6 Mart 2015 Cuma

"IŞİD KÖŞEYE SIKIŞTI" DEMEK "MUSUL BARAJI PATLAMAK ÜZERE" DEMEKTİR.

HABER SİTELERİNE IŞİD'İN KÖŞEYE SIKIŞTIĞI HABERLERİ DÜŞMEYE BAŞLADI



"IŞİD köşeye sıkıştı demek" Işid'in Musul barajını her an patlatabileceği anlamına geliyor.
Ancak bu başlıklar biraz erken atıldı. Henüz IŞİD işin tam olarak sonunda değil.

IŞİD'in gerçekten köşeye sıkışacağı gün Musul Operasyonunun başlayacağı gündür ve IŞİD Musul Operasyonu başlatıldığında ve ağır kayıplar verip çekilmeye karar verdiğinde Musul Barajını patlatmayı deneyecektir.

Bu da Musul'a yapılacak operasyonun her ne kadar çok istekli görünse de Barzani tarafından yapılmayacağı yani kuzeyden yapılmayacağı anlamına gelir. 

Peşmerge de zaten IŞİD'e karşı başarılı olamadı ve Musul operasyonundan korkuyor olabilirler. Onlarınkisi biraz da "Armut piş ağzıma düş" cinsinden.

ABD ve Batı Musul'u IŞİD'den alsın Barzani'ye versin diye bekliyorlar. Çok beklersiniz.

Musul operasyonu güneyden yapılacak. 

Zaten ABD ve Batıdan önce İran; Irak Ordusu ile bu operasyonu başlatmış durumda. Musul'un İran'ın güdümüne girmesine engel olmak için ABD ve Batı operasyon yapacak ve  subayları ABD ve Batıya ait, piyadeleri de peşmergelerden oluşan birliklerle, subayları İran generallerinden,piyadeleri de Irak Ordusundan oluşan birlikler birbirine girecek.Arada IŞİD ezilip çekilirken Musul Barajını patlatacak ve Musul böylece ABD ve Batı tarafından alınmış olacak. Barzani bu şekilde Musul'a konmak isterken İran Musul barajını ABD ve Batı'nın patlattığını düşünerek Musul'a yürüyecek. Bu savaşın adı da Karkısa Savaşı olacak. Allahu alem.

Hadis yorumlarında bu savaş 3.Dünya Savaşını başlatan savaş olarak geçmekte olup sonrası doğrudan doğruya taşeronların devreden çıkıp Arapın Azatlısı İran ile Rumun Azatlısı ABD arasında devam edecektir.Allahu alem.

Hz.Mehdi AS'ın zuhuru ile ilgili bu olaylar dikkate alınırsa Karkısa Savaşı esnasında veya hemen akabinde zuhur edecektir İnşaallah.Bu savaşın sonunda veya savaş bitmeden  Suriye işgal edilecek ve Suriye işgal edildiği anda da Hz.Mehdi AS zuhur edecektir Hadis yorumlarına göre Allahu Alem. 3.Dünya savaşının sonundan ve Melhamei Kübra'dan önce zuhur edecek İnşallah.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

2.SELİM'İN ŞİFRESİNİ AÇIKLIYORUZ

TABİ Kİ ALLAHU ALEM

11 Mayıs 2014 tarihinde yayınlamış olduğumuz yazının devamıdır.


"Bir Selim gelir Emaneti alır, bir son Selim gelir Emaneti verir" Hadis-i Şerif

"Bir Selim gelir Emaneti alır, bir son Selim gelir Emaneti verir" Hadis-i Şerif ...

Allah Rahmet Eylesin. Şeyh Nazım Kıbrısi'nin rivayet ettiği hadisi şerifte Emanetten kastın Hz.Peygamber SAS Efendimize ait kutsal emanetler olduğu rivayet ediliyor.

Kutsal emanetleri alan kişi Yavuz Sultan Selim Han, verecek olan kişi de SELİM diye geçiyor.







Şimdi biz bu hadisi çok farklı bir açıdan yorumlayacağız İnşaallah..

Hadisin zahirinde iki kişi ve iki devlet var.

Yavuz Sultan Selim ve Osmanlı Devleti.
2.Selim ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti.


Hadis Gaybi bir Hadis olduğu için Yavuz kutsal emanetleri almadan önce O'nun O SELİM olduğu bilinmiyordu.
Kutsal emanetler alındıktan sonra Hadiste geçen Selim'in YAVUZ olduğu anlaşılabildi.

Şimdi buraya dikkat:

Birinci Selim ile ilgili gaybi haber aynen gerçekleşti.
Ancak İkinci Selim ile ilgili bir gaybet kalmadı.Yani devlet belli, Selim belli. Kim bu Selim derseniz.

Adı Selim olan birisi Türkiye'nin başına geçecek ve kutsal emanetleri Hz.Mehdi AS'a teslim edecek.

Bunda bir gaybet yok, ama olması lazım. Ancak kutsal emanetler teslim edildiğinde " O Selim bu Selim'miş" denmesi lazım ki gaybet olsun.

Şunu demek istiyoruz:

Birinci Selim ile Yavuz ifşaa edilirken Osmanlı Devleti gizlenerek korunmuş.Zira Osmanlı Devleti'nin kutsal emanetleri alacağı bilinseydi (Hilafeti) daha o zaman bir haçlı seferi ile BEYLİK İKEN Osmanlı yok edilebilirdi.

Batı Osmanlı'nın Cihan devleti olacağını bilebildi mi? Bilemedi.


Allahu Alem İkinci Selim ile de Türkiye Cumhuriyeti Devleti aşikar ortada iken Selim korunmaktadır ve gerçek adı SELİM DEĞİLDİR. Allahu alem.

Belki göbek adı Selim olabilir ama adı Selim olursa GAYBET OLMAZ VE GELMESİNE DE MÜSAADE EDİLMEZ.

Zaten şu anda SELİM diye de biri yoktur, muhtemel bir yönetici. Şeyh Nazım Kıbrısi Hz.'lerinin söylediği Selim isimli kişinin de devletin başına geçme ihtimali yoktur.
Rahmetli hedef yanıltmış olabilir.

Birinci SELİM Selimi ifşaa etmiş OSMANLI DEVLETİNİ GİZLEMİŞ.
İkinci SELİM Türkiye'yi ifşaa etmiş SELİM'i gizlemiş.


Tabi en doğrusunu ALLAH CC BİLİR. ALLAHU ALEM DİYORUZ.


İŞTE ŞİFRE

Yani bu hadiste Hz.Peygamber SAS Efendimiz Selim ismini açıkça vermiş ama bir şeyleri gizlemiş. Neyi gizlemiş?

Mesela 1.Selim ismi ile Yavuz Sultan Selim olduğu anlaşıldığında Osmanlı Devleti'nin gizlendiği ortaya çıkmış.

Yani Yavuz Suriye'yi almadan Suriye'yi alacak devletin Osmanlı olduğu asla bilinememiş.

Yavuz Suriye'yi alınca anlaşılmış ki Selim'den kasıt Yavuz Sultan Selimdir ve gizlenen devlet de Osmanlı Devleti imiş.

Buraya kadar olan kısım 1. SELİM ile ilgiliydi.

Biz de diyoruz ki madem ki Hz.Peygamber SAS Efendimiz 1.Selim ismi ile Osmanlıyı gizlemiş, o halde 2.Selim ile de bir şeyi gizlemiş olmalı diyoruz.

Çünkü 2.Selim SELİM adında bir kişi ise başına geçeceği devlet de Türkiye Cumhuriyeti'dir ve bu da bellidir. O nedenle Selim belli Türkiye belli burada bir sır yok.

Ama olması lazım ve aslında tabii ki bize göre ve Allahu Alem 2.Selim ile de devlet belli olduğu için Türkiye'nin başına geçecek olan kişinin esas İsmi gizlenmiş.

Yani ismi SELİM değil.

