27 Ekim 2015 Salı

CUMHURİYET Mİ ? SALTANAT MI?

HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN ÜMMETİNE BIRAKTIĞI YÖNETİM BİÇİMİ CUMHURİYETTİR. AKSİNİ İDDİA EDEN YALANCIDIR. BİRİNCİ YALANCI İSE YEZİD'DİR.





Cumhuriyet İslam rejimidir. Atatürk Cumhuriyeti ilan ederek İslama hizmet eden tarihin en büyük lideri olmuştur. Cumhuriyet erdemdir.Padişahlık köleliktir.

Cumhuriyet bireylere üstün değer vermek demektir. Saltanat ise bireyleri yok saymaktır.

Cumhuriyet tevazu demektir, saltanat ise kibir. Cumhuriyette yönetenler yönetilenlere eğilir, saltanatta ise yönetilenler yönetenin kölesidir.Hatta Osmanlıda "kulu" bile demişlerdir. Oysa kul sadece Allah'ın kulu olur,kula kulluk edilmez.

Cumhuriyet ilim demektir, saltanat ise cehalet. Çünkü saltanatta; cehalet kaldırılsa saltanat kalmaz.O nedenle insanlar bilinçli olarak cahil bırakılır. Günümüzde diktatörlükle yönetilen ülkelerde de durum böyle değil midir? Halkı kasten cahil bırakıyorlar. Halk uyanırsa değirmenin suyu kesilecek. İşte Afrika ülkeleri.

Padişahlar eteklerini öptürürlerdi. Oysa Hz.Peygamber SAS Efendimiz bırakınız eteğini, elini bile öptürmemiştir. İşte tevazu budur.

Cumhuriyet halkın malıdır, saltanat ise padişahın. Hatta saltanatta haşa halk bile padişahın malıdır.Bu şirktir.

İşte İslam açısından devlet yönetim biçimi:

Hz.Peygamber SAS Efendimiz dünya işlerinde istişareye önem verirdi.Çünkü Kuran'da emredici ayetler vardı.

Yerine HALİFE TAYİN ETMEDİ.

Halife ile vekil arasındaki farkı bile anlayamayanlar "halife tayin etti" dediler.

Hz.Peygamer SAS Efendimiz hastalandığında namazı kıldırması için Hz. Ebu Bekir RA Efendimizi görevlendirdi. Ehli Sünnet "Bak işte gördünüz mü? Yerine Ebu Bekir'i işaret etti" dediler. Oysa Hz.Peygamer SAS Efendimiz Hz.Ebu Bekir'i halife olarak tayin etmedi, namazı kıldırması için yerine imam olarak vekil tayin etti. VEKİL. "İmam vekil"

Medine Müslüman olmadan önce Hz.Musab Bin Umeyr'i RA Medine'ye İslam'ı öğretmesi için gönderdi.(SAS) Musab Bin Umeyr RA Hz.Peygamber SAS Efendimizin ÖĞRETMEN VEKİLİ OLDU. Halife tayin edilmedi. Zaten UHUD'da şehid oldu.(Ra)

Hz.Peygamber SAS Efendimiz Mekke'nin fethinden sonra yeniden Medine'ye döndü ama Mekke'ye hem Vali hem de kadı tayin etti. VALİ VEKİL. VE KADI VEKİL.

Şiiler Hz.Peygamber SAS Efendimizin Gadiri HUM hadisi ile yerine Hz.ALİ RA Efendimizi HALİFE olarak tayin ettiğini iddia ettiler.Ehli sünnet kaynaklarında halife tayin etmedi, bir ilim şehri olarak örnek alınması istendi. Gadiri Hum hadisi ile Sekaleyn hadisi ehli sünnet ile Şiiler arasında farklı yorumlanmaktadır.Açık yazalım.

Ama şu olay da çok anlamlıdır.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret etmeden önce Müşriklerin suikast girişimlerine karşı kendi yatağına Hz.Ali Ra Efendimizi yatırmıştı. Acaba o nasıl bir vekillikti?
Hz.Peygamber SAS Efendimiz yerine ölüme karşı vekil olmak?

Yine Hz.Peygamber SAS Efendimiz Mute Savaşına orduyu gönderirken Zeyd Bin Harise'yi (RA) komutan olarak tayin etti. KOMUTAN VEKİL.

Ve hadis:


«Şayet Zeyd b. Hârise şehid olursa yerine Ca'fer bin Ebu Tâlib ve o da şehid olursa yerine Abdullah bin Revaha kumandan olsun, o da şehid olursa ehl-i İslam içlerinden birini seçsin»

Sonunda ne buyuruyor? "İçlerinden birini seçsin." Cumhuriyet.

Bu hadisi işiten sahabe efendilerimiz o anda hüngür hüngür ağlamışlardır. Çünkü bilmişlerdir ki Zeyd Bin Harise de Hz.Ali Efendimizin abisi Cafer Bin Ebu Talib de Abdullah Bin Ravaha da şehit olacaklar. Sevinenler sadece bu üç büyük sahabe olmuş. (RA) 

Bu hadisin ve Mute savaşının bir başka gaybi müjdesi de vardır. O da şudur ki bu savaşta Allah'ın (CC) kılıcı (Seyfullah) Halid Bin Velid (RA) büyük bir İslam kumandanı olarak zuhur etmiştir. Bu zuhur Allahu alem Selim'in zuhurunu müjdelemektedir.İnşallah ve Allahu Alem.

Gerçek şudur: Halife başka, vekil başka.


Hz.Peygamber SAS Efendimiz yerine pek çok branşta vekiller tayin etmiştir. Hz.Ali Efendimizi ise kendi ailesine vekil tayin etmiştir ama ümmetin başına, devletin başına bir HALİFE TAYİN ETMEMİŞTİR.

Zaten o zaman ki sahabeler Halifeyi halkın geniş katılımı ile seçselerdi yine Hz.Ali Ra Efendimiz Halife olurdu. 

Dört halifenin seçilmesi o zamanın şartlarına göre Cumhuriyettir. Muaviye ile saltanata geçilmiş ve artık gücü elinde bulunduran hiç kimse de bırakmak istememiştir. Ta ki Atatürk'e kadar bu hep böyle süregelmiştir.

Var mı aksini iddia eden? Atatürk isteseydi Padişah olur muydu? Bal gibi olurdu. Acaba niçin olmamış? Cumhuriyet tevazudur.

HER MÜSLÜMAN HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN VEKİLİDİR.

VE DAHİ HER MÜSLÜMAN ALLAH'IN (CC) YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİDİR.

Demek ki halifelik başka vekillik başkaymış.Ancak arasındaki çizgi çok ama çok inceymiş.Çünkü Hz.Peygamber SAS Efendimize VEKİL olamayan, Allah'a da HALİFE olamazmış.

Bir kul olarak ALLAH'ın yeryüzündeki halifesiyiz. Zulmü yok etmek ve Hakkı hakim kılmak her kulun görevi. Hz.Peygamber SAS Efendimize vekil olabilirsek Allah'a (CC) halife oluruz. Aksi halde şeytanın halifesi oluruz. O kadar net.

HİLAFETTE DERECE YOKTUR ANCAK VEKALETTE DERECELER VARDIR.


Her kul Allah'ın aynı derecede halifesidir. Biri birine üstün değildir.Üstünlük takvadadır ve onun da kimde olduğunu kul değil Allah CC bilir.

Vekalet ise derece derecedir.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz de bir insandır ve bir kuldur.O açıdan her insan, her kul Hz.Peygamber AS Efendimizin bir vekilidir. O (ASM) nasıl bir insan olmuşsa, nasıl bir kul olmuşsa hepimiz de O'nun vekili olarak aynı şekilde bir insan aynı şekilde bir kul olma görevimiz vardır. Vekaletin bir derecesi budur.

Diğerleri ise Hz.Peygamber SAS Efendimizin hayatta iken Asrı Saadette bizzat ve bilfiil yaptığı işleri yapanların vekaletidir.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz bizzat namaz kıldırdığı için tüm namaz kıldıranlar onun imam vekilidir. O (SAS) nasıl kıldırdıysa öyle kıldırmalıdır.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz İslamı öğreten, hayatı öğreten bir öğretmendir. Bütün öğretmenler Onun vekilidir. Sahabelerine O (SAS) nasıl öğrettiyse, tüm öğretmenler de öğrencilerine aynen öyle öğretmelidirler.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz ticaret yapmıştır.Tüm tacirler O'nun vekilidirler. O (SAS) nasıl yaptıysa onlar da öyle yapmalılar.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz Hakimlik (kadılık) yapmıştır.O (SAS) nasıl karar verdi ise onlar da öyle karar vermelidirler.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz bir komutandır. Komutanlarımız, O (SAS) nasıl komuta ettiyse aynen öyle komuta etmelidirler.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz bir devlet başkanıdır. O (SAS) nasıl devlet başkanlığı yapmış ise bütün Müslüman devlet başkanları da aynen O'nun (SAS) gibi devlet başkanlığı yapmalıdırlar. Peki öyle mi? Samimi olmak gerekirse batılı devlet başkanları Müslüman devlet başkanlarından daha çok örnek alıyorlar.Sadece "tevazu" açısından bile kıyaslamak yeterlidir.

