28 Mart 2015 Cumartesi

ABD'DEN TÜRKİYE'YE YENİ BİR TUZAK

ABD,TÜRKİYE VE AZERBAYCAN'A PİS BİR TUZAK KURUYOR
UYANIK OLALIM, OYUNA GELMEYELİM İNŞALLAH



YILANA DİKKAT!

ABD,Türkiye ve Azerbaycan'ı kullanarak İran'da iç savaş amaçlıyor. Malum İran'da otuz milyon Türk var. Bunların bir kısmı Azeri Türkü, bir kısmı da Horasan Türkü. Çoğunluğu Şii olan bu soydaşlarımızı İran yönetimine karşı ayaklandırmaya çalışıyorlar.

Eğer Türkiye ve Azerbaycan böyle bir girişime destek verirse hakikaten İran'da Türkler ayaklanır.
Ayaklanır ama İran'da yönetimi değiştirebilirler mi? ASLA.

Olacak olan şudur: İran yönetimi bunu da ABD ve Batı'dan bilecek, kendi halkına da anlatabilecek ve belki de orada yaşayan soydaşlarımız bile bizi ABD ve Batı işbirlikçisi olmakla suçlayıp tamamen bizden kopacaklardır. Oyuna gelenler olursa onlar da İran yönetimi tarafından cezalandırılacaklardır.

İran yönetimini değiştirme ihtimali olsa bu girişim farklı tartışılabilir ama böyle bir ihtimal yok ve bu soydaşlarımıza zulüm olur.

Alimlerin Hadis yorumlarına göre İran devleti iç ayaklanma ile yıkılmayacak ve Ortadoğudaki etkisini daha da artıracak. 

Bu işin sonunda bölge insanlarını ve devletlerini kullanmaya çalışan ABD bizzat kendisi İran ile savaşmak zorunda kalacak. Hadis yorumlarında İran'ın, ABD'ye ait Basra Körfezinde bulunan donanmasını batıracağı bile açıklanmıştır. İran Devleti ABD ile savaşmadan yıkılmayacak ve ancak o savaştan sonra o da kısmen yıkılacak.İşte o zaman İran'da değişim olabilecek. 

Yoksa ondan önce soydaşlarımızın ayaklandırılması, sadece onların zulüm görmesine neden olacak.Bu oyuna asla gelinmemeli. Aynı durum Azerbaycan kardeşimiz için de geçerlidir. Böyle bir girişimden İran'da yaşayan Azeri soydaşlarımız zarar görebilir.İsrail ile arası iyi olan Azerbaycan yönetiminde bulunan gardaşlarımız asla bu oyuna gelmesinler.

ABD ve İsrail'in İran ile sorunları varsa İran oradadır. Kendilerine güveniyorlar ise sorunlarını gidip kendileri halletsinler.Bizler kimsenin uşağı değiliz.


VE YEMEN'DE SON DURUM

Kasım Süleymani Yemen'e gitti, Arap uçakları düşmeye başladı.Bizim yanlış öngörülü yandaş medya Suud Generaline sormuş "Uçak mı düştü"diye. Acemi Suud Generali "Uçaklar teknik arızadan düşüyor" diye cevaplamış. Bunlar mı yenecekler ayakları yere basmadan,havadan bomba atarak Yemen'deki Husileri? Bizim ki uçakları gizliyor, general bir tane değil birden çok uçak teknik nedenle düştü diyor.

İşte buraya yazıyoruz: Yemen yönetimini Husilerden asla alamazlar. Husiler en geç bir hafta içinde ADEN'i de ele geçirirler.

Tıpkı ABD'nin Irak'da yere inip göğüs göğüse savaş yapamadığı gibi Suudlar da Yemen'de kara harekatı yapamazlar. Yaptıkları acemice palavradan ibarettir. 

Aynı general bakınız ne diyor:
"Husiler sivil halkı kalkan olarak kullanıyorlar.Uçaksavarları sivil yerleşim yerlerine yerleştiriyorlar." dedikten sonra şöyle saçmalıyor."Husiler sivil halkı bombalıyorlar ve bizim üzerimize atıyorlar" diyor.Burada bitiyor mu? Hayır devam ediyor ve" İşte biz de bu yüzden sivil yerleşim yerlerini bombalamak zorunda kalıyoruz" diyor. Halbuki doğrusu şuydu:

"Husiler sivil halk içinden ateş ediyor biz de bombalıyoruz" diyecekti. Hem "Husiler ateş ediyor" diyor hem de "Husileri Husiler bombalayıp üzerimize atıyor" diyor.

