4 Şubat 2016 Perşembe

PERİNÇEK'İN AÇIKLAMALARI ÇOK ÖNEMLİ

PERİNÇEK'İN SON AÇIKLAMALARI ÇOK ÖNEMLİ.MUTLAKA SONUNA KADAR OKUYUNUZ



Ana Sayfa / RÖPORTAJ / Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim
RÖPORTAJ Giriş Tarihi : 04-02-2016 01:04 | Güncelleme : 04-02-2016 16:45
Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim
Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim Haber 
  E-posta Paylaş Takip Et Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gündeme ilişkin görüşlerini ve hakkındaki iddiaları Hatice Kübra Kocaoğlu'na değerlendirdi.

MEMUR HABERLERİNİN YENİ ADRESİ...
HATİCE KÜBRA KOCAOĞLU / GAZETECİLER.COM

"Muhafazakarlarla vatan cephesi kurduk" sözleri ile gündeme gelen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'le geçmişten günümüze hakkında merak edilenleri konuştuk. Muhafazakarlarla gerçekten bir cephe kurdu mu, AK Parti ile anlaştı mı, İslamcılar'la arası nasıl, Türk solunun geldiği noktaya nasıl bakıyor?

Sadece siyaset değil medyada konuştuk elbette. Yalçın Küçük Ulusal Kanal'dan neden ayrıldı, Gülay Göktürk, Hasan Cemal, Oral Çalışlar gibi bir dönem Perinçek'in birlikte çalıştığı isimler hakkında Perinçek şimdi ne düşünüyor, Türk medyasının bugünkü durumu ve Akit Tv'ye çıkması...

"Hayatımın en mutlu dönemindeyim" diyen Doğu Perinçek bakın daha neler söyledi?

MUHAFAZAKARLAR YANIMIZDA VE BUNDAN MUTLULUK DUYUYORUZ

Muhafazakarlarla vatan cephesi kurduk sözleriniz büyük yankı uyandırdı. Neydi o sözden kastınız?
Orada sadece muhafazakarlar değil milletin bütün kesimleri sayılıyordu. Milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler, muhafazakarlar, ilericiler... Ama bir kısım, muhafazakarlarla sanki vatan için beraber olunmaz anlayışıyla, onu öne çıkardılar.

Türkiye, bir vatan savaşı veriyor. Bölücü terör örgütüne karşı büyük bir mücadele var. O mücadelede bütün milleti birleştireceğiz. Kendisine solcu diyen ama PKK ile yan yana olanlar var. Hendeğin bu tarafında kim varsa onlarla biz kardeşiz. Mehmetçikle yüreği çarpan muhafazakarlar yanımızda ve bundan mutluluk duyuyoruz. Ama Amerika ve İsrail yandaşı olan sözümona sahte solcu olanlar karşı tarafta. Onlar düşman tarafı yeğlemiş bulunuyorlar ama yenilen taraftalar.

TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ MESELESİ VATAN BÜTÜNLÜĞÜ
Bugün saflar ve kamplaşma da bu noktada mı size göre?
Amerika ve İsrail PKK'yı stratejik piyon olarak Türkiye'nin üzerine sürüyor. Bugün Türkiye'nin birinci meselesi vatan bütünlüğüdür. O zaman biz de o vatan bütünlüğü için mevzide olacağız. Kim düşman taraftaysa o da kendi geleceğiyle ilgili bir seçim yapmış oluyor. O seçim de hendeğe gömülmek. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Polisi ve köy korucularımız onları hendeklere gömüyor.

ÖCALAN'IN EMPERYALİZME KARŞI OLMAK GİBİ BİR MEVZİSİ YOK
Siz daha önce Öcalan'la Bekaa Vadisinde görüştüğünüzde PKK'nın Amerika'nın güdümüne girmesi konusunda kendisini uyardığınızı söylemiştiniz. O dönem Öcalan'ın cevabı ne oldu size?
Öcalan için, emperyalizme karşı olmak, siyonizme karşı olmak diye bir mevzi yok. O bölge devletlerinin arasındaki çelişmelerden yararlanarak, o çatlaklarda yaşama tutunmaya çalışan bir çizgiye sahip. Onun için Amerika ve İsrail'e karşı olmak diye bir programı yok. 1989-90 Körfez Savaşı öncesinde o uyarıları yaptığımız zaman Öcalan'a, Şam'da ve Bekaa'da olduğu için Suriye devletinin kontrolündeydi ve Amerika ve İsrail karşıtı uyarılarımıza tepkisi olmadı. Ama 91'den sonra kendisi de Şam'da olduğu halde PKK Amerika'ya doğru meyletti.

ERDOĞAN SURİYE'YE GİRECEKTİ
Yanıbaşımızda bir Suriye krizi var. Siz Suriye meselesinde Suriye yönetiminden yana tavır alıyorsunuz. Neden?

Suriye Amerikan emperyalizmine karşı aslanlar gibi savaşıyor. Bütün kalbimizle onların mücadelesini destekliyoruz. Gözümüzün önünde Amerika merkezli bir müdahale var. Amerika çeşitli terör örgütlerini Erdoğan yönetimini de kullanarak Suriye'nin üzerine sürdü. 2011 yılından bu yana Suriye'yi parçalamaya çalışıyorlar. Suriye'nin parçalanması Türkiye'nin parçalanması demek, Irak'ın, İran'ın parçalanması demek. Eğer bölge ülkeleri birleşirse o zaman Amerika'nın projeleri ve siyonizmin iddiaları yerle bir olur.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye'ye girecekti ama Rusya uçağı düşürüldü" şeklinde bir iddianız oldu. Dış basında bu tez yeniden gündeme getiriliyor. Siz ne düşüyorsunuz?
Tayyip Erdoğan yönetimi Kürt koridoru dedikleri Amerika, İsrail koridorunu bozmak için Rusya ile en azından bir anlayış birliği içinde olmak zorunda. Bunu farkettikleri için Erdoğan Putin'e telefon ediyor, uçak düşürülmeden 4 gün kadar önce. Diyor ki : Biz oraya gireceğiz, bu koridora müdahale edeceğiz. Sizin tavrınız ne olur?" Putin de "biz görmezden geliriz" diyor. Bunu G20 toplantısında da aralarında konuşuyorlar. Rusya'da heyetimiz vardı bir ay önce, Putin'in kurmaylarıyla görüştüler. Orada bu bilgiyi doğruladık. Tayyip Erdoğan'ın Amerika İsrail koridorunu bozmak için Rusya ile bir ilişki aradığı gerçek. Zaten bir yalanlama da olmadı. Rus uçağı düşünce o ertelendi. Rus uçağının düşürülmesi de Türkiye'nin Kürt koridoruna girmesini engellemek için yapılan bir oyun.

CİZRE'DEKİ O EVDE AMERİKALI KOMUTANLAR VAR
Cizre'de bir evin bodrum katında yaşananlarla ilgili günlerdir bir tartışma sürüyor. Sizce orada ne oluyor?

Bugün Cizre'de, Silopi'de, Sur'da PKK'nın uyguladığı bütün yöntemler İsrail yöntemleri. İsrail'in onları bu hendek savaşına hazırladığı apaçık ortaya çıktı.

Cizre'de bir mahallede bir eve girilmesin diye çok büyük hassasiyeti var PKK'nın. Orada Amerikalı ve İsrailli özel kuvvet komutanlarının olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla Türkiye bugün dolaylı da olsa Amerika ve İsrail'le büyük bir mücadele içine girmiş durumda. Bu savaşın boyutu basit bir PKK terör örgütüyle savaş değil. Türkiye büyük bir emperyalizm ve siyonizmle cephe cepheye geldi. Bunu görmemiz lazım. Vatan Partisi olarak biz bütün Türkiye cephelerini bir cephede birleşmeye davet ediyoruz.

YENİ DÖNEMİN İHTİYAÇLARINA BAKIYORUZ

Türkiye'nin geleceğini ne yönde görüyorsunuz?
Bu yönde, kaçınılmaz bu. Bu birlik olacak Türkiye'de. Nasıl İstiklal Savaşı'nda bu birlik gerçekleşti, bugün de olacak. Oraya doğru gidiyor zaten. Vatan Partisi buna önderlik, rehberlik ediyor. Çünkü Türkiye'nin menfaatini görüyor. O nedenle biz, arkada kalan dönemin husumetleri, çatışmaları içinde mevzilenmiyoruz. Yeni dönemin ihtiyaçlarına bakıyoruz. Türkiye buradan nasıl çıkacak? Milleti birleştirmezsek, devletin ve milletin topyekin güçlerini seferber etmezsek başarıya ulaşamayız. Onun için geçmişin önyargılarıyla değil, geleceğin Türkiye'sini kuracak kararlılıkla hareket ediyor.

MECLİS'İN İÇİNE TERÖR ÖRGÜTÜ SOKULUR MU?

Bu nedenle de hükümeti destekliyorsunuz?
Tabi. Biliyorsunuz bir açılım politikası uygulandı. O zaman biz bunun ne kadar yanlış olduğunu söyledik. "Bu iş silahlı mücadeleyle olur" dedik. Karşınızda silah bırakmak istemeyen, bırakmayacağını söyleyen bir örgüt var. Ayrıca, bırakmak istese İsrail ve Amerika ona bıraktırmıyor. O zaman Türkiye bunu tepelemek zorunda. 7 Haziran seçiminde önce de çok büyük bir hata yapıldı, HDP Meclis'e sokuldu. Bir canlı bomba sokuldu Meclis'in içine. Meclis'in içine terör örgütü sokulur mu?

