28 Haziran 2015 Pazar

AHMET TAKAN'IN HER YAZISINI MUTLAKA OKUYUNUZ

İŞTE SON YAZISI




Yeniçağ Yazarı Ahmet Takan, hükümetin askere verdiği 'Suriye girin' emri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.  İşte Ahmet Takan'ın bugünkü yazısı: 

Meğerse Kürt Koridoru Kırmızı Kitap'ta da varmış!.. Erdoğan okumamış. Saray ve AKP, 13 yılın tüm günahlarını ve yolsuzluk dosyalarını ortak edecekleri bir koalisyon değneği ararken Türkiye’yi içine soktuğu bölünme/çözülme sürecine, yakın coğrafyamızda da mayaladıkları terör örgütleriyle izledikleri çukur ve hayalperest stratejilere Türk Ordusu’nu da ortak etmek istiyor. 

Recep Erdoğan, milletin aklıyla alay edercesine çıkmış, “Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına izin vermeyiz” diyor. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan Kuzey Irak’taki sözde Kürt devletinin kurulmasına yaptıkları katkıların herhalde unutulduğunu sanıyor. 

En sert kırmızı çizginin, TSK’ya uygulanan Balyoz gibi operasyonlarla ne hale geldiği ortadayken AKP kongresinde çapulcu Barzani’nin baş tacı edilip “Bu millet seninle gurur duyuyor” sloganlarının hatırlanmayacağı düşünülüyor. Erdoğan ve AKP iktidarının çapulcu başı ile yaptığı gizli ve açık anlaşmaların -mutabakatların devletin arşivinde kaybolduğu mu sanılıyor?.. 

Bakın!.. Güney sınırımızdaki Kürt kapanı ve Cerablus’a askeri müdahale ile karışan Ankara’da son ulaştığım şok gerçeği yazayım; Hani, şu Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra “askeri vesayetten kurtulmak” bahanesiyle TSK’yı ezmek için tu-kaka ettiği daha sonra 17/25 Aralık itibarıyla paralel yaygarası kopartıp tekrar sarıldığı Kırmızı Kitap var ya!.. 

Meğerse; Suriye’nin kuzeyinde oluşacak devletin Kuzey Irak’la birleşeceği 2010 yılında Kırmızı Kitap olarak bildiğimiz Milli Güvenlik Siyaset Belgesine (MGSB) girmiş. TSK, 2010’da, “dış siyaset güvenliği ile ilgili politik-askeri durum değerlendirmesi” başlığında, “Suriye’deki gelişmeler ve oluşumlarla Suriye’nin bölüneceğini, yeni oluşumun Kuzey Irak’la da birleşeceğini” açık bir dille yazmış. Açık bir tanımla “Kürt Koridoru” denmemiş ama Suriye’deki gelişmelerin nereye gittiği ve “Suriye-Kuzey’deki oluşum” denilerek nereye varacağı yani bugünkü ve yarınki tablo Kırmızı Kitaba girmiş. 

TSK kendi alanı içinde olan Türkiye’nin Milli Askeri Stratejik Belgesini de (TÜMAS) buna göre yenilemiş. Mesela, 10 yıllık tedarik planları çerçevesinde teknolojik yenilemelerin yapılması gibi. Peki, Kırmızı Kitaba giren “Kürt Oluşumu” tehlikesine karşı diğer bazı kurumlar ne yaptı? “Akil” yalaka/yalamalarla çözüm süreci goygoyculuğu!.. Şimdi, gel de bu tabloda Erdoğan’ın bugünkü çıkışlarına inan!.. 

Acaba Erdoğan 2010’da yenilenen Kırmızı Kitabı okumamış olabilir mi?.. Gelelim madalyonun diğer yüzüne; Suriye’nin Kuzeyi’nde PKK/APO/Kürt devletine doğru yaşanan son gelişmeleri iyi değerlendirmek lazım. 4 yıldır iç savaşla boğuşan ve lime lime edilen Suriye’nin Türkiye sınır hattı boyunca oluşmaya başlayan Kürt koridorunun birincil sorumlusu AKP iktidarıdır. 

Öyle net ki, Batılılar bölgede bir ‘Kürdistan devletinin’ kurulmasında kararlı. Bu devletin Irak sınırından başlayarak Türkiye hattı boyunca Akdeniz’e ulaşacak şekilde bir koridor dahilinde oluşmaya başladığı da net. AKP’nin Suriye’de başından bu yana güttüğü yanlış politikalar, IŞİD’e sahip çıkan yaklaşımları, stratejik diplomasi çukuru, Süleyman Şah’ı hukuki statüsü olmayan bir yere naklederek toprağından vazgeçmesi, yanlış mülteci politikası, Kobani’de sergilediği yanlış tavır, Barzani güçlerinin geçişine izin vermesi, ‘Şam’a 15 günde gireriz’ hayalperestliği maalesef burnumuzun dibinde PKK/APO devletinin inşa edilme sürecini hızlandırdı. 

Burnunun önünü göremeyen iktidarın siyaseti, -bırakın Suriye’den toprak alma hayallerini- hem kendi sınır hattının güvenliğinin kaybolmasına hem de içerde toprak bütünlüğünün tehdit altına girmesine yol açtı. Bir de üstüne üstelik Türkiye’de, PKK’dan sonra nur topu gibi IŞİD, Cihatçılar, Hizbullah, DHKP/C-THKP-C gibi örgütlerimiz(!) oldu. İktidarın yanlış politikaları sadece Suriye’de PKK koridoru oluşturmadı aynı zamanda yeryüzünde ne kadar radikal örgüt ve savaşçı varsa onlarında topraklarımızda mevzilenmesine yol açtı. AKP’nin tek başına hakim olduğu geçtiğimiz yasama döneminde çıkartılan “Suriye Tezkeresi” (güya Türkmenlere yardım vardı ) ile iki şey sağlandı. 

Birincisi, Türkiye topraklarının Barzani Güçleri’ne açılmasıyla birlikte Irak’ın Kuzeyi’nde hakim olan Barzani’nin Suriye’nin Kuzeyi’nde de söz sahibi olmasının önü açıldı. 

İkincisi ise, Kobani özelinde IŞİD’e karşı savaşan PKK/PYD’nin bu tezkere olayından sonra meşrulaşması... Tezkere öncesinde PKK ve Barzani arasında kurulacak “Kürdistan’ın liderliği” konusunda bir rekabet vardı. Kobani olaylarından sonra liderliğin Barzani’ye verildiği ama PKK’nın da meşru olarak tanındığı görüldü. PKK bu süreçte terör örgütünden ziyade bölgede istikrarı sağlayan ve terör örgütü IŞİD’i durdurabilecek yegane güç gibi hareket etmeye başladı. İnsan kaynağı konusunda sorunu olmayan örgüt, gerek Esad’tan gerekse bölgeye Türkiye’den giden silahlardan ve ABD ve AB’nin açıktan yaptığı destekle ağır silah ihtiyacını da büyük oranda karşılamış oldu. Helikopter ve uçaklara karşı kullanılabilen füzeler elde ettikleri biliniyor. IŞİD tanklarına karşı da bol miktarda silah aldığı, hatta tankları ele geçirdikleri biliniyor. 

PKK bu güce , Türkiye ile çatıştığı bir dönemde değil, silahlı mücadele yapmadığı bir dönemde elde etti. 2009’da başlayan ve 2013’ten itibaren Çözüm/Çözülme denilen sözde barış süreci tamamen PKK’ya yaradı. Şimdii!.. 

Böyle bir fotoğrafı olan iktidarın neyine hangi söylediğine güveneceksiniz? Cerablus’a nasıl gireceksiniz? Hadi girdiniz diyelim; terör bölgesinde tekrar başlayacak isyanı hangi askerle bastıracaksınız? Bugüne kadar bölücü örgütle savaştığı için “terörist” diye yargıladığınız askerle mi? 

Tüm bunlara rağmen, terörle mücadele için yasal koruma isteklerini reddettiğiniz hatta güdümünüzdeki Valilere dövdürttüğünüz askerle mi?.. Ha!.. “Tekrar seçim” için tezgah kuran Erdoğan’ın yakın bir zamanda çözüm süreçi Valileri tu-kaka etmeye başladığınız görürseniz sakın şaşırmayın. Saf olmayın!..

