5 Haziran 2015 Cuma

TÜRK-YUNAN SAVAŞI'NIN NEDENİ OLUŞUYOR

TÜRK- YUNAN SAVAŞI İLE İLGİLİ ÖNGÖRÜLERİMİZ GERÇEKLEŞİYOR ALLAHU ALEM



Önceki yazılarımızda Türk-Yunan Savaşının nedeninin Yunanistan'ın Rusya'ya yaklaşması olacağını ifade etmiştik. Hatta Almanya Yunanistan'ı gayet iyi idare ederken bile bunun fazla sürmeyeceğini ve Yunanistan'ın AB'den çıkacağını ve Rusya'ya yaklaşacağını anlatmıştık.Bunun da Türk-Yunan Savaşına neden olacağını iddia etmiştik. Delil olarak da 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı öne sürmüştük.

Evet bu öngörüler hiç sapma olmadan gerçekleşiyor. Çipras bugün Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşüyor. Görüşmelerin devamı gelecek.Rusya Yunanistan'dan Ege'de Askeri Hava ve Deniz Üssü isteyecek ve karşılığında da Yunanistan'ın AB'ye olan 6 Milyar Euroluk taksidini ödemeyi taahhüt edecek.(Ya da "Boş ver ödeme. Alsınlar da görelim" diyecek.Ya da AB ülkelerinin zaten Rusya'ya borçları varsa mahsup ettiriverecek.) 

Yani Yunanistan adım adım Rusya'ya kayıyor ve bu ABD ve AB için savaş sebebi.Tabi Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirecek ve rahatsız edecek bir gelişme.

Türkiye şu an Suriye'den daha öncelikli olan bu konuya önem vermeli ve hazırlıklarını tamamlamalıdır.

Peki böyle bir gelişme Türkiye'nin iç sorunlarını nasıl etkileyecek?

Zaten şu anda ABD'de Türkiye için fikir ayrılığı yaşayan iki klik var.

Bunlardan Siyonist Yahudilerin kontrol ettiği Neoconlar; bir an önce Türkiye'de iç savaş çıkartılıp Kürt Devleti kurulup İsrail'e bağlanmasını istiyor. Bidon kafa Barzani'ye "Bağımsız Kürdistanı ikimizde göreceğiz" derken bunların sözcülüğünü yaptı.Ama şu an için ikinci kliği aşamadılar ve bu yüzden "Şimdi değil, sonra" mesajıyla Barzani'yi gönderdiler.

İşte bu ikinci klik ABD'nin her an Rusya ile dehşetli bir savaşa girebileceğini öngörerek "Ortadoğu'da güçlü bir Türkiye ABD'nin olmazsa olmaz müttefikidir" düşüncesiyle Türkiye'yi kısa vadede -yani Rusya tehdidi varken- bölmek istemiyor.Ama Yahudilerin bu planlarını da daimi olarak reddedemiyorlar ve "Zamanı değil" diyerek hepten silip atmıyorlar.


Bu kliklerin ABD'deki yerleşim biçimleri de çok iç içe.
ABD Başkanı ikinci klikde iken yardımcısı birinci klikde,onun yardımcısı ise yine ikinci klikde olabiliyor.

Rusya tehdidinin gerçek mahiyetini ve blöf olmadığını gördükleri anda Kürdistan projesi de hepten rafa kalkacak. 

O anda PKK ve sempatizanları da tıpkı Yunanistan gibi ABD'den Rusya'ya kayacaklar ama bu da sonları olacak.

Müslüman Kürtler ise Kahraman Ordunun yanında yer alarak zaferden zafere koşacaklar İnşallah.

Suriye'de çok kritik bir noktaya gelindi ve Suriye Ordusu 7 Haziran'da yapılacak seçim sonuçlarını bekliyor.Bunu sonraki yazıda yazalım İnşallah.

2 Haziran 2015 Salı

SADDAM'IN İDAM EDİLDİĞİ GÜN

BU YAZIYI 10 OCAK 2007 TARİHİNDE SADDAM'IN İDAMI ÜZERİNE YAZMIŞTIK
(ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLIYORUZ) 
BUGÜNKÜ IRAK'I DA ANLATMIŞ



SADDAM'IN İDAMI ABD'NİN ÇEKİLECEĞİNİN İŞARETİ

Saddam Hüseyin bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en önemli adamıydı. Yıllarca ABD ve müttefikleri için İran ile savaştı. 

Baktı ki kendi ülkesi zarar görüyor ve bu ülkeyi kendisine bağışlayanların umurunda bile değil, derhal milliyetçilik ruhu kabararak batıya yüz çevirdi.

Kuveyt’e girerken batının dostluğuna güvenmeye de devam etti. Batının dostluğuna güvenenin sonu da maalesef hüsran oluyor.

Saddam’ın idamı ile tüm Ortadoğu ülkeleri eski bir düşmanı aynı zamanda da yeni bir dostu kaybetmiş oldular. Normal şartlarda ölseydi hiç kimse “Şehittir” diyemezdi ama artık şehit olmuş da olabilir. Allah rahmet eylesin.

