11 Şubat 2016 Perşembe

PROF.DR.SENCER İMER "DOĞRUYU" SÖYLEDİ

PROF.DR.SENCER İMER TÜRKİYE'NİN ABD İLE DEĞİL BÖLGE ÜLKELERİ VE RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ YAPMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ.




Prof. Dr. Sencer İmer, PYD krizini Ulusal Kanal’a değerlendirdi

Profesör Doktor Sencer İmer Ankara ile Washington arasında büyüyen PYD krizini Ulusal Kanal’a değerlendirdi. Amerika’nın PYD ile Kürt koridoru oluşturmak istediğini belirten İmer “Türkiye bunu engellemek için Amerika’yla değil bölge ülkeleri ve Rusya’yla işbirliği yapmalıdır” dedi.

Türkiye ile Amerika arasındaki “PYD anlaşmazlığı” iki ülke arasında kriz yarattı.

Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sencer İmer, krizin iki ülke arasındaki çıkar çatışmasından kaynaklandığını belirtti.

Amerika’nın PYD ile Kürt koridoru kurmak istediğini hatırlatan İmer, “Türkiye bunu engellemek için bölge ülkeleri ve Rusya’yla işbirliği yapmalı” dedi.



İmer, ABD'nin tutumuna karşılık İncirlik Üssü'nün kapatılması gerektiğini söyledi.

YORUM

Sencer Hoca'nın önerisi; uçak düşürme olayından önce olsaydı doğruydu ancak Rusya ile savaşın eşiğinde olan AKP bunu şimdi nasıl yapabilir? Bu mümkün değil.

Çözüm önerisini de yazacağız ancak önce bir öz eleştiri yapmalıyız.
Ergenekon kandırdı. Esad kandırdı. Maliki kandırdı. Cemaat kandırdı. Pkk kandırdı. Pyd kandırdı.

Ama ABD hiç kandırmadı öyle mi?

Bunlar AKP'yi sadece bir defa kandırdı ise ABD tam on üç yıl boyunca AKP'yi yüzlerce defa kandırdı. Bu ne gaflettir?

Arap baharını başlatan Rusya mıydı? Hayır ABD idi.O halde niçin yardım ettik? Arap baharının esas hedefinin Türkiye ve İran olduğu bilinmiyor muydu? Bu işte Suriye'nin kilit ülke olduğu anlaşılamamış mıydı? 

Arap Baharının Suriye'ye gelmek için yapıldığı düşünülemedi mi? Oysa Erbakan Hoca Arap baharından önce açıklamıştı. Abdullah Gürbüz Hoca Efendi ve bazı alimler yıllar önce açıklamışlardı. İlgilenen  olmadı mı?

Tunus'da, Libya'da, Mısır'da, Yemen'de, Irak'da, Suriye'de Arap Baharı öncesi kimler dostumuzdu, şimdi kim kaldı?

Arap baharının en başında ABD ile dosttuk.ABD ile dost isek herkes düşman olsun önemli değil dedik.Herkesi karşımıza aldık, şimdi o ABD de karşımıza geçiyor ve yapayalnız kalıyoruz değil mi?

Rus uçağının düşürülmesi de ABD'nin hem Rusya hem de Türkiye'ye son oyunuydu değil mi?

Gelelim çözüm önerisine...

Madem ki bu işlerin bütün sorumlusu ABD'dir. Ve ABD ile işbirliği yapan AKP'dir. O halde ABD ve AKP ile bu işler düzelmez.

Olması gereken ya AKP kendi kendisini sıfırdan yenileyecek ve yüzseksen derecelik bir dönüş ile yepyeni bir dış politika izleyecek. Ya da ülke çıkarları için dış politikadan sorumlu olan tüm yetkililer halkın huzurunda öz eleştiri yapıp bir basın toplantısı ile özür dileyip istifa edecekler.

Eğer AKP den böyle bir girişim gelirse basın toplantısında ABD'nin IŞİD ile ilişkileri, müttefiklik kapsamında Türkiye'ye IŞİD ile ilgili teklif ve önerileri ve IŞİD hakkında ABD'nin tüm dünyayı kandırdığını ispat eden bilgilerin paylaşılması yararlı olacaktır.

"ABD, IŞİD'e karşı savaştan söz ediyor ama yalandır. IŞİD'in gerçek kurucusu ve koruyucusu ABD'dir. Bize IŞİD'e yardım konusunda defalarca tekliflerde bulunmuştur. ABD yalan söylemekte ve dünya kamuoyunu kandırmaktadır." şeklinde yapılacak açıklamalar Türkiye'nin hem bölge ülkeleriyle hem de Rusya ile ilişkilerini düzeltir. AKP bunu yapabilir mi? Bize göre yapmalı.

Ya da AKP çekilmeli. Mevcut yöneticiler çekilmeli ama bir plan dahilinde yapılmalı. Önce parti içi bir muhalefet oluşturulmalı. Muhalefet yönetimi hatta Cumhurbaşkanını bile dışpolitika cihetinden eleştirmeli. Bu eleştiriler ile güçlenip (tabanda gizliden desteklenip) olağanüstü bir kongre ile AKP yönetimi hepten değişmeli.

Bu da olmazsa olacak olan bellidir. İş başa düşmüştür. Tüm kafirler ile cenge hazır olalım.Tıpkı Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi hem iç hem de dış düşmanlar ile amansız bir cenge hazır olalım.

Hadis yorumlarına göre de tarih tekerrürden ibarettir. Milli Mücadele yıllarında Atatürk gibi bir önderimiz olduğu için şanslıydık.İnşallah yine tarih tekerrür edecek ve bu sefer çok daha büyük bir mucize ile  Hz.Mehdi AS'ın önderliğinde tüm dünyaya hakim olacağız İnşallah.

Sitemizi dünya çapında takip ediciler olduğu bildiriliyor.(Farkındayız)
O halde biz de buradan duyuralım.

Ey köhnemiş yaşlı dünyanın son zalimleri!

Bu sefer fena duvara çarptınız.

Öyle bir ulusa çarptın ki yaşamaktan değil ölmekten zevk alır. 

Dünyanın gelmiş geçmiş en kahraman, en cesur, en yetenekli savaşçıları ile savaşmaya hazır mısın?

Zalimler için yaşasın cehennem. Allah CC Kahraman Ordumuza ve Kahraman Milletimize iyilik ve inayetlerini daim kılsın İnşallah.

Büyük kıyamete yüz yıl kalmış, küçük kıyamet yarın.
Haydi şerefsiz takımı, hepiniz bir olun gelin cevabınızı alın 


6 Şubat 2016 Cumartesi

HZ.MEHDİ AS BU YIL ZUHUR EDEBİLİR

SURİYE'NİN İŞGALİNE SUUD TALİP OLDU.



Suud Suriye'nin işgaline talip oldu. ABD memnuniyetle karşıladı.On gün sonra ABD'ye sunulan Suud planı değerlendirilecek ve ABD'den tam destek veya değiştirilmiş şekliyle destek çıkacak. O arada yine Türkiye'ye ABD'den üst düzey ziyaretler olabilir.Biden ziyareti gibi.

Suud'un Suriye'ye asker gönderme teklifine Bahreyn de katılmak istiyor.Yarından sonra Katar, Kuveyt, BAE vb katılımlar olacak. Ürdün'de 200 bin kişilik kara ordusunun tamamlanmasıyla Suriye'ye girmek için hazır hale gelinecek ve ABD'den haber beklenecek. Harekatın bahanesi yine IŞİD.

Bir parantez:
( Bu IŞİD ne menem bir örgütmüş ya...
ABD düşmanı,Rusya düşmanı, tüm Dünya düşmanı yine de dimdik ayakta duruyor.Yıkılmıyor. Dağarcığımızda erzakımız olmasa Mehdi'nin ordusu sanacağız vesselam. Elhamdülillah ki sapmıyoruz da saptırmıyoruz da. 

Bu manada IŞİD ile ilgili akla gelmesi ve sorulması gereken esas soru şu: 

MADEM Kİ BU IŞİD'E HERKES DÜŞMAN, O ZAMAN KİM DESTEKLİYOR KARDEŞİM, BU KADAR SİLAHI KİMDEN ALIYOR? EL CEVAP: ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL.)

Devam...

Suud ve beraberindekiler Ürdün üzerinden Suriye'ye girerlerse ESAD DÜŞECEK.

Başarılı olacaklar çünkü hadis yorumlarında öyle geçiyor.Türkiye de kuzeyden bu operasyona destek verecektir. Hadis yorumlarında o da geçiyor. ABD Suriye'nin güneyden işgalinde kendi ordusu ile topyekun yer almayacak ve kurmaylık ve özel birlikler seviyesinde destek verecektir. Hava ve deniz gücüyle savaşta yer alacaktır.Ancak karada ABD ordusu olmayacak.

