6 Kasım 2015 Cuma

AHMET TAKAN'IN SON YAZISI

AHMET TAKAN ONİKİDEN VURDU AMA VURULAN VAR MI?



1 Kasım'ın ardından e-posta, mesaj ve telefon bombardımanına tutuldum. 
Ortak soru şu;
"Büyük resim"...

Aslında, "büyük resmi" görmek o kadar da zor değil. Fazla derinlerde aramanın da lüzumu yok!.. Türkiye sınırları dışından, en azında şöyle Orta Doğu coğrafyasından bakın yeter. Bu demek değil ki "büyük resmi" soranlara hak vermiyorum. Şu anda ciddi bir travma yaşanıyor Türkiye'de. 7 Haziran sonrasında baskı ve tehdidin, dayatılan can, mal ve geçim korkusunun, yılgınlık ve alternatifsizlik içinde kıvranan kitleleri ne hale getirdiğini gördük. Sandıktaki sonucun nereye varacağı hususunda ise 1 Kasım'ı organize edenler hiç vakit kaybetmeden düğmeye bastı. 

İşte gördünüz; R.Erdoğan 1 Kasım'ın en önemli mesajının yeni anayasa olduğunu, millî iradenin talebinin yeni anayasa olduğunu ileri sürdü. Aynı gün sözcüsü İbrahim Kalın, başkanlık sisteminin halka sorulacağını ilan etti. Çözüm ortaklarından HDP de yeşil ışık yaktı. Aslında, 7 Haziran'dan sonra dayatılan tekrar seçim sürecinde konuşulmayan tek gündem maddesi, başkanlık sistemi ve yeni anayasaydı. 5 ayda bu konuda en ufak bir tartışma hatırlıyor musunuz?..

Milleti kandırma operasyonunda bu sefer de başarılı oldular. Normal şartlarda 2019'a kadar sandık olmadığı için elleri de çok rahatladı. Kendi isteklerini ve projelerini, sandık sonuçlarını da nalıncı keseri gibi yontarak tam gaz yürürlüğe sokacaklar. "Ahmet Davutoğlu acaba rüştünü ispatlamak için direnebilir mi" şeklindeki cılız beklentiler boşa çıkacak. Yalandan hamle yapmaya kalkışsa şipşak kongre ile yerine atama yapılır.
Meclis açılır açılmaz sarayda hazır olan yeni anayasa taslağı AKP önerisi olarak gündeme gelecek. Ne ABD, ne Fransa, ne Meksika ne de Türk tipi başkanlık sistemi. Bunun adı Erdoğan tipi başkanlık sistemi olacak. 

Neler olacak neler!..
Başkan yürütmenin başı olacak,
Kanunları onaylama, reddetme ve Anayasa Mahkemesi'ne götürme yetkisi sadece kendisinde olacak,
Bakanlar, Meclis içi veya dışından başkan tarafından atanacak,
Başkanın görevden alınması, Yüce Divan'da yargılanması mümkün olmayacak,
Üst düzey kamu yöneticilerini başkan atayacak. Yargıda tüm düzenleme yetkisi başkana verilecek,
"Başkomutan" olduğu için komutanları atama ve görevden alma yetkisi başkanda olacak.
Kısacası; başkan "yat" diyecek yatacağız, "kalk" diyecek kalkacağız.

"Ama başkanın partisi 1 Kasım'da 317 mebus çıkardı. Bu sayı ile imkânsız anayasayı değiştirmesi. Diğer partilerle uzlaşması lazım" diyeceksiniz. Ben de, "beni güldürmeyin saf kardeşlerim" diye cevap vereceğim.

Bu seçimlerde AKP ile HDP arasında gizli mutabakat yapıldığını düşünüyorum. Büyük resmi okumaya çalıştığımda; ABD ile Rusya, Suriye'de ortak hava tatbikatı yaparken, Kürt koridoru tamamlanırken gerçekleşen 1 Kasım seçimlerinde HDP'nin oy oranına bakıyorum. Baraj altı bırakılmadı ama kıl payı geçirilerek kilit sayıda söz söyleyebilecek sayıda milletvekili sandalyesi verildi. HDP-Kandil hattından gelen ilk açıklamalara bakıldığında pek de sıkıntılı olmadıkları görülüyor.

AKP'nin istediği anayasa değişikliklerini yapabilmesi en azından referanduma gidebilmesi için 13 milletvekiline ihtiyacı var. Referandumsuz anayasa değişikliklerinin gerçekleşmesi için asgari sayı 367. 5'inci partinin kurulmasına, Güneş Motel senaryolarına ihtiyaç kalmadı. Biliyorsunuz, anayasa değişikliği oylamaları gizli yapılıyor. 

AKP, HDP ve CHP içinden çok kolay gizli destek alır. Bu sayı rahatlıkla 367'yi de geçebilir. TBMM'de sandalye sayısı 40'a indirilen MHP'nin ise tepkisi kuru gürültü olmaktan öteye gitmez. Zaten TBMM Başkanlık Divanı'nda temsil sayısı 1 katip üyeye düşen MHP'nin diğer komisyonlarda temsil sayısı sembolik olacağından artık bu partinin parlamento etkinliğinden çok bir şey beklememek gerek. "80 milletvekili varken ne oldu" derseniz onda haklısınız...

Gerek R.Erdoğan'ın, gerek diğer iktidar sözcülerinin sıcak açıklamalarındaki satır aralarını dikkate alırsanız,"çözüm süreci"nin de buzdolabından çıkmak üzere olduğunu kolayca fark edebilirsiniz. Kulağıma gelen bilgilere göre, bu aralar İmralı koster trafiğinde de hızlılık var. Abdullah Öcalan güzellemeleri çok yakında başlayacak. AB standartlarında demokrasi sözü verdikleri için(!) yerel yönetim reformu hamlelerine hazır olun. Demokrasi ve barış hamlemizin(!) Öcalan'ın Diyarbakır'da 'Villa tipi ev hapsi'ne de... "Öz yönetim"e de.. AB'den fonlayıp "öz yönetim"lere aktaracaklar.

ABD-Rusya ve diğer güçler Suriye'yi paylaşırken, Kürt koridorunu kurup bizim de ağzımıza "bakın Azez-Cerablus hattında da Türkmenlere güvenli bölge verdik" diye bir parmak bal çalacaklar.
Uçkurumuzu gevşete gevşete, gevşek federasyonun kapısına geldik. Barzani'ye de ayar verildi. Ama hiç birimizin en ufak şikayete hakkı yok. Biz istedik!.. Biz onay verdik projeye!..

Şimdi!.. Anayasanın ilk 3 maddesine son kez bir daha bakın...
Belki bir süre sonra hatırlamak, "neydi onlar" demek için arşivlerde bile izini bulamayacaksınız.

Gördünüz mü büyük resmi?..
Hâlâ göremediniz mi?.. O zaman bir fırsatını bulup muhtarların arasına karışın. Bir dahaki toplantıda başkana sorun!..


SAFA ASYA'NIN 2 SORUSU:

SORU 1)

Acaba AKP 1 Kasım öncesinde;

"Açılıma devam edeceğiz"
"Yeni Anayasa yapacağız"
"Başkanlık sistemine geçeceğiz"
"Apo'yu ev hapsine çıkaracağız"
"Eyalet sistemine geçeceğiz"
" PKK'ya özerklik vereceğiz"

deseydi 1 Kasımda ne kadar oy alırdı? Dürüstlük bu mudur?

SORU 2)   

Peki bunları yapabilirler mi?
Birinci sorunun cevabını siz ikincinin cevabını da biz verelim...

Nah yaparsınız. Bu ülke sahipsiz değil bu bir. İkincisi de bu ülkede herkes kanmıyor.

5 Kasım 2015 Perşembe

HZ.MEHDİ AS 38 YAŞINDA ZUHUR EDECEK İNŞALLAH

HZ.MEHDİ AS 1979 DOĞUMLU OLABİLİR VE 38 YAŞINDA ZUHUR EDEBİLİR ALLAHU ALEM




Bu tarih de 2016 veya 2017 olabilir. Çünkü 38 yaşı 2016 da başlar ve 2017 de biter. Hz Mehdi AS kırk yaşında yani üç yıl içinde Arabistan Yarımadasına hakim olacak ve 41 yaşında Guta'da bulunacak.Yani Suriye'ye gelecek.