AHMET TAKAN - YENİÇAĞ GAZETESİ



27 Haziran 2015 Cumartesi

YUNAN REFERANDUMUNDAN "HAYIR" ÇIKACAK

YUNANİSTAN 5 TEMMUZDA AB ŞARTLARINA OY VERECEK




Yunanistan parlamentosu, Başbakan Çipras'ın 5 Temmuz'da kreditörlerin önlemlerini referanduma sunma kararını görüşüyor. 

Ana muhalefet Yeni Demokrasi, sosyalist PASOK ve Potami Partilerinin referandum karşıtı tavır aldıkları görüşmelerde hükümete yönelttikleri eleştiriler sebebiyle sık sık karşılıklı sataşmalar yaşanıyor. 

Ana muhalefet Yeni Demokrasi lideri Antonis Samaras'ın konuşmasının ardından Başbakan Aleksis Çipras genel kurula seslenecek. Ardından oylamaya geçilecek. 

Referanduma Syriza, Bağımsız Yunanlar (ANEL) ve Yunanistan Komünist Partisi'nin evet oylarıyla yeşil ışık yakılmasına kesin gözüyle bakılıyor.

OLAY ŞU: 

AB Kreditörleri ile Yunanlı yetkililerin yaptığı görüşmede AB'nin Yunanistan'a yeni kredi açması istendi. AB bu teklifi Yunanistan'ın yeni kemer sıkma politikaları kararları alması halinde kabul edebileceğini söyledi. Yeni tedbirler 16 sayfalık bir kemer sıkma politikası.İçinde savunma harcamalarının da kısılması bulunuyor.Yunanistan'ın yıllık 500 milyon Dolarlık savunma harcamalarının da yarıya indirilmesi şart koşuluyor.Yunan savunma Bakanı ve Koalisyonun küçük ortağı da bunu şiddetle reddederek "AB bizi Türkiye'ye karşı savunmasız bırakmak istiyor" diye siyasi malzeme yapıyor.

Yunan Bakanlar kurulu bu dayatmaların yani AB şartlarını içeren 16 sayfalık şartların referanduma sunulması kararı aldı.Ve parlamentolarına sundu.Parlamentoda referandum kararı çıkacak ve 5 Temmuzda Yunanlılar bu şartları oylayacaklar.

Biz de buradan sonuçları daha şimdiden paylaşalım:

5 Temmuz'da Yunan halkı "HAYIR" diyecek ve yaptırımları reddedecek. 
Peki bu ne anlama gelecek? 

Yunanistan'ın AB'den ve Euro bölgesinden çıkması anlamına gelecek.Yani süreç başlayacak. 

Yunanistan'ın AB-Euro bölgesinde bulunması Almanya ekseninde kalması, ayrılması ise ABD-İngiltere eksenine teslim olması demektir. Ancak Rusya da Almanya ile birlikte belki de Yunanistan'ı tamamen ABD ve İngiltere'ye karşı Rusya eksenine çekebilir.

Yani özetle Yunanistan'da her an, her şey olabilir. Türkiye Yunanistan konusunda çok dikkatli olmalı. Zira tetikçiler hep parayla satın alınabilen kişiler olmuştur.

Evet Türkiye'nin gündeminde Suriye vardır ama bize göre Suriye planlarımız ile bağlantılı olarak Yunanistan öncelikli hale gelebilir. Yani Suriye politikalarımıza karşı Yunanistan bize karşı kullanılabilir.

Suriye ile ilgili ABD, Rusya, İran ve hatta Esad'sız bir girişimde bulunmamak şu an için elzemdir. 
Bütün hesaplarımızı yaklaşan ABD-RUSYA Savaşına göre yapmalı ondan önceki tüm fitnelerden uzak durmalıyız.Çünkü böyle bir savaş başladığında IŞİD, PYD, PKK, Suriye, Irak vs hiç konuşulmayacak bile.Tamamı çimendir, ezilip gidecekler. 

Suriye'de bir şey yapmayalım mı? 
Ne yaptıysak yanlış yaptık zaten. İran'ın Suriye politikası doğruydu.Üç yıldan beri söylüyoruz. Suriye'de İran haklı çıkmıştır. Mevcut tabloda Suriye'nin geldiği durumda kim zararlı çıkmıştır? İran mı? Türkiye mi? Suriye için bir şey yapılacaksa açıktan tarafsız gizliden İran ile birlikte yapılmalıdır. 

Tek bir öneri:

El Kaide ve Öso'ya "Çekilin" diyelim ve Suriye'yi PYD ile savaş karşılığında Hizbullah'a teslim edelim. 

- Hizbullah'a mı teslim edelim? 

ABD, PKK'ya teslim ederken biz de seyredelim, olur mu?  

26 Haziran 2015 Cuma

AHMET TAKAN'IN TÜRKİYE GÜNDEMİ YAZISI ÇOK ÖNEMLİ

TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ AHMET TAKAN YAZIYOR




İŞTE O YAZI

“Cerablus’a girin” direktifini reddeden TSK’dan Başbakan’a öneri;
“Türkmenlere sağlam destek verelim”...

Koalisyon peşrevleri ile dalgalanan ülke gündemi, dün, YENİÇAĞ’ın  “Ankara’yı sarsan emir; Cerablus’a girin”  manşeti ile gerçek noktasına kilitlendi.

“Suriye krizi”  başlığıyla  önceki gün “Başbakan”  Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan güvenlik zirvesinden de yeni bilgilere ulaştık.

Masadaki, “Cerablus” sıcak başlığından devam edelim;

Güvenlik zirvesinde Ayn-el Arap’ta patlatılan bombalar, IŞİD’in yeni saldırıları ve terör bölgesinde hareketlenmeler masaya yatırıldı. Öncelikle şu hususu, yiğidin hakkını yiğide teslim etmek adına belirtmeliyim; Türk Silahlı  Kuvvetleri, siyasetçilerin basit oy çıkarları uğruna ülkeyi maceralara sürüklememek, stratejik(!) bataklıktan çıkarıp yeni bir stratejik bataklığa sokmamak için yalnızca askeri değil, büyük de bir diplomatik çaba yürütüyor. Buradan TSK’nın yurt dışına büyükelçiler gönderiyor manası çıkmasın. TSK’nın masaya koyduğu belge ve bilgiler yaptığı kapsamlı analizler Hariciyenin de elini çok rahatlatıyor.

“Başbakan”  Ahmet Davutoğlu’nun “Cerablus’a girin” yazılı direktifine direnen TSK, önceki günkü toplantıda  “Cerablus’a girildiğinde yansımalar ne olur”  başlığı altında geniş bir rapor sundu. Böyle bir harekatta düşman unsurların çokluğuna dikkat çekilerek,  “Doğu’da Fırat karşında kalan Ayn-el Arap ve diğer Kürt kantonları ile çevrilen bölgede nasıl komşu olunurun” Türkiye için sakınca ve tehlikeleri etraflıca anlatıldı. Türkiye içindeki (tetiklenecek) ayaklanma tehlikelerine ise ayrıca dikkat çekildi.

Ahmet Davutoğlu’nun önüne, Rusya’nın, Tartus limanına haftada iki kez ağır nakliye gemisi göndererek Esad güçlerine yakıt, yiyecek ve her türlü silah desteği sağladığı bilgisi konuldu. Benzer yardımların İran tarafından da yürütüldüğü tekrar hatırlatıldı.  “Tüm diplomatik temaslar tamamlanmadan ABD bir taraftan, Rusya ile İran’ı nasıl karşımıza alacağız”  diye soruldu. Esad’ın bölgedeki güçler ve terör örgütleriyle sürekli dans ettiğinin de altı çizildi.