Amerikan kapitalizmi insana ticari mal gibi bakmakta. İnsanı kullanabildiği kadar kullanmakta. Kullanamayacağını anlayınca da çöpe atmaktadır. 

Saddam bunun dünyadaki belki son örneğidir. Kimi diktatör, kimi demokrat, dünyanın birçok ülkesinde Amerika’nın Saddamları hala bulunmakta ve sadakatten vazgeçip iplerinin çekileceği günü beklemektedirler.

Saddam’ın idamında ise bir takım ince noktalar vardır.

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi,
Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenli hakimlerin atanması,
Yargılamanın Saddam’ın Kürtlere karşı yaptığı eylemler yerine, güneyde Şiilere karşı yaptığı eylemler için yapılması,
İdam kararının Şii bölgesinde alınması ve
İnfazın Kurban Bayramı’nın birinci gününe denk gelmesi

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi, Saddam’ın mahkeme aracılığı ile dünya kamuoyuna ABD’nin gerçek yüzünü göstermeye yönelik propaganda yapmasını engellemek içindi. 
Ayrıca dava bu nedenle de kısa sürmüştür.

Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenlilerin atanması, sadece Şiilere karşı yapılan eylemlerden dolayı yargılanıp idama mahkum edilmesi ve yargılamanın Şii bölgesinde yapılması ise tamamen Irak’ta Şii Sünni iç savaşı çıkarma amaçlıdır.

Sehpanın Sadr tarafından çekildiği gibi yalanlar da propagandanın küçük manevralarıdır. Kürtler Irak’ta çıkarılacak iç savaşın dışında tutulmak isteniyor. Çünkü ABD’ye sadakatleri devam ediyor.

Türkmenlerin durumu da şu anda çok hassas bir konum arz ediyor. ABD kısa vadede Türkmenler için bir girişim yapmak istemiyor. Türkiye’den çekiniyor. Ama eninde sonundaları düşünerek dolaylı olarak Kürtleri cesaretlendiriyor, silahlandırıyor ve onlar da bir zamanların Saddam’ı gibi kışkırtılıyorlar.

İplerinin çekilmesi ya sadakatlerinin bozulmasına bağlı ya da Türkiye gerçeğine. Çünkü Türkiye’nin öyle bir gerçeği var ki, şimdilik gelişmeleri dikkatle izliyor ve sabrediyor. Ama o sabır taştığı vakit de Ortadoğu’da değil bir Amerika bin Amerika’nın önünde duramayacağı coşkun bir sel olduğunu ikibin yıllık tarih biliyor.

İnfazın bayramın birinci gününde yapılması ise kendi başına birkaç sebebe dayanıyor. 

Birincisi ABD’nin tüm İslam dünyasını hedef alma ve hepsine birden meydan okuma, tüm dünyaya gövde gösterisi yapma ve diğer sadık Saddam’larına da gözdağı verme amacı güdüyor.

Aynı zamanda Irak’taki başarısızlığına sevinen İslam dünyasını üzmek amacı da taşıyor. Güya bayramın birinci gününde Müslümanlara bayramı zehir edeceğini sanıyor. Ama Müslümanlar bu idamın ABD’nin Irak’taki yenilgisini kabul ederek içine düştüğü üzüntü, nefret ve kinin dışa yansıyan bir acizlik ifadesi olduğunu çok iyi biliyorlar ve seviniyorlar.

Seviniyorlar ki ABD Irak’ta mağlup olmuştur ve çekilmeye karar vermiştir. Ama her çekilen gibi o da yakıp yıkıp, iç savaş çıkarıp geride bir kan gölü bırakıp çekilecektir.

Bush kongreden Irak’a ilave asker göndermek için ek bütçe isteyerek dünya kamuoyundan yenilgiyi gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü bu ödeneğin çıkmayacağını kesin olarak bilmektedir. “İlave asker gönderemezsek mevcut askerlerimiz de görevini yapamaz” diyerek askerini çekecek ve bu savaşın tek sorumlusu kendisi olduğu halde kongreyi suçlayacaktır. 

Tabii ABD halkı da bunu yutmayacak ve ilk seçimde destekleyeceği aday da kaybedecektir.

Burada esas önemli olan konu ise ABD’nin terk ettiği Irak’ın durumunun ne olacağıdır. Çünkü BP ve Shell gibi firmalarla Irak’ın otuz yılık petrol üretimine el konmuştur. Bunu güvence altına almak için ABD Irak’ta kendi rejimini kurmuş ve menfaatlerine bekçi olarak dikmiştir.

Üniformalı askerlerini çekecek yerine üniformasız askerlerini ikame edecektir. Kürtlerden kurulan Irak ordusunun başına da bu askerler geçecektir. Çünkü Şiiler ve Sünniler birbirini yerken bu işler organize edilmiştir bile.

İşgalden bugüne kadar sokakta üç kişi bir araya geldiğinde hemen bombalanmış ve Sünni iseler Şiilerce, Şii iseler Sünnilerce bombalandığı Irak’taki tek yayın kuruluşu CNN tarafından ilan edilmiştir.