Demokrasinin gereği halktan aldıkları oylarla girmediler mi Meclis'e?
Kenan Evren de halktan yüzde 92 oy aldı. Hitler 1934'den sonra 3 seçim yaptı, hepsinde de oy alarak geldi. 10 milyon Alman öldü 2. Dünya Savaşı'nda. Halktan oy aldı ama mehmetçiği vuruyor. Şimdi halktan oy aldı diye, mehmetçiği vursun mu diyeceğiz, hendekleri kazsın mı diyeceğiz? Bunlar kabul edilemez.


Devlet terör örgütüyle silahlı mücadelesini verirken bir yandan da Meclis'te sivil bir siyaset yapılamaz mı?

Olmaz, hiçbir şekilde olmaz. Terör örgütüne hiçbir şekilde Meclis imkanları verilemez, belediye imkanları verilemez, devletin olanakları verilemez. Neden? Mehmetçik bir vatan savaşı veriyor. Bu İstiklal Savaşı'nda Yunanlılar, Ermeniler, İngilizler gelsin milletin meclisine otursun demek gibi olur.
Legal imkanları vererek oy almasını da sen sağlıyorsun. Onlara yasal imkan vermemizi kim istiyor? Amerika diyor ki PKK'yı yasallaştıracaksın. Bu hatayı yaptı Tayyip Erdoğan. Onun için biz açılıma karşı çıktık.

CHP BUGÜN PKK'NIN YANINDA
"Burada ben Tayyip Erdoğan'ın düşmanıyım, o PKK'ya karşı tavır alıyor o zaman ben de PKK'nın yanına geçeyim" şeklinde tavır alanlar oldu Cumhuriyet Halk Partisi'nde. PKK ile yanyana bugün CHP. 24 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harekatı başladığında, "bunlar dağları taşları dövüyor, seçime kadar sürecek, Erdoğan'a oy toplamak için yapılıyor bu harekat, seçimden sonra bırakacaklar" dediler. Bunların bozguncu propaganda olduğu ortaya çıktı.

ERDOĞAN AMERİKA'NIN YANINDA OLUNCA MI SEVİNECEĞİZ?
AK Parti'yle anlaştığınız, dün karşı karşıyayken bugün yan yana geldiğiniz yolunda eleştiriler alıyorsunuz. Nasıl oldu bu?
Vatan için. Hiç umurumuzda değil. Doğru olduğunu o kadar net görüyoruz ki. Bizim için Türkiye'nin toprak bütünlüğü, vatan var, Türkiye'nin bağımsızlığı var. Eğer Tayyip Erdoğanlar Türkiye'nin bağımsızlığı ve vatan bütünlüğü yönünde bir tavır alıyorsa bundan da memnuniyet duyarız. Biz kimin tarafındayız? Amerika'nın yanında mı Tayyip Erdoğanlar Amerika'nın tarafında mı olunca sevineceğiz? Tersine. Bu tarafta olduğunda sevineceğiz. Onun için bu eleştirilere değer vermiyoruz, bu eleştirilere zaten millet değer vermiyor.

AKİT'İ İZLEYENLER BENİM VATANDAŞIM DEĞİL Mİ?
Sizin Akit TV'ye çıkmanız da şaşırtıcıydı. Özellikle Atatürkçü kimliğinizle çeliştiği yönünde eleştiriler aldınız.

Çağrıldığım zaman giderim, niye gitmeyeyim. Bu büyük bir yobazlık. Bana vatandaşarımla bir iletişim imkanı sağlıyor. Sonuç itirabiyle bu kanallar bizim vatandaşlarla iletişim araçlarımız.
Fethullah örgütü taraftarları "Bak siz onla görüştünüz" diye, Tayyip Erdoğan basınındaki fotoğraflarımızı yayınlıyorlar. Tayyip Erdoğan taraftarları da "Zaman Gazetesi'nin falan ziyaretteki fotoğrafları diye" yayınlıyorlar o şekilde hücum ediyorlar. Bu bizim iktidar olduğumuzda basına eşit davranacağımızı gösteren tavrımız. Bu bizim için bir prensip.
Şu Atatürk düşmanı, bu Atatürk'e bunu dedi... Orda ben Atatürk düşmanlığı yapmıyorum. Bana bir ekran açıyor, mikrofon uzatıyor ben görüşlerimi söylüyorum. Kime söylüyorum? Yurttaşıma söylüyorum. Akit'i izleyenler benim vatandaşlarım değil mi? Sabah Gazetesi okuyanlar, Zaman gazetesi, Özgür Gündem okuyanlar benim vatandaşlarım değil mi? Ben o vatandaşlarımı kazanmadan nasıl milli hükümet kuracağım, Türkiye'nin sorunlarını nasıl çözeceğim? Bizim maksadımız sadece solcuları, Atatürkçüler'i kazanmak değil ki, herkesi kazanmak.
Burada kibirli davranışın bir önemi yok. Biz tek taraflı insanları dönüştüreceğiz, eğiteceğiz zihniyetinde değiliz. Biz çeşitli akımlardan vatandaşlarımızla ilişki içinde onlardan da bir şeyler öğreneceğiz.
Bugün gazetesine kayyım atandığında Aydınlık'ın istihbarat şefi de Bugün'e gitti. Bu bir mesaj mı taşıyordu?
Bu bizim istediğimiz bir şey değil. O arkadaşımıza oradan bir öneri yapıyorlar, hem yöneticilik hem de dolgun bir maaş öneriyorlar. O kişisel tercihiydi.

BAYRAMLAR DA NAMAZA GİDERDİM

Siz Türk solunun önemli figürlerinden birisiniz. Fakat muhafazakar bir aileden geldiğiniz biliniyor.
Tam öyle değil. Hepimiz muhafazakar ailelerden geliyoruz. Benim büyükbabamın babası Hacı Sadık 1915 yılında Mekke'nin PTT müdürü. Kardeşi Hacı Mahmut Cidde'nin PTT müdürü. Suudi Arabistan'da da bizim soyumuzdan çok yüksek mevkilerde akrabalarımız da var. Hepimizin dededi, dedesinin babası o zamanki ideolojik iklimin içinde dinine bağlı insanlar. Bugün bütün solcuların dedeleri muhafazakardı.
Babam sadık Perinçek 16 yıl milletvekilliği yaptı. Fakat muhafazakar bir insan değildi. Cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürk'e bağlı, vatasever bir insandı. Ben bayramlarda bayram namazına giderdim, hoşuma giderdi. Babam mesela gelmezdi. Hatta babama da "baba niye gelmiyosun" falan derdim. Öyle bir adeti yoktu. Ama tabi inançlı bir insandı. Bir Cumhuriyet yargıçı neyse o karakterde bir insandı. Annemin ailesi de bir Cumhuriyet ailesi.
Ben 68 gençlik hareketinin lideriydim. Orada babama çok büyük hücumlar oldu. Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısıydı. Sen solcu Doğu Perinçek'in babasısın şudur budur.. Hepsini göğüslemiştir. Ve bir gün bile bana niye böyle böyle yapıyorsun demedi. Sonradan da 'ben iftihar ediyorum Doğu'yla, doğru yapıyor' falan demiştir. Öyle bir insandı. çok töleranslı, hoşgörülü bir insandı.
Muhafazakar dediğiniz kesim de Türkiye'de hoşgörülüdür. Bir yobaz kesim var ama o her tarafta vardır. Normal olarak inançlı insanlara bakın bir köy kahvesine gidin, başka yerlere gidin hoşgörülüdür, saygılıdır, insancıldır. Bu bizim kültürümüzde var.
O dönem Türkiye solu Leninist biz çizgide giderken sizin Maocu çizgiye yönelmeniz nasıl oldu?
Sovyetler Birliği kapitazlime gidiyordu Çin ise sosyalizm yolunda ısrar ediyordu. Hangi seçeceksiniz bir sosyalist olarak. O zaman biz dedik ki: Rusya kapitalizme gidiyor. Hem de Rusya'yı kim kapitalizme götürüyor, kapitalistler falan değil devletle partinin kodomanları götürüyor. Bunu biz 70 öncesinde söyledik. Geldik 90'a 20 sene sonra çıkıp "Biz Sovyetler Birliğini kapitalist yaptık" dediler. Bizzat Kominist Partisinin liderleri Rusya'yı kapitalizme götürdü.
Orada biz tercihimizi Türkiye'den yana yaptık yoksa Çin'den yana yapmadık. Kendi Türkiyemizde sınıfların olmadığı bir toplumdan yanayız. Bu İslamiyet'te de var. Ne diyor: "Kula kulluk olmaz". Kula kulluğun olmadığı bir dünya özlemi.

TÜRKİYE SOLCULUĞU VATANSEVERDİR
Türkiye solunun içine düştüğü durumda orjinal bir Türk solu çıkartamadığı eleştirilerine ne diyorsunuz?
Çıkarttı işte, bizler varız. Orjinal Türk solu 1960'lardan beri var. Deniz Gezmişler falan hepsi Türk bayrağı altında yürüdüler, Atatürk devrimine bağlıydılar. 1960'ların solculuğu sapına kadar Türkiyecidir, ülkeye bağlıdır. Yabancılarla işbirliği yapmaz, Amerikan emperyalizmine ve İsrail siyonizmine karşıdır. Vatanseverdir Türkiye solculuğu. Fakat 70'den sonra bir Sovyetler etkisiyle Sovyetler, Rusya yanlısı bir solculuk oluştu: "Rusya gelecek Türkiye'de devrim yapacak biz de hükümet olacağız". Milletine güvenmeyen, milletine dayanmayan bir solculuk anlayışı. O Solculuk ne oldu? Sovyetler Birliği dağılınca bu sefer Amerikancı oldu. Bu çok önemli. Kendi milletine güvenmiyor. Bir yabancı güce yaslanıyor.

