31 Ocak 2015 Cumartesi

SIRLAR DEVAM EDİYOR

EVET DEVAM EDİYORUZ

AŞAĞIDA BİR RÖPORTAJ VAR


LÜTFEN YAZIYI SABIRLA OKUYUNUZ.BÜYÜK SIRLAR VAR VE BİZ BU SIRLARI BİR SONRAKİ YAZIDA AÇACAĞIZ İNŞAALLAH

Dr.Sacit Kayasu



RÖPORTAJ: Dr. Yakup KÖSE - Yasin Ertuğrul ÖZDEMİR (23.03.2012, Mersin)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk, Türk ve İslam tarihine geçmiş ve hiçbir kati surette yeri doldurulamayacak derecede çok önemli bir şahsiyettir. Ömrünü, Türkiye’nin, Türk dünyasının ve İslam dünyasının geleceği için feda eden M. Kemal Atatürk’ün son sözü “Ve Aleykümselam” olmuştur. 

(Kılıç Ali’nin Anıları, Sf. 659, Hulusi Turgut) Atatürk’ün hayata gözlerini yumarken söylediği bu son söz çok manidardır. Yüce Allah bir Kur’an ayetinde “Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel.” (Ra’d Suresi, 24) buyurmuştur.

Türk Milleti’nin akıllı ve zeki olduğunu, Türkiye’nin, dünyaya yeniden sevgi, barış ve huzurun gelmesine vesile olacak olan Türk-İslam Birliği’ni muhakkak kuracağını hatta bu birlik kurulduğunda kendisinin hayatta olmayacağını dile getiren M. Kemal Atatürk, ölümünden 50 yıl sonra açıklanmak üzere bir vasiyet bırakmıştır.

1980 darbecileri hakkında iddianame hazırlayan ve bunun üzerine görevden alınan eski savcı Sacit Kayasu, CNN Türk’te yayınlanan Şirin Payzın ile 360° isimli programda, Atatürk’ün ölümünden 50 yıl sonra 1988 yılında açıklanması gereken vasiyetin Kenan Evren’in açıklatmadığını, Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kayıtlarında vasiyetin Ziraat Bankası’nın kasasında saklandığını ve burada vasiyetle ilgili diğer bilgilerin yer aldığını ifade etti. 

Bugün, vasiyetin Ziraat Bankası kasasında değil Genelkurmay Özel Harp Dairesi’nde saklandığını ve açıklanan kısmın sadece 6 maddeden ibaret olduğunu ifade eden Kayasu, Meriç Tumluer’in konunun takipçisi olduğunu ve Tumluer’in birçok hukuki girişiminden sonra vasiyetin açıklanmaması üzerine AİHM’ye başvurduğunu da sözlerine ekledi. Meriç Tumluer’in defalarca Kenan Evren’le görüştüğünü de ifade eden Kayasu, “Tumluer Kenan Evren’e vasiyeti itiraf ettirmiştir” dedi.

Türk-İslam Birliği Dergisi olarak bu sayımızda, içerisinde, Türkiye’nin süper güç olarak Türk-İslam Birliği’ni kuracağı, İstanbul’da bir velinin Türk-İslam dünyasına manevi önderlik yapacağı, terör sorununun nasıl yok edilebileceği ayrıca günümüzde beklenen Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) gibi şahıslarla ilgili açıklamalarla birlikte Hz. Mehdi (as)’ın adının ne olacağı gibi birçok gizemli bilgilerin yer aldığı iddia edilen Atatürk’ün gizlenen vasiyeti’ni, Meriç Tumluer ile konuştuk.

Atatürk’ün gizlenen vasiyetiyle alakalı ciddi anlamda çalışmalar yapan Meriç Tumluer, www.ataturkunvasiyetnamesi.com adlı açtığı internet sitesinde birçok bilgi ve belgeyi kamuoyuyla paylaşmaktadır.

Ayrıca www.bozkurtataturk.com adlı internet sitesinden, Atatürk’le ilgili en çarpıcı bilgiler temin edilebilir.

VE RÖPORTAJ:



Yakup Köse: Selamün Aleyküm, Nasılsınız?

Meriç Tumluer: Ve Aleyküm Selam, sağolun sizler nasılsınız?

