2 Ekim 2015 Cuma

LATİNLEŞME Mİ? LADİNLEŞME Mİ?

AHMET AKGÜL HOCANIN SON YAZISINDAN ALINTIDIR




Atatürk döneminde askerler Kur'an üstüne yemin ediyordu:


Evet, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Atatürk'ün ölümüne kadar Harp Okulu öğrencilerine Kur'an üzerine yemin ettiriliyordu. 

6 Eylül 1937 tarihli belgenin üzerinde, "Harbiye Mektebi'nde ikmali tahsil eyliyen zabitana mahsus şahadetname" yazıyordu ve o dönemde Atatürk henüz yaşıyordu. Hemen altta ise "Resmi Tahlif" ifadesi göze çarpıyordu. 

Bugünkü Türkçe ile buna "Resmi Yemin Belgesi" demek uygundu. O dönemin yemin metninde aynen şöyle yazıyordu: 

"Ben, sulhta ve harpta, karada ve denizde ve havada ve her nerede olursa olsun, milletime ve memleketime daima doğruluk ve sadakatle hizmet ve hükumeti cumhuriyetimizin bütün kanun ve nizamlarına ve amirlerimin her türlü emirlerine bütün kalbimle itaat etmekten ayrılmayacağıma ve milletimin namına, mukaddes şerefli sancağımın şanını ve askerliğin namus ve şerefini canımdan aziz bilip bu uğurda seve seve canımı feda etmekten çekinmeyeceğime ve asıl vazifem olan; namuskâr, özü ve sözü doğru ve gayretli bir asker olarak çalışmaktan başka bir şey düşünmeyeceğime, Cenab-ı Allah'ın kelamı olan Kur'an-ı Azimüşşana el basarak yemin ediyorum." 

Metnin sonunda da: "Vallah ve billah" ifadeleri yer alıyordu. 

Aynı belgede Harbiye Mektebi'nde verilen dersler de sıralanıyordu. Bunların arasında "İlmiahlak" göze çarpıyordu. İçinde din dersi de bulunuyordu. Apaçık ortada; Atatürk döneminde Harp Okulu öğrencileri zorunlu din dersi okuyor, Kur'an üstüne el basarak yemin ediyordu. Bitmedi, Atatürk'ün sağlığında İslam Âlimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır'a Türkçe Tefsir yazdırıyor, Ahmet Hamdi Akseki’ye ise, askerler için özel "din kitabı" hazırlatıyor ve bunu bütün Silahlı Kuvvetler mensuplarına okutturuyordu. 

Ama maalesef Atatürk ölüyor ve her şey değişiyordu. İsmet İnönü büyük bir "Latinleşme" ve “Ladinleşme” kampanyası başlatıyor, bunun adını da Kemalizm koyuyordu.

YORUM

Evet yıllardır 'Latinleşme' ile 'Ladinleşme' arasında gidip geliyoruz. Gördüğünüz gibi Atatürk'den sonra icat edilen Kemalizm sadece Latinleşme'den ibaret değil aynı zamanda Ladinleşme'yi de içeriyor.

Yani iki zıt kutup oluşturuluyor ve Ladinleşme ile halk korkutulup Latinleşme iktidara getiriliyordu. İlk elli yıl böyle gitti.Sonra ABD devreye girdi ve bu sefer Latinleşmeye karşı Ladinleşme desteklendi. 

Yani şunu diyordu ABD:

"Madem Türkiye'yi sizler Ladinleşme ile korkutup Latinleşme ile elinizde tutuyorsunuz ve madem bu Ladinleşme de bu şekilde bir alt yapı oluşturdu, o halde bu alt yapıyı güçlendirip sizin Latinleşmenize karşılık, Ladinleşme ile iktidarı alır ve biz  yönetiriz.Siz de bakarsınız" diyordu.

1923 - 1938 yılları arasında Atatürk, bu ülkeyi yüz yıl sonra dünyanın en büyük ülkesi olabilecek temeller üzerine kurdu. 