HZ. MUHAMMED BÜYÜK BİR DEVRİMCİ
Peki sosyalist müslüman açılımlara yaklaşımınız nasıl?
Hz. Muhammed benim gözümde çok büyük bir insan ve büyük bir devrimci. Bir medeniyet devrimi gerçekleştirmiş. Para ekonomisinin geliştiği, kabilelerin birbirinin kervanlarını basmadığı, hepsini birleştirerek buradan bir devlet kuruluşu. O temelde o devlet bir yandan Batı'da İspanya'ya kadar gitmiş, bir yandan Orta Asya'ya kadar gitmiş. Büyük bir islam uygarlığı çıkmış. Bakıyoruz o İslam uygarlığı, matematik, geometri, cebir, sosyoloji, tıp gibi her alanda eski Yunan imparatorluğuyla Rönesans arasında köprü olmuş.
İslami kaynaklı bazı akımlar bugün biz sosyalistiz diye ortaya çıkıyorlar orada sosyalizmin İslami kaynaklı izahı olur mu olmaz mı değil, pratik bakmak lazım. Bir takım insanlar bazı değerleri Hz. Muhammed'e İslam'a dayandırarak savunuyorlarsa savunsunlar, güzel bir şey. Zaten Hz. Muhammed'de ve İslam'da çok önemli miraslar var. Onları biz de benimsiyoruz. Onları biz ortaya çıkardık. İslam uygarlığının insanlığa bıraktığı bütün olumlu uygarlığı Bilim Ütopya dergilerinde, kitaplarımızda yayınlar yaptık. Bunu malesef İslamcılar yapmadı. Bizim ilahiyat fakültelerimizde Hz. Muhammed bütün insanların seveceği bir büyük lider olarak da anlatılmadı. Sırf bir peygamber olarak değil, insanlığa yaptığı hizmetlerle anlatılmadı.
Benim hayal ettiğim birgün ilahiyat fakültelerinde Hz. Muhammed'i ve İslam uygarlığını aynı zamanda insanlığa getirdiği büyük uygarlık katkılarıyla da anlatılması.

BENİ ERBAKAN VE ARKADAŞLARINDAN SORUN
İslamcılarla aranız nasıl?
Birikimi olan, nezaketi olan, entelektüel olan, edep, terbiyesi olan her insanla ben insani dostluk ilişkisi kurarım. Çok eskiden beri görüştüklerim var. Bizim 2000'e Doğru'yanın oraya gelip namaz bile kılarlardı. Beni Erbakan ve arkadaşlarından sorun. Hepsi çok severlerdi. Namaz kıldıklarında Mamak cezaevinde ben koğuş kıdemlisiydim koğuşta. Bir iki tane terbiyesiz önlerinden geçerdi namazda. Bunu öğrendim, ve onları da kurtarıp Mamak Cezaevi'nde. Erbakan'la da çok iyi dostluğum vardı. Hepsi bana özel bir değer verirler. Çünkü ben insana saygılıyım.
Peki dinle aranız nasıl?
Bütün Türk milleti müslüman, biz müslüman bir milletin çocuklarıyız.
Şimdi gitmiyorum ama çocukluğumda çok hoşuma giderdi namaza gitmek. Mutlu olurdum. O zaman Ankara'da fazla cami de yoktu. Maltepe camisi inşaat halindeydi. Tarlada bayram namazlarını kılıyorduk.

CEMAATLER TOPLUMU BÖLÜYOR
Silivri'den çıktığınızda "cemaatlerin kökünü kazıyacağız" dediniz. Cemaatlere karşı bir düşmanlığınız var.
Düşmanlık demeyelim.
"Kökünü kazıyacağız" sözü düşmanlık ifade etmiyor mu?
Peki şunu sorayım Hz. Muhammed zamanında cemaat, tarikat var mıydı? Bakın cemaatler bölüyor. İsmail Ağa cemaati, falanca cemaat, filanca cemaat. Ne oluyor? Bunlar müslümanlığı ve insanlığı bölüyorlar. Bir ekip oluşturuyor ve kendi üyeleri arasında bir dayanışma oluşuyor. Öbür cemaatler ondan değil, o öteki oluyor. Bu İslam'a da aykırı. Bizi bölen unsurlardır.

YUNUS EMRE'YLE DERGAHA BAĞLANIRDIM
Yüzyıllardır bu topraklarda cemaatlerin birleştirici bir ruhu da yok muydu?
O zamanlar dernek yokmuş, meslek kuruluşu yokmuş. Her çağın kendine göre halk örgütlenmeleri vardır. Ben Yunus Emre'nin çağında olsaydım onunla beraber Taptuk Emre'nin kapısında o dergaha bağlanırdım. Yunus Emre o dergaha odun taşıyor ve hiçbir odun eğri değil. İnsan bağlanmaz mı? Veya Hacı Bektaş'ın Hacı Bayram'ın kapısı. Hacı Bektaş bütün erenlerle birlikte çamaşır savtına katılıyor. Bunlar emeğe katılan, çamaşır yıkayan, odun taşıyan, tahtta oturmayan, saltanat sahibi olmayan, insanlarla paylaşan kişiler. O tarihlerde güzel gelenekler yaratmışlar. Uhuvvet, Ahilik. Bir ahlak getirmişler. Bu ahlaklar ve gelenekler sizin söylediğiniz örgütler tarafından yaratılmış. O çağın ihtiyacına cevap vermiş. Şimdi ne var meslek odaları var. Modern örgütlenmeler oluşmuş.
Meslek odaları cemaatlerin yerini tutabilir mi?
Modern toplumun ihtiyaçlarına cevap veren örgütler. Her istediğiniz örgütü kurabilirsiniz, dernek özgürlüğü var. Cemaatlerde ama şeyhlik var. O şeyhlik babadan oğula geçiyor. Bu bizim modern topluma uygun birşey değil. Hz. Muhammed'de de yoktu bu. Benim oğlum, bunun oğlu, Hz. Muhammed soyundan krallık kurulsun gibi bir şey yok. Hz. Ebubekir seçimle gelmedi mi?
Cemaatlere tavrımız bunun için bizim. Toplumu bölen, çıkar temelli, diğer toplumun kesimlerine de karşı vaziyet alan bölünmelere karşı tavır. Kula kulluk kabul etmiyoruz.

BİZİM DÖNEKLERİMİZİN KALİTELİ OLDUĞUNU SİSTEM SÖYLÜYOR
Fikir çatınızdan çıkan bir çok isim var. Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Gülay Görtürk, Hasan Cemal... Siz yetiştiriyorsunuz ama uçup gidiyorlar. Sonra sizden çok farklı çizgilerde görüyoruz onları.
Dönek oluyor onlar. Türkiye'de siyasi olarak etkisi olan güçlü bir akımız. Bunun içinden adam devşirmek, adam kapmak sistem açısından bir prestij. Diğerlerinin dönekleri dikkat edin, gider ordan belediyeden bir büfe alır falan. Ama bizim hareketimiz çok entelektüel bakımdan kaliteli insan yetiştirdiği için bizden döndürülen adam sistemde baş köşelere oturtuluyor.
Mesela İstanbul'daki bütün büyük gazetelerin köşe yazarı oluyor. Üst kademelere geliyor, Tayyip Erdoğan'ın en yakınlarında da var onlardan. Neden çünkü? Biz kaliteli insan yetiştiriyoruz. Bizim döneklerimizin kaliteli olduğunu sistem söylüyor. Onlara gidip o kadar yer verdiğine göre. Cengiz Çandar'ı, Hasan Cemal'i, Oral çalışlar'ı, Osman Olaga'yı, Şahin Alpay'ı.
Karşı taraf ele geçirdiğinde de sistemin içinde önemli köşeler veriliyor onlara, meşhur oluyorlar. O bakımdan diğer sol akımların yetiştirdiği insan ve kadro yok. Bu hareketin hala çok büyük entelektüel birikimi var. Ama bizim hareket de toplumun içinden insan kazanıyor. Şu anda Vatan Partisinin liderlerine bakın, geçmişte milliyetçi olan Anavatan Partisi'nde olmuş, Doğru Yol Partisi'nde olmuş olan insanlar bugün Vatan Partisi'nde toplanıyor.
Bizden dönenler varsa bize dönenler de var mı diyorsunuz?
Bize dönen demiyorum, onları dönek değil vatansever olarak, birikimleriyle kültürleriyle hepsi vatan partisi çatısı altında buluşuyorlar.

YALÇIN KÜÇÜK MOSSAD'A ALET OLUYOR
Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal sizin yönetiminizde mi?
Onları doğrudan yönetme gibi bir durum yok. 1978 Aydınlık'ının başında falan durduğum zamanlar oldu ama şimdi ben yönetmiyorum. Ama tabi arkadaşlarımızla fikir alışverişi, danışma görüşme oluyor. Medya yöneticisi değilim.
Yalçın Küçük sizinle ilgili "gericileşti" dedi. Ne diyorsunuz?
Diyebilir, Yalçın benim arkadaşım. Herkesin biribirini eleştirme, uyarı hakları var.
Ulusal Kanal'dan gönderilmesi de eleştirildi. Neden gönderildi?
Ulusal Kanal'dan gönderilmesinin sebebi şu: Atatürk'e Yahudi diyor, Balkanlar'dan gelen Harekat Ordusu'nda 600 tane Yahudi varmış. Yok Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar sabetayistler diyor, Güneydoğu'dan Kürt illeri diye bahsediyor. HDP'nin Meclis'e girmesine 3. Meşrutiyet diyor. İlker Başbuğ'a, Yaşar Büyükanıt'a Yahudi diyor. Böyle her tarafa çatan, herkesi Yahudi ilan eden... Bu izleyici de müthiş bir tepkiye neden oluyor. Arkadaşlar bu nedenle böyle bir karar aldılar. Bunu ben kendisine de Haymana Cezaevi'nde de söyledim, Ergenekon'da da söyledim. Benim yakın arkadaşım.
Bakın bu bir MOSSAD operasyonu. Türkiye'de ona, buna devamlı Yahudi demek bir MOSSAD operasyonu. Bunu Yalçın bilinçli olarak yapmıyor ama alet oluyor. İkincisi bu vatan savaşı sırasında PKK'yı HDP'yi öven şeyler doğru değil. Bu fikir özgürlüğü değil. Doğu'ya, Güneydoğu'ya Kürt illeri falan denmemesi gerekir Ulusal Kanal'da. Burada basit bir fikir savaşı yürütülmüyor, insanlar canla kanla savaşıyor.

BÜTÜN TELEVİZYONLARDA TELEVİZYON KUŞLARI PKK'LI
Türkiye'de medyanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya esas olarak Batı sisteminin kontrolünde. Hiçbir şekilde toplumu doğru bilgilendirmiyor, Türkiye'nin menfaatleri temelinde yönlendirmiyor. Düşünün vatan savaşında medya PKK'nın yanında. Çok açık. Bütün televizyonlarda televizyon kuşları PKK'lı. Vatanseverler bu televizyonlarda yok.
Türkiye yerli medyasını kuramadı mı?
Kısmen, kısmen kuruyor. Türkiye güçlü gelenekleri olan bir ülke. Ama büyük dedikleri medya güçlerine bakıyorum, esasen Atlantik güçlerinin kontrolü altında.
Bugün kimler size göre yerli medya?
İsim saymayayım ama ölçüyü söyleyeyim: Bugün mehmetçiğin savaşını, mehmetçiğin yanından verenler yerlidir. Mehmetçiğin yanında mısın yoksa hendeğin öbür tarafında PKK'nın yanında mısın? Hendeğin öbür tarafındaysan zaten Amerika ve İsrail'in yanındasın.

TÜRKİYE'DE GELEMEYECEĞİM BİR YER YOKTU
Ömrünüzün 14 yılı hapislerde geçmiş. Bu 14 yılı düşününce en büyük pişmanlığınız nedir?
14 yılla ilgili bir pişmanlığım yok. Bizim davamız kula kulluğu reddeden bir dava. Bu davaya giren bir insan herşeyi göze alacak. Tarihteki büyük işler yapmış insanlar gibi. Hz. Muhammed gibi, Atatürk gibi insanlar. Bunların davasında her türlü zulüm, tehditler var. Onun için bizim açımızdan doğal. Ben 14 yıl hapis yattım ama terörden dolayı değil, burada utanacağım bir şey yok.
14 yılı size geri verselerdi hayatınızda neler değişirdi?
Yine aynı şeyleri yapacaktık. 1964 yılında hukuk fakültesinde asistan oldum. Çok hızlı bir şekilde doktoramı aldım. Hukuk fakültesinin en genç doçenti olmak üzereydim. 12 Mart geldi. O zaman benim önümde her şey açıktı. Babam Adalet Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısıydı, dayım Tümgeneraldi, fakültede parlak bir öğretim kadrosuydum. Yani Türkiye'de gelemeyeceğim bir yer yoktu. Ama ben bu sistem içinde bir yerlere gelmek gibi bir amacı kesinlikle benimsemedim. Mustafa Kemal, sarayın paşası mı olayım dedi yoksa İstiklal Savaşı vereyim mi dedi? Hz. Muhammed Kureyş içinde Mekke'nin Ebu Sufyanları, Ebu Lehepleri gibi bir adam olmaya heveslenseydi onlardan çok daha büyük olurdu. Ama o kalktı Mekke'nin fakirleriyle, yoksullarıyla birleşti. Ben onlara benzer bir yolu seçtim. Sistemin içinde bir yerlere gelmek değil, sistemin karşısında mücadele etmek. Dolayısıyla o 14 yılı yine aynı amaçla değerlendirirdim.

HAYATIMIN EN MUTLU DÖNEMİNDEYİM
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Hayatımın en mutlu dönemlerindeyim diyebilirim. Türkiye'nin geleceğine güvenle bakıyorum. Birçok karamsar var Türkiye'de. Hiç karamsar bir süreçte değiliz. Bir vatan savunmasında Türk Silahlı Kuvvetleri büyük başarılar kazanıyor. Bu başarıdan mutluluk duyanlarla duygudaşım. İkincisi cemaatler, Fethullah Gülen cemaati falan bunlar tutturamadı Türkiye'de. O da önemli bir gelişme. Fethullah Gülen cemaatinin temizlenmesi, bu da insana umut veren bir gelişme. Üçüncüsü, borçlanma ekonomisinin Türkiye sonuna geldi. Türkiye üretim ekonomisine geçecek. Dördüncüsü, Türkiye Asya'da nefes almaya başladı. En büyük ticaret ortaklarımız, Rusya, Çin Almanya. Komşularımız ilişkiler bizi kardeşliğe zorluyor. Irak, İran, Suriye, Azerbaycan, bunlarla hem güvenliğimiz hem ekonomimiz için işbirliği yapmak zorundayız. Bunların hepsine toplam baktığımız zaman Türkiye Asya'daki yerine yerleşmeye doğru gidiyor. Bunların hepsine baktığmızda bunlar umut veren süreçler. Bunun için ben hayatımın en mutlu dönemini yaşıyorum.
Generaller en çok sizin partinizde, emekli olunca size geliyor. Asker içinde size karşı niye böyle bir sempati var?
Vatansever olduğumuz için. Türkiye'de askerlik vatan için ölmeyi benimseyen tek meslek. Polisi de buna katabilirsiniz. Vatan için ölmeyi benimsemiş mesleğin sahipleri, bunların çoğunluğu da Atatürkçü o nedenle onların Vatan Partisini seçmeleri son derece doğal. Bir de Ergenekon sürecinde Vatan partisi liderlerinin ne kadar kararlı, doğru birleştirici tavır aldığını da gördüler.

GEMİLERİ YAKA YAKA GELDİM BURAYA
Hayatınızda aldığınız en radikal karar neydi?
1- NATO'nun gezileri vardı. Çeşitli ülkelerden parlak aydınları askeri muhrip gemilerine bindirip 1,5 ay dolaştırıyorlar. Mesela onu reddettim.
2. İngiltere bursu verilmişti, gitmedim.
3. Almanya DAAD bursu kazandım. Orada genç bir bilim adamı olarak 25 yaşında, bana 50-60 yaşındaki profesörlere verilen en yüksek bursu verdiler. Ona da gitmedim.
Bu kararların hepsini topladığınız zaman sistemin içinde bir takım olanaklar çıktı. Türkiye'de kalmayı, görevler, işler bunları bırakamadım. Beni sistemle birleştiren yolları bir anlamda dinamitledim. Gemileri yaka yaka geldim buraya.
Konuşmalarınızda hep "şunu yaptırtmıycaz, bunu yaptırtmıycaz, iktidara geleceğiz" diyorsunuz ama oy oranınıza baktığımızda durum çok farklı. Nereden geliyor bu özgüven?
Ben de size soruyorum: Hz. Muhammed'in Mekke'de kaç oyu vardı? Burada tarihin vaad ettiği doğruları savunmaktır sizi iktidara getirecek olan.
Kendinizi güçlü görüyor musunuz?
Vatan Partisi Türkiye'nin geleceğinde çok önemli bir partidir. Neden? Çünkü Amerika öyle görüyor. Ergenekon'da kimi içeri attılar? Doğu Perinçek ve arkadaşları. Kim attırdı? Amerika. Demek ki Amerika'dan baktığınız zaman iki kuvvet görünüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Doğu Perinçek ve arkadaşları.
En son neye ağladınız?
Hasan Yalçın en yakın arkadaşım onu kaybettiğim zaman ağladım. Yalnız şahıs acıları değil, 1970'de Vietnam Kamboçya'ya girmişti ona çok üzülmüştüm. Toplumun acılarında da gözyaşlarımı tutamam, bir şehit cenazesinde kendimi zor tutarım.
En son neye güldünüz?
Çok gülüyorum (gülüyor). Şimdi sizinle güldük.
En son ne okudunuz?
Sürekli okuyorum. İskandinav Mitleri'ni okudum en son.
En son ne izlediniz?
Odin, Normanlar'a merakım var. Vikingler'i izliyordum.

Çok Okunanları

MURAT BARDAKÇI KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ İFTİRALARA CEVAP VERMİŞ

TARİHÇİ YAZAR MURAT BARDAKÇI'NIN LOZAN'DA GAYRİ RESMİ DANIŞMAN OLARAK, TÜRKİYE ADINA GÖRÜŞMELERE KATILAN HAİM NAHUM VE KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ YAZISI. YAZIDA KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ İFTİRALARA DA CEVAP VERMİŞ. 



3 Şubat 2016 Çarşamba

İKİ GÖZ, DÖRT RESİM

AŞAĞIDA DÖRT RESİM VAR. İKİ FARKLI GÖZ İLE İKİ BAKIŞ AÇISI İLE BAKALIM.

