11 Haziran 2015 Perşembe

SİYAH SANCAKLILAR (2)

SİYAH SANCAKLILAR (2)

GERÇEK SİYAH SANCAK




Siyah Sancaklıların çekeceği sancak, Allah-u Alem siyah renkli Türk Bayrağı’dır.

Bu sancak El Kaide’nin sancağı olsaydı, hadis ile uyulması, emrine girilmesi emredilmezdi. Zaten üzerinde İslam sancağı olduğu Arapça Tevhid yazısı ile bellidir.Emir de Araplara verildiğine göre üzerinde Arapça yazı yazmamalı. 

Kaldı ki Ebu Müslim’in sancağı da üzerinde herhangi bir yazı yazmayan düz siyah bir sancaktı. Yani sancaklardı. Bildiğimiz siyah düz bayrak. Üzerinde hiçbir işaret, yazı yok.

Peki niçin, kan kırmızısı Şanlı Türk Bayrağı siyah olarak çekilir?



Büyük bir fitne içinde Türkiye’nin ve İslam'ın büyük zarar göreceği ve Türkler’ in tıpkı Ebu Müslim gibi matemi, yası temsilen, zulmü sona erdirmek ve intikam almak için al bayrağımızın siyah renkli çekileceğini düşünüyoruz.

Türkiye’deki büyük fitne ise ABD ve İsrail tarafından kurdurulacak Kürt devleti olabilir.

Ayrıca İran Ordusunun da imha edilmiş olacağı ve Kahraman Türk Ordusu’nun İslam’ın Son Ordusu olarak kalacağı anlamına da gelebilir.

SAYILARI 4 BİN KİŞİDİR

4 bin kişilik bir ordu, ordu değildir en fazla bir TUGAY olabilir. Bu gücün de önüne kim geçerse geçsin, yenip Kudüs’e kadar varması mümkün değildir. Böyle olsaydı Hizbullah 100 bin kişilik ordusuyla çoktan Kudüs’ü alırdı.

Siyah Sancaklılar Ordusu bize göre bir çapulcu ordusu değil son derece düzenli, modern teçhizatlı, mükemmel eğitimli, yetenekli bir savaşçılar ordusu olacaktır. 

Hadis yorumu siyah sancaklıların müthiş savaşçı olacaklarını ve o güne kadar görülmemiş bir kahramanlık savaşı yapacaklarını haber veriyor.

İslam Dünyasının en modern teçhizatlı, en eğitimli, en yetenekli ordusu kesinlikle Kahraman Türk Ordusu’dur. Bu hadislerle hatta ayet ile de sabittir. Yani SİYAH SANCAKLILAR ORDUSU KAHRAMAN TÜRK ORDUSU' DUR.

4 bin kişi belki savaşan subay sayısı, belki de savaşan zırhlı birliklere ait tank vb. araç sayısı olabilir. 

Bunun delili de şudur:

Süfyanın ordusu; Medine’yi işgal ettikten sonra Mekke’ye giderken Beyda’ da Cebrail AS tarafından yere batırılacaktır. 

Hadis yorumlarında o ordunun 360 süvariden oluştuğu belirtilir. Bu 360 süvariyi 360 kişilik bir tabur olarak değerlendirirsek Medine’yi dahi alamayacaklarından emin olabiliriz. Yani bu 360 süvari de 360 adet Tanktan oluşan bir zırhlı birlik olabilir.

Bu durumda SİYAH SANCAKLILAR’ ın;  4 bin subayı, 4 bin adet tankı vb. aracı bulunan 400 bin kişilik bir ordu olduğunu düşünüyoruz.

SARIKLARI SİYAH, ELBİSELERİ BEYAZDIR

(DEVAM EDECEK)

NOT: ALLAH-U ALEM, ALLAH-U ALEM...

SİYAH SANCAKLILAR (3)

SİYAH SANCAKLILAR (3)




SARIKLARI SİYAH, ELBİSELERİ BEYAZDIR

Sarık BAŞ’ı, elbise GÖVDE’yi temsil eder.
Ya da ÜST- ALT..
Yada ÜST- AST gibi.

4 bin kişilik bir ordu var, sarıkları siyah, elbiseleri beyaz ve çok şiddetli savaşıyorlar.



Modern dünyada böyle bir birlik olmamıştır ve olmayacaktır da. Beyaz elbise ile savaşmanın tek koşulu vardır o da savaş meydanının kış mevsiminde karlarla kaplı olması halidir.

El Kaide’ciler tamamen ve baştan aşağıya siyah elbise giyiyorlar neden? Çünkü gece savaşıyorlar ve beyaz elbise ile savaşsalar anında fark edilir ve avlanırlar.

Resimdeki elbise hadis yorumunun zahirine uygundur ama böyle bir birliğin savaşta başarılı olması mümkün değildir. Bu birlik bir gecede yok edilir.
Demek ki beyaz elbiseden kasıt bu değildir.

BEYAZ ELBİSE
(BU ELBİSE SIRADAN BİR ELBİSE DEĞİLDİR)

1071 yılında Sultan Alparslan’ın Malazgirt’te giydiği kefendir. Sultan Alparslan o beyaz elbiseyi kefen yerine giyerken “Anadolu’yu fethetmek için ÖLÜMÜ göze aldığını” anlatmak istemiştir.




Bundan sonra hiçbir Türk Ordusu o kefeni giymemiş ama üzerindeki savaş elbisesi onun kefeni olmuş ve kefen sayılmıştır. Kahraman şehitlerimiz de o elbiseleri ile defnedilmiş ve giydikleri savaş elbiseleri BEYAZ KEFEN SAYILMIŞTIR.

Sultan Fatih de İstanbul’u fethederken “Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul’u” derken aslında üzerindeki zırhlı siyah elbisenin BEYAZ KEFENİ olduğunu açıklamıştı.

Alemlere rahmet Hz. Muhammed SAS Efendimiz, ( ŞANI YÜCE ALLAH CC SÖYLETMİŞ Kİ)  “Elbiseleri BEYAZ’ dır” derken basit bir beyaz elbiseyi değil “o muhteşem ŞEHİD GİYSİSİNİ”  KASTETMİŞ OLABİLİR.

Şimdi hangisi o yüce Peygamberin hadisine girmeye daha layıktır? Sıradan bir beyaz elbise mi?
Yoksa Kahraman bir Şehid’ in üzerinde O’na kefen olmuş elbise mi? Hz. Peygamber SAS kime kucağını açmıştı?

İşte o günden beri Kahraman Türk Ordusu hangi elbiseyi giyerse giysin, giydiği elbise aslında BEYAZDIR. Onun kefenidir ve onunla defnedilir. Kastedilen BEYAZ ELBİSE ŞEHİD ELBİSESİDİR.
Her ne kadar Denizcilerimiz beyaz, Havacılarımız lacivert, Karacılarımız Haki giyse de aslında hepsi de BEYAZDIR.

Ve Kahraman Türk Ordusu bu beyaz elbiseyi BİN YILDAN BERİ giyen dünyadaki TEK ORDUDUR.

O beyaz elbise, dönmeyi düşünmeyenlerin elbisesidir.




SARIKLARI SİYAHTIR

Başları kederlidir, yaslıdır, matemlidir, büyük belalar içinde ızdıraplıdır, kinlidir, intikam hırsı ile kızgındır. Bunlar hep manevi olarak “ kara başın” “kara başlığın” karşılığı olan terimlerdir.

Maddi olarak ise o ordunun komutanlarının binekleri siyahtır. Makam araçları siyahtır. Harp esnasında ise belki de siyah başlık takacaklar. Miğferleri zaten siyahtır.