Hz.Peygamber SAS Efendimiz bir babadır. O (SAS) çocuklarına nasıl babalık yaptıysa her baba da öyle yapmalıdır. Nasıl komşuluk yaptıysa (SAS) her komşu da öyle komşuluk yapmalıdır.

Unuttuklarımız da olabilir.

Kuran'daki Halifelik tanımı Araplardaki halifelik tanımından farklıdır. Halifelik, Araplardaki halef- selef (Sonraki, önceki) terimleri ile ifade edilemez. Çok daha geniş.

İspatı ise şudur:

Eğer halifelik "sonraki" demekse Yezid de Hz Peygamber SAS Efendimizin halifesi olur, değil mi?
Peki halifesi olabilir mi? Asla. Yezid Yezid'dir.

Konu çok uzun ve açıklamalar yetersiz ama görüldüğü gibi Cumhuriyet İslam rejimidir.

Ama hangi Cumhuriyet?

Son derece medeni, eğitimli bireylerin oluşturduğu bir toplumda; çıkar amaçlı manüplasyonların yapılamadığı ve bireylerin oylarını hiç bir baskı altında kalmadan özgür tercihleriyle kullanabildiği ve oy kullanırken de sadece ve sadece Allah rızası ve toplumun huzur ve refahı için tercih yapabildiği ve seçenlerle seçilenlerin seçme ve seçilme haklarının maddi ve manevi olarak eşit olduğu ve bunun hem anayasal hem de uygulama pratiği açısından güvence altında olduğu cumhuriyet en ideal cumhuriyettir.

Devleti yönetme liyakatı ve hakkı herkesten fazla olduğu halde, maddi imkanlarının yetersiz olması nedeniyle, seçilme hakları anayasal güvence altında olmasına rağmen, pratikte böyle bir güvenin sağlanamadığı bir cumhuriyet de ideal cumhuriyet olamaz. Parası olan düdüğü çalıyorsa onun adı adalet olmaz.

Cumhuriyetten uzak cumhuriyetler maalesef oldukça fazladır. En ideal Cumhuriyet Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyettir. Ancak onun da sistemini tam anlamıyla oturtmaya ömrü yetmemiştir.

Bu gün Atatürk hayatta olsaydı Siyasi Partiler Kanununu yırtar atardı.Çünkü bu kanun anayasaya aykırıdır. Anayasaya göre herkes seçme ve seçilme hakkına eşit derecede sahiptir.Ama siyasi partiler kanunu liderlik sultasına izin vermekte ve liderler kime seçilme hakkı verirse onlar seçilebilmektedir. Oysa Anayasamıza göre kimin seçileceğine liderler karar veremez. Anayasa Mahkemesi ihbara gerek olmaksızın resen bu kanunu iptal etmelidir. 

Şu cümleyle bağlayalım:

Cumhuriyetimize sahip çıkalım.
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.

  

25 Ekim 2015 Pazar

AYETULLAH NEMR İÇİN İDAM KARARI ÇIKTI

SUUD YÜKSEK MAHKEMESİ AYETULLAH NEMR İÇİN VERİLEN İDAM CEZASINI ONAYLADI.



Şii din adamı için idama onay

Suudi Arabistan yüksek yargısının Şii din adamı Nemr Bakır en-Nemr hakkında verilen idam cezasını onayladığı belirtildi.

AA muhabirine konuşan Nemr'in avukatı Sadık el-Cibran, Ceza İstinaf ve Yüksek Mahkeme gibi ilgili mahkemelerin Nemr hakkındaki idam cezasını onayladığını belirterek, karara itiraz yolunun açık olmadığını söyledi.

Cibran, idam kararının Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'in onayı olmadan uygulanmayacağını belirterek, "Eğer Kral onaylarsa karar uygulanır. Onaylamazsa karar dondurulur. Kral idam cezasını affederek, hapis cezasına dönüştürebilir veya tamamen affeder ve serbest bırakılır" diye konuştu.

Öte yandan Nemr'in kardeşi Muhammed en-Nemr de sosyal paylaşım ağı Twitter'da yaptığı açıklamada, kardeşi hakkında verilen idam cezasının onaylandığını doğruladı.

Konuya ilişkin henüz resmi açıklama yapılmadı.

Suudi Arabistan'da tanınmış Şii din adamlarından Nemr, 2011 yılında Bahreyn'deki gösterilerle eş zamanlı Katif kentinde düzenlenen rejim karşıtı protestolara öncülük etmiş, ardından 2012'de Suudi Arabistan tarafından kendisine yöneltilen "protestoları teşvik etmek, fitne çıkarmak, güvenlik güçlerine direnmek, ateş açmaya çalışmak" gibi suçlamalarla tutuklanmıştı. Ceza mahkemesinde yargılanan Nemr, 15 Ekim 2014'te idam cezasına çarptırılmıştı.



YORUM

Üstteki manşet Ayetullah Nemr'in idamının hemen yapılamayacağını gösteriyor. Bir yıl bekletilecek.

Tarihlere dikkat ettiniz mi?

15 Ekim 2014'de yerel mahkeme idam kararı veriyor. Ekim 2015'de üst mahkeme onaylıyor. Ve şimdi Suud Kralının onayı bekleniyor. Kral onay verdiği anda ertesi sabah idam gerçekleşecek. Prosedür böyle.Bu tarih de Ekim 2016 olabilir.

Biz en başından beri hadis yorumlarında geçen Hz.Mehdi'nin zuhuruna neden olacak Mekke'deki "İki Haşimi kardeşin infaz edilmesi" hadisesinde bahsedilen "İki Haşiminin" Şeyh Ayetullah Nemr ile kardeşi Muhammed Nemr olduğunu tahmin ediyorduk. Allahu Alem.

Eğer bu doğruysa her ikisi aynı anda infaz edilecek. Öyleyse şunu bekleyebiliriz:

Şimdi sıra Şeyh Muhammed Nemr'in yargı sürecinin de başlaması ve idam ile tamamlanması ve Kralın onayına kadar sürecek kısmın bir yılda bitirilmesidir.

Şeyh Ayetullah Nemr'in idam süreci Kralın onayına kadar tamamlandı ama infaz edilemeyecek. Kardeşi Muhammed Nemr de yargılanacak ve idam kararı verilecek. Kralın onayına sunulduğunda kral her iki kardeşin birden infaz kararını aynı anda verecek. Ve infaz gerçekleşecek.Ekim 2016 Allahu alem.

İşte bu olay hadis yorumlarına göre Medine'de normal bir hayat yaşayan ve daha önce üç defa kendisinin Mehdi olduğu iddia edilerek biat edilmek istenen ve hepsini de reddeden Hz.Mehdi AS'a Allah CC tarafından Mehdilik görevinin verildiği gün olacak İnşallah.

Bu olay yani idam olayları işte bunun için çok önemli.

Aslında Şeyh Ayetullah Nemr'in idam süreci bu kadar sürmezdi ve çoktan infaz edilirdi ancak alt manşet nedenini çok iyi açıklıyor. İran; "Şeyhi asarsanız vururuz" diye açıkça Suud'u tehdit etti. Yargı süreci de bu yüzden yavaşlatıldı. Şimdi sonuçlanmasındaki neden ise Suud'un son zamanlarda Yemen'de çok ağır darbeler yemesinden kaynaklanıyor. Hıncını bunların sorumlusu İran'dan bu şekilde almaya çalışıyor.

Bu işin sonu Suud için hüsran ama tüm İslam alemi için güzel olacak İnşallahu Allahu Ekber.



22 Ekim 2015 Perşembe

TÜRKİYE, SURİYE'YE GİRMEMELİ

TÜRKİYE HER NE SURETTE OLURSA OLSUN, SURİYE TÜRKİYE'YE SAVAŞ AÇMADIĞI MÜDDETÇE SURİYE'YE GİRMEMELİDİR.




Esad'ın hayatta kalması Türkiye'nin daha doğrusu AKP'nin Suriye politikasının en başından beri yanlış olduğunu ispat etmeye yetti. Ancak bu durum yani Suriye'deki gelişmelerin şu anda geldiği nokta, Türkiye açısından çok büyük risk oluşturmaya başladı.