RESİM 1


İMAM HAMANEY SARAYLARDA YAŞAMIYOR. BU SIRADAN EVDE YAŞIYOR.


GÖSTERİŞTEN UZAK SIRADAN EVLERDE YAŞAYANLAR ÜLKE SAVUNMASI İÇİN SEFERBER OLMUŞ VE TAKDİRE ŞAYAN SİLAHLAR ÜRETMİŞLER VE GİZLEMİŞLER. DÜŞMANA KORKU SALMAK İÇİN KENDİLERİ SERGİLİYORLAR.

ALBAYRAĞIN GÖLGESİNDE YAŞAYAN HİÇ KİMSE İRANCI OLAMAZ.BU HAİNLİKTİR.

ANCAK ALBAYRAĞIN GÖLGESİNDE YAŞAYAN HERKESİN; BU ÜLKENİN DE EN AZ İRAN KADAR İYİ YÖNETİLMESİNİ İSTEME HAKKI VARDIR. BU VATANSEVERLİKTİR.

İŞTE DİĞER İKİ RESİM:



BUDA BİZİM SARAYIMIZ. TABİ Kİ OLSUN AMA ÜLKENİN ASKERİ GÜCÜ İLE ORANTILI OLSUN. 

HAMANEY'İN OTURDUĞU EVİN ASKERİ KARŞILIĞI YUKARIDAKİ FÜZELER İSE BİZİM SARAYIMIZIN ASKERİ KARŞILIĞI NE OLMALI? VE VAR MI?

İNŞALLAH VARDIR. SARAYIN İKİNCİ BOYUTU ŞUDUR:

Eğer saray dünyayı yönetmek için projelendirilmiş bir yapı ise ve binden fazla odasıyla tüm dünyanın her kliğine bir masa ayrılmışsa; böyle bir amaç için yapılan binanın bu bina olmaması lazım. O binanın yer altında ve çok gizli olması gerekir. Yukarıdaki ve dünyanın gözü önündeki böyle bir yapı iki şeye hizmet eder: Ya dünyaya meydan okuma zamanı gelmiştir, bu binanın askeri karşılığı vardır ve bunun ilanıdır.(İnşallah vardır) Ya da yoksa yapılanlar yanlıştır vesselam.

Evet İran yöneticileri tarafından iyi yönetiliyor. İran'ın Ortadoğu politikaları da kendi çıkarları açısından doğru ve hiç kaybetmediler. Kazançlı çıktılar. Bizim ise çok şey kaybettiğimiz bir gerçek.


İşte o nedenle bizler de ülkemizin en az İran kadar iyi yönetilmesini istiyoruz Vesselam. 

DİYARBAKIR'DA İBRETLİK GÖRÜNTÜ

DİYARBAKIR SEMALARINDAN ÇEKİLMİŞ ŞU FOTOĞRAFA BAKAR MISINIZ?



BÜYÜK HAKAN ATATÜRK'ÜN ASKERİ; VURULMUŞ TERTEMİZ ALNINDAN ŞEHİT OLMUŞ, OLMUŞ AMA ÖLMEMİŞ.

ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ DİYE BULUTLAR ARASINDAN SESLENMİŞ.

Bu fotoğraf hakikaten tam zamanında görüntülenmiş ve ibretlik bir resim olmuş. Gökte bulutlar arasında nöbet tutan bir asker..

Kahraman Türk Askeri olduğu çok net belli.
Tekrar söylüyoruz.
Hz Peygamber SAS Efendimizin bayrağı UKAB, Albayrağımızın maddi koruması altındadır. Albayrağımız da UKAB'ın manevi koruması altındadır. Bu ülkeye hiç bir kafir zerre zarar veremez Allah'ın izin ve inayetiyle. (İnşallah.)

Diyarbakır semalarındaki bu resimde; bu ülkenin sahiplerinin şehitlerimiz olduğu bir kez daha gösteriliyor.

Diyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz.

Yahudi telkinleriyle oyuna gelip Türk Milleti'nin, Türk Askerinin, Türk polisinin karşısına geçen; illa ki ölecektir. Başka şansı yoktur çünkü  dünyada bu asker kadar kalbi temiz, vicdanlı ve merhametli; bu asker kadar dinine bağlı, vatanına bağlı, milletini seven, bu asker kadar ahlaklı ve namuslu başka bir asker YOK, YOK, YOK.

BU ASKERE, BU POLİSE SİLAH ÇEKEN DİNSİZDİR, KAFİRDİR,NAMUSSUZDUR, ŞEREFSİZDİR, KANSIZDIR. ÇOK NET SÖYLÜYORUM ASKERİMİZ POLİSİMİZ GÖREV BAŞINDA ŞEHİT OLUR,CENNETE GİDER, ÖLDÜRDÜKLERİ İSE LEŞ OLUR CEHENNEME GİDER. ÇÜNKÜ BU ORDU İSLAMIN SON ORDUSUDUR. ÇÜNKÜ BU MİLLET İSLAM İÇİN DÜNYADA EN FAZLA ŞEHİT VERMİŞ MİLLETTİR.

Kimin nereye gideceğini Allah cc bilir. KURAN-I KERİM'de kimlerin cennete, kimlerin cehenneme gidecekleri ise çok detaylı açıklanmıştır. Delilimiz de Kuran'dır.

2 Şubat 2016 Salı

AKILLI BERELER (OKTAN KELEŞ'İN HARİKA YAZISI)

Akıllı Bereler (onaltiyildiz.com) Oktan Keleş'e Selam Olsun.

BİZE GÖRE OKTAN KELEŞ BÜYÜK BİR ALİMDİR.İŞTE SON YAZISINDAKİ İFŞAATLAR.
onaltiyildiz.com adresinden alınmıştır. 
Takipçilerimiz "ON ALTI YILDIZ" SİTESİNİ DE MUTLAKA TAKİP ETSİNLER İNŞALLAH.





AKILLI BERELER

Oktan Keleş Deruni Devlet Kutsal Halı Kitabı'nda yazdığı zaman ön yargılılar yine inanmamıştı… Soruyorlardı: "Bu bereleri kim takar?" diye.

İşin sırrı moda idi. Yeni bir trend diye yayılıyor. Artık piyasada akıllı bereler var. Herkes dünya ile irtibatını kesmeye başladı ve taktıkları berenin komutlarına göre hareket eden bir moda akımı oluştu. Bu çılgınlık Amerika'da başladı, Asya ve Avrupa'yı da sarmış durumda. Ve bu işler böyle başlayarak sonraki aşamaya geçer. Önemli olan insanların buna alışması ve yadırgamaması. Emareler görülmeye başlandı.

Bu bereleri takanlar tüm dünyayla irtibatlarını kesecekler gibi reklamlar yapılıyor.

Allah'tan Türk Ordusu bu gelişmeleri önceden görerek gerekli tedbirleri almıştı. Allah Türk Ordusuna ve Türk Milletine zeval vermesin!

Oktan Keleş Deruni Devlet Kutsal Halı Kitabı'nda Zülkarneyn Boynuzu 'nu ve işlevini şöyle anlatmıştı:

"…..Fatih'in türbesinin içerisindeyiz. Türbenin içerisinde 16 kişi ayakta. Daha önce de söylediğim gibi içeride çeşit çeşit kavimden insanlar vardı. Bu esnada kararlar alınıyordu.

Bu durum böyle devam ederse ne gibi tedbirlerin alınacağı konuşuluyordu.

Ankara'dan konvoylarla bir çeşit şapka getirilmişti. Anonslar yapılıyordu: "Bütün Türk milleti bu şapkalardan giysin!" diye.

Bütün her yerde seferberlik başlamıştı. Bir tane de bana verilmişti bu şapkadan. Bakır ve demir alaşımından yapılmış, çift boynuzlu Zülkarneyn başlığı idi bu. Anlaşılan özel yapılmış bir başlıktı ve bugünler için saklanmıştı. Üzerinde kullanma talimatı vardı. Başa geçirilecekti ve boynuz şeklindeki bakır çıkıntıların kenarındaki düğmelere basılacak ve beklenilecekti. Denileni yaptım. Bir anda kulaklarıma ses geldi. Anlaşılan bu başlık hiçbir şeyden etkilenmeyen bir başlıktı. Ses şuydu:

"Bu başlığı takan Türk milleti, taktıktan 45 dakika sonra size bir komut gelecek, o komutla beraber İstiklâl Marşı okunacaktır. 'Korkma!' diye başlayan İstiklal Marşıbaşladıktan sonra başlığın ortasındaki düğmeye basılacaktır." İstiklal Marşı'nın ilk kelimesi durmadan tekrar ediyordu: Korkma! Korkma! Korkma!

Beklediğimiz bu 45 dakika sanki geçmek bilmiyordu. Telkin altındaydık. Yecüc Mecüc dünyaya saldırmıştı. İlk saldırdıkları millet de Asya ırkları ve Türk milleti idi. Ekinler, tarlalar her yer talan ediliyordu. Başımızdaki başlıktan gelen ses devam ediyordu:

"Korkma! Korkma !" diye…

Sanki o esnada bizim için hayat durmuştu. 45 dakika sonra ne olacak, bekliyorduk. Bütün Türk milletinde o başlık vardı. Gökyüzünde sanki bir yıldırımın, şimşeğin çizgisi gibi bir ışık beliriyor ve yavaş yavaş bir kapı aralanıyordu. Sanki gökyüzünden akın akın bir şeyler gelecekmiş gibiydi. Tepelerden saldıran Yecüc Mecüc gibi, tıpkı ayette anlatıldığı gibiydi.