O zaman bu isim ne olabilir diye sorduğumuzda cevabı da 1.Selim' de buluyoruz.

1.Selim neyi, hangi ismi gizlemişse 2. Selim de aynı ismi gizlemiş olmalı diyoruz ve

SELİM= OSMAN diye tahmin ediyoruz.

Yani;

1.SELİM- OSMANLI DEVLETİ (OSMAN GAZİ)
2.SELİM- OSMAN

1.Selim Osman olduğuna göre 2.Selim de Osman diyoruz.

Yanlış da olabilir tabi, sadece bir tahmin ama tutarsız dayanaksız bir tahmin de değil. Takdir sizin.

YALNIZ BU OSMAN'IN HANGİ OSMAN OLDUĞUNU, KİM OLABİLECEĞİNİ KESİNLİKLE BİLMİYORUZ.

HER ŞEYİN EN DOĞRUSUNU SADECE ALLAH CC BİLİR.




5 Mart 2015 Perşembe

GALİBA 1992' DEYDİ

"ŞEVKİ YILMAZ GELİYOR", "ŞEVKİ YILMAZ GELİYOR" DEDİLER

GİTTİK DİNLEDİK.



Refah Partisi'nin en ünlü hatiplerinden biriydi. Öyle ki kürsü konuşmaları videoya çekiliyor ve Refah Partisi teşkilatlarında sürekli gösteriliyordu.

"İlçemize gelecek konferans verecek" denildi. Öyle denildi ki. Acaip bir hava oluşturuldu. Şevki Yılmaz gelecek yer yerinden oynayacak ve tüm ilçe halkı Refah Partili olacak. Algı bu.

Ve Şevki Yılmaz geldi. Salonda herkes ayakta, kimseye baktığı yok, çıktı kürsüye konuşmaya başladı.

Adam gerçekten hatip ve çok etkili konuşuyordu. Temaları ise "Tarihin Şeref Levhaları" isimli Ahmed Şahin'in ünlü eserinden fazlaca alıntılıydı. Çünkü bu kitap SAHABE'nin muhteşem hayatını anlatıyor ve okuyan kimseyi ağlatmadan bırakmıyordu.

Doğal olarak salonda insanlar ağlamaya başladı. O sahabenin hayatını dinleyip de ağlamamak mümkün mü? Tabi biz de ağladık. Herkeste mendil herkeste gözyaşı. Bir taraftan ağlıyorlar bir taraftan siliyorlar.Ben de öyle.

Bir şey dikkatimi çekti.Çekmez olaydı.

Şevki Yılmaz insanlar daha hiç ağlamazken adeta kendisi ağlar gibi anlatıyor ve ta kalbinden konuşup, ciğerinden yanıyordu. İnsanlar ağlamaya başlayınca dilinden ve gırtlağından konuşup karnından gülmeye başladı.Yüz ifadesinden bu anlaşılıyordu. Hafif gülümsüyordu.

Şöyle demek istiyordu:
"Başardım, insanları ağlatmayı başardım, yaşasın bu işi hallettim, oyları aldık."

Ancak gittikten sonra bir şey daha öğrendik.

O zaman ki Belediye Başkanı adayı için "Bu adamdan bir nane olmaz" demiş. O adam beş yıl belediye başkanlığı yaptı ve ilçemizin gelmiş geçmiş en iyi beş belediye başkanından biriydi. Şevki Yılmaz hoca fena yanılmıştı.Bunun sebebi ise kendisini bir yerlerde görüp insanlara tepeden bakmasıydı.

Biz daha o zaman "Bu adam kalbinden konuşmuyor,karnından konuşuyor" dediğimizde arkadaşlarımız "hadi canım" diyerek komploculukla suçlamışlardı. Sağlık olsun.

GELELİM ESAS MEVZUYA

Başından beri AKP' ye sınırsız destek veriyor ve Tayyip Erdoğan ile Erbakan arasında gizli bir anlaşma olduğunu ve Erdoğan'ın Erbakan tarafından görevlendirildiğini söylüyor.O zamanın şartlarında Erbakan'ın Tayyip Erdoğan ile böyle bir yol tuttuklarını ifade ediyor. Ve bazı şeylerin de hala sır olduğunu iddia ediyor.

Biz de diyoruz ki "Şevki Hoca o zamanki gibi yine kalbinden değil karnından konuşuyor" "İnandığını değil inanmak istediğini söylüyor."

Bunu iki sebepten yapıyor olabilir:
Ya çıkar ilişkisi var ya da Erbakan'a karşı bir sorunu.

Çıkar ilişkisini bilemeyiz ama Erbakan'a karşı bir sorunu mu var dersek şunları söyleyebiliriz.

28 Şubat sürecinde Refah Partisi kapatılınca bazı siyasiler siyasetten men yasağı aldılar. Bunlardan biri de Şevki Yılmaz'dı. Bazı açıklamalarında bu siyasi yasaklardan Erbakan'ı sorumlu tuttuğu da oldu. Bu yasak nedeniyle Avrupa'ya gitti ve 2004 de döndü.

Aktif siyasi hayatında ise hep Rize'den ya milletvekili ya da belediye başkanı adayı oldu.

Şevki Yılmaz bunları söylediği için AKP Milli Görüşçülerin tamamının oylarını aldı, hala da almaya devam ediyor. Ve yine seçimler var ve yine Şevki Yılmaz konuştu.

Şevki Yılmaz bunları söylüyor ama 84 yaşında vefat eden Erbakan Hoca'nın son nefesinde söylediklerini, sondan bir önceki nefesinde, ondan bir öncekinde söylediklerini hep görmezden, duymazdan geliyor.



Ey Şevki Yılmaz Hoca Efendi! Erbakan Hocamız bu aziz Millete ne zaman yalan söyledi de son nefesinde de tekrar etsin?

Erbakan Hoca bu Millete hiç bir zaman yalan söylemedi ve bazen ciddiyetle bazen de latifeyle hep doğruları söyledi. 

Gerçekten samimi bir dava adamı isen Erbakan Hocanın AKP ile ilgili onlarca videosu geziyor sitelerde;ilk ağızdan kendi dilinden söylediklerini de bir açıklayıver.

Açıklamıyorsun çünkü Erbakan'ı yalanlarsan Erbakan düşmanı olmaktan ve Müslümanların gözünden düşmekten korkuyorsun. En iyisi Erbakan düşmanı olmadan ya da gizleyerek AKP'ye hizmet etmek.

Ama bilmediğin bir şey var: 
O yasa dışı konuşmaları sana Erbakan yaptırmadı, kendin gaza geldin ama cezasını tek başına çekmedin;seninle birlikte Erbakan da çekti.

Erbakan senin cezanı mı çekti, yoksa sen Erbakan'ın cezasını mı çektin? İNSAF...

NOT: Takipçilerimizden yapabilenler,Erbakan Hocamızın Şevki Yılmaz'ı yalanlayan videolarını yorumlar kısmına eklerlerse seviniriz. Biz yapamadık.


NİÇİN BOMBALADILAR BU EL NUSRA'YI?

EL NUSRA SURİYE'DE SAVAŞ UÇAKLARI TARAFINDAN BOMBALANDI



Resim Afganistan'dan gelen eski El Kaidecilerden Ebu Humam El Şami'ye ait.

El Nusra liderleri toplantı halindeyken bombalanıyor ve dört lider ölüyor. Olay Suriye'nin İdlib kentinde oluyor.Koalisyon "biz bombalamadık" diyor.

El Nusra Suriye'de iki cephede bulunuyordu. Birisi Türkiye tarafı Kuzey cephe diğeri Ürdün tarafı güney cephe.