Sokakta üç Iraklının bir araya gelmesine asla müsaade edilmemiş ve zavallı Iraklılar büyük bir trafik kazası yapmış bir otobüsün içinden çıkan yaralılar gibi başlarını iki eli arasına almış bir şaşkınlık içindedirler. Ve işgalcilerin her oyununa kolayca gelmektedirler.

Şii - Sünni çatışmaları devam ederken bununla yetinmeyenler Saddam’ın idamıyla da tam bir iç savaş hedeflemişlerdir. Sokakta üç kişinin bir araya gelmesine izin vermedikleri halde Saddam’ın mezarı başında binlerce insanın toplanmasına müsaade edenler onların Şiilere saldırması için eminiz ki yarın birkaç silah ta verirler.

Sonrası malum. Sünniler ve Şiiler bitecek ve Irak Kürtlere kalacak.

İşte tam bu noktada Türkiye açısından da çok önemli olan Irak’ın bölünmesi konusuna değinmekte yarar var. Türkiye açıkça karşı olduğu için ABD Irak’ı bölmeye cesaret edemeyecektir. Ancak Kürtleri de memnun etmek açısından daha da tehlikeli bir planları vardır. O da Irak’ı bölmeden tamamını Kürtlere vermek. Yani Talabani‘yi Irak’ın yeni Saddam’ı yapmak.

Türkiye her ne kadar Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkatle izlese de ve sayın başbakan her ne kadar “Irak bizim için AB den daha öncelikli hale geldi” dese de yine de Irak politikasında çok büyük hatalar yapmıştır. Yıllardan beri yapıla gelen birçok hatanın ana nedeni ise siyasetçisiyle, askeriyle, istihbaratçısıyla ve diplomatlarıyla birlik ve beraberlik içinde bugün için değil daha yıllar öncesinden Irak konusunu öncelikli bir konu olarak kabul edip bir devlet politikası geliştirmemek olmuştur.

Türkiye için Irak’ın toprak bütünlüğü mü önemlidir? Yoksa Şiileri, Sünnileri, Türkü, Kürdü ve Arabı ile Türkiye’nin sadık dostu olan bir Irak mı önemlidir? 

ABD’nin yeni Saddam’ı olan Talabani’nin yönettiği Irak Ortadoğu’da bir çıban başıdır. Ve tüm bölge ülkelerini tehdit eder. Çünkü artık Kürtlerin Ortadoğu’da hiçbir dostları yoktur ve ABD ne derse yapmak mecburiyetindedirler. Uzun vadeli gelecekleri için ABD ye sadakatten vazgeçmenin bedelini de çok iyi bilirler.

İşte Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için bölünmüş bir Irak’tan daha tehlikeli olan alternatif budur. Talabani’nin Irak devlet başkanlığına getirilmesine karşı çıkmayarak bu durumu daha o zaman kabul etmiş olduk.

Bu durumda yapılması gerekenler ise öncelikle Şii - Sünni savaşının engellenmesidir. Türkiye, İran ve Suriye bunu kolayca yapabilir. Talabani’nin devlet başkanlığı; seçildiği seçimin demokratik olmadığı ve yenilenmesi gerektiği savı ile reddedilmelidir.

Mesut Barzani ve Talabani PKK’yı desteklemekle suçlanmalıdır. İran ve Suriye de Talabani’yi ülkeyi iç savaşa götürmekle suçlamalıdır. Kerkük’teki asimilasyon nedeni ile hem Talabani’ye nota verilmeli, hem de Barzani basın yoluyla gayri resmi tehdit edilmelidir.

Kerkük’ün tamamen bir Türkmen şehri olduğu ve yapılan asimilasyon öncelikle bölge ülkelerine kabul ettirilmeli ve dünyaya ilan edilmelidir. Irak’taki kaosun ABD askerinin çekilerek yerine bölge ülkeleri tarafından oluşturulacak bir koalisyon gücünün Irak’ta konuşlandırılarak çözümlenebileceği derhal ilan edilmeli ve bölge ülkeleri bu gücü oluşturmak için adım atmalıdır. Türkiye, İran, Pakistan, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan bu güçte yer almak istediklerini açıklamalıdır.

ABD ve İngiltere elbetteki bu konulara karşı çıkacaktır. Ama iki üç günde iki üç askerini kaybettiği için çekilmeyi düşünenler günde en az on onbeş askerini kaybettikleri zaman sizi daha iyi dinleyeceklerdir. Irak’ın yeni idarecilerinin yapacakları ilk icraat da petrolünü ipotek altına alan anlaşmaları feshetmek olmalıdır.


Yazan: Safa Asya

KASIM SÜLEYMANİ SURİYE'DE OLABİLİR

SURİYE'DE KASIM SÜLEYMANİ STRATEJİLERİ DEVREDE 



Kasım Süleymani, İran'lı Devrim Muhafızları generali. 

Önce Suriye'ye gitti sonra Irak'da görüldü. Kudüs Gücü adlı sivil milisleri kurarak IŞİD'e karşı savaşı başlattı. IŞİD'e karşı başarılı operasyonları nedeniyle Irak'da kendisini kabul ettirdi ve Irak Ordusunu İran'ın kontrolüne aldı. Şu an ırak'da IŞİD'e karşı mücadele eden Irak güçleri Süleymani'nin plan ve taktikleri ile bu mücadeleyi sürdürüyorlar.