Bu adamdan komutan mı olur? Zafer mi gelir? Şarlatandır bunlar.

Irak'ı ABD'ye dar eden Kasım Süleymani mahveder bunları.Demedi demeyin. 


BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ

BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ



YIL 1984

Abdullah Bey ile Emine Hanım ayrıldıkları cennet vatanlarına uçağın penceresinden hüzünlü bir şekilde bakmaktadırlar.Beş yaşındaki çocukları Ahmet kucaklarında uyuyakalmıştır.Öyle bir ayrılış ki uçak yükseldikçe yaşadıkları mekanlar küçülüyor ama gönüllerinde büyüyordu. 

Belki de hiç dönmeyeceklerdi .Dönseler bile kim bilir, bir çok kişiyi belki de görmeyeceklerdi.O yüzden pek çok tanıdıkları ile helalleşip ayrılmışlardı.

Abdullah Bey de Emine Hanım da yetim büyümüşler ve büyütenler tarafından evlendirilmişlerdi.İkisi de öğretmendi.Öyle yetiştirilmişlerdi ki aldıkları bir nefese karşılık olmak üzere alacakları her nefesi vakfetmeye gidiyorlardı. İstikamet Yemen'di.

Türk Okullarına öğretmen olarak gidiyorlardı.Karın tokluğuna çalışacaklardı ama onların beklentisi o değildi.

Allah'ı (cc), Peygamberini (sas), Kuran'ı ve İslam'ı sevdirmeye gidiyorlardı. 
Türk Milletini, Türk Bayrağını,Türkiyeyi sevdirmeye gidiyorlardı.

Sevdirmeye severek gidiyorlardı.Ama bu o kadar kolay bir iş değildi. "Sevin" deyince de olmuyordu.

Kendilerini sevdireceklerdi ki mensup oldukları İslam Dini, Türk Milleti sevilsin. Bu da adam gibi Türk olmakla ve İslam'ı Sahabe (ra) gibi yaşamakla mümkündü. En zor şey de anlatmak değil yaşamaktı zaten.

SANA'DA İKİNCİ YIL: 1986

Başlarından çok büyük bir badire geçmişti. Yedi yaşındaki çocukları ani bir kalp krizi ile vefat etmişti. Dönmeyi düşünmemişler, oraya defnetmişlerdi. Bu olay onları çok yıpratmıştı.

İki gün sonra müdür çıkagelir ve 
"Hoca Efendi Türkiye'den ziyaretinize gelecek.Yarın burada olacak" der. 
Bu onları biraz da olsa teselli eder.

Ertesi gün Hoca Efendi gelir ve taziyelerini ilettikten sonra:
"Medine'ye gitmek ister misiniz" diye sorar.

Abdullah Bey ve eşi bunu sevinçle karşılayınca Hoca Efendi:
"Öyleyse size bir sürprizim daha olacak, yarını bekleyin ve hazırlanın"

ERTESİ GÜN

Akşam namazından sonra kapı çalar.Abdullah Bey açar Hoca Efendi gelmiştir.

"Bakın size kimi getirdim" der. Yanında yedi yaşında dünyalar güzeli bir çocuk vardır.



"Adı Muhammed, bundan sonra Ahmet olsun. Allah'u Zülcelal size Ahmet'in yerine Muhammed'i verdi" der. 

Abdullah Bey ve Emine Hanım şaşkınlıkla "kim bu çocuk" diye sorarlar. Hoca Efendi:

"Bu günün küçüğü geleceğin büyüğü.Kimsesi yok Allah'dan bize, bizden size emanettir. Yalnız sır kalsın Ahmet'in öldüğünü de Muhammed'i de asla kimseye söylemeyin.Ve onunla asla tercüman aracılığı ile konuşmayın.Arapçayı kendiniz öğrendikten sonra istediğini sorarsınız" der.

Ertesi gün Aden'den kalkan uçakta yine üç yolcu vardı. Abdullah Bey, Emine Hanım ve Muhammed.Adı artık Ahmet. Emine Hanım geride kalan Ahmet'inin hüznüyle Muhammed'e bakar ve çat pat sorar:

Yavrum senin annen baban kim? Nerelisin?

Dünyanın en güzel, en akıllı çocuğu cevap verir:
 "Annem Nergiz,babamın adı Hasan,bak biz oralıyız" der ve uçağın camından gökteki yıldızı gösterir.Gösterdiği Halley Kuyruklu Yıldızıdır.Emine Hanım gülümser ve hep birlikte Halley'e el sallarlar.

VE MEDİNE

DEVAM EDECEK 
Ama tereddütteyim.Devam edelim mi? (On bölüm falan.)