Askeri ve İdari makam araçları siyahtır.
Özel birliklerimiz siyah berelidir.
Tankçılarımız siyah berelidir.
Tankçılarımız siyah apoletli ve siyah flamalıdır












Zırhlı tank birliklerinin askerleri siyah berelidir. Apoletleri ve flamaları siyahtır.Özel kuvvetler komutanlığına bağlı birlikler savaş esnasında siyah berelidirler. Ayrıca tüm askerlerimizin çelik miğferleri siyahtır.


SİYAH SANCAKLILAR BU KAHRAMANLARDIR.Çapulcular değil.


Ebu Müslim de savaşa çıkarken başına siyah sarık takmıştı. Eline siyah Sancak almıştı. Ama elbisesi de siyahtı. Yani baştan aşağı simsiyah giyinmişti.

DAĞLARDA BULUNURLAR

Kahraman Türk Askerlerinin en seçkin birlikleri dağlarda yetişirler ve savaşlarını da dağlarda yapacaklardır. Dağlar konusuna ileride geleceğiz.
Siyah Sancaklılarla ilgili mahrem konular da vardır biz sadece mahrem olmayanları yazacağız inşallah.

DEVAM EDECEK..

NOT: ALLAH-U ALEM- ALLAH-U ALEM- ALLAH-U ALEM 

10 Haziran 2015 Çarşamba

AK SARAY BAŞBAKANLIĞA TAHSİS EDİLEBİLİR

AK SARAY, BAŞBAKANLIK VE BAKANLIKLARA TAHSİS EDİLEBİLİR




Kimine göre bin kimine göre iki bin odalı muhteşem bir yapı.

Yine baştan söyleyelim ki Saray devlet malıdır. Belki devlette israfın önlenmesi ve tasarrufun teşviki açısından AKP bu konuda eleştirilebilir ama Erdoğan'ın şahsi malı gibi eleştirilmesi de doğru değil.

7 Haziran sonrası Başkanlık Sistemi ihtimali şimdilik rafa kalktığına göre Saray için en uygun alternatif bazı bakanlıkları da içine alan Başbakanlık Sarayı olarak kullanılmasıdır.

Bu bakanlıklar Dış İşleri Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı olabilir.
Başbakan Yardımcısı Devlet Bakanlıkları da zaten aynı binadadır.

Binanın tüm bakanlıklara hizmet vermesi mümkün değildir. Bu nedenle Ulaştırma, Milli Eğitim, Ticaret, Bilim Sanayi ve Teknoloji ve Sağlık Bakanlığı gibi özgün bakanlıkların kendi binalarında hizmete devam etmeleri daha uygundur.

Adalet Bakanlığının ise yargının bağımsızlığını algılatması açısından kendi binasında kalması isabetli olur.  

Eğer bir gün başkanlık sistemine geçilirse zaten yukarıda saydığımız bakanlıklar Başkanlık Sarayında toplanacaktır.

Şimdiden bu uygulamaya geçilmesi yararlı olabilir. Hem bu sayede bakanlıklar ile Başbakanlık arasındaki trafik ve zaman israfı da önlenmiş olur. Üstelik bakanlıklar da birbirleriyle sadece bakanlar seviyesinde toplantıdan toplantıya değil tüm bürokratlar seviyesinde devamlı olarak irtibat halinde olabilirler.  

Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkü'ne dönebilir. Ancak Cumhurbaşkanı Devletin Başıdır. İcranın da başıdır. O nedenle Saray'daki en güzel makam yine Cumhurbaşkanlığına ait olmalı ve istediği zaman orada çalışmalarını yapabilmelidir. Cumhurbaşkanı ülkenin hiç bir yerinde misafir olarak telakki edilemez. Milleti temsil eden Millete ait olan her makamın da misafiri değil ev sahibidir. 

Çankaya Köşkü ise Saray'a oranla ne kadar eski kalsa da Cumhuriyetimizi temsil eder ve bizlere Atatürk'ün emanetidir ve onu hatırlatır. Yani manevi değeri vardır. O köşkte ikamet etmek bu ülkede yaşayan her vatandaş için büyük bir şereftir. Ancak sadece Cumhurbaşkanlarının ikamet etmesi haktır.


9 Haziran 2015 Salı

PUTİN ERDOĞAN'I NİÇİN TEBRİK ETTİ?

PUTİN ERDOĞAN'I NİÇİN TEBRİK ETTİ?





ÇÜNKÜ HEDEFTEKİ ÜLKE ARTIK TÜRKİYE

Obama Türkiye'yi Suriye sınırında yeterince önlem alamadığı için IŞİD'i güçlendirmekle suçladı. Daha önce de başkan yardımcısı Türkiye'nin düşünce ve ifade özgürlüklerini kısıtladığını arka arkaya iki defa ilan etmişti.

Putin çok uyanık adam.

Tunus, Libya, Mısır,Yemen, Suriye derken Arap Baharı sırasının Türkiye'ye geldiğini, daha doğrusu batının şimdiki amacının bu olduğunu bizden de önce gördü ve Türkiye'ye sahip çıkma noktasında harekete geçti.

Seçim sonuçlarını da "Türkiye'de baharın, Kürt bölücüğü ile getirilmek istendiğine" yorumladı.

Rusya'nın şimdiki Türkiye politikası doğru. Türk hattı ile ilgili büyük ekonomik ümitleri var Rusya'nın.

Ama bu dostluk bozulacak bir şekilde. 
Her halde Putin Türkiye'nin Suriye politikasını değiştirmesini isteyecek ama Suriye politikası batağından geri dönmemiz imkansız hale de gelmiş olabilir. 

Ya da Ukrayna'daki  kriz bir savaşa dönüşerek NATO ülkesi olan Türkiye'yi karşı safta bırakacak. 

Bizim ümidimiz de ABD-Rusya restleşmesinin bir an önce ayyuka çıkmasıdır.Yoksa ABD Türkiye'yi böleceğim diye Kürt halkımıza büyük zarar verecek. Önemli olan cennet vatanımız ve vatandaşlarımızın güvenliğidir her zaman. 

AYTAÇ BARAN CİNAYETİ IŞİD DAVETİYESİDİR

HÜDAPAR İLE PKK ARASINDA ÇATIŞMA PLANLAYANLAR GERÇEKTE IŞİD'İN TÜRKİYE'YE GİRMESİNİ AMAÇLIYORLAR



HABER:

Diyarbakır'da İhya-Der Başkanı katledildi

Yeni İhya Der Başkanı Aytaç Baran evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

Merkez Yenişehir ilçesinde İslami faaliyetlerde bulunan Peygamber Sevdalıları Platformu üyesi derneklerden Yeni İhya Der Başkanı Aytaç Baran, uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.

3 merminin isabet ettiği Baran, kaldırıldığı Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi'nde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Yeni İhya Der, Hüdapar'a yakın bir STK olarak biliniyor.
Olayın duyulması üzerine Baran'ın yakınları hastane önünde toplandı.
Polis ekipleri, saldırının yaşandığı bölgede güvenlik önlemi aldı.

Aytaç Baran Yasin Börü'nün hocasıydı


Merkez Yenişehir ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Yeni İhya Der başkanı Aytaç Baran'ın, 6-8 Ekim saldırılarında katledilen Yasin Börü'nün hocası olduğu belirtildi.  

YORUM

Hüda Par ile PKK arasında daha önce de çatışmalar yaşanmıştı. Ve bu çatışmalar esnasında PKK'lılar "IŞİD'in Türkiye'ye girdiğini ve Hüda Par'a destek olmak amacıyla PKK'lılara (Onlar Kürtlere demişti) saldırdığını" açıklamışlardı.