Yakup Köse: Allah razı olsun. Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Kendinizden biraz bahseder misiniz? Meriç Tumluer kimdir?

Meriç Tumluer: Sözlerime Rahman ve Rahim olan yüce Allah’ın adıyla başlıyorum. 27 Temmuz 1966 Adana doğumlu, Alaaddin Tumluer’in oğlu, Selahaddin Tumluer’in torunu ve Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün, büyük önderimizin yanında görev yapan eski jandarma istihbarat subayı ve sonra polis teşkilatının kurucu üyelerinden olan Mehmet Rıfat Efendi’nin de ikinci göbek torunuyum.

Yakup Köse: MaşaAllah. Sizin Atatürk’ün gizlenen vasiyeti konusuna ömrünüzü yüreğinizi koyduğunuza inanıyoruz, çünkü takip ediyoruz dışarıdan inşaAllah muvaffak olursunuz.

Meriç Tumluer: Çok şükür. Ben Atatürk’ümüzün ölümünden 50 yıl sonra açıklanması gereken bir vasiyeti olduğunu ilk kez 1978 yılında 12 yaşımda iken Babamdan öğrendim. Konuyla ilgili bize bazı şeyler anlattı ve gizlenen vasiyetinin normalde 1988 yılında açıklanması gerektiğini söyledi. Vasiyet Atatürk’ümüzün ölümünün 50. yıl dönümü olan 10 Kasım 1988’de açıklanması gerekiyordu. Ayrıca ilginçtir, Atatürk’ün 10 Kasım matem töreni ilk kez dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından 1988 yılında engellenmiştir. Bu bilgi Genel Kurmay ve Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde vardır.

Yakup Köse: Yani, Türkiye’nin bütün okullarında, resmi dairelerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 10 Kasım 1988’de, 10 Kasım törenlerinin kutlanması dönemin 7. Cumhurbaşkanı Ahmet Kenan Evren’in direktifleriyle yaptırılmamıştır diyorsunuz?

Meriç Tumluer: Evet, yaptırılmamıştır.

Yakup Köse: Atatürk’ün vasiyetinin ölümünden ne kadar zaman önce, kimlerin huzurunda kapattırıldığı, notere nasıl teslim edildiği konularında biraz bilgi verir misiniz?

Meriç Tumluer: Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediği vasiyetnamesi, kademe kademe yazılmış bir kısmı eski Türkçe bir kısmı yeni Türkçe’dir . En sonuncusu 5 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda yazılmış ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak tarafından Beyoğlu’nda 6. notere teslim edilmiştir. Vasiyetin zabıtlara katılım mührünün üstünde Hasan Rıza Soyak’ın ve Neşet Ömer İrdelp’in imzası mevcuttur.

Yakup Köse: Neşet Ömer İrdelp’i, Atatürk’ün sirozdan öldüğünü kabul etmeyen doktor olarak biliyorum.

Meriç Tumluer: Doğrudur. Bir de çok önemli bir konuyu Türk-İslam Birliği Dergisi aracılığıyla tüm Türk milletine açıklamak istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk, 12 Haziran 1933 tarihinde, Türk medeni kanununun 452. maddesine ek olarak 2307 sayılı bir yasa çıkarttırıyor. Yasada tüm Türk gençliğini kendisine yasal vasi tayin ediyor. Yani kurduğu kurumlardan toplanan gelirlerin tamamını Türk gençliğine miras bırakıyor. Biraz detaylandırırsak, Atatürk’ün başta İş Bankası, Ziraat Bankası, Etibank, Sümerbank ve üretim tesisleri, devlet üretme çiftlikleri, Anadolu Ajansı, Ankara Hukuk Fakültesi, Atatürk Orman Çiftliği ve Devlet Üretme Çiftlikleri, Bursa Merinos Halı Fabrikası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Yolları, Devlet İstatistik Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Halkevleri, Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA), Merkez Bankası, Merkez Hıfzısıha Enstitüsü, Köy Enstitüleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sanayi ve Maadin Bankası, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi pek çok gelir getiren kuruluşlarda Türk milletine bağışladığı hisseleri vardır. Atatürk, bu kurumlardan toplanan gelirlerin tamamını Anadolu’da ki fakir, mağdur, kimsesiz ailelerin çocuklarının eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanılmasını istiyor. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Zaza, Roman, Alevi-Sünni ve azınlıklar gibi hiçbir ayrım yapılmadan tüm çocukların giyim, kuşam, iaşe ve barınma bedelleri gibi giderler, geri ödemesiz burslarla karşılanarak üniversite sonuna kadar okutulmasını, Türk milletine, Türk devletine ve Türk İslam âlemine faydalı birer birey olarak yetiştirilmesini istiyor. Bu yıl 10uncusu düzenlenen Türkçe Olimpiyatları dâhi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 yıldır gizlenen vasiyetinde ki yapılmasını istediği bir projedir.