Şimdi bazıları bize yine kızacak ama biz yazılarımızı takipçilerimizi memnun etmek için değil doğruluğuna inandığımız için yazıyoruz.

1919 da Mustafa Kemal'e Milli Mücadeleyi başlatma görevi verildiğinde tam 38 yaşındaydı. Ve 41 yaşında Milli Mücadele Zaferini tamamladı.

Muhyiddini İbnül Arabi Hazretlerinin ifşaatlarından Atatürk'ün normal bir insandan öte bakışlarıyla insanı eriten biri olduğunu biliyoruz. 

Bu ifade tarihte ve tüm edebi eserlerde manevi yönü olan kişiler için kullanılmış. Atatürk'ün de 1919 da sadece Vahdettin Han tarafından değil aynı zamanda zamanın aksakallıları tarafından da görevlendirildiği ortaya çıkıyor. Arabi'nin ifşaatlarından bunu anlıyoruz. Aksini iddia eden Arabi'den delil getirsin. 

Bediüzzaman'dan delil kabul etmeyiz çünkü Bediüzzaman da tıpkı Atatürk gibi görünen ve bilinen özelliklerinin ötesinde görünmeyen ve bilinmeyen özellikleri olan biriydi ve bize göre Atatürk'ün can dostuydu.

Atatürk Türkiye'nin maddi mimarı olurken Bediüzzaman da manevi mimarlığını yapmıştır. Üstelik bunu İngilizlere rağmen başarmışlardır. Ama o İngilizler, ABD'liler ve İsrailliler bugün Atatürk'ün ve Bediüzzaman'ın bize bıraktığı mirasları ile savaş halindedir. (C..C) İşte bu savaşı Hz.Mehdi AS birleştirerek ve düşmanlarını darmadağın ederek kazanacak İnşallah.

Ve bir iddia da bulunalım.

Diriliş Ertuğrul dizisinde İbnül Arabi'nin Ertuğrul'a emanet ettiği sandık vardı ya... İşte o sandık Atatürk'e kadar gelmiş de olabilir. Ve Atatürk o sandıkta bulunan sırlardan yararlanarak Hz.Mehdi AS'a öncü hizmeti yapmış olabilir.

Bunun dayanağı şudur:

Bugün dünyada İslamı gerçek manada temsil edebilecek ve tüm İslam alemine model olacak tek ülke Cumhuriyetimizdir. Eksikleri ve yanlışları çok ama çok olsa da Atatürk'ün bu Cumhuriyeti tam istediği şekle getiremeden vefat ettiği de unutulmamalı.  

GANNUŞİ NEYİN FARKINDA? NEYİN FARKINDA DEĞİL?

'1 Kasım'da İslam'ın zaferini yaşadık'




Tunus Nahda Hareketi lideri Raşid El Gannuşi, 1 Kasım sonuçları için 'Türk milletinin değil İslam'ın zaferi' değerlendirmesinde bulundu.

AA'nın haberine göre, Tunus Nahda Hareketi lideri Raşid El Gannuşi, İslam'ın demokrasiyle yakın bir bağı olduğunu belirterek, "Sözde, İslam'ı temsil ettiğini söyleyen IŞİD'in, şura kültüründen uzak, tek kişinin diğerlerini yönettiği bir yapı olduğunu görüyoruz, bunun İslam'la hiçbir alakası yok" dedi.

Gannuşi, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Eğitim ve Kültür Komisyonu tarafından düzenlenen "Oku, Dinle ve Yaşa" etkinliği kapsamında, İslam dünyasının gündemine ilişkin değerlendirmeler yaptı.

1 Kasım seçimleriyle elde edilen sonuçların, Arap ülkeleri ve Müslüman coğrafyada bayram havası estirdiğini anlatan Gannuşi, "Pazar günü sadece Türkiye'nin ve Türk milletinin zaferi değil İslam'ın zaferini yaşadık" ifadelerini kullandı.

"Türkiye'deki demokrasi zaferi umuyorum ki diğer Müslüman ülkeler için de umut ışığı olur"

Türkiye'nin İslam'ı ve laikliği aynı anda koruyabildiğini belirten Gannuşi, özgürlüklerin bir arada yaşayabileceğini kaydetti. Türkiye'nin Arap ülkelerinde rol model olduğunu yineleyen Gannuşi, "Türkiye'deki laik bir anayasa, İslami bir anayasa olmasa bile İslam'ın rahatça yaşanabildiği bir anayasa var. Özgürlük sizce de bu değil midir? Türkiye'deki demokrasi zaferi umuyorum ki diğer Müslüman ülkeler için de umut ışığı olur" diye konuştu.


GANNUŞİ NEYİN FARKINDA?

Tunus, Arap Baharı isimli BOP projesinin ilk mağduru olan ülke. ABD'nin küresel teröristleri kendilerini ilk önce Tunus'da gösterdiler. Ve Zeynel Abidin Binali'nin ülkeyi terk etmesine neden oldular. Daha sonra Tunus yeniden demokratik sisteme döndü ama ağır bedeller ödeyerek. 

Gannuşi'nin iktidarda ilk yaptığı icraat, Tunus'a Suud vb. Arap ülkelerinden giren teröristlerin girişini yasaklamak oldu. Havalanında teröristler uçaktan indirilmeden geldikleri yere geri gönderildi. 

Gannuşi kendilerine cihatçı diyen ve masum insanları katleden eli silahlı küresel teröristlerin İslam'ı temsil edemeyeceğinin farkına vardı. Farkına vardı çünkü Gannuşi'yi Tunus'da iktidara taşıyan da o teröristlerdi.

"İslam'ı bu teröristler temsil edemez. Türkiye'de demokratik sistemle iktidara gelen AKP iktidara geliş şekliyle İslam'ı temsil etmeye daha layıktır" demek istiyor. Bunu da teröristlerden çok çektikleri için AKP ile kıyas yoluna gidiyor. Bize göre de şu an iktidarda olan AKP şu an ki haliyle İslam'ı temsil etmeye küresel teröristlerden daha layıktır. Ama acele etmeyiniz.

Eğer o küresel teröristlere ABD ile birlikte veya münferiden; AKP destek vermişse Gannuşi fena çuvallamıştır. "Bize göre" dediğimiz tespit ise bugün içindir.Yarın ne olacağını Allah cc bilir.

GANNUŞİ NEYİN FARKINDA DEĞİL?

Türkiye'deki özgür yaşamı sağlayan, farklılıkları bir arada tutan, zenginlik olarak gören ve bütün İslam ülkelerine model olmasını sağlayan kuralları AKP değil Atatürk koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olarak İslam ülkelerine modeldir. Ve model Atatürk'ün eseridir.En büyük pay onundur. AKP'nin değil. AKP de bu ilkelere sahip çıkarsa işte o zaman pay sahibi olur.

Gannuşi'nin farkında olmadığı veya Müsiad karşısında vurgulayamadığı konu budur.

VE MEDYA

Haberi Gannuşi "1 Kasım'da İslam'ın zaferini yaşadık" dedi diyerek veren medya çarpıtarak yine paye peşine düşmüştür.

3 Kasım 2015 Salı

AASMAESTEFAN RUMUZLU TAKİPÇİMİZİN 1 KASIM ANALİZİ

Secim - 2015 Degerlendirmesi

Aslinda siyasi konulara ne kadar girmek istemesemde her seferinde bir guc beni yazmaya itiyor. Politika insanin enerjisini asagi cekiyor. Bu yuzden kendimi uzak tutmam gerektigini biliyorum. Ama o kadar cok mail ve soru geliyor ki, bir sekilde yazmam gerektigi kanisina variyorum. Inanin siyasetten, televizyondan, dizilerden ve haberlerden uzak durunca, mukkemmel oluyorsunuz. Kendinizi yeniden kesfediyorsunuz.