Bir önceki yazımızda Şimon Peres'in "Türkiye'deki seçimlerden memnunum" sözleriyle aslında "AKP'nin oy kaybetmesine değil HDP'nin barajı geçmesine sevindi" iddiasında bulunmuştuk. Ve bundan sonra da İsrail'in emrettiği PKK'lılar ile güney doğuda provokasyonlar yapacağını yazmıştık. Çıkmaya başladı. 

Aytaç Baran'ı hangi PKK'lı tetikçinin öldürdüğü hiç önemli değil Mossad'ın emriyle yaptığı kesindir.

İsrail bir taraftan Türkiye'yi güneydoğusundan bölmeye çalışırken diğer taraftan da Kürt halkını Hüda Par-PKK iç savaşı ve IŞİD'in dahli ile yok etmeye çalışacaktır.

Hüda Par'a yapılan provokasyon IŞİD'e davetiye amacıyla yapılmıştır.Yapan Mossad'ın emrindeki PKK'lı tetikçilerdir.Bunları HDP falan; barış iyi niyetleriyle kontrol edemezler.Yarın aynı saldırıları HDP'lilere de Hüda Par tetikçileriyle yaparlarsa şaşmamak lazım.

Sitemizde bir yıldan beri bu tehlikeye karşı Kürt halkımızı uyarmaya çalışıyoruz.
İsrail Güneydoğuyu istiyor, topraklarına katması lazım.Arzı Mevud bunu emrediyor ve onlar bunu dini inançlarının gereği olarak kabul ediyorlar.Emir telakki ediyorlar.

Ama güneydoğuyu Kürt halkıyla beraber istemiyorlar.Hele Müslüman Kürtleri asla kabul edemezler. Onun için Kürt halkını kırdırıp bölgeyi insansız olarak Arzı Mevud'a dahil etme planları yapıyorlar. En önemli kozları ise IŞİD.

Bölge halkımız bu konuda çok uyanık olmalı ve kahraman Ordumuzdan başka hiç kimseyi dost bilmemelidir. Kahraman Ordumuz bu ülkede yaşayan her vatandaşımızı her düşmana karşı koruyacak güce ve kararlılığa sahiptir. Allah'ın izniyle Kürt halkımıza da hiç kimse zarar veremez.

Bölge halkımız bu konuda bölgede görev yapan komutanlarımızla yakın ilişki içinde olsunlar ve komutanlarımızın vereceği görevleri canla başla yerine getirsinler inşallah.

Müslümanlar bizim, kafirler İsrail'in olsun.İkisinin de mekanı cehennem olsun İnşallahu Allahu Ekber.

YORUMSUZ


KEMAL DERVİŞ DOĞRULADI

8 Haziran 2015 Pazartesi

7 HAZİRAN VE SONRASI

ZOR GÜNLERE GİRİYORUZ AMA SONU GÜZEL OLACAK İNŞALLAH



Şunu baştan yazalım.Bütün öngörülerimiz bir yıl gecikmeyle gerçekleşiyor.Bu 7 Haziran tablosunu biz haziran 2014 için yorumlamıştık.Bu bağlamda her halde Süfyan'ın çıkışı ile Hz.Mehdi AS'ın zuhuru da 2016 Recepine kalacak gibi.En doğrusunu Allah CC bilir.Allahu Alem


7 HAZİRAN

AKP önceki seçimlere göre yüzde dokuz oy kaybetti.Bu oyların yüzde altısı HDP'ye kalan yüzde üçü de MHP ye gitti. Seçimde oylarını artıran sadece bu iki parti oldu. HDP barajı geçerek PKK'yı TBMM'de temsil etme yetkisi aldı.

Bakınız buradan söylüyoruz bunların tamamı anayasal suçtur.Bir terör örgütü açıkça hile ile alavere dalavere ile bu devletin en yüce kurumu olan TBMM'de temsil edilecektir.Gelecek vekillerin tamamı PKK'lı teröristlerdir. 

Masum Kürt halkı oyuna gelmiş daha doğrusu getirilmiştir. Yarın yemin töreni yapılacak ve kimlerin meclise getirildiğini gözlerinizle göreceksiniz.

Seçim öncesinde bu seçimin MHP ile HDP arasında yapılacak bir seçim olduğunu iddia etmiştik.AKP ve CHP açısından bu seçim sadece bir iktidar davası seçimiydi ancak MHP ile HDP açısından bu seçim "Böldürmeyeceğiz" ve "Böleceğiz" seçimiydi.O yüzden de bu seçimde sadece bu iki partinin oylarının yükseleceği gün gibi ortadaydı.

AKP'nin HDP'yi meclise taşıyan parti olması sebebiyle oy kaybına uğrayacağı zaten belliydi. AKP iktidarı başladığında PKK'lı sayısı yok denecek kadar azdı ve masum Kürt Halkı PKK'a değer vermiyordu.

AKP açılım politikasını başlatıp Müslüman Kürtler adına dinsiz PKK'yı onların temsilcisi olarak MUHATAP alınca masum Kürt halkı AKP tarafından oyuna getirilmiş ve hepsi de PKK'lı olmaya zorlanmıştı. Seçim sonuçları da bunu çok açık bir şekilde gösteriyor. 

Şimdi soruyoruz AKP'lilere: 

Meclise taşıdığınız PKK'lılar içinde Mehmetçik kanı döken kaç tane dağdan inmiş terörist vardır? Biliyor musunuz? Yarın ortaya çıkmaya başlar.

AKP'nin başından beri yanlış olan Ortadoğu (Arap Baharı) politikaları ve yaşanan 17-25 Aralık olayları da oy kaybetmesinin diğer nedenleriydi.

Seçimlere bir kaç ay kala yani aday listeleri oluşturulduğu zamanlarda AKP'nin HDP aleyhine ani dönüş yapması ve düşmanca tavır içine girmesinin gerçekte HDP'nin PKK partisi olmasıyla ilgisi yoktu. 

AKP, HDP'nin önceki seçimlerde olduğu gibi yine bağımsız adaylarla seçime girmesini ve güneydoğuda elli civarında vekil çıkarmasını ama batı illerindeki HDP'ye oy verecek seçmenlerin AKP'ye oy vermesini istiyordu. 

Belediye seçimlerinde bu yaşanmıştı. Hatta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de HDP seçmenlerinin tamamının oylarını RTE'ye verdikleri bugün gün gibi ortaya çıktı.

Eğer HDP parti olarak seçimlere girmeyip yine bağımsız adaylarla girseydi 80 yerine belki altmış vekil alacaklardı ama diğer yerlerdeki oylarını da AKP alacak ve yine "Tek başına iktidar olduk" yaygaralarıyla el altından açılım adı altında HDP ile gizli ilişkilerine de seve seve devam edeceklerdi.

Yalçın Akdoğan'ın HDP'ye serzenerek yaptığı "Bu tarihten sonra açılımın ancak filmini yaparsınız" sözü bunun en somut deliliydi.

AKP ile HDP arasındaki seçim öncesi dostluk her iki taraf açısından da burada bitiyor. Kullanan PKK kullanılan da AKP oldu. Her iki tarafı da ABD oyuna getirdi.

"Efendim Kürtler ve HDP bu işten kazançlı çıktı oyuna gelmediler" diyenler vardır. Bekleyin biraz daha ABD'nin AKP'ye yaptığı oyun ortaya çıktı. Size yapacağı oyun da yakında çıkacaktır. Kürtler bu işten çok fena zarar görecekler. 

HDP açısından bu seçim, bu aziz millete de şunu göstermiştir. Ülkedeki Kürtlerin tamamı HDP'ye oy verdiler.Tamamı işte bu kadar. HDP, Kürt Milliyetçiliği yaparak, ırkçılık yaparak, Müslüman Kürtleri de dinsiz PKK'lı yapmayı başardı. Bu tabi HDP'yi de aşan ABD,İngiliz ve İsrail projesiydi.Bu konuya aşağıda devam edeceğiz. 

