2 Haziran 2015 Salı

SADDAM'IN İDAM EDİLDİĞİ GÜN

BU YAZIYI 10 OCAK 2007 TARİHİNDE SADDAM'IN İDAMI ÜZERİNE YAZMIŞTIK
(ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLIYORUZ) 
BUGÜNKÜ IRAK'I DA ANLATMIŞ



SADDAM'IN İDAMI ABD'NİN ÇEKİLECEĞİNİN İŞARETİ

Saddam Hüseyin bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en önemli adamıydı. Yıllarca ABD ve müttefikleri için İran ile savaştı. 

Baktı ki kendi ülkesi zarar görüyor ve bu ülkeyi kendisine bağışlayanların umurunda bile değil, derhal milliyetçilik ruhu kabararak batıya yüz çevirdi.

Kuveyt’e girerken batının dostluğuna güvenmeye de devam etti. Batının dostluğuna güvenenin sonu da maalesef hüsran oluyor.

Saddam’ın idamı ile tüm Ortadoğu ülkeleri eski bir düşmanı aynı zamanda da yeni bir dostu kaybetmiş oldular. Normal şartlarda ölseydi hiç kimse “Şehittir” diyemezdi ama artık şehit olmuş da olabilir. Allah rahmet eylesin.

Amerikan kapitalizmi insana ticari mal gibi bakmakta. İnsanı kullanabildiği kadar kullanmakta. Kullanamayacağını anlayınca da çöpe atmaktadır. 

Saddam bunun dünyadaki belki son örneğidir. Kimi diktatör, kimi demokrat, dünyanın birçok ülkesinde Amerika’nın Saddamları hala bulunmakta ve sadakatten vazgeçip iplerinin çekileceği günü beklemektedirler.

Saddam’ın idamında ise bir takım ince noktalar vardır.

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi,
Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenli hakimlerin atanması,
Yargılamanın Saddam’ın Kürtlere karşı yaptığı eylemler yerine, güneyde Şiilere karşı yaptığı eylemler için yapılması,
İdam kararının Şii bölgesinde alınması ve
İnfazın Kurban Bayramı’nın birinci gününe denk gelmesi

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi, Saddam’ın mahkeme aracılığı ile dünya kamuoyuna ABD’nin gerçek yüzünü göstermeye yönelik propaganda yapmasını engellemek içindi. 
Ayrıca dava bu nedenle de kısa sürmüştür.

Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenlilerin atanması, sadece Şiilere karşı yapılan eylemlerden dolayı yargılanıp idama mahkum edilmesi ve yargılamanın Şii bölgesinde yapılması ise tamamen Irak’ta Şii Sünni iç savaşı çıkarma amaçlıdır.

Sehpanın Sadr tarafından çekildiği gibi yalanlar da propagandanın küçük manevralarıdır. Kürtler Irak’ta çıkarılacak iç savaşın dışında tutulmak isteniyor. Çünkü ABD’ye sadakatleri devam ediyor.

Türkmenlerin durumu da şu anda çok hassas bir konum arz ediyor. ABD kısa vadede Türkmenler için bir girişim yapmak istemiyor. Türkiye’den çekiniyor. Ama eninde sonundaları düşünerek dolaylı olarak Kürtleri cesaretlendiriyor, silahlandırıyor ve onlar da bir zamanların Saddam’ı gibi kışkırtılıyorlar.

İplerinin çekilmesi ya sadakatlerinin bozulmasına bağlı ya da Türkiye gerçeğine. Çünkü Türkiye’nin öyle bir gerçeği var ki, şimdilik gelişmeleri dikkatle izliyor ve sabrediyor. Ama o sabır taştığı vakit de Ortadoğu’da değil bir Amerika bin Amerika’nın önünde duramayacağı coşkun bir sel olduğunu ikibin yıllık tarih biliyor.

İnfazın bayramın birinci gününde yapılması ise kendi başına birkaç sebebe dayanıyor. 

Birincisi ABD’nin tüm İslam dünyasını hedef alma ve hepsine birden meydan okuma, tüm dünyaya gövde gösterisi yapma ve diğer sadık Saddam’larına da gözdağı verme amacı güdüyor.