Türkiye için Suriye'deki en büyük risk; hayatta kalan Esad üzerinden ABD ile Rusya'nın anlaşmasıdır. Bunu bozacak olan tek şey Esad'ın ölmesidir. 

Hatta ABD veya batı kaynaklı öldürülmesidir. Evet Esad'ın öldürülmesi yani bir suikaste kurban gitmesi Türkiye için şu anda hayati derecede önemlidir. Bize göre ABD bunu bir şekilde yapacaktır.Ve Rusya çılgına dönecektir.

Birinci Dünya Savaşının bir Avusturya prensinin öldürülmesi sonucu çıktığı unutulmamalıdır.

Üçüncü Dünya Savaşı da Esad'ın öldürülmesi sonucu çıkabilir. 

O halde neden Esad'ın ölmesi yararlıdır dedik. Çünkü 3.Dünya Savaşı ABD ile Rusya arasında olur. Ama olmazsa yani ABD ile Rusya Suriye'de anlaşırlarsa; onlar birbirleriyle savaşmasa bile bizim açımızdan tüm dünya ile savaşacağımız bir cihan harbi kapıda demektir. 

O yüzden Esad ölmeli, ABD tarafından öldürülmeli ve ABD ile Rusya savaşmalı ve biz de ABD'nin yanında yer almalıyız. Olay budur.

Ancak ABD, her zamanki gibi taşeronlarıyla iş görmek isteyecektir. Ya bir suikastçı timi ile işi çözecek ya da Suud, Türkiye ve Katar gibi ülkelerin Türkiye'den Suriye'ye girmesini isteyecektir. Şu anda bu bizim için yararlı olmadığı gibi çok ama çok zararlı sonuçlar doğurabilir.

Türkiye'nin ABD ile Rusya birbirine girinceye kadar ki politikası ülkemizin her karış toprağında alan hakimiyetini kesin olarak sağlamak ve ülkemiz içindeki pislikleri bir an önce temizlemektir. 

Bunu acilen yapmalıyız. PKK'ya destek için PYD de sızacaktır. Hatta IŞİD de gönderilecektir.Sınırlarımızı çok iyi kontrol edelim ve geleni indirelim İnşallah. 

Bu aynı zamanda, tamamen gayri nizami harbin koşullarına dönecek olan 3.Dünya Savaşına da çok iyi bir hazırlık tatbikatı olacaktır.

Ama Suriye'ye girmeyelim. Her ne kadar Kahraman Ordumuzun gücünü seyretmek için merakla bekleyen müttefiklerimiz olsa da "Önden buyurunuz" demek daha akıllıcadır.

Suud ve Katar Emirleri ABD uşağıdır, ABD'den izin almadan lavaboya gidemezler.O nedenle her söylediklerini "ABD söyletti" diye değerlendirmemiz gerekmektedir.

ABD, Esad'ı nasıl olsa öldürecek.Öyle veya böyle.Ama biz en önde olmamalıyız.

Ayrıca İsrail'in yapabileceği bir şeytanlığa karşı da uyanık olunmalıdır. İsrail, Türkiye'nin sorumlu tutulacağı bir Esad suikastı yapabilir.Bunu ABD'siz bir Rus-Türk Savaşı çıkarmak için isteyebilir.

Çok kritik dönemlere giriyoruz.Çok ama çok dikkatli olmalıyız. ABD füzesi Rusya'ya düşmeden, Rus füzesi ABD'ye inmeden Türkiye asla tetiğe basmamalıdır. 

Çünkü bu meydan; henüz düşmanın meydana inmediği bir meydandır ve kurşunu sıkan kurşunsuz kalır vesselam.

Allah CC, milletimizin ve devletimizin yardımcısı olsun İnşallahu Allahu Ekber.

BASIN KLAVUZU

BASINI NASIL TAKİP ETMELİYİZ?





Sadece Haber 7 okuyan AKP'li olur. Sadece Ulusal Kanal, Odatv okuyan Perinçekçi;sadece Yeniçağ okuyan Ülkücü; sadece Samanyolu okuyan Cemaatçi olur.

Sadece Sözcü okuyan CHP'li olur.Sadece Rudav okuyan Barzanici, sadece Fırat hba okuyan PKK'lı, sadece Takva okuyan IŞİD' ci olur.Sadece Rastbaher, Medyaşafak okuyan da İrancı olur.  

Yani sadece bir basın sitesini takip eden ve başka hiç bir yere bakmayan aptaldır. En önde gelen aptallar bunlar arasından çıkar. Aşağıdan yukarıya, sağdan sola tamamı ÖNYARGI ile dolar. Düşünemez olur ve mankurtlaşır.

Elbetteki her basın kuruluşunun arkasında bir destekçisi vardır. Yoksa kim para verip, gazete alıp basını ayakta tutabilir?

Hepsinin doğruları da var yanlışları da. Hepsinin aydınlatıcı bilgileri de var, iftiraları da.Akıllı insan hepsini okur, yanlışların arasından doğruları bulmaya çalışır. Yanlışların içinden doğruları bulabilen de zaten yine ülkücü olur. Yeniçağı hiç okumaz bile.

Suriye konulu Önemli bir yazı geliyor birazdan.

20 Ekim 2015 Salı

SİYASİ İSTİKRAR

DEMOKRATİK ÜLKELERDE SİYASİ İSTİKRAR; İLLA Kİ BİR SİYASİ PARTİNİN TEK BAŞINA İKTİDAR OLMASI GEREKTİĞİ ANLAMINA GELMEZ. GENİŞ TABANLI KOALİSYONLAR DA ORTAK İLKELERDE ANLAŞARAK PEK TABİ SİYASİ İSTİKRARI TEMİN EDEBİLİRLER.




MANŞETTEKİ RESİM ODATV'DEN ALINTIDIR.

Hatta 7 Haziran seçimleri sonrası bizim naçizane önerimiz AKP-CHP-MHP Milli Mutabakat Hükumeti kurulmasıydı. Kurulmuş olsaydı bugün ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktı. 

2 Kasım'da da emin olunacak.Biz bundan eminiz. Şimdiden yazdık.

Yine iddia ediyoruz. 2 Kasımda seçim sonuçları ne olursa olsun mutlaka AKP-CHP-MHP koalisyonu kurulmalı. Aksi takdirde Milli Mutabakatı ne mecliste ne de sokakta sağlamak mümkün değildir. Çünkü sandıktan çıkacak tablo 7 Haziran'dan çok farklı olmayacaktır. 

ABD ve Avrupa'nın istediği koalisyon AKP-CHP Koalisyonudur. Çünkü açılımın devam etmesini istiyorlar. AKP de istiyor CHP de. Nedeni budur.

ABD ve Avrupa; MHP'yi, Açılıma kesinlikle karşı olduğu için iktidarda istemiyorlar.Bize göre ise MHP'nin Açılıma bakış açısı doğrudur ve AKP tarafından da ispatlanmıştır. 

Bu politika Osman Paşanın yıllar önce söylediği politikanın aynısıdır. Osman Paşa "Terörist silah bırakmaz, bunu düşünmek bile cahilliktir" demişti. İnanmadılar.

Gönül ister ki MHP 1 kasımda tek başına iktidara gelsin ve Türkiye düşmanları o gün yerlerine oturup kalsın. Ancak zor görünüyor.

Belki ABD ve Avrupa'nın hükumet alternatifine karşı kurulabilecek hükumet, CHP-MHP Koalisyonu olabilir. Burada iş MHP'ye düşüyor. AKP ile Açılım arasında tercih ikilemi yaşayacaktır. 

AKP'den kurtulmak veya CHP'ye katlanmak. Ya AKP ile hükumet kurup aklama iddialarına muhatap olmayı seçecek ya da CHP'nin açılım politikalarına direnmek zorunda kalacaktır.

Darbe konusuna gelince evet hadis yorumlarında Türkiye'de darbe olacak görüşleri bulunmakta. Zaten darbeler de yaşandı. 

Ancak sivil siyaset yönetim kaosu oluşturmadıkça ordu yönetime el koymak istemez. Bu kesindir. Önceki darbelerde de sivil siyasete dönmek birinci öncelik olmuştur.   

Buradan şu mana da çıkar mı?
Sivil siyaset yönetimde boşluk oluşturursa, bir türlü hükumet kurulamazsa, yenilenen seçimlerde hükumet kurmak için çözüm üretemezse, darbe olmaz mı?

Olmaz mı? 