Kısaca CHP ile devam edelim:

Daha önce de yazmıştık. Kılıçdaroğlu CHP'nin başına Kürt Devleti'nin kurulmasına yardım etsin diye getirildi. Baykal'ın engel olacağını biliyorlardı. Baykal Atatürkçü idi. Kılıçdaroğlu ise Atatürk'e Dersim Katili diyen biriydi. ABD'nin CHP'nin başına arayıp da bulamadığı adamdı.

Şimdi de "Ülkeyi hükumetsiz bırakmayız" diyor. Eğer CHP bu seçimde HDP ile koalisyon kurup iktidara gelebilecek kadar oy alsaydı, koalisyon için asla başka bir parti aramazdı.         
Emin olunuz.

VE MHP

Bahçeli bundan önceki seçimlerde sanki MHP'yi belli bir bantta tutmak istiyormuş gibi bir izlenim verdi.Ya da öyle algılanıp yorumlandı. 

Ama bu seçimde gerçekten sonuçlara çok asıldı,ülke çapında anormal çaba göstererek seçimi tek başına MHP iktidarı istiyoruz izlenimi vererek sonuna kadar kovaladı. Gerek seçim öncesinde gerekse seçim sonrasında tam tutarlı ve ilkeli açıklamalar yaptı.Sonuçları yorumladığı açıklaması ise muhteşemdi. Yukarıda yazdığımız tüm tespitlerin kısa bir özetini haykırarak AKP'ye "Beş yıldan beri gizli ortaklık yaptığınız ve meclise taşıdığınız HDP ile koalisyon kurun" dedi.

Biz de oyumuzu MHP'ye verdik ve çalıştık. CHP'lilere Kılıçdaroğlu'na oy vermeyin, açılımı devam ettirecek MHP'ye verin dedik.İnanmadılar.

AKP'lilere HDP barajı geçecek AKP'yi güneydoğuda oyuna getirecekler, tüm adayları sizin adaylarınızla aynı aşiretten, birini satacaklar.Satılan sizin adayınız olacak. HDP meclise gelecek, yanlışınızdan dönün. MHP'ye oy verin dedik.Onlar da inanmadılar. 

ÖYLEYSE DEVAM EDELİM, BAKINIZ BUNDAN SONRA NELER OLACAK?

HDP bir ABD,İngiliz ve İsrail projesidir.Onunla Türkiye'yi Suriye yapmak istiyorlar. Suriye'den sonra sıra Türkiye'ye işte bu HDP ile gelecek.

HDP'nin taze milletvekili korucular için "Defolun buradan,bize tuttuğunuz o keleşleri size tutarız" diyor.Korucular şu andan itibaren devletin güvencesine muhtaçtır. İsrail'in emrinde olan PKK'dan ne bekliyoruz? 

ABD'nin bu seçimde Türkiye'den istediği sonuçlar işte tam manasıyla bu sonuçlardı.Tıpkısını istediler.

Sanki ABD elli milyon seçmenimizin eline önceden mühürü basılmış elli milyon oyu tek tek dağıtmış da hepimiz de gitmiş ABD'nin tam da istediği şekilde oy vermişiz gibi.Maalesef böyle.

Ondan sonra da oynamak istediğiyle, istediği oyunu oynayacak.

ABD'nin Türkiye'de şu an istediği hükumet AKP-CHP koalisyonudur. Bunu Kürt Devleti kurabilmek için istiyor. 

Zira AKP de CHP de açılımcı. Yeni anayasayı yapacak çoğunlukları var.Hem de halka gitmeden.Bir de HDP nin dışarıdan desteği olacak. (258+132 =390. AKP-CHP) Artı bir de 80 HDP= 470 vekil. HDP nin desteğini bile istemezler.Halka gitmeden Mecliste Anayasayı değiştirirler. 

Burada ABD'nin hoşuna gitmeyen tek şey HDP'siz yeni Anayasa ihtimalinin olmasıdır.ABD, HDP'siz değişikliği istemez. Ola ki üniter bir anayasa olur.

Kılıçdaroğlu AKP'siz bir hükumet istediğini açıkladı. İmkansızı istediğinin farkında değil. Eğer bu isteğinde ısrar ederse şimdiden yazalım hükumet kurulamaz ve geçici seçim hükumeti ile erken seçime gidilir.

Yani yeni kurulacak hükumetin anahtarı kesinlikle Kılıçdaroğlu'nda. Ya parti tabanını dinleyecek ve AKP'den uzak duracak.Ya da ABD'nin görmek istediği hükumetin mimarı olacak.

AKP'nin gönlünden geçen MHP ile koalisyondur.Çünkü bu koalisyon AKP'ye oy kaybettirmez. Ama MHP'yi tamamen bitirir ki işte bu yüzden Bahçeli kapıları kapattı. 

AKP'nin başka bir partinin dış desteğiyle azınlık hükumeti kurması ihtimali ise çok zayıftır. HDP nin dış desteği AKP'yi bitirir.Diğer partiler de dış destek falan vermezler.

Ama AKP şurada belirleyici olur: 

"Erken seçim" derse diğer partilerin hiç birisi engel olamaz.Böyle bir karar alırlarsa Erdoğan'ın partinin başına yeniden geçeceği de mutlaktır.

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres "Türkiye'deki seçimlerin sonuçlarından memnunum. AKP, Türkiye'yi Ortadoğu'da yeni bir İran yapmaya çalışıyor. Ortadoğu ikinci bir İran'ı kaldırmaz" dedi.

Yahudi aklı işte böyle bir şeydir.
Adam hem sevincini belli ediyor; hem esas sebebini gizlemeyi başarıyor hem de mesaj vermesi gereken yerlere de vermek istediği mesajı veriyor.

AKP'ci yayın organları bu açıklamayı düz mantıkla "Bakınız Şimon Peres AKP'den rahatsızmış.Biz size demedik mi" diyerek yayınladılar.

Oysa Şimon Peres HDP'nin barajı geçtiğine seviniyor. AKP'nin oylarının düştüğüne değil. 

"Artık iç savaş süreci için provokasyonlara başlıyabiliriz" diye seviniyor."AKP'den rahatsızım" diyerek AKP'ye destek veriyor.

Aynı şeyi AKP'ye bir tarikat şeyhi söylese, AKP'ye destek vermemiş olur.Ama bir Yahudi söylerse destek vermiş olur.Üstelik bu Yahudi dünyanın en akıllı Siyonistlerinden biriyse.

İran'ı hedef göstermesi ise yine düz mantık ile ABD'ye hedef göstermektir.Zaten yıllardır ABD'ye İran'ı imha etmesi için her türlü girişimi açıktan yapıyor.

Seni gidi seni..


7 Haziran 2015 Pazar

AKP-CHP KOALİSYONU (ABD PROJESİ)

DOĞU PERİNÇEK'İN 7 HAZİRAN YORUMUDUR




Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal canlı yayınına katılarak seçim sonuçlarını değerlendirdi.

TÜRK MİLLETİ'Nİ ANAYASADAN SİLEMEYECEKLER

ABD'nin AKP-CHP koalisyonu istediğini uzun zamandır dile getirdiğini hatırlatan Doğu Perinçek, seçim sonuçlarının bu doğrultuda geliştiğini belirtti. Perinçek, Türk milletinin bu projeye izin vermeyeceklerini belirterek "ABD projesine meydan okuyoruz" dedi.