İran'a yakın kaynaklar Yemen'in karışması ile daha doğrusu Suud'un hava operasyonlarının başlamasıyla birlikte Süleymani'nin Yemen'e gitmiş olabileceğini iddia ettiler.Bir nevi açıklamış oldular. Son duruma göre Kasım Süleymani şu an Yemen'de.

Ama bize göre (Tamamen kişisel tahminimizdir) Kasım Süleymani şu an Suriye'de olmalı. 

Çünkü bu yönde işaretler var:

Suriye'de kuzeyden El Nusra gibi örgütlerin Fetih Ordusu adıyla birleşip İdlip bölgesinde Suriye Ordusunu geriletmiş olmaları nedeniyle Suriye Ordusu tamamen yeni bir strateji ile yapılanmaya başladı. Bu yapılanma da Kasım Süleymani yapılanmasıdır. O da şudur.

Suriye Ordusu önceleri ülkenin genelinde alan hakimiyeti adı altında, küçük birlikler halinde, sadece savunma amaçlı olarak dağılmış bulunmaktaydı. 

Yani bir nevi pek çok karakoldan oluşuyordu. Bu küçük birlikler de muhalifler tarafından kolaylıkla avlanabiliyorlardı.

Taarruz amaçlı merkez gücü ise muhaliflerin bu karakollara ve kırsal yerleşim alanlarına yaptıkları saldırılara müdahalede kullanılıyor ve geri çekiliyorlardı.Yani genel olarak hep savunmada kalıyorlardı.

İşte bu nedenle Suriye'nin Şam,Hama,Hums ve Lazkiye gibi illeri dışında kalan yerlerin neredeyse tamamı muhaliflerin eline geçmiş durumdaydı.Mevcut durum da bu şekilde.

Kasım Süleymani stratejisi ise şu.

Dağınık olan ve bir nevi karakol görevi gören tüm küçük birlikler geri çekilerek merkezi birliklere katıldı. 

Hama,Hums bölgesinde Suriye ordusu yeniden yapılanıyor.Yani Suriye ordusu gayri nizami savaş yapan düşmanlara karşı av olmaktan vazgeçiyor ve onun yerine belirli bir plan dahilinde yeniden kurtarma taarruzlarına hazırlanıyor.Suriye Ordusu kendi ülkesini sıfırdan işgale hazırlanıyor. 

İkinci aşaması ise tıpkı Irak'da olduğu gibi gönüllü gayri nizami savaş birlikleri.

Yani düzenli ordu muhaliflerin elinde olan yerlere taarruz edecek, onları püskürtecek ve aldığı yerleri de bu gönüllü milislere bırakarak onlarla koruyacak. 

Saldırı taarruzları ise hiç durmadan ve kurtarılan bir yerden başka bir yere devam edip gidecek. 

Bu strateji Kasım Süleymani stratejisidir.Ve biz işte bu yüzden Kasım Süleymani Yemen'den Suriye'ye geçmiş olabilir diyoruz.  

PEKİ BUNDAN SONRA SURİYE'DE NELER OLABİLİR?

Suriye Ordusu bu düzenli savaş ile muhaliflerin ellerindeki yerleri almaya başlarsa ilk küplere binecek olanlar muhalifleri destekleyen ülkeler olur ki bu da Suriye'nin işgalinin yaklaştığının en büyük habercisi olur Allahu Alem. 

Yani Suriye'nin işgali Suriye Ordusunun muhalifleri yok etmeye başlamasıyla birlikte gündeme gelecek. 

Yedi bayraklılar diyoruz ya hep(Ürdün'deki koalisyon ordusu) 

İşte Suriye'deki muhaliflerin içinde o yedi bayraklıların her birinin bağımsız olarak desteklediği kendine ait bir grubu var. 

Bütün gruplar Suriye Ordusu tarafından imha edilmeye başladığında ilk küplere binecek olanlar da işte o yedi bayraklılar olur. 

NATO yetkilisi Rusya'nın "Kırım'a nükleer füze yerleştirmek bizim hakkımız" beyanına karşı "Bu yaz savaş çıkacak, umarım nükleer savaş olmaz" dedi ama savaşın nerede ve ne zaman başlayacağı şu an için ne NATO ne de Rusya tarafından bilinmiyor.

Hadis yorumlarına göre ise bu savaş Rum'un azatlısı (ABD) ile Arap' ın azatlısı (İRAN) arasında başlayacak. Yakın gelişmelere bakılırsa bu da muhtemelen Suriye'de çıkacak.
En doğrusunu Allah CC bilir. (Allahu Alem)

1 Haziran 2015 Pazartesi

IŞİD TEHLİKESİNE DİKKAT!

TÜRKİYE İÇİN IŞİD TEHLİKESİ BAŞLIYOR



IŞİD'ın gerçek Siyah Sancaklılar değil, sahte siyah sancaklılar olduğunu ve ABD,İngiltere ve İsrail menşeli ve güdümlü bir fitne ve ifsat örgütü olduğunu daha önce yazmıştık.

IŞİD tehlikesi şimdi Türkiye'yi muhatap alacak işaretler veriyor.