Bu yazimi secim sonuclarina ayirdim. Endiseli insanlarin kalbine bir damla su serpmek ve umudunuzu kaybetmeyin demek icin. Cunku; ilerde olacaklar, bugun aglayanlari guldurecektir. On uc yil idare ettiniz, biraz daha bekleyin. Artik dalgalara karsi savasmak yerine, kendinizi suyun akisina birakin. Ilahi duzen gerekeni gerekli zamanda yapacaktir. Buna inanin ve guvenin. Zor gunler bitmedi daha, hazirlikli olun ama sonunda gulenler siz olacaksiniz. Unutmayin karanlikta encok kalanlar, isigi en cabuk arayacak olanlardir. Iki mavi gozun takibindesiniz. Onun zamani yaklasiyor..Uzulmeyin..Sabirli olun. 'Her serde bir hayir vardir' sozune siginin.



Secimden once bana gelen vizyonu yazmistim. Yuzde on hileyle ekleme yapilacagi uyarisinda bulunmustum. Bu oylar hdp ve mhp den belli oranda kesilerek yapildi. Disardan ysknin sistemine bagli paralel bir ysk olusturuldu. Bunu aciga cikarmak icin ysk nin bagimsiz olmasi gerekir. Bu da mumkun olmadigi icin birsey yapilamaz artik...Simdi gelelim sonuclara...

Bugun Turkiye'de olanlari anlamak icin; 1938'de Ataturk'un olumune kadar gitmek lazim. O olunce, emperyalistler usustu Inonu ve ahalisinin ustune. Inonu donemi ulkede oynanacak oyunlar icin bir kapi oldu. Giris Inonu ile yapildi ve devami, Menderes ile geldi. Evren ve 80 darbesiyle Ataturk'un getirdigi sistem tamamen bitirildi ve darbe anayasasi ile ulke donusturulerek bugunku tohumlar ekildi. Bu ekim asker eliyle yapildi. Yani hainler aslinda ordunun icindeydi. Hala da icinde. Su an olan, o donem asker eliyle ekilen tohumlarin bicilmesidir. Su safhada akpyi, mhpyi, chp yada hdp'yi suclamayin. Ne bekliyorsunuz ki? Seksen darbesinde olanlari iyi bilmezseniz bugunleri asla anlayamazsiniz. Olmasi gereken olmustur aslinda. Lutfen birbirinizi suclayip, kin ve nefretle bolunmeyin.

Bahceli'nin Mhp'yi frenlemek icin partinin basina getirilmesi, Kilicdaroglu'nun, Chp'yi hdp'lilestirmek icin partinin basina getirilmesi, Imrali canisinin ulkeye getirtilip, pkkya hdp ile siyasi statu verilmesi, akp'nin Fransa'da bir grup musluman gorunumlu yahudiye kurdultmasi ve para dagittirilarak oy toplatilmasi..hepsi de ayni projenin parcasidir. Lutfen 13 yildir olanlara aldanip, gercek resmin bir kosesine takilip kalmayin. Geriye gidin ve resme uzaktan bakin. Gercegi gorun. Ingilizce biliyorsaniz yurtdisinda satilan bazi siyasi kitaplari alip okuyun. Adamlar bugunleri adim adim planlamislar ve birde yazmislar kitaplarinda.1940'lardan beri Turkiye'yi milli bir hukumet yonetmiyor zaten. Basa gelecekleri de ne yapacaklarini da ayni dis gucler planliyor. Siz ayni ailenin farkli bireylerinin farkli partilerin basinda oldugunda fikirlerinin degistigini sanarsiniz ama aslinda o bir kandirmacadir. basa kim gelirse gelsin; size kasikla verir, sahibine kepceyle. Isin kurali budur.

Bu yuzden de bugune takilip kalmayin. Gecmisi iyi ogrenin. Bu ulkede degisim olacaksa kokten olmali. Zaten ulkedeki her kurum cokmus durumda. Bundan kotu daha neler olabilir ki..adam zaten baskanlik yapiyor. Herseye o karar veriyor ve tum sisteme hakim. Iki yildir baskanlik sistemini uyguluyor ve millete, avunmasi icin icin sahte bir basbakan gosteriyor. Durumun vahimiyetini anlamaniz icin anayasaya baskanlik sistemi diye yazilmasi mi gerekli? Baskanlik uygulamada zaten.

Su kosullarda bence Akp'nin basta olmasi daha iyi. Cokus ne kadar cabuk olursa, yenisini kurmak o kadar cabuk olur. Muhalefet partileri, bundan sonra olacaklar karsisinda; aslinda basta olmadiklari icin sevinecekler. Cunku onuc yilda ulkenin getirildigi yer; karanlik bir tunelin ortasidir. Bu karanlik tunelden cikip isiga kavusmamiz icin daha zaman var. Birakalim karanlikla yurumeyi secenler, karanlikta yurusunler. Muhalif olanlar zaten yillardir karanlikta. Onlar aliskin. Bundan sonrasi Akp'ye oy veren yuzde 35'lik kesimin karanlik gunleridir. Onlari sorunlariyla yuzlesmeleri icin basbasa birakalim ve kenara cekilip izlemede kalalim. Lutfen uzulmeyin, hayal kirikligina kapilmayin, hayata kusmeyin. Sadece beklemede kalin ve size zarar getirecek davranislardan kacinin. Ilerde anlayacaksiniz ne demek istedigimi.

Peki neler olacak bu karanlik tunelin geriya kalan bolumunde?

Once guc zehirlenmesi yasayan Akp'liler birbirine girecekler ve guc paylasimi konusunda bir gizli savas cikacak parti icinde. Disariya mutlu bir tablo gosterebilirler, aldanmayin. Kapali kapilar ardinda birbirlerini bogazlayacaklar ve satislar baslayacak. Sirlar sacilacak ortaliga. Hemde icerden. Bastaki, en ummadigi kisilerce ihanete ugrayacak. Detaylari zamani gelince yorum bolumune yazarim.

Bak biz geldik, kaos bitti demek icin; birsure pembe bir tablo olacak ulkede..ama bu sessizlik iyiye alamet degil. Baharda canlanma olacak yine. Zaman yaklassin, yorum bolumune yazarim ne olacagini..

Cunku; onlarca defa yazdim. Irak ve Suriye'de olanlarin tek amaci Turkiye'yi bolmek ve uclu bir alanda kurt devleti kurmaktir. (Eger ulke kurulsun; o kurtler birden bire kurt degil, aslinda yahudi olduklarini hatirlayacaklar..) En acisida, akp bir buna soz verdigi icin hala basta. Bir de Israilin Mescid-i Aksayi yikip Suleyman tapinagini insa etmesi icin hala basta..Musluman frenlemesi lazim cunku..Bakmayin bagirip cagirdigina..onlar aslinda gonulde birler. Goreceksiniz bunu..2018'e kadar o tapinagin bitmis olmasi lazim. Tunel icinde insaat calismalarinin basladigini gordum. Buyuk hendekler kazilmisti. Filistinliler ya kacacak ya surulecektir. Ayni Suriye'de oldugu gibi multeci gocu olabilir.

Yuzlesilecek diger bir sorun ise ulkenin borc batagina bilincli olarak sokulmasidir. Su an ulke borcla ayakta durmaya calisiyor. Uretmeden tuketen bir ulke haline geldik. Bu sahte tablo birden patlak verecek ve encok akpnin kendi secmeni sorun yasayacak. Ama onlar buna gonullu olmuslardi ya, o yuzden siz izlemede kalmaya devam edin...Akista kalin..Ommmmm

Gelelim pkk-akp ortakligina. Iliskileri aciga cikacak. Birlikte hareket ettikleri anlasilacak. Buna kendi secmenide artik inanacak. Sonrasinda verilen sozler tutulamayacagi icin iki karanlik taraf, karanlikta birbirini yok etmeye calisacak..( Verilen sozler: Baskanlik karsiligina ocalana ozgurluk ve belediyelere ozerklik duzenlemesiyle, ozerklik ilani) Isin ilginc yani ise, her ikiside ayni guclerce yonetiliyor. Kardes piyon bunlar. Eger özerklik surecinde, akp orduyla hareket ederse, pkk, yanina barzani ve pyd'yi alarak son vurusu yapabilir. Su an buna hazirlik icin Kobanide, dis guclerce silah yardimi yapiliyor. Hazirlik bitince gorun neler olacak. Once irak sonra Suriye sinirinda kurt devleti kurdurtulacak. Ardindan da bu iki guc birlestirilip Turkiye'nin dogusunu bolmek icin icerden ve disardan taarruza gecilecek. Eger akp, ordu ile hareket etmeyip dis guclere ve pkkye verdigi sozleri tutmak isterse o zaman yine ulke olarak top yekun savas hali var. Kisacasi onumuz... Merhaba Suriye...

