28 Haziran 2015 Pazar

TÜRK-YUNAN HARBİNİ ABD ÇIKARACAK

ALLAHU ALEM, TÜRK-YUNAN SAVAŞI ÇOK YAKIN




Hadis yorumlarına göre Türk- Yunan Savaşı, Türklerin Suriye'ye girmesinden hemen sonra çıkacak. "Türkler adaya dönerler" diye ifade edilen durum yaklaşıyor Allahu Alem.

Eğer Türkiye Suriye'ye bir operasyon yaparsa, hedefi Halep- Kilis arasında bir koridor oluşturmak olacak. Bu harekatın müttefikimiz ABD'nin kerhen kabul edeceği bir operasyon olacağı kesindir. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye rağmen ve Türkiye' ye karşı bu koridoru kurmak isteyen ABD'dir. Ama Türkiye kararlılığını ortaya koyduğunda (Ki bu ortaya konulmuştur) ABD istemeden de olsa kabul edecektir. Çünkü Türkiye sonuna kadar haklıdır. Aynı durum Kıbrıs Barış Harekatında da yaşanmıştır.

Türkiye'nin bu operasyonu Rusya, İran ve Esad ile de anlaşmalı yapması gerektiğini yazmıştık. Onlar zaten bu operasyona ABD'ye rağmen olduğu için kayıtsız şartsız destek vereceklerdir. Tek şartları "Esad ve Hizbullah hedef alınmasın" olacaktır.İlker Başbuğ Paşanın önerisi doğrudur.

Bu durumda kimin ne yapabileceğini hesap ederken ilk öncelik de ABD'dir. Yani ABD bu operasyona karşı hangi planlarını devreye sokacaktır? 

ABD de şu an için Yunanistan'daki gelişmeleri kullanacaktır.Çünkü Yunanistan'da "Askeri Darbe" an meselesidir. Ve Yunan subaylarının tamamına yakını da komünist subaylardır. 1967 askeri cuntasına benzer bir darbe her an olabilir. ABD o darbeyi Yunanistan'ın Demirperde'ye kayması olarak görmüş ve tehdit algılamıştı. Şimdi ise bir taşla iki kuş peşine düşecektir.  

Hem Türkiye'yi Suriye'den çıkarmak hem de Yunanistan'ın Rusya'ya kaymasını önlemek için Türk-Yunan Savaşını tetikleyecektir. Gelişmeler bu yöndedir. ABD neler yapabilir?

Şu an Kıbrıs'da Annan Planını kabul etmiş iki lider bulunmaktadır.Bizimki de en az Rum lider kadar Türk karşıtı biridir.Onunla her an Kıbrıs'da siyasi yapıyı sarsacak bir gelişme yaptırabilirler. Ya da Rum Ordusu ile adadaki Kahraman Birliklerimize karşı bir provokasyon planlanabilir.

Diğer tarafta Yunanistan ordusunda bulunan ajanları vasıtasıyla Ege'de her an bir provokasyon yapabilirler. Bunları ABD yaptırır, kimin yaptığı önemli değil.

Tabi ABD derken yine tekrar edelim, İsrail'dir, demek istediğimiz.Yani ABD ve İngiltere'deki Yahudi Siyonistler Türkiye'nin Suriye'ye girmesini ASLA istemezler.Yunanistan'da bir darbe olursa (Belkide kendileri yaptıracaklar) askerlere, Yunanistan'ın borçlarını ödeme karşılığında Türkiye ile savaşı diretebilirler.

Türkiye, hem Suriye hem de Yunanistan konusunda çok ama çok dikkatli olmalı. Hadis yorumlarına göre Suriye'den şu anda başımız ağrımayacak ama Yunan Savaşından sonra Suriye'de kıyamet savaşı yapılacak Allahu alem.Onun için de Türkiye şu anda Suriye'deki fitnenin içinde kalmamalı.Hatta hiç girmesek daha iyi olur çünkü ne IŞİD kalacak ne PYD.

Türkiye'nin Suriye operasyonunun bir de şu sonucu olacak Allahu alem. Türkiye Suriye'den çıkar çıkmaz Ürdün'deki koalisyon ordusu Suriye'yi işgal edecek.İşte kıyamet savaşı da böyle başlayacak. Uzak durmalıyız vesselam.

MÜNAFIKUN SURESİ KİMLERİ ANLATIYOR?

KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)



63-MÜNAFİKUN:

1 - Münafıklar sana geldikleri vakit: "Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin." derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.

2 - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!

3 - Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

4 - Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?

5 - Onlara: "Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret dilesin." denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

6 - Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.

7 - Onlar öyle kimselerdir ki: "Allah'ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler." diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.

8 - Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

9 - Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

10 - Birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.


11 - Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

AHMET TAKAN'IN HER YAZISINI MUTLAKA OKUYUNUZ

İŞTE SON YAZISI




Yeniçağ Yazarı Ahmet Takan, hükümetin askere verdiği 'Suriye girin' emri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.  İşte Ahmet Takan'ın bugünkü yazısı: 

Meğerse Kürt Koridoru Kırmızı Kitap'ta da varmış!.. Erdoğan okumamış. Saray ve AKP, 13 yılın tüm günahlarını ve yolsuzluk dosyalarını ortak edecekleri bir koalisyon değneği ararken Türkiye’yi içine soktuğu bölünme/çözülme sürecine, yakın coğrafyamızda da mayaladıkları terör örgütleriyle izledikleri çukur ve hayalperest stratejilere Türk Ordusu’nu da ortak etmek istiyor. 

Recep Erdoğan, milletin aklıyla alay edercesine çıkmış, “Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına izin vermeyiz” diyor. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Kuzey Irak’taki sözde Kürt devletinin kurulmasına yaptıkları katkıların herhalde unutulduğunu sanıyor. 

En sert kırmızı çizginin, TSK’ya uygulanan Balyoz gibi operasyonlarla ne hale geldiği ortadayken AKP kongresinde çapulcu Barzani’nin baş tacı edilip “Bu millet seninle gurur duyuyor” sloganlarının hatırlanmayacağı düşünülüyor. Erdoğan ve AKP iktidarının çapulcu başı ile yaptığı gizli ve açık anlaşmaların -mutabakatların devletin arşivinde kaybolduğu mu sanılıyor?.. 

Bakın!.. Güney sınırımızdaki Kürt kapanı ve Cerablus’a askeri müdahale ile karışan Ankara’da son ulaştığım şok gerçeği yazayım; Hani, şu Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra “askeri vesayetten kurtulmak” bahanesiyle TSK’yı ezmek için tu-kaka ettiği daha sonra 17/25 Aralık itibarıyla paralel yaygarası kopartıp tekrar sarıldığı Kırmızı Kitap var ya!.. 

Meğerse; Suriye’nin kuzeyinde oluşacak devletin Kuzey Irak’la birleşeceği 2010 yılında Kırmızı Kitap olarak bildiğimiz Milli Güvenlik Siyaset Belgesine (MGSB) girmiş. TSK, 2010’da, “dış siyaset güvenliği ile ilgili politik-askeri durum değerlendirmesi” başlığında, “Suriye’deki gelişmeler ve oluşumlarla Suriye’nin bölüneceğini, yeni oluşumun Kuzey Irak’la da birleşeceğini” açık bir dille yazmış. Açık bir tanımla “Kürt Koridoru” denmemiş ama Suriye’deki gelişmelerin nereye gittiği ve “Suriye-Kuzey’deki oluşum” denilerek nereye varacağı yani bugünkü ve yarınki tablo Kırmızı Kitaba girmiş. 

TSK kendi alanı içinde olan Türkiye’nin Milli Askeri Stratejik Belgesini de (TÜMAS) buna göre yenilemiş. Mesela, 10 yıllık tedarik planları çerçevesinde teknolojik yenilemelerin yapılması gibi. Peki, Kırmızı Kitaba giren “Kürt Oluşumu” tehlikesine karşı diğer bazı kurumlar ne yaptı? “Akil” yalaka/yalamalarla çözüm süreci goygoyculuğu!.. Şimdi, gel de bu tabloda Erdoğan’ın bugünkü çıkışlarına inan!.. 

Acaba Erdoğan 2010’da yenilenen Kırmızı Kitabı okumamış olabilir mi?.. Gelelim madalyonun diğer yüzüne; Suriye’nin Kuzeyi’nde PKK/APO/Kürt devletine doğru yaşanan son gelişmeleri iyi değerlendirmek lazım. 4 yıldır iç savaşla boğuşan ve lime lime edilen Suriye’nin Türkiye sınır hattı boyunca oluşmaya başlayan Kürt koridorunun birincil sorumlusu AKP iktidarıdır. 

