12 Nisan 2015 Pazar

ESKİ AKP - YENİ AKP

ÖNCEKİ YAZININ DEVAMIDIR



BUNUN ADI LAİKLİKTİR. NASIL MI?

AKP önce iç politikada, sonra da dış politikada çok büyük politika değişikliklerine gidiyor. Herkes AKP'yi eleştirirken bunun sürmeyeceğini AKP'yi iç ve dış koşulların değiştireceğini biz bu sitede daha önce yazmıştık. O zaman biraz üstü kapalı yazılması gerekiyordu. Artık tam olarak yazabiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bunun adı medeniyettir. Dürüst bireylerin toplum çıkarlarını kendi çıkarlarına tercih etmesini sağlamaya çalışan bir medeniyet amaçlanmaktadır.

Üniter bir devlettir. Bölünemez, parçalanamaz. Her karış toprağının bedeli kandır, başka bir bedelle elden çıkarılamaz.

Ulus Devlettir, Ulus Millettir. Bu topraklarda yaşayan herkes birinci sınıf vatandaştır. Anayasal haklardan herkes aynı şartlarda, eşit olarak yararlanır.

Anayasa çeşitli alt unsurlardan oluşan bu ulusa "Türk Milleti" adını vermiştir. Bu bağlamda bu ülkenin vatandaşı olan herkes hangi ırka mensup olursa olsun ona "Türk" denilecek ve her hangi bir ayrım yapılmayacaktır. Yapılamaz.  

Türk Ulusu' nun; din ,dil, ırk, mezhep gibi kişilerin nevi şahsına münhasır özellikleri bölünmeye, parçalanmaya sebep olacak farklılıklar değil kimliğini ve kültürünü zenginleştirecek hazinelerdir.

Bu bağlamda;
tek bir Türk'ün güvencesi de,
tek bir Kürdün güvencesi de,
tek bir Alevi'nin güvencesi de,
tek bir Sünni'nin güvencesi de,
tek bir Şii'nin güvencesi de,
tek bir Roman'ın güvencesi de,

Yasamasıyla, Yürütmesiyle, Yargısıyla;
Ordusuyla, Devletiyle, Milletiyle 

bu seksen milyona aittir.


Aksini iddia eden tüm bu unsurlarıyla birlikte bu SEKSEN MİLYONU tam karşısında bulur.

Bunun adı medeniyettir.

Bir başka ifade ile medeniyet; toplum çıkarlarına kendi çıkarlarını canları pahasına feda edebilecek
ahlaklı, bilgili, çalışkan, dürüst, inançlı bireyler yetiştirme ve o bireylerin oluşturduğu toplumu yüksek bir davaya yönlendirip tüm yeryüzüne hak ve adaleti hakim kılma mücadelesidir.

Başlığa dönersek "Katil Şii ya da Sünni olmazdan önce katildir" sözü dosdoğru bir sözdür ve laikliğin de tam kendisidir.

AKP, hızla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yukarıda saydığımız ilkelerine doğru yol almaktadır.
Bu yanlış değil, doğru bir yöneliştir.

Dış politikada sarf edilen bu sözler değerinin bilinmesi açısından Atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü ve medeni bir devlet adamı olduğunun da ispatıdır.

Türkiye Ortadoğu'da ABD ve Batılı emperyalistlerin Şiilik ve Sünnilik üzerinden Mezhep savaşı çıkararak Müslümanları katletme oyunlarına gelmeyeceğini göstermiş ve Atatürk'ün izinden gitmeye karar vermiştir.

"Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen Atatürk ahir zamanda medenilere galebe çalmanın zorla değil barış ortamında ve müzakere ile olabileceğini ifade etmişti.

Aynı görüşü Bediüzzaman da "Ahir zamanda medenilere galebe çalmak icbar ile değil ikna iledir"diyerek dini açıdan teyit etmişti.

Şu kadar ki Atatürk'ün açıklamaları siyasi strateji ürünü iken Bediüzzaman'ın açıklamaları dini açıdan stratejinin fetvasıydı. Bu gün de bu fetvaya uygun giden bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

Ancak Bediüzzaman'ın yolundan dini açıdan bu gün diyanetin dışında Cemaat de gitmekteydi. İkna ile medenilere galebe çalmaya çalışıyorlardı.

AKP, bu hatasından da dönecek ama kendisi için geç de olabilir.

AKP İLE HDP ORTAK DANAYA GİRMEMİŞ MİYDİ?