Bu arada güvenilir kaynaklardan aldığım bilgiye göre, oluşturulan devlet kararı çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, diplomasi turuna Rusya Bakan Yardımcısı ile görüşerek başladı. Sinirlioğlu’nun İran ile de diplomatik trafik yürüttüğü verilen bilgiler arasında. Devlet kararı ile yürütülen diplomasinin teması da  “Esad, IŞİD ile de PKK-PYD güçleri de mücadele etsin. Biz gerekli her türlü desteği vermeye hazırız”.

Mekik diplomasisini desteklemek, boşta-lafta bırakmamak için de Ankara önemli bir adım attı. YENİÇAĞ’a bilgi veren kaynaklar Suriye’ye karşı yürürlükte olan ve sert uygulanan angajman kurallarının kısmi olarak yumuşatıldığı ve bunun Şam’a iletildiğini kaydederek, “örneğin, Suriye uçakları daha önce sınırımıza 5 kilometreye kadar yaklaşmıyorlardı ama hâlâ çekinik davranıyorlar”  dedi.

TSK,  “Başbakan”  Ahmet Davutoğu’na “İdlip’ten göçe karşı sağlam durmamız” görüşünü tekrarlarken kısa ve uzun vadede önerilerinin de özeti şöyle;

“Sınırlarımızı sağlam tutalım. Türkmenlere sağlam destek verelim. Suriye ile ilişkilerimizi düzeltelim.”

Benim Ankara’dan aldığım bir başka hava ise Recep Erdoğan’a da verilen net mesaj. Kendime özgün cümlelerle izah edeyim;
 “Devlet adamlığı ve devletler arası münasebetler, ‘şu ülkenin ailesine gittim. Bu ülkenin çocuğunun düğününe gittim, onlar benimkine gelmediler’ şeklinde yürütülmez. Esad ile ailevi sorunlarını bir tarafa bırak artık.”

Bu sütunda dün sizlere Davutoğlu’nun  “Cerablus’a girin”  talimatına TSK’nın direndiğini ve reddettiğini yazmıştık. Ankara’daki kaynaklardan ulaştığım sağlam bilgiye göre bu ilk değilmiş... IŞİD’in Musul’a yaklaşıp çapulcu başı Barzani’nin peşmergelerini dövdüğü süreçte de benzer bir olay yaşanmış. Kaynaklar şöyle anlattı;

“Barzani, IŞİD’e karşı sıkışınca Erdoğan’a haber gönderip yardım istedi. Talebi de şuydu; ‘Size sınırı açalım, bölgedeki tank taburunuzu hemen gönderin. Ondan sonra da arkamızdaki bölgeye Türk askeri yerleşsin. TSK, AKP iktidarının Barzani’nin isteği doğrultusunda gelen talebi anında reddetti. O zaman da büyük bir kriz yaşandı. Hükümet yine yazılı direktif verdi. Genelkurmay Başkanı ‘Barzani kim ki bize sınır açacak? Barzani’nin arkasını kollamak, kurtarmak için TSK’yı o bataklığa sokmam. TSK’yı maceraya sürüklemem’ diyerek direktifi reddetti. Hatta bir ara istifa krizi yaşandı fakat sorun daha sonra çözüldü...”

Dün itibarıyla gelinen son noktada Ankara kırmızı alarmda...
Talabyat yakınlarında bulunan Türkmen köyleri her gece, YPG tarafından basılarak boşaltılıyor. AKP iktidarının sahipsiz bıraktığı Türkmenler perişan durumdalar... Davutoğlu’nun önüne, YPG’nin gerçekleştirdiği cinayetler sırasında bir köy meydanında vücudunda 50 mermi ile şehit edilen Türkmen’in fotoğrafı konuldu.

Bakalım ne olacak?..
Madalyonun farklı bir tarafından, yarın, AKP’nin yeni Kürt tezgâhları ile ilgili önemli değerlendirme ve bilgileri aktaracağım.


NOT: BU YAZI TÜRKİYE'NİN DAHA DOĞRUSU AKP'NİN YANLIŞ OLAN SURİYE POLİTİKASINDAN DÖNÜŞÜNE İŞARET EDİYOR. AHMET TAKAN ŞU ANDA OKUNMASI GEREKEN YAZARLAR İÇİNDE EN BAŞTA BULUNUYOR. HERKESE TAVSİYE EDİYORUZ. 

KAÇ YAŞINDAYMIŞ?

BAZILARINA NE SÖYLESEK ANLAMIYORLAR

BU RESİM NE ANLATIYOR?





2224 YIL BOYUNCA BU KAHRAMAN ORDUNUN NEREDE, KİME, HANGİ ZULMÜ YAPTIĞINA KİM ŞAHİT OLMUŞ? 

HANGİ TARİH KİTABI YAZMIŞ? 

VAR MI DÜNYADA BÖYLE BİR ORDU? 

KUTLU VE MUTLU OLSUN KIYAMETE KADAR GALİP VE BAKİ KALSIN İNŞALLAH.

HEY GÜZEL ORDU!

EY GÜZEL ORDU, EY KAHRAMAN ORDU!





GÜZELLER GÜZELİ RABBİM, İNAYETİNİ VE YARDIMINI AZİZ,AZİM VE KAHHAR SIFATLARIYLA HER DAİM SENİNLE BERABER KILSIN İNŞALLAH.

ALEMLERE RAHMET HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZİN SEVGİSİ VE RABBİMİZE DUALARI EBEDİYYEN SENİNLE OLSUN İNŞALLAH.

BEDİR ASHABI, UHUD ASHABI VE ONLARA YARDIM İÇİN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN EMRİYLE GELEN ÜÇ BİN MELEK, BEŞ BİN MELEK KIYAMETE KADAR SAFLARINDA BULUNSUN İNŞALLAH.

VE O GÜZEL PEYGAMBERİN (ASM) VARİSLERİ OLAN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN ALİM VE EVLİYALARININ DUALARI HER GÜN 24 SAAT SENİN İÇİN RABBÜL ALEMİNE NİYAZDA BULUNSUN VE RUHLARI DA ÜZERİNİZDE GEZSİN İNŞALLAH.

VE SİZDEN ÖNCE İSLAM UĞRUNA KAFİRE KILIÇ VURUP, TOPRAĞA DÜŞEN YÜZBİNLERCE ŞEHİT DEDEMİZİN RUHLARI DA TUTTUĞUNUZ SİLAHLARIN KABZASINDAN SİZİNLE BİRLİKTE TUTSUN İNŞALLAH.


"ALLAH" ADI DİLİNİZDEN, 
AL BAYRAK ELİNİZDEN DÜŞMESİN

MAZLUMA UMUT, 
ZALİME YUMRUK OLUN

HIZIR AS KLAVUZUNUZ, 
İSA AS SİLAHINIZ, 
HZ.MEHDİ AS DA KOMUTANINIZ OLSUN 
İNŞALLAH VE İNŞALLAHU ALLAHU EKBER


TÜRKLER, AHİR ZAMAN FİTNELERİNDEN ZARAR GÖRECEKLER Mİ?

ZATEN GÖRÜYORLAR ŞU ANDA AMA ÇOK DAHA FAZLASI GELECEK.


HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZ BİR HADİSLERİNDE:

Ahir zaman fitnelerinde çok ama çok Müslümanın öleceğini ve Cenab-ı Zülcelal'in Müslümanlara RAHMET VE HİDAYET nasip edeceğini buyurmuş.

RAHMET de HİDAYET de ALLAH'DANDIR.(CC)

ALLAH CC ölüye "rahmet", yaşayana "hidayet" nasip eder.

Peygamber SAS Efendimiz bu hadisinde Allahu Alem, ahir zaman fitneleri o kadar dehşetli olacak ki neredeyse bütün Müslümanlar bu fitnelere kanacak ve kendilerini bu fitnelerin içinde bulacak ve o yüzden hepten zarar görecekler buyurmuş. 

Ve yine Allahu Zülcelal'in ölenlere; bu fitnelerin dehşetinden dolayı yani normal Müslümanların karşı koyamayacağı türden olmaları nedeniyle iyilik olsun diye merhamet edeceğini ve RAHMET eyleyeceğini buyurmuş.

