuyor. Atlantik ezberini bozamıyor. ABD’nin ağzının içine bakıyor. ABD Başkanı ile yapılan telefon görüşmesini, CIA başkanının ilk yurt dışı durağının Ankara olmasını gururla, davul zurna çalarak kutluyor.  
Anımsayalım: ABD, Süleymaniye’de Mehmetçiğin başına çuval geçirdi. Muavenet zırhlısını vurdu. Eşref Bitlis’i şehit etti. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını iktidar ve FETÖ eliyle tertipledi. Türk denizciliğinin gelecek 30 yılını kararttı. En seçkin, donanımlı, deneyimli, bilgili, çalışkan, yurtsever, Cumhuriyetçi subayları tasfiye etti. Türkiye’nin normal koşullar altında aynı safta olması gereken ülkelerle, ABD’nin hedefinde olan bölge ülkeleriyle bir araya gelmemesi için her yolu denedi. Başarılı da oldu. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle, Avrasya güçleriyle yakınlaşmasını engelledi. Rusya, Çin ve İran’la ekonomik ilişkilerine koşut bir politik ve diplomatik ilişki kurmasının önüne geçti. Hem de ABD bunları, Türkiye’nin onca ısrarına karşın, FETÖ elebaşını iade etmeden, PYD’yi terör örgütü olarak tanımadan, dahası ona ağır silah, zırhlı araç vererek yaptı. Türkiye’nin IŞİD terör örgütüne karşı mücadelesini desteklerken, PKK – PYD terör örgütü hedeflerini vurmasından memnun olmadı hiç. Çünkü başından beri Türk ordusu ile bu terör örgütlerinin birlikte, bir ABD yapımı olan IŞİD’e karşı mücadele etmesini istedi.
ABD, KÜRDİSTAN’I TÜRKİYE’YE KURDURTMAK İSTİYOR
ABD akıllı davranıyor. Kürt devletini Türkiye’nin desteğiyle ve hamiliğinde kurmak, bir anlamda Türkiye’yi Türklere böldürtmek istiyor. Türkiye’nin Diyarbakır’dan değil, Ankara’dan bölüneceğini biliyor. Türkiye’nin muhalefet mevzilerinden değil, iktidar mevzilerinden bölüneceğini hesaplıyor. Türkiye’nin Çekoslavakya gibi barışçıl yollardan, kansız biçimde değil, Yugoslavya gibi kanlı biçimde bölüneceğini görüyor. Ve şunu diyor: “Musul’un belli bölgelerinin Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile birleşmesini sağlarım. Türkiye’nin PKK – PYD hedeflerini vurmaktan vazgeçmesini isterim”. Yani ABD, Musul üzerinden Türkiye’yi Irak başta olmak üzere bir kez daha komşularıyla karşı karşıya getirmek istiyor. Anımsayalım; Irak ile 384, Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye, Irak merkezi hükümetinin bilgisi dahilinde Başika kampını açtığı halde, hatta Irak Savunma Bakanı kampı ziyaret etmesine karşın, Başika kampı konusunda Ankara ile Bağdat ters düşmüştü. Bu konuda Rusya ve İran açıkça, ABD ise diplomatik dille Bağdat’ı desteklemişti. 
Şunu görelim: Türkiye’nin yumuşak güç olanakları, devlet kapasitesi sınırlı. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine gelene dek sert gücüne, yani silahlı kuvvetlerine güvenirdi. Türk ordusunun gücü, itibarı, caydırıcılığı öne çıkardı. FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında büyük yara aldı. Son 15 yılda çok konuşan, ama gereğini yapmayan, yüksek perdeden atıp tutan sonra da U dönüşü yapan dış politikasıyla Türkiye’nin durumunu batılı diplomatlar, “diplomacy without teeth” deyimiyle açıklıyorlar. Yani sert gücü, yaptırım kapasitesi, müeyyide kabiliyeti olmayan diplomasi…
Dış politikada temel kurallardan biridir: Bir ülke için kendi sıkletinin altındaki ringlere çıkmak ne denli yanlış ise boyundan büyük laflar edip, tutamayacağı sözler verip, itibarını, saygınlığını, güvenilirliğini yitirmek de o kadar yanlıştır. Türkiye bu yanlışı son yıllarda çok sık yaptı. Misal; bir zamanlar İsrail – Suriye arasındaki barış müzakerelerine arabuluculuk etmeye çalışırken, sonrasında iki ülkede de büyükelçisi olmayan bir ülke oldu. Sonra İsrail’le anlaştı. Mavi Marmara saldırısında öldürülen yurttaşlarımıza İsrail’in vereceği 20 milyon dolarlık tazminata razı oldu. İsrailli yetkililer aleyhindeki davaları düşürdü, mahkemelerin, yargının bağımsızlığını tartışmaya açmak pahasına. “Gazze ablukası kalkmadan anlaşma olmaz” söylemi kenara atıldı.
Kıssadan Hisse: Bölgede mezhepçilik yapmak, Kuzey Irak’ta Barzani’ye sınırsız destek vermek, Türkmenleri yarı yolda bırakmak Türkiye’ye kaybettirdi. Siyasi rekabet içinde olduğumuz, enerji ithal ettiğimiz İran’ın ise eli daha da güçlendi. ABD’nin Kürdistan projesini bir türlü görmemenin maliyeti çok ağır olacak.
Barış Doster
Odatv.com