Aynı zamanda Irak’taki başarısızlığına sevinen İslam dünyasını üzmek amacı da taşıyor. Güya bayramın birinci gününde Müslümanlara bayramı zehir edeceğini sanıyor. Ama Müslümanlar bu idamın ABD’nin Irak’taki yenilgisini kabul ederek içine düştüğü üzüntü, nefret ve kinin dışa yansıyan bir acizlik ifadesi olduğunu çok iyi biliyorlar ve seviniyorlar.

Seviniyorlar ki ABD Irak’ta mağlup olmuştur ve çekilmeye karar vermiştir. Ama her çekilen gibi o da yakıp yıkıp, iç savaş çıkarıp geride bir kan gölü bırakıp çekilecektir.

Bush kongreden Irak’a ilave asker göndermek için ek bütçe isteyerek dünya kamuoyundan yenilgiyi gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü bu ödeneğin çıkmayacağını kesin olarak bilmektedir. “İlave asker gönderemezsek mevcut askerlerimiz de görevini yapamaz” diyerek askerini çekecek ve bu savaşın tek sorumlusu kendisi olduğu halde kongreyi suçlayacaktır. 

Tabii ABD halkı da bunu yutmayacak ve ilk seçimde destekleyeceği aday da kaybedecektir.

Burada esas önemli olan konu ise ABD’nin terk ettiği Irak’ın durumunun ne olacağıdır. Çünkü BP ve Shell gibi firmalarla Irak’ın otuz yılık petrol üretimine el konmuştur. Bunu güvence altına almak için ABD Irak’ta kendi rejimini kurmuş ve menfaatlerine bekçi olarak dikmiştir.

Üniformalı askerlerini çekecek yerine üniformasız askerlerini ikame edecektir. Kürtlerden kurulan Irak ordusunun başına da bu askerler geçecektir. Çünkü Şiiler ve Sünniler birbirini yerken bu işler organize edilmiştir bile.

İşgalden bugüne kadar sokakta üç kişi bir araya geldiğinde hemen bombalanmış ve Sünni iseler Şiilerce, Şii iseler Sünnilerce bombalandığı Irak’taki tek yayın kuruluşu CNN tarafından ilan edilmiştir.

Sokakta üç Iraklının bir araya gelmesine asla müsaade edilmemiş ve zavallı Iraklılar büyük bir trafik kazası yapmış bir otobüsün içinden çıkan yaralılar gibi başlarını iki eli arasına almış bir şaşkınlık içindedirler. Ve işgalcilerin her oyununa kolayca gelmektedirler.

Şii - Sünni çatışmaları devam ederken bununla yetinmeyenler Saddam’ın idamıyla da tam bir iç savaş hedeflemişlerdir. Sokakta üç kişinin bir araya gelmesine izin vermedikleri halde Saddam’ın mezarı başında binlerce insanın toplanmasına müsaade edenler onların Şiilere saldırması için eminiz ki yarın birkaç silah ta verirler.

Sonrası malum. Sünniler ve Şiiler bitecek ve Irak Kürtlere kalacak.

İşte tam bu noktada Türkiye açısından da çok önemli olan Irak’ın bölünmesi konusuna değinmekte yarar var. Türkiye açıkça karşı olduğu için ABD Irak’ı bölmeye cesaret edemeyecektir. Ancak Kürtleri de memnun etmek açısından daha da tehlikeli bir planları vardır. O da Irak’ı bölmeden tamamını Kürtlere vermek. Yani Talabani‘yi Irak’ın yeni Saddam’ı yapmak.

Türkiye her ne kadar Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkatle izlese de ve sayın başbakan her ne kadar “Irak bizim için AB den daha öncelikli hale geldi” dese de yine de Irak politikasında çok büyük hatalar yapmıştır. Yıllardan beri yapıla gelen birçok hatanın ana nedeni ise siyasetçisiyle, askeriyle, istihbaratçısıyla ve diplomatlarıyla birlik ve beraberlik içinde bugün için değil daha yıllar öncesinden Irak konusunu öncelikli bir konu olarak kabul edip bir devlet politikası geliştirmemek olmuştur.