İran ve Rusya Suriye'de yenilecektir. Ki Rusya bu yenilgiden Türkiye'yi sorumlu tutsun ve Suriye'ye kara harekatı yapsın. Bu harekat hadis yorumlarında Melhame-i Kübra'yı başlatacak harekattır. Ermenistan üzerinden Amik ovasına inecekler. İran ve Rusya'nın kara herakatına karşı hava operasyonları ile başarılı olmaları mümkün değil. Şu an için kara harekatı da yapamazlar.O nedenle Suud ve koalisyon ülkelerinin kara harekatı başarılı olacaktır.

Hadis yorumlarına göre Suriye'ye yapılacak harekat Nisan ayından önce başlayacak. Yani bu yıl olursa.Çünkü Nisan'ın sekizinde Recep ayı giriyor ve Süfyan bu recep ayında çıkacak.Yani bu yıl çıkarsa bu Nisan'da. Seneye kalırsa yine Nisan.

Suriye Dışişleri Bakanı ve İran Genel Kurmay Başkanı Suud'u tehdit ettiler. Yani Suriye operasyonu olursa İran ve Rusya da işin içinde olacak.BÖLGESEL SAVAŞ OLACAK.

Açık yazalım.Türkiye bir bölgesel savaşa girse ABD ve NATO'nun destek verip vermeyeceği belli değildir. 

Ama söz konusu Suud olunca ABD destek verir.Bundan eminiz. Sebebi şudur: Suud batı için sadık,uysal ve emir eri bir uşaktır. 

Türkiye ise yerine göre yalvara yakara, yerine göre yalan dolan ile yerine göre oyun, hile ile kandırarak saflarında tutabildikleri liderlik potansiyeli olan bir ülkedir. 

Bu nedenle en dostane hallerinde "başının çaresine bakar" diye diğer hallerinde ise "fazla güçlenmesin" diye destek vermezler. İşte Kıbrıs orada.1974.  


Stratejik olarak Suriye harekatının zamanı yaz aylarıdır.(Suud açısından) Eğer merkez güç Suud askeri olacaksa kış veya bahar aylarında Suriye'ye gelemezler.Üşürler. Ancak gelmeleri gerekirse veya şaşırtmak isterlerse o başka. 

Gelmeleri gerekebilir çünkü Halep de düştüğünde Suriye'de Esad açısından iç birlik sağlanmış olacak.Yani muhalefet tamamen bitecek. Bir nevi iç savaş sona erecek. İç savaş sona ererse IŞİD de Suriye'de olmayacak demektir ki o zaman Suriye'ye giriş sebebi de kalmayacaktır. O nedenle Suud askeri üşümek zorunda kalabilir.Zaten paraları çoktur termal elbiseleri de hazırdır. Olabilir yani.

Ya da Suud teklifi, sağ gösterip sol vurabilir mi? Yani "Suriye" derlerken Yemen'e vurabilirler mi?

Hayır Yemen'e var güçleriyle vuruyorlar zaten. Ve kritik gelişmeler Suriye'de gerçekleşiyor. Esad Suriye'nin tamamına hakim oluyor. Halep de düşüyor. Unutmadan Türkiye'ye 500 bin mülteci gelebilir Suriye'den. Dikkat ediniz 500 bin diyoruz. Durum çok ciddi yani.

Gelişmeler Suud koalisyonun Ürdün'den Suriye'ye Mart ayında harekat başlatacağı ve Nisan'da Esad'ın düşeceği şeklindedir.Eğer böyle olursa ABD ile Rusya arasında Akdeniz'de bir deniz savaşı veya sınırlı bir gövde gösterisi yaşanabilir.

Nisan'da Esad düşerse yerine Süfyan gelir.Muharrem ayında da Hz.Mehdi AS zuhur edebilir.

TABİ Kİ ALLAHU ALEM.

4 Şubat 2016 Perşembe

OKTAN KELEŞ ZİKA VİRÜSÜNÜN ASLINI AÇIKLAMIŞ (MUTLAKA OKUYUNUZ)

Zika Köle Irk mı?

Zika Köle Irk mı?

Oktan Keleş yazdı:Zika Köle Irk mı?


5 Şubat 2016 00:16
font boyutuküçülsünbüyüsün


Zika Köle Irk mı?
Zika virüsü haberleri malum dünya gündeminde oldukça geniş bir şekilde yer alıyor. Kısaca bir sivrisinekten geçiyor, hamile kadınlar ve bebekler için büyük tehlike arz ediyor. Zika virüsü nedeniyle; kafası, beyni küçük bebekler doğuyor ve ömür boyu böyle zeka ilkelliği yaşıyor. Dünya şaşkın bir vaziyette. Zika virüsü hızla yayılıyor ve -sözde- önleyici aşısı yok. Çare olarak; insanlık alemine,  'en az 5 yıl doğum yapmayın, hamile kalmayın' telkinleri yapılıyor.
Peki nedir bu işin aslı? Tabiî ki kontrolden çıkmış, laboratuar ortamında biyolojik savaş… Zamansız, kontrol dışı planlar bozulmuş anlaşılan. Bizim için sürpriz mi? Elbette ki hayır. On Altı Yıldız yine önceden uyarmıştı, anlayana. Erol Elmas imzalı 28 Mart 2011 tarihli; 'Yeni Bir Sivrisinek Türü' başlıklı yazıda biyolojik saldırı endişesi belirtilmişti.
Yazılmayanlara ek yapalım; Şeytani plan işleseydi, zika virüsü sayesinde tüm dünyayı saracak salgın 1 milyar insanı zika mağduru olarak dünyaya getirecekti. Sözde PARANTHROPUS İLKEL İNSANI: BEYİN VE KAFATASI EN KÜÇÜK  İNSAN IRKI. OLDUKÇA İLKEL ÇOĞALIM VATANI İSE DOĞU AFRİKA.


Eee şimdi bu plan tutsaydı; 1 milyar insan ZAYIF, GÜÇSÜZ, İLKEL, KÖLE doğacak, 5 yıl doğum yapmak yasaklanmasa bile, insanlık, korkudan hamile kalmayacak, 29 yıllık dünya insan popülasyonu tam bir kontrol altında alınacak olup,  ileri zekalılar efendi olacaktı vs.  
 
 
 

Ama yine plan bozuldu. Vakitsiz sızma, işi alt üst etti. Peki bu zika virüs patenti kime ait: ROCKEFELLER Vakfı'na. Afrika ve Hindistan'da özel araştırmacı bilim adamlarınca 1947'de deneysel virüs olarak tekele alınıyor, belge isterseniz bakın.

Daha fazlasını yazmaya gerek yok,  ancak şunu söyleyebiliriz: Bu planı bozanlar,  mutlaka önlem almıştır! Paniğe gerek yok. Anlayan anladı.
KULBAK BİLGE 2'DEN  KULBAK'IN SEYİR DEFTERİNDEN NOTLAR.
 
Şimdi bir soru; acaba yüz binlerce yıl önceleri de böyle bir plan olmuş ve tuhafinsansılar üremiş midir?  
Hud-116: 'Sizden önceki çağlarda nesillerde AKLI BAŞINDA OLANLAR insanlığı kötülükten alıkoyabilirdi çok azı böyle yaptı.
O çağlardan birinde çıkan hohle fels venüs heykelleri. Tahmini m.ö 5000'ler; kafaları küçük, vücutları büyük; Almanya, Rusya, Amerika vs. çıkan heykeller. Asya hariç. Yani bu heykeller Türklerin bulunduğu bölgelerde çıkmadı.
 

Türklerin yaşadığı yerlerde çıkan kavim heykellerinin sırrı:
Zika köle insanı, yani öyle çağlar vardı ki tüm dünyanın belli bölgelerinde geri zekâlı insanlar vardı. Buna mukabil Türk kavmi normal, akıllı insanlardı. Taş Bababalbal heykelleri buna örnek.

