YORUMSUZ
KISACA YAZIVERELİM...
Yeni başbakan Binali Yıldırım olacaktır.
Çünkü biz bu sitede, Davutoğlu Başbakan olmadan önce de başbakan olacağını yazdığımızda; bunu şu gerekçeye bağlamıştık.
Cumhurbaşkanı iki kişi üzerinde durur. Ya emir alan pasif biri. Ya da emir almayan aktif biri.
Eğer partide oy kaygısı olursa aktif olan, oy kaygısı olmazsa pasif olan tercih edilir diye yazmıştık.
O
zaman ki başbakan adayımız üç kişiydi. Ali Babacan aktif olduğu için
tercih edilmedi. Binali Yıldırım ise partinin oy kaygısı nedeniyle
vazgeçilmek zorunda kalınan isim oldu.
O nedenle hem emir alacak hem de partiye oy kaybettirmeyecek Davutoğlu tercih edildi.
Şimdi ise artık başkanlık sisteminin fiiili olarak hayata geçirilmesi söz konusudur.
Yani
Cumhurbaşkanı artık tüm bakanlar kurulu toplantılarının sarayda
yapılmasını istiyor. Ve bizzat bakanlara doğrudan emir vermek ve
hükumeti yönetmek istiyor.
Çankaya
veya Başbakanlık makamı da hiç olmasın isteniyor. Yani başbakanlık
makamı bundan sonra formalite olacak. Başbakanlar sadece bakanları
saraya götürüp toplantıya hazırlayacak kişiler olacak.
Bu iş için de şu anda en uygun kişi Binali Yıldırım'dır.
Davutoğlu
istifa anında yani şu günlerde AKP veya Saray aleyhine konuşmadı ama
yakın gelecekte neler konuşacak, göreceğiz. Çünkü ötekiler de aynı oldu.
Göreve gelirken nice güzellemeler.Ayrılırken patırdı gürültü çıkarmadan sessizce gidişler. Sonra da kopan fırtınalar.
Son anekdot:
Başkanlık
sistemi hakkındaki görüşlerimiz bellidir. Bu sitede Türkiye'ye özel
başkanlık sistemi önerisi yayınlanmıştır. Bu sistemi getirmek isteyecek
siyasetçi de yoktur ve olamaz. Sebebi ise yazıda açıkça izah edilir.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
19 Mayıs 2016 Perşembe
6 Mayıs 2016 Cuma
BU SİSTEMİ GETİRECEK BABAYİĞİT ARANIYOR
DEĞERLİ
TAKİPÇİLERİMİZ AŞAĞIDA ÖNERDİĞİMİZ ÇİFT BAŞKANLIK SİSTEMİ YAZISINI 2006
YILINDA YAZMIŞTIK VE BAZI YERLERDE YAYINLANMIŞTI.
O ZAMAN CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ TARTIŞILIYORDU.
(DİKKAT 2006 YANİ DOKUZ YIL ÖNCE)
İŞTE O YAZI
GERÇEKTEN DÜRÜST OLANLAR BU SİSTEMİ DAHA DA GELİŞTİRİP, NOKSANLARINI TAMAMLAYARAK GETİRİRLER.
SİZCE GETİRİRLER Mİ?
O ZAMAN CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ TARTIŞILIYORDU.
(DİKKAT 2006 YANİ DOKUZ YIL ÖNCE)
İŞTE O YAZI
Siyasi kadrolaşma için en uygun sistem mevcut sistemdir.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yasama, yürütme ve yargı ülkemizdeki kadar
iç içe olmamıştır.
Açıkçası bu durum siyasi partilerin de çok işlerine
gelmiştir. Zaten az gelişmiş bir ülkeyiz ve halkımızın ihtiyaçları sınırsız.
Hiçbir iktidarın tüm ihtiyaçları karşılaması da mümkün değil.
Dolayısıyla halkı
mutlu edecek bir iktidar bulmak da imkansız.
O halde yeni kurulan, bir takım iç ve dış destekleri de
alan, hoş bir vizyon oluşturan her partinin iktidar olma şansı var demektir.
İyi bir tanıtım, reklam ve propaganda ile meclise girmek mümkün.
Hatta bir de az gelişmiş halklara özgü manevi değerler üzerinden
duygu sömürüsü yapılması kuralına da bağlı kalınırsa tek başına iktidar bile
hayal değil.
Şimdi birbirinden ayır kolaysa yasamayı, yürütmeyi ve
yargıyı. Kim kimi yönetiyor bul bulabilirsen. Yasama da, yürütme de, yargı da
hükümet. Hükümet de başbakan. Bu tek adam yönetimi değildir de nedir? Dünyanın
hangi demokratik ülkesinde siyasi parti, meclis ve hükümet tek adamdan emir
almaktadır?
Türkiye, en kısa sürede ilgili kanun değişiklikleri ile
siyasi istikrarı ve temsilde adaleti sağlayan bir seçimlik değil her seçimlik
adil ve demokratik bir seçim sistemi kurmalıdır.
Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Diyelim ki AKP
seçim günü kendi içinden bir cumhurbaşkanı seçti. Yasal mıdır? Yasaldır.
Teamüllere uygun mudur? Uygundur. Süleyman Demirel kendi hesabıyla yüzde on bir
halk desteği ile seçildiğine göre temsil yetkisi var mıdır? Evet, vardır. Peki
rahatsız olacaklar var mıdır? Evet, onlar da vardır. Her zaman olmuştur.
Belki AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı, önceden seçilmiş bir
kaç cumhurbaşkanından daha meşrudur. Ama sorun AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı
değil, cumhurbaşkanlarının seçiliş biçimidir. Kötü niyetli bir siyasi parti hem
iktidarı hem de cumhurbaşkanlığı makamını mevcut seçim sisteminde pekala eline
geçirebilir.
İşte en büyük sorun budur. Devletin tüm kadroları hükümet
tarafından oluşturulmakta ve önemli mevkiler için cumhurbaşkanının da onayı
gerekmektedir. Yani kötü niyetli bir hükümet cumhurbaşkanlığı makamını da eline
geçirirse başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere devletin tüm kadrolarını
rahatlıkla eline geçirebilir, rejimini değiştirebilir, hatta cumhuriyeti bile
yıkabilir.
Temennimiz milli güçlerin engel olmasıdır. Ama her ihtilalin
de millete ağır maliyetleri olmuştur. 27 Mayıs’ın, 12 Eylül’ün bile
tahribatları unutulmadı. Kaldı ki böyle bir girişim hem devleti hem de milleti
böler ki Allah korusun çok vahim sonuçlar doğurabilir. İşte bu nedenle konu çok
önemlidir ve Türkiye’deki seçim sistemleri mutlaka baştan aşağı
değiştirilmelidir.
• Cumhuriyet için Çağdaş ve Güvenilir Bir Seçim Sistemi
Önerisi
A - Sistemin içeriği
1) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye
başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini, mahalle
ve köy muhtarlarını doğrudan halk seçer.
2) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını,
il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini siyasi partiler aday
gösterir. Ancak seçilme haklarına haiz olan herkes bağımsız aday olabilir.
3) Seçimler beş yılda bir, iki turlu seçim sistemine göre
yapılır.
4) Yüksek Seçim Kurulu seçim günleri için ardışık iki pazar
gününü belirler. Birinci pazar en çok oyu alan iki aday veya aday parti ikinci
pazar yeniden seçime gider ve kazananlar yüksek seçim kurulunca ilan edilir.
5) Vergi denetmenleri başkanlıkları hariç, Maliye Bakanlığı
Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı da dahil olmak
üzere tüm teftiş kurulu başkanlıkları doğrudan devlet denetleme kuruluna
bağlanır. Devlet denetleme kurulu da doğrudan cumhurbaşkanına bağlıdır.
Ülkenin tüm denetim işleri doğrudan cumhurbaşkanı tarafından
bu kurullara yaptırılır. Bakanlar sadece kendi bakanlıkları ile ilgili
denetimleri kendi bünyelerinde bulunan teftiş kurulu başkanlıklarına
yaptırabilirler. Diğer bakanlık ve kurumların faaliyet alanına giren denetim
işlerini ise cumhurbaşkanına bildirirler.
6) Cumhurbaşkanının icraya yönelik tüm yetkileri başbakana
devredilir.
TBMM’ne ve cumhurbaşkanına bağlanmayan tüm kurumlar
başbakana bağlanır.
Cumhurbaşkanı sadece denetimin başı olur ve denetim
mekanizmalarını çalıştırır. Başbakan tüm icraat faaliyetlerinden dolayı,
cumhurbaşkanı da denetim faaliyetlerinden dolayı doğrudan TBMM’ne karşı
sorumludur.
Cumhurbaşkanı sadece başbakanın teklifiyle TBMM tarafından
3/4 oyçokluğu ile görevden alınabilir. Başbakan sadece cumhurbaşkanının teklifi
ile TBMM tarafından 2/3 oyçokluğu ile görevden alınabilir.
7) Devletin bölünmez bütünlüğünü ve anayasal ilkelerini TBMM
temsil eder. Bu bağlamda TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT doğrudan TBMM’ne
bağlı olur ve bu güzide kurumların en üst düzey beş memurundan her biri,
başbakanın teklif edeceği üç aday arasından, cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının seçeceği kişinin TBMM tarafından ilk
toplantıda salt çoğunluk esasına göre onaylanması şarttır.
8) Yargı sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte
doğrudan TBMM’ne bağlıdır. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve
Yüksek Askeri İdari Mahkeme üyeleri ve yüksek mahkeme başsavcıları yedinci
madde usül ve esasları doğrultusunda belirlenir. Diğer hakim ve savcıların tüm
atamaları ve tayin işlemleri HSYK tarafından yapılır.
HSYK üyeleri hakim ve savcılar tarafından seçilir. Seçilen
hakim ve savcılar başbakan veya cumhurbaşkanının önerisi ile TBMM tarafından
salt çoğunlukla her zaman görevden alınabilir.
9) Valiler ve kaymakamlar doğrudan cumhurbaşkanına bağlanır,
cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir ve TBMM tarafından salt çoğunlukla
onaylanır. Valilerin ve kaymakamların icraata yönelik tüm yetkileri belediye
başkanlarına devredilir. Valiler ve kaymakamlar sadece cumhurbaşkanının denetim
faaliyetlerinin yerel temsilcisi ve takipçisi olurlar.
10) Mahalle ve köy muhtarları icraat bakımından en yakın
belediye başkanının, denetim bakımından da bağlı bulunduğu kaymakamlığın o
mahalle veya köydeki temsilcisidirler.
B - Sistemin Yararları
1) Bu sistemde cumhurbaşkanlarının her seçimde tartışılan
meşruiyet sorunu aşılmış olacaktır.
2) Hem cumhurbaşkanı hem de hükümet halkın yüzde elli artı
birini temsil edeceğinden hem temsil sorunu olmayacak hem de siyasi istikrar
sağlanmış olacaktır.
3) Anayasa değişiklikleri zorlaşacak,uzlaşma kültürü
yerleşecek ve rejim kendisini daha iyi koruyacaktır.
4) Denetim mekanizması da bağlı olduğu makamın temsil
yetkisi nedeniyle daha sorumlu işleyecektir.
5) Bu sistemde siyasi kadrolaşmanın ya önüne geçilecek ya da
meşru zemine oturacaktır.Güvenli bir kadrolaşma olacağından en azından
tartışılmayacaktır.
6) Bu sistem de bakanların meclis dışından olması da mümkün
olup yasama ile yürütmenin bağımsız çalışması ve yürütmenin yasama tarafından
etkin denetimi de sağlanabilir.
7) Yine bu sistemde yargı doğrudan meclise bağlı olmakla
birlikte kadroları cumhurbaşkanı tarafından denetlenerek yürütmenin yargı
üzerindeki etkilerini de kaldırmak mümkündür.
8) Tüm denetleme kurulları doğrudan cumhurbaşkanına
bağlanacağından en büyük sorunumuz olan etkin denetim de siyasi rantlardan uzak
olarak işler hale gelecektir.İcra makamının kendisi icraatını denetlemediği
açıktır.
9) Bence bu sistemin en önemli kazanımı; halkın ikinci defa
sandığa giderek oy verdiği partiden başka bir partiye de oy vermesini mümkün
kılarak, tabanda uzlaşma kültürünün sağlanmasıdır. Artık bu millet bağnaz
particiliği de bırakmalı ve adayların mensubu olduğu partiye değil sahip
oldukları niteliklere oy vermelidir.
10) İcra makamı artık denetleneceği için daha dikkatli ve
verimli çalışacaktır. Yıllar süren işler çok kısa sürede bitirilecek ve
kalkınma hızlanacaktır.
11) Bu sistemin bir çok yararını daha saymak mümkündür ama
kısaca şunu söylemek yeterli olacaktır. Bu sistem bir seçimlik değil her
seçimlik bir sistemdir.
Yazan: Safa Asya 24.11.2006
PEKİ BU SİSTEMİ KİM İSTER? KİM İSTEMEZ?
Vatanını Milletini seven DÜRÜST kişiler ister.