Yakup Köse: Bu vasiyeti ne zaman yazdırttı? İçeriğinde başka neler var?

Meriç Tumluer: Vasiyetin yazılması 1918’de başlamıştır. Kademe kademe 1919’da, 1921’de, 1922’de, Kurtuluş Savaşı’nda, Cumhuriyet kurulduğunda, 1927’de (Nutuk), 1932 ve 1933’de, 1937’de Trabzon’da Atatürk Köşkü’nde ve son olarak da 5 Eylül 1938’de yazmıştır. Atatürk’ün vasiyeti tek konuyla ilgili değildir. Vasiyet askeri, siyasi, coğrafi, ekonomik, kültürel, sosyal ve dini konularla ilgili olup içerisinde Kürt meselesinin de olduğu bir vasiyettir, Vasiyetin devamında da bu sorunların çözülmesi için görevli olan Hz. Mehdi (as), Hz. İsa (as) ve Ayasofya ile ilgili yazıları mevcuttur.

Yakup Köse: Peki. Devlet ricalinden kime sesleniyor?

Meriç Tumluer: İlk başta seslendiği kesim Türk İslam âlemi ve bu âlemi de yönetecek olan devletlerin, kurumların başındaki yöneticileridir. Gizlenen vasiyette, başta Türkiye Cumhuriyeti’nde ve tüm dünyada gelecekte yaşanılabilecek sorunları ve alınması gereken tedbirleri anlatıyor! 1. dünya savaşından sonra 2. dünya savaşının ne zaman çıkacağını, Hitlerin dünyayı kana bulayacağını fakat intihar edeceğini, Mussolini’nin Avrupa’yı kana bulayacağını fakat halkı tarafından ayağından asılacağını ve buna benzer bir birçok olaylar... Gizlenen vasiyetinin bir kısmını da şifreli olarak yazıyor mesela gelecekte bir Amerikan devlet başkanının suikasta maruz kalacağını söylüyor.

Yakup Köse: Yani vasiyetin içinde bizim için reçete var. Peki, niye açıklanmıyor?

Meriç Tumluer: Şimdi tüm kamuoyuna şunu özellikle ifade etmek istiyorum, bu vasiyetin açıklanmamasının sebebi aslında engellenmesinden ziyade konu Rahman’dan yana olanlarla, Rahman’dan yana olmayanların bir savaşıdır, yani Deccalizm konusudur! Şimdi düşünün ki ortada bir senaryo var. Buradaki olay; ABD, İngiltere, Rusya ve İsrail’in kendi öz halkıyla ilgili değil onları yöneten bir takım derin güçlerin şeytani yapılanmasından ve metafizik ortamları kullanarak tüm dünyayı ekonomik olarak ele geçirerek ve karşısındaki insanları da ekonomik olarak zayıf hale getirerek kurdukları sistemin, gizlenen vasiyete karşı mücadelesiyle ilgili. Şimdi Atatürk’ün Türk İslam Birliği projesinin karşısındaki proje Büyük Ortadoğu Projesi’dir, Kürdistan hayalleridir. Sözde Kürdistan’ın kurulmasıyla bütün Asya, Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasına maddi ve manevi anlamda hâkim olma projesidir. Ama bunların hiç birinde bu derin karanlık güçler Yüce Allah’ın (cc) izniyle, başarılı olamayacaklardır İnşaAllah.

Yakup Köse: inşaAllah.