Yani dünyaya, aklı başında Türk kavmi düzen vermişti. Bu durum, bir çok çağda tekerrür etti.
İnsansılar sırrı buydu. İnsansılar varken yani iskelet kafa yapısı hastalıklardan değişik İLKELLEŞMİŞ ZEKALI NESİL ama yine köken itibariyle insanlardı. Bunlar, aklı başında normal insanlıkta vardı, aslında Batının Şeytanileri bunu iyi biliyorlardı. Darwin şeytanı bu yüzden kompleksle ırkları sayarken kendi ırklarını üstün diğerleri sözde hayvana bağladı. Ahmak evrimciler düşünsün…
Zika kelimesini özellikle seçtiler: ZEKA VE ZAİKA kelimesinin zıttı algılaması çağrıştırmakta.Arapça'da zaika anlamınında.
İnsansıların sırrını da birde bu gözle araştırsınlar:
BAKARA-26 : 'Allah sivrisineği örnek vermekten çekinmez ondan üstün varlığı da kimileri için bu misaller anlaşılır yerindedir bazıları azar bazıları hidayete erer.'
ALİ İMRAN-137: 'Sizden önceki milletlerin başından nice olaylar geçmiştir.'
MÜMİN-31: 'SONRA BAŞKA NESİL YARATTIK.'
 NİSA -9 'KENDİLERİ GERİYE ZAYIF ÇOCUKLAR BIRAKTIKLARINDA ÜRPERİP KORKSUNLAR....'
ENFAL-26: 'O VAKTİ HATIRLAYINKİ YERYÜZÜNDE SİZ GÜÇSÜZ VE ZAYIF İDİNİZ, İNSANLARIN SİZİ KAPIP GÖTÜRMESİNDEN KORKUYORDUNUZ ALLAH SİZİ DESTEKLEDİ.'
ENFAL-18: 'ALLAH KAFİRLERİN TUZAĞINI ZAYIF DÜŞÜRENDİR.'
BAKARA-205:'İŞ BAŞINA GEÇTİĞİNDE YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARMAK, EKİNİ VE NESLİ YOK ETMEK İÇİN DİDİNİR. ALLAH DA BOZGUNCULUĞU SEVMEZ.'
Bu asır hak ve hakikatin çıkacağı asırdır. Allah, TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devletimize, TÜRK milletimize, TÜRK ordumuza zeval vermesin.
Yazının devamı Kalperenlerin tefekkürlerinde.
 Oktan Keleş
oktankeles@gmail.com
onaltiyildiz@gmail.com 
Twitter:@oktankeles 

PERİNÇEK'İN AÇIKLAMALARI ÇOK ÖNEMLİ

PERİNÇEK'İN SON AÇIKLAMALARI ÇOK ÖNEMLİ.MUTLAKA SONUNA KADAR OKUYUNUZ



Ana Sayfa / RÖPORTAJ / Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim
RÖPORTAJ Giriş Tarihi : 04-02-2016 01:04 | Güncelleme : 04-02-2016 16:45
Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim
Perinçek'ten bomba açıklamalar! Hayatımın en mutlu dönemindeyim Haber 
  E-posta Paylaş Takip Et Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, gündeme ilişkin görüşlerini ve hakkındaki iddiaları Hatice Kübra Kocaoğlu'na değerlendirdi.

MEMUR HABERLERİNİN YENİ ADRESİ...
HATİCE KÜBRA KOCAOĞLU / GAZETECİLER.COM

"Muhafazakarlarla vatan cephesi kurduk" sözleri ile gündeme gelen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'le geçmişten günümüze hakkında merak edilenleri konuştuk. Muhafazakarlarla gerçekten bir cephe kurdu mu, AK Parti ile anlaştı mı, İslamcılar'la arası nasıl, Türk solunun geldiği noktaya nasıl bakıyor?

Sadece siyaset değil medyada konuştuk elbette. Yalçın Küçük Ulusal Kanal'dan neden ayrıldı, Gülay Göktürk, Hasan Cemal, Oral Çalışlar gibi bir dönem Perinçek'in birlikte çalıştığı isimler hakkında Perinçek şimdi ne düşünüyor, Türk medyasının bugünkü durumu ve Akit Tv'ye çıkması...

"Hayatımın en mutlu dönemindeyim" diyen Doğu Perinçek bakın daha neler söyledi?

MUHAFAZAKARLAR YANIMIZDA VE BUNDAN MUTLULUK DUYUYORUZ

Muhafazakarlarla vatan cephesi kurduk sözleriniz büyük yankı uyandırdı. Neydi o sözden kastınız?
Orada sadece muhafazakarlar değil milletin bütün kesimleri sayılıyordu. Milliyetçiler, halkçılar, sosyalistler, muhafazakarlar, ilericiler... Ama bir kısım, muhafazakarlarla sanki vatan için beraber olunmaz anlayışıyla, onu öne çıkardılar.

Türkiye, bir vatan savaşı veriyor. Bölücü terör örgütüne karşı büyük bir mücadele var. O mücadelede bütün milleti birleştireceğiz. Kendisine solcu diyen ama PKK ile yan yana olanlar var. Hendeğin bu tarafında kim varsa onlarla biz kardeşiz. Mehmetçikle yüreği çarpan muhafazakarlar yanımızda ve bundan mutluluk duyuyoruz. Ama Amerika ve İsrail yandaşı olan sözümona sahte solcu olanlar karşı tarafta. Onlar düşman tarafı yeğlemiş bulunuyorlar ama yenilen taraftalar.

TÜRKİYE'NİN BİRİNCİ MESELESİ VATAN BÜTÜNLÜĞÜ
Bugün saflar ve kamplaşma da bu noktada mı size göre?
Amerika ve İsrail PKK'yı stratejik piyon olarak Türkiye'nin üzerine sürüyor. Bugün Türkiye'nin birinci meselesi vatan bütünlüğüdür. O zaman biz de o vatan bütünlüğü için mevzide olacağız. Kim düşman taraftaysa o da kendi geleceğiyle ilgili bir seçim yapmış oluyor. O seçim de hendeğe gömülmek. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Polisi ve köy korucularımız onları hendeklere gömüyor.

ÖCALAN'IN EMPERYALİZME KARŞI OLMAK GİBİ BİR MEVZİSİ YOK
Siz daha önce Öcalan'la Bekaa Vadisinde görüştüğünüzde PKK'nın Amerika'nın güdümüne girmesi konusunda kendisini uyardığınızı söylemiştiniz. O dönem Öcalan'ın cevabı ne oldu size?
Öcalan için, emperyalizme karşı olmak, siyonizme karşı olmak diye bir mevzi yok. O bölge devletlerinin arasındaki çelişmelerden yararlanarak, o çatlaklarda yaşama tutunmaya çalışan bir çizgiye sahip. Onun için Amerika ve İsrail'e karşı olmak diye bir programı yok. 1989-90 Körfez Savaşı öncesinde o uyarıları yaptığımız zaman Öcalan'a, Şam'da ve Bekaa'da olduğu için Suriye devletinin kontrolündeydi ve Amerika ve İsrail karşıtı uyarılarımıza tepkisi olmadı. Ama 91'den sonra kendisi de Şam'da olduğu halde PKK Amerika'ya doğru meyletti.

ERDOĞAN SURİYE'YE GİRECEKTİ
Yanıbaşımızda bir Suriye krizi var. Siz Suriye meselesinde Suriye yönetiminden yana tavır alıyorsunuz. Neden?

Suriye Amerikan emperyalizmine karşı aslanlar gibi savaşıyor. Bütün kalbimizle onların mücadelesini destekliyoruz. Gözümüzün önünde Amerika merkezli bir müdahale var. Amerika çeşitli terör örgütlerini Erdoğan yönetimini de kullanarak Suriye'nin üzerine sürdü. 2011 yılından bu yana Suriye'yi parçalamaya çalışıyorlar. Suriye'nin parçalanması Türkiye'nin parçalanması demek, Irak'ın, İran'ın parçalanması demek. Eğer bölge ülkeleri birleşirse o zaman Amerika'nın projeleri ve siyonizmin iddiaları yerle bir olur.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye'ye girecekti ama Rusya uçağı düşürüldü" şeklinde bir iddianız oldu. Dış basında bu tez yeniden gündeme getiriliyor. Siz ne düşüyorsunuz?
Tayyip Erdoğan yönetimi Kürt koridoru dedikleri Amerika, İsrail koridorunu bozmak için Rusya ile en azından bir anlayış birliği içinde olmak zorunda. Bunu farkettikleri için Erdoğan Putin'e telefon ediyor, uçak düşürülmeden 4 gün kadar önce. Diyor ki : Biz oraya gireceğiz, bu koridora müdahale edeceğiz. Sizin tavrınız ne olur?" Putin de "biz görmezden geliriz" diyor. Bunu G20 toplantısında da aralarında konuşuyorlar. Rusya'da heyetimiz vardı bir ay önce, Putin'in kurmaylarıyla görüştüler. Orada bu bilgiyi doğruladık. Tayyip Erdoğan'ın Amerika İsrail koridorunu bozmak için Rusya ile bir ilişki aradığı gerçek. Zaten bir yalanlama da olmadı. Rus uçağı düşünce o ertelendi. Rus uçağının düşürülmesi de Türkiye'nin Kürt koridoruna girmesini engellemek için yapılan bir oyun.

CİZRE'DEKİ O EVDE AMERİKALI KOMUTANLAR VAR
Cizre'de bir evin bodrum katında yaşananlarla ilgili günlerdir bir tartışma sürüyor. Sizce orada ne oluyor?

Bugün Cizre'de, Silopi'de, Sur'da PKK'nın uyguladığı bütün yöntemler İsrail yöntemleri. İsrail'in onları bu hendek savaşına hazırladığı apaçık ortaya çıktı.