Öyle net ki, Batılılar bölgede bir ‘Kürdistan devletinin’ kurulmasında kararlı. Bu devletin Irak sınırından başlayarak Türkiye hattı boyunca Akdeniz’e ulaşacak şekilde bir koridor dahilinde oluşmaya başladığı da net. AKP’nin Suriye’de başından bu yana güttüğü yanlış politikalar, IŞİD’e sahip çıkan yaklaşımları, stratejik diplomasi çukuru, Süleyman Şah’ı hukuki statüsü olmayan bir yere naklederek toprağından vazgeçmesi, yanlış mülteci politikası, Kobani’de sergilediği yanlış tavır, Barzani güçlerinin geçişine izin vermesi, ‘Şam’a 15 günde gireriz’ hayalperestliği maalesef burnumuzun dibinde PKK/APO devletinin inşa edilme sürecini hızlandırdı. 

Burnunun önünü göremeyen iktidarın siyaseti, -bırakın Suriye’den toprak alma hayallerini- hem kendi sınır hattının güvenliğinin kaybolmasına hem de içerde toprak bütünlüğünün tehdit altına girmesine yol açtı. Bir de üstüne üstelik Türkiye’de, PKK’dan sonra nur topu gibi IŞİD, Cihatçılar, Hizbullah, DHKP/C-THKP-C gibi örgütlerimiz(!) oldu. İktidarın yanlış politikaları sadece Suriye’de PKK koridoru oluşturmadı aynı zamanda yeryüzünde ne kadar radikal örgüt ve savaşçı varsa onlarında topraklarımızda mevzilenmesine yol açtı. AKP’nin tek başına hakim olduğu geçtiğimiz yasama döneminde çıkartılan “Suriye Tezkeresi” (güya Türkmenlere yardım vardı ) ile iki şey sağlandı. 

Birincisi, Türkiye topraklarının Barzani Güçleri’ne açılmasıyla birlikte Irak’ın Kuzeyi’nde hakim olan Barzani’nin Suriye’nin Kuzeyi’nde de söz sahibi olmasının önü açıldı. 

İkincisi ise, Kobani özelinde IŞİD’e karşı savaşan PKK/PYD’nin bu tezkere olayından sonra meşrulaşması... Tezkere öncesinde PKK ve Barzani arasında kurulacak “Kürdistan’ın liderliği” konusunda bir rekabet vardı. Kobani olaylarından sonra liderliğin Barzani’ye verildiği ama PKK’nın da meşru olarak tanındığı görüldü. PKK bu süreçte terör örgütünden ziyade bölgede istikrarı sağlayan ve terör örgütü IŞİD’i durdurabilecek yegane güç gibi hareket etmeye başladı. İnsan kaynağı konusunda sorunu olmayan örgüt, gerek Esad’tan gerekse bölgeye Türkiye’den giden silahlardan ve ABD ve AB’nin açıktan yaptığı destekle ağır silah ihtiyacını da büyük oranda karşılamış oldu. Helikopter ve uçaklara karşı kullanılabilen füzeler elde ettikleri biliniyor. IŞİD tanklarına karşı da bol miktarda silah aldığı, hatta tankları ele geçirdikleri biliniyor. 

PKK bu güce , Türkiye ile çatıştığı bir dönemde değil, silahlı mücadele yapmadığı bir dönemde elde etti. 2009’da başlayan ve 2013’ten itibaren Çözüm/Çözülme denilen sözde barış süreci tamamen PKK’ya yaradı. Şimdii!.. 

Böyle bir fotoğrafı olan iktidarın neyine hangi söylediğine güveneceksiniz? Cerablus’a nasıl gireceksiniz? Hadi girdiniz diyelim; terör bölgesinde tekrar başlayacak isyanı hangi askerle bastıracaksınız? Bugüne kadar bölücü örgütle savaştığı için “terörist” diye yargıladığınız askerle mi? 

Tüm bunlara rağmen, terörle mücadele için yasal koruma isteklerini reddettiğiniz hatta güdümünüzdeki Valilere dövdürttüğünüz askerle mi?.. Ha!.. “Tekrar seçim” için tezgah kuran Erdoğan’ın yakın bir zamanda çözüm süreçi Valileri tu-kaka etmeye başladığınız görürseniz sakın şaşırmayın. Saf olmayın!..

AHMET TAKAN - YENİÇAĞ GAZETESİ