Savas olacagi vizyonunu yazmistim zaten ama zaman veremiyorum. Cunku diger boyutlardan bilgi akisi oldugunda gecmis veya gelecek yoktur. Zaman yoktur. 'An' da yasam vardir. Bekleyip gormek lazim....

Su sartlarda gelinen noktayi kabullenip, sevgiyle kendi yasamlarimiza odaklanmak gerek. Cunku birseyi degistiremiyorsak kabul etmek lazim. Ne kadar cabuk kabullenirsek, o kadar cabuk geciyor.Yillardir akpnin ve liderinin yapmis oldugu her carpikligi, yolsuzlugu, hirsizliklari, anti demokratik davranislarini onlara oy verenlere anlattiniz ama bir turlu inandiramadiniz. Cunku onlara oy verenlerin yapisini unuttunuz. Onlar oyle bir kitle ki, kendisine ne soylenirse soylensin; gozuyle gormedigi surece, yasayarak anlamadigi surece inanmiyor. Ancak kendi aci cekecek ve bizzat cani yanacak ki gercegi gorsun. Iste benim gordugum budur su an. Bu olacak. Muhalif olan herkes, kenara cekilsin artik. Kimseyle tartismaya, olanlari anlatmaya gerek yok artik. Cunku zaman onlarin anlama ve idrak etme zamanidir. Sizin zamaniniz kapandi artik. Bilincleriniz acildi, uyanisiniz tamamlandi. Bundan sonrasi onlarin uyanis zamanidir. Arkadan gelip, sizlerle ayni konuma girecekler yavas yavas..Ama iyi ama kotu..Hepsi iliklerine kadar anlayacak ve gorecek gercegi..Birakin tadini cikarsinlar.

Bu arada lider degisiklikleri bekliyorum. Bakmayin secim sonrasi hemen istifa etmemelerine. Olay yeni oldugu icin gururlarina yediremiyorlar. Bir sure muhalif partilerde yenilenme ve lider degisiklikleri var. Baskanlik denemesi olacaktir ama....yedirmezler oyle..

Sonuc olarak diyorum ki; Baskanlik sancisi, Suriye ve irak'ta kurt devleti kurulmasi sancisi, Belediyelere ozerklik adi altinda icerde kurt devleti kurmaya hazirlik sancisi, Ocalana ozgurluk sancisi, ekonomik sorunlar, bankalarin iflasi, ozgur medyaya mudahele, egitimin bitirilmesi, Rusya ile savas sancisi ulke halkini bekleyen sorunlar olacaktir.

Bunlar guzel gunlerimiz..action baslamadan tadini cikaralim. Soguk bir kis var onumuzde..hele onu depremsiz atlatirsak.. bahara devam ederiz yine..

Sevgiyle
Aasmaestefan@gmail.com

BUNU NEDEN YAYINLADIK?

Yazısındaki analize bire bir katılıyoruz. Sonrası için verdiği ifşaatların da doğru olduğunu düşünüyoruz.Aslında uzun bir analiz yapacaktık aaamaestefan kardeşimizin yorumunu görünce yazmaya gerek görmedik. Evet bunlar olacak.Ama bugün ama yarın.

İsteyen takipçimiz mail adresinden kardeşimizin şahsi bloğunu takip edebilir. Kendisine teşekkür ederiz. 

BU NE ANLAMA GELİYOR?

ABD Ordusu Avrupa komutanlığı, askeri personelin Türkiye’de artan güvenlik endişeleri nedeniyle ülkeye seyahatini yasakladı. 





Çifte vatandaşlığı olanlar dahil, askeri ve sivil çalışanların resmi olmayan seyahatler gerçekleştirmesi yasaklandı. ABD Ordusu Avrupa Komutanlığı’nın Facebook sayfasında yayınlanan yasaklar 9 Kasım’dan itibaren geçerli olacak. 


Türkiye’ye yapılan resmi ziyaretlerde ise ordudan izin alınması gerekiyor.


Uyarılara ek olarak Türkiye’ye seyahat edecek Savunma Bakanlığı yetkililerinin, “protesto olaylarından, mitinglerden, gösterilerden ve büyük topluluklardan uzak durması gerektiği”belirtildi.


Kararda halen geçerli olan seyahat kısıtlamalarının da geçerli olduğu belirtildi.


BU NE ANLAMA GELİYOR?

1 Kasım Seçimleri geride kaldı. Artık mitingler gösteriler olmayacak. Ama onlar "protesto olaylarından, mitinglerden, gösterilerden ve büyük topluluklardan uzak durması gerektiği" uyarısını yapıyorlar.

Daha ilginci ise yasağın başlangıç tarihi olarak 9 Kasım'ı ilan ettiler.

Aslında ne yapmak istediklerini tahmin ediyoruz. Sadece şu kadarını yazalım: Önce bir tuzak kurdular ve şimdi de o tuzağa gönüllü olarak düşenleri ifşa edecekler.Maksat kargaşa olsun. Acaba kim ne tuzağına düştü de ortaya çıkarılınca ortalık karışacak? 

Örneğin...

Düşmandan kurtulmak için önce onun düşmanını öldürmesine yardım etmek ve sonra da o cinayeti ortaya çıkararak düşmanı içeri tıktırmak gibi bir şey.

Bu yasağın nedenini ya hangosutta ya da maillere yazabiliriz.

2 Kasım 2015 Pazartesi

AHMET TAKAN' IN YAZISINDA "BAHÇELİ"

İŞTE O YAZI



Verilen görevleri, büyük bir istikrar içinde, büyük bir başarı ile dört dörtlük yerine getiren hangi yöneticinin istifası istenebilir?..

İster kamuda ister özelde olsun vazifelerini büyük başarı ile yapan bir yöneticiyi hangi akıllı görevden alır?..

Efendim; şöyleymiş böyleymiş, falanca yerlerden çok tepki geliyormuş, pek de sevilmiyormuş, falan, filan... Geçin bunları beyler geçin!..

Akıllı patron bakar; genel müdür kendisinin çıkarlarını tam manasıyla koruyor mu? Dediğinden bir milim dışarı çıkıyor mu çıkmıyor mu?.. Gerisini ne duyar ne de görür. Büyük ve profesyonel şirketlerin temel yönetim kuralları arasında genel müdürün sevilip sevilmemesi diye bir kıstas asla ve asla yoktur. Şirketin kapısının önüne sandık koysanız, genel müdüre sevdiklerine dair çalışanlarından hatta o şirketle ticari ilişkisi olanlardan tek oy çıkmayabilir. Fakat, patron öyle istediği için,  genel müdür, verilen vazifeleri hatasız yaptığı sürece koltuğunda oturur.

ADSIZ'ın sıkı takipçileri bilir. Söyleyeceklerini kenardan köşeden, oramı buramı sallamadan (başıma bu yüzden çok dertler açtım. Açmaya da devam edeceğimi biliyorum) ifade eden bir kardeşinizim. Lafın nereye geleceğini anladınız!..

En sonda söylenmesi gerekeni yine en başta söyleyelim;

Devlet Bahçeli çok başarılıdır. Evet efendim aynen öyle!..

Beğenseniz de beğenmeseniz de öyle!..

MHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturtulduğu günden bugüne kendisine verilen görevleri tam layıkıyla yapmış bir isimdir. O yüzden kimsenin ondan istifasını istemeye, hatta görevden alınmasını beklemeye hakkı yoktur!..

