1 Aralık 2014 Pazartesi

AKP- CEMAAT SAVAŞINI CEMAAT KAZANACAK

AKP- CEMAAT SAVAŞINI 
CEMAATİN KAZANACAĞINA DAİR İP UÇLARI VAR

EVET SAVAŞI CEMAAT KAZANACAK






Yine baştan söyleyelim. 

AKP ile Cemaat kol kola gezerken biz Cemaatin bazı yanlışlarına değindiğimizde AKP'lilerden tepki alıyorduk. Aynı şekilde AKP'nin Suriye ve Kürt politikasını eleştirdiğimizde de Cemaatçiler AKP'ye sahip çıkıyordu. Şimdi her iki taraf da gerçeği gördü.

Cemaate yönelttiğimiz eleştiri şuydu:

"İslama hizmet etmek isteyen bir cemaat, ABD gibi doğrudan siyonistlerden akıl alan ve Dünya'ya kan ağlatan bir devlet ile 'akıl oyunu' oynayamaz.Mutlaka kullanılır" diyorduk.
(Siyonistler doğrudan Şeytan'dan akıl alıyorlar. İnsan Şeytanı akıl ile yenemez, illa ki zikir olması gerekir, yani evliyalar yenebilir.)

Hatta dostluk için ABD yerine Rusya'yı bile önermiştik. Dayanağımız ise ABD'nin ırkçı siyonizm tarafından yönetilen bir Yahudi devleti olmasıydı. Ve tek düşmanları da Müslümanlardı. Oysa Rusya'da Müslümanlar zaten büyük bir kitleydi. 

Rusya reformlardan sonra dine dönmeye karar vermiş ama hala din hakkında, Hristiyanlık hakkında yeterli alt yapıya sahip değillerdi. Yani Rusların kafaları boştu.

Dolu kafayı doldurmak zordur, boş kafalara dönülseydi daha iyi olurdu demiştik. İspat ise şudur: Cemaatin en başarılı olduğu yerler Türk Cumhuriyetleridir. Onlar da Cemaati İslamcı kimliklerinden ziyade Türk oldukları için bağırlarına basmışlardır. ABD ile ilişkilerini bilselerdi durum farklı olabilirdi.Afrika'da Avrupa'da, Amerika Kıtası'nda aynı başarı yoktur.

Yine aynı şeyi söylüyoruz, eğer Cemaat ABD yerine Rusya ile benzer ilişkiler içine girseydi bugün Rusya'nın tamamı Müslüman olmuş ve Türkiye de NATO'dan çıkmış,hem Türk Birliği hem de İslam Birliği kurulmuş olabilirdi.

ABD ve Batı da mat olur ve yerinden kımıldayamazdı. Tünellerden Gazze'ye el birliğiyle en gelişmiş füzeler sokulur ve Filistinlilerin İsrail'lileri bölük bölük nasıl gemilere binip Avrupa'ya kaçırdıklarına şahit olurduk. Savaş bile olmayabilirdi.

Tabi bunlar hep varsayım.
Bunları şunun için yazdık. Aşağıda yazacaklarımız AKP'lilerin hiç mi hiç hoşuna gitmeyecek ama biz tarafsızca yazdığımızı belgelemiş olalım. 

Bir parantez:
(Biz kimin tarafıyız?Biz bu al bayrağa, bu cennet vatana, bu Cumhuriyete canı pahasına gönül vermiş biri olarak sadece bunlara düşmanlık edene düşmanlık ederiz.Başka da düşmanımız yoktur.)

Cemaatin bu savaşı kazanacağına dair belirtiler şunlardır:

Savaşı Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan duyurdu. 17 Aralık'a karşı 25 Aralık ile cevap verdi.Polisler, savcılar, hakimler görevden alındı, yerleri değiştirildi. Davalar düşürüldü takipsizlik kararları alındı. Yargıya intikal eden olayda takdir yargıya aittir. Konumuz bu değil.

Ama sorgulanan polislere sorulan soru "Niçin dinlediniz" iken polislerin verdiği cevap "Kayıtlar montaj değil miydi? Hani montajdı?"olarak kayıtlara geçti.

Polisler "Dinlemek için amirimizden emir aldık" derken
amirleri "Başbakanın haberi var, emri ondan aldım" dedi.

Bu cümlelerin tamamı AKP'nin aleyhine resmi kayıtlara geçmiştir.

17- 25 Aralık bu şekilde sonuçlandı.

Başka yerlerde operasyonlar yapıldı, polisler göz altına alındı
ama çoğu serbest bırakıldı. Yani Emniyette yapılan operasyonlarda Cemaate bir şey yapılamadı.