Perinçek bu konuda şunları söyledi: "Son haftalarda ısrarla belirtiyorduk AKP CHP koalisyonu istiyorlardır. AKP tek başına bunu götüremezdi. AKP de bunu biliyordu. Kemal Derviş bu yüzden getirildi. ABD'nin istediği oldu. PKK'yı Meclis'e soktular. Hepsini alkışlıyoruz. Meclis'in altına dinamiti koydular. Tabii ki buradan bir karamsarlık yaşamıyoruz. Meydan okuyoruz. Ama gerçeği de görmemiz lazım. Abdullah Gül'ün yaptığı gizli bir anlaşma vardı 2 sayfa 9 madde. PKK yasallaştırılacak, Türk milleti anayasan çıkarılacak. ABD programı gerçekleşti. Ama onlara cepheden meydan okuyoruz. Türkiye'yi bölemeyecekler, Türk milletini anayasadan silemeyecekler. Kemal Derviş moderatörlüğünde bir AKP - CHP hükümeti öngörüyorlardı kucaklarında HDP. Buna meydan okuyoruz."

YUGOSLAVYA SÜRECİ DAYATILIYOR

Doğu Perinçek, ABD emperyalizmi tarafından Türkiye'nin etnik ayrımcılık ve mezhepçilik körüklenerek Yugoslavya sürecine sokulmak istendiğini söyledi. Türk milletinin buna izin vermeyeceğini söyleyen Perinçek, "Önümüzdeki ekonomik krizi AKP - CHP hükümetiyle karşılayabilirler. Karşılayamazlar da bozuk düzen bunu istiyor. AKP bütün afişlerinde istikrar diyordu. Diyarbakır'da bombalar patlıyor. Nerede istikrar? Genel tabloya baklığımızda ne görüyoruz? Kürtçülük, Alevicilik, Sünnicilik, Kürtleri dışlayan bir Türkçülük. Buradan ne çıkar? Yugoslavya çıkar. Biz buna karşı göğüs gerelim. Bu proje bir tek AKP CHP koalisyonuyla olur. Bir AKP MHP koalisyonu olmaz. Bir MHP'ye Türk milletinin Anayasa'dan çıkartılmasına ve Türkiye'nin bölürtülmesini kabul ettiremezsiniz. Ama CHP'yi bu zorba devlete ortak edecekler. CHP, HDP'ye çalıştı. Kendi oylarını HDP'ye yönlendirdi. Atatürkçülere oy gitmesin ama bölünmecilere oy gitsin. Vatanseverlikten hiçbir nasibi kalmamış CHP ile AKP'nin koalisyonu ABD'nin isteği projeydi. Yugoslavya süreci, Irak süreci dayatılıyor" ifadelerini kullandı.

PKK MEŞRULAŞTIRILDI

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Türkiye'de para babalarının HDP'yi meclise sokarak PKK'yı meşrulaştırmaya çalıştığını ve seçim sonuçlarıyla bunu elde ettiğini söyledi.
Perinçek şöyle konuştu: HDP'nin oy oranı beni değil Türk milletini kaygılandırmalı. HDP, PKK'dan farklı mı? Böyle bir HDP'den ne beklersiniz? Vatan düşmanlığı, millet düşmanlığı. PKK'yı meclise sokarsanız, 2 sayfa 9 maddelik anlaşmada vardı. Ama Türk milleti bu milleti bozacaktır. Bu hayasız saldırıyı püskürteceğiz."

AKP VE CHP ARASINDA FARK KALMADI

Perinçek'in dikkat çektiği noktalardan biri de AKP ve CHP'nin siyasi olarak aralarında fark kalmadığı oldu. CHP ve AKP'nin KaçAk Saray'daki klozetler dışında bir tartışması olmadığını söyleyen Perinçek, "AKP açılım yaptı, CHP açılımcıyım dedi. AKP Dersim dedi, CHP Dersim cephesine geçti. Aralarında klozet tartışması dışında bir fark kalmadı. Bugün gayrimeşru olan Vatan Partisi'dir. Düzene karşı olan Vatan Partisi'dir. Vatan Partisi mazlumların partisi olarak bu düzenin dışında. Buradan büyük bir zaferle çıkacağız. 8 Haziran'da Dünya, Güneş'in etrafında dönmeye devam ediyor. Zor günlere giriyoruz. Ama bu zor günlerde büyük çözümler üreteceğiz. Türkiye tekrar Atatürk rotasına girecek. Türkiye'nin her yerinden dimdik ayaktayız diye mesajlar gelmektedir. Türkiye gerekli öncü örgütlenmeye sahiptir. Namık Kemaller gibi, Mustafa Kemaller gibi. Bu çorabı söküp başımızdan atacağız" dedi.

TÜRK MİLLETİ OLARAK BU DURUMDAN ÇIKACAĞIZ

Doğu Perinçek, Vatan Partisi'nin oy oranının beklenmedik bir sonuç olduğunu söyledi. Mevcut durumdan yılmayacaklarını vurgulayan Perinçek, "Beklemediğimiz bir sonuçtu. Bu düzenin dışındaydık. Bütün düzen HDP'ye çalıştı. Bağnaz yobaz ol, Kürtçü ol, Kürtçülüğe karşı bölünmeyi kaşıyan bir tavırda ol. Buna karşı göğüs geren bir Vatan Partisi var. Ama göreceksiniz ki bu millet Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle büyük Türk milleti olarak bu durumdan çıkacağız" ifadelerini kullandı.

BANDIRMA VAPURU'NDAYIZ


Doğu Perinçek, Vatan Partisi'nin Bandırma Vapuru'nda olduğunu ve Bandırma Vapuru'nun mutlaka zafere ulaştığını söyledi. Uzun süredir vurguladığı Tayyip Erdoğan'ın Yüce Divan'da yargılanmasının yakın zamanda gerçekleşeceğini söyleyen Perinçek, "Bugün Türkiye, 1920'lere benzer bir süreçtedir. Sarayların yıkılacağı, saltanatların yıkılacağı bir süreçtedir. Bu ertelenmedi. Türkiye'nin bölünme sürecini ortadan kaldıracağız. Bugün ABD, Türkiye'yi Yugoslavya gibi, Irak gibi yapmaya çalışıyor. Ama herkes Vatan partisine güvensin. Tabii ki oylar çok olumsuz durumda. ama biz Bandırma vapurundayız. Bandırma vapurunda kaç kişinin olduğunu istediğiniz kadar sayın ama Bandırma Vapuru düşmanı İzmir'den döker. Biz Hz. Muhammed'in Medine'yi fethettiği yerdeyiz" dedi.

NOT: Doğu Perinçek'in bu yorumunu biz seçimlerden çok önce yapmış ama sitemizde yayınlayamamıştık.Bazı takipçilerimiz şahittir.

6 Haziran 2015 Cumartesi

EL NUSRA, IŞİD'E KATILABİLİR

SURİYE'DEKİ ÖRGÜTLERDEN EL NUSRA BUGÜNLERDE IŞİD'E KATILABİLİR



Aslında her iki örgüt de El Kaide'ye bağlıydı. El Nusra El Kaide'nin Suriye, IŞİD ise Irak ayağını oluşturuyordu. IŞİD daha sonra El Kaide'den ayrıldığını ilan etti.Ayrılmasının açık ve gizli sebepleri var. 

Bilinen sebepler Bağdadi'nin Irak'da başarılı olmasına karşın El Nusra'nın Suriye'de başarısız olması ve Bağdadi'nin liderlik iddiasıyla halifeliğini ilan etmesi.Bağdadi kendisini ve örgütü IŞİD'i hem Zerkavi'den ve hem de örgütü El Kaide'den daha güçlü görerek başkaldırdı ve halifeliğini ilan etti.