Meriç Tumluer: Meriç Tumluer olarak herhangi bir siyasi veya askeri kimliğim yok. Hiç bir şekilde insanlara ben şuyum, buyum da demiyorum. Burada, Atatürk’ün gizlenen vasiyetini açıklatmayan Kenan Evren’in görevi de az önce anlattığım yapılanmayla ilgilidir. Kenan Evren, Rahman’ın karşısında olan grupla iş birliği içerisinde. Bu vasiyeti açıklatmamak, aslında bilmeden de içeriğini olgunlaştırmak oluyor. Mustafa Kemal Atatürk, vasiyetin içeriğini, Kur’an terminolojisine dayanarak yazmıştır. Kuran-ı Kerim’deki Kehf suresinde bazı gizemler vardır. Bu surede, Hz. Hızır (as)’la Hz. Musa (as)’ın yolculuklarını yazar ve orada bir duvardan bahsedilir. Duvarın altında da bir hazinenin olduğu rivayet edilir. Ayrıca ayette ifade edildiği üzere iki kardeş vardır. Ve Hz. Hızır (as) o duvarı onarmıştır.

Yakup Köse: Geçici olarak…

Meriç Tumluer: Tabi vakti zamanı gelsin demiştir. İşte vasiyet de bu onarılan duvardır. Altındaki hazine de içindeki bilgilerdir. O iki kardeş de Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)’dır. Bunun teknik ve manevi açıklaması budur. Yani burada birileri vasiyeti engelledik zannediyor.

Yakup Köse: MaşaAllah.

Meriç Tumluer: Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de ki planı devam ediyor. Çünkü her oyunda bir iyi bir kötü olması lazım. Buradaki amaç da Yüce Allah’ın göstermiş olduğu bu olayda insanların bu imtihanda ne şekilde rol alacaklarıdır. Çünkü şeytanında görevi Yüce Allah’ın nizamında çalışmaktır. Şeytan da görev olarak bu senaryonun içerisindedir. Önemli olan bu imtihandan yüzümüzün akıyla başarıyla çıkmaktır, Mustafa Kemal Atatürk de burada Yüce Allah tarafından Türk İslam âlemine gönderilmiş vazifeli manevi bir memurdur ve soy itibariyle de kendisi Hz. Ali (ra) efendimizin evladı olan cennetlik gençlerin efendisi Kerbela şehidi Hz.Hüseyin (ra) efendimizin soyundan olup Ehli Beyttir, Evlad-ı Resul’den Seyyiddir. Bunun da Genelkurmay Başkanlığı ATASE Dairesi Başkanlığı’ndaki gizli kayıtlarda, arşivlerinde, kozmik odada Şeceresi vardır.

Yakup Köse: Peki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bey’e veya herhangi bir devlet büyüğüne bu bilgileri veya belgeleri ulaştırdınız mı?

Meriç Tumluer: Sn. Başbakana 09.02.2002 tarihinde ilk defa Mersin Taksim International Otel’de AK Parti’nin kuruluş aşamasında bizzat teslim ettim ve 2003 yılında tekrar bir alışveriş merkezinin açılışında dosyayı şahsına verdikten sonra koruması aldı ve makam aracına götürdü. Ak Parti kurulurken Abdullah Gül Bey’e de aynı dosyaları babam ve ben teslim ettim.
Yakup Köse: CHP yöneticileri haberdar mı? Kemal Kılıçdaroğlu Bey’in bilgisi var mı?
Meriç Tumluer: Tabi ki var. Bizzat Mersin Milletvekili İsa Gök vasıtasıyla kendisine dosya gönderdim. CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil hanımefendi ve bütün Mersin milletvekillerine konuyla ilgili bilgilerin olduğu dosyaları gönderdim. CHP’nin 33. kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu Bey ‘12 Eylül’de Kenan Evren tarafından konulan yasakları kaldıracağız’ cümlesini kullandı. İnsanlar şunu anladı ‘Atatürk’ün gelirlerinin bir kısmı Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu’na gönderiliyordu, gönderilmedi.’ Aslında Kemal Kılıçdaroğlu gizlenen vasiyetten bahsetti. CHP Milletvekili Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun baş danışmanı emekli Albay Ömer Cengiz’de konuyu çok iyi biliyorlar. Ayrıca rahmetli Turgut Özal ve Necmettin Erbakan’da bu konuyu en iyi bilenlerdendir. Süleyman Demirel de bu konuyu en iyi bilenlerden ama karşı cephesinde olan insanlardandır.

