BİR GECEDE MUSUL'U İŞGAL EDEN IŞİD, BİR GECEDE BASRA'YI DA İŞGAL EDEBİLİR
Resim Basra'yı işgal eden İngiliz Ordusuna ait.
MUSUL IŞİD TARAFINDAN NASIL İŞGAL EDİLDİ?
Kritik kelime GECE kelimesidir.
Gece sinsiliği, gündüz ise şeffaflığı, gece gizliliği, gündüz ise açıklığı temsil eder.
IŞİD, Musul'u bir gecede işgal etti. Nasıl mı?
Biz Musul'un işgalinden çok daha önce Musul'daki gelişmeleri de takip ediyorduk. Şunlar olmuştu:
İşgalden aylarca önce IŞİD militanları üçer beşer kişilik silahsız gruplar halinde Musul'a sızdılar ve evler kiralayıp yerleştiler. Musul'da örgütsel çalışmalar yaptılar ve yerli halktan da katılımlar sağladılar. Öyle ki işgalden belki de üç ay önce IŞİD militanları Musul sokaklarında gösteri yürüyüşleri yapıyorlardı.
Musul'lu olmuşlardı.Musullulardan katılımlar sağlamışlardı.Yeterli sayıya ulaşınca Musul'a kırsaldan silahlar sokuldu. Ve sokak gösterileri silahlı hale dönüştü. Zaman tamam olunca da Musul sınırlarına dayanan IŞİD birlikleri Musul'a girerek içerideki IŞİD'lilerle birleşti.
Zaten Musul'da bir askeri güç yoktu.Yerel polis mahiyetinde küçük güvenlik güçleri vardı ve çoğu da Kürttü.Barzaniye sığındılar, çünkü ABD'den Barzani'ye, Barzani'den de onlara emir o şekilde gelmişti.
Irak'ın valisi de şehri terk etti.
Yani IŞİD, Musul'u cephe savaşı ile almadı. Musul'un yanına ordusu ile gelip şehri teslim edin demedi.Zaten karşısında savaşacak ordu da yoktu. Musul'u ABD fitnesi ile aldı.
Bunu da Musul halkını kandırmak için yaptılar. Musul'u Bağdattan koparabilmek ve kopardıktan sonra da Barzani'ye teslim etmek için IŞİD'i kullandılar.Çünkü Barzani Musul'u IŞİD'den önce alsa Bağdat nedeniyle alamıyordu. Kaldıki Musul halkı da buna razı değildi ve esas sorun da oradaydı.Musul önce IŞİD tarafından alınacaktı sonra da IŞİD çıkarılıp Barzani'ye verilecekti.
(Hz.Ali Efendimiz RA ile Muaviye arasındaki HAKEM OLAYINDA Amr İbnül AS'ın rolünü IŞİD oynayacaktı.)
Bu oyun İran tarafından bozulmak üzere.Hatta bozuldu bile denebilir, ABD'den gelen açıklamalara göre.
Bu sebeple IŞİD'i SİNSİCE Musul'a soktular ve gündüz erkekçe almak yerine GECE sinsice Musul'u IŞİD'e teslim ettiler. Musul IŞİD'e böyle verildi. Ama şimdi de alamıyorlar çünkü IŞİD ile ABD arasında İran var.
GELELİM BASRA'YA
Evet hadis yorumlarında sahte siyah sancaklıların (IŞİD'in) bir gecede Basra'yı da alacağı rivayeti geçiyor.
Önce sebebe bakalım:
Musul, Barzani'ye verilmek için IŞİD'e teslim edilmişti.
Basra ise farklı bir nedenle IŞİD'e verilebilir. Bakınız "verilebilir" diyoruz. "IŞİD alır" demiyoruz.
Niçin verilebilir?
Malum Basra; Körfez Savaşında İngilizler tarafından ele geçirildi.Orayı hala İngilizler sömürüyor.
Resim Basra'daki İngilizlere ait.Oradalar yani.Peki bu IŞİD'i kim kurmuştu ve kim yönetiyordu?
İngiltere,ABD ve İsrail. Yani MI6,CIA,Mossad.
İngilizler, Basra'yı IŞİD'e verirlerse mutlaka oradan çekilmek zorunda kalacakları içindir.
Niçin çekilebilirler?
Bağdat'ın İran'ın telkinleriyle alacağı ve İngilizlere dayatacağı siyasi kararlarla çekilebilirler.Ya da bu İngilizlere karşı IŞİD'in dışında başka güçler terör saldırıları düzenleyip sindirebilirler. Bu da mümkündür.
Eğer böyle olursa batının Basra'daki amacı Basra için değil orayı kan gölüne çevirmek, petrol kuyularını tamamen kullanılamaz hale getirmek için yapılabilir.
Basra, IŞİD'e nasıl verilebilir?
Tıpkı Musul'un verildiği gibi IŞİD sinsice Basra'ya sızdırılır. Sonra silahlandırılır, daha sonra da bir GECEDE sessiz sedasız verilir.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
22 Mart 2015 Pazar
21 Mart 2015 Cumartesi
KURTLAR VADİSİ DE AHİR ZAMANI İŞLEMEYE BAŞLADI
KURTLAR VADİSİ PUSU DİZİSİ DE AHİR ZAMAN ŞAHSİYETLERİNİ VE OLAYLARINI FİLMİN YENİ BÖLÜMLERİNE DAHİL ETMEYE VE İŞLEMEYE BAŞLADI
Dizi farklı dönemlerde farklı kişi ve olayları senaryo ile anlatmaya çalıştı. Ama ne de olsa bir dizi ve ekonomik boyutu da olduğundan başrol oyuncusu Polat Alemdar ilk bölümlerden sonra belli bir kişiyi temsil etmedi.
İlk bölümlerde Çakır Alaaddin Çakıcı'yı, Polat Alemdar da Abdullah Çatlı'yı ima etmişti. Hatta yine eski bölümlerde Pala namlı kişi Yeşil'i, yeni bölümlerde ise bu kez iyi olan Yeşil'i Kara ima etmişti. Yani filmde iki Yeşil vardı.Pala kötüsü, Kara ise iyisiydi.
Yine ilk bölümlerde Baron ile Rahmi Koç'un,İplikçi Nedim ile Nesim Malki'nin,Laz Ziya ile Ulusoy'un ve daha bir çokları.Akla gelmiyor şimdi.
Dizinin son bölümlerinde ise ilk önce Siyah Sancak ortaya çıktı. Takipçilerimiz şahittir biz Siyah Sancağın Siyah Türk Bayrağı olduğunu daha önce iddia etmiştik.İspatı sağdaki "Siyah Sancaklılar" yazısıdır. Buradan devam edersek:
Siyah Sancak teşkilatının komutanı Yasin Temimli Sarışın Genci ima ediyor. Efendim bu Siyah Sancak ile hadislerdeki o işler nasıl başarılır?
Filmdekiler bir modeldir. Filmdeki her Siyah Sancak Savaşçısı mensubu bulunduğu ülkedeki tüm Siyah Sancak Ordusunu temsil ediyor. Yani oradaki her askeri bin ile belki on bin ile hatta yüzbin ile çarpmak gerekiyor.Ama model doğrudur ve hadis yorumlarına da uygundur Allahu Alem.
Filmde şu an Şuayb Bin Salih yok ama Polat Alemdar eski rollerini resetleyip Şuayb Bin Salih olacak gibi.
Şimdi ki Konseyin Başkanlığını yürüten Baron Fehmi Sabri Ülker olsa gerek.(Fehmi'nin babası Muhterem ile de Gülen'i ima etmişlerdi ama biraz dalkavukluk vardı.)Zira bizzat Polat tarafından Baron yapılıyor ama kendisi farkında değil.Burayı açmayalım şifreli kalsın.
Son baron...
Yine filmde Tapınakçıların başı rolüne Kayhan Yıldızoğlu seçilmiş. David Rockfeller'e ne kadar da benziyor. Ama yanında artık DECCAL'da var.O çocuk Deccali canlandırıyor.Dünyanın güya en akıllı insanına akıl veriyor, yanlış hamlesini önceden bilerek daha o yaşta haklı çıkıyor.
Tabi IŞİD lideri Bağdadi de Süfyan rolünde. (Filmdeki adını hatırlayamadık.Ama bize göre orada yanılıyorlar,Süfyan Bağdadi değil.Bağdadi Şeysabanı.Süfyan ise Esad'ın yerine oturacak kişi.Yani Bağdadi'nin Esad'ın yerine oturma ihtimali hiç yok.)
Devam...
Süha Bey akıl hocası ve ricaülgaybdan olarak filme girdi. Şehid Aytunç Altındal'ı temsil ediyor.
Ak Saçlılar, Ricaülgaybı,Siyah Sancaklıların bağlı olduğu Milli Devleti hatta dünya çapında Türk Milli Derin Devletini temsil ediyor.
Tabi Polat Alemdar da bu bağlamda Türkiye Milli Derin Devleti'ni temsil etmiş oluyor.
Ve Fehmi'nin oğlu Yusuf.
Hz.Mehdi As ima ediliyor ama senaryonun en başından gelişi buna izin vermiyor. Yani Yusuf Fehmi'nin kayıp oğlu kökende Seyyitlik açık kalıyor.Ama Muhterem'in de torunu oluyor.Ve tip hiç ama hiç uymuyor. Çünkü Hz.Mehdi AS rolünde oynayan bir kişi olacaksa bunun Polat Alemdar'dan bile yüz kat daha güzel olması gerekiyor.Yusuf ise Polat'ın gölgesinde kalıyor.Zaten ona biat edecek. Ahmet Yenilmez'e de orada bir ara rol biçilebilir. İma ise şu: Yusuf hep galip geliyor ve gaybden yardım alıyor.
Ama filmin gelecek senaryosunda Yusuf, Polat tarafından babası Fehmi'nin yerine Baron olarak hazırlanacak gibi. Ayrıca kadın başrol oyuncusu da çıkacak ve yerini Fehmi'nin kızı alacak.Bunlar tabi filmin işleyeceği ahir zaman olayları ile ilgili olmayan konular ama filmi de deşifre etmek için yazalım dedik.
Tabi bu bir film ve her yakıştırmanın tam yakışma ihtimali de olmayacak ama işlemeye başladılar işte. Biz de yazalım dedik.
Senaryo ile ilgili olarak bu işlenecek Ahir Zaman Konularında; Necati Şaşmaz'ın babası muhterem Abdülkadir Şaşmaz Hoca Efendiden yardım alınacağı yada alındığı kanaatındeyiz. Tüm senaryo olmaz elbette ama "O şöyle" diyebilir ya da "O öyle değil şu şekilde" diyebilir diye düşünüyoruz.
Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin izlenmesini tavsiye ederiz.
Ayrıca unuttuğumuz karakterleri bu yazının yazılmasında bizi teşvik eden Siyah Sancak Rumuzlu takipçimiz MFK yazarsa sevinir ve kendisine şimdiden teşekkür ederiz.
Dizi farklı dönemlerde farklı kişi ve olayları senaryo ile anlatmaya çalıştı. Ama ne de olsa bir dizi ve ekonomik boyutu da olduğundan başrol oyuncusu Polat Alemdar ilk bölümlerden sonra belli bir kişiyi temsil etmedi.
İlk bölümlerde Çakır Alaaddin Çakıcı'yı, Polat Alemdar da Abdullah Çatlı'yı ima etmişti. Hatta yine eski bölümlerde Pala namlı kişi Yeşil'i, yeni bölümlerde ise bu kez iyi olan Yeşil'i Kara ima etmişti. Yani filmde iki Yeşil vardı.Pala kötüsü, Kara ise iyisiydi.