Tabi ki olur. Atatürk bu ülkeyi önce Türk subaylarına sonra da Türk gençliğine emanet etmiştir. Düşman ülkeyi işgal ettiğinde ilk önce subaylarımızı öldürür.Bu Atatürk'ün meşhur sözüdür. Sonra da milletimize istedikleri zulmü yaparlar.Allah cc korusun.İşte o nedenle olabilir. 11 Kasımı yaşayanlar 10 Kasımı unutmamalıdırlar. Atatürk hala milletimizin kalbinde yaşamaktadır.

İnşallah sivil siyaset yönetimde istikrarı muhafaza eder ve İnşallah darbe olmaz.

18 Ekim 2015 Pazar

RUSYA, ABD'DEN SURİYE'NİN İNTİKAMINI, TÜRKİYE'DE İÇ SAVAŞ ÇIKARARAK ALMAK İSTİYOR

RUSYA, ABD'DEN SURİYE'NİN İNTİKAMINI ALMAK İÇİN ATAĞA GEÇTİ. HEM DE TÜRKİYE'DE İÇ SAVAŞ ÇIKARARAK ALMAK İSTİYOR.


Herkesin bildiği gibi Suriye'yi ABD karıştırdı ve iç savaş çıkardı. Rusya Esad'a destek verdi ama önceleri müdahil olmadı. Sonra İran'ın Suriye'deki faaliyetlerine bağlı olarak Kasım Süleymani Moskova'yı ziyaret etti.

İşte bu ziyaret ile Moskova ikna edildi ve Rusya, Suriye'ye doğrudan müdahil olma kararı verdi.

Uçaklar gönderdi, IŞİD ve diğer Esad muhaliflerini bombaladı. Yerden de İran, Hizbullah ve Esad birlikleri, muhaliflere karşı önemli başarılar elde etti.

Onlara göre Suriye'de artık işler istedikleri gibi yoluna girdi. 

Ve şunu gördüler:

Rusya diplomatik veya dolaylı silah desteği ile Esad'ı ayakta tutamıyor ama doğrudan müdahil olunca işler değişiyor. ABD de müttefikleri de ses çıkaramıyor. 

"Demek ki Rusya, bölgede pasif değil AKTİF olmalı" dediler. Yeni politika "Artık Ortadoğu'da ABD ilk adımı atacak ve Rusya savunmada kalacak görüşünden ilk adımı artık Rusya atacak ve ABD ile batı seyredecek" görüşüne geldi.

Rusya bundan sonra yani Suriye'deki başarısından sonra bölgede seyreden değil, seyrettiren rolüne soyunuyor.

İlk yapacakları iş Suriye'nin intikamını ABD'den almak olacak. Bunun için de düşündükleri; ABD' ve NATO'nun müttefiki olan Türkiye'yi karıştırmak olacak. Bunu da PKK/PYD yi saflarına alarak yapacaklar.

Şimdiden söylemeye başladılar " PKK, terör örgütü değil" diye.

Bu plan Rusya'nın tek taraflı bir kararı değil, işin içinde İran var. Yani Rusya İran'ın politikasını benimsedi. 

Peki İran nasıl PKK'lı oldu?

Aslında İran, Irak'da Barzani'yi kazanmak için çok çabaladı ama Barzani'nin ABD'yi satamayacağını anlayınca Barzani düşmanı oldular. 

Barzani ile defalarca görüştüler ama döndüremediler. Sonra Barzani'ye muhalif bir KDP yöneticisi bulup Barzaninin elinden KDP başkanlığını almayı denediler. Araya ABD girdi ve engelledi.

İran adına hem Irak hem de Suriye'de bütün bu işleri planlayıp, yürüten kişi Kasım Süleymani idi. Süreci baştan sona biliyordu.

Barzani'den ümidi kesince Suriye'de PYD ile görüştü. Barzani'ye karşı destek vaat etti.ABD yine araya girdi ve aralarını buldu.

Ancak ABD'nin PKK/PYD politikaları Türkiye tarafından kabul görmeyince destekte ileri gidemedi.PKK/PYD de İran aracılığı ile Rusya'nın kucağına düştü. O kucak da ateş.

Gelişmeler tahminlerimizi doğrular nitelikte devam ediyor. ABD'nin bir zamanlar Türkiye ile yakın dost görünerek PKK nın tamamen bitirilmesini gizliden engellemek için operasyonlarımızı henüz yapmadan PKK'ya iletip PKK'lıları kurtarması süreci artık tersine dönüyor. Bundan böyle ABD, PKK'ya dost görünüp Türkiye'ye gizliden destek vererek PKK/PYD'nin bitirilmesine çalışacak.

Ahmet Akgül Hoca, ABD ve Rusya'nın Yahudi güdümünde anlaştığını ve Türkiye'yi bölüp Kürt Devleti kurmak istediklerini ve büyük İsrail hedeflediklerini iddia ediyor.

Ancak bu iddia doğru değil.
ABD'nin Yahudi kanadı ile İsrail ve Rusya anlaştılar demek daha doğrudur. ABD'nin diğer kanadı bölgede bölünmüş ve güçsüzleştirilmiş bir Türkiye değil dost ve güçlü bir müttefik Türkiye istiyor. Hatta bu kanat Barzani'nin Irak'dan koparak Türkiye'ye bağlanmasını bile istedi.Ancak bu isteklerin hiç biri gerçekleşmedi. Çünkü iki kanat da karşı tarafa kendisini kabul ettiremedi, kesin bir üstünlük kuramadı. Mümkün de değil zaten. 

PYD için yazı tura atıldı.

Yazı gelirse...

PYD, ABD'nin kara gücü olacak ve Suriye'de Esad'a, Hizbullah'a ve İran'a karşı savaşacak ve YOK OLACAK.

Tura gelirse...

Rusya'nın işbirlikçisi olacak ve Suriye ve Irak'da IŞİD'e karşı savaştıktan sonra Türkiye'ye sokulmak istenecek ve YOK OLACAK.

Bu para dik de gelmez. Salih Müslim, ABD ile Rusya arasında parayı dik getirmeye çalışıyor ama alınacak görev İMHAYI getiriyor.

Sonra sıra Barzani'ye gelecek, o da tıpkı Suriye'ye karşı Türkiye misillemesi gibi PKK/PYD'nin imhasına karşı ikinci bir Rus misillemesi olacak. Yani PYD/PKK'yı kaybeden Rusya, ABD safında yer alan Barzani'yi yok etmek isteyecek. İşte o savaşı Ruslar ve İranlılar kazanacak. (Karkısa)

Tersinden gidersek...

Eğer İran, Suriye'ye doğrudan müdahil olmasaydı, Hizbullah girmeseydi, Esad çoktan düşmüştü. İran Esad'ı ayakta tutunca Rusya cesarete geldi ve Suriye'ye girdi. Pasif konumundan aktif konumuna geçti.

Önce Rus yetkililer "Suriye isterse Uçak gönderebiliriz" dediler. Arkasından Suriye "Rusya'dan yardım isteyebiliriz, isterlerse gelebilirler" dediler. Ve Rusya Suriye'ye hava kuvveti gönderdi.

Dün ise İran'lı yetkililer "Suriye isterse asker yani kara gücü gönderebiliriz" dediler.Yarın Suriye'li yetkililer "İran isterse asker gönderebilir" açıklaması yapacaklar. Ve İran muhtemelen Suriye'ye bir kara tümeni gönderecek. En azından bir tümen.Belki bir kaç tümen.Bir hafta sonrasını seyrediniz.

Suriye hava sahası RESMEN Rusya'nın; kara sahası da RESMEN İran'ın eline geçmiş olacak.

Demek istediğimiz şudur:

Madem ki İran'ın Suriye'de teröristlere karşı gösterdiği başarı Suriye'ye Rusya'yı müdahil etti.Ve Rusya da aktif politikaya geçip Türkiye'de misillemeye hazırlanıyor. 

O zaman Türkiye'ye PKK/PYD hatta İsrail güdümlü IŞİD de saldıracak ve telef olunca da yani Türkiye'nin teröristlere karşı başarısı da ABD'yi Rusya ve müttefiklerine karşı Türkiye'nin yanında AKTİF hale getirecektir.

Bunun adı 3.Dünya Savaşıdır ve Rusya büyük bir tuzağa düşmek üzeredir. Klavuzu Siyonist olanın burnu beladan kurtulmaz Putin Efendi (!) 