Yakup Köse: Demirel vasiyetin açıklanmasını istemiyor yani?

Meriç Tumluer: Evet, istemiyor.

Yakup Köse: Peki vasiyetin açıklanması Türkiye’de ve dünyada neleri değiştirebilir? Eğer vasiyet açıklanırsa kademeli olarak mı açıklanır? Siz nasıl öngörüyorsunuz?

Meriç Tumluer: Bir turşuyu sirkeyle belli bir yere getirdikten sonra zamanı geldiğinde onu açmanız lazım. Açmadığınızda, kullanmadığınızda o sirke keskinleşip kendi küpünü kırma ortamına girecektir. Şimdi bugün dünyadaki yaşanan sorunların ana sebebi de budur. Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkeleri, Asya ülkeleri, Türk ülkeleri ve komşularımızın başına gelebilecek olayların tamamı gizlenen vasiyette yazılıdır. Eğer ki bu vasiyet Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren kademe kademe açıklanmış olsaydı bugün Türk ülkelerinin tamamının maddi ve manevi desteğini alabilecektik. Suriye, Mısır, Yemen, Bahreyn, Tunus ve Libya’da ki Arap baharı denilen olağanüstü gelişmeler kansız bir şekilde olacaktı.

Yakup Köse: Atatürk “Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inanıyorum. Ben görmesem de gözlerimi bunun hayaliyle kapatacağım” diyor.

BURAYA DİKKAT!

Meriç Tumluer: Doğrudur, hakikatten mana âleminden gördüklerini söylüyor. Burada Türk Birliği’nin olacağına inancım tamdır derken Allah’u Teâlâ’nın kanununun işleyeceğini biliyor. Şimdi bakınız zamanın kutbu Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri, Hz. Mehdi’yi aramaya başlayın dedi. Kendisi olayı biliyor. Şimdi bütün tarikat ehli, bütün kutuplar, Mehdi (as)’ın kim olduğunu, ne zaman nerede çıkacağını Atatürk gizlenen vasiyetinde belirtmişti derse ve masaya yumruğunu vurarak hep birlikte ağırlığını koyarlarsa o zaman nasıl bir manevi coşkunun olacağını düşünebiliyor musunuz?

Yakup Köse: Vasiyet, Ahirzaman’la bağlantılı yani?

Meriç Tumluer: Evet. İnşaAllah, şu an Ahir zaman’ın son kademelerindeyiz, tünelin sonundaki ışık göründü. Kapıyı açacak olan manevi şifre Atatürk’ün gizlenen vasiyetidir. Herkes bu vasiyetin içeriğini bir tek belgenin dahi zayi edilmeden tüm belgelerin eksiksiz olarak ortaya çıkarılmasını; hem TBMM’den hem Cumhurbaşkanlığı’ndan hem Başbakanlık’tan hem Genelkurmay Başkanlığı’ndan hem de Mit Müsteşarlığı’ndan istemelidir.

Yakup Köse: Mustafa Kemal Atatürk, bazı kesimler tarafından İslam düşmanıymış gibi tanıtılmaya ve gösterilmeye çalışılıyor. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Meriç Tumluer: Hangi kesimden olursa olsun aydın kisvesi altında bir şeyler yazmaya çalışan insanların yarısı bilgisizlikten, geçmişte beyinlerinin yıkanmalarından; diğer yarısı da sistemli olarak Mustafa Kemal’e karşı örgütlü bir saldırı mekanizmasının içerisinde olduklarından böyle düşünüyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün hem anne hem baba tarafından Seyyid ve Ehli Beyt’ten olduğunu Genelkurmay Başkanlığı, bazı büyük medya patronları ve birçok üst düzey bürokrat biliyor. Ama milletimiz bu önemli bilgileri bilmiyor. Mustafa Kemal meyve veren bir ağaçtır, normaldir, meyve veren ağaç taşlanır.