Yine ilk bölümlerde Baron ile Rahmi Koç'un,İplikçi Nedim ile Nesim Malki'nin,Laz Ziya ile Ulusoy'un ve daha bir çokları.Akla gelmiyor şimdi.
Dizinin son bölümlerinde ise ilk önce Siyah Sancak ortaya çıktı. Takipçilerimiz şahittir biz Siyah Sancağın Siyah Türk Bayrağı olduğunu daha önce iddia etmiştik.İspatı sağdaki "Siyah Sancaklılar" yazısıdır. Buradan devam edersek:
Siyah Sancak teşkilatının komutanı Yasin Temimli Sarışın Genci ima ediyor. Efendim bu Siyah Sancak ile hadislerdeki o işler nasıl başarılır?
Filmdekiler bir modeldir. Filmdeki her Siyah Sancak Savaşçısı mensubu bulunduğu ülkedeki tüm Siyah Sancak Ordusunu temsil ediyor. Yani oradaki her askeri bin ile belki on bin ile hatta yüzbin ile çarpmak gerekiyor.Ama model doğrudur ve hadis yorumlarına da uygundur Allahu Alem.
Filmde şu an Şuayb Bin Salih yok ama Polat Alemdar eski rollerini resetleyip Şuayb Bin Salih olacak gibi.
Şimdi ki Konseyin Başkanlığını yürüten Baron Fehmi Sabri Ülker olsa gerek.(Fehmi'nin babası Muhterem ile de Gülen'i ima etmişlerdi ama biraz dalkavukluk vardı.)Zira bizzat Polat tarafından Baron yapılıyor ama kendisi farkında değil.Burayı açmayalım şifreli kalsın.
Son baron...
Yine filmde Tapınakçıların başı rolüne Kayhan Yıldızoğlu seçilmiş. David Rockfeller'e ne kadar da benziyor. Ama yanında artık DECCAL'da var.O çocuk Deccali canlandırıyor.Dünyanın güya en akıllı insanına akıl veriyor, yanlış hamlesini önceden bilerek daha o yaşta haklı çıkıyor.
Tabi IŞİD lideri Bağdadi de Süfyan rolünde. (Filmdeki adını hatırlayamadık.Ama bize göre orada yanılıyorlar,Süfyan Bağdadi değil.Bağdadi Şeysabanı.Süfyan ise Esad'ın yerine oturacak kişi.Yani Bağdadi'nin Esad'ın yerine oturma ihtimali hiç yok.)
Devam...
Süha Bey akıl hocası ve ricaülgaybdan olarak filme girdi. Şehid Aytunç Altındal'ı temsil ediyor.
Ak Saçlılar, Ricaülgaybı,Siyah Sancaklıların bağlı olduğu Milli Devleti hatta dünya çapında Türk Milli Derin Devletini temsil ediyor.
Tabi Polat Alemdar da bu bağlamda Türkiye Milli Derin Devleti'ni temsil etmiş oluyor.
Ve Fehmi'nin oğlu Yusuf.
Hz.Mehdi As ima ediliyor ama senaryonun en başından gelişi buna izin vermiyor. Yani Yusuf Fehmi'nin kayıp oğlu kökende Seyyitlik açık kalıyor.Ama Muhterem'in de torunu oluyor.Ve tip hiç ama hiç uymuyor. Çünkü Hz.Mehdi AS rolünde oynayan bir kişi olacaksa bunun Polat Alemdar'dan bile yüz kat daha güzel olması gerekiyor.Yusuf ise Polat'ın gölgesinde kalıyor.Zaten ona biat edecek. Ahmet Yenilmez'e de orada bir ara rol biçilebilir. İma ise şu: Yusuf hep galip geliyor ve gaybden yardım alıyor.
Ama filmin gelecek senaryosunda Yusuf, Polat tarafından babası Fehmi'nin yerine Baron olarak hazırlanacak gibi. Ayrıca kadın başrol oyuncusu da çıkacak ve yerini Fehmi'nin kızı alacak.Bunlar tabi filmin işleyeceği ahir zaman olayları ile ilgili olmayan konular ama filmi de deşifre etmek için yazalım dedik.
Tabi bu bir film ve her yakıştırmanın tam yakışma ihtimali de olmayacak ama işlemeye başladılar işte. Biz de yazalım dedik.
Senaryo ile ilgili olarak bu işlenecek Ahir Zaman Konularında; Necati Şaşmaz'ın babası muhterem Abdülkadir Şaşmaz Hoca Efendiden yardım alınacağı yada alındığı kanaatındeyiz. Tüm senaryo olmaz elbette ama "O şöyle" diyebilir ya da "O öyle değil şu şekilde" diyebilir diye düşünüyoruz.
Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin izlenmesini tavsiye ederiz.
Ayrıca unuttuğumuz karakterleri bu yazının yazılmasında bizi teşvik eden Siyah Sancak Rumuzlu takipçimiz MFK yazarsa sevinir ve kendisine şimdiden teşekkür ederiz.
İŞTE O YAZININ YORUMU
TÜRK İMPARATORLUĞU'NUN YIKILIŞINA DAİR KEHANETLER / AYTUNÇ ALTINDAL
ARALARA MAVİ RENKLE YAZDIK İNŞALLAH
(AYTUNÇ ALTINDAL,Tapınakçılar tarafından şehit edilmiştir.Allah Rahmet Eylesin.)
İŞTE O YAZI
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, “Türk İmparatorluğu'nun Yıkılışına Dair Kehanetler” adlı kitapta yer alan “Türkiye'nin 11'inci liderinin adı 11 harfli” cümlesinin Abdullah Gül'e işaret ettiğini belirtti ve ekledi: “Kehanetlere göre bu cumhurbaşkanı döneminde Türkiye devasa bir sarsıntı geçirecek”
Bugüne kadar 19 kitap yazan Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal'ın Destek Yayınları'ndan çıkan son kitabı “Türk İmparatorluğu'nun Yıkılışına Dair Kehanetlerde gündemi sallayacak açıklamalar var. Kitap metnini Bizanslı Tarihçi Laonicus Chalcondlyles'in yazdığını, yorumcusunun Fransız Blaise de Vigenere, yayıncısının ise Thomas Artus olduğunu belirten Altındal, kitapta Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci Cumhurbaşkanının kim olacağı ve Türkiye'nin geleceğine yönelik öngörülerin bulunduğuna dikkat çekti.
Gerçekleşmiş kehanetlerinden biri, Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni Türk devletinin kurucusu olması sıfatını kazanması olan yüzyıllar öncesinin kâhinlerine göre, yeni cumhurbaşkanının ad ve soyadındaki harflerin toplam sayısı 11. Bu da Abdullah Gül olarak yorumlanıyor. Ayrıca devlet, bu cumhurbaşkanı ile çok büyük sıkıntılar yaşayacak. Kehanetlere göre bu durum Batılı devletlerin işine yarayacak.
YAZI ABDULLAH GÜL CUMHURBAŞKANI SEÇİLMEDEN ÖNCE YAZILMIŞ.
17 kehanet
Öncelikle “Türk İmparatorluğu'nun Yıkılışına Dair Kehanetler” adlı kitaptaki kehanetler
‘Osmanlı içeriden çökecek'
EVET OSMANLI İÇERİDEN ÇÖKTÜ, SON DARBE DE YEMEN,TRABLUSGARB,BALKAN SAVAŞLARI VE I.DÜNYA SAVAŞI İLE DIŞARIDAN VURULDU.AMA OSMANLI İÇERİDEN SADECE MADDİ ANLAMDA ÇÖKMEDİ,MANEVİ OLARAK DA ÇÖKMÜŞTÜ. MADDİ OLARAK BİLİM VE TEKNOLOJİDE BATININ GERİSİNDE KALMIŞ, MANEVİ OLARAK İSE KURAN'DAN UZAKLAŞILMIŞTI.KURAN'IN HERKES TARAFINDAN OKUNUP ANLAŞILMASI SON DÖNEM OSMANLI PADİŞAHLARININ DA İŞİNE GELMEMİŞTİ.
EVET OSMANLI İÇERİDEN ÇÖKTÜ, SON DARBE DE YEMEN,TRABLUSGARB,BALKAN SAVAŞLARI VE I.DÜNYA SAVAŞI İLE DIŞARIDAN VURULDU.AMA OSMANLI İÇERİDEN SADECE MADDİ ANLAMDA ÇÖKMEDİ,MANEVİ OLARAK DA ÇÖKMÜŞTÜ. MADDİ OLARAK BİLİM VE TEKNOLOJİDE BATININ GERİSİNDE KALMIŞ, MANEVİ OLARAK İSE KURAN'DAN UZAKLAŞILMIŞTI.KURAN'IN HERKES TARAFINDAN OKUNUP ANLAŞILMASI SON DÖNEM OSMANLI PADİŞAHLARININ DA İŞİNE GELMEMİŞTİ.
Kitabın içinde kehanet olarak yer alan ama gerçekleşen olaylar var mı peki?
Tabii ki. Kitaptaki öngörülere göre; “Fatih Sultan Mehmet'ten sonraki 16'ncı padişah döneminde Osmanlı Devleti içeriden çökmeye başlayacak ve padişahı kendi tebasından biri devirecektir” deniliyor. Fatih Sultan Mehmet'ten sonraki 16'ıncı padişah 3. Ahmet'tir. 29 Eylül 1930'da-kitabın yayınlanmasından tam 100 yıl sonra-Arnavut ve Hristiyan asıllı yeniçeri Patrona Halil tarafından tahttan indirilip yok ediliyor ve Osmanlı'nın çöküşü de böyle başlıyor.
FATİH'DEN SONRAKİ 16.PADİŞAH III.AHMET'TİR.BU KISIM YORUMCULARIMIZDAN ALPER ALPER'İN UYARASI İLE DÜZELTİLDİ.TEŞEKKÜR EDİYORUZ.
Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ilgili kehanetler ne zaman başlıyor?
Kehanetlerden biri Mustafa Kemal Atatürk'ü işaret ediyor. Kitapta, “Türk İmparatorluğu, 1920'de çökecektir” deniliyor. Gerçekten de 1920'de TBMM kurulunca Osmanlı Devleti yok edilmiş sayılmakta. Bununla da bitmiyor. “Osmanlı'nın çöküş döneminde kendisi Hristiyan topraklarında yetişen ama Müslüman olan bir prens ve başkomutan ortaya çıkacak.
KASTEDİLEN OSMANLININ ÇÖKMESİ OLUP TÜRK DEVLETİ İLELEBET DEVAM EDECEKTİR.TBMM AÇILIP CUMHURİYETİN KURULMASI İLE DE BU İSPAT EDİLMİŞTİR.HRİSTİYAN TOPRAKLARINDA YETİŞEN MÜSLÜMAN PRENS CÜMLESİNE DİKKAT! ÇÜNKÜ KAFİR KAHİNLER ATATÜRK İÇİN MÜSLÜMAN PRENS YANİ "MÜSLÜMAN" DİYORLAR.
KASTEDİLEN OSMANLININ ÇÖKMESİ OLUP TÜRK DEVLETİ İLELEBET DEVAM EDECEKTİR.TBMM AÇILIP CUMHURİYETİN KURULMASI İLE DE BU İSPAT EDİLMİŞTİR.HRİSTİYAN TOPRAKLARINDA YETİŞEN MÜSLÜMAN PRENS CÜMLESİNE DİKKAT! ÇÜNKÜ KAFİR KAHİNLER ATATÜRK İÇİN MÜSLÜMAN PRENS YANİ "MÜSLÜMAN" DİYORLAR.