Hayatta kalanlar ise Hz.Mehdi AS'a kavuşacak ve HİDAYET edilecekler buyurulmuş. Yani hayatta kalanlar güzel Müslümanlar olacaklar. Onu da kimlere nasip edeceğini sadece ALLAH CC kendisi bilir.

Zaten görünen tabloda suçlu veya suçsuz milyonlarca Müslüman mağdur oldu, öldü, öldürüldü. Yaşın yanında kurular da gitti. İşte hadiste buyurulan ölenlere RAHMET edileceği bu fitneden kurtulamayanlardır Allahu Alem.

Bu bağlamda Türkler de diğer milletler gibi bu ahir zaman fitnesinden büyük zararlar görecekler. Pek çok kişi hayatını kaybedecek. 

Hiç 3.Dünya Savaşı olur da Türk ölmez mi? Bu saçmalıktır. Hem bir çok kişi şehit olur da içlerinde Türk olmaz mı? Kaldı ki 3.Dünya Savaşı'nın Melhamei Kübra finali Türkiye'de olacakken aksini düşünmek muhaldir.

Ama yine hadis yorumlarına göre 3.Dünya Savaşının finali olan Melhamei Kübrayı Müslümanlar kazanacak ve İslam Dünyaya hakim olacaktır İnşallah. Tabi burada Türklerin oynayacağı rol de "baş rol" olacağından yine o şerefte en büyük pay da bu millete nasip olacaktır İnşallahu Allahu Ekber.

Peki milletimizin bu fitnelere karşı mevcut durumu nedir?

Açık söyleyelim milletimiz şu anda zıvanadan çıkmış durumdadır. Basit bir trafik akışında bile insanlar birbirlerine dostça değil düşmanca davranıyorlar. Küçük bir sürücü hatasını bile affetmiyorlar ve kavgaya dönüştürüyorlar. İnsanlar öldürülüyor, trafikte.Kazadan değil cinayetten.

Bu büyük bir azgınlıktır. İnsanlarımız kendilerine yeterince özen göstermiyorlar, temizlenmiyorlar, namaz, niyaz zaten arama. Herkes ayrı bir kral, kimse burnundan kıl aldırmıyor. saymakla bitmez.

Maddiyat maneviyatı silmiş süpürmüş. En saygıdeğer din adamları bile parayı görünce ahireti unutup dünyayı ilah ediniveriyor. Nerede İman?

Kimse kusura bakmasın, bu gidiş gidiş değil. Bu insanlık değil. Ama öyle musibetlere maruz kalınacak ki bir insanımız diğerini gördüğü anda yıllardır görmediği babasına kavuşmuş gibi boynuna sarılacak. 

Bu Millet birbirinin düşmanı değildir, dostudur.Bunu çok acı bir şekilde göreceğiz.

Boşanma davaları ayyuka çıkmış. Ahlak kalmamış. Haram helal tarih olmuş.

Emek, çaba, helal rızık, kul hakkı tarihten bir sinema filmi deyimi olmuş sanki. Bu bir rezalettir.

İşte buradan yazıyoruz.Ey insanlarımız kendinize geliniz. 

Sizler bin yıl boyunca İslam'a hizmet etmek için canını seve seve veren şehitlerin torunlarısınız. Onlara ihanet etmeyiniz.

Zaten bu millet hepten helak olmayacaksa (ki Hadis yorumlarına göre yine zafer var İnşallah) işte o şehitlerin Allahu Zülcelal'in katındaki hatırları içindir. Dedelerinizin hatırına helaktan kurtulacaksınız Allahu alem.Yoksa kendi erdemlerinizden değil. Görünen odur.

Bir an önce millet kendine gelmeli, birbirine kenetlenmeli, herkes her konuda bir birine düşman değil yardımcı olmalı ve ahir zamanın dehşetli fitnelerine karşı Allah'u Zülcelal'in rızasına ulaşmaya çalışmalıyız.

Ne kadar çok düzelirsek o kadar çok kişi hayatta kalır ve Hz.Mehdi AS'a asker oluruz İnşallah.

Yoksa Allahu Zülcelalin Mehdisini hakim kılmak için kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur.

Bu muhakkaktır.Çünkü Allah (CC) AZİZ'dir, KAHHAR'dır.

Allah'ın rızasını kazanan, (avam tabiriyle) "ADAM OLAN" HZ.MEHDİ'YE KAVUŞUR. KALANI HELAK OLUR. ALLAHU ALEM.

Şirkin her türlüsünden şiddetle kaçınmalıyız.Hem açık hem de gizli olanından.

İbadetlerimizi güzel ve ihlaslı yapmaya çalışmalıyız.

Herkesin hakkına saygı göstermeli,kimsenin hakkına ilişmemeliyiz.

Üzerimizde kul hakkı bırakmamalı ve helalleşmeliyiz.

Kötülüğü değil iyiliği amaç edinmeli ve birbirimizle yarışmalıyız.

Hangi şartlarda olursa olsun adaletten ve dürüstlükten ASLA taviz vermemeliyiz. 

Daima zalime karşı mazlumun yanında olmalıyız.

İmkana göre hayır hasenatta bulunmalı, maddiyatı zayıf olanlar da iyilik yapmalıdırlar.

Fakir bir kimse bir yaşlı kişiyi yoldan karşıya geçirse, o yaşlı kişiye yüklü para verenden daha az sevap aldığını iddia edemeyiz. Onu sadece Allah CC bilir. İyilik iyiliktir.

Güzeller güzeli Rabbimiz bu dehşetli fitneler döneminde bizlere HİDAYET NASİP BUYURSUN İNŞALLAH. 

25 Haziran 2015 Perşembe

EY ABD! RUSYA İLE SAVAŞACAKSIN, TÜRKİYESİZ NASIL KAZANACAKSIN?

EY ABD! 
RUSYA İLE SAVAŞACAKSIN, TÜRKİYE OLMADAN NASIL KAZANACAKSIN?



ABD, bir uyuyor, bir uyanıyor.Gözünü bir kapatıyor, bir açıyor. Böyle ikirciklik olmaz.Süper devlet ünvanı almış bir devlet için fazla acemice bir tavırdır bu durum.

Yine ABD'li yetkili açıklama yaptı:

"Eğer Türkiye Dış İşleri Bakanlığı IŞİD militanları Kobani'ye Türkiye'den geçmedi diyorsa ABD olarak buna inanırız.Türkiye bir NATO ülkesi olarak vazgeçilmez müttefikimizdir" diyor. 

Diğer taraftan da kendileri Suriye'de Kürt Koridoru oluşturmak için IŞİD'i kullanıp PYD'ye destek veriyor. Ama artık jetonları da düşmeye başladı.

Bugün Putin tamamen REST ÇEKTİ. "Kimse Rusya'ya gözdağı veremez, gücünü sınayamaz" demek istedi.

İşte ABD de bu nedenle jetonlar düşmeye başladı. Şunu çok iyi biliyorlar Türkiye olmadan Rusya'ya karşı asla üstün gelemezler. 

Daha doğrusu bunu zaten ABD'nin bir kanadı sürekli savunuyordu ama diğer kanadı yani Siyonistler ABD'yi Kürt Devleti adıyla bir devlet kurup İsrail'e bağlaması için tehdit ediyorlardı.

PUTİN, NATO'nun tehditlerine rest çekince Siyonistlerin ayakları da bağlanmış oldu. Artık sadece Siyonist provokasyonlar beklenmeli.

PKK'ya oynayan Siyonistlerin iddiaları Kobani'ye saldıran IŞİD militanlarının Türkiye'den gittiği iftirasıydı. 

O siyonistler şunu hiç yazmadılar:

PYD'ye Türkiye'den KANDIRILMIŞ 4500 Kürdün gittiğini ve Suriye'de bunların 700 e yakınının yaralanıp Türkiye'de hastanelere sığındığı ve 170 tanesinin de ölülerinin getirilip Türkiye'de defnedildiğini hiç ama hiç yazmadılar. Ayrıca PKK'nın da PYD'ye 4000 terörist gönderdiğine hiç yer vermediler. Etti 8500 terörist.

Şimdi Suriye'ye kime katılmak için kim gitmiş ey iftiracılar?