Başarısının sırrı ise IŞİD'in tek kelimeyle vahşet derecesinde acımasız ve zalim olmasıydı.Gittikleri yerlere henüz gitmeden orada bulunan insanlara korku salarak psikolojik savaşı kazanmış olarak meydana galip giriyorlardı.El Nusra ise o kadar zalim değildi ve o yüzden savaştıklarında da aynı korkuyu oluşturamıyordu. Bir kaç adam da kestiler farkı kapatmak için ama yine de IŞİD kadar zalim olamadılar. Başarısızlıklarının sebebi de buydu.

Tabi bu durum yani IŞİD'in başarılı oluşu IŞİD militanlarının kendilerine yaklaştığı her bölgede El Nusra militanlarının da IŞİD'e katılmalarına neden oldu.

En son Halep'de 200 El Nusra militanı yaklaşan IŞİD militanlarının safına geçti.Korkudan geçiyorlar. "IŞİD keser" diyorlar.

Ve o IŞİD şimdi El Nusra'nın bölgesine hızla yaklaşıyor.Kuzey Suriye'den hızla batıya gidiyorlar.İlk gördükleri El Nusra militanları ya onlarla savaşacak ya da saflarına geçerek kesilmekten kurtulacak.

Gerçi El Nusra, Ahrarur Şam vb örgütlerle birleşerek güçlendi ve İdlib'i aldılar ama IŞİD de Irak'da ve Suriye'de kimseyle birleşmeden ve kendi zalimlikleriyle diğer militanları da biat ettirmeyi başardılar.

Suriye ve İran yönetimleri de İdlib'in düşmesinden ABD ve Türkiye'yi sorumlu tutuyorlar.Yani  ABD ve Türkiye'nin desteğiyle İdlib'i aldılar diyorlar.

Bunu da şunun için yazdık:

El Nusra IŞİD'e katılırsa Türkiye'nin Suriye politikaları ne olur?

Kelimenin tam anlamıyla fiyasko olur. Zaten ABD'nin bu bölgede her ülkeye, her yönetime önceden planladığı ve sonu hüsran olan oyunları vardır. İşte Türkiye de Suriye'de bu darbeyi yiyebilir ABD'den.

Çünkü ABD,İngiltere ve İsrail bölgede El Nusra, ÖSÖ, Ahrarur Şam gibi örgütleri açıktan desteklerken gizliden de IŞİD'i desteklemektedirler. Yani onların bu bölgedeki esas taşeron örgütleri IŞİD'dir.Ve IŞİD'i de şimdilik (Sonradan bu planları bozguna uğrayacak.Henüz kendileri de bilmiyorlar.) Kürt devleti kurmak ve Türkiye,İran,Irak ve Suriye'yi bölmek için ayrıca bölgedeki nüfus yapılarını da Kürtler lehine değiştirmek için kullanıyorlar. Şu an için bu emperyalistlerin gerçek ve gizli oyunu budur.

Türkiye, Suud, Katar ve El Kaide gibi örgütlerle açıktan Esad'ın devrilmesi için işbirliği yapan ABD,İngiltere ve İsrail el altından da Kürt Devleti kurmak için IŞİD'i emir ile kullanmaktadır. 

Dolayısıyla asıl amaçları açık olan değil gizli olandır. Rusya ile savaşa gireceklerini anladıkları gün bu projeleri sona erecek. Zaten onu savunanlar da şu an ABD'de var ve oldukça etkililer.

Eğer bu kanaatleri gecikirse seçim sonrasında Türkiye'yi yeni bir Suriye yapmak için çalışacaklardır.Daha şimdiden konuşmaya da başladılar.ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı üst üste Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söylüyor. Bunu Türkiye'yi sevdikleri ve düzeltilmesi için yapmıyorlar.

Hatırlayınız Saddam'ı,Kaddafi'yi,Esad'ı.Aniden çıkmadılar bunların karşısına.Çorap örer gibi yavaş yavaş ve güler yüzle hafiften eleştirerek başladılar. Onların bu küçük eleştirileri bölgedeki ABD dalkavukları tarafından doz aşımıyla ifade edilmişti. Sonra da bu akibetler geldi.

Türkiye daha bu günden evet, sandıklar bile açılmadan çok ama çok dikkatli olmalı. Çünkü Türkiye sadece Kürt Baharı ile Suriye'ye döndürülebilir. Onlar da bunu çok iyi biliyorlar. Çok yanlışlar yaptık. Ermeni PKK'yı muhatap alarak Müslüman Kürt halkının temsilcisi saydık ve bu masum halkı PKK'lı olmaya zorladık. Bunlar çok ama çok yanlıştı.

Bize açılımı dayatıp Ermeni mitingine binlerce Müslüman Kürdü toplayanlar aynı toplantıya da bombayı koyar ve patlatırlar. Biz şahsen o bombayı kim patlattı, hiç mi hiç merak edip okumadık. Çünkü bir avuç dolara kendisini satmış bir CIA oyuncağı olduğundan eminiz.

Bir tarafı anti demokratik uygulamalara zorlarken, diğer tarafı olgunlaştırıp, "sıra yüz çevirmeye geldi" diyenler hep aynı kişiler.Bilgimiz olsun. Oyuna gelmeyelim.

Türkü ile Kürdü ile bu cennet vatan bizim. Şehid kanlarıyla alınmış ve akıllı olacağımız düşünülerek bizlere emanet edilmiş. Bize düşen bu zor gelecekte daima ve daima Kahraman Ordumuzun yanında olmaktır İnşallah.

5 Haziran 2015 Cuma

SURİYE 7 HAZİRANA KİLİTLENDİ

SURİYE ORDUSU, İDLİP'E SALDIRMAK İÇİN 7 HAZİRAN SONUÇLARINI BEKLİYOR


SURİYE'DE MEVCUT DURUM ŞU

IŞİD, Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e kadar olan bölgeyi Türkmenler ve Araplar'dan temizleyerek sadece Kürtlere ait bir bölge yapmak için işgallerine devam ediyor. ABD ve müttefikleri IŞİD'in girdiği veya gireceği yerleri ara sıra IŞİD'i de vurarak sivil halkı kaçıracak şekilde bombalıyor. Türkmenler ve Araplar karadan saldıran IŞİD'den ve havadan bomba yağdıran ABD'den kaçıyorlar. Kürtlerin yaşadığı bölgelere ise saldırı yok. IŞİD dozer görevi görüyor ve aldığı yeri arkasından PYD'ye bırakıp geçiyor.Gerçek bu. Sonradan düzelecek ABD politikası şimdilik bu şekilde sürüyor.

El Nusra ve Ahrarur Şam gibi örgütler ise (Yeni adlarıyla Fetih Ordusu) İdlib'i ve çevresini ele geçirdiler. Suriye'nin bölgede bulunan güçleri çekilmek zorunda kaldı.

Çekilenlerden bir askeri yetkili "Bir Suriye askerine karşılık elli muhalif vardı. Taktik gereği geri çekildik" iddiasında bulundu. 

Bunun üzerine İran'dan Suriye'ye askeri birliklerin geldiği ajanslara düştü.sayıları bilinmiyor.Yedi bin ila yirmi bin arasında rivayetler dolaşıyor.Başlarında Kasım Süleymani var.

Suriye Ordusu da İdlib yakınlarına yığınak yapmış.Şu an Türkiye'de yapılacak olan 7 Haziran Seçim sonuçlarını bekliyorlar. Seçim sonuçları Türkiye'nin Suriye politikasını değiştirecek bir şekilde gerçekleşirse taarruzdan vazgeçilerek Türkiye ile mutabakat aranacak.Yok eğer yine AKP iktidarı olursa 10 Haziran'da İdlib kan gölüne dönecek. (10 Haziranda Türkiye'deki siyasi tablo belli olacağından) Deyr Ez Zor ile Rakka kentlerinde de çok büyük saldırılar olabilir.Tabi bunlar bizim şahsi tahminimiz.