Ancak Hristiyanlar tarafından hiç dikkate alınmayan bu başkomutan, Türk devletini yeniden kuracak ve Batı'ya yönlendirecektir” öngörüsü yapılmıştır. Bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'tür.
BU CÜMLE EKLEME BİR CÜMLE OLMUŞ. SADECE BATIYA YÖNLENDİRECEK KELİMESİ BATI REFORMLARINI KENDİ ÜLKESİNE KENDİ KURALLARI İLE TATBİK EDECEK OLSAYDI DAHA DOĞRU OLURDU.ÇÜNKÜ ATATÜRK İLİM VE FENİN BATIDAN ALINMASINI İSTEDİ. TÜRKLERİN HRİSTİYAN OLMASINI DEĞİL.
BU CÜMLE EKLEME BİR CÜMLE OLMUŞ. SADECE BATIYA YÖNLENDİRECEK KELİMESİ BATI REFORMLARINI KENDİ ÜLKESİNE KENDİ KURALLARI İLE TATBİK EDECEK OLSAYDI DAHA DOĞRU OLURDU.ÇÜNKÜ ATATÜRK İLİM VE FENİN BATIDAN ALINMASINI İSTEDİ. TÜRKLERİN HRİSTİYAN OLMASINI DEĞİL.
‘Prensliklerin birleşmesi'
Kitapta son dönemde “11'inci cumhurbaşkanı kim olacak” sorusunun cevabı da saklıymış. Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11'inci kişinin adında 11 harf var. Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki harflerin toplamı da 11.
Peki, 11. Cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
Kitapta “11'inci Prens döneminde Türk devleti, büyük bir sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var.
Ayrıca “Hristiyan Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor. Bu da benim yorumumca AB'dir.
Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
Maalesef kâhinler, Türk İmparatorluğunun 11'inci Prensinden sonra Türk devleti yok kabul etmiş. Türkiye ile ilgili kehanetler burada bitiyor. Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı.
"Türk İmparatorluğunun Çöküşü"ne dair kehanetleri de kapsayan Laonicus Chalcondyles'in "Kehanetler Kitabı" Aytunç Altındal tarafından yayımlandı.
Altındal, kitabın önsözünde, geleceği Tanrı'dan başka hiç kimsenin bilemeyeceğini, ancak, "kehanetlerin birer öngörü olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
1425 yılında doğup yaklaşık 1490 yılına kadar yaşamış ve hayatının bir bölümünü Konstantinopolis’te (İstanbul) geçirmiş olan Atinalı tarihçi yazarın kitabında yer alan ve gerçekleşen kehanetlerden bazıları şöyle:
* Katolik Kilisesi ile İstanbul'daki Ortodoks Kilisesi kardeşçe kucaklaşacaklardır. Bu kucaklaşma, aynı ifadelerle Kasım 2006'da gerçekleşmiştir.
* Fatih'ten sonraki 16. padişah döneminde, Osmanlı içerden çökmeye başlayacak ve padişah kendi adamlarınca devrilecektir. 16. padişah III. Ahmet'tir ve Eylül 1730'da Patrona Halil'in başlattığı isyandan sonra yok edilmiştir; kehanet yerini bulmuştur.
* Bu dönemde, Tatar Hanı Osmanlı'ya yardım etmeyecektir. Bu da gerçekleşmiştir.
* "Üç kez üç yüz yıl ve bir de yirmilik" tarihinde Osmanlı Devleti yok olacaktır. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti 1920'de kurulmuştur.
Kehanet gerçekleşti
* İstanbul'u ele geçirecek olan padişahın adı ile teslim edecek olanın adı aynı olacaktır. Her ikisinin adı da "Mehmet"ti. Kehanet doğru çıkmıştır.
* Çok hızlı davranan bir Müslüman prens, Hıristiyanlara fark ettirmeden, Türk Devleti'ni yeniden kuracaktır. Bu prens Atatürk'tür ve kehanet gerçekleşmiştir.
HRİSTİYANLARA FARK ETTİRMEDEN CÜMLESİ TAM ONİKİDEN VURAN BİR CÜMLE OLMUŞ.ÇÜNKÜ KAHİN BURADA TÜRKİYE DEVLETİ'NİN GİZLİDEN TAM MİLLİ BİR DEVLET OLARAK KURULDUĞUNU TUTTURMUŞ. TIPKI ERBAKAN DAHA BAŞBAKAN OLMADAN ÖNCE ASTROLOGLARIN "DÜNYANIN DÜZENİNİ DEĞİŞTİRECEK ÜÇ BEŞ KİŞİ VAR DÜNYADA. BUNLARDAN BİRİ DE TÜRKİYE'DE O KİŞİ DE ERBAKAN'DIR" DEDİKLERİ GİBİ.MADDİ GELİŞMELERE DEĞİL ASLA BAKMIŞ.
HRİSTİYANLARA FARK ETTİRMEDEN CÜMLESİ TAM ONİKİDEN VURAN BİR CÜMLE OLMUŞ.ÇÜNKÜ KAHİN BURADA TÜRKİYE DEVLETİ'NİN GİZLİDEN TAM MİLLİ BİR DEVLET OLARAK KURULDUĞUNU TUTTURMUŞ. TIPKI ERBAKAN DAHA BAŞBAKAN OLMADAN ÖNCE ASTROLOGLARIN "DÜNYANIN DÜZENİNİ DEĞİŞTİRECEK ÜÇ BEŞ KİŞİ VAR DÜNYADA. BUNLARDAN BİRİ DE TÜRKİYE'DE O KİŞİ DE ERBAKAN'DIR" DEDİKLERİ GİBİ.MADDİ GELİŞMELERE DEĞİL ASLA BAKMIŞ.
Gelelim kehanete göre, diğer olacaklara veya Altındal'ın deyimiyle, "öngörü"lere:
* İstanbul'un camileri ve Ayasofya üzerinde haçlar dikilecektir. Bu haçlar, saplanacağı yere silahlı ellerle saplanacaktır. Bu muhteşem şehrin yıkımı gelecektir. Yıkım, sadece orada yaşayanlar sevdiği dini değiştirirse duracak ve şehir lanetten kurtulacaktır.
BURADA KASTEDİLEN ÜÇ AY SÜRECEK RUS İŞGALİDİR ALLAHU ALEM.YIKIM OLACAĞI YIKIMIN SADECE MÜSLÜMANLAR HRİSTİYAN OLUNCA DURACAĞI SAFSATADIR.İSTANBUL KIYAMETE KADAR İSLAM KALACAK İNŞALLAH.
BURADA KASTEDİLEN ÜÇ AY SÜRECEK RUS İŞGALİDİR ALLAHU ALEM.YIKIM OLACAĞI YIKIMIN SADECE MÜSLÜMANLAR HRİSTİYAN OLUNCA DURACAĞI SAFSATADIR.İSTANBUL KIYAMETE KADAR İSLAM KALACAK İNŞALLAH.
* Yıkım adaletsizliklerin en kötülerinin gerçekleştiği bir dönemin ardından olacaktır. Tüm Doğu ülkeleri de Hıristiyanlarca fethedilecektir. Böylece, ölü yaşayan, soyulmuş ve felç olmuş bir yönetim sona erecektir.
Tesadüf o ki...
* Önce, Müslüman şeriatı artacaktır. Eğer yedinci seneye kadar kaldırılmazsa, on ikinci seneye kadar buranın hâkimi olacaktır. Sonra, Hıristiyan silahlarıyla bir tutsaklık dönemi gelecektir.
BU KISIM ALİMLERİN İFŞAATLARINDA DA GEÇMEKTEDİR.YEDİ VE ON İKİ SENE İLE AKP Yİ İŞARET ETMİŞLERDİR.YEDİNCİ SENESİNDE DARBE GİRİŞİMLERİ, ON İKİNCİ SENESİNDE SANDIK DENİLİYOR.TUTSAKLIK DÖNEMİ İSE ORTADOĞU'YA HAÇLI SEFERİNİ İŞARET EDİYOR.TABİ BU KEHANETE GÖRE DEĞİL HADİS YORUMLARINA GÖRE.BU MANADA KAFİRİN BU KEHANETİ DE UYUMLU.
BU KISIM ALİMLERİN İFŞAATLARINDA DA GEÇMEKTEDİR.YEDİ VE ON İKİ SENE İLE AKP Yİ İŞARET ETMİŞLERDİR.YEDİNCİ SENESİNDE DARBE GİRİŞİMLERİ, ON İKİNCİ SENESİNDE SANDIK DENİLİYOR.TUTSAKLIK DÖNEMİ İSE ORTADOĞU'YA HAÇLI SEFERİNİ İŞARET EDİYOR.TABİ BU KEHANETE GÖRE DEĞİL HADİS YORUMLARINA GÖRE.BU MANADA KAFİRİN BU KEHANETİ DE UYUMLU.
* Türklerin başına geçecek 11. devlet adamı, ülkenin bekasını belirleyecektir. Tesadüf o ki, yakında 11. cumhurbaşkanımızı seçeceğiz.
11.CUMHURBAŞKANI ÜLKENİN BEKASINI BELİRLEYEMEDİ.İSLAM BANKASINA YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNE RAZI OLDU.ANCAK BURAYA DİKKAT: KAHİNİN DEDİĞİ 11.CUMHURBAŞKANI SONUNCU OLACAK CÜMLESİ BİR MANADA DOĞRUDUR.ŞÖYLE Kİ: 11 CUMHURBAŞKANININ TAMAMI TBMM TARAFINDAN SEÇİLMİŞ 12.Cİ CUMHURBAŞKANI İSE HALK TARAFINDAN SEÇİLMİŞTİR.ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANLARI SADECE ANAYASANIN VERDİĞİ YETKİ İLE CUMHURBAŞKANLIĞI GÖREVİNİ YETKİLERİNİN DE BİR KISMINI KULLANMAYARAK AYNI STATÜDE İFA EDERLERKEN 12.CUMHURBAŞKANI ÇOK FARKLI BİR STATÜDE ADETA HEM BAŞBAKANIN HEM DE CUMHURBAŞKANIN YETKİSİNİ KULLANARAK BİR NEVİ SUPER BAŞBAKAN GÖREVİ İFA ETMEKTEDİR. İŞTE BU MANADA ABDULLAH GÜL ESKİ STATÜDEKİ CUMHURBAŞKANLARININ SONUNCUSUDUR. VE KEHANET DOĞRUDUR. AMA TÜRKİYE'NİN BU YENİ STATÜ İLE YIKILACAĞI KEHANETİ YİNE SALLAMADIR.TIPKI OSMANLININ YIKILMASI İLE TÜRK DEVLETİNİN YIKILACAĞI KEHANETİ GİBİDİR.TÜRK MİLLETİ DEVLET KURMAYA ALIŞIK BİR MİLLETTİR,BİRİ YIKILDIĞI GÜN YENİSİNİ DE KURMAYA EHİLDİR.ÜSTELİK KURDUĞU HER YENİ DEVLET ÖNCEKİNDEN DE ÇOK DAHA MODERN VE GÜÇLÜ OLMUŞTUR. 15 LİKLER İLE GEÇİRMEDİĞİMİZ VE "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" YAZDIĞIMIZ O BOĞAZI BUGÜN DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ORDULARINDAN BİRİ OLAN KAHRAMAN ORDUMUZA KARŞI GEÇEBİLECEK GÜÇ VAR MI? YOK ELHAMDÜLİLLAH.