Bilmediğiniz şey ise şudur:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti dış politikasında da iç politikasında da İKİRCİKLİ yol edinmeyen dünyanın en şerefli devletidir. Suriye politikamız yanlıştır ama İKİRCİKLİ değildir. Çünkü bizler dünyadaki iki yüzlü olmayan ender milletlerden biriyiz. Allah'a şükür.

AKP'NİN TBMM BAŞKAN ADAYI

AKP, TBMM BAŞKAN ADAYININ KİM OLDUĞUNU YARIN AÇIKLAYACAK

YAZALIM MI?


CHP, TBMM Başkan Adayının Deniz Baykal olduğunu açıkladı.

MHP de daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstermişti.

HDP'nin adayı ise eski AKP kurucusu Dengir Mir Mehmet Fırat

Peki AKP yarın kimi aday gösterecek?

Bize göre AKP ya formaliteden bir isim açıklayacak... 

Ya da doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'dır" diyecek.

Eğer AKP, Deniz Baykal'ın dışında bir aday açıklarsa ve son turda adayını seçtirme hesapları yaparsa HDP'nin adayı Fırat'ın sadece HDP vekillerinden seksen oy almayacağı hem AKP'den hem de CHP'den de oy alacağı kesindir.

Ama yine de şansını denemek isteyebilir. 

Peki sonuçta kim TBMM Başkanı olur denilirse "Yüzde 99 DENİZ BAYKAL'dır" deriz.

Çünkü TBMM Başkanlığı aynı zamanda koalisyon hükumetinin de ismini verecek. 
Koalisyon "AKP-CHP KOALİSYONU" olacağına göre TBMM Başkanı da Deniz Baykal'dır vesselam.

İşte bu nedenle AKP hiç riske girmeden doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'DIR" diyebilir.

Yarın artık bugündür.Bekleyip görelim.

24 Haziran 2015 Çarşamba

"ABD, HZ.MEHDİ'NİN PEŞİNDE"

Ahmedinejad: “ABD, Hz.Mehdi'nin peşinde” dedi.




Ramazan ayı dolayısıyla ülkenin çeşitli noktalarından gelen din adamları ve öğrencileri ile buluşan İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD'nin Hz. Mehdi'yi yakalamaya çalıştığını iddia etti.

İran'da yayımlanan Şark gazetesinin haberine göre Mahmud Ahmedinejad, Ramazan ayı dolayısıyla ülkenin çeşitli noktalarından gelen din adamları ve öğrencileri ile buluştu.

''ABD, MEHDİ HAKKINDA ARAŞTIRMA YAPIYOR''

Hz.Mehdi konusunda iddialı ifadeler kullanan Ahmedinejad, ABD'nin kendi asırlık imparatorluğunu çökertecek esas tehlikenin Hz. Mehdi olduğunu bildiğini ve bunun için Mehdi hakkında geniş çaplı araştırma yürüttüğünü öne sürdü.

''BİZDEN DAHA ÇOK ARIYORLAR''

Ahmedinejad, Kendilerine göre Hz. Mehdi ile irtibatta olabilecek herkesle iletişime geçiyorlar. Onlarla buluşup bilgilerinden faydalanıyorlar. Dini üniversitelerimizde Hz. Mehdi konusunda yapılan araştırmaların binlerce katı ABD üniversitelerinde yapılıyor. Onlar, bizim Hz. Mehdi'nin peşinde olduğumuzdan daha ziyade onun peşindeler iddiasında bulundu.

''ABD, ŞEYTAN TARAFINDAN KURULDU''

ABD devletini Şeytanın devleti olarak tanımlayan Ahmedinejad, ABD devletinin Allah ve Hz. Mehdi'ye ulaşmayı engellemek için şeytan tarafından kurulduğunu öne sürdü.

''MEHDİ GELİRSE ABD BİTECEK''

ABD'nin Hz. Mehdi'yi yakalamaya çalıştığını iddia eden Ahmedinejad, ''Şeytanın devleti Hz. Mehdi gelirse işinin bittiğinin farkındadır'' diye konuştu.

Bazı inançlara göre, ahir zamanda Peygamber'in soyundan Hz.Mehdi yer yüzüne gelerek İslam'ın dünyadaki hakimiyetini sağlayacak.


NOT: 

Bir önceki yazımızda Hz.Mehdi AS'ın kim olabileceği ile ilgili bir yazı yazacağımızı ifade etmiştik. 

Ahmedinecad'ın bu açıklamasından sonra yazmaktan vaz geçtik. 

Artık Hz.Mehdi AS, huruç için zuhur edinceye kadar kim olabileceği ile ilgili yazı yazmayacağız. 

Kafirler istemese de Allah CC nurunu mutlaka tamamlayacak. Bekliyoruz, geliyor İnşallah.


19 Haziran 2015 Cuma

TÜRKİYE DÜŞMANLARINA VERİLECEK EN İYİ CEVAPLAR

NATO ÜLKESİ OLMAMIZA RAĞMEN, NATO ÜLKELERİNİN DÜŞMANLIĞINA MARUZ KALIYORUZ.




Türkiye'ye düşmanlık eden ABD,İngiltere ve İsrail'dir. İsrail, NATO ülkesi olmamasına rağmen NATO'yu yöneten ABD'nin Ortadoğu'daki gayri meşru çocuğu olduğundan ABD, müttefiki Türkiye'yi bile İsrail için yok etmekten geri durmuyor.Böyle dostluk olmaz olsun.

Hükumet ile başlayıp detaylara girelim.

ABD'nin Türkiye'de görmek istediği iktidar AKP-CHP Koalisyonudur. MHP ile HDP'yi muhalefette tutup mecliste onlarla bir tartışma ortamı oluşturup, Hükumeti de ara bulucu olarak kullanmak ve herkese kabul ettirerek yavaş yavaş ve tere yağından kıl çeker gibi Türkiye'yi bölüp parçalamak ve İsrail'e bağlamak istiyor.

AKP'nin Hükumet seçeneği AKP-MHP Koalisyonudur. AKP de bu koalisyon ile MHP'yi iktidarda bitirip yapılacak seçimlerde tekrar tek başına iktidar arzuluyor. Ancak MHP'nin öne sürdüğü üç şart buna engel oluyor.

CHP'nin istediği hükumet ise CHP-MHP Koalisyonudur. HDP nin dış desteği ile kuralım ve iktidardan hesap soralım anlayışındalar. Bu alternatifin önünü de MHP tıkıyor. "HDP'nin iç ya da dış desteği olan hükumette yokuz" diyor.

MHP'nin iktidar seçeneği ise üç şartını yerine getirmiş bir AKP ile koalisyon.Açılımın sona ermesi, Cumhurbaşkanının yasal sınırlara çekilmesi ve dört bakanın yargılanması. AKP de buna karşı çıkıyor.Mümkün değil.Aslında AKP açısından da Açılım bitti ve bunda bir sorun yok ama kabul etmeyecekleri Cumhurbaşkanın durumu ile yolsuzluk soruşturmalarının açılması.

Safa Asya olarak biz de diyoruz ki Türkiye çok ama çok kritik bir döneme girmektedir. Bu hayati dönemde partiler kendi tercihlerini bir tarafa bırakmalı ve AKP-CHP-MHP koalisyonu acilen kurulmalı.

Baykal Meclis Başkanı,Başbakan Davutoğlu olmalı,Dış İşleri Bakanlığı CHP'ye, İç İşleri Bakanlığı ve MİT, MHP'ye verilmeli. 

Çünkü ABD'nin bu siyasi tabloda görmek istemediği tek hükumet alternatifi budur.

Çünkü bu hükumet Türkiye'yi kan gölüne çevirmek isteyen düşmanlarımıza "Biz birlik ve beraberlik içinde, Türkiye'nin birliğini ve beraberliğini, üniter yapısını ve istikrarını ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıyız" demektir.

HDP'ye de şu söylenir: "Ya Türkiye'nin partisi ol, PKK ile ilişkini bitir ya da İsrail'in Partisi ol, PKK ile birlikte sonuçlarına katlan"

OYNANAN OYUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ.