Vatanını
ve Milletini seviyormuş gibi görünüp de aslında hiç de dürüst
olmayanlar ve bulundukları makamlardan nemalananlar ile onların
nemalandırdıkları hiç mi hiç istemezler.
NOT:Yazıda
düzeltilebilecek hususlar var ama aynen almayı tercih ettik. Sadece
zorunlu bir açıklama olarak şunu ekleyelim. Başkanlık Sistemi adı
altında Eyalet Sistemi kelimenin tam anlamıyla İHANETTİR.
Yukarıda önerdiğimiz sistem eyaletsiz sistemdir.Aslında eyaletli eyaletsiz ayrımı yapmaya gerek duyma bile bir ihanet niyetinin göstergesidir. Sistem budur eyalete falan hiç gerek yoktur.
Yukarıda önerdiğimiz sistem eyaletsiz sistemdir.Aslında eyaletli eyaletsiz ayrımı yapmaya gerek duyma bile bir ihanet niyetinin göstergesidir. Sistem budur eyalete falan hiç gerek yoktur.
GERÇEKTEN DÜRÜST OLANLAR BU SİSTEMİ DAHA DA GELİŞTİRİP, NOKSANLARINI TAMAMLAYARAK GETİRİRLER.
SİZCE GETİRİRLER Mİ?
KİLİS'DE OYNANAN ALÇAK OYUN
KİLİS - IŞİD - PKK
IŞİD mevzilerinden atılan füzelerle adı konulmamış bir savaş yaşanan Kilis’e dün de 7 füze atıldı. 1 kişi öldü 9 kişi yaralandı. Şu ana kadar 21 kişi hayatını kaybetti. Kilis Baro Başkanı Muammer Fazlıağaoğlu, “Burada büyük bir oyun oynanıyor” dedi
Kilis, 18 Ocak’tan bu yana IŞİD mevzilerinden atılan roketler nedeniyle savaş ortamını aratmıyor. Son üç ayda Kilis’e düşen roket sayısı 77’e ulaştı. Saldırılarda 21 kişi hayatını kaybederken, 85 kişi yaralandı.
Hemen her gün vurulan Kilis dün de güne roket saldırılarıyla uyandı. Suriye’nin IŞİD denetimindeki Bab bölgesinden sabah ve öğleden sonra toplam 7 katyuşa roketatar mermisi atıldı. Mermilerin çeşitli yerlerde infilak etmesi sonucu 1 kişi öldü 9 kişi yaralandı.
FELAKETE DOĞRU GİDİYORUZ
Kilis Baro Başkanı Muammer Fazlıağaoğlu, Kilis’in felakete doğru sürüklendiğine dikkat çekti. Kilis’ten göç edildiğini belirten Baro Başkanı şunları anlattı: “Çaresizlikten Cumhurbaşkanı’na kadar ulaşmaya çalıştım. Ne çıktığını bilmiyorum ama sadece bana, gereken şeyler yapılacak diye bir cevap verildi. Canımız gidiyor, ölüyoruz” dedi.
‘BROŞÜRLE VE ANONSLA ÖNLEM OLMAZ’
Kilis’te savaş hâli olmasına rağmen alınan tedbirlerin sadece broşür ve anons olduğunu hatırlatan Fazlıağaoğlu şöyle devam etti: “Bu roketlerin IŞİD tarafından geldiğini de düşünmüyorum. Daha önce IŞİD’in bütün hastaları burada tedavi edildi, lojistik destek verildi. IŞİD, kendine bu kadar destek verene bunu yapsın! Burada bir oyun oynanıyor. Bu oyunun ne olduğunu anlamak için Dışişleri’nin buna müdahale etmesi gerekiyor.”
‘TOPRAKLARIMIZI KORUYAMIYORUZ’
Kilis Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Ömer Sevengül: Kilis, Ortadoğu’dan farksız bir hâle geldi. Devletin savaş ortamına girmesini istemiyoruz. Ama devletin dış politikasını değiştirerek bu işi çözmesi gerekiyor. Ya kara harekatı olacak ya dış politika değişecek. Bugün yaşanan tabloya bakılınca normal savaş durumundayız.
Senin sınırının dışındaki bir terör grubuna karşı kendi topraklarını koruyamayacak durumdasın. Ticaret sıfır noktasında, kepenkler açılmıyor. Suriyelilerin göçü yetmiyor, kendi halkımız da göç ediyor.”
ESNAF KEPENK KAPATTI
Yaşananlar kentte yaşayanları isyan ettirdi. Bu sabah yine roket mermilerinin isabet ettiği kentte tedirgin olan halk eve kapanırken esnaf tepki için kepenk açmadı. Bugüne kadar roketli saldırılarda 90 bina ile 32 aracın hasar gördüğü kentte esnafın kepenk açmamasıyla sokaklar boşaldı.
OBÜSLERLE KARŞILIK VERİLDİ
Roketlerin hedefi haline gelen Kilis’te nüfusun büyük bölümü göç ederken patlamalar halkta büyük paniğe yol açıyor.
2 MEVZİ VURULDU
Dün sabahki saldırılarda bombanın düştüğü yerde otomobiller de büyük hasar görürken çevredeki evlerin camları kırıldı. Suriye tarafından dün roket mermisi atılan 2 mevzi, Fırtına Obüsleri ve çok namlulu roketatar bataryasıyla ateş altına alındı. 4 IŞİD’li etkisiz hale getirildi.
(Özgür Düşünce Gazetesi)
YORUM
Kilis'de oynanan alçak oyun şudur:
Kilis ve tabi ki kahraman şehrimiz Gaziantep bölücü bir şehir değildir. PKK ve yandaşlarına karşı dimdik karşı duruşu olan bu kahraman şehrimiz PKK için boşaltılmak isteniyor.
Şerefsiz IŞİD, PKK için kullanılıyor.
Kilis, Nizip, Gaziantep boşalacak yerine PKK yandaşları doldurulacak. Şerefsiz oyun budur.
IŞİD de PKK da bunlara destek verenler de namussuzdur, şerefsizdir, kansızdır. Katledilmeleri hem caizdir hem de vatana ve bu kahraman millete büyük bir hizmettir.
Vurandan ve öldürenden Allah CC razı olsun.
5 Mayıs 2016 Perşembe
KAYITSIZ ŞARTSIZ İTAAT
YORUMSUZ
KISACA YAZIVERELİM...
Yeni başbakan Binali Yıldırım olacaktır.
Çünkü biz bu sitede, Davutoğlu Başbakan olmadan önce de başbakan olacağını yazdığımızda; bunu şu gerekçeye bağlamıştık.
Cumhurbaşkanı iki kişi üzerinde durur. Ya emir alan pasif biri. Ya da emir almayan aktif biri.
Eğer partide oy kaygısı olursa aktif olan, oy kaygısı olmazsa pasif olan tercih edilir diye yazmıştık.
O zaman ki başbakan adayımız üç kişiydi. Ali Babacan aktif olduğu için tercih edilmedi. Binali Yıldırım ise partinin oy kaygısı nedeniyle vazgeçilmek zorunda kalınan isim oldu.
O nedenle hem emir alacak hem de partiye oy kaybettirmeyecek Davutoğlu tercih edildi.
Şimdi ise artık başkanlık sisteminin fiiili olarak hayata geçirilmesi söz konusudur.
Yani Cumhurbaşkanı artık tüm bakanlar kurulu toplantılarının sarayda yapılmasını istiyor. Ve bizzat bakanlara doğrudan emir vermek ve hükumeti yönetmek istiyor.
Çankaya veya Başbakanlık makamı da hiç olmasın isteniyor. Yani başbakanlık makamı bundan sonra formalite olacak. Başbakanlar sadece bakanları saraya götürüp toplantıya hazırlayacak kişiler olacak.
Bu iş için de şu anda en uygun kişi Binali Yıldırım'dır.
Davutoğlu istifa anında yani şu günlerde AKP veya Saray aleyhine konuşmadı ama yakın gelecekte neler konuşacak, göreceğiz. Çünkü ötekiler de aynı oldu.
Göreve gelirken nice güzellemeler.Ayrılırken patırdı gürültü çıkarmadan sessizce gidişler. Sonra da kopan fırtınalar.
Son anekdot:
Başkanlık sistemi hakkındaki görüşlerimiz bellidir. Bu sitede Türkiye'ye özel başkanlık sistemi önerisi yayınlanmıştır. Bu sistemi getirmek isteyecek siyasetçi de yoktur ve olamaz. Sebebi ise yazıda açıkça izah edilir.
KISACA YAZIVERELİM...
Yeni başbakan Binali Yıldırım olacaktır.
Çünkü biz bu sitede, Davutoğlu Başbakan olmadan önce de başbakan olacağını yazdığımızda; bunu şu gerekçeye bağlamıştık.
Cumhurbaşkanı iki kişi üzerinde durur. Ya emir alan pasif biri. Ya da emir almayan aktif biri.
Eğer partide oy kaygısı olursa aktif olan, oy kaygısı olmazsa pasif olan tercih edilir diye yazmıştık.
O zaman ki başbakan adayımız üç kişiydi. Ali Babacan aktif olduğu için tercih edilmedi. Binali Yıldırım ise partinin oy kaygısı nedeniyle vazgeçilmek zorunda kalınan isim oldu.
O nedenle hem emir alacak hem de partiye oy kaybettirmeyecek Davutoğlu tercih edildi.
Şimdi ise artık başkanlık sisteminin fiiili olarak hayata geçirilmesi söz konusudur.
Yani Cumhurbaşkanı artık tüm bakanlar kurulu toplantılarının sarayda yapılmasını istiyor. Ve bizzat bakanlara doğrudan emir vermek ve hükumeti yönetmek istiyor.
Çankaya veya Başbakanlık makamı da hiç olmasın isteniyor. Yani başbakanlık makamı bundan sonra formalite olacak. Başbakanlar sadece bakanları saraya götürüp toplantıya hazırlayacak kişiler olacak.
Bu iş için de şu anda en uygun kişi Binali Yıldırım'dır.
Davutoğlu istifa anında yani şu günlerde AKP veya Saray aleyhine konuşmadı ama yakın gelecekte neler konuşacak, göreceğiz. Çünkü ötekiler de aynı oldu.
Göreve gelirken nice güzellemeler.Ayrılırken patırdı gürültü çıkarmadan sessizce gidişler. Sonra da kopan fırtınalar.
Son anekdot:
Başkanlık sistemi hakkındaki görüşlerimiz bellidir. Bu sitede Türkiye'ye özel başkanlık sistemi önerisi yayınlanmıştır. Bu sistemi getirmek isteyecek siyasetçi de yoktur ve olamaz. Sebebi ise yazıda açıkça izah edilir.
30 Nisan 2016 Cumartesi
KUT'ÜL AMARE
Ortadoğu’nun yegane kurtuluş yolu: “Kutul Amare ruhu”
Allah’ın adıyla“Biz Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Müslümanlar, Hristiyanlar; bu Mezopotamya’nın kadim halkları omuz omuza verirsek yedi düveli yenebileceğimizi Kutul Amare’de gösterdik! Yüz yıl geçti; yine bu ruh ile parçalayıcı ruh savaşıyor. Kutul Amare’de yenilenler, masaların ve kapıların arkasında Sykes-Picot ile Osmanlı’yı nasıl parçalayıp o birleştirici ruhu nasıl yok ederiz diye planladılar… Şimdi ya Kutul Amare kazanacak ya Sykes-Picot kazanacak..!”
Bu sözler Başbakan Davutoğlu tarafından “Mardin Kardeşlik Buluşması” toplantısında söylendi. Bu sözlerin pratik yansımalarının ne olup olmadığı ve söylenen bu sözlerle paralellik arz edip etmediği bugün konumuz olmayacak. Bugün bu sözlerden hareketle sadece torik bir çözümleme yapma peşindeyiz.
Sözler baştan sona doğrudur: Ortadoğu’daki bugünkü amansız mücadele kelimenin tam anlamı ile “Kutul Amare’ye karşı Sykes-Picot” savaşıdır.
Ortadoğu halklarının yegane çıkış ve kurtuluş yolu Kutul Amare ruhudur. Peki, nedir bu Kutul Amare ruhu? Ve nedir alt etmek istediğimiz Sykes-Picot düzeni?
Konuyu tam kavramak için önce yüz yıl geriye bin dokuz yüz on altıya geri dönmeliyiz. O gün öncülüğünü İngiltere’nin yaptığı “emperyalizm” Osmanlı Devleti’ni parçalayarak Ortadoğu’da tam bir sulta düzeni kurmak için pek çok cepheden Osmanlı’ya saldırmıştı.
Osmanlı milletleri Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı, Fars’ı, Sünni’si, Şii’si ve hatta Hristiyan’ı ile önce Çanakkale’de direndi; omuz omuza. Ve toprağa düştü koyun koyuna ki “emperyalizm” galebe çalmasın diye.
Ardından ikinci büyük direniş bugün Irak’ta Kerbela ve Necef’in daha doğusuna düşen Kut şehrinde yaşandı. Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii tüm kadim Mezopotamyalılar İngiliz ordusuna öyle bir darbe vurdular ki, bu mağlubiyet İngiliz ordusunun (doğal olarak Batı emperyalizminin) modern tarihlerde aldığı üç büyük yenilginin kronolojik olarak ikincisi ve etki olarak birincisi olarak kayıtlara geçti. İngiliz ordusunun kırk bin askeri öldürülüp, genel komutanı General Townshend dahil olmak üzere on üç general dört yüz seksen bir subay ve on üç bin eri teslim alındı. Yirmi dokuz Nisan bin dokuz yüz on altı tarihli bu zafer, Kutul Amare zaferi olarak tarihlere geçti.