11.CUMHURBAŞKANI ÜLKENİN BEKASINI BELİRLEYEMEDİ.İSLAM BANKASINA YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİNE RAZI OLDU.ANCAK BURAYA DİKKAT: KAHİNİN DEDİĞİ 11.CUMHURBAŞKANI SONUNCU OLACAK CÜMLESİ BİR MANADA DOĞRUDUR.ŞÖYLE Kİ: 11 CUMHURBAŞKANININ TAMAMI TBMM TARAFINDAN SEÇİLMİŞ 12.Cİ CUMHURBAŞKANI İSE HALK TARAFINDAN SEÇİLMİŞTİR.ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANLARI SADECE ANAYASANIN VERDİĞİ YETKİ İLE CUMHURBAŞKANLIĞI GÖREVİNİ YETKİLERİNİN DE BİR KISMINI KULLANMAYARAK AYNI STATÜDE İFA EDERLERKEN 12.CUMHURBAŞKANI ÇOK FARKLI BİR STATÜDE ADETA HEM BAŞBAKANIN HEM DE CUMHURBAŞKANIN YETKİSİNİ KULLANARAK BİR NEVİ SUPER BAŞBAKAN GÖREVİ İFA ETMEKTEDİR. İŞTE BU MANADA ABDULLAH GÜL ESKİ STATÜDEKİ CUMHURBAŞKANLARININ SONUNCUSUDUR. VE KEHANET DOĞRUDUR. AMA TÜRKİYE'NİN BU YENİ STATÜ İLE YIKILACAĞI KEHANETİ YİNE SALLAMADIR.TIPKI OSMANLININ YIKILMASI İLE TÜRK DEVLETİNİN YIKILACAĞI KEHANETİ GİBİDİR.TÜRK MİLLETİ DEVLET KURMAYA ALIŞIK BİR MİLLETTİR,BİRİ YIKILDIĞI GÜN YENİSİNİ DE KURMAYA EHİLDİR.ÜSTELİK KURDUĞU HER YENİ DEVLET ÖNCEKİNDEN DE ÇOK DAHA MODERN VE GÜÇLÜ OLMUŞTUR. 15 LİKLER İLE GEÇİRMEDİĞİMİZ VE "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" YAZDIĞIMIZ O BOĞAZI BUGÜN DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ORDULARINDAN BİRİ OLAN KAHRAMAN ORDUMUZA KARŞI GEÇEBİLECEK GÜÇ VAR MI? YOK ELHAMDÜLİLLAH.
Hıristiyan âlemi bu yüzyılı değişim yüzyılı olarak görüyor ve İslam üzerindeki oyunları artırıyor. Bu uğurda, İslami yönetimlerin kullanılması da söz konusu olabilir.
Kehanetler, çoğu zaman sonradan yorumlanır ama devlet büyüklerinin ağzından duyduğumuz, "Türkiye Cumhuriyeti'nin her zamankinden çok tehlike altında olduğu" görüşlerini de yok sayamayız.
VE MUHYİDDİN İBNÜL ARABİ’NİN ATATÜRK İLE İLGİLİ İFŞAATI
Muhyiddin Arabi’nin gelecekle ilgili yazdığı bir kitabında, büyük ihtimalle Atatürk’ü kastettiği anlaşılmaktadır:
“Devleti Aliyye yıkılacak. Batıdan uzun boylu,mavi gözlü bir adam gelecek.
Baktığı zaman karşısındaki insanı eritecek. Serbest Fırka kuracak.
ASLINDA MÜHYİDDİN ARABİ'NİN BİZZAT KENDİSİ DE "BATIDAN GELMİŞ, UZUN BOYLU, MAVİ GÖZLÜ BİR ADAMDI."
ASLINDA MÜHYİDDİN ARABİ'NİN BİZZAT KENDİSİ DE "BATIDAN GELMİŞ, UZUN BOYLU, MAVİ GÖZLÜ BİR ADAMDI."
Adına da Serbest Cumhuriyet denilecek.
Dünyaya milletini tanıtacak ve 15 sene hükümdarlık sürecek”
İşin enteresan diğer bir özelliği de Muhyiddin Arabinin kasidesinin baş harflerinin birleşimiyle “ANKARA” sözcüğünü oluşturması.
BİR TAKİPÇİMİZE GÖNDERDİĞİMİZ MAİL
BİR TAKİPÇİMİZE GÖNDERMİŞ OLDUĞUMUZ BİR MAİLİ YAYINLAMA VAKTİ GELDİ.ÇÜNKÜ TAKİPÇİMİZ SUUDİ ARABİSTAN'DAN BİR HABER İLETMİŞTİ.
İŞTE O MAİL VE O HABER
İŞTE O MAİL VE O HABER
Abdullah Bey selamün aleyküm.
İltifatınız için teşekkür ederim biz sıradan biriyiz. Sadece
bir araştırmacıyız. Manevi bir özelliğimiz asla olmadı. Günahlarımız da
boyumuzu geçer. Allah CC affetsin.
Türkan Şoray ile ilgili...
Pek çok resmi olmasına rağmen bu resmi özellikle
seçilmiştir. Bu resmin onun kişiliği, mesleği,sevapları veya günahları ile her
hangi bir ilgisi yoktur.Bu Allah'ın CC bileceği bir iştir.Biz o resimde şunu
gördük:
O resme tekrar bakarsanız şu gözle bakmanızı dileriz.
Karşınızdaki kişi bir bayan değil de genç bir erkek olursa hadis yorumlarında
tarif edilen Hz.Mehdi AS'a en çok benzeyen kişi olur Allahu Alem. Tek amaç
buydu.
Üsame Bin Laden konusuna gelince:
Bakınız Saddam sekiz yıl ABD ve Batı istediği için İran ile
savaştı.İran ile savaşan Saddam fasıktı, zalimdi. Ancak aynı Saddam ABD ve
batının kendisini kullandığını anlayarak ABD ve Batıya yüz çevirdi. Yüz
çevirdiği andan itibaren Müslümandı. ABD de gereğini yaptı ve astı. İşte o bir
zamanların fasık Saddam'ı eğer gerçekten idam edilmiş ise muhtemelen ŞEHİD
OLMUŞTUR ALLAHU ALEM.
Üsame Bin Laden için de benzer şey söz konusudur. 1980 li
yıllarda El Kaideyi ABD ve Batı, Rusya'ya karşı Afganistan'da savaşsın diye
kurdular. Düşman, yani Rusya kafir olduğu için bu mücahidler ABD bile kurmuş
olsa fasık olmazlardı ancak bir gün Müslümanlara karşı savaşırlarsa fasık
olurlardı.Ve Irak'da ve Suriye'de gerçekleşti.
Oysa ABD ve Batı 2006 yılında El Kaide'nin misyonunun
tamamlandığını düşünerek lağvetmeyi planlamışlardı. Bir kısımını ise
Çeçenistan'a göndererek yine Rusya'ya karşı kullandılar.
Üsame Bin Laden'in
ABD ve Batı karşıtlığı da bu 2006 dan sonra başladı. Yani bu tarihten sonra
gerçek mücahid olan Laden eğer ABD tarafından sizin de rüyasını gördüğünüz gibi
öldürülmüş ise Şehid olmuştur Allahu Alem.
Aynı filmin üçüncü sahnesi ise bugün IŞİD'de yaşanıyor.
IŞİD'i kuran İsrail, ABD ve İngiltere Irak ve Suriye Müslümanlarını öldürmeyi
hedeflediler. Irak 'da sünni bölge kurmayı,sınırlarını çizmeyi, Suriye'de ise Esad'ı devirmeyi IŞİD'e yüklediler. Ama
şimdi IŞİD'i de bombalamaya başladılar ve IŞİD de her an ABD ve BATI ve İsrail
düşmanı kesilebilir. Ölenler de Şehid olabilir.
Bu gruplara ve bu üç örneğe KULLANILANLAR adıyla bakmalıdır.
Hz.Mehdi AS ise kimse tarafından kullanılamayacaktır.Çünkü
Hz.Cebrail AS keskin zekası ile daim yanında olacaktır hadis yorumlarına göre.
Allah'a CC emanet olunuz.
VE O HABER
Ülkemizdeki bazı Mehdi istismarcıları Mehdi'nin Türkiye'den çıkacağına dair bir delil sunuyorlardı ve:
"Hz.Mehdi AS, Kara Köyünden çıkacaktır. Arabistan'da Kara Köyü adında her hangi bir yer yok."
diyorlardı.
Türkiye için ise ANKARA başta olmak üzere isminde "KARA" kelimesi geçen çok sayıda mekan bulunmaktaydı ve hepsini de sayıyorlardı.
İşte bu takipçimiz (Kendisinden Allah CC Razı Olsun) bize Arabistan'da isminde "KARA" sözcüğü geçen bir köy olduğunu adresiyle birlikte iletti. Şimdilik bunu açıklamayalım.
Ancak şunu söyleyebiliriz.Bu haber bize geldiğine göre Hz.Mehdi AS şu an orada olmamalıdır, başka yerde olmalıdır. Yine hadis yorumlarından çıkardığımız sonuçlara göre şu an Medine'de olmalıdır Allahu Alem.
Görüldüğü gibi Hz.Mehdi AS Arabistan'dan çıkacak ise orada da isminde "KARA" sözcüğü geçen bir yer bulunmaktadır.
Bizim Mehdi istismarcılarına duyurulur.
AYTUNÇ ALTINDAL'DAN KEHANETLER
TÜRK İMPARATORLUĞU'NUN YIKILIŞINA DAİR KEHANETLER / AYTUNÇ
ALTINDAL
(AYTUNÇ ALTINDAL,Tapınakçılar tarafından şehit edilmiştir.Allah Rahmet Eylesin.)
İŞTE O YAZI
Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, “Türk İmparatorluğu'nun
Yıkılışına Dair Kehanetler” adlı kitapta yer alan “Türkiye'nin 11'inci
liderinin adı 11 harfli” cümlesinin Abdullah Gül'e işaret ettiğini belirtti ve
ekledi: “Kehanetlere göre bu cumhurbaşkanı döneminde Türkiye devasa bir
sarsıntı geçirecek”
BUGÜNE kadar 19 kitap yazan Araştırmacı-Yazar Aytunç
Altındal'ın Destek Yayınları'ndan çıkan son kitabı “Türk İmparatorluğu'nun
Yıkılışına Dair Kehanetlerde gündemi sallayacak açıklamalar var. Kitap metnini
Bizanslı Tarihçi Laonicus Chalcondlyles'in yazdığını, yorumcusunun Fransız
Blaise de Vigenere, yayıncısının ise Thomas Artus olduğunu belirten Altındal,
kitapta Türkiye Cumhuriyeti'nin 11'inci Cumhurbaşkanının kim olacağı ve
Türkiye'nin geleceğine yönelik öngörülerin bulunduğuna dikkat çekti.
Gerçekleşmiş kehanetlerinden biri, Mustafa Kemal Atatürk'ün
yeni Türk devletinin kurucusu olması sıfatını kazanması olan yüzyıllar
öncesinin kâhinlerine göre, yeni cumhurbaşkanının ad ve soyadındaki harflerin
toplam sayısı 11. Bu da Abdullah Gül olarak yorumlanıyor. Ayrıca devlet, bu
cumhurbaşkanı ile çok büyük sıkıntılar yaşayacak. Kehanetlere göre bu durum
Batılı devletlerin işine yarayacak.
