2 Kasım 2015 Pazartesi

AHMET TAKAN' IN YAZISINDA "BAHÇELİ"

İŞTE O YAZI



Verilen görevleri, büyük bir istikrar içinde, büyük bir başarı ile dört dörtlük yerine getiren hangi yöneticinin istifası istenebilir?..

İster kamuda ister özelde olsun vazifelerini büyük başarı ile yapan bir yöneticiyi hangi akıllı görevden alır?..

Efendim; şöyleymiş böyleymiş, falanca yerlerden çok tepki geliyormuş, pek de sevilmiyormuş, falan, filan... Geçin bunları beyler geçin!..

Akıllı patron bakar; genel müdür kendisinin çıkarlarını tam manasıyla koruyor mu? Dediğinden bir milim dışarı çıkıyor mu çıkmıyor mu?.. Gerisini ne duyar ne de görür. Büyük ve profesyonel şirketlerin temel yönetim kuralları arasında genel müdürün sevilip sevilmemesi diye bir kıstas asla ve asla yoktur. Şirketin kapısının önüne sandık koysanız, genel müdüre sevdiklerine dair çalışanlarından hatta o şirketle ticari ilişkisi olanlardan tek oy çıkmayabilir. Fakat, patron öyle istediği için,  genel müdür, verilen vazifeleri hatasız yaptığı sürece koltuğunda oturur.

ADSIZ'ın sıkı takipçileri bilir. Söyleyeceklerini kenardan köşeden, oramı buramı sallamadan (başıma bu yüzden çok dertler açtım. Açmaya da devam edeceğimi biliyorum) ifade eden bir kardeşinizim. Lafın nereye geleceğini anladınız!..

En sonda söylenmesi gerekeni yine en başta söyleyelim;

Devlet Bahçeli çok başarılıdır. Evet efendim aynen öyle!..

Beğenseniz de beğenmeseniz de öyle!..

MHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturtulduğu günden bugüne kendisine verilen görevleri tam layıkıyla yapmış bir isimdir. O yüzden kimsenin ondan istifasını istemeye, hatta görevden alınmasını beklemeye hakkı yoktur!..

Tam manasıyla üstün bir vazife adamıdır Doktor Devlet Bahçeli!.. Kendisinin üstün görev anlayışı ve yerine getirebilme kabiliyetini anlatmak ve de hatırlatmak için öyle uzun bir kronolojiye gerek yok. Şöyle çok yakın zamana bir göz atalım;

Yanılmıyorsam, 30 Mart mahalli seçimlerine 5-6 aylık bir zaman dilimi kalmıştı. Daha ortada 17/25 Aralık operasyonlarının emaresi bile yoktu. AKP içinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda büyük bir kavga yaşanıyordu. O günlerde Doktor Devlet Bahçeli'nin, AKP içinde dahi durumu çok kritik olan Melih Gökçek ile gizli bir görüşme yaptığını MHP içinde bir MKYK üyesinden dinlemiş ve bunun çapraz doğrulatmalarını yaptıktan sonra kaleme almıştım. Büyük yankı uyandırmıştı o yazı. MHP yönetimi bir hafta açıklama yapamamıştı. Tabandan gelen tepkilerin artması üzerine seviyesiz bazı yöneticiler ile kiralık kalemler beni linç etmeye kalkmıştı. Hatta bazı fiili saldırıların da hedefi olmuştum. Dikkatli gözler ve sağlıklı beyinler, olup bitenleri ve gerçekleri zaman içinde gördü. Ankara'nın Melih Gökçek'e nasıl teslim edildiğinin analizi somut verilerle çok iyi yapıldı ama iş işten geçmişti. 30 Mart'ta Melih Gökçek'e Ankara kazandırılarak AKP'nin omurgası sağlam tutuldu. O gün Ankara'da Melih Gökçek kaybetse belki bugün siyaset alanında çok farklı şeyler konuşuyor ve tartışıyor olacaktık. MHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayının -madem çok başarılı ise-  hem 7 Haziran'da hem de 1 Kasım'da neden Ankara'dan değil de Adana'dan (seçilmesi en garanti yerden) mebus yapıldığı sorusu da kabak gibi ortada duruyor.

Dedim ya; Doktor Devlet Bahçeli iyi bir görev adamıdır!.. Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu bile ters köşeye yatırarak, Ekmelledin İhsanoğlu ile herkesin aklını allak bullak etmedi mi?.. Cumhurbaşkanlığı seçimi, 17/25 Aralık operasyonun ortalığı toz duman ettiği süreçte  R. Erdoğan siyasi yaşamının en rahat seçim kampanyasını yapıp, elini kolunu sallaya sallaya, boş kaleye gol atarcasına Cumhurbaşkanı seçilmedi mi?..

7 Haziran sonrasına gelelim. Ortak kanı, algı, yaşananlar, adına ne derseniz deyin her şey gerçeğin tüm çıplaklığıyla sandığa yansıdı.

Şimdi 1 Kasım'da Balgat'ta iç ve dış sıvası dökülen görkemli binada yaşananlara geçmeden önce sizlere aynı Melih Gökçek görüşmesinde olduğu gibi sağlam kaynaklardan teyit ettiğim şok bir haber vereceğim;

Kurban Bayramı tatil rehavetindeydik. Uzun tatil bitti yine sıcak kulislere döndük. Ankara'da derin kulislere hâkim olan çok sağlam ve güvenilir bir kaynaktan şu haberi aldım; "Devlet Bahçeli, Bayramın ikinci günü özel bir evde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile baş başa bir görüşme yaptı." Çok az sayıda kişinin bildiği bu sır görüşme iddiasını, bu tip bilgilerinden emin olduğum başka bir kaynağa sordum. Teyit aldım. Hadi bir sır daha vereyim; Bu son kaynak bana, hiç kimsenin aklından dahi geçmediği günlerde Ekmeleddin İhsanoğlu'nun CHP üzerinden Cumhurbaşkanlığı için ortak aday gösterileceği, daha sonra da MHP'den mebus olacağını söyleyen isimdi.