Ancak bu olaydan sadece on yedi gün sonra on altı Mayıs bin dokuz yüz altı günü İngiliz subay Sykes ile Fransız subay Picot tarihte “Sykes-Picot” adıyla meşhurlaşacak antlaşmayı imzaladılar. Antlaşmanın özü şuydu: Birbirimizle mücadeleyi bırakıp Ortadoğu’yu birlikte sömürelim. Bu sömürü için bölgeyi ulus devletlere bölelim. Bu bölme işlemini yaparken de gelecekte sömürüyü kolaylaştırmak için şimdiden etnik ve mezhep temelli fitne tohumlarını ekelim. Böylece Ortadoğu, kendi halkları için sonsuza kadar kan deryası, bizim içinse sömürülecek ve tasallut edilecek coğrafyalar olsun.
Görüldüğü üzere Kutul Amare, bir anlayışın bir ruhun zaferi. Birlik olmanın beraber olmanın, omuz omuza vererek emperyalizme karşı durmanın zaferi. Birbiriyle değil “emperyalizm” ile mücadele etmenin adı, “vahdet”in yansımasıdır Kutul Amare.
Oysa Sykes-Picot yayılmacılığın, sömürü ve tasallutun adıdır. Emperyalizm ve eklentisi siyonizmin Ortadoğu milletlerini köleleştirmesinin adıdır. Her türlü etnik ve mezhep temelli fitnenin adıdır. Yandaş yönetimlerin uşak hükümetlerin adıdır.
Evet, gerçekten son yüz yıldır Ortadoğu coğrafyasında olup biten Kutul Amare ruhunun Sykes-Picot tasallutundan kurtulma çabasından başka bir şey değildir. Ve şu an tüm mücadele de bundan ibarettir.
Ancak tüm bu çözümlemelerin işimize yarar bir hale gelmesi için olayı günümüze taşımalı ve günümüz karşılıklarını bulmalıyız.
Emperyalizm halen var mı? Evet. Bugünkü öncülü kimdir? Besbelli ki, Amerika! Peki yandaşları? Birincil yamağı İsrail’dir. Siyonizmin müşahhas şekli olan bu kanser tümörünü İslam ümmetinin kalbine saplamıştır. Ardından özellikle İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği Avrupa ülkeleri. Ama en ilginç uşakları sırtına bindiği Ortadoğu kral ve hükümetleridir.! Peki, tarihte “İngiliz Ordusu” olarak müşahhaslaşan o birleşik yayılmacı gücün bugün bir karşılığı var mı? Besbelli ki, bugün ona NATO derler!
Mezopotamya’nın kadim milletlerine ne oldu? Kan ve gözyaşı içindeler! Niçin? Emperyalizm, biraz mezhep ve biraz etnik köken kattığı savaşlarla onları birbirine kırdırıyor? Peki, hükümetler? Çoğu Amerika’nın kapısında sırada! Orada sıra kapamamışlar ise Emperyalizmin küresel tetikçisi Vahhabizmin kalesi Suud’un kapısında… Durum bu.!
Bir an önce NATO hezeyanlarını terk etmeliyiz. Kutul Amare ruhunu harekete geçirmek için sadece söylem yetmez! Amerika’nın atına binmekten vazgeçmeliyiz. Emperyalizm ve siyonizm tüm bölgenin ortak düşmanıdır ve bu düşman yeni bir Sykes-Picot ile bölgeyi en az yüz yıl daha sömürmek istiyor. Bu sömürüyü gerçekleştirebilmek içinde elinde iki önemli fitne tohumu var: Mezhepçilik ve kavmiyetçilik!
Kutul Amare ruhunu gerçekten harekete geçirmek isteyenler, gerçek vatanseverler asla mezhepçilik ve kavmiyetçilik yapmazlar. Onlar “vahdet” çağrısı kimden gelirse gelsin ellerini uzatırlar. Karşıdaki kişi ya da topluma baktıklarında önce “mezhep ya da etnik köken” değil “insan” görürler. İlla ki bir sınıflama yapacaklarsa “emperyalistler ve anti-emperyalistler” diye yaparlar. Yok, bizim kavramımız Kur’ani olsun derseler; “mustazaflar-müstekbirler” diye tanımlarlar yeryüzü mücadelesini.
Bölgede “anti-emperyalist cephenin ya da başka bir deyişle mustazafların” kalesi konumundaki İslam İnkılabı düşman ya da rakip değil olsa olsa rahatlıkla sırtımızı dayayacağımız partnerimizdir. Ve yine yıllardır devirmek için peşine düştüğümüz Suriye yönetimi Sykes-Picot’un değil Kutul Amare’nin safındadır. Bunu anlayabilmek için daha ne kadar bedel ödenmesi gerekiyor?
Emperyalizm ve siyonizmin tüm çabası ile kuşatmak ve boğmak peşinde olduğu Lübnan Hizbullahı ise Kutul Amare ruhunun akıncılarıdır, öncül birlikleridir, fedaileridir. Kendilerini ümmete, birliğe, vahdete adamış yapıların ve yiğitlerin kıymetini bilmeliyiz. Onların ayağını kaydırmak Sykes-picot’a hizmet etmektir. Yani dolaylı olarak kendi “köleleşme” sürecimize katkı sunmaktır…
Son söz: Evet, Ortadoğu halklarının yegane çıkış yolu Kutul Amare ruhudur. Peki, nedir Kutul Amare ruhu?
Kutul Amare ruhu: Türk, Kürt, Arap, Fars… Sünni, Şii, Dürzi, Hristiyan, Ezidi… tüm etnik ve inanç gruplarının bir ve beraber olarak “emperyalizm ve siyonizm”e karşı ortak mücadele etmesidir. Vahdettir, kardeşliktir. Bahsi geçen inanç ve etnik gruplar ne birbirinin düşmanı ve ne de rakibidir. Onlar bu coğrafyanın kadim sahipleridir. Onların ortak düşmanı ise “emperyalizm ve siyonizm”dir!
Muntazar Musavi / Rasthaber
NOT: YAZI ALINTIDIR. KATILIYORUZ.
14 Nisan 2016 Perşembe
DUYURU
ÇOK ÖNEMLİ GELİŞME OLURSA YAZMAYA ÇALIŞACAĞIZ.
ZAMANIMIZ OLMADIĞI İÇİN YAZI YAZAMIYORUZ.
TAKİPÇİLERİMİZ ÖNCEKİ YAZILARA BAKABİLİRLER.
YAZILARIN TAMAMI GÜNCEL.
ZAMANIMIZ OLMADIĞI İÇİN YAZI YAZAMIYORUZ.
TAKİPÇİLERİMİZ ÖNCEKİ YAZILARA BAKABİLİRLER.
YAZILARIN TAMAMI GÜNCEL.
30 Mart 2016 Çarşamba
ABD VE İSRAİL SORUSU
ABD VE İSRAİL NİÇİN VATANDAŞLARININ TÜRKİYE'Yİ TERK ETMESİNİ İSTEDİ?
Uzun yazmak isterdik ama yoğunuz özür dileriz.
Kısaca cevap yazalım.
ABD Savunma Bakanlığı ile İsrail aynı dili konuşur. ABD Türkiye'nin Adana, Muğla ve İzmir illerinde yaşayan ABD vatandaşlarının Türkiye'yi terk etmesini istedi.
Keza İsrail de öyle...
EL CEVAP
Adı geçen iller Türkiye'nin turizm kuşağını temsil eder.
Manavgat,Alanya, Antalya'dan, Fethiye, Marmaris, Bodrum'a; Kuşadası'ndan Çeşme'ye neredeyse tüm turizm illerimiz bu kuşakta yer alır.
Yani Türk Turizmi vurulmak isteniyor. Ama bomba saldırısı istihbaratı ile ama bu açıklamaların bizzat kendisi ile.
Bulunduğumuz aylar bahar ayları olup turizm rezervasyonlarının en çok yapılacağı aylardır.
Yani turizm açısından bu aylar boş geçerse sezonun tamamı boş geçer anlamı çıkar.
Yani hedef TÜRK TURİZMİDİR.EMİNİZ.
Uzun yazmak isterdik ama yoğunuz özür dileriz.
Kısaca cevap yazalım.
ABD Savunma Bakanlığı ile İsrail aynı dili konuşur. ABD Türkiye'nin Adana, Muğla ve İzmir illerinde yaşayan ABD vatandaşlarının Türkiye'yi terk etmesini istedi.
Keza İsrail de öyle...
EL CEVAP
Adı geçen iller Türkiye'nin turizm kuşağını temsil eder.
Manavgat,Alanya, Antalya'dan, Fethiye, Marmaris, Bodrum'a; Kuşadası'ndan Çeşme'ye neredeyse tüm turizm illerimiz bu kuşakta yer alır.
Yani Türk Turizmi vurulmak isteniyor. Ama bomba saldırısı istihbaratı ile ama bu açıklamaların bizzat kendisi ile.
Bulunduğumuz aylar bahar ayları olup turizm rezervasyonlarının en çok yapılacağı aylardır.
Yani turizm açısından bu aylar boş geçerse sezonun tamamı boş geçer anlamı çıkar.
Yani hedef TÜRK TURİZMİDİR.EMİNİZ.
HZ.MEHDİ'NİN KILICI
HZ. MEHDİ' NİN KILICI
(ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR)
Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıçları
(Kutsal Emanetler Topkapı)
Hadis yorumlarında Hz.Mehdi AS'ın iki defa kılıç kuşanacağı bildirilmektedir.
Birinci defa kılıç kuşanması zuhuru esnasında olacaktır.
İkinci defa kılıç kuşanması ise Üçüncü Dünya Savaşını kazanıp İstanbul'u yeniden fethettiğinde kendisine Kutsal Emanetler teslim edilecek ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin üstteki resimde bulunan kılıçlarından birini kuşanacaktır.
Ancak Hz.Mehdi AS'ın kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı olacak derken her iki kuşanmada da aynı kılıcı kuşanacağı şeklinde yorumlanmıştır.
Çünkü hadislerin bazılarında Hz.Mehdi'nin, Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcıyla zuhur edeceği anlatılırken, diğer hadislerler de de İstanbul'u fethettiğinde Peygamber SAS Efendimizin kılıcını kuşanacağı belirtilmektedir.
Zuhur ile fetih arsında belki yedi yıl geçecektir.Zuhur da mı kuşanacak, fetihte mi kuşanacak çelişkisi var gibi ama...
Aslında burada bir çelişki yoktur. Çünkü kılıç iki defa kuşanılacaktır. Açık olan ve tevile ihtiyaç olmayan kuşanma ikinci defa kılıç kuşanmadır ki İstanbul'un fethinde kutsal emanetler teslim edildiğinde kuşanacaktır. Burada her hangi bir gaybi husus yoktur.
Ancak birinci defa kılıç kuşanma GAYBİ bir konudur ki, Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS efendimizin kılıcı olamaz. Bu kılıcı kuşanmanın zaten her hangi bir manası da yoktur. Zira bu kılıçla savaş yapılacak değildir.
Birinci defa kuşanılacak kılıç da, ikici defa kuşanılacak kılıç da savaşmak için değil sembolik olacaktır.
Birinci defa kuşanılacak kılıcın Hz.Peygamber SAS Efendimizin Topkapı'daki kılıcının olması demek Hz.Mehdi'nin de İstanbul'dan zuhur etmesi demektir. Oysa hadis yorumlarında Mekke'den zuhur edeceği çok açık yer almaktadır.
ALLAH- U ALEM bu gaybi konunun tevili şu olabilir:
Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde bir kılıç kuşanacak.Bu hadislerden bellidir. Ancak Hz.Peygamber SAS Efendimizin Kılıcını (Topkapı' daki) kuşanmayacak. Belki Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in bizzat şahsına ait kılıç yerine manevi anlamda O'nun (SAS) sayılacak bir kılıcı kuşanacak.
Peki manevi anlamda Hz.Peygamber SAS Efendimizin sayılabilecek kılıç hangi kılıçtır?
Tüm İslam Ordularının komutanlarının, mezuniyet ve devir teslim törenlerinde kuşandıkları kılıçların tamamı Hz.Peygamber SAS Efendimizin MANEVİ kılıcıdır.
Çünkü tüm İslam Orduları Hz.Muhammed SAS Efendimizin ordusudur. Ve komutanları da Hz.Peygamber SAS Efendimizin komutanlarıdır.Maddi olarak da ahir zamanda Hz.Mehdi AS'ın komutanları olacaklardır.Manevi komutanları yine Hz.Peygamber SAS Efendimiz'dir.
Yani şunu demek istiyoruz:
Yukarıdaki kılıç Türk Subayına ait bir kılıçtır. Aynı şekilde diğer Müslüman ülkelerde de subaylar bu kılıca benzer kılıçlar kuşanırlar.Hz.Mehdi AS ya bu kılıcı kuşanacak ya da kuşandı, bunu bilmiyoruz.