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir. (Allahu Alem)

17 Ekim 2015 Cumartesi

BİRAZDAN HANGOUSTTAYIZ

15 DAKİKA SONRA HANGOUSTTA OLACAĞIZ İNŞALLAH. BEKLERİZ. 

BAŞBUĞUN ÇERİSİ GOOGLE'DAN BAĞLANABİLİRSİNİZ

13 Ekim 2015 Salı

KOD: MİLLİ MÜCADELE

MİLLİ MÜCADELE MOD'UNA GEÇİŞ


ZAFER, "ZAFER BENİMDİR, DİYEBİLENLERİNDİR"

1919

MEVCUT DURUM

Yüzde doksanı işgal edilmiş, tüm orduları tasfiye edilmiş, payitahtı ele geçirilmiş çaresiz bir ülke...
Üstelik bütün tebaları da Müslim, gayrimüslim demeden işgalcilerle işbirliği yapmış ve devlet içinde devletler kurmuş ve gövdeden kopmuş. Bir de ateşkes imzalanmış ve beklenmeye başlanmış.

Bir kaç akıllı ve cesur adam "Hiç değilse Anadolu'da üniter bir ulus devlet" diyerek bir mücadeleye karar vermiş.

VE MİLLİ MÜCADELE MOD'UNA GEÇİLMİŞ

VARAN 1)

Ve içlerinden sarı saçlı, mavi gözlü bir dehaya görev verilmiş."Tam yetkili sensin, hepimiz emrindeyiz" denilmiş. 

VARAN 2)

Yoksul, dağınık, teslim olmuş, yılgın ve ümitsiz bir Millet yeniden diriltilmiş ve silahlandırılmış. Herkes elinde olanı ortaya koymuş, OLMAYANA VERİLMİŞ.

VARAN 3)

Büyük taarruz: 
"ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR. İLERİİ.."

Neden Akdeniz? Hiç düşündünüz mü? Oysa ordular Ege'ye gitmişti.

Yüz sene öncesinden, yüz sene sonrasına verilmiş BİN YILIN EMRİ. Şerefsiz nereden bilsin. Sarhoştu dedi.

Akdeniz'e hakim olan dünyaya hakim olur oysa. Ege'ye hemen şimdi. Akdeniz'i bekle, hayır bekleme hazırlan, hiç durma hemde, çünkü o var olma ya da yok olma seferi. Öyle bir sefer ki geri dönüşü yok. Tarihte hiç görülmemiş bir şekilde yürü.Hani hadiste geçiyor ya "hiç kimse onlar gibi savaşmadı" işte onlar o seferin yolcuları.

TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR

VARAN 1)  "Yeryüzü zalimle dolsa bir selim yeter." Yeter ki Allah CC dilesin.
VARAN 2) "Her Türk asker doğar."
VARAN 3) "Zafer, zafer benimdir, diyebilenlerindir."

12 Ekim 2015 Pazartesi

RUSYA, ESAD VE PYD İŞBİRLİĞİ

BUNU DAHA ÖNCE YAZMIŞTIK. BU YAZI ALINTI. PKK VE PYD'NİN RUSYA SAFINA GEÇECEĞİNİ, BARZANİ'NİN İSE ABD SAFINDA KALACAĞINI YAZMIŞTIK.
ÜNAL TANIK ABD VE RUSYA'NIN ANLAŞTIĞINI YAZDI FAKAT ESAS OYUN RUSYA'YA OYNANDIĞI İÇİN BU DOĞRU DEĞİL. BU GELİŞMELER RUSYA'NIN HELAKINA NEDEN OLACAK. 


ÖNCE YORUMU YAZALIM: 
ŞEYH ABDULLAH BABANIN İFŞAATI ÇIKACAK GİBİ. ÖNCE SURİYE'YE VURACAKLAR, SURİYE TÜRKİYE'YE KAÇACAK, SONRA TÜRKİYE'YE VURACAKLAR DEMİŞTİ. ANCAK TÜRKİYE'YE VURACAK OLANIN İSRAİL OLDUĞU SÖYLENMİŞTİ. 

HZ.ALİ RA EFENDİMİZİN İFŞAATLARINA GÖRE GÜNEYDEN VURACAK İSRAİL DEĞİLDİ. GÖRÜLÜYOR Kİ GÜNEYDEN VURACAK OLANLAR PKK/PYD,IŞİD VE ESAD. TABİ Kİ HÜSRANA UĞRAYINCA DA RUSYA BİZZAT DEVREYE GİRECEK. VE HALA BİR KISMI (YAHUDİ KANADI) PKK/PYD'NİN YANINDA OLAN ABD DE BUGÜN PYD'YE İNDİRDİĞİ ELLİ TON SİLAH İLE CESARET VERİYOR.BURADA BIRAKALIM.

İŞTE O YAZI: 

Rusya''DAEŞ'i vuracağım'' diyerek hava operasyonlarına başladı. Ancak Rus uçakları DAEŞ hedefleri yerine ÖSO ve sivil halkı vurdu. DAEŞ'e yönelik hava operasyonları da neredeyse son buldu. Rusya, daha da ileri giderek Lazkiye semalarında 340 kilometrelik alanı radarla korumaya aldı. Halen Gaziantep'in Karkamış ilçesi ile Kilis arasındaki 90 kilometrelik hattın karşısı DAEŞ'in denetiminde bulunuyor. Ancak ''DAEŞ'i vuruyorum'' diyen Rusya, Türk hava sahasını ihlal etmesine karşın buradaki DAEŞ hedeflerine henüz bir bomba doğrultmadı. Rusya'nın, Esed ve PYD işbirliğinde DAEŞ'İ Türkiye'ye sürmeyi amaçladığı ortaya çıktı. Kobani ve Afrin'deki PYD militanları Rusya'ya destek veriyor. Rusya'nın, DAEŞ'in bulunduğu sınır hattına operasyon düzenlememesi de dikkat çekiyor.

BİR TAŞLA PEK ÇOK KUŞ VURMAK İSTİYOR

Rusya'nın DAEŞ'e Türkiye sınırına doğru koridor açması soru işaretlerine neden oldu. Türkiye'ye, ABD öncülüğündeki koalisyona destek verdiği için diş bileyen DAEŞ, üçlü ittifakın amaçlarına ulaşmasında kullanılacak. Esed rejimi, Rusya ve PYD'nin üzerinde anlaştığı plan hedefine ulaşırsa hem Esed Rejimi ilk günden itibaren rejimin sivil halka zulmüne karşı uluslararası toplumu harekete çağıran Türkiye zor durumda ve devre dışı bırakılarak memnun edilecek, hem PYD dolayısıyla PKK'ya Türkiye'ye yönelik emellerini gerçekleştirmesinde destek sağlanmış olacak hem de Rusya, Suriye'de bırakacağı çözümsüzlük tablosuyla başta Çeçenler olmak üzere Suriye'de palazlanan ve güçlenen terör örgütlerinden kendisine yönelecek olası saldırıları bertaraf edeceği gibi sıcak denizlere açılma ve uluslararası çıkarlarını koruma avantajlarını sürdürecek.

RUSYA, ESED, PYD EL ELE

Rusya, son olarak hava operasyonlarına kara desteğini sağlamak üzere PYD ile görüşme trafiği yürüttü. Rusya, Esad ordusu ve YPG eşgüdümlü operasyonlar için düğmeye basıldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Özel Temsilcisi, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Mihail Bogdanov da, Paris'te PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile biraraya geldi. Görüşme, ''PYD, özerklik sözünü Moskova'dan aldı'' şeklinde yorumlandı. Putin, ''Suriye'de kara operasyonu olmayacak'' açıklamasını yapsa da Esed Rejimi ve YPG işbirliği üzerinden bölgede operasyon düğmesine basıldı.

RUS TV'SİNDEN YALANLAR


Öte yandan, Rusya'nın planı dün Rusya resmi televizyonundaki bir haberle de doğrulandı. Rossiya adı kanal, Suriye ordusunun saldırısı sonrası DAEŞ militanlarının Türkiye sınırına doğru kaçtıklarını öne sürdü. Rus savaş muhabiri Yevgeni Poddubni, Suriye ordusu komutanlarının DAEŞ militanlarını Türkiye sınırına yakın alana sıkıştırdıklarını, yakında sınırında da kontrolü ele alacaklarını iddia etti. Rus muhabirin şu sözleri ise, başlatılan algı operasyonunu gözler önüne serdi. Muhabir, ''Suriyeli askerlerin iddiasına göre, Türkiye mercileri radikallere yardım ediyor.'' yalanını uydurdu.

23821498




23821498

11 Ekim 2015 Pazar

YEMANİ'NİN ZUHURU YAKLAŞTI

YILBAŞINA KADAR YEMANİ ZUHUR EDEBİLİR ALLAHU ALEM






ŞU AN İÇİN YEMEN'DE OLAĞANÜSTÜ BİR GELİŞME YOK ANCAK BİR İKİ AY İÇİNDE BEKLİYORUZ ALLAHU ALEM.