"Peki neden yazmadın" diye haklı olarak soracaksınız. Hatırlarsanız; YENİÇAĞ olarak "Seçmen Liderlere Soruyor" seçim araştırması yapmıştık. Doktor Devlet Bahçeli'den de soruları iletmek için randevu istemiştim. Diğer liderlere sorularınızı iletirken yaptığım gibi Devlet Bahçeli ile güncel söyleşi yapıp haberleştirmeyi planlıyordum. Eğer gerçekleşseydi o görüşmede kendisine duyduklarımı sorup haberleştirecektim. Ama olmadı. 1 Kasım'a 2-3 gün kalana kadar randevu talebimde ısrar ettim. Fakat özel kalemden gelen cevap hep, "Notunuz Devlet Bey'in önünde duruyor. Bir dönüş olursa sizi arayacağız" şeklinde oldu. Velhasıl, ne sizin sorulara ne de kendi sorularıma cevap aldım!..

1 Kasım gecesinde Balgat Dükalığında yaşananlara gelince. Genel merkezde 2002 seçimlerindeki istifa tiyatrosuna benzer bir senaryo yaşatıldı. Yönetim katlarında bazı özel görevliler tarafından "Bahçeli istifa etti" söylentileri dışarıya sızdırıldı. Bu sefer bazılarına "genel merkezin önünde kendimi yakarım" dedirtilmedi ama koro halinde Doktor Devlet Bahçeli lehinde slogan attırıldı. Tepkisini dile getirmek için genel merkezin önüne gelmek isteyenlere korku salındı. Başkanlık divanında bazı isimlerin özellikle birinin "istifa etmeyin sayın genel başkanım" diye hüngür hüngür ağladığı MHP kulislerine fısıldandı. Sonra malum ,her zamanki gibi o kutsal(!) yazılı açıklama geldi; "Topyekûn görev başındayız..."

Her sıkıştığı dönemde AKP'ye ve R. Erdoğan'a can kurtarma ipi atan Doktor Devlet Bahçeli görevini yine üstün başarı ile yerine getirdi.

İster bana kızın ister kızmayın!.. Yine tekrar ediyorum;

Doktor Devlet Bahçeli başarılı bir görev adamıdır.

Patron ne istifa ettirir ne de görevinden alır...


Başarının cezalandırıldığı nerede görülmüş!..

YORUM

Evet biz MHP'ye oy verdik. Hatta bunları da bilerek oy verdik. Neden mi oy verdik?

Bakınız 1974 Kıbrıs Barış Harekatı Başbakan Ecevit'e rağmen yapılmıştır. Sonra da Ecevit "Karaoğlan" ilan edilmişti. Bunu Erbakan Hocamız defaatle dile getirdi. Yani CHP'nin başında o zaman kim olursa olsun, Türkiye'nin başbakanı o zaman kim olursa olsun o harekatın yapılması gerekiyordu ve yapıldı. 

İşte MHP için de durum aynıydı. Ve bizim seçim öncesi dönemlerde dile getirmemiz uygun değildi. Çünkü MHP demek, Albayrak demekti, vatanseverlik demekti, Türkçülük ve Atatürkçülük demekti, üniter devlet demekti. 

Başında kim olursa olsun bu ilkeleri savunmak zorundaydı. Osmaniyeli de olsa Diyarbakır'lı da olsa gerçek ülkücü bile olmasa, hatta PKK'lı bile olsa bu cennet vatanın birlik beraberliğini, üniter yapısını, anayasasını ve Cumhuriyeti korumak ve kollamak zorundaydı. 

Çünkü MHP bir ideoloji partisiydi. İşte biz oyumuzu MHP'ye bu yüzden verdik. Bugün AKP yerine aynı oy oranıyla MHP iktidara gelseydi Bahçeli bile "gelmem" diyemezdi ve yönetenleri de yönetmeye mecbur kalırdı. Hem de o ilkeler doğrultusunda.

Yoksa bahçeli MHP'yi iktidara taşıyabilmek için 15 yıl boyunca hiçbir şey yapmadığı gibi  iktidara gelmemek için de elinden ne geliyorsa yapmıştır. MHP, 7 Haziran'da Bahçeli'ye rağmen yüzde 16 oy almıştı, 1 Kasım'da da yine Bahçeliye rağmen yüzde 11 oy alarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır. Yani bıraksalar kendiliğinden iktidara gelecek ama bırakmıyorlar.

Cumhuriyet tarihinde böyle bir vaka yaşanmamıştır. Düşünün ki bir siyasi parti liderinin iktidara gelmemek için gösterdiği bütün gayretlere rağmen, sadece ideolojisinin sevilmesi nedeniyle baraj dışı kalmıyor. Bu olacak şey değil. Ne çok sevenin varmış be MHP?  

Ancak Bahçeli'nin katıksız bir milliyetçi ve vatansever olduğundan eminim.Kanımca bunlar milli çıkarlarımız için MHP'nin tek başına iktidarının zamansız olduğu düşüncesine dayanıyor. Yani hepsi de organize. Ve organizatör de bir değil iki tane. Biri gayrimilli diğeri milli.Biri korkusuz pervasız, diğeri temkinli ve sabırlı. Sabreden derviş de muradına ermiş derler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.