İşte bu işaretler:

Yukarıdaki manşeti IŞİD üyeleri Türkiye'de yayıyorlar.Bu manşeti aşağıda tekrar ele alacağız.

Bir başka işaret, IŞİD ilk defa Türkçe bir dergi çıkardı.Birinci derginin kapağında Konstantiniyye'nin Fethi manşetiyle bir İstanbul resmi var. Aslında IŞİD'in kimin örgütü olduğu bu manşetten bile belli. 

Çünkü artık Konstantiniyye diye bir şehir yok ve 1453 den beri İstanbul var. Demek ki bazıları İstanbul'a hala Konstantiniyye dediğine göre kimlerin dediğine hepten bakmak ve ona göre hüküm vermek lazım.

Bugün İstanbul'a hala Konstantiniyye diyenler Yunanlılar,batılı Katolik Dünyası ile Ortodokslar yani Avrupa'lılar diyor.Ve IŞİD de aynı şeyi söylüyor. İstanbul'u fethedecek olan sizler misiniz? Terörist bozuntuları! Batı uşakları!

Bir başka işaret:

IŞİD Akdeniz'e ulaşmak için batıya yöneliyor ve Kilis-Halep arasındaki Öncüpınar sınır kapısına yaklaştı. Amaçları Irak ve Suriye'de kontrol altında tuttukları petrol bölgelerinden elde ettikleri petrolü satmak için koridor oluşturmak.Bu güne kadar nasıl satıyorlardı? Şimdi satamıyor mı? Koridora niçin ihtiyaç duydular? Bunlar da ayrı bir konu ama bu yazımızda manşeti açıklayacağız.

IŞİD, TÜRKİYE'DE NE YAPABİLİR?

Muhlelif yerlerde bomba patlatmanın haricinde hiç bir şey yapamaz.Güneydoğu'da Kürt halkını rahatsız ederler ve karşılarında kahraman orduyu bulurlar.Derslerini de alırlar.Umarım Kürt halkı da kahraman ordunun kıymetini bilir. "Pkk bizi korur" gibi düşünenler de arada gümbürtüye giderler diye düşünüyoruz acizane. 

Evet "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Allah CC'ın"dır.
Ama oy kullanmayın da ne demek?

Allah CC külli iradedir. İradesi her şeyin her kesin üstündedir."Ol" dediği olur.Buna kimse engel olamaz.Bunlar zaten Kuran'da açıkça yazan hususlardır.

Oy vermek ise cüzi iradedir. Elbette ki külli iradenin razı olacağı tercih aranır ama Külli İrade Kuran'ı Kerim'inde nerede oy vermeyin demiş? Art niyetli kişiler Kuran'ı ve Külli İradeyi kişisel çıkarlarına alet ediyorlar.

Her kul yeryüzünde Allah'ın (cc) halifesidir.Ve vekilidir. Her kul yeryüzünde Allah'ın (CC) razı olacağı işleri yapmakla ve Allah'ın razı olmayacağı işleri de engellemekle mükelleftir.

Ama yeryüzündeki insanların başına kim geçecek, onların lideri kim olacak noktasında Allah CC; sadece Peygamberleri seçip gönderirken Külli İradesini kullanmıştır. Onları da kullarına acıdığı için şeytana aldandıkları ve aldanmayacak kadar akıllı olmadıkları için bir RAHMET olarak göndermiştir.

Bütün peygamberler Allah'ın (cc) rahmet elçileridir. Ve Hz.Peygamberimiz SAS Efendimiz için de Kuran da açıkça ayet bulunmaktadır: (Alemlere rahmet olarak gönderildiğine dair)

Külli İrade (cc), Peygamberlerin haricindeki kişilerin lider yapılmasını ise Cüzi İradeye bırakmıştır. 

Cüzi irade ise bu konuda iki şekilde tecelli edegelmiştir. Ya liderler güçlerini konuşturmuşlar ve halka kendilerini kabul ettirmişlerdir.Ki bunlar genellikle zorba diktatörlerdir.Ya da halk birini istişare veya toplumsal bir karar ile lider yapmıştır.

İşte bu toplumsal kararların en kurumsal şekli de oy vererek halka ait yetkilerin liyakatli ya da öyle olduğuna inanılan birine süreli veya süresiz olarak devredilmesidir.

Aldatmaca yok mudur? Elbette vardır hem de çok yoğun olarak yapılmaktadır ama kanma kardeşim.İlla ki Allah CC her seçmene ilham yoluyla "oyunu şuna ver" diyecek değil ya.O zaman imtihan sırrı mı kalır?

Ama IŞİD'e göre oy verenler; IŞİD'in liderine oy verseler o zaman "Oy vermeyin" demezler değil mi? Sorun olmaz yani.

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN

ALLAH CC TÖVBELERİMİZİ KABUL BUYURSUN VE YARINDAN İTİBAREN TERTEMİZ BAŞLAMAK NASİP ETSİN İNŞALLAH



30 Mayıs 2015 Cumartesi

29 Mayıs 2015 Cuma

YARALI ATIN HİKAYESİ

YARALI ATIN HİKAYESİ



Vakti zamanında kahraman bir savaşçının güzel mi güzel bir atı varmış. Birlikte nice savaşlara gitmişler,nice zaferler kazanmışlar.