Bu esnada her şey öylesine hızlı gelişiyordu ki… Turan Bey vasıtası ile dış dünyadan da haberler alıyorduk. Söylentiye göre Vatikan'ın tepesine Mesih gelmişti. Kudüs'e, Şam'a ve dünyanın çeşitli yerlerine de Mesih geldiği söyleniyordu. Hindistan ve Uzak Doğu inançlarındaki beklenilen kişilerin de geldiği söyleniyordu. Bir tek ortada Mehdi'nin herhangi bir yerde zuhur ettiği haberi yoktu.

Nihayet 45 dakika dolmuştu. Ortadaki düğmeye bastık. İstiklal Marşı okunmaya başlandı. Bitti. Sonra anons duyduk: "Geri sayım başlamıştır. 114 saniye sonra, Ankara'dan Genelkurmay gizli sığınağındaki ana başlık vericisi aktif hale gelecek ve başlıklarınız çalışmaya başlayacak." Hepimiz adeta 114 saniyelik süreyi saydık. Ve 114 saniye sonucunda, "Yerin ve göğün sahibi Allah'tır!" nidası yankılandı. O esnada bütün her şey bir anda eski haline döndü. Ne Yecüc Mecüc, ne cinler, ne harabe olan yerler, ne insanlığın kaosu, ne sokaklarda insanlar vardı…

İstanbul eski haline dönmüştü. Sanki böyle bir hadise yaşanmamıştı. Başlık başımdaydı ama hayâl görmüş olamazdım. 16'larda yine türbedeydi. Turan Bey de yanımdaydı.

Başlığı tekrar geri aldılar. 16'lar heyeti, teker teker türbeden ayrılıyordu. Türbenin çıkışında Latif Baba ve İlhami Abi gözükmüştü. Her şey güllük gülistanlıktı; Pazar alışverişi yapanlar, parklarda oturanlar… Günlük hayat devam ediyordu. Ben ise olup bitenin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Turan Bey'e sordum: "Nasıl oldu da insanlık şu ana kadar yaşadıklarımızın farkına varmadı?"

"Manyetik alanlar açıldığı an aslında her şey bir anda olup bitmekte, adeta zaman durmakta. Başlık devreye girdikten sonra başlığın sırrı sayesinde açılan manyetik alanlar insan beynini etkilememekte ve hafızamızdaki zamanı durdurmuyor. Sana verilen başlık farklı olduğu için olanı biteni hatırlıyorsun."

Anladım ki, Türk Devleti birçok önemli buluşa imza atmış ve bunu saklamayı başarmıştı. Şimdi daha iyi anladım ki; "öze saldırmak, beyne saldırmak" ne demekti?

Düşman bu yüzden beyne saldırıyordu. Bundan dolayı beyne saldırı yapılıyordu. Bunu başarsaydılar tüm insanlık savunmasız kalacaktı…."

Konuyla bağlantılı olarak Oktan Keleş'in  "Gizlenen Hakasya Raporu: Altın Boynuz"  http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4281 makalesine tekrar bakmakta fayda var.

Yine şu Hadisi Şerifi tekrar tefekkür etmek lazım:

Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Vaad edilen Mehdi'nin zuhur mukaddimeleri olan Abbasi Melik Horasan'a vardığı zaman, ŞARK TARAFINDA İKİ DİŞLİ, MÜNEVVER (AYDINLIK) BİR BOYNUZ ÇIKAR."

İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani'de bu konuya geniş yer vermiştir. Arzu edenler bakabilirler…

İşin sırrı BOYNUZ'da….

Erol Elmas  

buulkem@gmail.com  

Twiter:@emiryildizdan


ZAFER İSLAM'IN OLACAK AMA...

3.DÜNYA SAVAŞINDA ZAFER İSLAM'IN OLACAK AMA...




3.DÜNYA SAVAŞINDA ZAFER İSLAM'IN OLACAK AMA İKİ MİLYAR MÜSLÜMANDAN NE KADARI O GÜNLERİ GÖREBİLECEK?

3.Dünya Savaşı öncesinde ve savaş içerisinde İTTİHADI İSLAM yani İslam Birliği kurulmayacak. İslam Birliği Savaşın sonuna doğru yani final savaşlarında kurulacak. Tabi o zamana kadar Müslüman kalırsa. 

İşte buradan yazıyoruz.

Alimlerin hadis yorumlarına göre 3.Dünya Savaşı Nükleer Savaş olacak insanlığın çoğu kırılacak. Üstelik bu savaşın merkezi Ortadoğu ve ağırlıklı olarak da Türkiye ile Suriye ülkeleri olacak. Suriye zaten alacağını aldı bu hengameden. Sırada Türkiye var.

3.Dünya Savaşında milyonlarca insan öleceğine göre, Müslümanlar çok zarar göreceğine göre, Hz.Mehdi AS'a kavuşan Müslümanlar da Zafere ulaşacağına göre ve sayıları çok fazla olmayacağına göre o insanlardan olabilmek için:

İlk önce sıradan bir Müslüman değil Mümin olmaya çalışmak lazımdır. 
Çokça tövbe etmeli ve ihlas ve takva üzere ibadetleri yapmak lazımdır.

Kişisel çıkar için dini ticarete ve siyasete alet eden insanlar aşağılık mahluklar olup Hz.Mehdi AS'a kavuşmaları asla mümkün değildir.
Kul hakkı yememek lazımdır, insanları aldatmak uyanıklık değil namussuzluktur.

Unutulmamalıdır ki Hz.Mehdi AS; 3.Dünya Savaşı esnasında Müslümanlar çaresiz kaldığında Allah CC tarafından kalanlara bir müjde ve hidayet olarak gönderilecektir İnşallah. Yoksa Mehdiden önce Müslümanlar çok ama çok büyük bedeller ödeyecekler. Adam olalım diye boşuna yazmıyoruz.

Hz.Mehdi AS'a kavuşanlar da dört gruba ayrılacaklar.

Bunlardan birinci grup Hz.Mehdi AS'ın savaşları çok zor ve çok güçlü düşmanlara karşı çok çetin olacağı için başlangıçta bu zora dayanamayıp savaştan kaçanlar olacaklardır. Hadislerde bu kaçanlar aşağılanmaktadır ve cehenneme gidecekleri bildirilmektedir.

İkinci grup; Hz.Mehdi AS ile birlikte o çok zor savaşlar başladığında yılmadan savaşıp şehit olanlardır ki o şehitler hadislerde tüm şehitlerin en hayırlıları olarak anlatılıyor. 

Üçüncü grup ise Hz.Mehdi AS ile zafere ulaştıktan sonra dünyaya hakim olup ALTIN ÇAĞI yaşayanlardır ki ne mutlu onlara. Çünkü hepsi de Hz.Mehdi AS'ın  çağında hidayete erecekler ve yataklarında yaşlılıktan ölseler bile dosdoğru yol üzere (Sıratı Müstakiym) can verecekler ve yine cennete gitmeleri umulacaktır. Hadislerde üç grup bu şekilde geçmektedir. Tek bir hadis değil bir çok hadiste birbirini tamamlayıcı olarak anlatılmaktadır.

"ADAM OLMAK LAZIMDIR" yazmıştık yukarıda.

Bakınız Hz.Peygamber SAS Efendimize peygamberlik 610 yılında verilmiştir. 610 yılından önceki dönem İslam öncesi Cahiliyye Dönemi geçer tarihte.

İslam öncesi dönemde Adam Olmak deyiminin anlamını yine Hz.Peygamber SAS Efendimizin hayatından görüyoruz. Peygamber olmadan önceki hayatında Resulu Ekrem Efendimiz SAS Mekke halkı tarafından  MUHAMMED'ÜL EMİN olarak bilinirdi.

Yani bir insan Müslüman ise zaten DÜRÜSTTEN başka bir ŞEY olamaz. Ama Müslüman değilse de adam olabilir ve o zaman da adamlık "dürüstlük" yani "güvenilen kimse" olmaktır.Vesselam.

Bir Müslümanın GÜVENİLİR KİMSE OLMASI FARZDIR. FARZ İKEN Güvenilir kimse olamayan MÜSLÜMAN DEĞİLDİR. (Velev ki tevbe edip, iman tazeleyip, istikamet üzere olmasın)

Üç kağıtçıdan, hırsızdan, namussuzdan, dolandırıcıdan, yalancıdan, GÜVENİLİR KİMSE OLMAZ.

İşte yukarıda saydığımız üç grubun dördüncüsü de GÜVENİLİR OLAN gayri Müslimlerdir ki onlar da 3.Dünya Savaşının sonunda Müslüman olacaklar ve Altın Çağa kavuşacaklardır.İnsanlar topluluklar halinde Allah'ın CC dinine gireceklerdir.Tüm dünya Müslüman olacaktır İnşallah.

Adam gibi adam olmak Mümin olmak kadar zor bir iş değildir. Ya Mümin olacağız ya da hiç değilse adam gibi adam olacağız ki hidayet ya da rahmet umalım.Yoksa iş gerçekten çok ciddi.

Cenabı Zülcelal cümlemizi Mümin olan kullarından eylesin.Bütün günahlarımızı affeylesin ve hidayet nasip eylesin İnşallah. 