Yada Suudi Arabistan'da zuhur edeceğine göre aşağıdaki kılıcı kuşanacak, ya da kuşandı bilmiyoruz:
(Buraya bir resim koymak için Suud Kılıcı aradım, sadece bu resmi bulabildim.Yani Suud kılıcı zaten Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı değildir diye aşağıda yazacaktık ama erken oluverdi kendiliğinden.) (Ortada ki Charles-Çarli)
Konuyu bağlarsak:
Hz.Mehdi AS illa ki Mekke'de zuhur edecek, çünkü çok açık hadisler var. Ancak zuhurunda kuşanacağı ve Hz.Peygamber SAS Efendimize ait olan kılıç orta resimdeki TÜRK Kılıcı olacaktır, Allah-u Alem. Çünkü bizde bunlardan çok sayıda var ve hepsi de Hz.Peygamber SAS Efendimizin manevi kılıcıdır.
Hz.Mehdi AS,Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in kılıcını (Yani Topkapı'daki kılıcını) Üçüncü Dünya Savaşını kazandıktan sonra İstanbul'da yapılacak bir merasimle kuşanacaktır.
O zamana kadar kuşanmayacaktır.
Allah-u Alem..
(ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR)
Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıçları
(Kutsal Emanetler Topkapı)
Hadis yorumlarında Hz.Mehdi AS'ın iki defa kılıç kuşanacağı bildirilmektedir.
Birinci defa kılıç kuşanması zuhuru esnasında olacaktır.
İkinci defa kılıç kuşanması ise Üçüncü Dünya Savaşını kazanıp İstanbul'u yeniden fethettiğinde kendisine Kutsal Emanetler teslim edilecek ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin üstteki resimde bulunan kılıçlarından birini kuşanacaktır.
Ancak Hz.Mehdi AS'ın kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı olacak derken her iki kuşanmada da aynı kılıcı kuşanacağı şeklinde yorumlanmıştır.
Çünkü hadislerin bazılarında Hz.Mehdi'nin, Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcıyla zuhur edeceği anlatılırken, diğer hadislerler de de İstanbul'u fethettiğinde Peygamber SAS Efendimizin kılıcını kuşanacağı belirtilmektedir.
Zuhur ile fetih arsında belki yedi yıl geçecektir.Zuhur da mı kuşanacak, fetihte mi kuşanacak çelişkisi var gibi ama...
Aslında burada bir çelişki yoktur. Çünkü kılıç iki defa kuşanılacaktır. Açık olan ve tevile ihtiyaç olmayan kuşanma ikinci defa kılıç kuşanmadır ki İstanbul'un fethinde kutsal emanetler teslim edildiğinde kuşanacaktır. Burada her hangi bir gaybi husus yoktur.
Ancak birinci defa kılıç kuşanma GAYBİ bir konudur ki, Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde kuşanacağı kılıç Hz.Peygamber SAS efendimizin kılıcı olamaz. Bu kılıcı kuşanmanın zaten her hangi bir manası da yoktur. Zira bu kılıçla savaş yapılacak değildir.
Birinci defa kuşanılacak kılıç da, ikici defa kuşanılacak kılıç da savaşmak için değil sembolik olacaktır.
Birinci defa kuşanılacak kılıcın Hz.Peygamber SAS Efendimizin Topkapı'daki kılıcının olması demek Hz.Mehdi'nin de İstanbul'dan zuhur etmesi demektir. Oysa hadis yorumlarında Mekke'den zuhur edeceği çok açık yer almaktadır.
ALLAH- U ALEM bu gaybi konunun tevili şu olabilir:
Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde bir kılıç kuşanacak.Bu hadislerden bellidir. Ancak Hz.Peygamber SAS Efendimizin Kılıcını (Topkapı' daki) kuşanmayacak. Belki Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in bizzat şahsına ait kılıç yerine manevi anlamda O'nun (SAS) sayılacak bir kılıcı kuşanacak.
Peki manevi anlamda Hz.Peygamber SAS Efendimizin sayılabilecek kılıç hangi kılıçtır?
Tüm İslam Ordularının komutanlarının, mezuniyet ve devir teslim törenlerinde kuşandıkları kılıçların tamamı Hz.Peygamber SAS Efendimizin MANEVİ kılıcıdır.
Çünkü tüm İslam Orduları Hz.Muhammed SAS Efendimizin ordusudur. Ve komutanları da Hz.Peygamber SAS Efendimizin komutanlarıdır.Maddi olarak da ahir zamanda Hz.Mehdi AS'ın komutanları olacaklardır.Manevi komutanları yine Hz.Peygamber SAS Efendimiz'dir.
Yani şunu demek istiyoruz:
Yukarıdaki kılıç Türk Subayına ait bir kılıçtır. Aynı şekilde diğer Müslüman ülkelerde de subaylar bu kılıca benzer kılıçlar kuşanırlar.Hz.Mehdi AS ya bu kılıcı kuşanacak ya da kuşandı, bunu bilmiyoruz.
Yada Suudi Arabistan'da zuhur edeceğine göre aşağıdaki kılıcı kuşanacak, ya da kuşandı bilmiyoruz:
(Buraya bir resim koymak için Suud Kılıcı aradım, sadece bu resmi bulabildim.Yani Suud kılıcı zaten Hz.Peygamber SAS Efendimizin kılıcı değildir diye aşağıda yazacaktık ama erken oluverdi kendiliğinden.) (Ortada ki Charles-Çarli)
Konuyu bağlarsak:
Hz.Mehdi AS illa ki Mekke'de zuhur edecek, çünkü çok açık hadisler var. Ancak zuhurunda kuşanacağı ve Hz.Peygamber SAS Efendimize ait olan kılıç orta resimdeki TÜRK Kılıcı olacaktır, Allah-u Alem. Çünkü bizde bunlardan çok sayıda var ve hepsi de Hz.Peygamber SAS Efendimizin manevi kılıcıdır.
Hz.Mehdi AS,Hz.Peygamber SAS Efendimiz'in kılıcını (Yani Topkapı'daki kılıcını) Üçüncü Dünya Savaşını kazandıktan sonra İstanbul'da yapılacak bir merasimle kuşanacaktır.
O zamana kadar kuşanmayacaktır.
Allah-u Alem..
27 Mart 2016 Pazar
OBAMA'NIN TARİHİ KONUŞMASI
TÜRKİYE'DEKİ LİDERLERİN ŞAHSİ MENFAATLERİ İÇİN, KOLTUKLARINA YAPIŞMALARI. TA Kİ SON NEFESLERİNE KADAR. TAKİPÇİLERİMİZ OBAMA'NIN TARİHİ KONUŞMASINI İZLERKEN, TÜRKİYE'DEKİ LİDERLERLE EMPATİ YAPARAK İZLESİN.
25 Mart 2016 Cuma
SÜNNİ ORDUSU SÜFYAN'IN ORDUSU OLACAK
SUUD ÖNCÜLÜĞÜNDE KURULAN SÜNNİ ORDUSU, SONUNDA SÜFYAN'IN ORDUSU OLACAK. ŞU ANDA BUNUN FARKINDA DEĞİLLER.
Suud öncülüğünde "İslam Ordusu" adı altında bir ordu kuruldu. 200 bin personel ve yüzlerce füze, uçak, tank vb savaş aracı ile donatılmış durumda. Geçtiğimiz günlerde "Kuzey Fırtınası" adı altında bir de tatbikat yaptılar.
Suud yönetimi ordunun IŞİD'e karşı mücadele etmek için kurulduğunu ve IŞİD'e karşı mücadele amacıyla KARA HAREKATI yapılacağını açıkladı. Tabi harekat Irak ve Suriye'ye yapılacak.
Suud yönetiminin asıl amacı bu ordu ile Esad'ı devirmek, yerine gelecek kişi ile Irak'da mezhep savaşı çıkarmak ve İran'ın üzerine yürümek.
Esad'ın yerine gelecek olan kişinin Süfyan olacağını ve çapının Ortadoğu ülkelerini aşacağını ve dünya çapındaki süper güçleri yanına alıp Müslüman katliamları yapacağını da bilmiyorlar.
Bu ordunun esas proje sahipleri ise tabi ki yine Siyonistler. Ve ABD'ye emrediyorlar "Kurdur" diyorlar. İsrail'e bilgi veriliyor "Yardım geliyor" diye.
Ama Siyonistler bu ordu ile ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Karşısında İran merkezli bir Şii ordusunun kurulacağını ve her iki ordunun Irak merkezli savaşa tutuşacağını ve milyonlarca Müslümanın daha kanının akacağını hem biliyorlar hem de canı gönülden bunu istiyorlar.
Müslüman kanına doymamış şerefsizler!
Ortadoğu'yu İsrail'e insansız teslim etmek istiyorlar. Kürtler de insan olduğu için onlar da hepten ölecek.
Bu ordunun yani Sünni Ordusunun Irak'a girişi Irak Ordusunun IŞİD'e karşı Musul'da alacağı ağır bir yenilgi üzerine olabilir. Yani bu tezgahlanabilir.Yoksa Irak Ordusu Musul'dan IŞİD'i atarsa kolayca başarırsa Sünni Ordusu Irak'a niçin girsin? Sebep kalmaz. Ve Irak, İran'ın olur resmen.
Sünni Ordusu da İran'a karşı kurulduğuna göre illa ki Musul'da Irak Ordusuna karşı bir tezgah var. Allahu alem bu tezgah Musul Barajının patlatılması olayı olabilir. IŞİD, Musul'da sıkışırsa barajı patlatabilir.
Sünni Ordusu Irak'a veya Suriye'ye girdiği zaman (adı IŞİD'e karşı savaş olsa bile) IŞİD militanları bu orduya katılır.Çünkü zaten IŞİD'ın ardında ABD,İngiliz,İsrail destekli Suud ve körfez ülkeleri var.
Bir parantez
( Ürdün Kralı Abdullah'ın ABD'ye Türkiye'yi; "Teröristleri eğitip batıya gönderiyor" diye şikayet ettiği iddiaları basında yer aldı. Bu şikayet doğruysa derhal Ürdün ile irtibata geçilmeli ve haddi bildirilmeli.ABD ve İngiliz uşağı Abdullah'tan akıl alacak değiliz.)
Devam...
Şu anda Ürdün'de yedi bayraklı batı ordusu var. Süfyan'ın ana ordusu bu. Sünni Ordusu da bu orduya katılıp koalisyon ordusunun kara gücü olacak. Bu ordu ile hem Suriye hem de Irak işgal edilmek isteniyor. IŞİD vs' de ya telef olacak ya da teslim olup bu orduya katılacak.İşte SÜFYAN'IN ORDUSU TAM OLARAK BU ORDUDUR ALLAHU ALEM.
Irak'a girecek ve 60 bin Şiiyi katledecek olan ordu bu ordu.
Suud öncülüğünde "İslam Ordusu" adı altında bir ordu kuruldu. 200 bin personel ve yüzlerce füze, uçak, tank vb savaş aracı ile donatılmış durumda. Geçtiğimiz günlerde "Kuzey Fırtınası" adı altında bir de tatbikat yaptılar.
Suud yönetimi ordunun IŞİD'e karşı mücadele etmek için kurulduğunu ve IŞİD'e karşı mücadele amacıyla KARA HAREKATI yapılacağını açıkladı. Tabi harekat Irak ve Suriye'ye yapılacak.
Suud yönetiminin asıl amacı bu ordu ile Esad'ı devirmek, yerine gelecek kişi ile Irak'da mezhep savaşı çıkarmak ve İran'ın üzerine yürümek.
Esad'ın yerine gelecek olan kişinin Süfyan olacağını ve çapının Ortadoğu ülkelerini aşacağını ve dünya çapındaki süper güçleri yanına alıp Müslüman katliamları yapacağını da bilmiyorlar.
Bu ordunun esas proje sahipleri ise tabi ki yine Siyonistler. Ve ABD'ye emrediyorlar "Kurdur" diyorlar. İsrail'e bilgi veriliyor "Yardım geliyor" diye.
Ama Siyonistler bu ordu ile ne yapacaklarını çok iyi biliyorlar. Karşısında İran merkezli bir Şii ordusunun kurulacağını ve her iki ordunun Irak merkezli savaşa tutuşacağını ve milyonlarca Müslümanın daha kanının akacağını hem biliyorlar hem de canı gönülden bunu istiyorlar.
Müslüman kanına doymamış şerefsizler!
Ortadoğu'yu İsrail'e insansız teslim etmek istiyorlar. Kürtler de insan olduğu için onlar da hepten ölecek.
Bu ordunun yani Sünni Ordusunun Irak'a girişi Irak Ordusunun IŞİD'e karşı Musul'da alacağı ağır bir yenilgi üzerine olabilir. Yani bu tezgahlanabilir.Yoksa Irak Ordusu Musul'dan IŞİD'i atarsa kolayca başarırsa Sünni Ordusu Irak'a niçin girsin? Sebep kalmaz. Ve Irak, İran'ın olur resmen.
Sünni Ordusu da İran'a karşı kurulduğuna göre illa ki Musul'da Irak Ordusuna karşı bir tezgah var. Allahu alem bu tezgah Musul Barajının patlatılması olayı olabilir. IŞİD, Musul'da sıkışırsa barajı patlatabilir.