Ama pek çok tahminimiz de aynen çıktı.

Evet Suriye yeniden Irak ve Yemen'in önüne geçerek bölgedeki en sıcak ülke oldu.Bu üç ülkeden ilk önce istikrara kavuşan ülke de Yemen olacak.O nedenle Yemen'de de yakında büyük gelişmeler bekliyoruz.

Yarın ne olacağını Allah'tan başka kimse bilemez.Bunlar stratejik analizlerdir.Her şeyin en doğrusunu sadece Allah cc bilir.

TÜRK-YUNAN SAVAŞI'NIN NEDENİ OLUŞUYOR

TÜRK- YUNAN SAVAŞI İLE İLGİLİ ÖNGÖRÜLERİMİZ GERÇEKLEŞİYOR ALLAHU ALEM



Önceki yazılarımızda Türk-Yunan Savaşının nedeninin Yunanistan'ın Rusya'ya yaklaşması olacağını ifade etmiştik. Hatta Almanya Yunanistan'ı gayet iyi idare ederken bile bunun fazla sürmeyeceğini ve Yunanistan'ın AB'den çıkacağını ve Rusya'ya yaklaşacağını anlatmıştık.Bunun da Türk-Yunan Savaşına neden olacağını iddia etmiştik. Delil olarak da 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı öne sürmüştük.

Evet bu öngörüler hiç sapma olmadan gerçekleşiyor. Çipras bugün Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşüyor. Görüşmelerin devamı gelecek.Rusya Yunanistan'dan Ege'de Askeri Hava ve Deniz Üssü isteyecek ve karşılığında da Yunanistan'ın AB'ye olan 6 Milyar Euroluk taksidini ödemeyi taahhüt edecek.(Ya da "Boş ver ödeme. Alsınlar da görelim" diyecek.Ya da AB ülkelerinin zaten Rusya'ya borçları varsa mahsup ettiriverecek.) 

Yani Yunanistan adım adım Rusya'ya kayıyor ve bu ABD ve AB için savaş sebebi.Tabi Türkiye'yi de doğrudan ilgilendirecek ve rahatsız edecek bir gelişme.

Türkiye şu an Suriye'den daha öncelikli olan bu konuya önem vermeli ve hazırlıklarını tamamlamalıdır.

Peki böyle bir gelişme Türkiye'nin iç sorunlarını nasıl etkileyecek?

Zaten şu anda ABD'de Türkiye için fikir ayrılığı yaşayan iki klik var.

Bunlardan Siyonist Yahudilerin kontrol ettiği Neoconlar; bir an önce Türkiye'de iç savaş çıkartılıp Kürt Devleti kurulup İsrail'e bağlanmasını istiyor. Bidon kafa Barzani'ye "Bağımsız Kürdistanı ikimizde göreceğiz" derken bunların sözcülüğünü yaptı.Ama şu an için ikinci kliği aşamadılar ve bu yüzden "Şimdi değil, sonra" mesajıyla Barzani'yi gönderdiler.

İşte bu ikinci klik ABD'nin her an Rusya ile dehşetli bir savaşa girebileceğini öngörerek "Ortadoğu'da güçlü bir Türkiye ABD'nin olmazsa olmaz müttefikidir" düşüncesiyle Türkiye'yi kısa vadede -yani Rusya tehdidi varken- bölmek istemiyor.Ama Yahudilerin bu planlarını da daimi olarak reddedemiyorlar ve "Zamanı değil" diyerek hepten silip atmıyorlar.


Bu kliklerin ABD'deki yerleşim biçimleri de çok iç içe.
ABD Başkanı ikinci klikde iken yardımcısı birinci klikde,onun yardımcısı ise yine ikinci klikde olabiliyor.

Rusya tehdidinin gerçek mahiyetini ve blöf olmadığını gördükleri anda Kürdistan projesi de hepten rafa kalkacak. 

O anda PKK ve sempatizanları da tıpkı Yunanistan gibi ABD'den Rusya'ya kayacaklar ama bu da sonları olacak.

Müslüman Kürtler ise Kahraman Ordunun yanında yer alarak zaferden zafere koşacaklar İnşallah.

Suriye'de çok kritik bir noktaya gelindi ve Suriye Ordusu 7 Haziran'da yapılacak seçim sonuçlarını bekliyor.Bunu sonraki yazıda yazalım İnşallah.

2 Haziran 2015 Salı

SADDAM'IN İDAM EDİLDİĞİ GÜN

BU YAZIYI 10 OCAK 2007 TARİHİNDE SADDAM'IN İDAMI ÜZERİNE YAZMIŞTIK
(ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLIYORUZ) 
BUGÜNKÜ IRAK'I DA ANLATMIŞ



SADDAM'IN İDAMI ABD'NİN ÇEKİLECEĞİNİN İŞARETİ

Saddam Hüseyin bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en önemli adamıydı. Yıllarca ABD ve müttefikleri için İran ile savaştı. 

Baktı ki kendi ülkesi zarar görüyor ve bu ülkeyi kendisine bağışlayanların umurunda bile değil, derhal milliyetçilik ruhu kabararak batıya yüz çevirdi.

Kuveyt’e girerken batının dostluğuna güvenmeye de devam etti. Batının dostluğuna güvenenin sonu da maalesef hüsran oluyor.

Saddam’ın idamı ile tüm Ortadoğu ülkeleri eski bir düşmanı aynı zamanda da yeni bir dostu kaybetmiş oldular. Normal şartlarda ölseydi hiç kimse “Şehittir” diyemezdi ama artık şehit olmuş da olabilir. Allah rahmet eylesin.

Amerikan kapitalizmi insana ticari mal gibi bakmakta. İnsanı kullanabildiği kadar kullanmakta. Kullanamayacağını anlayınca da çöpe atmaktadır. 

Saddam bunun dünyadaki belki son örneğidir. Kimi diktatör, kimi demokrat, dünyanın birçok ülkesinde Amerika’nın Saddamları hala bulunmakta ve sadakatten vazgeçip iplerinin çekileceği günü beklemektedirler.

Saddam’ın idamında ise bir takım ince noktalar vardır.

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi,
Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenli hakimlerin atanması,
Yargılamanın Saddam’ın Kürtlere karşı yaptığı eylemler yerine, güneyde Şiilere karşı yaptığı eylemler için yapılması,
İdam kararının Şii bölgesinde alınması ve
İnfazın Kurban Bayramı’nın birinci gününe denk gelmesi

Saddam’ın avukatlarının öldürülmesi, Saddam’ın mahkeme aracılığı ile dünya kamuoyuna ABD’nin gerçek yüzünü göstermeye yönelik propaganda yapmasını engellemek içindi. 
Ayrıca dava bu nedenle de kısa sürmüştür.

Mahkeme heyetinden Kürt kökenli hakimlerin alınarak Şii kökenlilerin atanması, sadece Şiilere karşı yapılan eylemlerden dolayı yargılanıp idama mahkum edilmesi ve yargılamanın Şii bölgesinde yapılması ise tamamen Irak’ta Şii Sünni iç savaşı çıkarma amaçlıdır.

Sehpanın Sadr tarafından çekildiği gibi yalanlar da propagandanın küçük manevralarıdır. Kürtler Irak’ta çıkarılacak iç savaşın dışında tutulmak isteniyor. Çünkü ABD’ye sadakatleri devam ediyor.

Türkmenlerin durumu da şu anda çok hassas bir konum arz ediyor. ABD kısa vadede Türkmenler için bir girişim yapmak istemiyor. Türkiye’den çekiniyor. Ama eninde sonundaları düşünerek dolaylı olarak Kürtleri cesaretlendiriyor, silahlandırıyor ve onlar da bir zamanların Saddam’ı gibi kışkırtılıyorlar.