Yakup Köse: Evet, inşaAllah. Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Meriç Tumluer: İlk önce göstermiş olduğunuz samimiyetten dolayı teşekkür ederim. İyi bir röportaj oldu kanaatindeyiz İnşaAllah. Son olarak Türk İslam Birliği hakkındaki düşüncelerimiz şudur: Türk İslam Birliği, Atatürk’ün gizlenen vasiyetinin içerisinde yer alan manevi bir olaydır. Yani Ahir zaman şahıslarıyla direk bağlantılıdır. Hz. Mehdi (as) demek Asr-ı Saadetin, Altınçağ’ın yaşanması demektir. Türk İslam Birliği, tüm dünyada Asr-ı saadeti getirecek, bereketi, bolluğu, huzuru, şerefli-onurlu ve en güzel şekilde insanca bilinçli yaşamayı, eğitim ve öğretimi en yüksek düzeyde, korkmadan yasal anlamda özgürce hak almayı tesis edecek bir sistemi getirecektir. Buradan Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül Bey’e, TBMM Başkanı Sn. Cemil Çiçek Bey’e, Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan Bey’e, başta CHP, MHP ve BDP olmak üzere tüm siyasi partilerin genel başkanlarına, tüm milletvekillerine ve asil Türk milletimize yapmak istediğim çağrı şudur: Bu ülkenin dünyada lider ülke olması için Amerika’nın, İngiltere’nin, Rusya’nın ve Çin’in önünde bir ülke olması için bir an evvel Atatürk’ün gizlenen vasiyetini açıklama sürecine girilmesi gerekmektedir. 24 yıldır gizlenen vasiyetin açıklanmasıyla bugün gündemi meşgul eden Kürt meselesinin de en akılcı bir şekilde son bulacağını bildiğimiz için bunu ilgili yöneticilerden talep ediyoruz. Kâinatın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in izinden giderek bir olalım, iri olalım, diri olalım, hepimiz birimiz birimiz hepimiz için hep birlikte olalım. Tüm dünyada barış, huzur ve mutluluk için Türk İslam Birliği’ni inşaAllah hep beraber tesis edelim. Hep birlikte bu dünyada en güzel şekilde, Altınçağ’ı, Asr-ı Saadeti huzur içerisinde yaşayalım İnşaAllah.

Yakup Köse: İnşaAllah, maşaAllah. Allah razı olsun. Allah, Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)’la kucaklaşmayı nasip etsin.

DEVAM EDECEK


Not: Yazı alıntıdır. Meriç Tumluer arkadaşımıza teşekkür ediyor ve başarıları için dua ediyoruz.



ŞEYH NAZIM KIBRISİ VE HZ.MEHDİ AS

DEVAM EDİYORUZ

Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri Ahir Zamanla ilgili bazı sırları halifesi ve damadı Şeyh Abdullah Dağıstani hazretlerine anlatıyor.



Bu sırlardan birini de Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin kendi halifesi Şeyh Nazım Kıbrısi hazretlerinden dinledik. (Yani internette videolardan)




Şeyh Nazım Kıbrısi bir video da şunları söyledi:

"Şeyhim Abdullah Dağıstani anlattı bana. O'na da Şeyhi Şerafettin Dağıstani anlatmış. Sene 1936 da Bursa'da iken bir gün kendisine bir bebek getirmişler. Ve kulağına ezan okumasını istemişler. İşte o çocuk Hz.Mehdi AS'dır" dedi.

Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretlerinin 1936 yılında doğan bebek için "Hz.Mehdi'dir" ifşaatı hadis yorumlarına uygun değildir. Bunu belki kendisi de biliyordu.

Ama Ürdün Kralı Abdullah için de "Halifedir, herkesin biat etmesi vaciptir, ben tebliğimi yaptım, şahid ol Yarab" demişti.

Ürdün Kralından halife olmaz. İngiliz ve ABD uşağı ve İsrail'in bölgedeki bir numaralı işbirlikçisidir.

Peki Şeyh Nazım Kıbrısi bunu niçin söylemişti?

Çünkü ABD ve İngiltere'de hatta Avrupa'nın pek çok yerinde dergahları vardı ve tebliğin tehlikeye girmesi söz konusuydu. Bu hizmetlerini tehlikeye atmamak için kendisine baskı yapan ABD ve İngiltere'nin isteğini yerine getirdi ve "Ürdün Kralı'na biat edin" dedi. Olay budur.