17 kehanet
Öncelikle “Türk İmparatorluğu'nun Yıkılışına Dair
Kehanetler” adlı kitaptaki kehanetler
‘Osmanlı içeriden çökecek'
Kitabın içinde kehanet olarak yer alan ama gerçekleşen
olaylar var mı peki?
Tabii ki. Kitaptaki öngörülere göre; “Fatih Sultan Mehmet'ten
sonraki 16'ncı padişah döneminde Osmanlı Devleti içeriden çökmeye başlayacak ve
padişahı kendi tebasından biri devirecektir” deniliyor. Fatih Sultan Mehmet'ten
sonraki 16'ıncı padişah 3. Ahmet'tir. 29 Eylül 1930'da-kitabın yayınlanmasından
tam 100 yıl sonra-Arnavut ve Hristiyan asıllı yeniçeri Patrona Halil tarafından
tahttan indirilip yok ediliyor ve Osmanlı'nın çöküşü de böyle başlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ilgili kehanetler ne zaman
başlıyor?
Kehanetlerden biri Mustafa Kemal Atatürk'ü işaret ediyor.
Kitapta, “Türk İmparatorluğu, 1920'de çökecektir” deniliyor. Gerçekten de
1920'de TBMM kurulunca Osmanlı Devleti yok edilmiş sayılmakta. Bununla da
bitmiyor. “Osmanlı'nın çöküş döneminde kendisi Hristiyan topraklarında yetişen
ama Müslüman olan bir prens ve başkomutan ortaya çıkacak.
Ancak Hristiyanlar
tarafından hiç dikkate alınmayan bu başkomutan, Türk devletini yeniden kuracak
ve Batı'ya yönlendirecektir” öngörüsü yapılmıştır. Bu kişi, Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'tür.
‘Prensliklerin birleşmesi'
Kitapta son dönemde “11'inci cumhurbaşkanı kim olacak”
sorusunun cevabı da saklıymış. Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11'inci
kişinin adında 11 harf var. Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki
harflerin toplamı da 11.
Peki, 11. Cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
Kitapta “11'inci Prens döneminde Türk devleti, büyük bir
sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var.
Ayrıca “Hristiyan
Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor.
Bu da benim yorumumca AB'dir.
Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
Maalesef kâhinler, Türk İmparatorluğunun 11'inci
Prensinden sonra Türk devleti yok kabul etmiş. Türkiye ile ilgili kehanetler
burada bitiyor. Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı.
"Türk İmparatorluğunun Çöküşü"ne dair kehanetleri
de kapsayan Laonicus Chalcondyles'in "Kehanetler Kitabı" Aytunç
Altındal tarafından yayımlandı.
Altındal, kitabın önsözünde, geleceği Tanrı'dan başka hiç
kimsenin bilemeyeceğini, ancak, "kehanetlerin birer öngörü olarak
değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
1425 yılında doğup yaklaşık 1490 yılına
kadar yaşamış ve hayatının bir bölümünü Konstantinopolis’te (İstanbul) geçirmiş
olan Atinalı tarihçi yazarın kitabında yer alan ve gerçekleşen kehanetlerden
bazıları şöyle:
* Katolik Kilisesi ile İstanbul'daki Ortodoks Kilisesi
kardeşçe kucaklaşacaklardır. Bu kucaklaşma, aynı ifadelerle Kasım 2006'da
gerçekleşmiştir.
* Fatih'ten sonraki 16. padişah döneminde, Osmanlı içerden
çökmeye başlayacak ve padişah kendi adamlarınca devrilecektir. 16. padişah III.
Ahmet'tir ve Eylül 1730'da Patrona Halil'in başlattığı isyandan sonra yok
edilmiştir; kehanet yerini bulmuştur.
* Bu dönemde, Tatar Hanı Osmanlı'ya yardım etmeyecektir. Bu
da gerçekleşmiştir.
* "Üç kez üç yüz yıl ve bir de yirmilik" tarihinde
Osmanlı Devleti yok olacaktır. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti 1920'de
kurulmuştur.
Kehanet gerçekleşti
* İstanbul'u ele geçirecek olan padişahın adı ile teslim
edecek olanın adı aynı olacaktır. Her ikisinin adı da "Mehmet"ti.
Kehanet doğru çıkmıştır.
* Çok hızlı davranan bir Müslüman prens, Hıristiyanlara fark
ettirmeden, Türk Devleti'ni yeniden kuracaktır. Bu prens Atatürk'tür ve kehanet
gerçekleşmiştir.
Gelelim kehanete göre, diğer olacaklara veya Altındal'ın
deyimiyle, "öngörü"lere:
* İstanbul'un camileri ve Ayasofya üzerinde haçlar
dikilecektir. Bu haçlar, saplanacağı yere silahlı ellerle saplanacaktır. Bu
muhteşem şehrin yıkımı gelecektir. Yıkım, sadece orada yaşayanlar sevdiği dini
değiştirirse duracak ve şehir lanetten kurtulacaktır.
* Yıkım adaletsizliklerin en kötülerinin gerçekleştiği bir
dönemin ardından olacaktır. Tüm Doğu ülkeleri de Hıristiyanlarca
fethedilecektir. Böylece, ölü yaşayan, soyulmuş ve felç olmuş bir yönetim sona
erecektir.
Tesadüf o ki...
* Önce, Müslüman şeriatı artacaktır. Eğer yedinci seneye
kadar kaldırılmazsa, on ikinci seneye kadar buranın hâkimi olacaktır. Sonra,
Hıristiyan silahlarıyla bir tutsaklık dönemi gelecektir.
* Türklerin başına geçecek 11. devlet adamı, ülkenin
bekasını belirleyecektir. Tesadüf o ki, yakında 11. cumhurbaşkanımızı
seçeceğiz.
Hıristiyan âlemi bu yüzyılı değişim yüzyılı olarak görüyor
ve İslam üzerindeki oyunları artırıyor. Bu uğurda, İslami yönetimlerin
kullanılması da söz konusu olabilir.
Kehanetler, çoğu zaman sonradan yorumlanır ama devlet
büyüklerinin ağzından duyduğumuz, "Türkiye Cumhuriyeti'nin her zamankinden
çok tehlike altında olduğu" görüşlerini de yok sayamayız.
VE MUHYİDDİN İBNÜL ARABİ’NİN ATATÜRK İLE İLGİLİ İFŞAATI
Muhyiddin Arabi’nin gelecekle ilgili yazdığı bir kitabında,
büyük ihtimalle Atatürk’ü kastettiği anlaşılmaktadır:
“Devleti Aliyye yıkılacak. Batıdan uzun boylu,mavi gözlü bir
adam gelecek.
Baktığı zaman karşısındaki insanı eritecek. Serbest Fırka
kuracak.
Adına da Serbest Cumhuriyet denilecek.
Dünyaya milletini tanıtacak ve 15 sene hükümdarlık sürecek”
İşin enteresan diğer bir özelliği de Muhyiddin Arabinin
kasidesinin baş harflerinin birleşimiyle “ANKARA” sözcüğünü oluşturması.
SAFA ASYA’NIN YORUMU İLE DEVAM EDECEK
20 Mart 2015 Cuma
KURAN'A OYNANAN OYUN
KAFİRLER BÜTÜN KUTSAL KİTAPLARA ÇEŞİTLİ OYUNLAR OYNADILAR AMA OYUNLARIN EN ALÇAĞINI KURAN'A OYNADILAR
Mukaddes TEVRAT' ın sahifelerinin değiştirildiği, bir kısmının çıkarıldığı, bir kısmının gizlendiği KURAN ile sabittir. Yani Kuran-ı Kerim'de anlatılmaktadır.
Yine aynı şekilde Mukaddes İNCİL'in tamamen yok edildiği ve Mukaddes İNCİL yerine 12 Havari'nin naklettiklerinden akılda kalanların ilaveler de yapılarak bir çok kitap yazıldığı ve en sonunda bu kitaplardan dört tanesinin Hristiyanlar tarafından kabul edildiği Kuran ve Hadislerle ispat edilmiştir.
Ama KURAN değiştirilememiş, sahifeleri yok edilememiş, ya da gizlenememiştir. Çünkü böyle bir ihtimalin olmadığı manen Kuran'da ispat edilmiştir. Yani Allah CC "O'nu (O Kuran'ı) biz indirdik, biz koruyacağız" manasındaki ayet ile bu müjdeyi vermiştir.Elhamdülillah.
Maddi olarak ise bu, şu şekilde gerçekleşmiştir:
Hz.Peygamber SAS Efendimiz, ashabı arasında 23 yıl kalmış ve Sahabenin (RA) neredeyse tamamına yakını Kuran'ı ezberlemişlerdir. Yüzde yüz ezberinden emin olduğumuz Ashabı Suffe (RA) ise bizzat Hz.Peygamber SAS Efendimizden Kuran'ı öğrenmişler ve ezberlemişlerdir.
Tabi Kuran ayetleri aynı zamanda kuzu derilerine de yazılarak, yazılı delil haline getirilmişlerdir. Hulefai Raşidin devrinde ise çoğaltılmıştır.
Ancak Kuran'a da çok daha aşağılık bir komplo kurulmuştur. Tabi ki yine kafirler tarafından...
Kuran'ın indiği gibi korunması gerektiği gerekçesi ile Arapça yazılı kalması sağlanmıştır. Ama Kuran'ı Arapça da bilen ve daha iyi anlayan bir çok Allah CC dostu bu fitneyi görmüşler ve kendi imkanları ile bildikleri dillere çevirmeye çalışmışlardır. Ancak gizli kafir komiteleri bu eserlerin de yaygınlaşmasını engellemişlerdir.
Kritik soru şudur:
Dünyada 700 dilde 7 milyar insan yaşıyor. Kuran tüm insanlara ve cinlere indirilmiş cihanşumul bir nurdur.
Ve Kuran'da çok sayıda ayette Kuran'ın insanlar tarafından okunması, hatta iyi anlaşılabilmesi için ağır ağır okunması emredilmiştir.
Şimdi 7 milyar insanın Kuran'ı anlamak için ana dili gibi Arapça öğrenip,okuyup anlamaya çalışması mı daha kolaydır?
Yoksa o yedi milyar içinde 700 dilden Arapça'yı çok iyi bilen bir veya birkaç tercümanın çevirdiği Kuran'ı kendi dilinde okuyup anlaması mı daha kolaydır?
7 milyar insanın sahibi de yedi yüz dilin sahibi de Allah'tır. (CC) Kaldı ki o yedi yüz dili de insanlar kendisi icat etmemişler, Allah CC elçileri vasıtasıyla öğretmiştir.
Yine Kuran'a göre sabittir ki Allah CC "İsteseydik hepinizi tek bir ümmet yapardık" buyurmaktadır.
Yeryüzündeki imtihan gereği insanların farklı kabilelere, farklı milletlere ayrıldığı farklı dillerde konuştuğu, yine kendi istekleri üzerine bir birlerinden uzaklaştırıldığı Kuran'da anlatılmaktadır.
İşte ikinci kritik soru:
Bugün dünyada 2 milyar Müslüman bulunmaktadır. Bunların yüzde kaçı Kuran'da anlatılan kıssaları anlatabilecek kadar Kuran bilgisine sahiptir?
Yahudi şöyle dedi biz Müslümanlar da maalesef yaptık:
"Kuran okumaya gerek yok, filan hoca size anlatır,esas olan ibadetlerdir, onları öğren yeter, namaz,oruç, hac zekat yetmiyor mu?" dedi. Biz de yeter dedik. Yalan mı?