1 Şubat 2016 Pazartesi

TANRI DAĞI

ATİLLA YILMAZ (TANRI DAĞI)



Altaylardan ateş kanlı börüler
At üstünde doğup ölen çeriler
Bir bilseniz deli gönül ne diler

Tanrı dağın etrafını sarın sarın ha
Rusçulara Çincilere vurun vurun ha

Noyanlar nerede Tarkanlar hani
Neyleyim Yurt için akmayan kanı
Alın Ankara'dan ulu hakanı

Tanrı dağın etrafını sarın sarın ha
Rusçulara Çincilere vurun vurun ha

Bahar geldi haydi akın başlasın
Tüm pusatlar gece gündüz işlesin
Bozkurtlar ordusu Çin'de kışlasın

Tanrı dağın etrafını sarın sarın ha
Rusçulara Çincilere vurun vurun ha




ATİLLA YILMAZ'IN BU GÜZEL ŞARKISININ VİDEOSU

BU DA BİZDEN İLAVE:



BU MİLLETİN DÜŞMANINA VURUN VURUN HA
ALBAYRAĞA KALKAN ELİ KIRIN KIRIN HA
NANKÖRDEN DOST KAHPEDEN YAR OLMAZ

NANKÖRÜNÜ, KAHPESİNİ ASIN ASIN HA
BU ÜLKENİN HAİNİNE VURUN  VURUN HA 

ÇİN'DEN TÜRKİYE'YE DEV TEKLİF

ÇİN'DEN TÜRKİYE'YE DEV TEKLİF
(YAZI DAHA ÖNCE YAYINLANMIŞTI.ŞİMDİ YİNE TAM ZAMANI VE TEKRAR YAYINLIYORUZ.)





MANŞETİ GÖRÜNCE HABERİ HİÇ OKUMADAN HER HALDE ÇİN TÜRKİYE'YE ŞU TEKLİFİ YAPTI DİYE DÜŞÜNDÜK:

Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yİ: 

Uygurlar sizin soydaşınız, çok sorun çıkarıyorlar. Elebaşıları ABD' de yaşıyor ve ne zaman Türkiye ile yakınlaşsak gelip bu Uygurları kışkırtıp zarar görmelerine neden oluyorlar.Bunların beş milyonunu size verelim.Beş büyük şehir kuralım.Tüm alt yapısı,konutları bize ait.

Bu şehirleri Hakkari,Diyarbakır,Şırnak,Mardin,Batman'a kuralım bölgedeki tüm il ve ilçeleri bu büyük şehirlere bağlayınız.Hem ABD'nin ülkenizi bölme girişimlerini engeller hem de Suriye ve Irak'a daha yakın olur hem gücünüzü hem de güçlü dostluğunuzu gösterirsiniz.

Çavuşoğlu: 

Beş milyon işsiz mi? 

Wang Yİ: 

Projeleri falan hepsi hazır. ÇİN bu işin içinden kolaylıkla çıkar. Siz bu işi 500 Milyara çıkarabilirsiniz ama biz 250 milyara fabrikalar dahil çıkarırız.Yüzlerce küçük fabrika kurar beş milyon kişinin tamamını iş sahibi yaparız. İlaveten size her büyük şehir için devasa bir organize sanayi bölgesi ile dev bir fabrika kurarız. Hem siz de üç çocuk kampanyası başlatmamış mıydınız?

Çavuşoğlu: 

Peki sizin bu işten ne çıkarınız olacak?

Wang Yİ:

Bizim çıkarımız Uygur Türklerini ABD'nin kontrolünden çıkarıp Türkiye ile dostluğumuzun baltalanmasına engel olup Türkiye ile birlikte bölgede çok büyük işler yapabilmektir. Bu Türkiye'nin de çıkarınadır.

Çavuşoğlu: 

Peki ABD?

Wang Yİ: 

Tabii ki ABD istemez. Peki siz ABD'nin ülkenizi bölmesini ister misiniz?


SONRA BİR DE HABERİ OKUDUK Kİ:

ÇİN TÜRKİYE'YE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI TEKLİF ETMİŞ.
HAKİKATEN DEV BİR TEKLİFMİŞ! 
NE DE OLSA BİZİM İKİ KURUŞA MAL ETTİĞİMİZ HER ŞEYİ ÇİN BİR KURUŞA SATIYOR.

PAŞANIN HER TESPİTİ TAMAMEN DOĞRU

NEJAT ESLEN PAŞANIN TÜM TESPİTLERİ DOĞRU




Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, Türkiye ile Rusya arasında son günlerde Suriye’de çıkarların çatışmasından dolayı bir vekalet savaşı yaşandığını söyledi.

Eslen, “Yalnızlaşmış Rusya ve Türkiye var. İki yalnızlaşmış ülkeyi karşı karşıya getirmek isteyebilirler. Bu noktada Türkiye’ye destek vermezler, yalnız bırakırlar. Dolayısıyla Türkiye, Rusya ile diyalog kurmaya çalışmalı. Olay sakin bir şekilde iki ülke arasında halledilmeli” dedi. Türkiye ile Rusya arasındaki gerginliğin tek nedeninin hava sahası ihlalleri olmadığına dikkat çeken Eslen, şunları kaydetti:

Çıkar çatışması

“Asıl gerginlik, Rusya’nın ve Türkiye’nin Suriye politikaları ve stratejilerin çatışmasından kaynaklanıyor. Türkiye başından beri ‘Esad gitsin’ stratejisini izliyor ve muhalif grupları destekliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise kendi çıkarları gereği Esad’ın iktidarda kalmasını istiyor. Onu korumak için bölgeye giriş yaptı ve Esad’a karşı olan muhalif güçleri, yani Türkiye’nin desteklediği muhalif güçleri de bombalıyor. 

Suriye’de Türkiye ile Rusya arasında vekalet savaşı var. Türkiye’nin desteklediği muhalifler kaybetmeye başladı. En son Suriye Türkmenleri, Türkiye’ye sığınma noktasına geldi.”  Nejat Eslen, sınır ihlalinin kasıtlı yapılması halinde Türkiye ile Rusya’nın çatışma noktasına gelebileceğini dile getirdi. 

Türkiye’nin bundan kesinlikle kaçınması gerektiğini anlatan Eslen sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, meseleyi NATO’ya havale etti. NATO açıklama yaptı. NATO’ya Türkiye güvenmemeli. NATO’nun liderliğini ABD yapıyor. 

ABD Başkanı Barack Obama ise tarihe savaş başlatan değil, savaş bitiren lider olarak geçmek istiyor. ABD aynı zamanda seçim havasına girdi. Önümüzdeki günlerde ABD’nin gündemi seçimler. Ayrıca Suriye’de Rusya’nın inisiyatif kullanmasına imkan verdi, göz yumdu. 

ABD’den ve NATO’dan yardım beklememek gerekir. NATO’nun Avrupa ülkeleri mülteci krizinde bile bir araya gelip, ortak karar çıkaramadı. Dolayısıyla AB’den de ciddi hamle gelmez.” ABD ve batı kaynaklarının, son yaşanan petrol krizinden sonra Rusya’da Putin karşıtı eylemlerin başlayabileceğini duyurduğuna da değinen Eslen, “Rus uçağı düştüğünde Putin’in desteği yüzde 95’lere yükselmişti. 

Putin iç kamuoyunun dikkatini başka yere çekmek için bir maceraya girmek isteyebilir. İkinci Dünya Savaşı tarihi iyi okunmalı. İsmet Paşa’nın izlediği politikadan dersler çıkarılmalı, bu sıkıntılardan ancak bu yolla kurtulabiliriz” diye konuştu.

Komplo hazırlığı


Nejat Eslen, Rusya’nın sıkıntısı varsa, Türkiye’nin de PKK gibi ciddi bir sıkıntısı olduğuna vurgu yaptı. Birinci ihlalin ardından Rus uçağının düşürdükten sonra Türk Hava Kuvvetleri’nin, Suriye’de uçamadığını ifade eden Eslen, şöyle dedi: 

“Aynı olay tekrarlanırsa bu defa Rusya S-400 füzelerini etkili hale getirip problemi tırmandırır, NATO’ya güvenmeden dikkatli olmak gerekir. Eğer batı Putin’in gitmesi için komplolar hazırlıyorsa, Gürcistan, Ukrayna ve Kırım’da yaptıklarının cezasını kesmek istiyorsa Rusya ve Türkiye arasında çatışma isteyebilir, dolayısıyla Türkiye’yi maşa olarak kullanmak isteyebilirler.” Esad gitsin politikasının bedelini Suriye Türkmenlerinin ödemeye başladığının altını çizen Eslen, “Bu bedel, Rusya ile savaşa uzanmamalı” dedi.

30 Ocak 2016 Cumartesi

RUSYA, MİSİLLEME PEŞİNDE

RUS UÇAĞI YİNE HAVA SAHAMIZI İHLAL ETTİ. SEBEBİ MİSİLLEME.






Uçağının düşürülmesinden sonra Rus yönetimi gereğinden fazla tepki vermiş ve Putin misilleme yapılacağını açıklamıştı.

Akabinde Rusya, Suriye'de hava savunma sistemleri kurdu. Bu sistemler tamamlanınca Putin "Yine düşürsünler bakalım" demişti.

Türkiye ve NATO gerginliğin azaltılması ve doğrudan görüşmelerin yapılabilmesi için girişimlerde bulundular. Ama Putin kinci ve intikamcı politikasında ısrar etti. Ekonomik yaptırımlar ile bu kinci politikalarında Türkiye'den çok Rusya'ya zarar verme pahasına geri adım atmadı.

Türkiye, uçak olayından sonra yeni bir gerginliğin yaşanmaması için Suriye hava sahasında ve sınır boylarında daha dikkatli ve titiz davranmaya çalıştı. 