Sünni Ordusu Irak'a veya Suriye'ye girdiği zaman (adı IŞİD'e karşı savaş olsa bile) IŞİD militanları bu orduya katılır.Çünkü zaten IŞİD'ın ardında ABD,İngiliz,İsrail destekli Suud ve körfez ülkeleri var.
Bir parantez
( Ürdün Kralı Abdullah'ın ABD'ye Türkiye'yi; "Teröristleri eğitip batıya gönderiyor" diye şikayet ettiği iddiaları basında yer aldı. Bu şikayet doğruysa derhal Ürdün ile irtibata geçilmeli ve haddi bildirilmeli.ABD ve İngiliz uşağı Abdullah'tan akıl alacak değiliz.)
Devam...
Şu anda Ürdün'de yedi bayraklı batı ordusu var. Süfyan'ın ana ordusu bu. Sünni Ordusu da bu orduya katılıp koalisyon ordusunun kara gücü olacak. Bu ordu ile hem Suriye hem de Irak işgal edilmek isteniyor. IŞİD vs' de ya telef olacak ya da teslim olup bu orduya katılacak.İşte SÜFYAN'IN ORDUSU TAM OLARAK BU ORDUDUR ALLAHU ALEM.
Irak'a girecek ve 60 bin Şiiyi katledecek olan ordu bu ordu.
BİR ŞEYLER OLUYOR...
TÜRKİYE SİYASETİNDE VE ANA GÜNDEMLERİNDE BİR ŞEYLER OLUYOR.
Cuma namazlarında kul hakkı, hırsızlık ve yolsuzluklar üzerine hutbe verildi. Bu hutbeler AKP'ye karşı verilmiş bir hutbe gibiydi. Ya da öyle algılandı.
ABD'de Reza Zerrab tutuklandı. ABD savcısı 70 yıl hapis isteyerek dava açtı. Suçu İran'a ambargo uygulanması esnasında Rezzab'ın bu ambargoya muhalif eylemler ile ABD'ye zarar vermesi.
Sosyal medyada capsler de patladı.
"Obama Rezzab'ı yakalayan Savcıyı derhal görevden almış ve sorumluların tayinini çıkarmış" vb. Şakaydı bunlar tabi ama her şakada da bir gerçek payı var elbet.
ABD'li ünlü stratejist Rubin askerlerin Cumhurbaşkanına darbe yapabileceklerini ve böyle bir durumda ABD'nin itiraz etmeden askerler ile çalışabileceğini açıkladı. Tabi bunu dikkate almamak lazım. ABD'de çok farklı fikirler alıcı bulmaktadır.
Bir başka olağanüstü gelişme Cumhurbaşkanının açıklamalarıydı.
Güneydoğuda artan şehit sayısının sorumlusu polis ve asker içindeki cemaatçi yapılanmadır diyerek istihbarat paylaşımında bulunmadıklarını iddia etti. Cumhurbaşkanının bu açıklamasının tam da Reza Zerrab'ın ABD'de tutuklanmasının ardından yapılmış olması çok ilginçti. Ucu AKP'ye uzanacak bir ABD soruşturmasında AKP yine çözümü cemaate saldırmakta mı bulacaktı? Bu soru soruldu.
Davutoğlu, Cumhurbaşkanının "o zat" diye hitap ettiği Bülent Arınç'ı davet etmişti. Cumhurbaşkanını kızdırmak pahasına.
Evet bir şeyler oluyor...
Cemaatin yetiştirdiği hiç bir polis, asker ve devlet memuru bu devlete ve bu millete ihanet edecek kadar AŞAĞILIK MAHLUKLAR DEĞİLDİR.
Kaldı ki sadece bu cemaat için değil her hangi bir cemaatin ya da tarikatın mensubu olarak temelden gelmiş ve askerlik ya da polislik eğitimi almış bir kimse;dini mensubiyetini geride bırakıp mesleğini en iyi şekilde yapacak kadar kaliteli bir mesleki eğitim almıştır. Bunu herkes görüyor,biliyor.
Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları Cumhuriyet tarihinin en talihsiz açıklamalarıdır. Neci olursa olsun hiç bir asker hiçbir polis devletini, milletini satmaz. Türkiye üzerine oynanan büyük oyun cemaat düşmanlığı üzerinden devleti bölüp Kürt Devleti kurmaktır.
Kürt devleti kurmak için yapılması gereken her şey yapılırken, adım adım Türkiye iç savaşa sürüklenip bir sorumlu arandığında da işte sorumlu cemaattir demek Cumhuriyet tarihinin en büyük yanlışıdır.
Oslo'da PKK ile masaya oturan, devletin oturmasını isteyen cemaat kadroları mıydı?
Açılımı yapıp PKK'ya karşı olan Kürt Halkını PKK'lı olmaya zorlayan cemaat miydi? AKP'yi "AÇILIMA" Cemaat mi zorladı?
2002'den 2014'e kadar tam on iki yıl boyunca AKP ile içli dışlı ve tam bir dayanışma içinde olan Cemaat bu on iki yıl boyunca devlete millete ihanet etmedi de 7 Aralık ile 25 Aralık arasındaki yedi gün içinde mi vatanı milleti sattı?
Evet Reza Rezzap denilince akla ilk önce Cemaat geliyor değil mi?
Birisi Reza Rezzap derse AKP derhal Cemaat diyor.
Bakınız bunu ilk defa yazıyoruz. Daha önce bazıları yazdı çizdi ama belirtileri hiç bu kadar belirgin olmamıştı.
ABD merkezli bir operasyon başlıyor. AKP' ye AKP ile bir operasyon yapılacak.
Talut x Calut x Davut operasyonu da denilebilir.
Ama hadis yorumlarındaki direniş cephesi Perinçek grubunu daha da öne çıkaracak gibi. Yani Cemaat bu işin içinde doğrudan olmasa bile ismi ile kullanılıp Perinçek grubunun daha da söz sahibi olacağı karşı operasyonlar ortaya çıkabilir.
Aslında bu yazdığımız yazının konusu hiç hoşumuza gitmeyen ve yazmayı istemediğimiz konulardı. Ancak bir sonraki yazımızda yazacağımız konuya başlangıç olması nedeniyle sitemizin ana konularına bu şekilde dönüş yapacağız.
DEVAM EDECEK...
Cuma namazlarında kul hakkı, hırsızlık ve yolsuzluklar üzerine hutbe verildi. Bu hutbeler AKP'ye karşı verilmiş bir hutbe gibiydi. Ya da öyle algılandı.
ABD'de Reza Zerrab tutuklandı. ABD savcısı 70 yıl hapis isteyerek dava açtı. Suçu İran'a ambargo uygulanması esnasında Rezzab'ın bu ambargoya muhalif eylemler ile ABD'ye zarar vermesi.
Sosyal medyada capsler de patladı.
"Obama Rezzab'ı yakalayan Savcıyı derhal görevden almış ve sorumluların tayinini çıkarmış" vb. Şakaydı bunlar tabi ama her şakada da bir gerçek payı var elbet.
ABD'li ünlü stratejist Rubin askerlerin Cumhurbaşkanına darbe yapabileceklerini ve böyle bir durumda ABD'nin itiraz etmeden askerler ile çalışabileceğini açıkladı. Tabi bunu dikkate almamak lazım. ABD'de çok farklı fikirler alıcı bulmaktadır.
Bir başka olağanüstü gelişme Cumhurbaşkanının açıklamalarıydı.
Güneydoğuda artan şehit sayısının sorumlusu polis ve asker içindeki cemaatçi yapılanmadır diyerek istihbarat paylaşımında bulunmadıklarını iddia etti. Cumhurbaşkanının bu açıklamasının tam da Reza Zerrab'ın ABD'de tutuklanmasının ardından yapılmış olması çok ilginçti. Ucu AKP'ye uzanacak bir ABD soruşturmasında AKP yine çözümü cemaate saldırmakta mı bulacaktı? Bu soru soruldu.
Davutoğlu, Cumhurbaşkanının "o zat" diye hitap ettiği Bülent Arınç'ı davet etmişti. Cumhurbaşkanını kızdırmak pahasına.
Evet bir şeyler oluyor...
Cemaatin yetiştirdiği hiç bir polis, asker ve devlet memuru bu devlete ve bu millete ihanet edecek kadar AŞAĞILIK MAHLUKLAR DEĞİLDİR.
Kaldı ki sadece bu cemaat için değil her hangi bir cemaatin ya da tarikatın mensubu olarak temelden gelmiş ve askerlik ya da polislik eğitimi almış bir kimse;dini mensubiyetini geride bırakıp mesleğini en iyi şekilde yapacak kadar kaliteli bir mesleki eğitim almıştır. Bunu herkes görüyor,biliyor.
Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları Cumhuriyet tarihinin en talihsiz açıklamalarıdır. Neci olursa olsun hiç bir asker hiçbir polis devletini, milletini satmaz. Türkiye üzerine oynanan büyük oyun cemaat düşmanlığı üzerinden devleti bölüp Kürt Devleti kurmaktır.
Kürt devleti kurmak için yapılması gereken her şey yapılırken, adım adım Türkiye iç savaşa sürüklenip bir sorumlu arandığında da işte sorumlu cemaattir demek Cumhuriyet tarihinin en büyük yanlışıdır.
Oslo'da PKK ile masaya oturan, devletin oturmasını isteyen cemaat kadroları mıydı?
Açılımı yapıp PKK'ya karşı olan Kürt Halkını PKK'lı olmaya zorlayan cemaat miydi? AKP'yi "AÇILIMA" Cemaat mi zorladı?
2002'den 2014'e kadar tam on iki yıl boyunca AKP ile içli dışlı ve tam bir dayanışma içinde olan Cemaat bu on iki yıl boyunca devlete millete ihanet etmedi de 7 Aralık ile 25 Aralık arasındaki yedi gün içinde mi vatanı milleti sattı?
Evet Reza Rezzap denilince akla ilk önce Cemaat geliyor değil mi?
Birisi Reza Rezzap derse AKP derhal Cemaat diyor.
Bakınız bunu ilk defa yazıyoruz. Daha önce bazıları yazdı çizdi ama belirtileri hiç bu kadar belirgin olmamıştı.
ABD merkezli bir operasyon başlıyor. AKP' ye AKP ile bir operasyon yapılacak.
Talut x Calut x Davut operasyonu da denilebilir.
Ama hadis yorumlarındaki direniş cephesi Perinçek grubunu daha da öne çıkaracak gibi. Yani Cemaat bu işin içinde doğrudan olmasa bile ismi ile kullanılıp Perinçek grubunun daha da söz sahibi olacağı karşı operasyonlar ortaya çıkabilir.
Aslında bu yazdığımız yazının konusu hiç hoşumuza gitmeyen ve yazmayı istemediğimiz konulardı. Ancak bir sonraki yazımızda yazacağımız konuya başlangıç olması nedeniyle sitemizin ana konularına bu şekilde dönüş yapacağız.
DEVAM EDECEK...
24 Mart 2016 Perşembe
YEMANİ ZUHUR ETMEK ÜZERE
YEMANİ 50-60 GÜNE KADAR ZUHUR EDEBİLİR.
Yemen'de barış görüşmeleri başlıyor. Kuveyt'te BM temsilcisinin gözetiminde yapılacak barış görüşmelerinde her iki taraf da anlaşmaya sıcak bakıyor.
Yani anlaşma olacak gibi.
Böyle bir anlaşma neticesinde Yemen'de yeni bir hükumet kurulur ve siyasi istikrar sağlanırsa bu yönetimin başına geçecek olan kişi de YEMANİ olur.
Kuveyt'te Suud ve İran yanlılarının anlaşmasına engel çıkabilir mi? Yemen için çıkmaz çünkü her iki tarafta anlaşmaya istekli.Ancak Yemen dışında Suud ile İran arasında çıkabilecek yeni bir kriz bu anlaşmayı da etkileyebilir.
Sitemizi yeni takip edenler için kısaca yazalım...
YEMANİ hadis yorumlarında zikredilen ve ahir zamanda Yemen'den zuhur edip Hz.Mehdi AS'a yardımcı olacak olan büyük bir mücahiddir. Çok az yerde geçiyor. Belirleyici özelliği ise iç kargaşada herkesin silahlanıp iç savaşta savaştığı bir durumda iç istikrarı sağlayıp halkın elindeki silahları toplamasıdır.
Yemen'de önümüzdeki günlerde böyle bir gelişme olabilir. Kuveyt'teki görüşmelerden YEMANİ çıkabilir.
***
IRAK GÜÇLERİ MUSUL OPERASYONUNU BAŞLATTI.
Irak Ordusu ve yardımcıları Musul'u IŞİD'in elinden almak için kara operasyonunu başlattılar. Ancak hızlı, kapsamlı ve büyük bir operasyon yok ortada. Zaten Irak ordusunda da öyle birden bire büyük işler başaracak bir kapasite yok. Aylarca hazırlandılar bu operasyon için. Ramadi'de başarı olmadan Musul'a girmeyiz dediler. ABD Ramadi'de önlerini açınca başlatma kararı aldılar.