Bakınız yeter dediğimiz için neler oldu:
Beş vakit namazını camide hocanın dizi dibinde kılan Müslüman üç kağıtçı,hırsız, dolandırıcı,zinacı, faizci oldu. "Allah benim cezamı bu dünyada vermesin ahirette versin, yeter ki ben cebimi doldurayım" diyebildi.
Bu adam değil beş vakit namaz günde bin beş yüz vakit namaz kılsa Müslüman değildir. Çünkü en basitinden cezasını dünyada değil ahirette istedi.Bunu ahirete inanmadığı için istedi.Belki de yoksa diye düşündü.Ahirete inancı olmayan kesinlikle Müslüman değildir. Müslüman bir günah işlediğinde tövbe eder ve cezasının da ahirette değil dünyada verilmesini ister.
Yani Yahudi bizi Kuran'dan uzak tutarak, dinsizlik derecesinde günahkar yapmayı başardı.Ama ismimiz Müslüman kaldı. Dünyada pek çok Ali vardır da Hayber'in kapısını söken bir tanedir değil mi?
Gerekçe şu:
"Efendim Kuran'ı okuyan herkes anlayamaz, illa ki bir alim okumalı ve ondan öğrenmeliyiz."
Bu cümle KURAN'a uygun değildir ve büyük bir fitnedir. Çünkü Kuran sadece o alime inmemiştir tüm insanlığa inmiştir. Evet herkes tercüme edemez, mutlaka alimler tercüme etmeli ama herkes okumalıdır. Tüm insanlara okuması ve anlamaya çalışması farz kılınmıştır.
Hatta cinlere bile "gidin dinleyin" denilmiş, dinleyen cinler de "bunlar muhakkak haktır" deyip kendi kavimlerine gidip iman ettiklerini ve onların da iman etmelerini istemişlerdir. Kuran'a göre ilk Müslüman cinler bu şekilde iman etmişlerdir.
Okunacak, okunacak.Anlayamazsak yine okunacak, anladığımız da yetecek ama okunmaya da devam edilecek. Kuran'ın emri budur.
Arapçasını okumak yetmez mi?
Ana dili Arapça olanlar için yeterlidir.Ama Arapça bilmeyenler için yeterli değildir ve kendi dilindeki mealini okuması Farzdır.
Bu şuna benzer:
Çocuk hafız olan babasına "Yarın din dersinde Yusuf AS kıssasını anlatacağım, bana öğretir misin?"dediğinde babasının "Oğlum ben Kuran'ın Arapçasını hıfzettim,Türkçesini bilmiyorum, hocamın anlattığı Yunus AS kıssasını anlatmamı ister misin?" demesine benzer.
Oysa o imam KURAN'ın mealini de hıfzetmiş olsaydı çocuk hangi kıssayı sorsa uzun uzun anlatabilirdi.
İşte o nedenle her insan kendi diline çevrilmiş bir Kuran Mealini evinde bulundurmalı ve devamlı okumalıdır.
700 dile çevrilmeli ve yedi milyar insanın evine yetişmeli ki dünya Yahudi oyunundan kurtulsun ve her insan Kuran'ı doğrudan kendisi anlamaya çalışsın.
Konuyla doğrudan ilgili bir kıssa da var.
Bir gün Hz.Ömer RA Efendimizi birisi ziyaret eder ve şöyle der:
"Ya Emirel Müminin ben Şam'dan geliyorum. Şam Valisi Muaviye bahçemi zorla elimden aldı, cami yapacakmış" der.
Hz.Ömer RA:
"Bedelini ödemedi mi?" buyurur. Adam:
"Bedelini de verdi ama ben satmak istemiyorum, başka bahçem yok" deyince Hz.Ömer RA küçük bir mektup yazar ve "Bunu götür Muaviye'ye ver, bahçeni hemen geri verecektir" buyurur.
Adam hemen Şam'a doğru yola çıkar ve merakla yazıyı açıp bakar: Yazı da şöyle yazmaktadır:
"Ben Acem Şahından daha adaletliyim"
Adam bir anlam veremez ve biraz şaşkın, biraz ümitsiz yoluna devam eder.Şam'a gelip mektubu Muaviye'ye uzatır:
Muaviye mektubu okuyunca tir tir titremeye başlar ve şu emri verir:
"Adamın bahçesini derhal eski haline getirip teslim edin"
Adam tamamen şaşkına dönmüştür Muaviye'ye sorar:
"Ya Muaviye o mektupta sadece "Ben Acem Şahından daha adaletliyim" yazıyordu ve ben buraya son derece ümitsiz geldim.Bu sözün anlamı nedir" diye sorar.
DEVAM EDECEK
Bilenler yorum kısmına yazabilir.
Mukaddes TEVRAT' ın sahifelerinin değiştirildiği, bir kısmının çıkarıldığı, bir kısmının gizlendiği KURAN ile sabittir. Yani Kuran-ı Kerim'de anlatılmaktadır.
Yine aynı şekilde Mukaddes İNCİL'in tamamen yok edildiği ve Mukaddes İNCİL yerine 12 Havari'nin naklettiklerinden akılda kalanların ilaveler de yapılarak bir çok kitap yazıldığı ve en sonunda bu kitaplardan dört tanesinin Hristiyanlar tarafından kabul edildiği Kuran ve Hadislerle ispat edilmiştir.
Ama KURAN değiştirilememiş, sahifeleri yok edilememiş, ya da gizlenememiştir. Çünkü böyle bir ihtimalin olmadığı manen Kuran'da ispat edilmiştir. Yani Allah CC "O'nu (O Kuran'ı) biz indirdik, biz koruyacağız" manasındaki ayet ile bu müjdeyi vermiştir.Elhamdülillah.
Maddi olarak ise bu, şu şekilde gerçekleşmiştir:
Hz.Peygamber SAS Efendimiz, ashabı arasında 23 yıl kalmış ve Sahabenin (RA) neredeyse tamamına yakını Kuran'ı ezberlemişlerdir. Yüzde yüz ezberinden emin olduğumuz Ashabı Suffe (RA) ise bizzat Hz.Peygamber SAS Efendimizden Kuran'ı öğrenmişler ve ezberlemişlerdir.
Tabi Kuran ayetleri aynı zamanda kuzu derilerine de yazılarak, yazılı delil haline getirilmişlerdir. Hulefai Raşidin devrinde ise çoğaltılmıştır.
Ancak Kuran'a da çok daha aşağılık bir komplo kurulmuştur. Tabi ki yine kafirler tarafından...
Kuran'ın indiği gibi korunması gerektiği gerekçesi ile Arapça yazılı kalması sağlanmıştır. Ama Kuran'ı Arapça da bilen ve daha iyi anlayan bir çok Allah CC dostu bu fitneyi görmüşler ve kendi imkanları ile bildikleri dillere çevirmeye çalışmışlardır. Ancak gizli kafir komiteleri bu eserlerin de yaygınlaşmasını engellemişlerdir.
Kritik soru şudur:
Dünyada 700 dilde 7 milyar insan yaşıyor. Kuran tüm insanlara ve cinlere indirilmiş cihanşumul bir nurdur.
Ve Kuran'da çok sayıda ayette Kuran'ın insanlar tarafından okunması, hatta iyi anlaşılabilmesi için ağır ağır okunması emredilmiştir.
Şimdi 7 milyar insanın Kuran'ı anlamak için ana dili gibi Arapça öğrenip,okuyup anlamaya çalışması mı daha kolaydır?
Yoksa o yedi milyar içinde 700 dilden Arapça'yı çok iyi bilen bir veya birkaç tercümanın çevirdiği Kuran'ı kendi dilinde okuyup anlaması mı daha kolaydır?
7 milyar insanın sahibi de yedi yüz dilin sahibi de Allah'tır. (CC) Kaldı ki o yedi yüz dili de insanlar kendisi icat etmemişler, Allah CC elçileri vasıtasıyla öğretmiştir.
Yine Kuran'a göre sabittir ki Allah CC "İsteseydik hepinizi tek bir ümmet yapardık" buyurmaktadır.
Yeryüzündeki imtihan gereği insanların farklı kabilelere, farklı milletlere ayrıldığı farklı dillerde konuştuğu, yine kendi istekleri üzerine bir birlerinden uzaklaştırıldığı Kuran'da anlatılmaktadır.
İşte ikinci kritik soru:
Bugün dünyada 2 milyar Müslüman bulunmaktadır. Bunların yüzde kaçı Kuran'da anlatılan kıssaları anlatabilecek kadar Kuran bilgisine sahiptir?
Yahudi şöyle dedi biz Müslümanlar da maalesef yaptık:
"Kuran okumaya gerek yok, filan hoca size anlatır,esas olan ibadetlerdir, onları öğren yeter, namaz,oruç, hac zekat yetmiyor mu?" dedi. Biz de yeter dedik. Yalan mı?
Bakınız yeter dediğimiz için neler oldu:
Beş vakit namazını camide hocanın dizi dibinde kılan Müslüman üç kağıtçı,hırsız, dolandırıcı,zinacı, faizci oldu. "Allah benim cezamı bu dünyada vermesin ahirette versin, yeter ki ben cebimi doldurayım" diyebildi.
Bu adam değil beş vakit namaz günde bin beş yüz vakit namaz kılsa Müslüman değildir. Çünkü en basitinden cezasını dünyada değil ahirette istedi.Bunu ahirete inanmadığı için istedi.Belki de yoksa diye düşündü.Ahirete inancı olmayan kesinlikle Müslüman değildir. Müslüman bir günah işlediğinde tövbe eder ve cezasının da ahirette değil dünyada verilmesini ister.
Yani Yahudi bizi Kuran'dan uzak tutarak, dinsizlik derecesinde günahkar yapmayı başardı.Ama ismimiz Müslüman kaldı. Dünyada pek çok Ali vardır da Hayber'in kapısını söken bir tanedir değil mi?
Gerekçe şu:
"Efendim Kuran'ı okuyan herkes anlayamaz, illa ki bir alim okumalı ve ondan öğrenmeliyiz."
Bu cümle KURAN'a uygun değildir ve büyük bir fitnedir. Çünkü Kuran sadece o alime inmemiştir tüm insanlığa inmiştir. Evet herkes tercüme edemez, mutlaka alimler tercüme etmeli ama herkes okumalıdır. Tüm insanlara okuması ve anlamaya çalışması farz kılınmıştır.
Hatta cinlere bile "gidin dinleyin" denilmiş, dinleyen cinler de "bunlar muhakkak haktır" deyip kendi kavimlerine gidip iman ettiklerini ve onların da iman etmelerini istemişlerdir. Kuran'a göre ilk Müslüman cinler bu şekilde iman etmişlerdir.
Okunacak, okunacak.Anlayamazsak yine okunacak, anladığımız da yetecek ama okunmaya da devam edilecek. Kuran'ın emri budur.
Arapçasını okumak yetmez mi?
Ana dili Arapça olanlar için yeterlidir.Ama Arapça bilmeyenler için yeterli değildir ve kendi dilindeki mealini okuması Farzdır.
Bu şuna benzer:
Çocuk hafız olan babasına "Yarın din dersinde Yusuf AS kıssasını anlatacağım, bana öğretir misin?"dediğinde babasının "Oğlum ben Kuran'ın Arapçasını hıfzettim,Türkçesini bilmiyorum, hocamın anlattığı Yunus AS kıssasını anlatmamı ister misin?" demesine benzer.
