1 Nisan 2014 Salı

30 MART SONUÇLARI KİME- NE DEDİ?

30 MART SONUÇLARI KİME- NE DEDİ?





Hayır gördüklerimizde şer, şer gördüklerimizde hayır olabilir. En doğrusunu Allah CC bilir.
30 Mart yerel seçimlerini Ak Parti kazanmış görünüyor. Seçimin ikinci galibi BDP.

AK PARTİ:

AKP, bir önceki seçimde aldığı oy oranını koruyarak pek çok kişiyi yanılttı. Kasetler, tapeler, Twitter, You Tube kapatmaları, Cemaat muhalefeti halkı etkilememiş. En çok Cemaat’ten oy kaybı bekleniyordu ama galiba yerine başkaları ikame olmuş. Bir de sayım günü elektrik kesintileri olmasaydı daha iyi olacaktı.   
Cihan HA ile AA ‘nın hacklenmeleri de halkın bilgi alma özgürlüğünü kısıtladı.

AK PARTİ’ ye hayırlı olsun diyoruz. Ancak genel seçimlerde bu sonuçlar çok farklı olabilir. Onu da belirtelim.

BDP:

Önceki seçimde aldığı illerin tamamını almakla kalmadı buna iki il daha ilave etti ve seçimin ikinci galibi oldu.
Ancak kamuoyunu; doğuda niçin BDP ile seçime girerken, batıda HDP ile seçime girdikleri konusunda aydınlatmadılar. Hukuki olarak iki ayrı parti ancak oy tabanı olarak tamamen tek parti konumunda ve her ikisi de İmralı’dan yönetiliyor. Bildiğimiz kadarıyla.

Bu konu geniş bir konu ayrı bir yazı ile yazarız. Sadece iki soru ile geçelim:

İki parti ile seçime giderek BDP’ nin yüzde onu geçen oy oranları halktan gizlenmek mi istendi?

Doğuda BDP’ ye hedef belediyeler kazandırılırken; batıda HDP ile BDP’ ye gitmesi istenmeyen oylar bloke edilerek hangi partiye dolaylı destek verilmiş oldu?

Okurlarımız bu iki sorunun üzerinde çok dikkatli düşünmelidirler.

CHP

Diyorsunuz ki “ Biz bu Ak Parti’den memnun değiliz, ülkeyi mahvetti, yolsuzluk yapıyor, dış politikası ile ülkeyi ateşe atıyor, acilen indirilmesi lazım”.

İyi güzel de o zaman bu seçmen oyunu hangi kriterlere göre veriyor, iyice araştırıp, ona göre bir strateji geliştirip yola çıkmanız gerekmez mi?

Bu halk manevi değerlere, değer verenlere, değer veriyor. O zaman şu manevi değerlere, değer vermeyen anlayışınızı değiştirmeniz gerekmiyor mu?

Yoksa asla iktidara gelemeyeceksiniz. Bu bir. Ya da Ak Parti’yi indirmek, halka daha iyi hizmet etmek konusunda samimi değilsiniz. Bu da iki.

MHP

Ben de bu seçimde oyumu MHP ye verdim. O yüzden biraz fazla dokunacağım kimse kusura bakmasın.
Genel oy oranındaki yüzde ikilik artış başarı değildir. İstanbul’da MHP, HDP’ nin bile gerisine düşmüştür. Ankara’da MHP’liler CHP’ye oy vermek zorunda kalmışlardır. Şahsen ben vermedim ama Karakaya okuldaşım olduğu için kazanamayacağını bile bile verdim. Bu çok üzücüdür.

Madem ki MHP’ye göre” Ülke ateş üstündedir ve bir an önce Ak Parti’den kurtulmalıdır, madem ki söz konusu olan vatandır.”

O zaman herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Şunu kabul etmeliyiz ki halk lidere oy veriyor. Yani Ak Parti’ye oy vermiyor, Tayyip Erdoğan’a veriyor.
Tayyip Erdoğan’da karizma var, uzun boylu, yakışıklı, O’nu Obama’nın karşısında görmek, Merkel’in bakışlarını üzerinde seyretmek halkın hoşuna gidiyor.

Sayın Devlet Bahçeli Başbuğ Alparslan Türkeş’ten sonra ülkücülerin ikinci Başbuğu olmuştur ve bu görevi hakkıyla yerine getirmiştir. Ve MHP’yi gerçek bir Başbuğ gibi soğukkanlılıkla yönetmiştir. Ancak bu milletin tercihleri de dikkate alınmalı ve yapılacak genel seçimlerden önce halkın teveccühünü alacak daha yakışıklı, daha genç bir ülkücüye bu görev devredilerek Başbuğ da Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmelidir. Bu strateji ile Bahçeli Cumhurbaşkanı da olabilir. Yeter ki yeni genel başkan silip süpürecek birisi olsun.

Efendim yok böyle biri.

Yoksa Polat Alemdar’ı getiriniz ve Cumhurbaşkanlığını garantileyiniz. Reagan’dan başkan olur da Alemdar’dan Başbakan olmaz mı? Halk akademik kariyere baksaydı Prof. Dr. Mevlit Karakaya’nın  açık ara seçimi kazanması lazımdı.

SAADET PARTİSİ

Nihayet  özverili çalışmaların neticesinde Saadet Partisi’ni BBP’ne de geçilerek ülkenin altıncı partisi yapmayı başardınız. Helal olsun. Biz size yüz yüze görüşmelerimizde halkımız lidere oy veriyor Dr. Muhammed Fatih Erbakan acilen genel başkan yapılmalı, ülkeyi tek başına idare edecek değil ya ak saçlı büyüklerimiz yanında olur yönetirler dediysek de siz “O daha çok genç” dediniz.

Hatta “çocuk” dediniz kırk yaşındaki adama. Ama nedense 1453 fetih kutlamalarında hep gençliğimize “Fatih İstanbul’u fethettiğinde senin yaşındaydı” marşını dinletmekle gurur duydunuz.

21 yaşındaki Fatih İstanbul’u fethetmekle kalmaz dünyayı yönetir, ama o deha Erbakan’ın kırk yaşındaki oğlu hem de yüzlerce danışmanı ile Türkiye’yi yönetemez öyle mi?


Öyleyse, işte böyle sandıktan sıfır çektiniz. Kına yakınız Milli Görüşü de bitirdiniz.