Cizre'de bir mahallede bir eve girilmesin diye çok büyük hassasiyeti var PKK'nın. Orada Amerikalı ve İsrailli özel kuvvet komutanlarının olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla Türkiye bugün dolaylı da olsa Amerika ve İsrail'le büyük bir mücadele içine girmiş durumda. Bu savaşın boyutu basit bir PKK terör örgütüyle savaş değil. Türkiye büyük bir emperyalizm ve siyonizmle cephe cepheye geldi. Bunu görmemiz lazım. Vatan Partisi olarak biz bütün Türkiye cephelerini bir cephede birleşmeye davet ediyoruz.

YENİ DÖNEMİN İHTİYAÇLARINA BAKIYORUZ

Türkiye'nin geleceğini ne yönde görüyorsunuz?
Bu yönde, kaçınılmaz bu. Bu birlik olacak Türkiye'de. Nasıl İstiklal Savaşı'nda bu birlik gerçekleşti, bugün de olacak. Oraya doğru gidiyor zaten. Vatan Partisi buna önderlik, rehberlik ediyor. Çünkü Türkiye'nin menfaatini görüyor. O nedenle biz, arkada kalan dönemin husumetleri, çatışmaları içinde mevzilenmiyoruz. Yeni dönemin ihtiyaçlarına bakıyoruz. Türkiye buradan nasıl çıkacak? Milleti birleştirmezsek, devletin ve milletin topyekin güçlerini seferber etmezsek başarıya ulaşamayız. Onun için geçmişin önyargılarıyla değil, geleceğin Türkiye'sini kuracak kararlılıkla hareket ediyor.

MECLİS'İN İÇİNE TERÖR ÖRGÜTÜ SOKULUR MU?

Bu nedenle de hükümeti destekliyorsunuz?
Tabi. Biliyorsunuz bir açılım politikası uygulandı. O zaman biz bunun ne kadar yanlış olduğunu söyledik. "Bu iş silahlı mücadeleyle olur" dedik. Karşınızda silah bırakmak istemeyen, bırakmayacağını söyleyen bir örgüt var. Ayrıca, bırakmak istese İsrail ve Amerika ona bıraktırmıyor. O zaman Türkiye bunu tepelemek zorunda. 7 Haziran seçiminde önce de çok büyük bir hata yapıldı, HDP Meclis'e sokuldu. Bir canlı bomba sokuldu Meclis'in içine. Meclis'in içine terör örgütü sokulur mu?

Demokrasinin gereği halktan aldıkları oylarla girmediler mi Meclis'e?
Kenan Evren de halktan yüzde 92 oy aldı. Hitler 1934'den sonra 3 seçim yaptı, hepsinde de oy alarak geldi. 10 milyon Alman öldü 2. Dünya Savaşı'nda. Halktan oy aldı ama mehmetçiği vuruyor. Şimdi halktan oy aldı diye, mehmetçiği vursun mu diyeceğiz, hendekleri kazsın mı diyeceğiz? Bunlar kabul edilemez.


Devlet terör örgütüyle silahlı mücadelesini verirken bir yandan da Meclis'te sivil bir siyaset yapılamaz mı?

Olmaz, hiçbir şekilde olmaz. Terör örgütüne hiçbir şekilde Meclis imkanları verilemez, belediye imkanları verilemez, devletin olanakları verilemez. Neden? Mehmetçik bir vatan savaşı veriyor. Bu İstiklal Savaşı'nda Yunanlılar, Ermeniler, İngilizler gelsin milletin meclisine otursun demek gibi olur.
Legal imkanları vererek oy almasını da sen sağlıyorsun. Onlara yasal imkan vermemizi kim istiyor? Amerika diyor ki PKK'yı yasallaştıracaksın. Bu hatayı yaptı Tayyip Erdoğan. Onun için biz açılıma karşı çıktık.

CHP BUGÜN PKK'NIN YANINDA
"Burada ben Tayyip Erdoğan'ın düşmanıyım, o PKK'ya karşı tavır alıyor o zaman ben de PKK'nın yanına geçeyim" şeklinde tavır alanlar oldu Cumhuriyet Halk Partisi'nde. PKK ile yanyana bugün CHP. 24 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harekatı başladığında, "bunlar dağları taşları dövüyor, seçime kadar sürecek, Erdoğan'a oy toplamak için yapılıyor bu harekat, seçimden sonra bırakacaklar" dediler. Bunların bozguncu propaganda olduğu ortaya çıktı.

ERDOĞAN AMERİKA'NIN YANINDA OLUNCA MI SEVİNECEĞİZ?
AK Parti'yle anlaştığınız, dün karşı karşıyayken bugün yan yana geldiğiniz yolunda eleştiriler alıyorsunuz. Nasıl oldu bu?
Vatan için. Hiç umurumuzda değil. Doğru olduğunu o kadar net görüyoruz ki. Bizim için Türkiye'nin toprak bütünlüğü, vatan var, Türkiye'nin bağımsızlığı var. Eğer Tayyip Erdoğanlar Türkiye'nin bağımsızlığı ve vatan bütünlüğü yönünde bir tavır alıyorsa bundan da memnuniyet duyarız. Biz kimin tarafındayız? Amerika'nın yanında mı Tayyip Erdoğanlar Amerika'nın tarafında mı olunca sevineceğiz? Tersine. Bu tarafta olduğunda sevineceğiz. Onun için bu eleştirilere değer vermiyoruz, bu eleştirilere zaten millet değer vermiyor.

AKİT'İ İZLEYENLER BENİM VATANDAŞIM DEĞİL Mİ?
Sizin Akit TV'ye çıkmanız da şaşırtıcıydı. Özellikle Atatürkçü kimliğinizle çeliştiği yönünde eleştiriler aldınız.

Çağrıldığım zaman giderim, niye gitmeyeyim. Bu büyük bir yobazlık. Bana vatandaşarımla bir iletişim imkanı sağlıyor. Sonuç itirabiyle bu kanallar bizim vatandaşlarla iletişim araçlarımız.
Fethullah örgütü taraftarları "Bak siz onla görüştünüz" diye, Tayyip Erdoğan basınındaki fotoğraflarımızı yayınlıyorlar. Tayyip Erdoğan taraftarları da "Zaman Gazetesi'nin falan ziyaretteki fotoğrafları diye" yayınlıyorlar o şekilde hücum ediyorlar. Bu bizim iktidar olduğumuzda basına eşit davranacağımızı gösteren tavrımız. Bu bizim için bir prensip.
Şu Atatürk düşmanı, bu Atatürk'e bunu dedi... Orda ben Atatürk düşmanlığı yapmıyorum. Bana bir ekran açıyor, mikrofon uzatıyor ben görüşlerimi söylüyorum. Kime söylüyorum? Yurttaşıma söylüyorum. Akit'i izleyenler benim vatandaşlarım değil mi? Sabah Gazetesi okuyanlar, Zaman gazetesi, Özgür Gündem okuyanlar benim vatandaşlarım değil mi? Ben o vatandaşlarımı kazanmadan nasıl milli hükümet kuracağım, Türkiye'nin sorunlarını nasıl çözeceğim? Bizim maksadımız sadece solcuları, Atatürkçüler'i kazanmak değil ki, herkesi kazanmak.
Burada kibirli davranışın bir önemi yok. Biz tek taraflı insanları dönüştüreceğiz, eğiteceğiz zihniyetinde değiliz. Biz çeşitli akımlardan vatandaşlarımızla ilişki içinde onlardan da bir şeyler öğreneceğiz.
Bugün gazetesine kayyım atandığında Aydınlık'ın istihbarat şefi de Bugün'e gitti. Bu bir mesaj mı taşıyordu?
Bu bizim istediğimiz bir şey değil. O arkadaşımıza oradan bir öneri yapıyorlar, hem yöneticilik hem de dolgun bir maaş öneriyorlar. O kişisel tercihiydi.