NELER OLABİLİR?

SURİYE'DE BATININ YETERLİ TEPKİSİNE MARUZ KALMAYAN VE BUNDAN CESARET ALAN RUSYA; BİR İKİ AY İÇİNDE YEMEN'E DE SAVAŞ UÇAKLARI YA DA GEMİLERİ GÖNDEREBİLİR.

HADİS YORUMLARINDA YEMANİ İLE İLGİLİ ÇOK AZ RİVAYET VAR. BİR RİVAYETE GÖRE HZ.MEHDİ AS İLE SÜFYAN VE YEMANİ AYNI ANDA ÇIKACAK. BAŞKA BİR RİVAYETE GÖRE İSE YEMANİ BİRAZ DAHA ERKEN ÇIKACAK.

ÇIKACAĞI YER YEMEN.

O NEDENLE YEMEN'DE ARTIK OLAĞANÜSTÜ BİR GELİŞME BEKLİYORUZ. ANCAK BU ŞU MANAYA DA GELMESİN. RUSYA SAVAŞ UÇAKLARI YA DA GEMİLERİ YEMEN'E GİDERSE YEMANİ RUS YANLISI OLACAK ANLAŞILMAMALI. 

YEMANİ BU İŞİN SONUNDA YEMEN'E HAKİM OLACAK. AMA KİM OLACAK BELLİ DEĞİL.
TABİ Kİ ALLAHU ALEM.

BİR SORU, BİR CEVAP

Bir takipçimizin sorusuna verdiğimiz cevabı hem uzun olması hem de önemli olması nedeni ile manşete aldık.

İşte o soru ve cevabı:

Soru:

Giyim kuşamlarını alalım diye kim söyledi. Sarık, cübbe sünnetleri, kadınların çarşafı örtüsü bunlarda mı hurafe ? Arapça ezanımızda mı ?

Arkadaşımız “sarık, cübbe ve ezan niçin yasaklandı” diyor.

EL CEVAP:

Atatürk'ün yanlışı Arapça ezandır. Onu da Araplara hınçlı olduğu için yapmıştır. Gerekçesi haklıdır ama icraatı yanlıştır. Araplar Osmanlıyı arkalarından vururken o askerlere komuta eden Atatürk'ün Araplara kızmaması anormal olurdu. Ezan bir semboldür ve dünyanın her yerinde Arapça okunması dinde birlik açısından önemlidir.

Sarık, cübbe, çarşaf konusu üç açıdan üç farklı mana ifade eder.

1.si tesettürdür, İslamın emridir. Sadece kadınlar için değil erkekler için de emirdir. Önemli olan emre uymaktır. Nasıl uyulması gerektiği, nasıl örtünülmesi lazım geldiği tercih yada zorunluluklar meselesidir. Hiç imkanı olmayan bir kişi ile imkanı çok olan kişinin giyim kuşamı farklı olabilir. Kimi kumaş ile örtünür kimi yaprak ile. Uhud'da şehit olan fakir bir sahabenin elbisesi bir yapraktı mesela.

2.si zaman ve mekana göre değişen bir gereksinimdir. Kişi her zaman her yerde aynı şeyleri giyemez. Sıcak iklimlerde gömlek yeter ama soğuksa palto da gerekebilir. İlla ki sarık ve cübbe gerekmez. Zamana göre ise kişi yaptığı işin koşullarına uygun giyinir. Bir pilotun ya da astronotun sarık ve cübbe giymesi düşünülemez. İlla ki de sarık ve cübbe giyeceğim derse hurafe olur.

3.sü ise sünnet olmasındandır. Hz.Peygamber SAS Efendimizin giyim kuşamı elbette ki sünnettir ve bir kişi onu örnek alarak aynı şekilde giyinirse ona dönecek bir sevap karşılığı olur. Ancak zorunlu değildir. 

Kaldı ki peygamber Efendimiz SAS Arap kültürüne uygun giyinmiştir. Arapların içinde Ruslar gibi giyinse ne kadar anormal olurdu değil mi?

İlla ki “En güzel giysiler Arapların giysileridir” demek hurafe olur. Hz.Peygamber SAS Efendimiz Ruslara Sibirya'da elçi olarak gönderilseydi acaba sarık ve cübbe mi giyerdi? 
Bu kez biz de mesela Antalya’da üst üste üç defa palto ile mi gezmeliydik? Bunlar hurafedir. 

Kaldı ki bütün peygamberler bulundukları zaman ve mekanın gereklerine göre ve içinde yaşadıkları kültürlere uygun olarak ve birbirlerinden farklı giysiler giyinmişlerdir. Aksi anormallik olur ve hiçbir peygamber içinde bulunduğu toplumda anormal giyinmemiştir. Ebu Cehil nasıl giyiniyordu mesela? Bu da ilginç bir soru.

Önemli olan Hz.Peygamber SAS Efendimizin dış görünüşünü değil iç dünyasını örnek alabilmektir. Örnek alan sünnete layıkıyla uymuş olur.

Tersinden gidersek:

Bir insan var, sakallı, cübbeli, sarıklı ama yalancının biri ve dini ticarete alet ediyor.
Bir başkası da var ki sakalı, sarığı, cübbesi yok ama ticareti düzgün yapıyor, asla yalan söylemiyor ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin dürüstlüğünü sünnet olarak örnek alıyor.


Şimdi kim sünnete daha çok uydu? Dış dünyasını örnek alan mı sünnete uydu? Yoksa iç dünyasını örnek alan mı sünnete uydu?

SUUD KRALI ZEHİRLENDİ

SUUD KRALININ ZEHİRLENDİĞİ İDDİA EDİLİYOR. HASTANEDE YATIYOR.




ZAYIF ADAM İKİ SENEYE DE KALMAYACAK.ZATEN HADİS YORUMU "İKİ SENE SONRA" DEMİYOR, "İKİ YIL İÇİNDE" DİYOR.

YANİ BU BİR BUÇUK YIL EDER. YA DA BİRİNCİ YIL BİTTİĞİNDE ANLAMI DA ÇIKAR.

PEKİ BU NİÇİN ÖNEMLİ?

ÇÜNKÜ BU KRALIN DÖNEMİNDE HZ.MEHDİ AS ZUHUR EDECEK İNŞALLAH. BU YIL İÇİN MUHTEMEL TARİH 23 EKİM'Dİ ANCAK OLMADI. SENEYE İNŞALLAH BEKLİYORUZ.

DARBE İDDİASI VAR.

SUUD'DA KETUM OLMALARINA RAĞMEN KRALA KARŞI BÜYÜK BİR RAHATSIZLIK VAR. PRENSLER SUUDUN HEM SURİYE'DE HEM DE YEMEN'DE GİRİŞTİKLERİ ABD EMİRLERİNİ UYGULAMA POLİTİKALARININ SUUD DEVLETİNİN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDER BOYUTLARA ULAŞTIĞINI VE BUNUN SORUMLUSUNUN DA KRAL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR. İDDİA DA İŞTE BU SEBEPLE KRALIN ZEHİRLENDİĞİ ŞEKLİNDE.

RUSYA'NIN SURİYE'YE GİRİŞİ İLE SUUD SURİYE'DE RESMEN İFLAS ETTİ.HEM POLİTİKA OLARAK HEM DE EKONOMİK OLARAK İFLAS ETTİ.

SURİYE'DE SAVAŞAN TERÖRİSTLERİN MAAŞLARINI SUUD ÖDÜYOR, KATAR YARDIM DİYORDU. EKONOMİSİNİ OLDUKÇA ETKİLEDİ.

VE YEMEN'DE SUUD BİRLİKLERİNİN SÜREKLİ KAYIPLAR VERMESİ DE SUUDU ZOR DURUMA DÜŞÜRDÜ.

KETUMLAR AMA YEMEN'DE HER GÜN SUUD ZIRHLI BİRLİKLERİ ÜÇER BEŞER İMHA EDİLİYOR. İNTERNETTE DOLAŞIYOR BU GÖRÜNTÜLER.

ESAS KAVGA İSE KRALIN HİLAFETİNDE OLACAK. PRENSLER KRALI İNDİRENLER İLE İNDİRMEK İSTEMEYENLER OLARAK İÇ KAVGAYA TUTUŞACAKLAR. 

YANİ ZUHUR GİTTİKÇE YAKLAŞIYOR ALLAHU ALEM.

