11 Ekim 2015 Pazar

BİR SORU, BİR CEVAP

Bir takipçimizin sorusuna verdiğimiz cevabı hem uzun olması hem de önemli olması nedeni ile manşete aldık.

İşte o soru ve cevabı:

Soru:

Giyim kuşamlarını alalım diye kim söyledi. Sarık, cübbe sünnetleri, kadınların çarşafı örtüsü bunlarda mı hurafe ? Arapça ezanımızda mı ?

Arkadaşımız “sarık, cübbe ve ezan niçin yasaklandı” diyor.

EL CEVAP:

Atatürk'ün yanlışı Arapça ezandır. Onu da Araplara hınçlı olduğu için yapmıştır. Gerekçesi haklıdır ama icraatı yanlıştır. Araplar Osmanlıyı arkalarından vururken o askerlere komuta eden Atatürk'ün Araplara kızmaması anormal olurdu. Ezan bir semboldür ve dünyanın her yerinde Arapça okunması dinde birlik açısından önemlidir.

Sarık, cübbe, çarşaf konusu üç açıdan üç farklı mana ifade eder.

1.si tesettürdür, İslamın emridir. Sadece kadınlar için değil erkekler için de emirdir. Önemli olan emre uymaktır. Nasıl uyulması gerektiği, nasıl örtünülmesi lazım geldiği tercih yada zorunluluklar meselesidir. Hiç imkanı olmayan bir kişi ile imkanı çok olan kişinin giyim kuşamı farklı olabilir. Kimi kumaş ile örtünür kimi yaprak ile. Uhud'da şehit olan fakir bir sahabenin elbisesi bir yapraktı mesela.

2.si zaman ve mekana göre değişen bir gereksinimdir. Kişi her zaman her yerde aynı şeyleri giyemez. Sıcak iklimlerde gömlek yeter ama soğuksa palto da gerekebilir. İlla ki sarık ve cübbe gerekmez. Zamana göre ise kişi yaptığı işin koşullarına uygun giyinir. Bir pilotun ya da astronotun sarık ve cübbe giymesi düşünülemez. İlla ki de sarık ve cübbe giyeceğim derse hurafe olur.

3.sü ise sünnet olmasındandır. Hz.Peygamber SAS Efendimizin giyim kuşamı elbette ki sünnettir ve bir kişi onu örnek alarak aynı şekilde giyinirse ona dönecek bir sevap karşılığı olur. Ancak zorunlu değildir. 

Kaldı ki peygamber Efendimiz SAS Arap kültürüne uygun giyinmiştir. Arapların içinde Ruslar gibi giyinse ne kadar anormal olurdu değil mi?

İlla ki “En güzel giysiler Arapların giysileridir” demek hurafe olur. Hz.Peygamber SAS Efendimiz Ruslara Sibirya'da elçi olarak gönderilseydi acaba sarık ve cübbe mi giyerdi? 
Bu kez biz de mesela Antalya’da üst üste üç defa palto ile mi gezmeliydik? Bunlar hurafedir. 

Kaldı ki bütün peygamberler bulundukları zaman ve mekanın gereklerine göre ve içinde yaşadıkları kültürlere uygun olarak ve birbirlerinden farklı giysiler giyinmişlerdir. Aksi anormallik olur ve hiçbir peygamber içinde bulunduğu toplumda anormal giyinmemiştir. Ebu Cehil nasıl giyiniyordu mesela? Bu da ilginç bir soru.

Önemli olan Hz.Peygamber SAS Efendimizin dış görünüşünü değil iç dünyasını örnek alabilmektir. Örnek alan sünnete layıkıyla uymuş olur.

Tersinden gidersek:

Bir insan var, sakallı, cübbeli, sarıklı ama yalancının biri ve dini ticarete alet ediyor.
Bir başkası da var ki sakalı, sarığı, cübbesi yok ama ticareti düzgün yapıyor, asla yalan söylemiyor ve Hz.Peygamber SAS Efendimizin dürüstlüğünü sünnet olarak örnek alıyor.


Şimdi kim sünnete daha çok uydu? Dış dünyasını örnek alan mı sünnete uydu? Yoksa iç dünyasını örnek alan mı sünnete uydu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.