İplerinin çekilmesi ya sadakatlerinin bozulmasına bağlı ya da Türkiye gerçeğine. Çünkü Türkiye’nin öyle bir gerçeği var ki, şimdilik gelişmeleri dikkatle izliyor ve sabrediyor. Ama o sabır taştığı vakit de Ortadoğu’da değil bir Amerika bin Amerika’nın önünde duramayacağı coşkun bir sel olduğunu ikibin yıllık tarih biliyor.

İnfazın bayramın birinci gününde yapılması ise kendi başına birkaç sebebe dayanıyor. 

Birincisi ABD’nin tüm İslam dünyasını hedef alma ve hepsine birden meydan okuma, tüm dünyaya gövde gösterisi yapma ve diğer sadık Saddam’larına da gözdağı verme amacı güdüyor.

Aynı zamanda Irak’taki başarısızlığına sevinen İslam dünyasını üzmek amacı da taşıyor. Güya bayramın birinci gününde Müslümanlara bayramı zehir edeceğini sanıyor. Ama Müslümanlar bu idamın ABD’nin Irak’taki yenilgisini kabul ederek içine düştüğü üzüntü, nefret ve kinin dışa yansıyan bir acizlik ifadesi olduğunu çok iyi biliyorlar ve seviniyorlar.

Seviniyorlar ki ABD Irak’ta mağlup olmuştur ve çekilmeye karar vermiştir. Ama her çekilen gibi o da yakıp yıkıp, iç savaş çıkarıp geride bir kan gölü bırakıp çekilecektir.

Bush kongreden Irak’a ilave asker göndermek için ek bütçe isteyerek dünya kamuoyundan yenilgiyi gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü bu ödeneğin çıkmayacağını kesin olarak bilmektedir. “İlave asker gönderemezsek mevcut askerlerimiz de görevini yapamaz” diyerek askerini çekecek ve bu savaşın tek sorumlusu kendisi olduğu halde kongreyi suçlayacaktır. 

Tabii ABD halkı da bunu yutmayacak ve ilk seçimde destekleyeceği aday da kaybedecektir.

Burada esas önemli olan konu ise ABD’nin terk ettiği Irak’ın durumunun ne olacağıdır. Çünkü BP ve Shell gibi firmalarla Irak’ın otuz yılık petrol üretimine el konmuştur. Bunu güvence altına almak için ABD Irak’ta kendi rejimini kurmuş ve menfaatlerine bekçi olarak dikmiştir.

Üniformalı askerlerini çekecek yerine üniformasız askerlerini ikame edecektir. Kürtlerden kurulan Irak ordusunun başına da bu askerler geçecektir. Çünkü Şiiler ve Sünniler birbirini yerken bu işler organize edilmiştir bile.

İşgalden bugüne kadar sokakta üç kişi bir araya geldiğinde hemen bombalanmış ve Sünni iseler Şiilerce, Şii iseler Sünnilerce bombalandığı Irak’taki tek yayın kuruluşu CNN tarafından ilan edilmiştir.

Sokakta üç Iraklının bir araya gelmesine asla müsaade edilmemiş ve zavallı Iraklılar büyük bir trafik kazası yapmış bir otobüsün içinden çıkan yaralılar gibi başlarını iki eli arasına almış bir şaşkınlık içindedirler. Ve işgalcilerin her oyununa kolayca gelmektedirler.

Şii - Sünni çatışmaları devam ederken bununla yetinmeyenler Saddam’ın idamıyla da tam bir iç savaş hedeflemişlerdir. Sokakta üç kişinin bir araya gelmesine izin vermedikleri halde Saddam’ın mezarı başında binlerce insanın toplanmasına müsaade edenler onların Şiilere saldırması için eminiz ki yarın birkaç silah ta verirler.

Sonrası malum. Sünniler ve Şiiler bitecek ve Irak Kürtlere kalacak.

İşte tam bu noktada Türkiye açısından da çok önemli olan Irak’ın bölünmesi konusuna değinmekte yarar var. Türkiye açıkça karşı olduğu için ABD Irak’ı bölmeye cesaret edemeyecektir. Ancak Kürtleri de memnun etmek açısından daha da tehlikeli bir planları vardır. O da Irak’ı bölmeden tamamını Kürtlere vermek. Yani Talabani‘yi Irak’ın yeni Saddam’ı yapmak.

Türkiye her ne kadar Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkatle izlese de ve sayın başbakan her ne kadar “Irak bizim için AB den daha öncelikli hale geldi” dese de yine de Irak politikasında çok büyük hatalar yapmıştır. Yıllardan beri yapıla gelen birçok hatanın ana nedeni ise siyasetçisiyle, askeriyle, istihbaratçısıyla ve diplomatlarıyla birlik ve beraberlik içinde bugün için değil daha yıllar öncesinden Irak konusunu öncelikli bir konu olarak kabul edip bir devlet politikası geliştirmemek olmuştur.

Türkiye için Irak’ın toprak bütünlüğü mü önemlidir? Yoksa Şiileri, Sünnileri, Türkü, Kürdü ve Arabı ile Türkiye’nin sadık dostu olan bir Irak mı önemlidir? 

ABD’nin yeni Saddam’ı olan Talabani’nin yönettiği Irak Ortadoğu’da bir çıban başıdır. Ve tüm bölge ülkelerini tehdit eder. Çünkü artık Kürtlerin Ortadoğu’da hiçbir dostları yoktur ve ABD ne derse yapmak mecburiyetindedirler. Uzun vadeli gelecekleri için ABD ye sadakatten vazgeçmenin bedelini de çok iyi bilirler.

İşte Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için bölünmüş bir Irak’tan daha tehlikeli olan alternatif budur. Talabani’nin Irak devlet başkanlığına getirilmesine karşı çıkmayarak bu durumu daha o zaman kabul etmiş olduk.

Bu durumda yapılması gerekenler ise öncelikle Şii - Sünni savaşının engellenmesidir. Türkiye, İran ve Suriye bunu kolayca yapabilir. Talabani’nin devlet başkanlığı; seçildiği seçimin demokratik olmadığı ve yenilenmesi gerektiği savı ile reddedilmelidir.

Mesut Barzani ve Talabani PKK’yı desteklemekle suçlanmalıdır. İran ve Suriye de Talabani’yi ülkeyi iç savaşa götürmekle suçlamalıdır. Kerkük’teki asimilasyon nedeni ile hem Talabani’ye nota verilmeli, hem de Barzani basın yoluyla gayri resmi tehdit edilmelidir.

Kerkük’ün tamamen bir Türkmen şehri olduğu ve yapılan asimilasyon öncelikle bölge ülkelerine kabul ettirilmeli ve dünyaya ilan edilmelidir. Irak’taki kaosun ABD askerinin çekilerek yerine bölge ülkeleri tarafından oluşturulacak bir koalisyon gücünün Irak’ta konuşlandırılarak çözümlenebileceği derhal ilan edilmeli ve bölge ülkeleri bu gücü oluşturmak için adım atmalıdır. Türkiye, İran, Pakistan, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan bu güçte yer almak istediklerini açıklamalıdır.

ABD ve İngiltere elbetteki bu konulara karşı çıkacaktır. Ama iki üç günde iki üç askerini kaybettiği için çekilmeyi düşünenler günde en az on onbeş askerini kaybettikleri zaman sizi daha iyi dinleyeceklerdir. Irak’ın yeni idarecilerinin yapacakları ilk icraat da petrolünü ipotek altına alan anlaşmaları feshetmek olmalıdır.


Yazan: Safa Asya