10 Ekim 2015 Cumartesi

ATATÜRK DÜŞMANI MUSTAFA ARMAĞAN'DAN SAPIK SORULAR VE BİZDEN DE KURŞUN GİBİ CEVAPLAR

MUSTAFA ARMAĞAN ATATÜRK DÜŞMANI AMA SIRADAN BİR ATATÜRK DÜŞMANI DEĞİL. EN ÖNDE GELENİ VE DİĞER ATATÜRK DÜŞMANLARININ DA MÜRACAT MEVKİİ. KENDİSİ CİZRELİ.TÜRK OLMADIĞINDAN EMİNİM AMA KÜRT OLDUĞUNDAN DA ŞÜPHELİYİM. EZİDİ VEYA ERMENİ DE OLABİLİR.SUÇ DEĞİL TABİ.AÇIKLAR OLUR BİTER. AMA TÜRK GİBİ DAVRANIP DA KİMSE TÜRKÜN ÖNDERİ ATATÜRK'E DÜŞMANLIK EDEMEZ. BİR İDDİADA BULUNURSA CEVABINI DA ALIR. İŞTE İKİ İDDİASI VE CEVAPLARI:



1914 yazında 1 Osmanlı Lirası 3.7 Dolarmış. Ya da 18.4 Markmış. Yani şunu demek istiyor:
Bugün 3 TL= 1 Euro ya da 1 Dolar ediyor. "Osmanlı başarılıydı Cumhuriyet başarısız" demek istiyor. 

(Bunun altında yatan art niyeti ise şu: Türkiye'nin yerine Osmanlıyı kuralım (!).Nasıl olacak önce Türkiye yıkılacak sonra Osmanlı kurulmak istenecek. Türkiye yıkılınca sana Osmanlıyı mı kurduracaklar fitneci, art niyetli adam. Türkiye bölünecek ve senin de amacın o zaten değil mi?) 

EL CEVAP:

Peki 1914 yazında Osmanlı'nın kaç tane savaş gemisi, kaç tane savaş uçağı, kaç tane makinalı tüfeği varmış? O parası beş para etmezlerin kaçar tane varmış? O yüzden mi Osmanlı Alman silahları ile cepheye gitmiş? Demezler mi adama? Art niyetli adam.



Diyor ki: Madem Yunanlıları yendik ve denize döktük o halde oniki adaları niçin Yunan'a bıraktık da almadık? Bütün soruları böyle. Mantıklı gibi ama fitne eseri.

EL CEVAP:

Yunanlıları hava veya deniz savaşı ile Ege'ye dökmedik.Art niyetli adam. Kara savaşı ile döktük ve o savaş da Ege'ye dayanınca bitti. Kaldı ki o adalar zaten Yunanın değildi.İtalyanlara aitti.Ve o senin öve öve bitiremediğin son dönem Osmanlı uşakları var ya o adaları 1912 de UŞİ antlaşması ile İtalyanlara onlar vermişti.Atatürk vermedi. Yunanlılar o adaları tam 1947 yılında Paris Antlaşması ile aldılar. 2.Dünya Savaşı sonrası.Art niyetli adamsın. O on iki adaları alamayışımıza sen acaba o Atatürk'ün binde biri kadar yandın mı? Art niyetli adam. 


"Yalan yazan tarih utansın" diye bir site yönetiyor baştan sona yalan yanlış, saptırmaca bilgiler paylaşıyor ve kasten ve planlı bir şekilde Atatürk düşmanlığı yapıyor. Bütün paylaşımları eninde sonunda Atatürk düşmanlığına çıkıyor.

Muhterem takipçiler Atatürk düşmanlığının önderliğini yapan bu şahıs Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmaya çalışan düşmanlarımıza kasten hizmet ediyor.Çünkü Atatürk'e düşman olunmadan Türkiye'ye düşman olunamaz.Atatürk'ü seven Türkiye'yi sever. Cahiller istisnadır.Atatürk yok edilmeden Türkiye yok edilemez.Bunu çok iyi biliyorlar ve kasten yapıyorlar. 

"Türkiye bölünsün" diyenlerin tamamı Atatürk düşmanıdır. Siz Atatürk'ü seven PKK'lı gördünüz mü? Göremezsiniz. O nedenle Atatürk düşmanlarını hep bu minvalde değerlendirmek lazım. Aslında Atatürk değildir dertleri, Türkiye düşmanıdır bunlar.   

PLAN: BOP, HAREKAT: ARAP BAHARI, HEDEF: TÜRKİYE

PLANIN ADI "BOP" OLARAK BELİRLENDİ. UYGULANMASI İÇİN YAPILAN HAREKATIN İSMİ İSE "ARAP BAHARI" OLDU. VE NİHAİ HEDEFİ DE KESİNLİKLE TÜRKİYE.





Biz bu günleri daha hem plan aşamasında 2000 li yıllarda hem de harekat aşamasında Tunus'ta Arap Baharı başladığında göremedik maalesef. Belki de gösterilmedi ama görebilmeliydik.

BOP projesinin de Arap baharının da ne olduğunu, kimler tarafından nasıl yönetildiğini ve bugünlere nasıl gelindiğini artık herkes biliyor.

Yeniden yazmaya gerek yok.Yazının konusu, güneydoğuda görev yapan güvenlik güçlerimize yapılan terör saldırıları...

İlçemiz Çubuk, bugün teröre 60. şehidini verdi. Diyarbakır'dan Hani ilçesine giderken terör saldırısı ile şehit edilen polisimizi toprağa verdik.Allah CC şehadetini kabul buyursun ve bizlere de şefaatini nasip etsin İnşallah. Yakınlarının ve hepimizin başı sağ olsun.

Güneydoğuda görev yapan polislerimizin bir kısmı orada aileleriyle birlikte yaşarken bir kısmı ailelerini götürmüyor ve memleketinde bırakıp gidiyor. Ailelerini memleketinde bırakıp gidenler orada daha bağımsız oluyorlar ve kurumsal çatı güvencesi altında kalabiliyorlar.

Ancak aileleri ile birlikte gidenler diğerlerine göre daha çok risk alıyorlar. Çünkü görev yaşamı haricinde bir de özel yaşamın gereği olarak çarşı, pazar, okul, hastane gibi ihtiyaçlarını da görmek zorunda kalıyorlar. Aslında aileleri polislere orada bir nevi külfet oluyor.

Bu nedenle güneydoğuda görev yapan polislerimizin ailelerini memleketlerinde bırakmaları daha mantıklıdır. Konuyla ilgili kurumsal genelgelerin yayınlandığı da basında yer aldı ve bize göre çok doğru bir adım.

İnsanlıktan nasibini almamış teröristler ve işbirlikçileri polislerimizi nasıl tuzağa düşürüyor?

Meskun mahal bölgesinde bulunan karakollarımız o meskun mahalde ikamet eden teröristler veya işbirlikçileri tarafından sürekli olarak gözleniyor. Karakolda kimler kalıyor, kimler evlerine gidiyor, kimin ailesi orada yaşıyor, hangi gün hangi ihtiyacı için nerede bulunuyor hepsini de biliyorlar.
Şerefsiz bunlar.

Sonra bir polisimiz zorunlu olarak ya çarşı pazara çıkıyor ya ailesini doktora götürüyor ya da çocuğunun okuluna gidiyor.Yani bir şekilde kurumsal emniyetin dışına çıkmak zorunda kalıyor.

Örneğin bir polisimiz ailesi ile birlikte meskun mahal dışına çıkarsa oradaki hain işbirlikçiler derhal teröristlere bildiriyorlar. Gittikleri yerde de var bu hainler.Onlar da geldiklerini ve ne iş yaptıklarını bildiriyorlar. Sonra sıra dönüşe geliyor ama dönüşte mutlaka şerefsiz bir tuzak bekliyor.

Allah CC hepinizin de bin belasını versin İnşallah.İsrail uşağı aşağılık köpekler.

Alınması gereken tedbirler konusunda şunlara dikkat edilmeli:

İmkanı olan polislerimiz (Tüm güvenlik güçlerimiz) ailelerini oraya götürmemeli. Götürmek zorunda kalan polislerimizin zorunlu ailevi ihtiyaçları için de teşkilat, imkanlar dahilinde önlemler almalıdır. 

Çarşı pazar ihtiyaçları için kurum içi kantinler açılabilir, sağlık ihtiyaçları için kurum içi doktorlar görevlendirilebilir. Maliyeti de olur ama her şeye değer. Kısa vadede ise en azından alışverişlerin bir kurumsal planlama dahilinde yapılması sağlanabilir. Kimin ne ihtiyacı varsa listelenip tedbirli olarak alışverişe gidilip gerçekleştirilebilir.

Askerimiz bu konuda emniyet teşkilatına göre daha kurumsallaşmış bir yapıya sahiptir.Örnek alınabilir.