Oysa o imam KURAN'ın mealini de hıfzetmiş olsaydı çocuk hangi kıssayı sorsa uzun uzun anlatabilirdi.
İşte o nedenle her insan kendi diline çevrilmiş bir Kuran Mealini evinde bulundurmalı ve devamlı okumalıdır.
700 dile çevrilmeli ve yedi milyar insanın evine yetişmeli ki dünya Yahudi oyunundan kurtulsun ve her insan Kuran'ı doğrudan kendisi anlamaya çalışsın.
Konuyla doğrudan ilgili bir kıssa da var.
Bir gün Hz.Ömer RA Efendimizi birisi ziyaret eder ve şöyle der:
"Ya Emirel Müminin ben Şam'dan geliyorum. Şam Valisi Muaviye bahçemi zorla elimden aldı, cami yapacakmış" der.
Hz.Ömer RA:
"Bedelini ödemedi mi?" buyurur. Adam:
"Bedelini de verdi ama ben satmak istemiyorum, başka bahçem yok" deyince Hz.Ömer RA küçük bir mektup yazar ve "Bunu götür Muaviye'ye ver, bahçeni hemen geri verecektir" buyurur.
Adam hemen Şam'a doğru yola çıkar ve merakla yazıyı açıp bakar: Yazı da şöyle yazmaktadır:
"Ben Acem Şahından daha adaletliyim"
Adam bir anlam veremez ve biraz şaşkın, biraz ümitsiz yoluna devam eder.Şam'a gelip mektubu Muaviye'ye uzatır:
Muaviye mektubu okuyunca tir tir titremeye başlar ve şu emri verir:
"Adamın bahçesini derhal eski haline getirip teslim edin"
Adam tamamen şaşkına dönmüştür Muaviye'ye sorar:
"Ya Muaviye o mektupta sadece "Ben Acem Şahından daha adaletliyim" yazıyordu ve ben buraya son derece ümitsiz geldim.Bu sözün anlamı nedir" diye sorar.
DEVAM EDECEK
Bilenler yorum kısmına yazabilir.
EL BEYDA
HADİS YORUMLARINDA GEÇEN "BEYDA ÇÖLÜ" NEREDE OLABİLİR?
Hadis yorumlarına göre Süfyani, 360 kişilik süvari birliğinden oluşan ordusunu (360 tanktan oluşan zırhlı birlik) Medine'ye gönderecek ve Medine'yi alacak.
Hz.Mehdi AS'ın Mekke'de olduğunu öğrendiğinde ordu Mekke'ye hareket edecek.Ancak Medine ile Mekke arasında bulunan BEYDA' da ordusu YERE BATIRILACAK.
Bu olay, Hz.Mehdi AS'ın beklenen gerçek MEHDİ olduğunun en büyük delili olacak ve tüm İslam Orduları teker emrine girecek.
Hadis yorumlarında bu şekilde geçiyor Allahu Alem.
Ancak Beyda Arapça'da ÇÖL, Sahra, tehlikeli yer anlamlarına geliyor. Yani Beyda'dan kasıt ÇÖL Allahu Alem.
Bu manada Mısır'daki Büyük Sahra Çölüne de Beyda deniliyor. Arap coğrafyasındaki tüm çöllerin adlarında Beyda ismi de "Çölü" anlamında geçiyor.
Yerleşim yeri olarak ise iki ilginç yer var. Birisi Suriye'nin kuzeyinde bir köy adı. Hizbullah'ın El Kaidecilerle yoğun bir savaş yaptığı bölgede bulunuyor.Medyaya Hizbullah'ın katliam yaptığı Banyas olarak geçmişti.
İkincisi ve daha önemlisi ise Yemen'de bulunan ve Yemen'in 21 ilinden biri olan El Beyda İli.
El Beyda, 500 bin nüfusu olan bir kent.
Mürsel Abi'mizin Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacağına dair yorumları var.(Mürsel Münevveroğlu)
Ama biz Yemen'den çıkacak olanın Hz.Mehdi AS değil Temim'li sarışın genç olduğunu düşünüyoruz Allahu Alem.
Tabi Yemen'de zuhur etmeyecek.Afganistan'da veya Horasan bölgesinde zuhur edecek.Zaten Yemen'den o bölgeye 1980 yılından beri sürekli savaşçılar gitti.
Yorumcuların iki varsayımına göre Beyda:
Eğer Hz.Mehdi AS Türkiye'den zuhur ederse, Süfyan'ın Ordusunun batırılacağı Beyda, Suriye'nin Banyas bölgesindeki Beyda Köyü olabilir Allahu Alem.
İkinci yoruma göre eğer Hz.Mehdi AS Yemen'den zuhur ederse o zaman da Süfyan'ın ordusunun batırılacağı Beyda, Yemen'in EL BEYDA ili olabilir Allahu Alem.
Bizim görüşümüz ise bu Beyda'nın Mekke ile Medine arasında bulunan çöl olduğu şeklindedir. Çünkü hadis yorumlarında anlatılan tüm olayların birbirini tamamlaması açısından böyle olmalıdır.
Yani Suriye'de başa geçecek Süfyan'ın Ordusu Yemen'in El Bedya İlinde nasıl batabilir? Bunun açıklaması çok zordur.
Çünkü Hz.Mehdi AS'ın zuhur yeri hadislerde Mekke olarak bildirilmekte ve Süfyan'ın göndereceği ordunun da Medine'ye Suriye'den değil Irak'dan gideceği anlatılmaktadır.
Çünkü o ordu daha önce Suriye'den Irak'a girmiş Kufe'ye kadar gitmiş ve orada katliam yaptıktan sonra Siyah Sancaklılar tarafından durdurulmuştur.Hatta Siyah Sancaklılar Kufe'yi geri almışlardır.
Bu açıdan bakılırsa Medine'ye giden Süfyan Ordusunun Irak'tan gidip Medine'yi alıp Mekke'ye giderken Medine ile Mekke arasında bulunan büyük çölde batırılacağı hadis yorumlarına daha uygun olur Allahu Alem.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
Hadis yorumlarına göre Süfyani, 360 kişilik süvari birliğinden oluşan ordusunu (360 tanktan oluşan zırhlı birlik) Medine'ye gönderecek ve Medine'yi alacak.
Hz.Mehdi AS'ın Mekke'de olduğunu öğrendiğinde ordu Mekke'ye hareket edecek.Ancak Medine ile Mekke arasında bulunan BEYDA' da ordusu YERE BATIRILACAK.
Bu olay, Hz.Mehdi AS'ın beklenen gerçek MEHDİ olduğunun en büyük delili olacak ve tüm İslam Orduları teker emrine girecek.
Hadis yorumlarında bu şekilde geçiyor Allahu Alem.
Ancak Beyda Arapça'da ÇÖL, Sahra, tehlikeli yer anlamlarına geliyor. Yani Beyda'dan kasıt ÇÖL Allahu Alem.
Bu manada Mısır'daki Büyük Sahra Çölüne de Beyda deniliyor. Arap coğrafyasındaki tüm çöllerin adlarında Beyda ismi de "Çölü" anlamında geçiyor.
Yerleşim yeri olarak ise iki ilginç yer var. Birisi Suriye'nin kuzeyinde bir köy adı. Hizbullah'ın El Kaidecilerle yoğun bir savaş yaptığı bölgede bulunuyor.Medyaya Hizbullah'ın katliam yaptığı Banyas olarak geçmişti.
İkincisi ve daha önemlisi ise Yemen'de bulunan ve Yemen'in 21 ilinden biri olan El Beyda İli.
El Beyda, 500 bin nüfusu olan bir kent.
Mürsel Abi'mizin Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacağına dair yorumları var.(Mürsel Münevveroğlu)
Ama biz Yemen'den çıkacak olanın Hz.Mehdi AS değil Temim'li sarışın genç olduğunu düşünüyoruz Allahu Alem.
Tabi Yemen'de zuhur etmeyecek.Afganistan'da veya Horasan bölgesinde zuhur edecek.Zaten Yemen'den o bölgeye 1980 yılından beri sürekli savaşçılar gitti.
Yorumcuların iki varsayımına göre Beyda:
Eğer Hz.Mehdi AS Türkiye'den zuhur ederse, Süfyan'ın Ordusunun batırılacağı Beyda, Suriye'nin Banyas bölgesindeki Beyda Köyü olabilir Allahu Alem.
İkinci yoruma göre eğer Hz.Mehdi AS Yemen'den zuhur ederse o zaman da Süfyan'ın ordusunun batırılacağı Beyda, Yemen'in EL BEYDA ili olabilir Allahu Alem.
Bizim görüşümüz ise bu Beyda'nın Mekke ile Medine arasında bulunan çöl olduğu şeklindedir. Çünkü hadis yorumlarında anlatılan tüm olayların birbirini tamamlaması açısından böyle olmalıdır.
Yani Suriye'de başa geçecek Süfyan'ın Ordusu Yemen'in El Bedya İlinde nasıl batabilir? Bunun açıklaması çok zordur.
Çünkü Hz.Mehdi AS'ın zuhur yeri hadislerde Mekke olarak bildirilmekte ve Süfyan'ın göndereceği ordunun da Medine'ye Suriye'den değil Irak'dan gideceği anlatılmaktadır.
Çünkü o ordu daha önce Suriye'den Irak'a girmiş Kufe'ye kadar gitmiş ve orada katliam yaptıktan sonra Siyah Sancaklılar tarafından durdurulmuştur.Hatta Siyah Sancaklılar Kufe'yi geri almışlardır.
Bu açıdan bakılırsa Medine'ye giden Süfyan Ordusunun Irak'tan gidip Medine'yi alıp Mekke'ye giderken Medine ile Mekke arasında bulunan büyük çölde batırılacağı hadis yorumlarına daha uygun olur Allahu Alem.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
18 Mart 2015 Çarşamba
İRAN, IRAK'A FÜZE YERLEŞTİRİYOR
İRAN'IN, IRAK'A KISA VE UZUN MENZİLLİ FÜZELER YERLEŞTİRDİĞİ İDDİA EDİLDİ
HABER
İran'ın IŞİD ile mücadele kapsamında askerlerini gönderdiği Irak'a gelişmiş füze sistemleri yerleştirdiği iddia ediliyor. Bu iddianın Washington'u da endişelendirdiği belirtiliyor.
YORUM
İran'ın Irak'a füze yerleştirmesi şüphesiz ki IŞİD için değil. Irak Yönetimi ABD'den IŞİD'e karşı kullanmak üzere F16 lar ve daha bir çok ağır silahlar istedi.ABD önce olabilir diye oyaladı. Sonra İran'dan uzak durması halinde verebileceğini açıkladı. Hatta daha da somutlaştırarak Kasım Süleymani'nin Irak'dan çıkarılmasını net olarak istedi.
Tam bu aşamada İran devreye girerek IŞİD'e bizzat ABD'nin yardım ettiğini ispat ederek ve ABD'nin vermekten imtina ettiği askeri yardımları vermeyi taahhüt ederek Irak'ı razı etti.
İşte bu olaydan sonra İran'ın hem askeri personel hem de silah teçhizat noktasında Irak'a yardımları akmaya başladı. Yardımlar geldikçe Irak İran'a daha çok güvendi, güvendikçe de Irak Ordusu resmen İran'ın eline geçti.
İran şu an Suriye'den sonra Irak'a da hakim durumda. O nedenle de İran artık Irak'a silah sevkiyatında sınır tanımıyor ve tüm bölgeyi etki alanına alabilecek uzun ve kısa menzilli füzeler de dahil olmak üzere her türlü silahı Irak'a yığıyor.