Güney cephedekiler İsrail Suriye sınır bölgesinde bulunuyorlar ve Esad askerleri-Hizbullah ile savaşıyorlar. Yaralananlar Golan'da İsrail tarafından tedavi ediliyor. Bu teröristler Ürdün'deki koalisyon tarafından eğitildi ve o bölgeden Suriye'ye sokuldu.Tüm lojistik desteklerini de Ürdün'den (Yani Ürdün'deki ABD ordusundan)alıyorlar.

Bunları bombalayan yine koalisyon uçakları yani ABD'dir. "Biz yapmadık" diye yalan söylüyorlar. Bombalama nedeni ise şudur:

El Nusra son haftalarda El Kaide'den ayrılmayı düşünüyor ve IŞİD benzeri bir yapılanmaya dönmeye çalışıyordu.Bu şekilde güçleneceklerini hesaplıyorlardı.Çünkü körfezden (Katar vb) istihbaratçılarla görüşmüşler ve El Kaide'den ayrılma karşılığında destek sözü almışlardı.

Bu bombalama olayı AYRILMA ile ilgili.
Acaba bu bombalananlar ayrılmak isteyenler miydi yoksa ayrılmaya karşı olanlar mıydı?

Ayrılmak istemeyenler bunlarsa yarın El Nusra El Kaide'den ayrıldığını ve adını değiştirdiğini açıklar.

Yok bunlar ayrılmak isteyenler ise hala bunlardan ele başı El Nusracılar var. Onlar da topun ağzında demektir ve yarın bir kaç El Nusra lideri daha bombalanır. Ve ayrılmaları önlenir. O zaman da El Nusra adını değiştirmez ve El Kaide'de kalır.

Şunu da ekleyelim: IŞİD'i El Kaide'den ayıran MI6 ve Mossad'dır. El Kaide ise CIA'da kaldı.
Şimdi El Nusra'yı da MI6 ve Mossad yeni bir IŞİD yapmak için ayırmaya çalışıyor.

Gördüğünüz gibi CIA, MI6,Mossad tezgahında Müslüman öldüren Müslüman (!) örgütler bunlar. 

SERMAYE KAÇIŞI SAVAŞ İŞARETİ Mİ?

CITIBANK AKBANK HİSSELERİNİ SATTI




Cıtıbank'ın Türkiye'de Cıtıbank adıyla kendi şubeleri de var. Akbank'taki hisseleri yüzde yirmiydi ve 2006 yılında 3.100 Milyar Dolara satın almıştı. Şimdi 800 milyon dolar zararına sattı. Bu değerden temettü gelirleri hariç. Yani kar payı dağıtımından aldığı kazançları bunun dışında. 

Cıtıbank bir ABD Yahudi Bankasıdır. Dünyadaki gelişmeleri en iyi takip edenler de ABD'deki bu Yahudi bankacılardır. Çünkü hepsi Siyonisttir ve dünyadaki gelişmeleri de bizzat planlayanlardır.

Yani bu Yahudi bankacıların mali hareketlerinden siyasi sonuçlar çıkarmak her zaman mümkün olmuştur.

Rantiye sektörü dediğimiz bankacılık sistemine gelen yabancı sermayenin bu işten kar mı zarar mı ettiğini anlamak için Cıtıbank-Akbank ilişkisine bakmak yeterli değildir. 

Çünkü görünen tabloya göre Cıtıbank bu işten zarar etmiştir ama gerçek çok farklı da olabilir. Gerçeği görebilmek için şu açıdan bakmak lazımdır:

Rantiye sektörüne ne kadar dolar getirilmiştir, işin sonunda ne kadar dolar götürülmüştür? 

Yani Cıtıbank'ın kendi şubeleri dahil Türkiye'ye getirdiği doların miktarı nedir? Gideceği zaman ne kadar dolar götürecektir?

Örneğin Türkiye'ye on milyar dolar getirmişse ve Türk Parasına çevirip halka faiz karşılığı satmışsa, alacaklarını tahsil etmiş elindeki tüm parayı yeniden dolara çevirmiş ve on iki milyar doları varsa iki milyar dolar tokatlamış demektir.

Tabi konumuz bu değil. Konumuz Ahir zaman olayları ve bu açıdan yorumlayacağız.

Türkiye'den yabancı sermaye çıkışı özellikle de rantiye ekonomisindeki-Yahudi- sermayesi çıkışı Türkiye'de bir istikrarsızlık durumunun beklendiği anlamına gelir. Ya da Yahudi bunu planlamaktadır anlamı çıkar.

Şimdi şuna bakacağız: Yarın İngiliz İNGBANK, HSBC de neler olabilir? Çünkü bu İngilizler de Yahudilerin yaptığı planların hep içinde olmuştur. 

Finansbank'ı satın alan Rumlardan ise her hangi bir hareket beklenmemeli.Çünkü onlar da hep Yahudi oyunlarının dışında kaldılar. 

Akbank'daki hisse devri kamuoyu önünde ekonomistlerin yorumuna açık bir konu olduğu için ahirzaman olayları açısından çok da önem arzetmemektedir. 

Ancak esas sermaye hareketleri boğaz manzaralı villaların salonlarında yapılmaktadır. O da holding hisselerinin el değiştirmesidir ve Mart ayındaki yönetici değişikliklerinden anlaşılabilir. Yoksa anlaşılması mümkün değildir.

Bankacılık sektörü hakkında halkımıza önerimiz, ya uzak dursunlar ya da uzak durmak mümkün değilse Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Vakıfbank gibi devlet bankalarını tercih etsinler.

Yahudilerin Türkiye'den sıcak para çekmeleri Türkiye'de ya bir istikrarsızlık bekledikleri ya da bizzat bunu planladıkları anlamına gelir. 

Aslında bu konular bizim için hiç de önemli değil.Bin yıllardır kendi yağında kavrulan şerefli bir milletiz.Zenginlikte hiç gözümüz olmadı. Yüzlerce devlet kurduk hiç birisini para ile almadık, para için vermedik. Kanımızla kurduk kanımızla koruduk.

"Niçin hep fakir çocukları şehit oluyor da zengin çocukları hiç şehit olmuyor" sorusuna biz daima "Haram lokma yemediği içindir" diye cevap vermiş bir milletiz Elhamdülillah.    

1 Mart 2015 Pazar

CEMAATİN MOSSAD SAVUNMASI

SAMANYOLU HABERDE AŞAĞIDAKİ YAZI YAYINLANDI.
AKP'NİN CEMAATE YÖNELİK SUÇLAMA VE ELEŞTİRİLERİNE CEVAP VERİYOR
BİZİM YORUMUMUZ İSE EN ALTTA




Hizmet Hareketi'ne yönelik MOSSAD iftirasının gerçek yüzü 
Hükümet ve yandaş medyanın Hizmet Hareketi'ne yönelik iftiralarının arkasında yatan gerçek....

MOSSAD safsatası……

Erdoğan ve AKP’nin hizmet aleyhinde, uluslararası çevrelerle bağlantılı iftiraları kapsamında geliştirdikleri söylemler şunlardır:

-    Bu hareketi yöneten bir “Üst akıl” vardır. (Ancak bu üst aklın kim, hangi ülke vs olduğu konusunda somut bir ifade kullanmamaktadırlar)

-    ABD ve CIA adına hareket etmektedir.

-    MOSSAD’la işbirliği yapmaktadır.

-    Hizmetin Hükümet aleyhindeki faaliyetleri One Minute hadisesinden sonra başlamıştır.

Bu iddiaların tek nedeni vardır. Erdoğan ve AKP, kendilerini dindar bir kadro olarak nitelendirmekte ve bunun üzerinden kamuoyu nezdinde prim yapmaktadır. İslami bir kadroya karşı, İslami hassasiyetleri ve yaşantısı örnek bir hareket tarafından muhalefet edilmesini kimseye izah edemeyeceklerini bilmektedirler. Asıl maksatları ise, bir yandan kamuoyundaki anti-amerikanizm ve anti-semitizmi körüklerken, diğer yandan halkın bu konudaki hassasiyetlerini kullanarak, hizmet-ABD veya hizmet-İsrail ithamlarıyla hareketi şeytanlaştırmak operasyonu yürütmektir.
Bu iddiaların aslı astarı olmadığını kendileri de bilmektedir. Yine de bu iddialara somut cevaplar verilmesi gerekmektedir.