Askeriyle, polisiyle tüm güvenlik güçlerimiz görevlerini özveriyle ve başarıyla yerine getirmekte ve teröristlere dünyayı dar etmektedirler. Elhamdülillah. 

Ancak bireysel faaliyetlerde de biraz daha dikkatli olunması gerekmektedir. Kurumlarımız zaten başarılı.

Son bir yıl içinde polislerimize yapılan saldırılar hep pusu, tuzak ve suikast şeklinde oldu. Lütfen biraz daha dikkat edelim. 

Ailelerimizi götürmezsek sorun büyük ölçüde çözülmüş olacak.

Güzeller güzeli Rabbim tüm güvenlik güçlerimize iyilikler ve güzellikler versin ve kiramen katibin meleklerini daima koruyucu kılsın İnşallah.

6 Ekim 2015 Salı

RUSYA VE İRAN'DAN DOĞALGAZ ŞANTAJI GELEBİLİR

RUSYA VE İRAN, TÜRKİYE'YE VERDİKLERİ DOĞALGAZDA KASITSIZ (!) KISITLAMAYA GİDEBİLİR.




Suriye'deki durum, Türkiye'nin Rusya ve İran ile arasını daha da açabilir. Rus uçaklarının hava sahası ihlallerine karşı izlediğimiz politika tamamen doğrudur. NATO'nun acil toplantıya çağrılması, Rusya'nın NATO aracılığı ile kınanması, nota verilmesi atılması gereken önemli adımlardı. Atıldı.

Ancak Rusya ve İran Esad'ın iktidarda tutulması için anlaştılar ve kesin bir karar verdiler. Hava sahamızın ihlali bize göre de yanlışlıkla değil kasten yapılmış ve Türkiye'ye nezdinde aslen ise NATO'ya kararlılıklarını göstermek istemişlerdir.

Suriye'deki gerilim aslında ABD-RUSYA gerilimi olup her iki ülke de kendi topraklarından uzakta birbirlerini test ediyorlar. Rusya'nın Ukrayna'ya mukabil Suriye'ye gelişinin bir sebebi de bu. Ukrayna kendi sınırı ama Suriye Rusya'ya daha uzak. Niçin güç gösterisini kendi ülkesinde yapsın ki Suriye gibi hazır bir arena varken?

Bir komplo teorisi ABD ile Rusya'nın Suriye'de anlaştıklarını ve Rusya'nın ABD'nin izni ile Suriye'ye geldiğini iddia ediyor. Yani ABD, Rusya'dan muhaliflerin önünü açması için IŞİD'i temizlemesini istedi. IŞİD bitince Rusya çıkacak. Karşılığında da Rusya'ya kırım gibi bazı tavizler verildi diyor komplo teorisyeni.Ayrıca Patriot füzelerinin de bu nedenle çekildiğini iddia ederek delil gösteriyor.

Tabi bunlar doğru değil.Çünkü:
Rusya IŞİD'i temizleyeceğim bahanesiyle muhaliflerin önünü açmıyor tam tersine IŞİD ile birlikte muhalifleri de vuruyor. Yani Esad'ın önünü temizlemeye çalışıyor. Ayrıca Putin komutanlarına, Işid liderlerinin canlı yakalanarak (ya da cenazelerinin) Moskova'ya getirilmesini emretti. Bunu ABD'ye karşı kullanacak. Elindeki ABD ajanlarını ABD'ye karşı kullandığı gibi IŞİD liderlerini de itiraflar ile ABD'ye karşı kullanacak. Yani "IŞİD sizin terör örgütünüz" diyecek. 11 Eylül saldırılarının uydu görüntülerini yayınlamayı da tekrardan açıkladı. Uydu görüntüleri 11 Eylül İkiz Kuleler saldırılarının ABD tarafından yapıldığını belgeliyormuş. ABD bu açıdan sıkıntıda. 

Patriot füzelerine gelince... 
Zaten sembolik manadaydı. Suriye'den Türkiye'ye yanlışlıkla (!) gelebilecek Scud füzelerine karşı yerleştirilmişti.Muhaliflerin seyir güvenliği de denilebilir.Yani Rusya ile yapılacak bir savaşta bu füzelerin zaten bir fonksiyonu yoktu.Bu savaş, küresel çapta olağanüstü planlama gerektiren bir olaydı. O açıdan zaten belli süreli gelmiş olan bu füzelerin çekilmesi ABD-Rusya anlaşmasına delil olamaz.

Artık Rus uçakları hava sahası ihlalleri yapmayacaklar.Çünkü vermek istedikleri mesajı NATO'ya verdiler. "Kararlıyız" dediler.

Ancak NATO ya da ABD, Suriye'ye Türkiye üzerinden ikmal yaparsa o noktada sıkıntılar olabilir ve tekrar hava sahası ihlalleri yaşanabilir. Tabi muhatap NATO olacağından Türkiye'yi zora sokmak için doğalgazda kasıtlı kısıntılar yapabilirler. Arkasından "Teknik bir arıza ve bakım nedeniyle" diye de kasıtsızlık açıklaması gelebilir. Türkiye Azeri doğalgazında gerekli tedbirleri almalı ve bu yıldan itibaren de kömür fiyatlarında anormal artışlar olmaması için kömür üretimi artırılmalıdır.

Irak yönetimi Rusya'nın IŞİD'i sadece Suriye'de değil Irak'da da vurması için ülkesine davet etti. Bağdat'ın batısında bir havaalanını tahsis ettiler. Rusya'nın bu havaalanından Ramadi'deki IŞİD'i vurmasını istiyorlar. Çünkü Irak, Ramadi'de IŞİD'i bir türlü yok edemedi.Bu sebeple de Musul operasyonunu sürekli geciktirdi. ABD, "Musul operasyonunu başlatalım" dediğinde sürekli olarak "Önce Ramadi" dediler. İşte bu Ramadi'ye şimdi Rus uçaklarını istiyorlar.

Şimdi bir tahmin daha yazalım.
IŞİD'in Ramadi'deki gücü nereden geliyor? Ürdün'e sınır olmasından geliyor. Yani Irak'daki terör Ürdün'den besleniyor.Şimdi Rus uçakları Ramadi'yi de vurmaya başlarsa bu sefer hava sahası ihlalleri nerede olacak? Tabi ki Ürdün hava sahasında. 

Peki Rus uçakları Ramadi'ye vurmaya başlarsa ve IŞİD Irak'da da biterse ne olacak? Sıra Musul'a gelecek.

PKK/PYD ve Barzani hem Rusya hem de ABD ile flört ediyorlar. ABD'nin Yahudi kanadı PKK/PYD ile dayanışma isterken, diğer kanadı ile NATO açıkça "Türkiye vazgeçilmez" diyerek tarafını net olarak belli ediyor.

Barzani ise şu an hem Türkiye'yi satmak zorunda kaldı hem de ABD ile Rusya arasında. Gidip gidip geliyor. Seyrüsefer. Sonu hüsran tabi. Rakka'da süren operasyonlar IŞİD'i tekrardan Irak'a kaçırırsa ilk gidecekleri yer Musul ve Musul bu anlamda Ramadi'yi bile beklemeden öncelikli hale gelebilir.

Emperyalist devletler savaşlarını kendi evlerinde değil deplasmanda yapmayı tercih ederler. Kendi halkları zarar görmesin diye bunu isterler. Ve halklarına da bir sebep uydurur, propaganda ile yutturur ve istediklerini yaparlar. Örneğin ABD yıllarca ABD halkını "Eğer Ortadoğuya asker göndermezsek o bindiğiniz sekiz silindirli benzin motorlu araçlara binemezsiniz" diye kandırdı.
Oysa petrole bağımlı olmayan araçları yüz yıl önce yaptılar ve seri imalatını engellediler.Bunu da Yahudiler büyük İsrail için yaptılar. ABD, Ortadoğuda bulunmazsa büyük İsrail kurulamaz değil mi?

Tersinden giderek ispat edelim:
Zaten Ortadoğudaki tüm petrol kuyularının sahipleri ABD, İngiltere ve Fransa'daki Yahudilerdir. Zaten petrolü onlar çıkarıyor, onlar işletiyor ve tüm dünyaya kendi istedikleri fiyatlar ile onlar satıyorlar. Arap emirleri de aldıkları yüzde beşlik payla petrol zengini ünvanı reklamı yapıyorlar.
Arap şeyhlerinin tamamının petrol geliri ABD'nin toplam 27 tane olan petrol şirketlerinin tek sahibi Rockfellerin servetinin yarısı kadar yoktur. Petrol zaten onların ise askerin Ortadoğuda ne işi var? Ne gerek var? Petrol bahane, amaç Büyük İsrail'dir.