Türkiye için Irak’ın toprak bütünlüğü mü önemlidir? Yoksa Şiileri, Sünnileri, Türkü, Kürdü ve Arabı ile Türkiye’nin sadık dostu olan bir Irak mı önemlidir? 

ABD’nin yeni Saddam’ı olan Talabani’nin yönettiği Irak Ortadoğu’da bir çıban başıdır. Ve tüm bölge ülkelerini tehdit eder. Çünkü artık Kürtlerin Ortadoğu’da hiçbir dostları yoktur ve ABD ne derse yapmak mecburiyetindedirler. Uzun vadeli gelecekleri için ABD ye sadakatten vazgeçmenin bedelini de çok iyi bilirler.

İşte Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için bölünmüş bir Irak’tan daha tehlikeli olan alternatif budur. Talabani’nin Irak devlet başkanlığına getirilmesine karşı çıkmayarak bu durumu daha o zaman kabul etmiş olduk.

Bu durumda yapılması gerekenler ise öncelikle Şii - Sünni savaşının engellenmesidir. Türkiye, İran ve Suriye bunu kolayca yapabilir. Talabani’nin devlet başkanlığı; seçildiği seçimin demokratik olmadığı ve yenilenmesi gerektiği savı ile reddedilmelidir.

Mesut Barzani ve Talabani PKK’yı desteklemekle suçlanmalıdır. İran ve Suriye de Talabani’yi ülkeyi iç savaşa götürmekle suçlamalıdır. Kerkük’teki asimilasyon nedeni ile hem Talabani’ye nota verilmeli, hem de Barzani basın yoluyla gayri resmi tehdit edilmelidir.

Kerkük’ün tamamen bir Türkmen şehri olduğu ve yapılan asimilasyon öncelikle bölge ülkelerine kabul ettirilmeli ve dünyaya ilan edilmelidir. Irak’taki kaosun ABD askerinin çekilerek yerine bölge ülkeleri tarafından oluşturulacak bir koalisyon gücünün Irak’ta konuşlandırılarak çözümlenebileceği derhal ilan edilmeli ve bölge ülkeleri bu gücü oluşturmak için adım atmalıdır. Türkiye, İran, Pakistan, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan bu güçte yer almak istediklerini açıklamalıdır.

ABD ve İngiltere elbetteki bu konulara karşı çıkacaktır. Ama iki üç günde iki üç askerini kaybettiği için çekilmeyi düşünenler günde en az on onbeş askerini kaybettikleri zaman sizi daha iyi dinleyeceklerdir. Irak’ın yeni idarecilerinin yapacakları ilk icraat da petrolünü ipotek altına alan anlaşmaları feshetmek olmalıdır.


Yazan: Safa Asya

KASIM SÜLEYMANİ SURİYE'DE OLABİLİR

SURİYE'DE KASIM SÜLEYMANİ STRATEJİLERİ DEVREDE 



Kasım Süleymani, İran'lı Devrim Muhafızları generali. 

Önce Suriye'ye gitti sonra Irak'da görüldü. Kudüs Gücü adlı sivil milisleri kurarak IŞİD'e karşı savaşı başlattı. IŞİD'e karşı başarılı operasyonları nedeniyle Irak'da kendisini kabul ettirdi ve Irak Ordusunu İran'ın kontrolüne aldı. Şu an ırak'da IŞİD'e karşı mücadele eden Irak güçleri Süleymani'nin plan ve taktikleri ile bu mücadeleyi sürdürüyorlar.

İran'a yakın kaynaklar Yemen'in karışması ile daha doğrusu Suud'un hava operasyonlarının başlamasıyla birlikte Süleymani'nin Yemen'e gitmiş olabileceğini iddia ettiler.Bir nevi açıklamış oldular. Son duruma göre Kasım Süleymani şu an Yemen'de.

Ama bize göre (Tamamen kişisel tahminimizdir) Kasım Süleymani şu an Suriye'de olmalı. 

