25 Ekim 2014 Cumartesi

ÖNEMİNE BİNAEN

BU YAZIYI SİTEMİZDE 27 ARALIK 2013 TARİHİNDE YAYINLAMIŞTIK

ANCAK KONU İKTİSADİ BİR KONU OLDUĞU İÇİN FAZLA DİKKAT ÇEKMEMİŞ


OYSA SİTEMİZDEKİ EN ÖNEMLİ YAZI BELKİ DE BUYDU.


LÜTFEN SONUNA KADAR OKUYALIM VE HERKESE OKUTALIM...



ANONİM ŞİRKETLERİN SAHİPLERİ GİZLENİYOR


EN YAYGIN VE EN KOLAY KARA PARA AKLAMA YÖNTEMİ



















Yahudi tüm dünyada öyle bir sistem kurmuş ki hem dünyanın tüm servetinin sahibi olabilir hem de bunu herkesten kolaylıkla gizleyebilir.

Sistem anonim şirketler üzerine kuruludur ve anonim şirketlerin sahipleri isterlerse kendilerini herkesten gizleyebilirler. Üstelik yasal yöntemlerle.

Yani bu yasaları da kendileri bu amaçla düzenlemişler ve tüm dünyaya da kabul ettirmişlerdir. Tabi zorla değil, “Dünyadaki sistem bu; siz de dünya ile uyum sağlayınız, ticaret kanunlarınızı tüm dünyada geçerli olan kanunlarla uyumlu hale getiriniz” diyerek bunu yapıyorlar. Dünya ile ticaret yapan her ülke de bu kanunları kabul ediyor. Çünkü uluslararası ticaret kuralları da bu şekilde işliyor ve ithalat, ihracat yapan her ülke buna mecbur kalıyor. Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası ekonomik kuruluşlar da bu kurallara göre çalışıyor. 

Düzenleme ticaret kanunları aracılığı ile yapılıyor.

Bizdeki uygulamaya bakarak konuyu anlatalım:

Anonim Şirketler Türk Ticaret Kanunu’na göre en az bir ortak ve asgari 50.000.TL sermaye ile kuruluyor ve sermaye payları SPK’ndan çıkarılacak hisse senetleri ile temsil ediliyor.

 Ve bu çıkarılan hisse senetlerinin nama (yani isme) yazılı olması gerekiyor. Yani şirketin kurucu ortaklarının kimler olduğu, kimin ne kadar hisseye sahip olduğu tescil ve ilana tabi olduğundan herkes tarafından biliniyor. 

Ancak buraya dikkat:

Eğer şirket sermaye artırımına giderse artırılan sermaye payları hamiline yazılı olarak temsil edilebiliyor. Yani hamiline yazılı hisse senedi demek tıpkı nakit para gibi zilyetliğini elinde bulunduran kişiye ait olan hisse senedi demektir. (Örneğin 100 TL lik bir banknot kimin elindeyse sahibi odur.)

Bir örnekle açıklarsak:       

50.000.TL sermayeli bir şirket kurulmuş olsun ve bu sermayenin 25.000 TL’si  A şahsı,25.000 TL’si de B şahsı tarafından karşılansın.

Çıkarılan hisse senetlerinin her birinin üzerinde o hisse senedinin sahibinin ismi yazar. Yani o hisse senedi kaybolsa bile bulan kişi için bir şey ifade etmez.(Başkasına ait Nüfus cüzdanı gibi)
Şimdi bu şirket sermayesini 500.000 TL’ye çıkarmış olsun ve artırılan hisse senetlerini de hamiline yazılı çıkarsın.

Yeni çıkan hisse senetlerinde sahibinin ismi yazmaz ve sadece hamiline yazar. Yani bu hisse senedini  kim elinde tutarsa sahibi de odur anlamına gelir. Kaybolursa bulan kişi şirketin de sahibi olur. Kaybeden kişi de hisse senetlerinin kendi isteği dışında kaybolmak suretiyle elinden çıktığını ispat ederek dava yoluyla yeniden iktisabına çalışır.

İşte kara para aklama senaryosu:

A ve B şahsı aslında üç beş lira karşılığı bu işi yapan basit adamlar olsun.
Artırılan 450.000 TL lik hamiline yazılı hisse senedinin fotokopileri çekilsin ve bir noter çağrılıp aslı gibidir diye tasdik edilsin.

Dikkat A ve B şahısları dışında şirketin şimdi iki tane daha sahibi oldu. Aslını gösteren esas sahibi, tasdikli suretini gösteren de aslı gösterilemediği müddetçe esas sahibi.

Asılları elinde tutan Y (Yahudi) tasdikli fotokopileri elinde tutan da M (Yahudi’nin müdürü)olsun.
Yahudi 450.000 TL sermayeyi şirketin hesabına yatırır. Şirket bunu işletme sermayesi yapar.

Buraya dikkat: M’ ye talimat verir yıllık 1 milyar TL lik fatura kesip, vergisini ödeyip bu parayı aklayabilir.
Ya da Y bir siyasetçi olsun ve bu paralar rüşvet olsun. Yine aynı şey geçerlidir. Ayrıca o siyasetçinin devlet ihalelerini şirkete ihale ederek ilaveten kazandıkları da cabasıdır.

Mevcut kanunlara göre Y şahsının kim olduğunun bilinmesi mümkün değildir.
M şahsı bilinir, kamuoyu önünde yer içer, gezer tozar ama Y’ye yamuk yaparsa olağanüstü bir genel kurul toplantısı ile her zaman görevden alınıp yeni bir müdür getirebilir. Y’ye M’mi yoktur?

Bu dehşet bir olaydır. Yani bildiğimiz, tanıdığımız, medyatik holding sahipleri aslında bir Yahudi’nin müdürü de olabilirler. Ya da Y yabancı bir gizli servis de olabilir. CIA, Mossad gibi. Dehşet bir şey.

Peki bu gerçeği biz biliyoruz da başka bilen yok mu? Kesinlikle çok bilen vardır da neden dile getirilmiyor biz de anlayabilmiş değiliz. Y’lerden M’ lerden zaten beklemiyoruz da, akademisyenler niçin susar anlamak mümkün değil. 

Ekonomi yöneticileri sadece Borsada işlem gören hisse senetlerinin hangi firmaya ait olduğuna ve ne kadar hisse (Kaç TL lik) olduğuna dair bir kayıt bürosu kurmuşlardır. Ama sadece borsada işlem gören hisse senetleri için geçerlidir ve Y’nin ismi bilinmeden M tarafından sadece şirketin ismi ile işleme sürülmektedir.

Bu konu çözümsüz değildir ama irade gerektirmektedir:

Ülkemizde mülkiyet değişikliğinin tescil edildiği siciller vardır.
Gemi Sicili, Ticaret Sicili, Trafik Sicili ve Tapu Sicili.

Bunlara SPK da kurulmak üzere HYHS (Hamiline yazılı hisse senetleri sicili) isimli bir sicil eklenebilir ve iktisap edene "bir ay içinde sicile işletmek şartıyla iktisap edilir, isteği dışında elinden çıkan ise yerel mahkeme kararıyla her zaman itirazda bulunabilir” şartı ile şeklinde düzenleme getirilebilir.



Bu uygulama sermayenin gerçek sahibini en geç bir ay içinde öğreneceğiz anlamına gelir.