DOLU BARDAĞI TAŞIRMAK İÇİN "BİR DAMLA" YETER

RUSYA VE BATI ARASINDA BARDAĞI TAŞIRACAK DAMLA NEDİR BELLİ DEĞİL AMA BARDAK DOLUYOR.



Ukrayna'nın Batı tarafından karıştırılıp Rusya'dan koparılmasına karşılık Rusya Ukrayna Petrol Boru Hattına alternatif olarak Türk Boru Hattını gündeme getirmişti. Bu hattın yapılması için Rusya-Yunanistan ve Türkiye'nin anlaşmayı imzalaması gerekiyordu.

Rusya ile Yunanistan Sözleşmeyi imzalayınca Avrupa yani AB Rusya'nın Avrupa'daki tüm mal varlıklarını dondurdu. Bir nevi el koydu.

İşte Lavrov da buna karşılık Rusya Mahkemelerinin Avrupa ülkelerinin Rusya'da bulunan mal varlıkları ile ilgili aynı kararı misilleme olarak almasını diledi. (Yani istedi.) 

Daha önce de NATO Baltık ülkelerine askeri yığınak yaparak Rusya'ya göz dağı vermiş, buna karşılık olarak da Rusya ordu envanterine NATO'nun tüm füze savunma sistemlerini geçebilecek 40 adet nükleer başlıklı balistik füze ekleyeceğini açıklayarak karşılık vermişti. NATO da Rusya ile tüm iletişim kanallarını kapatmıştı.(Kırmızı telefonlar falan.) 

Rusya ile AB-ABD arasındaki ipler sürekli gerilirken bardak da hızla doluyor.

Bardak tamamen dolduktan sonra taşması için tek bir damla yeterli olacak.

Türkiye açısından Türk Hattı Sözleşmesinin henüz imzalanmadığını belirtelim. Ön görüşmeler ve alt yapı hazır.Sadece imzalar atılmadı. Acaba bu imzalar ne gibi sonuçlar doğurur?

Yunanistan ile Rusya imzaladığı için Rusya'nın batıdaki mal varlıklarına el konuluyor ise Türkiye imzaladığında neler olabilir? Ya da Türkiye vazgeçer mi?

18 Haziran 2015 Perşembe

ABD, KÜRT DEVLETİ'NİN ALT YAPISINI HAZIRLIYOR

'ABD, Kürt Devleti’nin altyapısını hazırlıyor'



Ankara’da hafta başında Türkiye-Suriye sınırındaki gelişmelerin ele alındığı Bakanlar Kurulu’nda bir dosyanın da ele alındığı öğrenildi.

Buna göre ABD’nin PYD’ye destek vererek bir Kürt devletinin altyapısını hazırladığına, ayrıca PKK’nın Suriye’den sonra Türkiye içine yönelme ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekildi.

Hafta başında Türkiye-Suriye hududunda yaşananların ele alındığı Bakanlar Kurulu’nda güvenlik birimlerinin bölgedeki gelişmelerin geleceği ile ilgili kritik bir dosyayı açıp ilginç değerlendirmelerde bulunduğu öğrenildi.

Hürriyet’in elde ettiği bilgilere göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve bazı kuvvet komutanları ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı toplantıdaki değerlendirmelerde, ABD’nin PKK’nın Suriye kolu PYD’ye destek vererek bölgede bir Kürt devletinin altyapısını hazırladığı savunuldu. 

Türkiye’nin, Suriye ve Irak sınırı boyunca oluşturulması planlanan “Kuzey koridoru”nun güvenli olması için Suriye’den sonra Türkiye’ye yönelme ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiği vurgulandı. Sivil ve askeri güvenlik birimlerinin istihbarat bilgilerine dayanarak yapılan bazı değerlendirmeler şöyle:

PKK’NIN SIZMA RİSKİ ARTTI: Sınır güvenliği için alınan önlemler yetersiz kalmaya başladı. Tel Abyad’ın YPG’nin eline geçmesinden sonra PKK’nın Türkiye içine sızma girişimleri artabilir.
SURİYE’DEN SONRA TÜRKİYE Mİ: YPG’nin Suriye’nin kuzeyindeki Afrin bölgesine doğru yönelmeye başlaması halinde, bölgedeki bu yeni oluşumun PKK desteği ile Türkiye içine yönelme ihtimali gözardı edilmemeli. “Kuzey koridoru”nun yaşayabilmesi için Türkiye’de iç karışıklık yaratılabilir. Gelen istihbaratlar PKK’nın Amanos’ta (Hatay bölgesi) yeniden kümelenmeye başladığı doğrultusunda.

MÜLTECİLERE KISITLAMA: Tel Abyad’ta yaşananlar nedeniyle bölgeden Türkiye’ye gelenlerin sayısı 18 bini buldu. Suriye’den kabul edilecek mültecilere “yaşlı, kadın ve çocuk” sınırı getirilmeli. 30-40 yaşlarındaki erkekler toprakları için savaşacaklarına Türkiye’ye kaçmaya çalışıyor. Yapılan bir araştırma Türkiye’ye gelmiş mültecilerin yüzde 60’nın 30-40 yaş arası çoğunlukla erkekler olduğunu ortaya koyuyor.

ABD’YE RAĞMEN GÜVENLİ BÖLGE: ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Suriye içinde yaklaşık 50 kilometre derinliğe sahip “güvenli bölge” oluşturulmalı. İnsanlar buralara kurulacak konteyner ve çadır kentlere yerleştirilmeli.

EĞİT-DONAT GÜVENLİ BÖLGEYE: Ülkeleri için savaşacaklara bu bölgede eğitim verilmeli. Kırşehir’deki Eğit-donat programı da bu güvenli bölgeye kaydırılmalı.

Kaynak : hürriyet

NOT: Yazı Haber 7 den alıntıdır. İktidara yakın Haber 7' nin bu haberi Hürriyetten alması da ilginç olmuş.

Bu haber ile ilgili iki tane yazı gelecek.
Birinci yazı Türkiye düşmanlarının neler yapacaklarına dair aydınlatma yazısı olacak.
İkincisi ise Türkiye'de hükumet kurma çalışmalarının bu gelişmelerden nasıl etkileneceği doğrultusunda bir tahmin ve tespitler yazısı olacak. 

17 Haziran 2015 Çarşamba

RAMAZANIMIZ KUTLU OLSUN İNŞALLAH

TÜM İSLAM ALEMİNİN MÜBAREK RAMAZAN AYINI KUTLAR,İSLAM DÜNYASINA HUZUR VE REFAHIN GELMESİNİ VE ORUÇLARIMIZIN KABULÜNÜ CENAB-I ZÜLCELAL'DEN (CC) NİYAZ EDERİZ.





LÜTFEN SAHURDA VE İFTARDA FAZLA YEMEK YEMEYELİM. HİÇ BULAMAYANLAR DA OLDUĞUNU UNUTMAYALIM.

BU YIL HAVALAR ÇOK SICAK, GÜNLER UZUN DİYE DE ORUÇLARIMIZI İHMAL ETMEYELİM. ÇÜNKÜ BU YIL TUTULACAK ORUÇLARIN SEVABI KIŞ AYLARINDA TUTULACAK ORUÇLARIN SEVABIYLA BİR OLMAZ.

HASTALIK VEYA YOLCULUK GİBİ SEBEPLERLE ORUÇ TUTAMAYANLAR DA EĞER İMKANLARI VARSA TUTAMADIKLARI ORUÇLAR KARŞILIĞINDA FAKİRLERİ DOYURSUNLAR VE SEVİNDİRSİNLER.


GÜZELLER GÜZELİ RABBİMİZ BU MÜBAREK GÜNLER HATIRINA İSLAM DÜNYASINA HUZUR,REFAH VE BEREKET GETİRSİN VE TUTTUĞUMUZ ORUÇLARI,KILDIĞIMIZ NAMAZLARI VE YAPTIĞIMIZ DUALARI KABUL BUYURSUN İNŞALLAH.

SEFERBERLİK NEDİR?

Seferberlik nedir?