BAYRAMLAR DA NAMAZA GİDERDİM

Siz Türk solunun önemli figürlerinden birisiniz. Fakat muhafazakar bir aileden geldiğiniz biliniyor.
Tam öyle değil. Hepimiz muhafazakar ailelerden geliyoruz. Benim büyükbabamın babası Hacı Sadık 1915 yılında Mekke'nin PTT müdürü. Kardeşi Hacı Mahmut Cidde'nin PTT müdürü. Suudi Arabistan'da da bizim soyumuzdan çok yüksek mevkilerde akrabalarımız da var. Hepimizin dededi, dedesinin babası o zamanki ideolojik iklimin içinde dinine bağlı insanlar. Bugün bütün solcuların dedeleri muhafazakardı.
Babam sadık Perinçek 16 yıl milletvekilliği yaptı. Fakat muhafazakar bir insan değildi. Cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürk'e bağlı, vatasever bir insandı. Ben bayramlarda bayram namazına giderdim, hoşuma giderdi. Babam mesela gelmezdi. Hatta babama da "baba niye gelmiyosun" falan derdim. Öyle bir adeti yoktu. Ama tabi inançlı bir insandı. Bir Cumhuriyet yargıçı neyse o karakterde bir insandı. Annemin ailesi de bir Cumhuriyet ailesi.
Ben 68 gençlik hareketinin lideriydim. Orada babama çok büyük hücumlar oldu. Adalet Partisi Genel Başkan Yardımcısıydı. Sen solcu Doğu Perinçek'in babasısın şudur budur.. Hepsini göğüslemiştir. Ve bir gün bile bana niye böyle böyle yapıyorsun demedi. Sonradan da 'ben iftihar ediyorum Doğu'yla, doğru yapıyor' falan demiştir. Öyle bir insandı. çok töleranslı, hoşgörülü bir insandı.
Muhafazakar dediğiniz kesim de Türkiye'de hoşgörülüdür. Bir yobaz kesim var ama o her tarafta vardır. Normal olarak inançlı insanlara bakın bir köy kahvesine gidin, başka yerlere gidin hoşgörülüdür, saygılıdır, insancıldır. Bu bizim kültürümüzde var.
O dönem Türkiye solu Leninist biz çizgide giderken sizin Maocu çizgiye yönelmeniz nasıl oldu?
Sovyetler Birliği kapitazlime gidiyordu Çin ise sosyalizm yolunda ısrar ediyordu. Hangi seçeceksiniz bir sosyalist olarak. O zaman biz dedik ki: Rusya kapitalizme gidiyor. Hem de Rusya'yı kim kapitalizme götürüyor, kapitalistler falan değil devletle partinin kodomanları götürüyor. Bunu biz 70 öncesinde söyledik. Geldik 90'a 20 sene sonra çıkıp "Biz Sovyetler Birliğini kapitalist yaptık" dediler. Bizzat Kominist Partisinin liderleri Rusya'yı kapitalizme götürdü.
Orada biz tercihimizi Türkiye'den yana yaptık yoksa Çin'den yana yapmadık. Kendi Türkiyemizde sınıfların olmadığı bir toplumdan yanayız. Bu İslamiyet'te de var. Ne diyor: "Kula kulluk olmaz". Kula kulluğun olmadığı bir dünya özlemi.

TÜRKİYE SOLCULUĞU VATANSEVERDİR
Türkiye solunun içine düştüğü durumda orjinal bir Türk solu çıkartamadığı eleştirilerine ne diyorsunuz?
Çıkarttı işte, bizler varız. Orjinal Türk solu 1960'lardan beri var. Deniz Gezmişler falan hepsi Türk bayrağı altında yürüdüler, Atatürk devrimine bağlıydılar. 1960'ların solculuğu sapına kadar Türkiyecidir, ülkeye bağlıdır. Yabancılarla işbirliği yapmaz, Amerikan emperyalizmine ve İsrail siyonizmine karşıdır. Vatanseverdir Türkiye solculuğu. Fakat 70'den sonra bir Sovyetler etkisiyle Sovyetler, Rusya yanlısı bir solculuk oluştu: "Rusya gelecek Türkiye'de devrim yapacak biz de hükümet olacağız". Milletine güvenmeyen, milletine dayanmayan bir solculuk anlayışı. O Solculuk ne oldu? Sovyetler Birliği dağılınca bu sefer Amerikancı oldu. Bu çok önemli. Kendi milletine güvenmiyor. Bir yabancı güce yaslanıyor.

HZ. MUHAMMED BÜYÜK BİR DEVRİMCİ
Peki sosyalist müslüman açılımlara yaklaşımınız nasıl?
Hz. Muhammed benim gözümde çok büyük bir insan ve büyük bir devrimci. Bir medeniyet devrimi gerçekleştirmiş. Para ekonomisinin geliştiği, kabilelerin birbirinin kervanlarını basmadığı, hepsini birleştirerek buradan bir devlet kuruluşu. O temelde o devlet bir yandan Batı'da İspanya'ya kadar gitmiş, bir yandan Orta Asya'ya kadar gitmiş. Büyük bir islam uygarlığı çıkmış. Bakıyoruz o İslam uygarlığı, matematik, geometri, cebir, sosyoloji, tıp gibi her alanda eski Yunan imparatorluğuyla Rönesans arasında köprü olmuş.
İslami kaynaklı bazı akımlar bugün biz sosyalistiz diye ortaya çıkıyorlar orada sosyalizmin İslami kaynaklı izahı olur mu olmaz mı değil, pratik bakmak lazım. Bir takım insanlar bazı değerleri Hz. Muhammed'e İslam'a dayandırarak savunuyorlarsa savunsunlar, güzel bir şey. Zaten Hz. Muhammed'de ve İslam'da çok önemli miraslar var. Onları biz de benimsiyoruz. Onları biz ortaya çıkardık. İslam uygarlığının insanlığa bıraktığı bütün olumlu uygarlığı Bilim Ütopya dergilerinde, kitaplarımızda yayınlar yaptık. Bunu malesef İslamcılar yapmadı. Bizim ilahiyat fakültelerimizde Hz. Muhammed bütün insanların seveceği bir büyük lider olarak da anlatılmadı. Sırf bir peygamber olarak değil, insanlığa yaptığı hizmetlerle anlatılmadı.
Benim hayal ettiğim birgün ilahiyat fakültelerinde Hz. Muhammed'i ve İslam uygarlığını aynı zamanda insanlığa getirdiği büyük uygarlık katkılarıyla da anlatılması.

BENİ ERBAKAN VE ARKADAŞLARINDAN SORUN
İslamcılarla aranız nasıl?
Birikimi olan, nezaketi olan, entelektüel olan, edep, terbiyesi olan her insanla ben insani dostluk ilişkisi kurarım. Çok eskiden beri görüştüklerim var. Bizim 2000'e Doğru'yanın oraya gelip namaz bile kılarlardı. Beni Erbakan ve arkadaşlarından sorun. Hepsi çok severlerdi. Namaz kıldıklarında Mamak cezaevinde ben koğuş kıdemlisiydim koğuşta. Bir iki tane terbiyesiz önlerinden geçerdi namazda. Bunu öğrendim, ve onları da kurtarıp Mamak Cezaevi'nde. Erbakan'la da çok iyi dostluğum vardı. Hepsi bana özel bir değer verirler. Çünkü ben insana saygılıyım.
Peki dinle aranız nasıl?
Bütün Türk milleti müslüman, biz müslüman bir milletin çocuklarıyız.
Şimdi gitmiyorum ama çocukluğumda çok hoşuma giderdi namaza gitmek. Mutlu olurdum. O zaman Ankara'da fazla cami de yoktu. Maltepe camisi inşaat halindeydi. Tarlada bayram namazlarını kılıyorduk.

CEMAATLER TOPLUMU BÖLÜYOR
Silivri'den çıktığınızda "cemaatlerin kökünü kazıyacağız" dediniz. Cemaatlere karşı bir düşmanlığınız var.
Düşmanlık demeyelim.
"Kökünü kazıyacağız" sözü düşmanlık ifade etmiyor mu?
Peki şunu sorayım Hz. Muhammed zamanında cemaat, tarikat var mıydı? Bakın cemaatler bölüyor. İsmail Ağa cemaati, falanca cemaat, filanca cemaat. Ne oluyor? Bunlar müslümanlığı ve insanlığı bölüyorlar. Bir ekip oluşturuyor ve kendi üyeleri arasında bir dayanışma oluşuyor. Öbür cemaatler ondan değil, o öteki oluyor. Bu İslam'a da aykırı. Bizi bölen unsurlardır.

YUNUS EMRE'YLE DERGAHA BAĞLANIRDIM
Yüzyıllardır bu topraklarda cemaatlerin birleştirici bir ruhu da yok muydu?
O zamanlar dernek yokmuş, meslek kuruluşu yokmuş. Her çağın kendine göre halk örgütlenmeleri vardır. Ben Yunus Emre'nin çağında olsaydım onunla beraber Taptuk Emre'nin kapısında o dergaha bağlanırdım. Yunus Emre o dergaha odun taşıyor ve hiçbir odun eğri değil. İnsan bağlanmaz mı? Veya Hacı Bektaş'ın Hacı Bayram'ın kapısı. Hacı Bektaş bütün erenlerle birlikte çamaşır savtına katılıyor. Bunlar emeğe katılan, çamaşır yıkayan, odun taşıyan, tahtta oturmayan, saltanat sahibi olmayan, insanlarla paylaşan kişiler. O tarihlerde güzel gelenekler yaratmışlar. Uhuvvet, Ahilik. Bir ahlak getirmişler. Bu ahlaklar ve gelenekler sizin söylediğiniz örgütler tarafından yaratılmış. O çağın ihtiyacına cevap vermiş. Şimdi ne var meslek odaları var. Modern örgütlenmeler oluşmuş.
Meslek odaları cemaatlerin yerini tutabilir mi?
Modern toplumun ihtiyaçlarına cevap veren örgütler. Her istediğiniz örgütü kurabilirsiniz, dernek özgürlüğü var. Cemaatlerde ama şeyhlik var. O şeyhlik babadan oğula geçiyor. Bu bizim modern topluma uygun birşey değil. Hz. Muhammed'de de yoktu bu. Benim oğlum, bunun oğlu, Hz. Muhammed soyundan krallık kurulsun gibi bir şey yok. Hz. Ebubekir seçimle gelmedi mi?
Cemaatlere tavrımız bunun için bizim. Toplumu bölen, çıkar temelli, diğer toplumun kesimlerine de karşı vaziyet alan bölünmelere karşı tavır. Kula kulluk kabul etmiyoruz.