Yargıda operasyon hiç yapılmadı. Yüksek yargı ve Ordu ise girişimlere daha başında müsaade etmedi. Bunun sebebi şu olabilir:

Cemaat devletin en üst seviyelerinde çok güçlüdür de ondan yapılamamıştır falan değil kesinlikle. Devleti devlet yapan üst kurumlar bunun, yani AKP-Cemaat savaşının iki grup arasındaki bir olay olduğuna inanıyor olabilirler. 
Belki de "AKP'nin şahsi sorunudur, belki de AKP de bile sorun etmeyenler vardır" diye düşünüyor olabilirler. AKP içinde de zaten bu anlamda düşünce farklılıkları olduğu bizzat Cumhurbaşkanının beyanatlarında vardı. Bağımsız yazarlar da Cemaat operasyonlarından rahatsız olan AKP'lileri isim isim yazıp çiziyorlar.

Bu işin sonucunu belirleyecek iki unsur var:

Birincisi bu savaşın gerçek mahiyeti nedir? Taraflar birbirlerini ne ile suçluyorlar? Hangi iddialar doğrudur ve belgesi var mıdır?

AKP Cemaati, ABD ve Siyonistlerle işbirliği yaparak onlar adına dinlemeler yapmak, gizli bilgileri öğrenmek ve onlarla paylaşmak, yani vatan hainliği ile suçluyor.

(Peki sormazlar mı: "Bu ABD, Cemaat yokken bu ülkede dinleme yapmıyor muymuş? Ya da nasıl yapıyormuştu? Ya da bu ABD bu cemaate mi kalmış? Ya da bu ABD tüm dünya ülkelerini en gelişmiş teknolojiler ile dinliyorken Almanya dahil diğer tüm ülkeleri de bu Cemaatle mi dinlemiş?) Sorarlar güzelim sorarlar.

Cemaat ise AKP'yi, yolsuzluk yapmak, PKK ile anlaşıp Cemaatin Güney Doğu'daki okullarını kapatmak, KCK'lılara karşı başarılı bir mücadele veren polisleri cemaatçi diye görevden alarak PKK'ya kolaylık sağlamak; yani yolsuzluk ve PKK ile dost olmakla suçluyor.

(Peki sormazlar mı: " Bu AKP on iki yıldan beri iktidarda, siz bunları bu gün mü öğrendiniz? Ya da Oslo görüşmelerini niçin daha ilk gün gizliden değil açıktan kamuoyuna kendi adınızla açıklamadınız?) Sorarlar güzelim sorarlar.

Gelinen noktada AKP, Cemaat ile mücadelede İşçi Partisinin yöneticileriyle de (yani ulusalcılarla) bilgi ve belge alış verişi yapıyor.

Yine bir parantez:
(Rahmetli Erbakan hocamızı 28 Şubatta iktidardan indirip Milli Görüşü de bitirip yerine AKP'yi ikame eden 28 Şubatçılarla AKP'nin işbirliği hala sürüyor mu denilirse ne cevap verilecek? Ya da 28 Şubatta iktidardan indirilen Milli Görüşü AKP ile tamamen bitiren 28 Şubatçılar şimdi de yine aynı AKP ile Cemaati mi tamamen bitirmeye çalışıyorlar denilirse ne cevap verilecek? İnsanların aklına bu sorular gelebilir.)

İkinci unsur ise uluslararası konjonktürdür. Yani ABD ve Rusya ile bölgemizdeki gelişmeler Türkiye'deki siyasi dengeleri nasıl etkiler?

Bize göre uluslararası konjonktür belirleyicidir. Kafaları karıştıran soru ise şudur:

AKP'nin ABD ile arası çok iyi. Cemaatin de iyi ise niçin savaşıyorlar? Ya da ABD kimin yanında?

ABD kendi pis çıkarlarının yanında. Cemaat ile AKP'yi; AKP ile de Cemaati köşeye sıkıştırıp Kürdistan kurdurmaya çalışıyor.

Ve bir kınama:

CHP ve MHP liderlerini "Güneydoğuya gidebilir misin, sen gittin mi, bak ben gittim, sen şunu söyleyebildin mi, bak ben söyledim" gibi açıklamalarından dolayı şiddetle kınıyoruz.

EY BU CENNET VATANIN BAŞINDA BULUNAN DEVLET ADAMLARI! 

İHTİYAÇ VARSA SÖYLEYİNİZ YETMİŞ MİLYON GİTSİN. İHTİYAÇ YOKSA HERKES GÖREVİNİ YAPSIN VE BU İŞ BİTSİN. BİZ BU CENNET VATANIN ATATÜRK'TEN EMANET ALDIĞIMIZ HER KARIŞ TOPRAĞINI ATATÜRK GİBİ SAVUNMAYA AND İÇTİK.
SÖZÜMÜZÜ DE ATATÜRK'E VERDİK KİMSEDEN ÇEKİNMEYİZ.