Bu Musul operasyonunun Karkısa Savaşını başlatacağını yazmıştık. Aynı kanaatimiz devam ediyor. Ancak bu Irak Ordusundan çok kısa süre içinde başarıya ulaşıp Karkısa Savaşını başlatacağı da beklenmemeli. Yani Musul Operasyonu aylar alacak gibi. Yemani çıkmış olacak muhtemelen.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
Yemen'de barış görüşmeleri başlıyor. Kuveyt'te BM temsilcisinin gözetiminde yapılacak barış görüşmelerinde her iki taraf da anlaşmaya sıcak bakıyor.
Yani anlaşma olacak gibi.
Böyle bir anlaşma neticesinde Yemen'de yeni bir hükumet kurulur ve siyasi istikrar sağlanırsa bu yönetimin başına geçecek olan kişi de YEMANİ olur.
Kuveyt'te Suud ve İran yanlılarının anlaşmasına engel çıkabilir mi? Yemen için çıkmaz çünkü her iki tarafta anlaşmaya istekli.Ancak Yemen dışında Suud ile İran arasında çıkabilecek yeni bir kriz bu anlaşmayı da etkileyebilir.
Sitemizi yeni takip edenler için kısaca yazalım...
YEMANİ hadis yorumlarında zikredilen ve ahir zamanda Yemen'den zuhur edip Hz.Mehdi AS'a yardımcı olacak olan büyük bir mücahiddir. Çok az yerde geçiyor. Belirleyici özelliği ise iç kargaşada herkesin silahlanıp iç savaşta savaştığı bir durumda iç istikrarı sağlayıp halkın elindeki silahları toplamasıdır.
Yemen'de önümüzdeki günlerde böyle bir gelişme olabilir. Kuveyt'teki görüşmelerden YEMANİ çıkabilir.
***
IRAK GÜÇLERİ MUSUL OPERASYONUNU BAŞLATTI.
Irak Ordusu ve yardımcıları Musul'u IŞİD'in elinden almak için kara operasyonunu başlattılar. Ancak hızlı, kapsamlı ve büyük bir operasyon yok ortada. Zaten Irak ordusunda da öyle birden bire büyük işler başaracak bir kapasite yok. Aylarca hazırlandılar bu operasyon için. Ramadi'de başarı olmadan Musul'a girmeyiz dediler. ABD Ramadi'de önlerini açınca başlatma kararı aldılar.
Bu Musul operasyonunun Karkısa Savaşını başlatacağını yazmıştık. Aynı kanaatimiz devam ediyor. Ancak bu Irak Ordusundan çok kısa süre içinde başarıya ulaşıp Karkısa Savaşını başlatacağı da beklenmemeli. Yani Musul Operasyonu aylar alacak gibi. Yemani çıkmış olacak muhtemelen.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
23 Mart 2016 Çarşamba
SELSEBİLİN BAŞINA BİR SANCAK DAHA DİKTİK İNŞALLAH
ÇUBUK İLÇEMİZ TERÖRLE MÜCADELEYE 62.ŞEHİDİNİ VERDİ.
İLÇEMİZİN TANINAN VE SEVİLEN ŞAHSİYETLERİNDEN ÇUBUK SPOR ESKİ FUTBOLCUSU BAHTİYAR TUNCA'NIN OĞLU EMRE TUNCA NUSAYBİN'DE ŞEHİT OLDU.
ŞEREFSİZ PKK'NIN KALLEŞ BİR BOMBASININ HEDEFİ OLAN VE BEŞ KAHRAMANIMIZIN ŞEHİT OLDUĞU OLAYDA HAYATINI KAYBEDEN EMRE TUNCA KARDEŞİMİZİ ÇUBUK'DA OLAĞANÜSTÜ KALABALIK BİR CENAZE TÖRENİNDE TEKBİRLERLE VE DUALARLA TOPRAĞA VERDİK.
MEKANI CENNETTİR İNŞALLAH. YAKINLARININ BAŞI SAĞ OLSUN.
TÜM ŞEHİTLERİMİZE ALLAH'TAN RAHMET YAKINLARINA VE TÜM MİLLETİMİZE DE BAŞ SAĞLIĞI DİLİYORUZ.
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN
VATAN SAĞ OLSUN
İLÇEMİZİN TANINAN VE SEVİLEN ŞAHSİYETLERİNDEN ÇUBUK SPOR ESKİ FUTBOLCUSU BAHTİYAR TUNCA'NIN OĞLU EMRE TUNCA NUSAYBİN'DE ŞEHİT OLDU.
ŞEREFSİZ PKK'NIN KALLEŞ BİR BOMBASININ HEDEFİ OLAN VE BEŞ KAHRAMANIMIZIN ŞEHİT OLDUĞU OLAYDA HAYATINI KAYBEDEN EMRE TUNCA KARDEŞİMİZİ ÇUBUK'DA OLAĞANÜSTÜ KALABALIK BİR CENAZE TÖRENİNDE TEKBİRLERLE VE DUALARLA TOPRAĞA VERDİK.
MEKANI CENNETTİR İNŞALLAH. YAKINLARININ BAŞI SAĞ OLSUN.
TÜM ŞEHİTLERİMİZE ALLAH'TAN RAHMET YAKINLARINA VE TÜM MİLLETİMİZE DE BAŞ SAĞLIĞI DİLİYORUZ.
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN
VATAN SAĞ OLSUN
SIRA KİMDE?
SIRA KİMDE? HAYDİ BİRLİKTE BULALIM...
Eğer doğru formülü uygularsak problemi de çözebiliriz.
Problem "Büyük İsrail Projesi"...
Formül ABD öncülüğünde NATO ve batılı güçlerin (hatta haçlı seferlerinin) Ortadoğu'yu işgal ederek rahatına düşkün Yahudilere büyük bir devlet kuruvermesi. Yahudiler bunu istiyor. (ABD'nin Siyonist Yahudileri ve İsrail'in Siyonist yönetimi.)
Yani şu anda olayların tepesinde İsrail, hemen altında ABD, Avrupa hatta Rusya ve en altta da Yahudilerin dünya çapındaki uşakları var. Üzerinde bile durmaya değmeyecek kadar aşağılık ve değersiz uşaklar. Sayıda çok fazla.Saymakla bitmez.
Şimdi sıranın kimde olduğunu birlikte analiz edebiliriz.
Sıra derken bomba sırası tabi. Araçlı ya da canlı bombalar acaba şimdi hangi ülkede patlayacak?
İşte analiz...
Siyonistler Büyük İsrail için Suriye'nin NATO tarafından işgal edilmesini istediler. NATO'yu operasyona hazırlamak ve karar aşamasına getirmek için NATO'nun merkezi olan Brüksel'i vurdular.
Bu mantık ile devam edersek...
NATO'nun lokomotif gücü ABD her zaman tehdit altında. Her an bir saldırı olabilir.
İkinci lokomotif İngiltere...
İngilizler de farkında ve olağanüstü tedbirler alıyorlar.
Üçüncüsü Fransa...
Siyonistler Fransa'da çok kolay eylem yapıyorlar. Bu günlerde yine yapılabilir.
Dikkatlerden kaçan diğer ülkeler...
ALMANYA, HOLLANDA, DANİMARKA VE İTALYA...
Yani tüm batı ülkeleri tehdit altında. İşin ilginç tarafı hepsi de bu bombaların Siyonist bombası olduğunu bildikleri halde İsrail'e tek laf edemiyorlar.
Bunun sebebi ise İsrail'e laf edemeyenlerin tamamını; bulunduğu makama Siyonistlerin getirmiş olmasıdır.Obama ve Putin bile öyle ise diğerlerini bir düşünün. Kim laf edecek?
Birisi çıkar da bir laf ederse biliniz ki o da İsrail'in izni ile ediyordur. İsrail'in adamı olduğu ortaya çıkmasın. Kandırılması gereken epey bir çoğunluk vardır.
Yine bu mantıkla gidilirse Türkiye'de patlayan bombalar da NATO ülkesi olmamız sebebiyle Suriye'ye müdahale etmemiz için mi yapılmıştı?
El cevap hayır.
(Çünkü Türkiye Suriye'ye girmeyi istemesine rağmen şiddetle karşı çıktılar. Büyük İsrail suya düşer diye istemediler.)
Çünkü...
Avrupa'da patlatılan bombalar gibi Türkiye'de patlatılan bombalar da Siyonistler tarafından patlatılıyor ama farklı sebeplerle yapılıyor.
Avrupa'da ve batı'da patlatılan bombalar NATO ve batının Büyük İsrail için Ortadoğu'ya askeri güç yığmalarına sebep oluşturmak amacıyla yapılıyor.
Ama Türkiye'de patlatılan bombalar Türkiye'nin Suriye'ye müdahale etmesini sağlamak için değil; TÜRKİYE'Yİ SURİYE YAPMAK İÇİN patlatılıyor.
Hatırlanırsa Suriye'de birinci bombanın ardından halk ikincisi ve üçüncüsüyle alıştırılmış ve artık elinde bombası olan Suriye'de patlatmıştı. Acaba Suriye'de şu geçen beş yıl içinde bomba patlatmayan ülke kaldı mı?
Yani Türkiye'de patlatılan bombalar ile iç istikrar bozulmak, halk kaosa alıştırılmak isteniyor. Sonra elinde bomba olan herkes bombasını patlatmak için Türkiye'ye gelecek. Tıpkı Suriye,tıpkı Irak gibi.
Güzeller güzeli Rabbim (CC) Kahraman Ordumuza ve Polisimize her daim inayet etsin İnşallah.Tüm zaferler kahramanlarımızın olsun İnşallah.
***
ABD'YE MANİFESTODUR
Belçika'da patlayan bombalar sonrası ABD'de bayraklar yarıya inmiş. Haçlı zihniyetidir bu. Türkiye'de de olaylar oldu kınamak ve geçmiş olsun demekle yetindiler.
Türkiye'de bunca olaylar olmuş iken yas ilan etmeyen ABD'nin Belçika'da bir kaç kişi öldü diye yarıya inen bayrakları tekrardan hiç çıkmasın İnşallah.
Eğer doğru formülü uygularsak problemi de çözebiliriz.
Problem "Büyük İsrail Projesi"...
Formül ABD öncülüğünde NATO ve batılı güçlerin (hatta haçlı seferlerinin) Ortadoğu'yu işgal ederek rahatına düşkün Yahudilere büyük bir devlet kuruvermesi. Yahudiler bunu istiyor. (ABD'nin Siyonist Yahudileri ve İsrail'in Siyonist yönetimi.)
Yani şu anda olayların tepesinde İsrail, hemen altında ABD, Avrupa hatta Rusya ve en altta da Yahudilerin dünya çapındaki uşakları var. Üzerinde bile durmaya değmeyecek kadar aşağılık ve değersiz uşaklar. Sayıda çok fazla.Saymakla bitmez.
Şimdi sıranın kimde olduğunu birlikte analiz edebiliriz.
Sıra derken bomba sırası tabi. Araçlı ya da canlı bombalar acaba şimdi hangi ülkede patlayacak?
İşte analiz...
Siyonistler Büyük İsrail için Suriye'nin NATO tarafından işgal edilmesini istediler. NATO'yu operasyona hazırlamak ve karar aşamasına getirmek için NATO'nun merkezi olan Brüksel'i vurdular.
Bu mantık ile devam edersek...
NATO'nun lokomotif gücü ABD her zaman tehdit altında. Her an bir saldırı olabilir.
İkinci lokomotif İngiltere...
İngilizler de farkında ve olağanüstü tedbirler alıyorlar.
Üçüncüsü Fransa...
Siyonistler Fransa'da çok kolay eylem yapıyorlar. Bu günlerde yine yapılabilir.
Dikkatlerden kaçan diğer ülkeler...
ALMANYA, HOLLANDA, DANİMARKA VE İTALYA...
Yani tüm batı ülkeleri tehdit altında. İşin ilginç tarafı hepsi de bu bombaların Siyonist bombası olduğunu bildikleri halde İsrail'e tek laf edemiyorlar.
Bunun sebebi ise İsrail'e laf edemeyenlerin tamamını; bulunduğu makama Siyonistlerin getirmiş olmasıdır.Obama ve Putin bile öyle ise diğerlerini bir düşünün. Kim laf edecek?
Birisi çıkar da bir laf ederse biliniz ki o da İsrail'in izni ile ediyordur. İsrail'in adamı olduğu ortaya çıkmasın. Kandırılması gereken epey bir çoğunluk vardır.
Yine bu mantıkla gidilirse Türkiye'de patlayan bombalar da NATO ülkesi olmamız sebebiyle Suriye'ye müdahale etmemiz için mi yapılmıştı?
El cevap hayır.
(Çünkü Türkiye Suriye'ye girmeyi istemesine rağmen şiddetle karşı çıktılar. Büyük İsrail suya düşer diye istemediler.)
Çünkü...
Avrupa'da patlatılan bombalar gibi Türkiye'de patlatılan bombalar da Siyonistler tarafından patlatılıyor ama farklı sebeplerle yapılıyor.
Avrupa'da ve batı'da patlatılan bombalar NATO ve batının Büyük İsrail için Ortadoğu'ya askeri güç yığmalarına sebep oluşturmak amacıyla yapılıyor.