Tam manasıyla üstün bir vazife adamıdır Doktor Devlet Bahçeli!.. Kendisinin üstün görev anlayışı ve yerine getirebilme kabiliyetini anlatmak ve de hatırlatmak için öyle uzun bir kronolojiye gerek yok. Şöyle çok yakın zamana bir göz atalım;

Yanılmıyorsam, 30 Mart mahalli seçimlerine 5-6 aylık bir zaman dilimi kalmıştı. Daha ortada 17/25 Aralık operasyonlarının emaresi bile yoktu. AKP içinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda büyük bir kavga yaşanıyordu. O günlerde Doktor Devlet Bahçeli'nin, AKP içinde dahi durumu çok kritik olan Melih Gökçek ile gizli bir görüşme yaptığını MHP içinde bir MKYK üyesinden dinlemiş ve bunun çapraz doğrulatmalarını yaptıktan sonra kaleme almıştım. Büyük yankı uyandırmıştı o yazı. MHP yönetimi bir hafta açıklama yapamamıştı. Tabandan gelen tepkilerin artması üzerine seviyesiz bazı yöneticiler ile kiralık kalemler beni linç etmeye kalkmıştı. Hatta bazı fiili saldırıların da hedefi olmuştum. Dikkatli gözler ve sağlıklı beyinler, olup bitenleri ve gerçekleri zaman içinde gördü. Ankara'nın Melih Gökçek'e nasıl teslim edildiğinin analizi somut verilerle çok iyi yapıldı ama iş işten geçmişti. 30 Mart'ta Melih Gökçek'e Ankara kazandırılarak AKP'nin omurgası sağlam tutuldu. O gün Ankara'da Melih Gökçek kaybetse belki bugün siyaset alanında çok farklı şeyler konuşuyor ve tartışıyor olacaktık. MHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının -madem çok başarılı ise-  hem 7 Haziran'da hem de 1 Kasım'da neden Ankara'dan değil de Adana'dan (seçilmesi en garanti yerden) mebus yapıldığı sorusu da kabak gibi ortada duruyor.

Dedim ya; Doktor Devlet Bahçeli iyi bir görev adamıdır!.. Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu bile ters köşeye yatırarak, Ekmelledin İhsanoğlu ile herkesin aklını allak bullak etmedi mi?.. Cumhurbaşkanlığı seçimi, 17/25 Aralık operasyonun ortalığı toz duman ettiği süreçte  R. Erdoğan siyasi yaşamının en rahat seçim kampanyasını yapıp, elini kolunu sallaya sallaya, boş kaleye gol atarcasına Cumhurbaşkanı seçilmedi mi?..

7 Haziran sonrasına gelelim. Ortak kanı, algı, yaşananlar, adına ne derseniz deyin her şey gerçeğin tüm çıplaklığıyla sandığa yansıdı.

Şimdi 1 Kasım'da Balgat'ta iç ve dış sıvası dökülen görkemli binada yaşananlara geçmeden önce sizlere aynı Melih Gökçek görüşmesinde olduğu gibi sağlam kaynaklardan teyit ettiğim şok bir haber vereceğim;

Kurban Bayramı tatil rehavetindeydik. Uzun tatil bitti yine sıcak kulislere döndük. Ankara'da derin kulislere hâkim olan çok sağlam ve güvenilir bir kaynaktan şu haberi aldım; "Devlet Bahçeli, Bayramın ikinci günü özel bir evde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile baş başa bir görüşme yaptı." Çok az sayıda kişinin bildiği bu sır görüşme iddiasını, bu tip bilgilerinden emin olduğum başka bir kaynağa sordum. Teyit aldım. Hadi bir sır daha vereyim; Bu son kaynak bana, hiç kimsenin aklından dahi geçmediği günlerde Ekmeleddin İhsanoğlu'nun CHP üzerinden Cumhurbaşkanlığı için ortak aday gösterileceği, daha sonra da MHP'den mebus olacağını söyleyen isimdi.

"Peki neden yazmadın" diye haklı olarak soracaksınız. Hatırlarsanız; YENİÇAĞ olarak "Seçmen Liderlere Soruyor" seçim araştırması yapmıştık. Doktor Devlet Bahçeli'den de soruları iletmek için randevu istemiştim. Diğer liderlere sorularınızı iletirken yaptığım gibi Devlet Bahçeli ile güncel söyleşi yapıp haberleştirmeyi planlıyordum. Eğer gerçekleşseydi o görüşmede kendisine duyduklarımı sorup haberleştirecektim. Ama olmadı. 1 Kasım'a 2-3 gün kalana kadar randevu talebimde ısrar ettim. Fakat özel kalemden gelen cevap hep, "Notunuz Devlet Bey'in önünde duruyor. Bir dönüş olursa sizi arayacağız" şeklinde oldu. Velhasıl, ne sizin sorulara ne de kendi sorularıma cevap aldım!..

1 Kasım gecesinde Balgat Dükalığında yaşananlara gelince. Genel merkezde 2002 seçimlerindeki istifa tiyatrosuna benzer bir senaryo yaşatıldı. Yönetim katlarında bazı özel görevliler tarafından "Bahçeli istifa etti" söylentileri dışarıya sızdırıldı. Bu sefer bazılarına "genel merkezin önünde kendimi yakarım" dedirtilmedi ama koro halinde Doktor Devlet Bahçeli lehinde slogan attırıldı. Tepkisini dile getirmek için genel merkezin önüne gelmek isteyenlere korku salındı. Başkanlık divanında bazı isimlerin özellikle birinin "istifa etmeyin sayın genel başkanım" diye hüngür hüngür ağladığı MHP kulislerine fısıldandı. Sonra malum ,her zamanki gibi o kutsal(!) yazılı açıklama geldi; "Topyekûn görev başındayız..."

Her sıkıştığı dönemde AKP'ye ve R. Erdoğan'a can kurtarma ipi atan Doktor Devlet Bahçeli görevini yine üstün başarı ile yerine getirdi.

İster bana kızın ister kızmayın!.. Yine tekrar ediyorum;

Doktor Devlet Bahçeli başarılı bir görev adamıdır.

Patron ne istifa ettirir ne de görevinden alır...


Başarının cezalandırıldığı nerede görülmüş!..

YORUM

Evet biz MHP'ye oy verdik. Hatta bunları da bilerek oy verdik. Neden mi oy verdik?

Bakınız 1974 Kıbrıs Barış Harekatı Başbakan Ecevit'e rağmen yapılmıştır. Sonra da Ecevit "Karaoğlan" ilan edilmişti. Bunu Erbakan Hocamız defaatle dile getirdi. Yani CHP'nin başında o zaman kim olursa olsun, Türkiye'nin başbakanı o zaman kim olursa olsun o harekatın yapılması gerekiyordu ve yapıldı. 

İşte MHP için de durum aynıydı. Ve bizim seçim öncesi dönemlerde dile getirmemiz uygun değildi. Çünkü MHP demek, Albayrak demekti, vatanseverlik demekti, Türkçülük ve Atatürkçülük demekti, üniter devlet demekti. 

Başında kim olursa olsun bu ilkeleri savunmak zorundaydı. Osmaniyeli de olsa Diyarbakır'lı da olsa gerçek ülkücü bile olmasa, hatta PKK'lı bile olsa bu cennet vatanın birlik beraberliğini, üniter yapısını, anayasasını ve Cumhuriyeti korumak ve kollamak zorundaydı. 

Çünkü MHP bir ideoloji partisiydi. İşte biz oyumuzu MHP'ye bu yüzden verdik. Bugün AKP yerine aynı oy oranıyla MHP iktidara gelseydi Bahçeli bile "gelmem" diyemezdi ve yönetenleri de yönetmeye mecbur kalırdı. Hem de o ilkeler doğrultusunda.

Yoksa bahçeli MHP'yi iktidara taşıyabilmek için 15 yıl boyunca hiçbir şey yapmadığı gibi  iktidara gelmemek için de elinden ne geliyorsa yapmıştır. MHP, 7 Haziran'da Bahçeli'ye rağmen yüzde 16 oy almıştı, 1 Kasım'da da yine Bahçeliye rağmen yüzde 11 oy alarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Yani bıraksalar kendiliğinden iktidara gelecek ama bırakmıyorlar.

