Bir takipçimizin sorusuna verdiğimiz cevabı hem uzun olması
hem de önemli olması nedeni ile manşete aldık.
İşte o soru ve cevabı:
Soru:
Giyim kuşamlarını alalım diye kim söyledi. Sarık, cübbe sünnetleri, kadınların çarşafı örtüsü bunlarda mı hurafe ? Arapça ezanımızda mı ?
Arkadaşımız “sarık, cübbe ve ezan niçin yasaklandı” diyor.
EL CEVAP:
Atatürk'ün yanlışı Arapça ezandır. Onu da Araplara hınçlı
olduğu için yapmıştır. Gerekçesi haklıdır ama icraatı yanlıştır. Araplar
Osmanlıyı arkalarından vururken o askerlere komuta eden Atatürk'ün Araplara
kızmaması anormal olurdu. Ezan bir semboldür ve dünyanın her yerinde Arapça
okunması dinde birlik açısından önemlidir.
Sarık, cübbe, çarşaf konusu üç açıdan üç farklı mana ifade
eder.
1.si tesettürdür, İslamın emridir. Sadece kadınlar için
değil erkekler için de emirdir. Önemli olan emre uymaktır. Nasıl uyulması
gerektiği, nasıl örtünülmesi lazım geldiği tercih yada zorunluluklar
meselesidir. Hiç imkanı olmayan bir kişi ile imkanı çok olan kişinin giyim
kuşamı farklı olabilir. Kimi kumaş ile örtünür kimi yaprak ile. Uhud'da şehit
olan fakir bir sahabenin elbisesi bir yapraktı mesela.
2.si zaman ve mekana göre değişen bir gereksinimdir. Kişi
her zaman her yerde aynı şeyleri giyemez. Sıcak iklimlerde gömlek yeter ama
soğuksa palto da gerekebilir. İlla ki sarık ve cübbe gerekmez. Zamana göre ise
kişi yaptığı işin koşullarına uygun giyinir. Bir pilotun ya da astronotun sarık
ve cübbe giymesi düşünülemez. İlla ki de sarık ve cübbe giyeceğim derse hurafe
olur.
3.sü ise sünnet olmasındandır. Hz.Peygamber SAS Efendimizin
giyim kuşamı elbette ki sünnettir ve bir kişi onu örnek alarak aynı şekilde
giyinirse ona dönecek bir sevap karşılığı olur. Ancak zorunlu değildir.
Kaldı
ki peygamber Efendimiz SAS Arap kültürüne uygun giyinmiştir. Arapların içinde
Ruslar gibi giyinse ne kadar anormal olurdu değil mi?
İlla ki “En güzel giysiler Arapların giysileridir” demek
hurafe olur. Hz.Peygamber SAS Efendimiz Ruslara Sibirya'da elçi olarak
gönderilseydi acaba sarık ve cübbe mi giyerdi?
Bu kez biz de mesela Antalya’da üst
üste üç defa palto ile mi gezmeliydik? Bunlar hurafedir.
Kaldı ki bütün
peygamberler bulundukları zaman ve mekanın gereklerine göre ve
içinde yaşadıkları kültürlere uygun olarak ve birbirlerinden farklı giysiler giyinmişlerdir. Aksi anormallik olur
ve hiçbir peygamber içinde bulunduğu toplumda anormal giyinmemiştir. Ebu Cehil
nasıl giyiniyordu mesela? Bu da ilginç bir soru.
Önemli olan Hz.Peygamber SAS Efendimizin dış görünüşünü
değil iç dünyasını örnek alabilmektir. Örnek alan sünnete layıkıyla uymuş olur.
Tersinden gidersek:
Bir insan var, sakallı, cübbeli, sarıklı ama yalancının biri
ve dini ticarete alet ediyor.
Bir başkası da var ki sakalı, sarığı, cübbesi yok ama
ticareti düzgün yapıyor, asla yalan söylemiyor ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin
dürüstlüğünü sünnet olarak örnek alıyor.
Şimdi kim sünnete daha çok uydu? Dış dünyasını örnek alan mı
sünnete uydu? Yoksa iç dünyasını örnek alan mı sünnete uydu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.