Çünkü bu yönde işaretler var:

Suriye'de kuzeyden El Nusra gibi örgütlerin Fetih Ordusu adıyla birleşip İdlip bölgesinde Suriye Ordusunu geriletmiş olmaları nedeniyle Suriye Ordusu tamamen yeni bir strateji ile yapılanmaya başladı. Bu yapılanma da Kasım Süleymani yapılanmasıdır. O da şudur.

Suriye Ordusu önceleri ülkenin genelinde alan hakimiyeti adı altında, küçük birlikler halinde, sadece savunma amaçlı olarak dağılmış bulunmaktaydı. 

Yani bir nevi pek çok karakoldan oluşuyordu. Bu küçük birlikler de muhalifler tarafından kolaylıkla avlanabiliyorlardı.

Taarruz amaçlı merkez gücü ise muhaliflerin bu karakollara ve kırsal yerleşim alanlarına yaptıkları saldırılara müdahalede kullanılıyor ve geri çekiliyorlardı.Yani genel olarak hep savunmada kalıyorlardı.

İşte bu nedenle Suriye'nin Şam,Hama,Hums ve Lazkiye gibi illeri dışında kalan yerlerin neredeyse tamamı muhaliflerin eline geçmiş durumdaydı.Mevcut durum da bu şekilde.

Kasım Süleymani stratejisi ise şu.

Dağınık olan ve bir nevi karakol görevi gören tüm küçük birlikler geri çekilerek merkezi birliklere katıldı. 

Hama,Hums bölgesinde Suriye ordusu yeniden yapılanıyor.Yani Suriye ordusu gayri nizami savaş yapan düşmanlara karşı av olmaktan vazgeçiyor ve onun yerine belirli bir plan dahilinde yeniden kurtarma taarruzlarına hazırlanıyor.Suriye Ordusu kendi ülkesini sıfırdan işgale hazırlanıyor. 

İkinci aşaması ise tıpkı Irak'da olduğu gibi gönüllü gayri nizami savaş birlikleri.

Yani düzenli ordu muhaliflerin elinde olan yerlere taarruz edecek, onları püskürtecek ve aldığı yerleri de bu gönüllü milislere bırakarak onlarla koruyacak. 

Saldırı taarruzları ise hiç durmadan ve kurtarılan bir yerden başka bir yere devam edip gidecek. 

Bu strateji Kasım Süleymani stratejisidir.Ve biz işte bu yüzden Kasım Süleymani Yemen'den Suriye'ye geçmiş olabilir diyoruz.  

PEKİ BUNDAN SONRA SURİYE'DE NELER OLABİLİR?

Suriye Ordusu bu düzenli savaş ile muhaliflerin ellerindeki yerleri almaya başlarsa ilk küplere binecek olanlar muhalifleri destekleyen ülkeler olur ki bu da Suriye'nin işgalinin yaklaştığının en büyük habercisi olur Allahu Alem. 

Yani Suriye'nin işgali Suriye Ordusunun muhalifleri yok etmeye başlamasıyla birlikte gündeme gelecek. 

Yedi bayraklılar diyoruz ya hep(Ürdün'deki koalisyon ordusu) 

İşte Suriye'deki muhaliflerin içinde o yedi bayraklıların her birinin bağımsız olarak desteklediği kendine ait bir grubu var. 

Bütün gruplar Suriye Ordusu tarafından imha edilmeye başladığında ilk küplere binecek olanlar da işte o yedi bayraklılar olur. 

NATO yetkilisi Rusya'nın "Kırım'a nükleer füze yerleştirmek bizim hakkımız" beyanına karşı "Bu yaz savaş çıkacak, umarım nükleer savaş olmaz" dedi ama savaşın nerede ve ne zaman başlayacağı şu an için ne NATO ne de Rusya tarafından bilinmiyor.

Hadis yorumlarına göre ise bu savaş Rum'un azatlısı (ABD) ile Arap' ın azatlısı (İRAN) arasında başlayacak. Yakın gelişmelere bakılırsa bu da muhtemelen Suriye'de çıkacak.
En doğrusunu Allah CC bilir. (Allahu Alem)