Ruslar ise bunu Suriye'deki varlıklarını pekiştirmek ve daha agresif olabilmek için fırsat olarak kullandılar. Bayırbucak'a bomba üstüne bomba yağdırdılar. 

Düşman IŞİD olduğu halde IŞİD'den başka kim varsa Esad'a muhalif Rusya hep onları bombaladı.Yani Türkiye'nin de batılı müttefikleri ile birlikte desteklediği grupları hedef aldılar.

Türkiye'nin Suriye sınırında yeni bir kriz yaşanmaması için titiz ve ihtiyatlı davranması nedeniyle rahat hareket eden Rus yönetimi elde ettiği mesafeleri görünce cesarete geldi ve intikam peşine düştü.

İşte bu uçak olayı ile düşürme girişimi beklediler Türkiye'den. Uçak kasten hava sahamızı ihlal etti ve düşürmemizi beklediler. Böyle bir olay olsaydı artık hangi saldırıları planladılarsa ( ki muhtemelen savaş uçaklarımıza) yapacaklar ve misilleme ile intikamlarını almış olacaklardı.

Böyle bir girişim olması halinde her halde Rusların Suriye'de bulunan hava savunma sistemleri devreye girecekti ve uçaklarımızı düşürme saldırısı yapacaklardı.  

Bu niyet şunu da gösterir. Eğer uçak olayından sonra uçaklarımız Suriye hava sahasını ihlal etmiş olsalardı Rusya daha o zaman uçaklarımıza misilleme saldırısı yapacaktı anlamı da çıkabilir. 

Bize göre bugün yaşanan ikinci ihlal olayında Rus uçağının düşürülmemesi ile TÜRK-RUS SAVAŞI'NIN eşiğinden dönülmüştür.


Tekrarı yaşanabilir mi? Yaşanırsa ne yapmalıyız?
Tekrarı yaşanabilir. Yaşanırsa düşürmeliyiz. Bu manada pilotlarımıza verilen "emir beklemeden düşür" emri doğrudur.

Ancak büyük bir savaşa hazırlıklı olmalıyız. O büyük savaş "GELİYORUM" diyor.

29 Ocak 2016 Cuma

15 dk sonra hagousttayız

BUGÜN SAAT 24.00 İLE 02.00 ARASINDA HANGOUSTTA OLACAĞIZ İNŞALLAH.

İSTEYEN TAKİPÇİLERİMİZ BAŞBUĞUN ÇERİSİ HANGOUSTTA EKLEYİP KONUŞMALARI İZLEYEBİLİR.KATILABİLİR.

***

SOHBET BİTTİ İNŞALLAH YARARLI OLMUŞTUR.

KATILAMAYAN TAKİPÇİLERİMİZ SORULARINI safaasya@hotmail.com ADRESİNDEN MAİL ATARAK SORABİLİRLER. ALLAH CC RAZI OLSUN.

28 Ocak 2016 Perşembe

BEYİN MIKNATISI

DEMOKRASİLERDE BEYİNLERİ ESİR ALAN MIKTANIS HİLELERİ





Dünyada iki çeşit demokratik ülke vardır. 
Halkı eğitimli ve belli bir kültür seviyesine sahip olan ülkeler ile halkı henüz yeterli eğitim ve kültür seviyesine ulaşamamış ülkeler.

Aslında halkı eğitimli ülkeler için demokrasiden söz edilebilir ama halkı eğitimsiz ülkelerdeki demokrasiye "demokrasi oyunu" demek daha doğru olur. Çünkü bu ülkelerde gerçekten bir demokrasi oyunu yani hileli bir yönetim ile halk kandırılmaktadır.

Oyunun adı "Beyin Mıknatısı" oyunudur.

Gerçekte liderlikle uzaktan yakından alakası olmayan sıradan biri halka büyük bir lider olarak tanıtılabilir. Ve yıllarca iktidarda kalması ve sahiplerine hizmet etmesi sağlanabilir.

Mıknatıs oyununda her şey zıtlık teorisine göre planlanır.

Bir insan hakkında; halkın inanacağı kişi o kişinin bazen dostu bazen de düşmanıdır.O nedenle dost da düşman da ele geçirilmeli ve hem dostça hem de düşmanca destek sağlanarak lider desteklenmelidir.

Teorinin ana unsurları her şeyde ikilik, her konuda zıtlık ve düşmanlıklar üzerine kuruludur.

 Mümkün ise halk ikiye bölünmeye çalışılır. Çatışmasız bir bölünme yani fikir düşmanlığı geliştirilir. İki fikre mensup olanlar gördükleri yerde birbirlerini öldürmezler ama birbirlerine karşı içlerinden iyi şeyler de düşünmezler. Tabi halkı bu şekilde ikiye ayırmak kolay iş değildir.

Bunun için lider olarak tanıtılan kişinin halkın bir kısmını hedef alan ve diğer kısmının da bir takım değerlerine sahip çıkan açıklamalar yapması lazımdır.Ve işe bununla başlanır.

Sonra medya planları devreye sokulur. Muhalif medya varsa tüm yöntemler kullanılarak muhalif medya ele  geçirilir. Ama ele geçirildiği belli edilmez. Halktan gizlenir. Halk o medya grubunu muhalif sanmaya devam eder. 

Ele geçirilemeyen ve gerçekten muhalif olmaya devam eden medya ise halkın gözünden düşürülmek ve önemsizleştirilmek için hedef tahtasına konur.

Şimdi iki çeşit medya oluşmuştur. Birisi açıktan destek veren yandaş medya, diğeri ise açıktan düşmanmış gibi görünüp ve gerçekte dolaylı destek veren işbirlikçi medya.

Yandaş medya bir yayın yapar ve liderin eşsiz özelliklerinden bahseder. İşbirlikçi medya ise açıktan lideri karalarken, icraatlarını överek dolaylı destek vermiş olur. Veya liderin rakiplerini eleştirerek destek çıkar. Bunun yani dolaylı desteğin binlerce çeşidi olabilir. Mesela lideri eleştiren alt yazılı bir haberine çok güzel çıkmış bir fotoğrafının eklenmesi dolaylı destektir. Bu tip haberlerde genellikle lider kasıtlı olarak haksız yere eleştirilir. Lider haklı çıkınca dolaylı destek verilmiş olur. Liderin haksız çıkacağı konu zaten hiç işlenmez.

Zıt medyanın tamamlayıcısı anket şirketleridir. Tıpkı medyadaki kutuplaşma gibi anket şirketlerinde de kutuplaşma oluşturulur. Ama aslında tüm anket şirketleri aynı torbada nemalanmaktadırlar.Ve aynı torbada yatıp kalkmaktadırlar.Halk onları ayrı kutuplar görür ve birinin yalanına diğerinin yalanından inanır. 

Sürekli belli konularda anketler açıklanır. Aslında anket yapıldığı falan da yalandır. Önceden planlanan sonuçlardır açıklananlar. Önce yandaş olan çıtayı yüksek tutar.

"Lidere verilen destek yüzde seksenlerde" diye sonuç açıklar. Tabi halk buna inanmaz. Zaten inanması da beklenmemektedir. Sonra düşman görünümlü işbirlikçi anket firması devreye girer ve "Lidere destek yüzde altmışlarda" der. O da yalandır. Ama halk yandaş yerine düşman görünen işbirlikçiye kolayca inanır.Oyun da budur. Aslında yüzde otuz olan destek halk tarafından yüzde altmış olarak düşmanın dilinden öğrenilmiştir. Hepsi yalandır ama halkı kandırdığı ve istediği gibi yönlendirdiği hatta sandıklardan istedikleri sonuçları dahi alabildikleri tamamen doğrudur.

Medya ve anket firmaları; halkı kandırmak, yönlendirmek için küresel güçler tarafından kullanılan ve az gelişmiş ülkelerin demokrasilerini hileli demokrasi oyununa dönüştüren ana unsurlardır.

Ekonomik olarak ne medya şirketlerinin ne de anket firmalarının; ticari faaliyetlerinden elde ettikleri ve kamuoyuna açıkladıkları göze görünür bir karları yoktur. Ekonomik faaliyetleri kar elde etmek amacından ziyade sosyal faaliyet gösteren yardım kuruluşları gibidir.    

Dünyadaki bütün az gelişmiş ülkelerde bu demokrasi oyunu oynanmaktadır. Halkların bu oyunlara kanmamak için alacakları yegane tedbir, eğitimli olmak ve eğitimli nesiller yetiştirmektir. Başka da bir çaresi yoktur. Tabi demokrasi içinde kalınacaksa. Siyasette sahte düşmanlıklara sahte dostluklara kanmamak lazımdır. Düşman bilinenler gizli dost,dost görünenler gizli düşman olabilirler.

Aydınların sürükleyici olduğu toplumlarda bireyler söylenenlere inanan değil; yapılanlara bakan ve doğru veya yanlış olduğunu, yapılması gerekli veya gereksiz olduğunu bilebilecek kadar bilgi ve kültür seviyesine sahip insanlardan oluşur. 

Yapılması gerekenleri bilenlerin oluşturduğu toplum yapılanların doğruluğunu ya da yanlışlığını da kolayca anlayabilir.

Türkiye'deki durum ise yukarıda yazdıklarımızdan biraz daha farklıdır. Türkiye'de her şey kontrol altındadır ve kontrolsüz bir beyin mıknatısı oyunu oynanmasına asla izin verilmemektedir.

Hak ettiğimiz güce kavuştuğumuzda en güzel yönetimin nasıl olması gerektiğini de Türkiye tüm dünyaya gösterecektir İnşallah.