BAHÇELİ "AKP İLE HDP'NİN ORTAK DANAYA GİRDİKLERİNİ" YANİ ANLAŞTIKLARINI İDDİA ETMİŞTİ



Son yaşanan Ağrı olayı AKP ile HDP arasında artan bir gerilimin habercisi. Milli Savunma Bakanı bu tür olayların seçimlere kadar daha da artabileceğini ifade etti.

Olayda yaralanan Mehmetçiklerimize Rabbimizden acil şifalar dileriz.

Demirtaş ise AKP'ye çok ağır ithamlarda bulundu ve "On beş Mehmetçiğin iktidar tarafından oy için kurban edilmek istendiğini" iddia etti.

Tabi Başbakan şiddetle reddederek "Demirtaş'ın yalan söylediğini" açıkladı.

ASLINDA NE OLDU?

Bir soru ile başlayalım.

Eğer HDP önceki seçimlerde olduğu gibi 7 Haziran seçimlerine de "Bağımsız Adaylarla girseydi" süreç bundan nasıl etkilenirdi?

Hemen cevap verelim.

AKP için Açılım Süreci, Barış Süreci vs (Adı her neyse) vazgeçilmez bir politika olmaya devam eder ve muhtemel tüm engellerin üzerine de kararlılıkla gidilirdi.

Her şey HDP'nin 7 Haziran Seçimlerine parti olarak katılması kararıyla başladı.

Evet Bahçeli'nin dediği iddia bu karar öncesi dönem için belki doğru da olabilirdi. Ve Oslo görüşmelerinden bugüne kadar AKP'nin açılım sürecindeki kararlılığı zaten beyanatlarından çok net anlaşılmaktaydı. Yani Bahçeli'yi AKP yöneticileri bizzat doğrulamışlardı.

Peki AKP, HDP'nin 7 Haziran seçimlerine bağımsız adaylar yerine parti adına katılma kararını nasıl algıladı?

İlk önceleri HDP'nin barajı geçemeyeceğini öngörerek "Nasıl olsa HDP'ye verilen oylar bize vekil olarak geri dönecek" diye düşündüler ve açılımı kararlılıkla savunmaya devam ettiler.

Şunu hep iddia ettik.
Bu anket şirketlerinin çoğu Milli değil ve Türkiye düşmanları tarafından organize edilmiş ve hizmetlerinin karşılığını da dışarıdan alan şirketlerdir. Emperyalistler Türkiye'yi bu anket şirketleri ile yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunu niçin yazdık? 

Çünkü AKP'ye bilgi servis eden anket şirketleri her kim ise onlar da bunlardandır ve AKP'yi sürekli kandırmaktadırlar.

Bakınız ilk önce AKP'ye "Bu PKK'lılarla masaya oturunuz. İngiltere, İspanya örnekleri var. PKK diye bir şey kalmaz. Kürtler PKK'ya önem vermez ve kendi kendine legal hale gelir ve AKP denizinde boğulurlar. Kürtler barış istiyor, işte sonuçlar" dediler. 

Ve AKP açılım sürecini buna inanarak başlattı. PKK biteceği yerde bitmiş olan bir örgüt tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Kürt halkı önceden hiç önemsemediği PKK'yı devletin muhatap almasıyla birlikte muhatap alıp adam yerine koymaya başladı. Otuz yılda Kürt halkını yanına çekemeyen PKK açılım ile beş yılda çekmeyi başardı.

Anketçiler devam ettiler oyunlarına:

HDP bağımsız adaylarla 7 Haziran seçimlerine girerse şu kadar vekil çıkarıyorlar. Ama kendi adına parti olarak seçime girerlerse seçim barajını geçemiyorlar ve o seçim bölgelerindeki ikinci parti de AKP. Yani HDP' ye verilen tüm oylar AKP'ye vekil olarak geri dönüyor, HDP hiç vekil çıkaramıyor, işte sonuçlar" dediler.

AKP yine inandı ve HDP'nin parti olarak seçime girmesine rağmen açılıma kararlılıkla devam etti.

Son oyunları ise şu oldu:

"Eyvah" dediler. "Yaptığımız son çalışmalara göre 17-25 Aralık olaylarından dolayı AKP oy kaybetti. Daha da kötüsü HDP barajı geçiyor, yapılacak tek şey var o da AKP'nin HDP oylarından vazgeçip Milliyetçi, Muhafazakar, Atatürkçü tabana dönmesi gerekiyor" dediler.

Dikkat ettiyseniz AKP son bir yılda resmen mutasyon yaşıyor. Eski AKP gitti yerine yeni bir AKP geldi.

Bu ayrı bir yazı konusu. Bu yazının devamı olarak da sürebilir.

DEVAM EDECEK