Cumhuriyet tarihinde böyle bir vaka yaşanmamıştır. Düşünün ki bir siyasi parti liderinin iktidara gelmemek için gösterdiği bütün gayretlere rağmen, sadece ideolojisinin sevilmesi nedeniyle baraj dışı kalmıyor. Bu olacak şey değil. Ne çok sevenin varmış be MHP?  

Ancak Bahçeli'nin katıksız bir milliyetçi ve vatansever olduğundan eminim.Kanımca bunlar milli çıkarlarımız için MHP'nin tek başına iktidarının zamansız olduğu düşüncesine dayanıyor. Yani hepsi de organize. Ve organizatör de bir değil iki tane. Biri gayrimilli diğeri milli.Biri korkusuz pervasız, diğeri temkinli ve sabırlı. Sabreden derviş de muradına ermiş derler.

31 Ekim 2015 Cumartesi

600'DEN FAZLA KİŞİNİN ÖLDÜĞÜ BİR RÜYA GÖRDÜM

DÜN BİR RÜYA GÖRDÜM. 





YANGINLI, BOMBALI BİR SABOTAJ.

"KAÇ KİŞİ ÖLMÜŞ" DEDİĞİMDE "600 DEN FAZLA" DİYE İŞİTTİM. AMAN DİKKAT!

ALLAH CC KORUSUN İNŞALLAH. VE İNŞALLAH DOĞRU ÇIKMASIN.

FUAT AVNİ- TAUF İNVA (MOSSAD TÜRKİYE MASASI ŞEFİ)

TAUF İNVA, MOSSAD'IN TÜRKİYE MASASI ŞEFİYMİŞ.





AÇIK YAZALIM: 

BİZ TAUF İNVA KELİMESİNİ DAHA ÖNCE BULMUŞ VE ÜZERİNDE DÜŞÜNMÜŞTÜK. ANCAK BİR ANLAM VEREMEMİŞTİK. GOOGLE'DAN ARATMAKTA AKLIMIZA GELMEDİ. AKLIMIZA GELSEYDİ BU PAYLAŞIMI İLK BİZ YAPARDIK.
S.Y.  KARDEŞE TEŞEKKÜR EDERİM.

EN BAŞINDAN BERİ BİZ FUAT AVNİ'NİN CIA OLDUĞUNU İDDİA ETTİK. DOĞRULARLA BAŞLAYIP YANLIŞLARI DA İŞİN SONUNDA KULLANIP TÜRKİYE'DE KİRLİ AMAÇLAR PEŞİNDE OLABİLECEĞİNİ YAZMIŞTIK.

EVET FUAT AVNİ'Yİ TERSİNDEN YAZINCA TAUF İNVA OLUYOR. VE TAUF İNVA'NIN  DA MOSSAD'IN TÜRKİYE MASASI ŞEFİNİN ADI OLDUĞUNU ÖĞRENDİK.
YENİ ANALİZ İSE ŞU OLABİLİR.

DEMEK Kİ FUAT AVNİ CIA MOSSAD ORTAK MASASIDIR VE BAŞINDAKİ KİŞİ DE TAUF İNVA'DIR.

PEKİ TESADÜF OLAMAZ MI? BİZE GÖRE OLAMAZ. EĞER FUAT AVNİ CIA- MOSSAD ORTAK MASASI İSE BU MASADA MUTLAKA MI6 DA VARDIR.

PEKİ BU GÜLEN CEMAATİ'NİN CIA, MOSSAD, MI6 ÜRÜNÜ VE KUKLASI OLDUĞU ANLAMINA GELİR Mİ?

HAYIR GELMEZ. ÇÜNKÜ BÖLGEDE CIA,MI6 VE MOSSAD'IN KULLANMADIĞI, KULLANIP DA ÇÖPE ATMADIĞI LİDER Mİ VAR? OLUŞUM MU VAR?

SADDAM'I DA KULLANDILAR VE SONUNDA ASTILAR. ÖNCEKİ SADDAM ZALİMDİ AMA ASILAN ŞEHİT OLMUŞ DA OLABİLİR. ALLAH CC BİLİR. 

ABD'DE FBI VE DEVLET KURUMLARI GÜLEN CEMAATİNİN OKULLARINA KARŞI DÜŞMANLIKLARA BAŞLADILAR. GÜLEN CEMAATİNE SADECE TÜRKİYE'DE DEĞİL BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE ABD'NİN SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ TÜM ÜLKELERDE KARŞI ATAKLAR BAŞLIYOR.

KRİTİK SORU ŞUDUR:
GERÇEK İSLAMI KİM TEMSİL EDEBİLİR?
IŞİD Mİ? EL KAİDE Mİ? CEMAAT Mİ? TARİKATLAR MI? YOKSA DEVLETLER Mİ? DİYANET GİBİ DEVLET KURUMLARI MI?

İŞTE KURAN'DAN BİR TEBLİĞ AYETİ...

NAHL SURESİ

125 - (Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.


30 Ekim 2015 Cuma

RUSYA RESMEN 3.DÜNYA SAVAŞI TATBİKATI BAŞLATTI

RUSYA EN GELİŞMİŞ FÜZELERİ İLE KÜRESEL TATBİKAT YAPIYOR





Rusya Stratejik Füze Kuvvetlerinin, balistik ve seyir füzesi atış eğitimi yaptığı bildirildi.

Rusya Savunma Bakanlığı Basın ve Enformasyon Dairesinden yapılan açıklamada, Rus ordusunun Kuzey filosunun "Bryansk" ve Pasifik filosunun "Podolsk" stratejik denizaltılarının, Barents ve Ohotsk denizinde balistik füze atışı yaptığı kaydedildi.

Ayrıca, Hazar filosundaki "Velikiy Ustyug" gemisinin eğitim amaçlı "Kalibr" seyir füzesi fırlattığı, Astrahan bölgesindeki Kapustin Yar eğitim üssünde de "İskender" füze sisteminin seyir füzesi atış eğitimi yaptığı belirtildi.

Rusya'nın Komi ve Kamçatka eğitim alanlarında TU-160 stratejik füze uçaklarının karadaki hedeflere füze atışı gerçekleştirdiği bildirildi.

Eğitimlere, Stratejik Füze Kuvvetleri, Hazar Denizi, Kuzey ve Pasifik filoları ile Uzak Doğu bölgesinin hava kuvvetlerine bağlı ordu birliklerinin katıldığı kaydedildi.


YORUM

Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığı eninde sonunda Türkiye'yi tehdit edecek. 

Bu iki nedenle olabilir.

Birincisi Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığının Suriye'de başarısına bağlı olarak tamamen hakim ve kalıcı bir güç olmasının Rusya'ya vereceği özgüven sonucunda ortaya çıkabilir. 

"Madem Suriye bizim oldu öyleyse Irak ve Türkiye ile devam edelim, Yemen'e kadar ABD'yi bölgeden kalıcı olarak atalım" düşüncesi gelişebilir.

İkincisi ise tam tersine Suriye'deki askeri varlığının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalması halinde son çare olarak daha güçlü ve daha doğrudan müdahaleye zorlanmasıdır. 

Yani Suriye'de Rus uçakları birer birer düşürülmeye ve doğrudan Rus askerleri öldürülmeye başlanırsa, Rusya içine düştüğü Suriye batağına daha da girebilir ve doğrudan çok sayıda askeri birliği ile Suriye'nin gönüllü işgaline kalkışabilir.