GERÇEK SEYYİDLERLE SAHTE SEYYİDLERİ AYIRT ETMEK MÜMKÜN

GERÇEK SEYYİDLERİ SAHTELERİNDEN AYIRT ETMEK MÜMKÜNDÜR. 




Hz.Peygamber ASM Efendimiz ahir zamanda evliyaların gizleneceğini buyurmuş.Yani kamuoyu önünde evliyalık gösterisi yapanlar evliya olmayabilirler. Ancak konumuz bu değil. SEYYİDLİK ve ŞERİFLİK.

Hz.Hüseyin RA Efendimizin soyundan gelenlere SEYYİD, Hz.Hasan RA Efendimizin soyundan gelenlere de ŞERİF deniyor.

Günümüzde pek çok kişi ya bizzat kendisi ya da çevresindeki bazı kişiler vasıtasıyla SEYYİD ya da ŞERİF olduğunu iddia ediyor.

Konuya geçmeden şunu hemen ifade edelim:

Seyyidlik ve Şeriflik konusunun Müslümanlar için ne denli önemli olduğunu bilen İngilizler daha bin yıl önce sahte Seyyidler ve Şerifler üretmişlerdir.

Oysa gerçek SEYYİDLERİ VE ŞERİFLERİ sahtelerinden ayırt etmek bilimsel olarak mümkündür.

EY SEYYİD ADAYLARI VAR MISINIZ DNA TESTİNE?

Hz.Peygamber SAS Efendimizin sakalı şerifleri ve kutsal emanetleri ortadadır.

Şu yol izlenmeli:

Önce güvenilir bir kurum (ki bize göre bu kurum Diyanet İşleri Başkanlığı'dır.) kendilerinin belirleyeceği doktorlardan oluşan bir komisyon kurar. Bu komisyon tüm çalışmalarını şeffaf bir biçimde kamuoyunun gözü önünde yapar.

Hz.Peygamber SAS Efendimize ait olan tüm SAKALI ŞERİFLER, HIRKA,KILIÇ GİBİ TÜM KUTSAL EMANETLER'den DNA örnekleri alınır. Gerekirse yurt dışındakilerden de örnekler alınabilir.

Bu verilerle Hz.Peygamber SAS Efendimizin DNA haritası çıkarılır ve mevcut verilerden uygun olmayanlar da varsa bunlar daha detaylı tarihsel ve bilimsel araştırmaya tabi tutularak emin olunduktan sonra Kutsal Emanetler içinden çıkarılır. 

Sonra sıra SEYYİD adaylarının müracaatına gelir.

Uyanlar için iki çeşit sertifika hazırlanır.

On bin de bir den, on bin de yüze kadar uyumluluk gösterenlere örneğin "Onbirde bir SEYYİD olma ihtimali vardır" sertifikası verilir.

Yüzde birden Yüzde yüze kadar (Yüzde yüz mümkün olmayabilir ama ölçü olması açısından) uyumluluk gösterenlere de örneğin" Yüzde onbeş ihtimalle SEYYİD'dir" sertifikası verilir ve bu iş çözümlenmiş olur.

Peki bu niçin yapılmalı ve niçin Diyanet yapmalı?

Niçin Yapılmalı?

Gerçeklerini sahtelerinden ayırt etmek için yapılmalı. Seyyid olmadığı halde tarikat şeyhliğini sürdürenlerin bazılarının maskeleri mutlaka düşürülmeli. Gerçeğinin de eli ayağı öpülmeli. 

Ayrıca gerçekte Seyyid olduğu halde bundan haberi olmayan ÖNEMLİ şahıslar da ortaya çıkarılmalı ki Hz.Mehdi AS'ın ordusuna katılacaklar bunlardır ve halk bir an önce tanımalıdır. Yanlış anlaşılmaması için şunu da ilave edelim:

Biz üstte yazdığımız hadis yorumuna dayanarak gerçek Seyyidlerden bazılarının çok önemli kişiler olduğuna ama Seyyid olduklarının farkında olmadıklarına inanıyoruz. Hz.Mehdi AS'ın bizzat kendisi bile bu konumda olabilir Allahu Alem.

Niçin Diyanet İşleri başkanlığı yürütmelidir?

Çünkü bu konu siyasilere ya da resmi kimliği olmayan bir gruba bırakılamaz.Bu konuda en güvenilir kurum Diyanet'tir.
Verilerde tutarsızlık olduğunda hangi kutsal emanetin daha geçerli olacağı konusunda da Diyanet yeterli tarihsel ve kültürel alt yapıya sahiptir.

Kaldı ki Diyanette de tek fikirlilik yoktur kurum içi demokrasi hakimdir.
  Allah için bu teklif hak mıdır, değil midir? Taraflı mıdır, tarafsız mıdır? Subjektif midir, objektif midir?

Peki ne lazım? 

İDARİ YADA SİYASİ İRADE LAZIM.
HAYDİ AKP, HAYDİ DİYANET.