1.    One Minute’ten sonra başladı iftirası

One minute hadisesi, İsrail’in Gazze’ye kara harekatı gerçekleştirmesinin ardından, Ocak 2009’da yaşanmıştır. Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu Başkanı ve İsrail Cumhurbaşkanı Peres tarafından, o panelde bir tezgaha getirilmiştir. Kifayetsiz danışmanları, panelin formatı konusunda önceden gerekli tedbirleri alamadığı için, önce Erdoğan konuşmuş, Peres Erdoğan’a karşı ağır bir konuşma yapmış, ancak moderatör Erdoğan’a sudan bir gerekçeyle yanıt hakkı vermek istememiştir. Maksat, Erdoğan’ın karizmasını çizmektir.

Erdoğan, yaptığı çıkışla bu oyunu bozmuştur.

Salonu terketmiş, bir-iki saat sonra yaptığı açıklamada ise, tepkisinin Peres’e değil, moderatöre olduğu açıklamasını yapmıştır. Ardından, Peres’den gelen talep üzerinde Peres’le konuşmuş, Peres söz konusu hadiseden dolayı derin üzüntü duyduğunu söylemiştir. (Türk kamuoyuna ise bu durum özür diledi şeklinde yansıtılmıştır).

Özetle, a) Tepki moderatöre karşı olduğuna, b) Peres’in aynı gece Erdoğan’a telefonda üzüntüsünü bildirdiğine göre, devletler arası ilişkiler boyutu itibariyle ortada bir mesele de kalmamıştır. İkili ilişkiler kesilmemiştir, Büyükelçiler çekilmemiştir, protesto notaları verilmemiştir. Ancak, Erdoğan’ın ekibi, İsrail’e kafa tutan kahraman Erdoğan imajının parlatılması için one minute olayını alabildiğine kullanmış ve bunda da başarılı olmuştur.

Kaldı ki, bu hadiseden sonra da, İsrail’le ilişkilerde bir gerileme sözkonusu olmadığı gibi, resmi temaslar hiçbir şey olmamışçasına devam etmiş, örneğin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Ocak 2010’da Türkiye’ye gelmiş, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’yla oldukça sıcak görüşmeler yapmıştır.  Bu durumda, AKP’nin bile İsrail’le ilişkileri kesmek için gerekli görmediği, İsrail’in de sorun etmediği  one minute hadisesinden dolayı, Hizmet hareketinin neden rahatsız olduğu ispata muhtaç bir iftiradır. (Hizmet medyasında Erdoğan’ı destekleyen haber ve yayınlar yapıldığını da ayrıca belirtmek gerekmektedir)

Daha da önemlisi, Ocak 2009’dan sonra Hizmet, 2010 referandumunda ve 2011 seçimlerinde Hükümete açıktan destek vermiştir. Dahası, Ocak 2009’dan itibaren hizmet AKP aleyhinde faaliyete başlamış ve bu konuda yabancı örgütlerle de işbirliği yapmış ise, bunu farkedemeyen bir iktidar, Başbakanlık müsteşarlığı koltuğunda yıllarca oturan Ala ve Mayıs 2010’da MİT Müsteşarı olan Fidan’ın, ülkeyi yönetmekteki zaafları, görevlerini ihmal ettikleri de açıktır. Yolsuzlukları ortaya çıkınca “bir sabah uyandık ki bunlar hainmiş” deme noktasına gelmeleri ironik ve inandırıcı olmaktan uzaktır.

Gerçeği kendileri de bilmektedir. Mükemmel Türkçesiyle(!) Efkan Ala’nın, uluslararası ilişkilerden ne kadar anladığı da bu iddiasında görülmektedir. Aslında mesele, Ala’nın uluslararası ilişkiler literatürünü bilip bilmemesinden öte, “dolar aldılar, elimde belgeleri var” iddiasındaki gibi, kendi çıkarları için mesnetsiz iddialar sıralamaktan çekinmeyen, “amaca giden her yol mubahtır” zihniyetinin mücessem haline gelmiş bir Makyavelist olmasıdır.

2.    Üst akıl konusu- ABD-CIA ilişkisi iddiası
Erdoğan ve AKP, oynak ve her tarafa çekilmeye müsait olan “Üst akıl” kavramının arkasına sığınmaktadır. Ancak nedense bugüne kadar üst aklın, kim, hangi örgüt veya hangi devlet olduğu konusunda hiçbir somut açıklama yapmamışlardır. Böyle bir üst aklın olduğu iddiasını destekleyecek hiçbir belge veya bilgi ortaya koyamamışlardır. Zira, olmayan bir şeyi ispatlamalarının mümkün olmadığını kendileri de bilmektedir. Kaldı ki, hizmeti kamuoyu nezdinde şeytanlaştırmak için, bırakın hareketten ayrılmış bazı isimleri, katil, tefeci vs gibi her türlü pisliğe bulaşmış insanları dahi kullanan bir zihniyetin,  bir üst akıl varsa ve buna ait en ufak delil veya bilgi olsa, bugüne kadar yüzlerce kere ortalığı yıkması gerekirdi.

Hizmetin en önemli özelliği bağımsızlığıdır. Kimseye tabi olmaz, teba yapılamaz. Aksi bir durumu, icra ettiği fonksiyona ve misyonuna ihanet görür. Hocaefendi, ABD’de yaşıyor diye bu ülkenin adamı haline gelmez, Hizmeti de kimsenin kölesi yapmaz. Türkiye’de en şiddetli takip ve tarassuta maruz kaldığı dönemlerde dahi, üzerine giydiği hizmet gömleğini, şu veya bu makam için üzerinden çıkarıp atmayan Hocaefendi’nin, davasını kimseye köle yapmayacağını da herkes bilir.

Hocaefendi, büyük bir stratejisttir. Bu sayededir ki, ABD’de yüzlerce okul ve müessese açılmış, Hizmet ABD Yönetimi ve Kongresi nezdinde en etkin lobi gücüne sahip hareketlerden biri haline gelmiştir. Uluslararası sistemde ABD’nin tartışmasız ağırlığını ve ABD gerçeğini dikkate alıyor olması, kimseyi ABD’nin adamı yapmaz.  Hocaefendi’nin tek ülkesi Türkiye’dir, ikinci vatanı yoktur. Ayrıca, ABD’deki neo-conların Hizmet aleyhindeki görüşlerini bilmeyen yoktur. Örneğin Michael Rubin, Hocaefendi’nin Türkiye’ye Humeyni gibi döneceği iddiasını ilk seslendiren kişilerden birisidir. Adalet Bakanı Bozdağ’ın, bu iddiayı tekrarlayarak, sözde nefret ettikleri neoconlarla hizmet ve Hocaefendi aleyhinde aynı çizgide buluşmuş olması esas sorgulanması gereken husustur. AKP mantığından hareket edilirse, o zaman, AKP neo-con üst akıl adına hareket etmektedir.

Mantık hataları da açıktır. Önermeleri şudur: “MOSSAD Erdoğan ve Hakan Fidan’dan rahatsız, Hocaefendi ve Hizmet de rahatsız, dolayısıyla Hizmetin bu rahatsızlığı MOSSAD adınadır”.

-    İsrail’in Erdoğan’dan rahatsızlık duyduğu doğrudur. Ancak Erdoğan’dan rahatsızlık duyan tek ülke İsrail değildir. Suudi Arabistan da dahil olmak üzere, Katar istisna tutulursa, Erdoğan’dan rahatsızlık duymayan bir Ortadoğu ülkesi yok gibidir.

-    Erdoğan, Müslümanların birinci sınıf bir demokrasi kurabileceği ve bütün bölgeye ilham olabilecek bir Türkiye modelinin kurulabileceği iddiasının ve umutlarının çökmesine neden olan kişidir. İslam dünyasının makus talihinin değiştirebilecek bir sürecin akim kalmasının ise en önemli müsebbiplerinden birisidir. Müslümanları ikinci sınıf gören islamafobik Batı ve Yahudi zihniyeti açısından bulunmaz bir hint kumaşıdır.

-    Mavi Marmara’dan sonra, İsrail’le ilişkileri normalleştirmek için Erdoğan’ın talimatıyla, Davutoğlu’nun da dahil olduğu, müzakereler yürütüldüğünü, defalarca görüşmeler yapıldığını, anlaşma taslaklarının teati edildiğini herkes bilmektedir. Türk HERON’ları İsrailli yetkililer uçurmaya devam etmiştir.

-    MOSSAD Başkanı, one minute ve Mavi Marmara hadisesinden sonra da, Ankara’ya gelerek MİT Müsteşarı Fidan’la uzun görüşmeler yapmıştır.

-    İsrail’le ticaretin katlanması, Mavi Marmara’dan sonra İsrail’in OECD’ye üyelik vetosunun kaldırılması, Kürt petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e satılmasına izin verilmesi (K. Irak petrollerinin Erdoğan yönetiminin maddi çıkarları için havuz değil, adeta okyanus niteliğindeki potansiyeli) gibi örnekler ise tamamen ayrı bir inceleme konusudur.

Hizmetin, Erdoğan’dan rahatsızlık duymasının nedenleri ile AKP’nin arasını düzeltmeye çalıştığı İsrail’in nedenleri arasında hiçbir ilişki yoktur.  Erdoğan, belli bir kadronun marifeti ve telkinleriyle, aslında hiçbir zaman sevmediği Hizmet hareketinin kökünü kazımaya uzun zaman önce karar vermiş ve bu stratejiyi uygulamaya koymuş, bunun için belli çevrelerle ittifak yapma kararı almıştır. Hocaefendi ve Hizmet, bunun zamanında farkına varmıştır. Dolayısıyla, Erdoğan ve çevresinin asıl rahatsızlıkları, “etrafa gülücükler savurup, hizmeti bitirme stratejisini uygularken, hizmet aleyhindeki faaliyetlerinin, hizmet tarafından bilindiğini belli bir aşamadan sonra bilmekten” kaynaklandığı net bir şekilde görülmektedir.  Diğer bir tabirle, bir oyun ve kumpas kurmuş, ancak muhataplarının bu kumpas ve oyunun farkına vardığını, kumpası uygulamaya koyamamaları üzerine fark etmişlerdir. Birilerinin kumpasa endeksli stratejik derinlikli zekalarının kifayetsiz kaldığını zamanında farketmemiş olmalarından kaynaklanan ruh haliyle iftiralara sarıldıkları açıktır.

Oslo’da verilen tavizlerden, MİT elemanlarının, PKK kuryeliği yapmasından ve halka, askere ve polise yönelik terör saldırılarında görev almalarından rahatsızlık duymayacak tek bir vatan evladı ise yoktur. Paris cinayetlerinde olduğu gibi, MİT’in yurtdışında hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan cinayetler işleyip bunu eline yüzüne bulaştırmasından, Suriye’de gerçekleştirdiği, başarısız ve Türkiye’yi neredeyse terörü destekleyen ülke konumuna sokan maceraperest örtülü ancak herkesin dilindeki faaliyetlerden, Türkiye’nin Ortadoğu sınırlarının İŞİD gibi vahşi terör örgütlerinin yatağı haline gelmesinden rahatsızlık duymak, vatanperverliğin bir gereğidir. Bu durum, kimseyi MİT düşmanı, vatan haini, MOSSAD işbirlikçisi yapmaz. Zira, Erdoğan ve kliğinin bugün yaptığı hataların ve giriştikleri maceraların faturasını, bu millet yıllarca ödemek zorunda kalacaktır.

Psikolojik harekat mantığı şöyle işlemektedir: “İftirayı at, ancak iddianı destekleyecek delil ortaya koyman ve ispatlaman mümkün değil, zaten olmayan bir şey ispatlanamayacağına göre,  bırak karşı taraf olmadığını ispatlamak zorunda kalsın, zaten ben devletim, hükümetim, seçilmiş iradeyim, halka en doğrusunu ben söylerim, ne söyledimse doğrudur, doğrunun tekeli de yalnız bana aittir”.

01 Mar 2015 08:43 Samanyolu Haber


İŞTE YORUM

Cemaatin AKP'ye yönelik eleştirileri doğru ancak kendi savunmalarında yanlışlıklar bulunmaktadır. Şöyle ki:
ABD'nin gücüne inanmak yanlıştır.Müslüman sadece ALLAH'ın CC gücüne inanır.

Cemaat gerçekte kendileriyle kimin uğraştığının farkında değildir. Satır aralarında 'kondurmadan' bahsettikleri Neoconlar gerçek düşmanlarıdır.Cemaatle mücadeleyi de Türkiye'den çok önce ABD'de yapmışlardır zaten. 

Bu manada Cemaatin içinde bulunduğu durum; Babasının emrini yerine getiren büyük kardeşten dayak yiyen küçük kardeşin ağabeyini Babasına şikayet etmesi gibidir.

Ya bu Neoconlar "Önce Milli Görüş bitirilecek sonra Cemaat, ondan sonra da Türkiye bölünüp İsrail'e katılacak" dedilerse? Ya 28 Şubat hiç bitmediyse? Zaman gazetesi bunu farklı bir açıdan iddia etti ve "28 Şubat devam ediyor" dedi.Ama bu açıdan söylemedi."O zaman şunlar yapılıyordu yine yapılıyor" manasında yazdı.  

Ya 28 Şubatçıların birinci görevi Milli Görüşü, ikinci görevi Cemaati bitirmek idiyse? Üçüncü görevleri de Türkiye'yi bölüp İsrail'e katmak ise?

Ya 28 Şubat mağdurlarının gözyaşları timsah gözyaşı ise?

Bakınız Şevket Kazan bunlardan biri. Önce bir avukata vekalet veriyor, 28 Şubatçıları dava etmesi için. Kendisi de iyi bir Avukat ama işin içinde oyun var. Vekili olan Avukat İsmail Aydos 28 Şubattan davacı oluyor. Fakat sonra Şevket Kazan Avukatına davacı olmayacağını beyan ediyor. Ve dava da düşmüş oluyor. Bu kez kendisi bizzat davacı olmak için mahkemeye müraacat ediyor ancak mahkeme şikayetçi olmaktan vazgeçtiği için tekrar şikayetçi olamayacağını söylüyor ve dava kapanıyor. Nasıl ama?

Şevket Kazan'ın bu süreçleri bilmemesi mümkün değil. O halde bu oyunu niçin oynuyor? Mahkemeye davacı değilim derken Millete "davacı oldum" diyebilmek için.

AKP'nin Cemaate yaptığı operasyonlara Perinçek grubu da destek veriyor. Namı İşçi Partisi yeni adı Vatan Partisi, namı diğer 28 Şubatçılar.

Demedi demeyin. Bu işin sonunda AKP de 28 Şubatçılardan bir darbe yiyecek. Alimlerin ahir zaman yorumlarına göre 28 Şubatçılar üç ay iktidar olacaklar. Sonra onlar da yerlerini Cemaate bırakacaklar. Allahu Alem.

Bunu destekleyen başka bir gelişme de şudur:

Fuat Avni AKP'nin bir banka nedeniyle CHP'yi kapattıracağını yazmış. Peki böyle bir şey olursa bu işten kim karlı çıkar? Tabi ki Vatan Partisi.

Ulusalcılar ABD'den bağımsız politikalar üretiyorlar ve iktidara gelmeye çalışıyorlar. Yapabilirler mi?

Bekleyip görelim. Ama AKP ile birlikte Cemaati bitirmeye çalışan Ulusalcılar bunu başarırlarsa AKP'ye karşı da neler yapmazlar? Onu da dikkate alması gerekenler olmalı.

Serkan Yönder kardeş unuttuğumuz kısımları ekliyor.Biz de buraya almazsak olmazdı.Allah razı olsun.


SERKAN YÖNDER'İN İLAVESİ (TAMAMEN KATILIYORUZ)


Burada benim anlamadığım konu, AKP'nin kötü olduğu, AKP dershaneleri kapatacağız deyince mi Cemaatin kafasına dank etmiş? Keşke bu soruyu da cevaplayabilselerdi. Daha önce araları bozulsaydı, eyvallah derdim, bu cemaat sütten çıkmış ak kaşık derdim.


Yazıda kritik bir cümle var: "Hocaefendi, büyük bir stratejisttir. Bu sayededir ki, ABD’de yüzlerce okul ve müessese açılmış, Hizmet ABD Yönetimi ve Kongresi nezdinde en etkin lobi gücüne sahip hareketlerden biri haline gelmiştir." cümlesi. Amerika'daki en güçlü lobiler Yahudi ve Ermeni lobileridir. Bu lobiler Amerikan yönetiminde çok büyük etkinliğe sahiptir. Amerikanın siyasetini yönledirebilecek düzeyde etkindirler. Eğer Hoca Efendi bunlara bir Türk lobisi ekleyebildiyse bu çok fevkalede bir başarıdır. Çünkü Amerika dünya siyasetini belirleyen en büyük güçtür. Hiç kimse bu stratejinin yanlış olduğunu iddia edemez. Aklıma ahir zamanda Beyaz Evin bir grup müslüman tarafından ele geçireleceği Hadis-i Şerifi geldi. Acaba bu müslüman cemaat Hoca Efendi'nin cemaati mi? Mümkündür, çünkü benim bildiğim kadarıyla Amerikada ciddi kurumsal faaliyetleri olan başka bir müslüman cemaati yok. Kale içten mi feth edilecek? Bekleyip göreceğiz inşaallah.

28 Şubat 2015 Cumartesi

SİLAH BIRAKACAKLAR MI?

ÖCALAN, PKK'NIN SİLAH BIRAKMAK İÇİN KONGREYİ TOPLAYIP KARAR ALMASINI İSTEDİ.




Kongre dedikleri PKK'lı teröristlerin gözetiminde kendisini PKK lı hissedenlerin yapacağı toplantıdır. Karar bu toplantıda alınacaktır. Seçimlerden önce mi sonra mı yapılacağı da önemlidir. 


PKK SİLAH BIRAKIR MI?

En sonda söyleyeceğimizi en baştan yazıverelim: İsrail istemediği müddetçe PKK'nın silah bırakması mümkün değildir. İsrail de bunu asla istemez. Amacı PKK'yı kullanıp İsrail'i büyütmektir. İster mi?

Ama şöyle diyecekler:

"Silah bırakmak istiyoruz ama dağdaki teröristler nasıl gelip teslim olacaklar? Onlar için bir güvence olması, yasal bir düzenleme yapılması lazım" diyecekler. (Bu mümkün mü? Mümkün değil.)

Dahası var: 

"Demokratik haklar konusunda Hükumet ile Öcalan'ın yaptığı mutabakat metni ile ilgili her hangi bir adım atılmadı. Kamuoyuna bile açıklanmadı.Acilen kamuoyuna açıklanıp mutabakat metninde yer alan hususların kamuoyu önünde müzakeresi için Hükumet ve Örgüt temsilcilerinin belirlenmesi ve görüşme takviminin açıklanmasını istiyoruz" diyecekler. (Peki bu mümkün mü? Daha o mutabakat metninin bile en azından seçimler öncesinde kamuoyuna açıklanması mümkün değil. Kaldı ki Devlet ile Terör Örgütü kamuoyu önünde masaya oturup müzakere etsin.)

Bitmedi.

"Sürecin ABD ve AB'nin gözetiminde devam etmesini ve müzakerelerde ABD ve AB temsilcilerinin de bulunmasını istiyoruz" diyecekler. (Yani masa başında SEVR'i dayatacaklar.Peki bu mümkün mü? İşte bu hiç mümkün değil.)

Peki sürece dahil değilmiş gibi görünüp de gerek Hükumet gerekse de PKK ile gizliden süreci yürütmeye çalışan ABD, durumu Türk Milleti'inden gizleyerek nasıl yürümeyi amaçlıyor?

Her ay olduğu gibi gelecekte de yine her ay bir kaç PKK'lı terörist sınır kapılarında teslim olacaklar. Ve bunu iyi niyet gösterisi olarak sunacaklar. (Aslında bu teröristler sağlık vb. kişisel nedenlerle gönderilen kişilerdir.)  

Bu bağlamda göstermelik olarak silahlarla bazı gruplar da getirilebilir. "Silah bıraktı" desinler.

ABD'nin PKK için şu anki planı, onları Suriye'de ve Irak'da kullanmaktır. Suriye'de PYD'nin yanında Esad'a karşı, Irak'da Barzani'nin yanında Irak Ordusuna karşı kullanacak. IŞİD bahanedir, ABD'nin emrine bakar.

Bakınız bu planlar ilk bakışta Türkiye'nin aleyhine gibi görünüyor ama sonuçta tam tersine Türkiye'nin lehine olacaktır İnşaallah.

Çünkü ABD'nin hesabı budur ama her zaman Allah'ın CC dediği olur.

Hadis yorumlarına göre Cenabı Mevla Rusya'yı ABD'ye musallat edecek ve ABD bütün planlarını resetlemek zorunda kalacaktır. Allahu Alem.

Yoksa bu planlar ABD'nin Rusya ile Savaşacağını ön görerek yaptığı planlar değildir. ABD, Rusya'nın kendisiyle savaşacağına ihtimal dahi vermiyor. Ama savaşacak ve ABD o zaman dünyada hiçbir ülkeyi Türkiye ile değişemeyecek.

Barzani de, PKK,PYD de, IŞİD de hepsi de bir günde satılacak. Türkiye kime vur derse ABD ona vuracak. İsrail bile kendi güvenliği için Türkiye'ye sığınacak.

Tabi ki Allahu Alem.

HZ İSA AS GÖKTEN İNECEKTİR

HZ.İSA AS, AHİR ZAMANDA YERYÜZÜNE İNECEK VE HZ.MEHDİ AS'A YARDIM EDECEK ALLAHU ALEM




Kuran-ı Kerim'de Hz.Mehdi AS konusu geçmiyor fakat Hz.İsa AS'ın "Ahir Zaman İşareti" olduğuna dair ve "Ehli kitaptan herkesin ölmeden Hz.İsa AS'a iman edeceğine" dair ayetler var.

Bazı tefsirciler doğrudan doğruya ayet tefsirlerini Hz.İsa AS'ın Ahir Zamanda yeryüzüne tekrar ineceği şeklinde tefsir etmişler.

Yine Kuran-ı Kerim'de Yahudilerin Hz.İsa AS'ı çarmıha gerdikleri ama O'nu öldürmedikleri Allah tarafından semaya çıkarıldığı bahsi geçiyor.

Tefsirlerde ise Allah CC bir Yahudi'yi Hz.İsa AS kılığına çevirdiği ve çarmıha gerilerek asılan kişinin o Yahudi olduğu anlatılıyor.

Hz.İsa AS'ın Ahir Zamanda yer yüzüne ineceği konusu bazı meallerde bile geçiyor.

Yani ilgili ayetler o şekilde tefsir edilirken meallerde bile o şekilde çeviriliyor.

Hadis yorumlarında ise Hz.İsa AS'ın Ahir Zamanda Suriye karıştığında ve Suriye'de Süfyan tahta oturup dokuz ay saltanat sürdükten sonra Hz.Mehdi AS tarafından öldürüldüğünde Deccal çıkar ve Hz.İsa AS da Hz.Mehdi AS'a Deccal'e karşı yardım etmek için Şam'daki Emeviye Cami'nin Ak Minaresi'ne iner şeklinde anlatılıyor.

O esnada Hz.Mehdi AS Emeviye Caminde sabah namazı kıldırmak üzeredir. İkamet edilmiştir ve namaza durulacak iken Cemaate en son kapıdan Hz.İsa AS gelir. O'nu sadece Hz.Mehdi AS tanır ve namazı kıldırması için öne geçirir ama Hz.İsa AS namazı Hz.Mehdi AS'ın kıldırmasını ister.
Hadis yorumlarında durum bu şekilde anlatılmaktadır. 

Yine hadis yorumlarına göre Hz.İsa AS ikinci kat semada bulunmaktadır ve orada iki gün kalacaktır. Dünya günü ile bu süre, iki bin yıla tekabül etmektedir. Hz.İsa AS gökyüzüne çıkarıldığında 33 yaşında olduğuna ve iki bin yıl sonra tekrar ineceğine göre 2033 yılına kadar inmesi beklenmektedir.

Ancak miladi takvimin de beş on yıl geç başladığı iddia edilmektedir ve daha önce de beklenebilir Allahu Alem.

Bazı kaynaklarda Hz.İsa AS'ın başka bir kimlik ile normal bir çocuk olarak tekrar dünyaya gelip yaşayacağı hatta çoluk çocuk sahibi olacağı da yer almaktadır ancak kuvvetli rivayetler Şam'daki Ak Minare'ye ineceği ve O'nu Hz.Mehdi AS'dan başka hiç kimsenin tanıyamayacağı şeklindedir.

Suriye'de yaşanan olaylar ve gelinen nokta bu yıl Suriye'nin işgal edileceği ve dehşetli Süfyan'ın çıkacağına işarettir Allahu Alem.

Yine Hadis yorumlarına göre Süfyan'ın çıktığı yıl Hz.Mehdi AS da zuhur edecektir.(Üç ay sonra) Deccal'in çıktığı yıl ise Hz.İsa AS nüzul edecektir.

Hz.Mehdi AS'ın Süfyan'ı yok edişi bir yıl sürecek ve 3.Dünya Savaşı ile Melhamei Kübra da 3 yıl sürecek olursa Deccal'in çıkışı 2019, Hz.İsa AS'ın da nüzul tarihi 2020 olabilir Allahu Alem.

En doğrusunu Allah CC bilir. 

25 Şubat 2015 Çarşamba

YUNANİSTAN- RUSYA YAKINLAŞIYOR

KIBRIS RUM KESİMİ RUSYA İLE RUS SAVAŞ GEMİLERİNE YATAKLIK ANLAŞMASI İMZALADI



Aslında bu gelişme bizi rahatsız etse de orta vadede tamamen lehimize olan bir anlaşmadır.
Çünkü bunun arkasından Rum Kesiminde Ruslara fiili bir üs verme durumu oluşacaktır.

Ve buraya dikkat!

Çok yakında Yunanistan da Rusya ile benzer anlaşmalara girişirse ve Yunanistan da da fiili Rus üssü gündeme gelirse işte o zaman ABD'nin jeton düşecektir. VE:

Türkiye için alimlerin hadis yorumlarındaki ifşaat da gerçekleşecektir. İlk önce bölücüler dersini alacak arkasından da Kahraman Türk Türk Ordusu Bosna'ya kadar gidecektir. İnşaallah Allahu Ekber.

Kıbrıs Barış Harekatı'nı hazırlayan uluslararası şartlar da tamamen böyle gelişmişti. 

Önce Yunanistan'da Albaylar Cuntası Komünist Darbe yapmış, sonra adada hapis olan MI6 ajanı Nikos Sampson tahliye edilmiş ve Türk Köylerinde katliam yapmaya başlamış ve arkasından da Kahraman Türk Ordusu "Altı ayda geçemezler" denilen Beş Parmak Dağlarını YÜCELER YÜCESİ ALLAH'IN (CC) İZİN VE İNAYETİYLE ÜÇ SAATTE GEÇİVERMİŞTİ.  


GALİBA YANILMIŞIZ

DENGİR MİR MEHMET FIRAT HDP DEN ADAY OLMUŞ


Önceki yazılarımızın birinde Dengir Mir Mehmet Fırat'dan övgüyle söz etmiştik. Bu ifadeleri kendi beyanlarına dayanıyordu.

Dedesi Atatürk tarafından sevilen biriydi. Atatürk Milliyetçisiydi.

Açılım sürecinden sonra AKP den ayrıldığında bunu açılıma tepki olarak değerlendirmiştik. Şimdi de HDP den milletvekili adayı olduğunu açıklamış. Bu kadarı da fazla diyoruz.

Hiç bir Atatürk Milliyetçisi, hiç bir vatansever HDP den aday olamaz.

Galiba yanılmışız. Yanılmayan tek olan ALLAH'tır. (CC)

22 Şubat 2015 Pazar

TAKİPÇİLERİMİZDEN BİR RİCA

CÜBBELİ AHMET HOCA'YI İYİ TANIYAN BİR TAKİPÇİMİZ BİZE MAİL ATARSA YAZIŞMAK İSTEDİĞİMİZ KONULAR VAR

safaasya@hotmail.com adresine mail bekliyoruz İnşallah






YENİ BİR MAİL ALDIK

Bloğun sağındaki "Bir Okurumuzun Muhteşem Rüyası" başlıklı yazıyı gönderen takipçimizden ikinci bir mail aldık. Belki de bir müjdedir diye paylaşmak istedik.



Yine bir rüya görmüş ve blogda yayınladığımız önceki rüyasıyla ilgili de çok ilginç bir gelişme olmuş.

Önceki rüyasını gördüğü yıl hacca gitmek için müracaat etmiş.Tabi o yıl hac çıkmamış. Fakat sonraki yıllarda ekonomik sebeplerden dolayı hacca gitmek için yenileme yapamamış.

Bu hafta cep telefonuna Diyanetten mesaj gelmiş ve isterse bu yıl çekilişsiz hacca gidebileceği yazıyormuş.

Yeni rüyasını ise şöyle anlatmış:

Bir tanıdığı kendisinin elinden tutup bir yere doğru götürmeye çalışıyormuş. Nereye gidiyoruz dediğinde arkadaşı "Sen Mehdiyi aramıyor musun? İşte O'na götürüyorum bak orada" demiş.

Oraya bakınca bir metre çapında küçük bir güneş (Işık) görmüş. On onbeş metre uzaklıkta. Yaklaşmışlar ve o ışığın sanki birden açılacak ve bir resim çıkacak gibi bir hareket halinde olduğunu görmüşler. "Tam yaklaşıp ışığın içinden resim çıkacakken uyandım" diyor.

Yedi yıl aradan sonra Hacca gidecek olması üstelik de gördüğü rüyalar açısından bakıldığında bize ilginç geldi. Belki de bu yıl Hz.Mehdi AS zuhur edecek. Belki de Medine'de ona görünecek.
En doğrusunu Allah CC bilir.Allahu Alem.

OPERASYON 3.DÜNYA SAVAŞI' NIN HABERCİSİ

MANŞET İRAN'IN AÇIKLAMASI






Türkiye'de operasyonu eleştirenler- siyasileri kastediyoruz- tamamen buradan siyasi rant peşindeler. Olay siyasi ranta dönüştürülecek bir olay değildir.Suriye yönetimi "toprak ihlali" diyerek İran ile aynı açıklamayı yaptı. Operasyon için kimseden izin alınmadı ama bilgilendirilmesi gerekenler bilgilendirildi.Suriye konsolosluğu bilgilendirilmiş.Bölgedeki çapulculara da "Geliyoruz, ayak altında kalmayın, ölürsünüz" denilmiş olabilir.