Dikkat edilirse her iki durumda da Rusya-Türkiye Savaşı kaçınılmazdır. 
  1. Birinci durumda yani Suriye'nin Rusya'nın olması halinde Rusya Türkiye'yi hem kuzeyden hem de güneyden kuşatmış olacağından bu durum hem Türkiye'yi Rusya aleyhine hem de Rusya'yı kendisine olan özgüveni nedeniyle Türkiye aleyhine girişimlere itebilir.
  2. İkinci durumda ise Rusya Suriye'de zorda kalan askerine yardım etmek için ve onları zora düşürmekle itham ettiği Türkiye'den de intikam almak için Türkiye üzerinden Suriye'ye inmek isteyebilir. Zaten Rusya Türkiye'ye Suriye'deki muhaliflere Rus uçaklarını düşürebilecek füzeler verilmemesi konusunda uyarı yaptı. "Savaş sebebi sayarız" dediler.                                                                                                                                                   
Hadis yorumlarına göre bu gelişmeler bir Türk- Rus Savaşının başlangıcı olarak değerlendirilmiyor ama ileride olacak savaşın (Yani henüz değil) kalıcı ve geri dönülemez sebeplerinin oluşmasına neden oluyor. 

Suriye'deki durum Rusya'nın hakimiyeti ile de sonuçlansa Rusya'nın kaybetmesiyle de sonuçlansa her iki durumda da Türkiye işin tam ortasında olacak. Bizden söylemesi tedbir alınsın İnşallah.

Ama hadis yorumlarına göre Suriye'deki savaşı ilk önce Ruslar kaybedecek. Sonra tekrar Ruslar kaybedecek ve en sonunda yine Ruslar kaybedecek. Ama ABD de Rusya gibi doğrudan müdahil olmadan kaybetmeyecek ve şu günler, o günlerdir. İşler tersine dönecek.

Ruslar için Suriye'de işler nasıl tersine dönebilir?

Muhaliflere Rus uçaklarını ve tanklarını imha edecek füzeler verilirse işler Rusya aleyhine döner. Yani verilecek. Rusya uyarı yapıyor. Ama Ürdün'den verilmesi mümkün ve yüksek ihtimalle Ürdün'den verilecek. Türkiye vermemeli.

Obama 14 Kasımda Türkiye'yi ziyaret edecek. O tarihte kimin hükumet kuracağı bile belli değil ama CIA'nın bir tahmini vardır elbet. Ya da zaten bu ziyaret önceden planlanmış bir ziyaret olduğu için CIA'nın tahmini de düşünülmemiş olabilir. Bu ziyaret önemli ve Türkiye bu ziyarete çok iyi hazırlanmalı. Siyasilerden ziyade bürokratlar iyi çalışmalı. Kurumsal hazırlıklar tamamlanmalı. 
Gelişmişler zirvesinde küresel liderler arasında gerilimler olabilir. 

Tatbikata dönersek...
Bu tatbikat, Rusların resmen 3.Dünya Savaşına hazırlık tatbikatıdır.Yani Ruslar bu tatbikat ile batıya "3.Dünya savaşını göze alıyoruz" mesajı veriyorlar. 

Akdeniz'de İtalya açıklarında daha önce NATO ülkeleri tarafından yapılan, savaş gemileri ve savaş uçakları ile çıkarma birliklerinin katıldığı gösterişli tatbikata da cevap niteliğinde.

Yapılan tatbikatın çapı "dünyanın her yerini vurabiliriz" denemesidir. Nükleer Savaş Başlıkları kullanılmadan Nükleer başlık takılabilen füzelerle yapılan bir tatbikat 3.Dünya Savaşı tatbikatıdır.

Suriye ile ilgili son yapılan toplantıdan da bir karar ya da bir anlaşma çıkmadı. ABD, Rusya, Türkiye ve Suud Dış İşleri Bakanları yine anlaşamadı. Sorun yine Esad. Suikast geliyorum diyor.

Önceki yazılarımızı okumayanlar için kısaca yazalım:

Suriye Ürdün'de bulunan ABD'nin koalisyon ordusu tarafından işgal edilecek. Dera'dan Suriye'ye girecekler ve Şam'ı işgal edecekler. Esad düşecek. Yerine Süfyan geçecek.Süfyan Irak'a girecek. Kufe'de 60 bin Şiiyi katledecek ve Süfyan Ordusunu İran tarafından gelen Siyah Sancaklılar durduracak. Mekke'den Suriye'ye gelen Hz.Mehdi AS'ın Ordusu tarafından da yok edilecek.Tabi ki Allahu Alem.

29 Ekim 2015 Perşembe

ABD ONAYLADI

ABD'NİN TÜRKİYE'YE  AKILLI BOMBA SATIŞINI ONAYLAYACAĞINI DAHA ÖNCE YAZMIŞTIK.





AKILLI BOMBA TALEBİMİZ ONAYLANMIYORDU. KOMPLOCULAR TARAFINDAN "ONAYLANMAYACAK VE TÜRKİYE PKK'YA KARŞI MERMİSİZ KALACAK" SPEKÜLASYONLARI YAPILIYORDU. 

BİZ İŞTE O ZAMAN ONAYLANACAĞINI BU SİTEDE YAZMIŞTIK. VE BUNU DA HADİS YORUMLARINDAN ÇIKARARAK TESPİT ETMİŞTİK.
BİZ YANILABİLİRİZ AMA HADİS YORUMLARI TEK TEK ÇIKIYOR ELHAMDÜLİLLAH.

DAHA ABD TÜRKİYE'YE NE SİLAHLAR VERECEK. BU HENÜZ BAŞLANGIÇ.


AYRICA SUUD YÖNETİMİNİN AYETULLAH ŞEYH NEMR'İN KARDEŞİ MUHAMMED NEMR'İ DE İDAMA MAHKUM EDECEĞİNİ YAZMIŞTIK. ŞEYH MUHAMMED NEMR'İN DE TUTUKLANDIĞI İDDİA EDİLİYOR.

KURAN-I KERİM'DE KISAS

KURAN-I KERİM'DE KISAS 2/ 178,179,194; 5/ 33,38,45, 16/ 126; 22/ 60; 42/ 40 NUMARALI AYETLERDE GEÇMEKTEDİR.







2- BAKARA SURESİ

178 - Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.

179 - Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, korunursunuz.

194 - Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.

5- MAİDE SURESİ

33 - Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.

34 - Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

38 - Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.

39 - Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.

40 - Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi? Allah her şeye kâdirdir.

45 - Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.


16- NAHL SURESİ

126 - Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

127 - (Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!

128 - Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.


22- HACC SURESİ

60 - Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.


42- ŞURA SURESİ

40 - Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.

41 - Zulme uğradıktan sonra hakkını alan kimseye gelince, işte onların aleyhinde ceza vermek için herhangi bir yol yoktur.

42 - Yol ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler aleyhinedir. İşte onlar için acı bir azap vardır.

43 - Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.


AÇIKLAMALAR

Başlamadan:

Sitemizde 671 tane yazı yayınlandı. Yazıların tamamına yakını bize ait. Bir kaç alıntı yazı bulunmakta.

Yazdığımız her yazıda yüz tane cümle varsa yüz tane de iddia var. Kuran'a ve hadislere aykırı yazı yazmamaya çalışıyoruz. Şimdi her takipçimiz her cümlemiz için Kuran'dan delil göster derse bu hem cahillik olur hem de tembellik. Çünkü:

Bir yazımızda kısas kelimesi geçmiş ve kaynak istenmiş. İşte Kuran'daki KISAS hükümlerini içeren ayetler. Bir de bu ayetlerin tefsirlerini eklediğimizi düşünürsek, isteğin ne kadar tuhaf olduğunu anlayabiliriz. Bu cahilliktir. Yani Kuran bilmeyen, cümleyi anlayamıyor ve hemen acaba gerçekten Kuran'da var mı diye belli ediyor. 

İkincisi tembelliktir çünkü Kuran'ı okumuyor, okumak istemiyor, o kadar zaman harcamak niyetinde değil ve kısaca bir ayetlik kaynak istiyor. Yüz tane ayet yazsak okumayacak bile.Tembellik ediyor.

Kardeşler Kuran'ı okuyunuz yüz defa bin defa okuyunuz, yazdıklarımızın Kuran'a aykırı olmadığını hem görür hem de noksanlarımızı tamamlarsınız inşallah.

GELELİM KISAS KONUSUNA

Yukarıdaki ayetler kısas konusunu açıklıyor. Genel olarak kısas ise "kötülüğe karşı misliyle kötülük, cezaya karşı misliyle karşılık" anlamına geliyor. Yani kısasın genel tanımı Nahl 126, Hacc 60 ve Şura 40 ayetlerinde veriliyor. 