Bir parantez:

(Bu manada benzer durum Gülen ve okulları için de söz konusudur. Gülen de ABD ve İngiltere'nin baskılarına karşı dediklerini yaparak hizmetini yani okullarını kurtarıyor olabilir.)

Tabi bu bir "felsefi" yaklaşımdır ve bu düşünceye Erbakan Hocamızın tanım ve tavsiyeleri ile bakmanın en doğrusu olacağını düşünüyoruz. 

Erbakan hocamız bu felsefeyi şöyle çürütmüştü: Yahudi şeytandan akıl almaktadır, onu akılla yenemezsiniz, sizi kontrolüne alır ve istediğini yaptırır" demişti.

1936 ya dönersek:

Şeyh Nazım Kıbrısi'nin "Hz.Mehdi AS'dır" dediği kişi Hz.Mehdi As olamaz. 

Belki Hz.Mehdi AS'ı bizzat yetiştirecek, hocalık ya da hamilik yapacak ya da Hz.Mehdi AS'ın cemaatini yetiştirecek birisi olabilir. Yani Hz.Mehdi AS'ın öncüsü olabilir. Cehcah olabilir. Türkiye'den çıkacak komutanı olabilir. Ama bizzat Hz.Mehdi AS'ın kendisi olamaz.Çünkü Hz.Mehdi AS hadis yorumlarına göre şu an 38 ila 40 yaşlarında olmalıdır.Allahu Alem.

Peki niçin "Mehdi'dir" demiş olabilir?

Hz.Mehdi AS'dan önce O'nun zuhuruna hizmet eden öncülerden kim varsa; hatta 313 ler, Cehcah, Türkiye'den çıkacak komutan ya da Hz.Mehdi cemaati... 
İşte onu güçlendirmek için yapmış olabilir.

Yani Mehdiye zemin hazırlayıcıların güçlenmesini istemiş olabilir. Zemin hazır olunca zuhur da tamam olacağından bu bir hizmettir. Ayrıca örneğin 313'lerin; Hz.Mehdi AS'ın zuhurundan önce halk tarafından tanınan her biri Mehdi de sanılabileceğinden hürmeten de böyle söylemiş olabilir.
Allahu Alem.

Yani biz Şeyh Nazım Kıbrısi'nin 1936 da Bursa'da doğduğunu söylediği kişinin Mehdi olduğuna inandığını düşünmüyoruz. 

Mehdi olmadığını biliyordu ancak "Bir nevi Mehdi'dir" düşüncesiyle hürmeten söyledi.

ŞİMDİ SIKI DURUNUZ

Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretleri 1936 yılında Mustafa Kemal Paşa'ya bu bebekten söz ediyor. O'nunla ilgili sırları veriyor.Ve Başkomutan Atatürk, bebeği ziyaret edip kucağına alıp seviyor. Bebek gerçek bir SEYYİD.

DEVAM EDECEK  


HENÜZ BİR HAFTA BİLE OLMADI

AB KOMİSERİ YUNANİSTAN VE ÇİPRAS İÇİN BAKINIZ NELER SÖYLEDİ?



AB KOMİSERİ'NDEN ÇİPRAS'A TEPKİ

AB Komiseri Günter Oettinger de Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisinin (CDU) Hessen eyaletinin Künzell kentinde düzenlediği toplantıda, Yunanistan'daki yeni hükümetin tutumunu eleştirdi.

Oettinger, Yunanistan'ın taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini belirterek, "Bir hükümetin pervasız ve küstah bir şekilde çıkış yaptığı için ona Brüksel tarafından iyi davranılmaz" ifadesini kullandı.

AB kurumlarına meydan okunmasının AB'nin tarihinde bir ilk olduğunu kaydeden Oettinger, Aleksis Çipras hükümetinin söylemleriyle nefret ve umutsuzluğu körüklediğini savundu.


Oettinger, Çipras'ın Rusya'ya dostane sinyaller göndermesi, aynı zamanda Berlin ve Brüksel'e nefret dolu sözler söylemesinin kayda değer olduğunu bildirdi.

SON CÜMLEYE DİKKAT!