İran IŞİD ile savaşa değil Suriye ve Irak'da karşısına karşısına kim çıkarsa savaşmaya hazırlanıyor.
Çıkacak olan da belli ve ABD ile Koalisyon güçleri.
Ama ondan önce safların netleşeceği,kılıçların bileneceği ve kinlerin artırılacağı Karkısa Savaşı var.
Kasım Süleymani,Barzani'ye İran eksenine girmesini teklif ediyor.Tabi Barzani ABD'ye haber veriyor ve Süleymani'yi reddediyor. Süleymani Talabani'yi yanına alarak Barzani'yi Kuzey Irak Yönetiminden uzaklaştırmak istiyor. Talabani de ABD'den tırsıyor. Ve Kasım Süleymani İran'a rapor veriyor: "Barzani düşman"
İran'ın bölgede Şiiliği kullanarak siyasi bir hakimiyet peşinde olduğu bir gerçek. Ama bu yanlışı sonunu da getirecek. Çünkü dini siyasete alet edenler iflah olmaz.
Suud Yönetimi ise Sünniliği kullanarak Vehhabiliği hakim kılmaya ve sonuçta da İran'ın Şiilik bahanesiyle siyasi hakimiyetine engel olmaya çalışıyor.Yani o da Sünniliği kullanarak siyasi çıkar peşinde.O da iflah olmaz.
İşte Hz.Mehdi As dini siyasete alet eden bu tüccarlara karşı çıkacak.Din adına değil siyasi strateji ile çıkacak ve hepsini de devirecektir İnşallah ve Allahu Alem.
Mevcut durumuyla ne İran ne de Suud yönetimleri dini hassasiyetle arkasından gidilecek bir İslami yönetimi temsil etmiyorlar. Sadece Mezhep Savaşına çanak tutarak İslam'a zarar veriyorlar.
Ama siyasi olarak Suud yönetiminin durduğu yer batı emperyalistleri ve ABD- Siyonist ittifakıdır.İran ise bunların karşısındadır ve Suud Yönetimine göre durduğu yer doğru bir yerdir.
Rabbim hakkımızda her şeyin hayırlısını nasip buyurun İnşallah.
HABER
İran'ın IŞİD ile mücadele kapsamında askerlerini gönderdiği Irak'a gelişmiş füze sistemleri yerleştirdiği iddia ediliyor. Bu iddianın Washington'u da endişelendirdiği belirtiliyor.
Eş Şark ül Evsat gazetesinde yer alan habere göre,
Washington yönetimi, Şii milislerin Tikrit'te IŞİD'e karşı mücadele
vermeye devam ettiğini ve Tahran yönetiminin de Irak'a gelişmiş füzeler
yerleştirdiğini açıkladı. 3 Amerikalı yetkiliye dayandırılarak verilen haberde
istihbarat birimlerinin birkaç hafta önce Tahran yönetiminin yerleştirdiği
füzeleri tespit ettiği aktarıldı.
Amerikan kaynakları İran'ın henüz bu füzeleri
kullanmadığını, ancak bunu yapması halinde sivil kayıpların artabileceği ve mezhep
çatışmalarının şiddetlenebileceği uyarısında bulundu.
İstihbarat kaynakları, ayrıca, Amerikan Kongresi'ne İran'ın
Suriye'deki desteğine dikkat çekerek bunun kendilerine yönelik bir tehdit
oluşturduğunu ve Tahran yönetiminin Washington'a karşı elektronik savaş
yürütebileceğini de aktardı.
YORUM
İran'ın Irak'a füze yerleştirmesi şüphesiz ki IŞİD için değil. Irak Yönetimi ABD'den IŞİD'e karşı kullanmak üzere F16 lar ve daha bir çok ağır silahlar istedi.ABD önce olabilir diye oyaladı. Sonra İran'dan uzak durması halinde verebileceğini açıkladı. Hatta daha da somutlaştırarak Kasım Süleymani'nin Irak'dan çıkarılmasını net olarak istedi.
Tam bu aşamada İran devreye girerek IŞİD'e bizzat ABD'nin yardım ettiğini ispat ederek ve ABD'nin vermekten imtina ettiği askeri yardımları vermeyi taahhüt ederek Irak'ı razı etti.
İşte bu olaydan sonra İran'ın hem askeri personel hem de silah teçhizat noktasında Irak'a yardımları akmaya başladı. Yardımlar geldikçe Irak İran'a daha çok güvendi, güvendikçe de Irak Ordusu resmen İran'ın eline geçti.
İran şu an Suriye'den sonra Irak'a da hakim durumda. O nedenle de İran artık Irak'a silah sevkiyatında sınır tanımıyor ve tüm bölgeyi etki alanına alabilecek uzun ve kısa menzilli füzeler de dahil olmak üzere her türlü silahı Irak'a yığıyor.
İran IŞİD ile savaşa değil Suriye ve Irak'da karşısına karşısına kim çıkarsa savaşmaya hazırlanıyor.
Çıkacak olan da belli ve ABD ile Koalisyon güçleri.
Ama ondan önce safların netleşeceği,kılıçların bileneceği ve kinlerin artırılacağı Karkısa Savaşı var.
Kasım Süleymani,Barzani'ye İran eksenine girmesini teklif ediyor.Tabi Barzani ABD'ye haber veriyor ve Süleymani'yi reddediyor. Süleymani Talabani'yi yanına alarak Barzani'yi Kuzey Irak Yönetiminden uzaklaştırmak istiyor. Talabani de ABD'den tırsıyor. Ve Kasım Süleymani İran'a rapor veriyor: "Barzani düşman"
İran'ın bölgede Şiiliği kullanarak siyasi bir hakimiyet peşinde olduğu bir gerçek. Ama bu yanlışı sonunu da getirecek. Çünkü dini siyasete alet edenler iflah olmaz.
Suud Yönetimi ise Sünniliği kullanarak Vehhabiliği hakim kılmaya ve sonuçta da İran'ın Şiilik bahanesiyle siyasi hakimiyetine engel olmaya çalışıyor.Yani o da Sünniliği kullanarak siyasi çıkar peşinde.O da iflah olmaz.
İşte Hz.Mehdi As dini siyasete alet eden bu tüccarlara karşı çıkacak.Din adına değil siyasi strateji ile çıkacak ve hepsini de devirecektir İnşallah ve Allahu Alem.
Mevcut durumuyla ne İran ne de Suud yönetimleri dini hassasiyetle arkasından gidilecek bir İslami yönetimi temsil etmiyorlar. Sadece Mezhep Savaşına çanak tutarak İslam'a zarar veriyorlar.
Ama siyasi olarak Suud yönetiminin durduğu yer batı emperyalistleri ve ABD- Siyonist ittifakıdır.İran ise bunların karşısındadır ve Suud Yönetimine göre durduğu yer doğru bir yerdir.
Rabbim hakkımızda her şeyin hayırlısını nasip buyurun İnşallah.
17 Mart 2015 Salı
17 MART- 20 MART DEPREM KEHANETLERİ
17 MART'DA YANİ BUGÜN ÜRANÜS MARS YAKINLAŞMASI
20 MART'DA GÜNEŞ TUTULMASI
Astrologlar "Deprem olacak" diyor. 1999 depreminde de aynı olay yaşanmış.
17 Mart "Mars- Üranüs" yakınlaşması 13 Ağustos 1999 tarihinde de olmuş ve "1999 depremini yaptı" diyorlar.
Şimdi yine aynı olay tekrarlanıyor ve bir de 20 Martta Güneş tutulması var. Durum gerçekten ciddi gibi.
Biz olayın bilimsel ve astrolojik yönünü ilgilenenlere bırakalım ve kendi konularımız açısından değerlendirelim İnşallah.
Prof.Ahmet Ercan "İmralı'da deprem olabilir" açıklaması yapmıştı.
Aydoğan Vatandaş da yıllar önce HAARP adı altında bir kitap yazdı ve ABD'nin YAPAY DEPREM teknolojisini geliştirdiğini iddia etti. Hatta 1999 depreminin bile YAPAY BİR DEPREM olduğu yazıldı çizildi.
EĞER BUNLAR DOĞRUYSA
İmralı'da yapay bir deprem yapılırsa ve Öcalan'ın öldürülmesi amaçlanırsa ve bir şekilde öldürülürse Ahmet Ercan Hoca'nın açıklamalarını nereye koymak lazım?
Yani şunu herkes söyleyebilir:
"Böyle durumlarda dünyanın her hangi bir yerinde belli bir büyüklükte bir deprem olabilir"denilebilir.
Ama şu gün, şurada olacak denilebilir mi? Denilemez onu sadece Allah CC bilir.
Öcalan bir şekilde ölürse yerine kim geçer?
Muhtemelen Karayılan.
Peki süreç ne olur?
Savaş. Çünkü Karayılan özgür.
TEMENNİMİZ İSE ŞUDUR:
EĞER BİR DEPREM OLACAKSA ;MÜSLÜMANLAR ALEYHİNE PLAN YAPIP TUZAK KURANLARIN EN DEĞERLİ YERLERİNDE, CAN DAMARLARINDA HATTA KALPLERİNDE OLSUN İNŞALLAH.MÜSLÜMANLARA İLİŞECEK VAKİT VE TAKATLARI DA KALMASIN İNŞALLAH.
20 MART'DA GÜNEŞ TUTULMASI
Astrologlar "Deprem olacak" diyor. 1999 depreminde de aynı olay yaşanmış.
17 Mart "Mars- Üranüs" yakınlaşması 13 Ağustos 1999 tarihinde de olmuş ve "1999 depremini yaptı" diyorlar.
Şimdi yine aynı olay tekrarlanıyor ve bir de 20 Martta Güneş tutulması var. Durum gerçekten ciddi gibi.
Biz olayın bilimsel ve astrolojik yönünü ilgilenenlere bırakalım ve kendi konularımız açısından değerlendirelim İnşallah.
Prof.Ahmet Ercan "İmralı'da deprem olabilir" açıklaması yapmıştı.
Aydoğan Vatandaş da yıllar önce HAARP adı altında bir kitap yazdı ve ABD'nin YAPAY DEPREM teknolojisini geliştirdiğini iddia etti. Hatta 1999 depreminin bile YAPAY BİR DEPREM olduğu yazıldı çizildi.
EĞER BUNLAR DOĞRUYSA
İmralı'da yapay bir deprem yapılırsa ve Öcalan'ın öldürülmesi amaçlanırsa ve bir şekilde öldürülürse Ahmet Ercan Hoca'nın açıklamalarını nereye koymak lazım?
Yani şunu herkes söyleyebilir:
"Böyle durumlarda dünyanın her hangi bir yerinde belli bir büyüklükte bir deprem olabilir"denilebilir.
Ama şu gün, şurada olacak denilebilir mi? Denilemez onu sadece Allah CC bilir.
Öcalan bir şekilde ölürse yerine kim geçer?
Muhtemelen Karayılan.
Peki süreç ne olur?
Savaş. Çünkü Karayılan özgür.
TEMENNİMİZ İSE ŞUDUR:
EĞER BİR DEPREM OLACAKSA ;MÜSLÜMANLAR ALEYHİNE PLAN YAPIP TUZAK KURANLARIN EN DEĞERLİ YERLERİNDE, CAN DAMARLARINDA HATTA KALPLERİNDE OLSUN İNŞALLAH.MÜSLÜMANLARA İLİŞECEK VAKİT VE TAKATLARI DA KALMASIN İNŞALLAH.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)