Bakara 178, 179, 194 de ise ölüme neden olan suçlarla ilgili kısas hükmü açıklanıyor. Maide 33 ve 34 Hz.Peygamber SAS Efendimize karşı savaşanlara verilecek cezaları; 38, 39 hırsızlık suçuna verilecek cezayı, 45 ise kısas hükümlerinin Tevrat ile Yahudilere de indirildiğini anlatıyor. Ve Yahudilerin uymayıp zalim olduklarını da belirtiyor.

NAHL 126

Bir kişi haksız yere bir cezaya veya azaba muhatap olmuşsa misliyle karşılık verebilir. Daha büyük veya daha ağır bir ceza veremez. Ama sabretmesi ve affetmesi kendi ahireti için daha güzel olacak ve günahlarından bir kısmına keffaret olabilecektir. Ahiret için sabretmek ve affetmek tavsiye ediliyor. Günahsız kul mu olur? Her haksızlık günahları temizliyor velev ki dünyada karşılığı istenmesin.

HACC 60

Bu ayete göre zulme uğrayan kişinin kısas hükmüne uygun olarak bir karşılık vermesi halinde tekrar zulme uğrarsa Allah CC yardım vaad ediyor. Yani kısas uygularken haddi aşmamak üstüne basılarak emrediliyor. Had aşılırsa tekrar zulüm gelirse "Sen bunu hak ettin çünkü haddi aştın" anlamı çıkıyor.

Bir örnek verirsek: Mahallede iki arkadaş bir başka arkadaşlarını haksız yere ikişer yumruk ile darp ediyor. O bir kişi de dört arkadaş topluyor ve o iki kişiye on yumruk ile kısas yapıyor. Sonra o iki kişi yirmi kişi topluyor ve o on kişiye tam bir ton dayak atıyorlar. İşte bu işler kısasa uygun değildir ve Allah'ın yardımı da umulmaz.

Bir parantez:

Modern hukuk konusuna geleceğiz ama bu örnek açısından bu çocukların hepsi de tam sekizer yıl hapis cezası alırlar. Örgütlü darptır bu. 


ŞURA 40 ve devamı da yukarıdaki gibi açıklanabilir.

Gelelim BAKARA 178, 179, 194'e : 

Kasten ve haksız yere adam öldüren bir kişinin cezası öldürülenin yakınları tarafından misliyle verilir.Daha doğrusu verilebilir. Onlar bir bedel karşılığında (kan parası) suçluyu affedebilirler de. Örfe uygun olan bedel, kan parası içindir.

Maktulün yakınları kan parasını kabul ettiler ve suçluyu affettiler ama suçlu yine aynı suça teşebbüs etti. O zaman maruz kalacağı acının infaz olduğunu ayet açıklıyor.(Acı veren azap)

Maktulün yakınları kan parası karşılığı suçluyu affederlerse bu onlar için günahlarından bir kısmının keffaretine sebep olur. Ancak kan parası geliyor diye maktulün ölümüne sevinen yakınlar müstesna.

Maktulün yakınları zengin ya da paraya tenezzül etmiyorlar ve intikam istiyorlar. Yani kısasa kısas. O zaman kısasın uygulanmasına engel olanlar zalim olarak tanımlanıyor. Yani kısasın yapılması farzdır. 

Peki kim engel olacak?
Ya da infazı kim uygulayacak? 
Tabi ki devlet. İnfazcı devlettir. Bu bakımdan Öcalan'ın 60 bin defa infaz edilmesi gerekirdi. Bizi kısas konusunda eleştirenler nedense Öcalan'ın infazı konusunda sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Devam...
Peki maktulün yakınları kan parası karşılığı suçluyu affettiler. Suçlu artık hiç bir ceza almayacak mı?

İşte bu sorunun cevabını sadece kısas hükümlerini anlatan bu ayetlerden cevaplamak mümkün değildir. Kuran'ın tamamını esas almak lazımdır. 

Kuran'ın tamamına bakılırsa toplumun huzur ve refahı için dünyalık kuralların koyulduğu ve toplumun ahiretinin hayırı için de korku ve ümit arasında helallere ve haramlara, emirlere ve yasaklara uyulması gerektiği; bu manada da modern hukuk kurallarına yani aklın ve bilimin öncülüğünde ceza kurallarının Kuran'a aykırı olmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği çok açık anlaşılır.

Toplumun huzur ve refahı için maktülün yakınları tarafından kan bedeli karşılığı affedilmiş bile olsa bir katilin toplum içinde dolaşmasına izin verilemez. Ve bu Kuran'a uygundur. 

Hz.Adem AS devrinde yaşayan bir katil için beşyüz yıl hapis cezası normal iken günümüzde insan ömrü ile orantılı bu ceza müebbet veya 12 yıl da olabilir. Bunu modern bilim ve akıl belirler.

Kuran-ı Kerim Hikmet ve Hidayettir. Kuran'daki hukuk ile ilgili kuralları cami imamları bilemez. Ancak iyi yetişmiş hukukçular bilebilir. Ve onlar yorum yapmalıdırlar. 
  


KOL KESME VE SUUD

Maide Suresi 38 ve 39 hırsızlık suçunu ve cezasını açıklamaktadır. Bunu ayrıca yazmamızın sebebi biraz da Suud'a dokunmaktır.

Mekke sokaklarında kolları kesilmiş pek çok çocuk, genç ve yaşlı bulunmaktadır. Hırsızlık yapanın derhal kolunu kesiyorlar ve Şeriat uyguladıklarını Arap halkına bu şekilde ispatlıyorlar.

Bir defa reşit olmayan çocuğun ceza ehliyeti yoktur. Ve ceza verilemez. Kuran'a göre de bu böyledir. Modern hukuka göre de böyledir. Modern hukuk çocuk cezalarını ayrıca düzenlemiştir ve Kuran'a daha da yaklaşmıştır. Kuran'da da eğitim önceliktir.Modern hukukta verilen ceza da eğitim amaçlı ıslah evleridir.Dünyanın her modern yerinde aynıdır.

38. ayetteki hüküm ise yetişkinler için olup 39.ayette de tövbe etmesi halinde kesilemeyeceğini ancak hırsızlığı tekrar yapması, meslek haline getirmesi durumunda kol kesmenin farz olduğu açıklanıyor. 

Ayrıca hırsızlıkta çalınanın kamu malı mı olduğu yoksa özel mal mı olduğu da önem arz ediyor. Özel mal olması durumunda hak sahibinin diyet kabulü ile kol kesme yine engellenmiş oluyor.Yani çaldığını veya mislini geri verirse kolunu kurtarıyor. Ama yine toplumun huzur ve refahı için bir ceza alması gerekiyor ve bunu da bilim ve aklın ışığında modern hukuk düzenliyor. Kuran'a uygundur.

Peki Suud ne yapıyor?
Şov yapıyor. Şeriat devletiyiz diye Arapları kandırıyor. Şeriat devleti hiç ABD uşağı olur mu? Onlar önce ABD'ye uşaklık etmesinler sonra çoluk çocuk ile uğraşsınlar. Burayı uzun yazacaktık ama yazı çok uzadı. Zaman da kalmadı.

NOT:

Kısas kelimesini yazmamızdaki amaç Kuran'daki tüm kısas hükümlerini açıklamak ya da haşa çarpıtmak için değil bugünkü modern hukuk ile bağ kurarak akıl ve bilim ışığında hukukun Kuran'a uygun hükümlerini ortaya çıkarmak ve geliştirilmesine hizmet etmekti. Bugün ABD de uygulanan ceza hukuku Kuran'a pek çok İslam ülkesinin ceza hukukundan daha uygundur. ABD ceza hukukunu Kuran'dan mı aldı? Hayır. Öyle olsaydı faiz, içki, kumar da yasak olurdu. Onlar akıl ve bilimin öncülüğünde ceza hukukunu Kuran'a yaklaştırdılar. Biz ise akıl ve bilimden uzaklaşarak Kuran'dan uzaklaşacağımızın farkında bile değiliz.