Operasyon 3.Dünya Savaşının başlamak üzere olduğunun Kahraman Ordumuz tarafından bilindiğinin göstergesidir.Türkiye'nin ne Suriye ne de Irak da işi yoktur ve olmayacaktır. Bizi oraya çekebilecek son sebep de kendi irademizle ortadan kaldırılmıştır.

ABD, IŞİD'e büyük operasyon bahanesiyle Suriye'yi işgale hazırlanmaktadır. Ukrayna Minsk'ten sonuç alınamadığını ve Rusya ile topyekun savaşın başlamak üzere olduğunu söylemiş ve batıdan silah talep etmiştir.

Sisi Batıdan Libya'nın işgalini istemiştir.Hadis yorumlarına göre bu istek olacaktı.Biz Mübarek sanmıştık ama SİSİ talepte bulundu. Ve işgal edilecek ülke de Mısır değil eski Mısır eyaleti olan Libya çıktı.Hadis yorumları yine doğru çıktı.

İtalya Libya'yı işgal için çok hevesli ve tek başına işgal etmek istiyor.Libya'nın petrol ve doğalgazı için istekli.Fransa ile anlaşabilirler.Çünkü hadis yorumlarında Libya (MISIR)'ın işgalinin Avrupa tarafından yapılacağı bildirilmiş.

Yemenden sonra Bahreyn'de de Şiiler iktidara gelmek üzere. Suudi Arabistan Şiiler tarafından tamamen kuşatıldı.Ve Şiiler Suudi Arabistan'ı da karıştırmak üzere. Bu kargaşayı ya IŞİD- El Kaide ya da Şiiler başlatacak ama Hz.Mehdi AS bitirecek. Hz.Mehdi AS bunların hepsinden de ayrıdır. Ehli sünnet Ehli Beyttir.

Hadis yorumlarına göre Suriye ve Irak'da ABD ve koalisyon ordusu önce Esad'ı devirecek ve İran'ın bu ülkelerde bulunan gayri nizami orduları ile (Hizbullah, Kudüs gücü gibi) savaşacak.Irak'ı alınca doğrudan İran ile savaşacak.Mekke'den gelecek Hz.Mehdi AS ABD ve koalisyon ordularına karşı İran'a destek verecek.Çünkü İran Hz.Mehdi AS Mekke Emiri olunca Hz.Mehdi AS'a biat edecek ve O'nun ordusu olacak.
Mukteda Sadr, Mekke'de bir ayaklanma olması halinde Mehdi Ordusunun Mekke'ye gideceğini açıklamıştı.( Orduyu dağıttık sözleri şu an için Irak'da herhangi bir hengameye girmeme amacı taşıyor)

Bu esnada biz ABD ile birlikte Rusya ile savaşıyor olacağız. Rusları yenince ABD de Suriye ve Irak'da Hz.Mehdi AS'ın ordusuna yenilmiş olacak. Ve Suriye'ya saldırmak isteyecek. Aramızdan çekilin diyecek. Çekilinmeyecek ve tarumar olacak. Allahu Alem.

DÜZALAN (MİRYOKEFALON) SAVAŞI

Selahattin Eyyübi Kudüs'ü fethettikten sonra Haçlılar çok büyük bir ordu kurarlar ve Kudüs'e Haçlı Seferi başlatırlar.Anadolu'dan geçeceklerdir.

Anadolu Selçuklu Hükümdarı II.Kılıçarslan'a bilgi verirler: "Sadece topraklarınızdan geçeceğiz, Kudüs'e gidiyoruz, sizinle işimiz yok, derdimiz Selahattin Eyyübi" derler.

Düzalan Mevkine geldiklerinde II.Kılıçarslan Haçlı Ordusunu pusuya düşürür ve tamamını imha ederler. Selahattin Eyyübi Haçlı Ordusunu görememiştir bile.


KARKISA SAVAŞI İÇİN KILIÇLAR ÇEKİLDİ

BARZANİ İLE İBADİ'DEN RESTLEŞME AÇIKLAMALARI GELDİ



Irak Başbakanı Haydar İbadi Kerkük'e ve Musul'a operasyon yapacaklarını açıkladı. Irak Ordusu şu an İran Devrim Muhafızları Generalleri tarafından yönetiliyor.




Mesut Barzani Kerkük ve Musul'a Irak Ordusunun operasyon yapmasına şiddetle karşı çıkıyor. Kerkük kırsalı IŞİD'in kontrolünde Kerkük'de ise Peşmerge bulunuyor. Kerkük halkı ise Türkmenlerden oluşuyor. Kerkük çok kritik bir yer. Musul da kısmen öyle. Ama IŞİD'in elinde.


KARKISA SAVAŞI

Irak Ordusu (Abbasoğulları) ile Barzani güçleri (Mervanoğulları) arasında olacak. Abbasoğulları galip gelecek.100 bin kişi ölecek.

Hadis yorumlarına göre Allahu Alem.

21 Şubat 2015 Cumartesi

ŞAH MAT

AMACI, İÇERİĞİ VE SONUCUYLA DÖRT DÖRTLÜK BİR OPERASYON




SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ' NİN YERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ AMACIYLA ŞAH FIRAT OPERASYONU YAPILDI.

AMACI DOĞRUYDU:

Türbe IŞİD'in tehdidi altındaydı. Provokasyonlara çok açık bir durumdaydı ve Türkiye'nin Suriye'ye çekilmesi amacıyla her an herkes tarafından provoke edilebilirdi.İnisiyatifin ele alınması açısından operasyon zorunluydu.

Daha önce de yeri iki defa değiştirilmişti ve bir defa daha değiştirilmesinde hiçbir sakınca yoktu.

İÇERİĞİ DOĞRU VE BAŞARILIYDI

Zırhlı birlikler Türbeye ulaştılar.Orada bulunan ve bizim açımızdan manevi değere sahip tüm tarihi emanetleri alarak döndüler. Dönerken geride kalan Türbeyi de tamamen kullanılamayacak halde imha ettiler. 

Zaman gazetesi bu imha olayını "Şok Olay" diye olumsuz göstererek büyük bir terbiyesizlik yapmış. Çünkü öylece bırakılıp gelinse yarın oraya ya IŞİD ya da PYD bayrağı takılacaktı. Ve uçaklarımız da bir hava operasyonu daha yapmak zorunda kalacaklardı.  

SONUÇLARI İTİBARI İLE ÇOK DOĞRU BİR OPERASYON

Artık Suriye'ye girip girmemek provokatörlerin değil bizim inisiyatifimizdedir. Zaten güç inisiyatif demektir.Yani bizim ne yapacağımıza düşmanımız değil biz karar veriyorsak güçlü olan biziz demektir.

Hadis yorumlarına göre Türkiye Ahir Zamanda Suriye'ye girecek. Ancak hemen çıkacak ve çıkış nedeni de Yunan Harbi olacak. Bu açıdan bakılırsa hadislerde işaret edilen operasyonun bu operasyon olmadığı belki de muhaliflere verilen destek olabileceği muhtemeldir.

Operasyonda bir askerimiz şehit olmuştur. Güzeller güzeli Rabbimiz (CC) şehadetini kabul buyursun, ailesine de şefaatçi eylesin İnşaallah.

Zaten bu Kahraman Orduyu Kahraman yapan, Hz.Peygamber'in övgüsüne, Allah'ın (CC) sevgisine mazhar eden de aziz şehitlerimiz değil mi? 



Türk askeri ABD askeri değildir ki hiç kayıp vermeden canımızı kurtarıp geldik diye övünsün. Türk Askerinin en büyük özelliği şehit olabilmek için güle oynaya cenge gitmektir.

İşte bu yüzden bu Kahraman Ordu yeniden tüm dünyaya hakim olacaktır İnşallahu Allahu Ekber.