Memleketin, maddi ve manevi bütün güçlerinin (askeri, siyasi, ekonomik ve psikolojik güç) topyekün savaş ihtiyaçlarını karşılayacak ve savaşın devamını sağlayacak seviyeye getirilmesi; diğer bir deyimle maddi manevi bütün kuvvet ve kaynakların, savaş isteklerine göre yöneltilerek barış durumundan sefer durumuna geçirilmesidir. Buna topyekün seferberlik de denir. Sefer kelimesi lügatta "yolculuk, savaşa gitme"; seferberlik ise "yolculuğa, savaşa hazır hale gelme" anlamlarına gelir.

Yirminci asrın başlarından itibaren, teknolojideki gelişmelere uygun olarak yapılan silah ve araçlar, ilim ve teknikteki ilerlemeler savaşların karakterini değiştirdi. Savaşlar, sadece silahlı kuvvetler arasında yapılmaktan çıkarak, bütün milleti ilgilendiren, tesiri altına alan, topyekün savaşlar durumuna geldi. Bu topyekün savaşa karşı da, milletçe karşı koymak için yapılan topyekün hazırlıklara seferberlik adı verildi. 

Seferberliğin plan ve programları barıştayken yapılarak, zaman zaman yapılan fiili tatbikatlarla uygulamaları kontrol edilir. Seferberlik Dairesi, Asker Alma Dairesi, Askerlik Şubeleri, Mahalli ve Mülki Amirler müştereken çalışarak seferberlik planlarını yaparlar.

Savaşta silahlı kuvvetlerin personel sayısı artacağından onların yiyecek, giyecek, silah, donanım, araç ve gereç ihtiyaçları çoğalacaktır. Mühimmat, akaryakıt ve malzeme sarfı çok fazlalaşacaktır. İnsan ve diğer ihtiyaç maddelerinin de devamlı kaybı göz önüne alınırsa seferberliğin önemi çok iyi anlaşılır. 

Seferberlik hazırlığının planlı ve barış zamanında yapılmasının savaşın kazanılmasında tesiri dünya harplerinde açık olarak görülmüştür.

Seferberliğin ilan edilmesi için, bir devletin diğer devlet veya devletlerle savaş ihtimalinin kaçınılmaz olması, ayrıca iç bünyedeki karışıklıkların normal şartlarla karşılanmadığı bir ortamın meydana gelmesi gerekir. 

Bu durumda Genelkurmay Başkanının mütalaası alınarak, Bakanlar Kurulunca seferberlik uygulamasına karar verilir. Verilen seferberlik kararı Cumhurbaşkanının onayından sonra yürürlüğe girer. 

Kaldırılması da başkomutan veya Genelkurmay Başkanının mütalaası alındıktan sonra Bakanlar Kurulunun kararıyla olur. Seferberlik ilanıyla barış zamanında tespit edilen plan gereğince taşınır veya taşınmaz mallardan ihtiyaç duyulanlar silahlı kuvvetlerin emrine verilir. 

Seferberlik iki şekilde olabilir:

1. Uygulama alanı bakımından:

a) Genel seferberlik: Bütün yurt düzeyinde uygulanır.
b) Kısmi (Bölgesel) seferberlik: Yurdun herhangi bir bölgesinde uygulanır. 2. Kapsam bakımından:
a) Milli seferberlik: Silahlı Kuvvetler dışında kalan bütün kamu ve özel kuruluşlar ile yurttaşları kapsar.
b) Silahlı Kuvvetler seferberliği: Silahlı Kuvvetlerin barış durumundan sefer durumuna geçirilmesidir. Bu ise iki bölümde yapılır: (1) Personel seferberliği, (2) lojistik seferberliği.

Birinci Dünya Harbinden önce seferberlik ilan edilerek, gerekli bütün hazırlık ve tedbirler uygulamaya konuldu. Halkımız arasında, dört yıl süren bu harbe Seferberlik adı verildi. Eli silah tutanların askere alındığı Birinci Dünya Harbinde Osmanlı ordusu, yedi cephede şan ve şerefle çarpıştı. Harbin getirdiği bütün sıkıntılara milletçe karşı koyarak, yedi düvelin önünde kahramanca vatanını müdafaa etti. İstiklal Harbiyle de memleketini düşmanlardan kurtardı. 

İkinci Dünya Harbinde de seferberlik uygulanmışsa da savaşa girilmemesine rağmen getirdiği sıkıntılar, tedbirlerin yerinde ve zamanında alınmamasından dolayı, çok fazla olmuştur. Günümüzde seferberlik süresi çok kısalmış olup, 12 ile 24 saat içerisinde bir ülke seferberliğini tamamlayabilmektedir.

Seferber olma süresi: Birlik ve kurumların % 100 kadro seviyesine (seferi kadro seviyesine) erişecekleri ve teşkilatlanmalarını tamamlayacakları süreyi gösterir. Bu süre harekat planlarına ve lojistik imkanlara göre tespit edilir. Bu süreler, Genelkurmay Başkanlığınca yönergesinde belirtilir. 

Sefer görev emri: Sefer tertibine dahil edilen personelin, seferberlik duyurusunda nereye gideceğini, ne kadar zaman içinde birliğine katılacağını ve katılacağı birliğin kapalı adını bildiren ve kendisine barışta açıklanan bir belgedir. Bir sureti daima personelin yanında bulunur.

Seferber personeli: Bir birliği, seferi kadro seviyesine veya müsaade edilen kuvvete çıkarmak için sefer tertibine dahil edilmiş yedek personeldir.

Seferberlik deneme tatbikatı ve eğitimi tazeleme çağrısı: Seferberlik usullerinin denenmesi ve yedek personel eğitiminin tazelenme ve yenilenmesi için yapılan çağrıdır. Genelkurmay Başkanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulunun onayı alınır.

Silahlı kuvvetler personel seferberliği: Silahlı Kuvvetlerin şimdiki ortalama mevcutlarının seferi kadro seviyesine yükseltilmesi, seferde kurulacak birlik ve kurumların kurulması, kadro seviyelerine eriştirilmesi ve seferi kadro seviyelerinin korunması için hazırlanan personel bütünleme planlarına göre zayiatı tamamlamak üzere, barışta yapılan hazırlıkların, seferberlik duyurusunda uygulanmasıdır. Silah altı davetiyeleri: Seferberlik deneme tatbikatı ve yedek personel tazeleme eğitimi için, yedek personelin (subay, astsubay, erbaş ve er) tatbikata katılmalarını sağlayan davetiyelerdir.

Silah altı davetiyesi: Personelin yedek eğitimi görmesi için katılacağı birliğin seferberlik numarası ile bildirilen kapalı adını, gideceği yeri ve tatbikatın süresiyle ilgili bilgileri kapsar.


MEDİNE'YE DE ÜS İSTİYORUZ

TÜRKİYE, KATAR'A ASKERİ ÜS KURACAK



Katar ile yapılan askeri anlaşma çerçevesinde Türkiye Katar'a askeri bir üs kuracak.
Bölgede İran'ın etkisini artırmasıyla birlikte ABD'ye de güvenemeyen Araplar Türkiye'ye yönelmeye başladı. Bu kapsamda Katar ile yapılan anlaşma anlamlı.

Çünkü yüz yıl önce Osmanlı himayesinde huzur ve refah içinde olan Araplar Osmanlının yıkılmasıyla birlikte tam bir hezeyan yaşadılar ve yaptıklarına yapacaklarına pişman oldular. 

Zira o dönemde İngilizlerle işbirliği yapıp bağımsızlık adına Osmanlı'yı arkadan vurmuşlar ve bu sıkıntılı dönemlerini kendi elleriyle başlatmışlardı.

Açık söyleyelim Arap Emirlikler içinde en akıllısı da bu Katar Emiri. Bundan sonra da Suud gelecek.Aşağıda yazacağız.

Araplar tarihten ders çıkarmaya başladı. Tarih tekerrürden ibarettir.İngilizler yüz yıl önce Osmanlıyı yıkabilmek, İsrail'i kurabilmek için Arapları kandırdılar ve yüz yıldan beri bölgeyi sömürüyorlar.Üstelik de Arapları insan yerine koymadılar hep köle muamelesi yaptılar.

Arapların yüz yıl önce Osmanlıya yaptıklarından Hz.Peygamber ASM Efendimiz hoşnut mu oldular? 

Bu soruya Kürtler cevap vermelidirler.Zira şu anda aynı ABD ve İngiltere daha büyük bir İsrail için Kürtleri kandırmak ve İslam'ın son kalesi olan bu cennet Türkiye'mizi de yıkmak istemektedirler.

Biz Türkler, Arapların hıyanetlerinden dolayı; kendi çıkarımıza bir zarar görmedik.Çünkü onları hiç sömürmedik. Hatta Kabe masrafları için her yıl binlerce altın gönderdik.

Ey Kürt kardeşler!

Sizler de o Arapların düştüğü hataya düşerseniz biliniz ki o Araplar hatalarından yüz yıl boyunca uğradıkları zulümlerle dönebilmişlerdir. Sizler de dönersiniz, ama ne kadar zulüm göreceğiniz şimdiden belli değildir.

Tıpkı o Araplara binlerce altın gönderdiğimiz gibi sizlere de ihtiyaçlarımızdan kısarak teşvik olsun diye nice ekonomik imkanlar sunduk. Elektrik, su, doğalgaz parası ödemediniz, biz sizinkini de ödedik.

Vergi, Sigorta ödemediniz biz sizinkini de ödedik. Üstelik ödediğimiz fonların sizlere teşvik olarak aktarılmasından da rahatsız olmadık.

O halde sizler de hatasını anlayıp pişman olan ve Kahraman Ordumuza güvenliğini huzurla teslim eden Araplardan ibret alınız ve onların düştüğü hataya daha en başından düşmeyiniz.Kahraman Ordumuzun daima yanında yer alınız. ABD, İngiliz ve İsrail uşağı şerefsiz PKK'ya kanmayınız, katılmayınız.

MEDİNE

Katar'dan sonra Suud hanedanından da aynı teklifi bekliyoruz.  

Katar'a kurulacak askeri üs gibi bir üssün Medine'ye de kurulmasını istiyoruz.Zira Arabistan'ın güvenliğini sağlayan Osmanlı birliği Medine'de görev yapmaktaydı.

Başına da Fahrettin Paşamızın anısına bir paşamızın atanması isabetli olur.

Gerçekten İran Suud'u Yemen'den tehdit etmektedir ve Suud karıştı karışacak noktasındadır. Bu askeri üs kurulduğunda en azından Medine ve Mekke'de huzur ortamı korunabilir.

Bizim tahminimiz böyle bir talep gelecek, hazırlıklı olmalı ve bir an önce kurulmalı.

SIRA AZEZ'DE YAZMADAN

DÜN TEL ABYAD'IN ARDINDAN SIRANIN AZEZ'E GELECEĞİNE DAİR BİR YAZI YAZACAKTIK.HENÜZ YAZMADAN AJANLARA "AZEZ'E IŞİD'İN VURDUĞU" HABERLERİ DÜŞTÜ.



(Resimdeki mavi bölgeler Türkmen bölgeleri)



Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. PKK/PYD'nin kurtarılmış bölgesi Kamışlı ve Haseke bölgesidir. Burada hiç IŞİD-PYD savaşı yaşanmıyor.Kamışlı ile İdlib arasındaki uzun koridor ise Kuzey Irak'ı Akdeniz'e açıyor.

Bu bölgenin çoğu PKK/PYD'nin kontrolündeydi, olmayan yerler de belliydi.Tel Abyad'dan sonra kalan yerler ise AZEZ, HALEP ve İDLİB' di. Bayır Bucak da bu kapsamda.

Şimdi bunu tahmin etmenin ne zorluğu var?

PKK/PYD'den önce IŞİD bu bölgelere saldıracak ve bölgedeki Arap ve Türkmenleri Türkiye'ye kovalayacak.ABD, kaçmayanları havadan bombalayacak.Sonra IŞİD'e karşı PKK/PYD devreye girecek ve ABD bu kez IŞİD'i bombalayıp, bölgeyi PKK/PYD'ye bırakacak.

Evet sıra AZEZ'de,sıra HALEP'de, sıra İDLİB'de, sıra Bayır Bucak'da.Ve Kuzey Irak'dan Akdeniz'e Kürt Koridoru hazır. Suriye'de de Salih Müslim denen Gayrimüslim, işbirlikçi, İsrail uşağı özerklik ilan edip ABD'nin tetikçiliğine soyunacak.

PEKİ TÜRKİYE SEYRETMEYE DEVAM MI EDECEK?

Devam etmezse düşman kim? IŞİD mi? PYD mi? Yoksa ikisini de kullanan ABD,İngiltere ve İsrail mi?

Davos'da moderatöre "One Minute" sözünü şova dönüştürenler şimdi gerçekten "Gerçek bir One Minute" çekebilecekler mi?

Perinçek'e göre mümkün değil çünkü AKP'nin kendisi bir ABD projesi.Ve AKP zaten bunları gerçekleştirmek için üzerine düşen görevleri yerine getiren bir ABD işbirlikçisi.

BİZİM ÇÖZÜM ÖNERİMİZ

IŞİD ve PYD; ABD'ye One Minute çekemedikleri müddetçe AKP'nin de ABD'ye One Minute çekmesi mümkün değildir.

Ancak One Minute'den daha etkili bir cevap verilip ABD Türkiye'nin dostluğuna mecbur bırakılabilir.

O da İran,Hizbullah ve Esad ile anlaşmakla mümkündür. Tabi bunları yapabilecek bir koalisyon da şarttır.Şimdi tam zamanı.

AKP, CHP ile koalisyon kursun ve Dış İşleri Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, Mit Müsteşarlığı CHP'ye bırakılıp Dış Politika değişikliğine gidilsin. Mümkün mü? Asla mümkün değil.

Çünkü AKP ile koalisyon kuran parti AKP'yi aklamak zorunda kalacak.AKP için koalisyonun olmazsa olmaz şartı budur.Bunu da ne CHP, ne MHP kabul eder.

O zaman yapılacak olan VATAN için CHP-MHP Koalisyonu olur ki o da açık yazalım uzun vadeli bir koalisyon olmaz. Çünkü Azınlık Hükumeti olur ve güven oyu için HDP'nin desteğine ihtiyaç duyar.

HDP de bu desteği ne karşılığında taahhüt eder? Dış politikanın ve açılım politikasının değişmemesi karşılığında taahhüt eder.Yani sadece "AKP'den hesap soracaksanız destek veririz" diyecekler.

Bu da mümkün değil.

Geriye HDP'nin desteğiyle AKP azınlık hükumeti kalıyor. Yani başa dönüyoruz üstelik daha da HDP'ye bağlı bir hükumetle.

Bizim tahminimiz, hangi hükumet kurulursa kurulsun ömrü çok kısadır ve erken seçim kaçınılmazdır.

Ve transfer alternatifleri...

AKP'nin tek başına hükumet kurmak için 18 vekile ihtiyacı var. CHP ve MHP de "henüz küskünler" oluşturup transfer edilip yeterli sayı bulunabilir mi? Henüz olduğu için bu sayıya ulaşılamaz. Bir iki kişide kalınır. 

CHP-MHP koalisyonunun ise 65 vekile ihtiyacı var. O da sadece AKP'nin bölünüp ayrılan 70 vekilin CHP ile MHP ye dağılması veya bölünmeden yeni bir parti adı altında koalisyonun üçüncü ortağı olmasıyla mümkün olabilir. Peki olur mu? Çok zor.

Suriye orada,Irak orada, Yemen ve Mısır orada. Ortadoğu kan gölü. Ve bunda ne CHP'nin ne de MHP'nin en küçük kabahati yok. Bütün kabahat iktidarda olan AKP'nin. Eğer bir kabahat varsa.

O nedenle siyaset yapanlar kendi kişisel çıkarları için değil VATAN İÇİN siyaset yapmalılar ve SEFERBERLİK İHTİMALİNİN BİLE OLDUĞU şu dönemde bu cennet vatanı hükumetsiz bırakmamalıdırlar.