Yine o savaşlardan birinde orduları ağır bir yenilgi almış. Kahraman savaşçı da atı da ağır yaralanmış. Savaş yerinde kalakalmışlar.Günler sonra kahraman savaşçı iyileşmeye başlamış, bakmış ki etrafta kimseler yok.Gözleri hemen atını aramış ama atı da görünürlerde yokmuş.

Geldikleri yere de gidemiyormuş zira o savaşı yapmak için çok uzak yerden gelmişler.Ordularından da eser kalmamış. Atını aramaya koyulmuş.Aylar geçmiş bulamamış. Bu arada kendisi de iyileşmiş.

Ve bir gün uzaklarda bir birleriyle savaşan iki ordunun gürültüsünü ve toz bulutlarını görmüş. Yaklaşmış ve yaklaştıkça gürültünün arttığına şahit olmuş.

"Belki de güzel atım onlardadır" diye düşünerek muharebe meydanına iyice yaklaşmış. Bir de ne görsün? Güzel atına bir savaşçı biniyormuş.Orduyu tanımış:

"Bunlar bizi yenen ordu"demiş.
"Atımı almışlar, atım benim her şeyim, canımdan öte, almadan gitmem" demiş.

Hakim bir tepeden "Nasıl alabilirim" diye planlar yaparken bir taraftan da savaşı izliyormuş.
Atına binen savaşçı yere yuvarlanmış ve öldürülmüş.Ama savaşta o kadar çok piyade varmış ki bir diğeri binmiş hemen.

Bu ordu kiminle savaşıyor diye dikkat edince kendi aralarında savaştıklarını anlamış. Bunların hepsi de "Bizi yenenler, birbirlerine düşmüşler" diye mırıldanmış.

Ve savaşın sonucunu beklemeyi düşünürken, atının savaşta ölebileceği aklına gelmiş.
"Acaba ne yapsam" derken uzaktan yeni bir toz bulutu yükselmiş. Bakmış ki başka bir ordu geliyor.Ama büyük bir ordu olduğu anlaşılıyor.Gelir gelmez savaşa girmiş ve her iki orduya birden vuruyormuş.

Önceden bir birleriyle savaşan iki ordudan biraz güçlü olanı dağılmış ve bir kısmı yeni gelenlere katılmış.Tabi atı da o ordunun askerindeymiş.O da düşmüş attan ve bu sefer yeni ordunun başka bir savaşçısı binmiş.

Kahraman savaşçı söylenmeye başlamış.
"Biter mi bunlar ölmekle, öldürmekle" demiş.

Ümitsizlik içinde kara kara düşünürken arkasından bir ses gelmiş:

"Hey yiğit atını o alçakların elinden böyle kurtaramazsın" demiş.

Yiğit arkasına dönmüş, ak sakallı yaşlı bir piri fani duruyormuş.
"Dede sen de kimsin, amacımı nereden biliyorsun?" demiş.

Yaşlı fani:

"Boşver benim kim olduğumu.Buradan ayrıl, onlar savaşa devam etsinler,senin arkadaşların burayı tamamen terk etmediler, şu uzaktaki yüksek dağın arkasındalar.Onlara git ve hiç durmadan iki gün batıya gidin,ordunuzdan kalanlar orada.toparlanın geri gelin.Bunların hepsi de düşmanınız o zamana kadar onlar da zaten dişinize göre kalacaklar.Hepsini de yenersiniz, atını da alırsın." deyince kahraman savaşçı hemen uzaklaşır.

Arkadaşlarına kavuşur,yaşadıklarını anlatır. Çaresiz bekleyen arkadaşlarıyla birlikte iki gün batıya giderler.

Bir de bakarlar ki ordularından kalanlar gerçekten oradalar.Sadece onlar da değil ihtişamlı bir ordu vardır karşılarında. Yeni ordunun geldiğini öğrenirler ve komutanlarına düşmanların durumu hakkında bilgi verirler. 

Beş saat sonra ihtişamlı ordu yükselen toz bulutlarını arkasında bırakarak doğuya hareket eder.
Düşmanı bulmuşlardır.Öyle bir girerler ki düşmana akşama kadar hepsini de kılıçtan geçirirler.

Üç gün sonra.

Kahraman savaşçı atına kavuşmuş ve başkomutanın sağından gitmektedir.  

Başkomutan kahraman savaşçıya:
"Atın gerçekten uğruna ölünecek kadar güzel bir atmış" der. 

"Öyle komutanım" der kahraman savaşçı.

Başkomutan:
"Ama aynı zamanda bize bu zaferi kazandıran da bu güzel at oldu.Onun sayesinde birleştik ve düşmanımızı onun sayesinde bulduk" der.

Kahraman savaşçı: "Çok şükür komutanım" der.


NOT:Hikaye şifrelidir.