BİZİM DÖNEKLERİMİZİN KALİTELİ OLDUĞUNU SİSTEM SÖYLÜYOR
Fikir çatınızdan çıkan bir çok isim var. Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Gülay Görtürk, Hasan Cemal... Siz yetiştiriyorsunuz ama uçup gidiyorlar. Sonra sizden çok farklı çizgilerde görüyoruz onları.
Dönek oluyor onlar. Türkiye'de siyasi olarak etkisi olan güçlü bir akımız. Bunun içinden adam devşirmek, adam kapmak sistem açısından bir prestij. Diğerlerinin dönekleri dikkat edin, gider ordan belediyeden bir büfe alır falan. Ama bizim hareketimiz çok entelektüel bakımdan kaliteli insan yetiştirdiği için bizden döndürülen adam sistemde baş köşelere oturtuluyor.
Mesela İstanbul'daki bütün büyük gazetelerin köşe yazarı oluyor. Üst kademelere geliyor, Tayyip Erdoğan'ın en yakınlarında da var onlardan. Neden çünkü? Biz kaliteli insan yetiştiriyoruz. Bizim döneklerimizin kaliteli olduğunu sistem söylüyor. Onlara gidip o kadar yer verdiğine göre. Cengiz Çandar'ı, Hasan Cemal'i, Oral çalışlar'ı, Osman Olaga'yı, Şahin Alpay'ı.
Karşı taraf ele geçirdiğinde de sistemin içinde önemli köşeler veriliyor onlara, meşhur oluyorlar. O bakımdan diğer sol akımların yetiştirdiği insan ve kadro yok. Bu hareketin hala çok büyük entelektüel birikimi var. Ama bizim hareket de toplumun içinden insan kazanıyor. Şu anda Vatan Partisinin liderlerine bakın, geçmişte milliyetçi olan Anavatan Partisi'nde olmuş, Doğru Yol Partisi'nde olmuş olan insanlar bugün Vatan Partisi'nde toplanıyor.
Bizden dönenler varsa bize dönenler de var mı diyorsunuz?
Bize dönen demiyorum, onları dönek değil vatansever olarak, birikimleriyle kültürleriyle hepsi vatan partisi çatısı altında buluşuyorlar.

YALÇIN KÜÇÜK MOSSAD'A ALET OLUYOR
Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal sizin yönetiminizde mi?
Onları doğrudan yönetme gibi bir durum yok. 1978 Aydınlık'ının başında falan durduğum zamanlar oldu ama şimdi ben yönetmiyorum. Ama tabi arkadaşlarımızla fikir alışverişi, danışma görüşme oluyor. Medya yöneticisi değilim.
Yalçın Küçük sizinle ilgili "gericileşti" dedi. Ne diyorsunuz?
Diyebilir, Yalçın benim arkadaşım. Herkesin biribirini eleştirme, uyarı hakları var.
Ulusal Kanal'dan gönderilmesi de eleştirildi. Neden gönderildi?
Ulusal Kanal'dan gönderilmesinin sebebi şu: Atatürk'e Yahudi diyor, Balkanlar'dan gelen Harekat Ordusu'nda 600 tane Yahudi varmış. Yok Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar sabetayistler diyor, Güneydoğu'dan Kürt illeri diye bahsediyor. HDP'nin Meclis'e girmesine 3. Meşrutiyet diyor. İlker Başbuğ'a, Yaşar Büyükanıt'a Yahudi diyor. Böyle her tarafa çatan, herkesi Yahudi ilan eden... Bu izleyici de müthiş bir tepkiye neden oluyor. Arkadaşlar bu nedenle böyle bir karar aldılar. Bunu ben kendisine de Haymana Cezaevi'nde de söyledim, Ergenekon'da da söyledim. Benim yakın arkadaşım.
Bakın bu bir MOSSAD operasyonu. Türkiye'de ona, buna devamlı Yahudi demek bir MOSSAD operasyonu. Bunu Yalçın bilinçli olarak yapmıyor ama alet oluyor. İkincisi bu vatan savaşı sırasında PKK'yı HDP'yi öven şeyler doğru değil. Bu fikir özgürlüğü değil. Doğu'ya, Güneydoğu'ya Kürt illeri falan denmemesi gerekir Ulusal Kanal'da. Burada basit bir fikir savaşı yürütülmüyor, insanlar canla kanla savaşıyor.

BÜTÜN TELEVİZYONLARDA TELEVİZYON KUŞLARI PKK'LI
Türkiye'de medyanın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya esas olarak Batı sisteminin kontrolünde. Hiçbir şekilde toplumu doğru bilgilendirmiyor, Türkiye'nin menfaatleri temelinde yönlendirmiyor. Düşünün vatan savaşında medya PKK'nın yanında. Çok açık. Bütün televizyonlarda televizyon kuşları PKK'lı. Vatanseverler bu televizyonlarda yok.
Türkiye yerli medyasını kuramadı mı?
Kısmen, kısmen kuruyor. Türkiye güçlü gelenekleri olan bir ülke. Ama büyük dedikleri medya güçlerine bakıyorum, esasen Atlantik güçlerinin kontrolü altında.
Bugün kimler size göre yerli medya?
İsim saymayayım ama ölçüyü söyleyeyim: Bugün mehmetçiğin savaşını, mehmetçiğin yanından verenler yerlidir. Mehmetçiğin yanında mısın yoksa hendeğin öbür tarafında PKK'nın yanında mısın? Hendeğin öbür tarafındaysan zaten Amerika ve İsrail'in yanındasın.

TÜRKİYE'DE GELEMEYECEĞİM BİR YER YOKTU
Ömrünüzün 14 yılı hapislerde geçmiş. Bu 14 yılı düşününce en büyük pişmanlığınız nedir?
14 yılla ilgili bir pişmanlığım yok. Bizim davamız kula kulluğu reddeden bir dava. Bu davaya giren bir insan herşeyi göze alacak. Tarihteki büyük işler yapmış insanlar gibi. Hz. Muhammed gibi, Atatürk gibi insanlar. Bunların davasında her türlü zulüm, tehditler var. Onun için bizim açımızdan doğal. Ben 14 yıl hapis yattım ama terörden dolayı değil, burada utanacağım bir şey yok.
14 yılı size geri verselerdi hayatınızda neler değişirdi?
Yine aynı şeyleri yapacaktık. 1964 yılında hukuk fakültesinde asistan oldum. Çok hızlı bir şekilde doktoramı aldım. Hukuk fakültesinin en genç doçenti olmak üzereydim. 12 Mart geldi. O zaman benim önümde her şey açıktı. Babam Adalet Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısıydı, dayım Tümgeneraldi, fakültede parlak bir öğretim kadrosuydum. Yani Türkiye'de gelemeyeceğim bir yer yoktu. Ama ben bu sistem içinde bir yerlere gelmek gibi bir amacı kesinlikle benimsemedim. Mustafa Kemal, sarayın paşası mı olayım dedi yoksa İstiklal Savaşı vereyim mi dedi? Hz. Muhammed Kureyş içinde Mekke'nin Ebu Sufyanları, Ebu Lehepleri gibi bir adam olmaya heveslenseydi onlardan çok daha büyük olurdu. Ama o kalktı Mekke'nin fakirleriyle, yoksullarıyla birleşti. Ben onlara benzer bir yolu seçtim. Sistemin içinde bir yerlere gelmek değil, sistemin karşısında mücadele etmek. Dolayısıyla o 14 yılı yine aynı amaçla değerlendirirdim.

HAYATIMIN EN MUTLU DÖNEMİNDEYİM
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Hayatımın en mutlu dönemlerindeyim diyebilirim. Türkiye'nin geleceğine güvenle bakıyorum. Birçok karamsar var Türkiye'de. Hiç karamsar bir süreçte değiliz. Bir vatan savunmasında Türk Silahlı Kuvvetleri büyük başarılar kazanıyor. Bu başarıdan mutluluk duyanlarla duygudaşım. İkincisi cemaatler, Fethullah Gülen cemaati falan bunlar tutturamadı Türkiye'de. O da önemli bir gelişme. Fethullah Gülen cemaatinin temizlenmesi, bu da insana umut veren bir gelişme. Üçüncüsü, borçlanma ekonomisinin Türkiye sonuna geldi. Türkiye üretim ekonomisine geçecek. Dördüncüsü, Türkiye Asya'da nefes almaya başladı. En büyük ticaret ortaklarımız, Rusya, Çin Almanya. Komşularımız ilişkiler bizi kardeşliğe zorluyor. Irak, İran, Suriye, Azerbaycan, bunlarla hem güvenliğimiz hem ekonomimiz için işbirliği yapmak zorundayız. Bunların hepsine toplam baktığımız zaman Türkiye Asya'daki yerine yerleşmeye doğru gidiyor. Bunların hepsine baktığmızda bunlar umut veren süreçler. Bunun için ben hayatımın en mutlu dönemini yaşıyorum.
Generaller en çok sizin partinizde, emekli olunca size geliyor. Asker içinde size karşı niye böyle bir sempati var?
Vatansever olduğumuz için. Türkiye'de askerlik vatan için ölmeyi benimseyen tek meslek. Polisi de buna katabilirsiniz. Vatan için ölmeyi benimsemiş mesleğin sahipleri, bunların çoğunluğu da Atatürkçü o nedenle onların Vatan Partisini seçmeleri son derece doğal. Bir de Ergenekon sürecinde Vatan partisi liderlerinin ne kadar kararlı, doğru birleştirici tavır aldığını da gördüler.

GEMİLERİ YAKA YAKA GELDİM BURAYA
Hayatınızda aldığınız en radikal karar neydi?
1- NATO'nun gezileri vardı. Çeşitli ülkelerden parlak aydınları askeri muhrip gemilerine bindirip 1,5 ay dolaştırıyorlar. Mesela onu reddettim.
2. İngiltere bursu verilmişti, gitmedim.
3. Almanya DAAD bursu kazandım. Orada genç bir bilim adamı olarak 25 yaşında, bana 50-60 yaşındaki profesörlere verilen en yüksek bursu verdiler. Ona da gitmedim.
Bu kararların hepsini topladığınız zaman sistemin içinde bir takım olanaklar çıktı. Türkiye'de kalmayı, görevler, işler bunları bırakamadım. Beni sistemle birleştiren yolları bir anlamda dinamitledim. Gemileri yaka yaka geldim buraya.
Konuşmalarınızda hep "şunu yaptırtmıycaz, bunu yaptırtmıycaz, iktidara geleceğiz" diyorsunuz ama oy oranınıza baktığımızda durum çok farklı. Nereden geliyor bu özgüven?
Ben de size soruyorum: Hz. Muhammed'in Mekke'de kaç oyu vardı? Burada tarihin vaad ettiği doğruları savunmaktır sizi iktidara getirecek olan.
Kendinizi güçlü görüyor musunuz?
Vatan Partisi Türkiye'nin geleceğinde çok önemli bir partidir. Neden? Çünkü Amerika öyle görüyor. Ergenekon'da kimi içeri attılar? Doğu Perinçek ve arkadaşları. Kim attırdı? Amerika. Demek ki Amerika'dan baktığınız zaman iki kuvvet görünüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Doğu Perinçek ve arkadaşları.
En son neye ağladınız?
Hasan Yalçın en yakın arkadaşım onu kaybettiğim zaman ağladım. Yalnız şahıs acıları değil, 1970'de Vietnam Kamboçya'ya girmişti ona çok üzülmüştüm. Toplumun acılarında da gözyaşlarımı tutamam, bir şehit cenazesinde kendimi zor tutarım.
En son neye güldünüz?
Çok gülüyorum (gülüyor). Şimdi sizinle güldük.
En son ne okudunuz?
Sürekli okuyorum. İskandinav Mitleri'ni okudum en son.
En son ne izlediniz?
Odin, Normanlar'a merakım var. Vikingler'i izliyordum.

Çok Okunanları

MURAT BARDAKÇI KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ İFTİRALARA CEVAP VERMİŞ

TARİHÇİ YAZAR MURAT BARDAKÇI'NIN LOZAN'DA GAYRİ RESMİ DANIŞMAN OLARAK, TÜRKİYE ADINA GÖRÜŞMELERE KATILAN HAİM NAHUM VE KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ YAZISI. YAZIDA KOÇ AİLESİ İLE İLGİLİ İFTİRALARA DA CEVAP VERMİŞ. 



3 Şubat 2016 Çarşamba

İKİ GÖZ, DÖRT RESİM

AŞAĞIDA DÖRT RESİM VAR. İKİ FARKLI GÖZ İLE İKİ BAKIŞ AÇISI İLE BAKALIM.

RESİM 1


İMAM HAMANEY SARAYLARDA YAŞAMIYOR. BU SIRADAN EVDE YAŞIYOR.


GÖSTERİŞTEN UZAK SIRADAN EVLERDE YAŞAYANLAR ÜLKE SAVUNMASI İÇİN SEFERBER OLMUŞ VE TAKDİRE ŞAYAN SİLAHLAR ÜRETMİŞLER VE GİZLEMİŞLER. DÜŞMANA KORKU SALMAK İÇİN KENDİLERİ SERGİLİYORLAR.

ALBAYRAĞIN GÖLGESİNDE YAŞAYAN HİÇ KİMSE İRANCI OLAMAZ.BU HAİNLİKTİR.

ANCAK ALBAYRAĞIN GÖLGESİNDE YAŞAYAN HERKESİN; BU ÜLKENİN DE EN AZ İRAN KADAR İYİ YÖNETİLMESİNİ İSTEME HAKKI VARDIR. BU VATANSEVERLİKTİR.

İŞTE DİĞER İKİ RESİM:



BUDA BİZİM SARAYIMIZ. TABİ Kİ OLSUN AMA ÜLKENİN ASKERİ GÜCÜ İLE ORANTILI OLSUN. 

HAMANEY'İN OTURDUĞU EVİN ASKERİ KARŞILIĞI YUKARIDAKİ FÜZELER İSE BİZİM SARAYIMIZIN ASKERİ KARŞILIĞI NE OLMALI? VE VAR MI?

İNŞALLAH VARDIR. SARAYIN İKİNCİ BOYUTU ŞUDUR:

Eğer saray dünyayı yönetmek için projelendirilmiş bir yapı ise ve binden fazla odasıyla tüm dünyanın her kliğine bir masa ayrılmışsa; böyle bir amaç için yapılan binanın bu bina olmaması lazım. O binanın yer altında ve çok gizli olması gerekir. Yukarıdaki ve dünyanın gözü önündeki böyle bir yapı iki şeye hizmet eder: Ya dünyaya meydan okuma zamanı gelmiştir, bu binanın askeri karşılığı vardır ve bunun ilanıdır.(İnşallah vardır) Ya da yoksa yapılanlar yanlıştır vesselam.

Evet İran yöneticileri tarafından iyi yönetiliyor. İran'ın Ortadoğu politikaları da kendi çıkarları açısından doğru ve hiç kaybetmediler. Kazançlı çıktılar. Bizim ise çok şey kaybettiğimiz bir gerçek.


İşte o nedenle bizler de ülkemizin en az İran kadar iyi yönetilmesini istiyoruz Vesselam. 

DİYARBAKIR'DA İBRETLİK GÖRÜNTÜ

DİYARBAKIR SEMALARINDAN ÇEKİLMİŞ ŞU FOTOĞRAFA BAKAR MISINIZ?



BÜYÜK HAKAN ATATÜRK'ÜN ASKERİ; VURULMUŞ TERTEMİZ ALNINDAN ŞEHİT OLMUŞ, OLMUŞ AMA ÖLMEMİŞ.

ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ DİYE BULUTLAR ARASINDAN SESLENMİŞ.

Bu fotoğraf hakikaten tam zamanında görüntülenmiş ve ibretlik bir resim olmuş. Gökte bulutlar arasında nöbet tutan bir asker..

Kahraman Türk Askeri olduğu çok net belli.
Tekrar söylüyoruz.
Hz Peygamber SAS Efendimizin bayrağı UKAB, Albayrağımızın maddi koruması altındadır. Albayrağımız da UKAB'ın manevi koruması altındadır. Bu ülkeye hiç bir kafir zerre zarar veremez Allah'ın izin ve inayetiyle. (İnşallah.)

Diyarbakır semalarındaki bu resimde; bu ülkenin sahiplerinin şehitlerimiz olduğu bir kez daha gösteriliyor.

Diyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz.

Yahudi telkinleriyle oyuna gelip Türk Milleti'nin, Türk Askerinin, Türk polisinin karşısına geçen; illa ki ölecektir. Başka şansı yoktur çünkü  dünyada bu asker kadar kalbi temiz, vicdanlı ve merhametli; bu asker kadar dinine bağlı, vatanına bağlı, milletini seven, bu asker kadar ahlaklı ve namuslu başka bir asker YOK, YOK, YOK.

BU ASKERE, BU POLİSE SİLAH ÇEKEN DİNSİZDİR, KAFİRDİR,NAMUSSUZDUR, ŞEREFSİZDİR, KANSIZDIR. ÇOK NET SÖYLÜYORUM ASKERİMİZ POLİSİMİZ GÖREV BAŞINDA ŞEHİT OLUR,CENNETE GİDER, ÖLDÜRDÜKLERİ İSE LEŞ OLUR CEHENNEME GİDER. ÇÜNKÜ BU ORDU İSLAMIN SON ORDUSUDUR. ÇÜNKÜ BU MİLLET İSLAM İÇİN DÜNYADA EN FAZLA ŞEHİT VERMİŞ MİLLETTİR.

Kimin nereye gideceğini Allah cc bilir. KURAN-I KERİM'de kimlerin cennete, kimlerin cehenneme gidecekleri ise çok detaylı açıklanmıştır. Delilimiz de Kuran'dır.

2 Şubat 2016 Salı

AKILLI BERELER (OKTAN KELEŞ'İN HARİKA YAZISI)

Akıllı Bereler (onaltiyildiz.com) Oktan Keleş'e Selam Olsun.

BİZE GÖRE OKTAN KELEŞ BÜYÜK BİR ALİMDİR.İŞTE SON YAZISINDAKİ İFŞAATLAR.
onaltiyildiz.com adresinden alınmıştır. 
Takipçilerimiz "ON ALTI YILDIZ" SİTESİNİ DE MUTLAKA TAKİP ETSİNLER İNŞALLAH.





AKILLI BERELER

Oktan Keleş Deruni Devlet Kutsal Halı Kitabı'nda yazdığı zaman ön yargılılar yine inanmamıştı… Soruyorlardı: "Bu bereleri kim takar?" diye.

İşin sırrı moda idi. Yeni bir trend diye yayılıyor. Artık piyasada akıllı bereler var. Herkes dünya ile irtibatını kesmeye başladı ve taktıkları berenin komutlarına göre hareket eden bir moda akımı oluştu. Bu çılgınlık Amerika'da başladı, Asya ve Avrupa'yı da sarmış durumda. Ve bu işler böyle başlayarak sonraki aşamaya geçer. Önemli olan insanların buna alışması ve yadırgamaması. Emareler görülmeye başlandı.

Bu bereleri takanlar tüm dünyayla irtibatlarını kesecekler gibi reklamlar yapılıyor.

Allah'tan Türk Ordusu bu gelişmeleri önceden görerek gerekli tedbirleri almıştı. Allah Türk Ordusuna ve Türk Milletine zeval vermesin!

Oktan Keleş Deruni Devlet Kutsal Halı Kitabı'nda Zülkarneyn Boynuzu 'nu ve işlevini şöyle anlatmıştı:

"…..Fatih'in türbesinin içerisindeyiz. Türbenin içerisinde 16 kişi ayakta. Daha önce de söylediğim gibi içeride çeşit çeşit kavimden insanlar vardı. Bu esnada kararlar alınıyordu.

Bu durum böyle devam ederse ne gibi tedbirlerin alınacağı konuşuluyordu.

Ankara'dan konvoylarla bir çeşit şapka getirilmişti. Anonslar yapılıyordu: "Bütün Türk milleti bu şapkalardan giysin!" diye.

Bütün her yerde seferberlik başlamıştı. Bir tane de bana verilmişti bu şapkadan. Bakır ve demir alaşımından yapılmış, çift boynuzlu Zülkarneyn başlığı idi bu. Anlaşılan özel yapılmış bir başlıktı ve bugünler için saklanmıştı. Üzerinde kullanma talimatı vardı. Başa geçirilecekti ve boynuz şeklindeki bakır çıkıntıların kenarındaki düğmelere basılacak ve beklenilecekti. Denileni yaptım. Bir anda kulaklarıma ses geldi. Anlaşılan bu başlık hiçbir şeyden etkilenmeyen bir başlıktı. Ses şuydu:

"Bu başlığı takan Türk milleti, taktıktan 45 dakika sonra size bir komut gelecek, o komutla beraber İstiklâl Marşı okunacaktır. 'Korkma!' diye başlayan İstiklal Marşıbaşladıktan sonra başlığın ortasındaki düğmeye basılacaktır." İstiklal Marşı'nın ilk kelimesi durmadan tekrar ediyordu: Korkma! Korkma! Korkma!

Beklediğimiz bu 45 dakika sanki geçmek bilmiyordu. Telkin altındaydık. Yecüc Mecüc dünyaya saldırmıştı. İlk saldırdıkları millet de Asya ırkları ve Türk milleti idi. Ekinler, tarlalar her yer talan ediliyordu. Başımızdaki başlıktan gelen ses devam ediyordu:

"Korkma! Korkma !" diye…

Sanki o esnada bizim için hayat durmuştu. 45 dakika sonra ne olacak, bekliyorduk. Bütün Türk milletinde o başlık vardı. Gökyüzünde sanki bir yıldırımın, şimşeğin çizgisi gibi bir ışık beliriyor ve yavaş yavaş bir kapı aralanıyordu. Sanki gökyüzünden akın akın bir şeyler gelecekmiş gibiydi. Tepelerden saldıran Yecüc Mecüc gibi, tıpkı ayette anlatıldığı gibiydi.

Bu esnada her şey öylesine hızlı gelişiyordu ki… Turan Bey vasıtası ile dış dünyadan da haberler alıyorduk. Söylentiye göre Vatikan'ın tepesine Mesih gelmişti. Kudüs'e, Şam'a ve dünyanın çeşitli yerlerine de Mesih geldiği söyleniyordu. Hindistan ve Uzak Doğu inançlarındaki beklenilen kişilerin de geldiği söyleniyordu. Bir tek ortada Mehdi'nin herhangi bir yerde zuhur ettiği haberi yoktu.

Nihayet 45 dakika dolmuştu. Ortadaki düğmeye bastık. İstiklal Marşı okunmaya başlandı. Bitti. Sonra anons duyduk: "Geri sayım başlamıştır. 114 saniye sonra, Ankara'dan Genelkurmay gizli sığınağındaki ana başlık vericisi aktif hale gelecek ve başlıklarınız çalışmaya başlayacak." Hepimiz adeta 114 saniyelik süreyi saydık. Ve 114 saniye sonucunda, "Yerin ve göğün sahibi Allah'tır!" nidası yankılandı. O esnada bütün her şey bir anda eski haline döndü. Ne Yecüc Mecüc, ne cinler, ne harabe olan yerler, ne insanlığın kaosu, ne sokaklarda insanlar vardı…

İstanbul eski haline dönmüştü. Sanki böyle bir hadise yaşanmamıştı. Başlık başımdaydı ama hayâl görmüş olamazdım. 16'larda yine türbedeydi. Turan Bey de yanımdaydı.

Başlığı tekrar geri aldılar. 16'lar heyeti, teker teker türbeden ayrılıyordu. Türbenin çıkışında Latif Baba ve İlhami Abi gözükmüştü. Her şey güllük gülistanlıktı; Pazar alışverişi yapanlar, parklarda oturanlar… Günlük hayat devam ediyordu. Ben ise olup bitenin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Turan Bey'e sordum: "Nasıl oldu da insanlık şu ana kadar yaşadıklarımızın farkına varmadı?"

"Manyetik alanlar açıldığı an aslında her şey bir anda olup bitmekte, adeta zaman durmakta. Başlık devreye girdikten sonra başlığın sırrı sayesinde açılan manyetik alanlar insan beynini etkilememekte ve hafızamızdaki zamanı durdurmuyor. Sana verilen başlık farklı olduğu için olanı biteni hatırlıyorsun."

Anladım ki, Türk Devleti birçok önemli buluşa imza atmış ve bunu saklamayı başarmıştı. Şimdi daha iyi anladım ki; "öze saldırmak, beyne saldırmak" ne demekti?

Düşman bu yüzden beyne saldırıyordu. Bundan dolayı beyne saldırı yapılıyordu. Bunu başarsaydılar tüm insanlık savunmasız kalacaktı…."

Konuyla bağlantılı olarak Oktan Keleş'in  "Gizlenen Hakasya Raporu: Altın Boynuz"  http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4281 makalesine tekrar bakmakta fayda var.

Yine şu Hadisi Şerifi tekrar tefekkür etmek lazım:

Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Vaad edilen Mehdi'nin zuhur mukaddimeleri olan Abbasi Melik Horasan'a vardığı zaman, ŞARK TARAFINDA İKİ DİŞLİ, MÜNEVVER (AYDINLIK) BİR BOYNUZ ÇIKAR."

İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani'de bu konuya geniş yer vermiştir. Arzu edenler bakabilirler…

İşin sırrı BOYNUZ'da….

Erol Elmas  

buulkem@gmail.com  

Twiter:@emiryildizdan