Ama Türkiye'de patlatılan bombalar Türkiye'nin Suriye'ye müdahale etmesini sağlamak için değil; TÜRKİYE'Yİ SURİYE YAPMAK İÇİN patlatılıyor.
Hatırlanırsa Suriye'de birinci bombanın ardından halk ikincisi ve üçüncüsüyle alıştırılmış ve artık elinde bombası olan Suriye'de patlatmıştı. Acaba Suriye'de şu geçen beş yıl içinde bomba patlatmayan ülke kaldı mı?
Yani Türkiye'de patlatılan bombalar ile iç istikrar bozulmak, halk kaosa alıştırılmak isteniyor. Sonra elinde bomba olan herkes bombasını patlatmak için Türkiye'ye gelecek. Tıpkı Suriye,tıpkı Irak gibi.
Güzeller güzeli Rabbim (CC) Kahraman Ordumuza ve Polisimize her daim inayet etsin İnşallah.Tüm zaferler kahramanlarımızın olsun İnşallah.
***
ABD'YE MANİFESTODUR
Belçika'da patlayan bombalar sonrası ABD'de bayraklar yarıya inmiş. Haçlı zihniyetidir bu. Türkiye'de de olaylar oldu kınamak ve geçmiş olsun demekle yetindiler.
Türkiye'de bunca olaylar olmuş iken yas ilan etmeyen ABD'nin Belçika'da bir kaç kişi öldü diye yarıya inen bayrakları tekrardan hiç çıkmasın İnşallah.
22 Mart 2016 Salı
19 Mart 2016 Cumartesi
CANLI BOMBA YÖNTEMLERİ
SİZİN ÇOCUĞUNUZU DA CANLI BOMBA YAPABİLİRLER. DİKKATLİ OLUNUZ.
Canlı bomba yapma formülleri özetle sıralanmıştır. Aileler çocukları için dikkatli olmalı.
1- Kandırılan canlı bombalar:
Bunlar canlı bomba olduklarını ve patlatılacaklarını bilmezler. Genellikle uzaktan komuta ile patlatılırlar.
Hedef kitle maddi sıkıntı içinde kıvrananlardır.
Senaryo:
Bir gün biri gelir ve "Bir günde yüz bin TL kazanmak ister misin?" der.
Sıkıntıdan kıvranan kişi "Karşılığında ne yapacağım" der.
"Şehir içinde bir semtte bulunan aracımızı diğer semte götüreceksin ve yüz bin alacaksın. O kadar"
"Peki araçta ne var? Polis yakalarsa?"
"Araçta yüklü miktarda uyuşturucu var. Para büyük. Risk yüksek. Tercih senin, denemeye dener"
Maddi sıkıntıdan kıvranan adam "Ya yakalanmazsak diyerek görevi kabul eder"
Sonra patlamanın yapılacağı güzergahtan tam geçmek üzere iken...
Önceden oraya konuşlanmış bir terörist tarafından uzaktan komuta ile patlatılır.
Ve...
"Aldın mı yüzbini" denilerek operasyon tamamlanır. (Çocuklarınıza sahip çıkınız.)
2- Kandırılan, terörist canlı bombalar:
Bunlar teröristtir. Araçta bomba olduğunu da bilirler.Ancak aracın kendileri ile birlikte patlatılacağını bilmezler.
Onlara şöyle denilir:
"Aracı yakalatmadan filan semte götüreceksiniz ve filan kod adlı kişilere teslim edeceksiniz. Oradan tren yoluyla filan şehre geçeceksiniz. İşte biletleriniz" diye bir senaryo anlatılır.
Örgütün kendisinden vazgeçemeyeceğine inandırılmış aptal terörist olay yerinden geçerken diğer teröristler tarafından patlatılır ve "İyi teröristti ama fazla aptaldı" diye uğurlanır.
3- Gerçek canlı bombalar:
Bunlar uyuşturucu bağımlısı, hayattan ümidini kesmiş ve beyni yıkanmış gerçek canlı bombalardır. Kasten kendilerini patlatabilirler. Başkaları tarafından da patlatılabilirler. Bu tipler için her yol mümkündür. Genelikle bu tip canlı bombalar araçsız olarak bedenine bomba bağlanmak suretiyle patlatılırlar. Çarşı pazar, AVM, spor alanları, camiler vb toplulukların bulunacağı her yer hedeftir.
GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ ŞU HUSUSLARDA ÇOK DİKKATLİ OLMALIDIR
Basit bir oto hırsızlığında "Çalınan oto iki ay sonra şehir meydanında patlatılacak" diye algılanmalı ve oto hırsızlıkları da bu dönemde canlı bomba başlangıcı olarak derinlemesine soruşturulup takip edilmelidir.
Sürat yapan araçları yakalayan radarlar gibi bomba taşıyan araçları da yakalayabilen dedektörler sağlanmalı ve şehirlerarası yollar ile şehir girişlerine ve dahi şehir içi imalatlarına karşı şehirlerin pek çok yerine yerleştirilmelidir. Merkezi bir sisteme bağlanırsa canlı bombalar için en geçerli çözüm olabilir.
İlk etapta ise bomba yapımında kullanılan her türlü maddenin temin ve tedariki ve mevcutlarında bulunduranlar hakkında sıkı takipler yapılmalıdır. Sadece gübre konusunda bile satıcılar takipte olursa yardımcı olabilirler. Olmalıdırlar da.
VATANDAŞLARIMIZ DA İHBARDA BULUNURKEN DAHA DUYARLI OLMALIDIR
Her ihbar ciddiye alınıp güvenlik güçleri gereksiz yere meşgul edilebilir. O nedenle gereksiz ihbarlardan kaçınmak ama doğru ihbarları da kaçırmadan yapabilmek için ihbarda bulunulacak araç, kişi vb için aşağıdaki unsurların birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kişi, eylem ve mekan.
Kişi "terörist olabilir" görüntüsünde olmalı. PKK lı olabilecek kişiler az çok bellidir.
Eylem yapılacağına dair bir belirti olmalı.Şüpheli bir durum. Bu PKK lının burada ne işi var? O elindeki de ne? Bu araç buralara göre yabancı plakalı, burada ne işi var?
Mekan da eylem yapılabilecek bir mekan olmalı.
Evet bu konularda ihbarlar dikkatlice yapılmalı. Ancak PKK'lı olduğundan şüphe edilen kimselerin satıcılardan gübre vs satın almaları halinde satıcılar bu durumu ilgililere bildirmelidirler..
Şehir içi ve şehirler arasında yük ve yolcu taşıyan otobüs, kamyon, kamyonet ve panelvan sahipleri ve şoförleri ve kargo firmaları aldıkları yükün ne olduğundan emin olmalıdır.
Mola yerlerinde değiştirilme tehlikelerine karşı uyanık olmalıdırlar.
Bilhassa yolcu otobüsleri de bagajlarına dikkat etmelidir. Yolda inen yolcuların bagajlarını alıp almadıklarına dikkat edilmelidir. Hiç bir yolcu bagajını otobüste unutmak istemez. Muavinler bu konuda acilen eğitilmeli.
Çok tedbirler var. Şimdilik bu kadar.
Canlı bomba yapma formülleri özetle sıralanmıştır. Aileler çocukları için dikkatli olmalı.
1- Kandırılan canlı bombalar:
Bunlar canlı bomba olduklarını ve patlatılacaklarını bilmezler. Genellikle uzaktan komuta ile patlatılırlar.
Hedef kitle maddi sıkıntı içinde kıvrananlardır.
Senaryo:
Bir gün biri gelir ve "Bir günde yüz bin TL kazanmak ister misin?" der.
Sıkıntıdan kıvranan kişi "Karşılığında ne yapacağım" der.
"Şehir içinde bir semtte bulunan aracımızı diğer semte götüreceksin ve yüz bin alacaksın. O kadar"
"Peki araçta ne var? Polis yakalarsa?"
"Araçta yüklü miktarda uyuşturucu var. Para büyük. Risk yüksek. Tercih senin, denemeye dener"
Maddi sıkıntıdan kıvranan adam "Ya yakalanmazsak diyerek görevi kabul eder"
Sonra patlamanın yapılacağı güzergahtan tam geçmek üzere iken...
Önceden oraya konuşlanmış bir terörist tarafından uzaktan komuta ile patlatılır.
Ve...
"Aldın mı yüzbini" denilerek operasyon tamamlanır. (Çocuklarınıza sahip çıkınız.)
2- Kandırılan, terörist canlı bombalar:
Bunlar teröristtir. Araçta bomba olduğunu da bilirler.Ancak aracın kendileri ile birlikte patlatılacağını bilmezler.
Onlara şöyle denilir:
"Aracı yakalatmadan filan semte götüreceksiniz ve filan kod adlı kişilere teslim edeceksiniz. Oradan tren yoluyla filan şehre geçeceksiniz. İşte biletleriniz" diye bir senaryo anlatılır.
Örgütün kendisinden vazgeçemeyeceğine inandırılmış aptal terörist olay yerinden geçerken diğer teröristler tarafından patlatılır ve "İyi teröristti ama fazla aptaldı" diye uğurlanır.
3- Gerçek canlı bombalar:
Bunlar uyuşturucu bağımlısı, hayattan ümidini kesmiş ve beyni yıkanmış gerçek canlı bombalardır. Kasten kendilerini patlatabilirler. Başkaları tarafından da patlatılabilirler. Bu tipler için her yol mümkündür. Genelikle bu tip canlı bombalar araçsız olarak bedenine bomba bağlanmak suretiyle patlatılırlar. Çarşı pazar, AVM, spor alanları, camiler vb toplulukların bulunacağı her yer hedeftir.
GÜVENLİK GÜÇLERİMİZ ŞU HUSUSLARDA ÇOK DİKKATLİ OLMALIDIR
Basit bir oto hırsızlığında "Çalınan oto iki ay sonra şehir meydanında patlatılacak" diye algılanmalı ve oto hırsızlıkları da bu dönemde canlı bomba başlangıcı olarak derinlemesine soruşturulup takip edilmelidir.
Sürat yapan araçları yakalayan radarlar gibi bomba taşıyan araçları da yakalayabilen dedektörler sağlanmalı ve şehirlerarası yollar ile şehir girişlerine ve dahi şehir içi imalatlarına karşı şehirlerin pek çok yerine yerleştirilmelidir. Merkezi bir sisteme bağlanırsa canlı bombalar için en geçerli çözüm olabilir.
İlk etapta ise bomba yapımında kullanılan her türlü maddenin temin ve tedariki ve mevcutlarında bulunduranlar hakkında sıkı takipler yapılmalıdır. Sadece gübre konusunda bile satıcılar takipte olursa yardımcı olabilirler. Olmalıdırlar da.
VATANDAŞLARIMIZ DA İHBARDA BULUNURKEN DAHA DUYARLI OLMALIDIR
Her ihbar ciddiye alınıp güvenlik güçleri gereksiz yere meşgul edilebilir. O nedenle gereksiz ihbarlardan kaçınmak ama doğru ihbarları da kaçırmadan yapabilmek için ihbarda bulunulacak araç, kişi vb için aşağıdaki unsurların birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kişi, eylem ve mekan.
Kişi "terörist olabilir" görüntüsünde olmalı. PKK lı olabilecek kişiler az çok bellidir.
Eylem yapılacağına dair bir belirti olmalı.Şüpheli bir durum. Bu PKK lının burada ne işi var? O elindeki de ne? Bu araç buralara göre yabancı plakalı, burada ne işi var?
Mekan da eylem yapılabilecek bir mekan olmalı.
Evet bu konularda ihbarlar dikkatlice yapılmalı. Ancak PKK'lı olduğundan şüphe edilen kimselerin satıcılardan gübre vs satın almaları halinde satıcılar bu durumu ilgililere bildirmelidirler..
Şehir içi ve şehirler arasında yük ve yolcu taşıyan otobüs, kamyon, kamyonet ve panelvan sahipleri ve şoförleri ve kargo firmaları aldıkları yükün ne olduğundan emin olmalıdır.
Mola yerlerinde değiştirilme tehlikelerine karşı uyanık olmalıdırlar.
Bilhassa yolcu otobüsleri de bagajlarına dikkat etmelidir. Yolda inen yolcuların bagajlarını alıp almadıklarına dikkat edilmelidir. Hiç bir yolcu bagajını otobüste unutmak istemez. Muavinler bu konuda acilen eğitilmeli.
Çok tedbirler var. Şimdilik bu kadar.
17 Mart 2016 Perşembe
MİNNETTARIZ
GÜZELLER GÜZELİ RABBİM...
ÇANAKKALE'DE BİZİM İÇİN CANINI VEREN ŞEHİTLERİMİZE VE DAHİ BİZİM İÇİN CANLA BAŞLA SAVAŞAN GAZİLERİMİZE VE ARAMIZDAN AYRILAN TÜM ÇANAKKALE KAHRAMANLARIMIZA VE ONLARIN BİRİNCİ VE İKİNCİ DERECEDEN YAKINLARINA VE YANINA ALDIKLARININ TAMAMINA GANİ GANİ RAHMET EYLE. VE DAHİ ARAMIZDA OLANLARA DA İYİLİK VE İNAYETLERİNDEN GÜZELLİKLER BAĞIŞLA YA RABBİ.
VE BU ÜLKEDE VE BU DÜNYADA YAŞAYAN KAHRAMAN TÜRK MİLLETİNİN TÜM EVLATLARINA DA O KAHRAMAN DEDELERİNE LAYIK TORUNLAR OLMAYI NASİP VE KISMET EYLE YA RABBEL ALEMİN.
İSLAM'IN BAYRAĞINI İLK KALDIRAN HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZDEN SON KALDIRAN ATATÜRK'ÜMÜZE KADAR GELMİŞ GEÇMİŞ TÜM ÖNDERLERİMİZE LAYIK BİR ÜMMET VE MİLLET OLMAYI BİZLERE NASİP EYLE YA RABBİ.
AMİN.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİ; ANMA GÜNÜNDE RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ.
KÜRT DEVLETİ'NİN TEK ŞARTI VAR
KÜRT DEVLETİNİN TEK ŞARTI VAR.AKSİ HALDE ASLA MÜMKÜN DEĞİL.
PYD, Kürt Devleti ilan eder. Barzani "Lozan'dan beri hayalimiz" der.
Oysa Kürt Devletinin tek şartı vardır o da Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin birleşerek tek devlet olması halidir. Aksi halde Kürt Devleti asla mümkün değildir.
Eğer Türkiye, İran, Irak ve Suriye bir federasyon çatısı altında birleşirlerse bu federasyon içinde beşinci bir federe devlet olarak Kürdistan da kurulabilir. Ama bu olmayacağına göre yani olamayacağına göre en azından şimdilik böyle bir Kürt devleti hayaldir.
Gerçekleşme şansı yoktur.
Çünkü...
Devletler "kurduk" demekle kurulmaz. Tanınarak kurulurlar. İlk tanıyanlar da komşular olmalıdır. Ama barış ile ama savaş ile. Bu böyledir. Komşuların tanımadığı devletin yaşama şansı yoktur. Çünkü bağımsızlık ilan ettiği anda savaşın içindedir otomatik olarak. Yani savaş nedenidir.
PYD bir devlet kurduk diyor.Kim tanıyor? Hiç kimse tanımıyor. Kaldı ki tüm dünya tanısa bile Türkiye, İran,Irak ve Suriye'nin hepsinin birden tanımadığı bir devletin yaşama şansı yoktur.
İspatı şudur.
IŞİD de bir devlet kurdu değil mi? İslam Devleti.
Kim tanıyor? Hiç kimse.
Bugün IŞİD'in kurduğu devleti başta BM olmak üzere tüm dünya tanısa bile Türkiye, İran, Irak ve Suriye tanımadığı müddetçe IŞİD Devleti hikayedir. Ve yaşama şansı sıfırdır.
Ama Türkiye,İran, Irak ve Suriye IŞİD Devleti'ni tanırsa tüm dünya tanımasa bile IŞİD Devleti vardır ve olur ve kurulur.Olay bu kadar basittir.
Bunun nedeni ise bu toprakların sahibi bu dört devlettir. Yani bu dört devletin içinde bu dört devlete rağmen beşinci bir devlet kurulamaz.
Pazartesi Türkiye vurur, salı İran.Çarşamba Irak vurur, perşembe Suriye.Cuma da tatil yapar Cumaya giderler. Yani bu kadar ütopiktir IŞİD Devleti.
IŞİD Devleti ne kadar ütopik ise Kürt Devleti de o kadar ütopiktir ve olay tıpa tıp aynıdır.
Olayın iki boyutu daha var...
Birincisi..
Dünya kurulalı yedi bin yıl olmuş. Hadis yorumlarına göre bu böyle.Kıyamete de yüz yıl kalmış yine hadis yorumlarına göre.
Kahraman Türk Milleti; bu yedi bin yıl boyunca, her yüzyılda ve aynı anda, dünyada yedi devlet birden kurmuş ve tarihin hiçbir gününde esaret altına girmemiştir. Muhyiddin İbni Arabi'nin müjdesine göre Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet kıyamete kadar baki kalacaktır.
İbnül Arabi'nin müjdesi Hz.Ali Ra Efendimizin ifşaatlarına dayanmaktadır.
Kürt Devleti kurmak isteyenlerin yedi bin yıl boyunca akılları neredeymiş? Türk Orduları yedi bin yıl tüm dünyaya hak ve adalet dağıtırken ne yapıyorlarmış? Kalan yüz senede tatmin olacaklar mıymış? Tüm dünyaya hak ve adalet dağıtmak için mi yoksa Yahudiye köpeklik etmek için mi devlet istiyorlarmış?
Andolsun ki şu anda bu bölgede; Kahraman Türk Ordusunun yanında olmaktan daha büyük bir şeref, karşısında olmaktan da daha büyük bir şerefsizlik yoktur.
Ve şerefli olanlar Hz.Mehdi AS'a kavuşacaklar.
Ve dahi şerefsiz olanlar da kavuşamadan rezil rüsvay olacaklar.
İnşallah ve Allahu Alem.
İkinci husus ise birincisinin ispatıdır.
Bu bölgede Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarının bölünmesini ve beşinci bir devlet kurulmasını kim istiyor?
Türkiye, hayır.
İran, hayır.
Irak, hayır.
Suriye,hayır.
Ürdün,Kuveyt,Lübnan vs, hayır.
SADECE İSRAİL İSTİYOR.
Olay bu kadar basittir. Ve ihanet ve alçaklık ve hainlik ve aptallık bu kadar ortadadır ve alenidir.
Her kim bu dört devletten birinin bölünmesine hizmet eder ise dinden imandan hiç bahsetmesin.
Kafirdir, mürteddir, namussuzdur, şerefsizdir.
Alnı secdeden kalkmasa bile İsrail'e hizmet eden bir beyinsizdir. Kuran'ın beyinsizlere inmediğine dair açık ayet var Kuran'da. (Musa AS " İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak mı edeceksin? Helak etme Ya Rabbi" diyor.)
Ve bu işin sonunda Kürt halkı çok büyük zararlar görecek hadis yorumlarına göre.
İşte Cizre,Nusaybin, Sur,Silopi,Şırnak vs.
Halk ne yapıyor? Göç ediyor.İlçeler boşaltılıyor.Göç eden halk yeniden dönecek mi? Yoksa Suriyelilerin Türkiye'ye sığındığı gibi, doğu da batıya mı sığınacak? Batıya gelen de geri döner mi?
Yahudi neyin hesabını yapıyor?
O bölgeler, o ilçeler boşaltılmaya devam etsin. Kürtler de batıya gitsin güneydoğu tıpkı Irak'ın, tıpkı Suriye'nin boş şehirleri gibi insansız olarak kendilerine kalsın istiyor. Bilmem anlatabildik mi?
TOKİ 650 bin konut yapmakla övünüyor.
Bu konutları Silopi'ye, Şırnak'a, Nusaybin'e, Cizre'ye yapsaydık ve Çin'den Rusya'dan beş milyon safkan Türk getirip o sınır bölgelerinde her biri bir milyon nüfuslu beş adet büyükşehir kursaydık bugün terör yerine çok başka şeyler konuşuyor olurduk.
PYD, Kürt Devleti ilan eder. Barzani "Lozan'dan beri hayalimiz" der.
Oysa Kürt Devletinin tek şartı vardır o da Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin birleşerek tek devlet olması halidir. Aksi halde Kürt Devleti asla mümkün değildir.
Eğer Türkiye, İran, Irak ve Suriye bir federasyon çatısı altında birleşirlerse bu federasyon içinde beşinci bir federe devlet olarak Kürdistan da kurulabilir. Ama bu olmayacağına göre yani olamayacağına göre en azından şimdilik böyle bir Kürt devleti hayaldir.
Gerçekleşme şansı yoktur.
Çünkü...
Devletler "kurduk" demekle kurulmaz. Tanınarak kurulurlar. İlk tanıyanlar da komşular olmalıdır. Ama barış ile ama savaş ile. Bu böyledir. Komşuların tanımadığı devletin yaşama şansı yoktur. Çünkü bağımsızlık ilan ettiği anda savaşın içindedir otomatik olarak. Yani savaş nedenidir.
PYD bir devlet kurduk diyor.Kim tanıyor? Hiç kimse tanımıyor. Kaldı ki tüm dünya tanısa bile Türkiye, İran,Irak ve Suriye'nin hepsinin birden tanımadığı bir devletin yaşama şansı yoktur.
İspatı şudur.
IŞİD de bir devlet kurdu değil mi? İslam Devleti.
Kim tanıyor? Hiç kimse.
Bugün IŞİD'in kurduğu devleti başta BM olmak üzere tüm dünya tanısa bile Türkiye, İran, Irak ve Suriye tanımadığı müddetçe IŞİD Devleti hikayedir. Ve yaşama şansı sıfırdır.
Ama Türkiye,İran, Irak ve Suriye IŞİD Devleti'ni tanırsa tüm dünya tanımasa bile IŞİD Devleti vardır ve olur ve kurulur.Olay bu kadar basittir.
Bunun nedeni ise bu toprakların sahibi bu dört devlettir. Yani bu dört devletin içinde bu dört devlete rağmen beşinci bir devlet kurulamaz.
Pazartesi Türkiye vurur, salı İran.Çarşamba Irak vurur, perşembe Suriye.Cuma da tatil yapar Cumaya giderler. Yani bu kadar ütopiktir IŞİD Devleti.
IŞİD Devleti ne kadar ütopik ise Kürt Devleti de o kadar ütopiktir ve olay tıpa tıp aynıdır.
Olayın iki boyutu daha var...
Birincisi..
Dünya kurulalı yedi bin yıl olmuş. Hadis yorumlarına göre bu böyle.Kıyamete de yüz yıl kalmış yine hadis yorumlarına göre.
Kahraman Türk Milleti; bu yedi bin yıl boyunca, her yüzyılda ve aynı anda, dünyada yedi devlet birden kurmuş ve tarihin hiçbir gününde esaret altına girmemiştir. Muhyiddin İbni Arabi'nin müjdesine göre Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet kıyamete kadar baki kalacaktır.
İbnül Arabi'nin müjdesi Hz.Ali Ra Efendimizin ifşaatlarına dayanmaktadır.
Kürt Devleti kurmak isteyenlerin yedi bin yıl boyunca akılları neredeymiş? Türk Orduları yedi bin yıl tüm dünyaya hak ve adalet dağıtırken ne yapıyorlarmış? Kalan yüz senede tatmin olacaklar mıymış? Tüm dünyaya hak ve adalet dağıtmak için mi yoksa Yahudiye köpeklik etmek için mi devlet istiyorlarmış?
Andolsun ki şu anda bu bölgede; Kahraman Türk Ordusunun yanında olmaktan daha büyük bir şeref, karşısında olmaktan da daha büyük bir şerefsizlik yoktur.
Ve şerefli olanlar Hz.Mehdi AS'a kavuşacaklar.
Ve dahi şerefsiz olanlar da kavuşamadan rezil rüsvay olacaklar.
İnşallah ve Allahu Alem.
İkinci husus ise birincisinin ispatıdır.
Bu bölgede Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarının bölünmesini ve beşinci bir devlet kurulmasını kim istiyor?
Türkiye, hayır.
İran, hayır.
Irak, hayır.
Suriye,hayır.
Ürdün,Kuveyt,Lübnan vs, hayır.
SADECE İSRAİL İSTİYOR.
Olay bu kadar basittir. Ve ihanet ve alçaklık ve hainlik ve aptallık bu kadar ortadadır ve alenidir.
Her kim bu dört devletten birinin bölünmesine hizmet eder ise dinden imandan hiç bahsetmesin.
Kafirdir, mürteddir, namussuzdur, şerefsizdir.
Alnı secdeden kalkmasa bile İsrail'e hizmet eden bir beyinsizdir. Kuran'ın beyinsizlere inmediğine dair açık ayet var Kuran'da. (Musa AS " İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak mı edeceksin? Helak etme Ya Rabbi" diyor.)
Ve bu işin sonunda Kürt halkı çok büyük zararlar görecek hadis yorumlarına göre.
İşte Cizre,Nusaybin, Sur,Silopi,Şırnak vs.
Halk ne yapıyor? Göç ediyor.İlçeler boşaltılıyor.Göç eden halk yeniden dönecek mi? Yoksa Suriyelilerin Türkiye'ye sığındığı gibi, doğu da batıya mı sığınacak? Batıya gelen de geri döner mi?
Yahudi neyin hesabını yapıyor?
O bölgeler, o ilçeler boşaltılmaya devam etsin. Kürtler de batıya gitsin güneydoğu tıpkı Irak'ın, tıpkı Suriye'nin boş şehirleri gibi insansız olarak kendilerine kalsın istiyor. Bilmem anlatabildik mi?
TOKİ 650 bin konut yapmakla övünüyor.
Bu konutları Silopi'ye, Şırnak'a, Nusaybin'e, Cizre'ye yapsaydık ve Çin'den Rusya'dan beş milyon safkan Türk getirip o sınır bölgelerinde her biri bir milyon nüfuslu beş adet büyükşehir kursaydık bugün terör yerine çok başka şeyler konuşuyor olurduk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)