AYASOFYA EDEBİYATI

AYASOFYA EDEBİYATI


OKTAN KELEŞ DEĞERLİ BİR ALİMDİR. AYASOFYA YAZISINI AYNEN SUNUYORUZ

Ayasofya Edebiyatı

Edebiyatı bırakın; AYASOFYA’YI, YANİ FETİH CAMİİNİ İBADETE AÇIN!  Akit Gazetesi haber yapmıştı: “Fatih’in laneti Mustafa Kemal’e yağıyor” diye. 77 yıl önce Mustafa Kemal vefat etti. 13 yıldır iktidar  olan Hükümet ise Ayasofya, fetih, Fatih edebiyatı yapıyor. Neden ibadete açmıyor? Bu lanetten payına düşen nedir? Mustafa Kemal mi gelip açacak? Yetki sizde, açın, tutan mı var? Edebiyatı bırakın, kanuna bile gerek yok açmak için…

"Fatih Sultan Mehmet  gemileri karadan yürüttü, biz deniz altından yürütüyoruz" diyorsunuz ya, Fatih Han Ayasofya’yı cami yaptı, sizde açın, bekliyoruz!  Bu cami bizimdir…. Türk milletinin, İslam âleminin malıdır… iki halı, bir imam, bir müezzin yeter. Ya açın ya edebiyatı bırakın! Samimi olun! Şimdi yine her seçim öncesi yaptığınız gibi; “verin oy iktidar olalım, o zaman açacağız” iması ile milleti kandırmayın!

Bize soruyorlar; “Ayasofya’yı açacaklar mı?” diye.  El cevap: Hayır! Bunlar Ayasofya’yı açmaz, öyle bir dertleri yok! Sadece edebiyat, fetih tiyatrosu ile Müslüman Türk’ün gazını alacaklar.13 yıldır olduğu gibi…13 Yıldır yetki sizde niye açmadınız? Sizi tutan mı vardı?

Ayasofya açılacak, ondan şüphe yok ama samimi gerçek Müslümanlar tarafından. Başında da kimin olacağı yazılıdır ilahi muradullahta. Allah o günleri görmeyi nasip etsin.


Oktan Keleş   
HZ. MEHDİ’NİN İSTANBUL’U FETHİ



İstanbul'un fethi hadis yorumlarına göre iki defadır.
Birincisi Sultan Fatih hakkındaki hadistir. Ne güzel komutan denilen kişi Fatih Sultan Mehmet Han'dır.

Bir de ikinci bir fetih geçer ki hadis yorumlarında işte o fetih Hz.Mehdi As'ın fethidir. Bu ikinci fetih birinciyi asla küçültmez. Aksine birinciyi daha da değerli kılar. Şöyle ki ikinci fetih Hz.Mehdi'nin dünya hakimiyetinin ilanıdır ve müminlere büyük müjdedir.Birinci fetih de aynen öyle olmuş ve Osmanlı'nın dünya hakimiyetinin ilanı olduğu tarihe altın harflerle  yazılmıştır.Orta Çağ kapanmış, Yeni Çağ açılmıştır. 


Birinci fetih ikinci fethin de müjdecisi olarak Hz.Peygamber SAS Efendimiz tarafından ayrım yapılmadan övülmüştür.


Ey Türk kardeşim ne mutlu sana ki hem Fatih dedemizin hem de O'nun ordusunda bulunan kutlu dedelerimizin şu an cennette oldukları Hz.Peygamber SAS Efendimiz tarafından bizlere müjdeleniyor.


Bu dedelerimizle gurur duyuyoruz,onların evladı olmaktan onur duyuyoruz.


Bu onuru reddeden ve Yahudi istediği için bu cennet vatanı bölmek isteyenlere alet olanları da biz yine Hz.Peygamber SAS Efendimizin müjdesiyle cehennemin tam dibine göndereceğimizi vaad ediyoruz.


Bu şanlı bayrağın altında yaşayıp da Fatih'i dede bilmeyenin, Hz.Muhammed SAS Efendimizi de Peygamber olarak bilmesi mümkün değildir.Fatih'e ve onun evlatlarına düşman olan Hz.Peygamber'e ve İslam'a düşman olur. Fatih torunları da gafil değildir hesabını mutlaka görür.


İkinci fetih konusuna geçersek:


Büyük Savaş (Melhame-i Kübra) ile İstanbul'un fethi arasında 6 ay vardır. Büyük Savaş başladığında mı yoksa bittiğinde mi dersek doğru sonuca varabiliriz. 

Şöyle ki:

Büyük Savaş başlar ama yıllarca sürerse, savaş 

başladıktan 6 ay sonra fetih mümkün olmaz. Doğrusu, 


Büyük Savaş bittiği andan itibaren (Birinci büyük Savaş, 


Rus Ordusunun yenilmesi) 6 ay sonra İstanbul 


fethedilecektir. Bu ne demektir? Şu demektir:


Ruslar Amik Ovasına inince Türk Ordusu ile savaşa 


tutuşurlar. ABD de Türk Ordusuna yardım için savaşa 


dahil olur. ABD dahil olunca (Bu 3.Dünya Savaşıdır) 


Rusya savaşı yayar ve Avrupa'ya saldırır. Ama aynı 


esnada Amik Ovasındaki savaşı kaybeder. Amik 


Ovasındaki savaş Türk-ABD savaşına dönünce işin 


rengi değişir ve  Rusya fırsattan istifade İstanbul'u işgal 


eder. Ve bu işgal 6 ay sürer. Bu 6 ay içinde Hz.Mehdi AS 


Guta' dan yönettiği İslam Ordusu ile Süfyan'ı da 


öldürdükten sonra Türk-ABD Savaşına müdahil olur ve 


ABD Ordusu tarumar edilir.