Öyle ki bugün dünyada ABD,Rusya,Çin gibi süper devletler olmasa, tüm dünya halkları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir vatandaşı olmaktan onur duyardı. Hangi dile, dine,ırka mensup olursa olsun sevgi ve barış içinde insan haklarına ve evrensel yükselen değerlere sahip olmak için her dünyalı seve seve bu ülkenin vatandaşı olurdu.

Bugün dünyada gayrimüslim devletler içinde tüm dünya insanlığını vatandaş yapıp da her vatandaşına aynı hakları verebilecek bir devlet yoktur. İşte Ortadoğu, işte Afrika. Yarısı açlıktan, kalanı küresel çıkarların savaşlarından can güvenliğini bile yitirmiş durumda.

Gelelim Müslüman ülkelere:

İçlerinde bir tanesi bile tüm dünya insanlığını olduğu gibi kucaklayıp, kabul edip, vatandaş olarak aynı hakları verebilecek düzeyde değil.İşte Vehhabilik, selefilik, tekfircilik, işte Şiilik. Bırakınız dünya insanlığını, bunların farklı mezheplere bile tahammülü yok.Yanlış mı? 

Var mı bir tane İslam Devleti? Yok.Yok.

Bizler Türk gençliği olarak Atatürk'ün ne denli büyük bir devlet adamı olduğunu hala anlayamadık.

Ama kendisi bu gerçeği şöyle ifade etti:





Muhyiddini İbnül Arabi Hazretleri evliyanın büyüklerindendi. Pek çok evliya geldi geçti ancak Arabi Hazretlerinin gelecekten kendisine bildirilen bazı haberleri verme ruhsatı vardı. Yavuzun Şam'a gireceğini yüzyıllar öncesinden bilmiş ve şifreli bir şekilde açıklamıştı. 

Aynı Arabi Atatürk'ü de haber verdi. Ancak kötüleyerek değil överek haber verdi. Batıdan çıkacak gök gözlü, uzun boylu bir genç yeni bir devlet kuracak ve kıyamete kadar baki kalacak buyurdu.

Atatürk de bunu "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyerek ikinci defa ikrar etmişti.

Atatürk'ün aleyhine konuşan din adamları da var ancak Atatürk'ün lehine konuşan din adamları daha fazla ve bu fitne ortamında nedense onlar hiç gündeme getirilmiyor. 

Biz şimdi Arabi'nin ifadesinden Hz.Mehdi AS olayına bağlantı yapacağız. Madem Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılmayacak ve ilelebet yaşayacak o halde Hz.Mehdi AS da Türkiye düşmanı olmayacak.Tam tersine Türkiye dostu olacak.

Çünkü Arabi'ye göre Hz.Mehdi AS 2016'da zuhur edecek. Kaç ay kaldı? Bir kaç ay İnşallah.

"Büyük İslam alimi ve Tasavvuf Piri Şeyhül Ekber Muhyiddini Arabi Hazretleri (1164-1240), yazdığı "Dürri Meknun" kitabında, tam 250 (iki yüz elli) sene öncesinden Kostantin şehrinin Müslümanların eline geçip İstanbul'a dönüşeceğini, hem de 800 sene sonra zuhur edecek Hz. Mehdi'nin doğum tarihini vererek büyük bir keramet ve beşaret göstermiştir.
"(Hz. Mehdi Batıdan zuhur eder.. "Rahim"in "mim"i tarihinde doğmuş olur. Lakin, Kamer Tulu' ettiği (doğduğu) zamanda talii (Yıldızı) Saadet burcunda iken...... "Beni Asferi" helak edip İstanbul'a girecek....."
Cümel-i Ekbere göre: Ra:502, Ha:606, Ye:575, Mim:333 değerine sahiptir. Bu değerleri toplarsanız 2016 değerini verir." 

Şimdi şuna dikkat! 

"Kamer tulu ettiğinde tali yıldız saadet burcunda iken" 

Çevirelim mi? 

"Ay doğduğunda, yıldız Saadet burcunda iken" oluyor.Ay da tek değil çoğul.Ama bu Saadet o Saadet değil, onu da yazalım.Bu sır olsun. Bu sırrın Atatürk ile ve idealleriyle ilgisi var.

Muhyiddini Arabi Hazretleri onu da müjdelemiş Maşallah.Ve İnşallah.