Önceki yazılarımızda paylaştığımız bir haber vardı: Bir 

ABD generali Rus Ordusu yenilince “Savaşı Haç 


kazandı” diyecekti ve Türk Generalimiz de “ Vallahi 


İslam kazandı” dedikten sonra ABD generalini alnından 


vurup öldürecekti ya…İşte o generalimizin Hz.Mehdi’nin 


dünyadaki en büyük komutanı olma ihtimali de var 


ALLAH-U ALEM…

Tekerrür eden tarihten bunun bir örneği de vardır şöyle 

ki:

Ehli Beyt’ ten hilafeti Kerbela kanlarıyla alan 

Emeviler’den bu hilafeti yine tarihin gelmiş geçmiş en 


büyük kahramanlıklarından birini göstererek ve Kerbela’ 


nın da intikamını binlerce misliyle hem de delikanlıca 


alarak Abbas oğullarına teslim eden Horasanlı Ebu 


Müslim bir TÜRK’tü.


Hatta şunu anekdot edelim ki:


Ahir zamanda Deccal de Mehdi de üçtür görüşünde olan 


bazı alimler olmuş. (Biz bu görüşe katılmıyoruz) Onlara 


göre 1.Mehdi bu Ebu Müslim, 2. Mehdi Fatih SM Hz’leri, 


2. sü de Beklenen’dir.

Bunu Ebu Müslim’in ne büyük bir Türk olduğunu 

anlatmak için yazdık. Abbasi halifesi Ebu Müslim’i 


(Halkın çok sevdiği Genel Kurmay Başkanı idi Abbasi 


Devletinin) hasetinden zehirleterek öldürttü.


Kerbela’nın intikamını alıp saltanatı kendilerine teslim 


eden Ebu Müslim’i kalleşçe öldürdükleri için Abbasileri 


devirmek Selçuklulara; Hilafet saltanatını Türk’e teslim 


etmedikleri için de İstanbul’un fethi Fatih’e nasip 


olmuştur.(Çünkü Araplar saltanata sarıldıkça Türklerin 


saltanatla hiç işleri olmamış ve sadece kafirlerle 


savaşmayı iş edinmişlerdi.)


Türk’ deki Ehli Beyt sevgisi Arap’ da yok vesselam..


Yani Ehli Beyt başka, Araplar başka. Ehli Beyt Arap’dan 


değil desek; Türk’e yakışır Türk, desek yerinde bile 


olabilir.


Ehli Beytin dışındaki Araplar hep yanlış işler yaptılar, 

yapmaya da devam ediyorlar.



Buradan şu sonuçlar çıkarılabilir:

Türk-Rus harbi iki buçuk yıl sürecek kalan 6 ay da 


Hz.Mehdi AS'ın desteğiyle ABD Ordusu telef edilecektir. 


Yani Ruslarla 2,5 yıl, ABD lilerle 6 ay savaşacağız. 


Çünkü Melhame-i Kübra üç yıl sürecek.



ABD Ordusu yenildikten sonra Hz.Mehdi AS derhal 


İstanbul'un Rus işgalinden kurtarılması için İstanbul'a 


hareket emri verecek ama bu iletişim çağında Rus 


Ordusu Hz.Mehdi'nin Ordusu İstanbul'a varmadan 


kendiliklerinden korkup kaçacaklardır. Ve Hz Mehdi AS 


İstanbul'u savaş yapmadan tekbirlerle bu şekilde feth 


edecektir. Aslında bu fetih tamamen bir "kutsal 


emanetleri teslim alma seremonisi" olacaktır. ALLAH-U 


ALEM

Buradan şu sonuçlar da çıkarılabilir:

ABD bu savaşta Türk Ordusu’nun yanında olacağına 


göre hala NATO üyesi olacağız sonucu çıkar ve Şanghay 


vs söz de kalır. 



Ayrıca Türkiye'yi NATO'dan çıkarmak isteyen siyasi 

iradenin akibetinin de iyi olmayacağı sonucu çıkar.

Yani ABD, Amik Ovası’ nda Rus Ordusu yenilip Türk 


Ordusu ile savaşa tutuşuncaya kadar bu ülkede söz 


sahibi olmaya devam edecek, borusu ötecek sonucu 


çıkar.

Başka hangi sonuç çıkar? Cemaat- AK Parti savaşında 


ABD kimin yanında olacaksa o kazanacak sonucu çıkar. 


Ya da kazanacak olan kim ise “ABD de onun 


yanındaymış” sonucu çıkar. 

ALLAH-U ALEM



İstikbal bizimdir, amaç uyarmak, tedbire zorlamak ve 

bizim olacak zaferin bedelini en aza indirmektir 


İNŞALLAH.


NOT:YAZI 15 ŞUBAT 2014 DE YAYINLANMIŞTI.ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLANDI.