28 Mayıs 2015 Perşembe

YENİ BİR "GEZİ'NİN" AYAK SESLERİ GELİYOR

İSTANBUL, ANKARA VE İZMİR'DE YENİ BİR GEZİ EYLEMİ OLABİLİR



Malum gezi olayları Sol kesim ile gizli PKK'lıların birlikte yaptıkları bir eylemdi. TÜSİAD'ın da bu olayları desteklediği iddia edildi. 

Son günlerde büyük fabrikalarda işçi grevleri yaşanıyor. Genellikle TÜSİAD'a ait fabrikalar.Otomotiv ve enerji sektörünün Metal ve Petrol sendikaları işçileri.

Kuran-ı Kerim'de Nuh Tufanı farklı yerlerde şöyle beyan edilir:

Allah CC gökleri açtı ve göklerdeki sular yoğun bir şekilde yağmaya başladı.Hiç durmadan bardaktan boşanırcasına yağmaya devam etti.

Sonra Allah CC yerlerdeki suları dışarıya kaynattı.Ve çeşitli yerlerden kaynak suları yeryüzüne fışkırmaya başladı ve hiç durmadan devam etti.

Göklerden inen sularla yerlerden çıkan sular birleşerek sellere, göllere,denizlere dönüştü.Denizler de kabardı ve bu sular TUFAN'ı getirdi.

Bunu niçin yazdık?

Elbetteki büyüklük,hacim ve şiddet açısından mukayese edilemez. Bundan Allah'a sığınırız.

Ama tufanın büyüme şekli bakımından bu olaylar da da benzerlik var. Her gün ayrı bir işçi sendikası işveren sendikasıyla ayrışıyor ve işçiler ayrı ayrı yerlerde grev yapıyorlar. 

Ya bu işçiler birleşirlerse ve Siyasi Partilerin siyasi çıkarları için yönlendirmelerine uyarlarsa ne olacak?

PKK ise zaten sürekli hazır bekliyor ve batı illerindeki PKK'lılar böyle bir kargaşa ortamında ortalığı daha da karıştırmak için solcu vb kılıklarla (PKK'lı olduklarını belli etmeden) meydana çıkıyorlar.

Üstelik işçiler gibi masum sokak gösterisi de yapmıyorlar.Her şeyi yakıp yıkıp, provoke edip ortalığı savaş meydanına çeviriyorlar ve masumiyeti de yok ediyorlar.


İşte bu görüntüler bize yeni bir gezi olayı yaşanabilir dedirtiyor. Her şey galiba 7 Haziran'a bağlı.

Grev hakkı; işçilerimizin demokratik yasal sistemde haklarını aramanın bir yöntemi olarak tanımlanmış. Ancak bu grev hakkının anayasal düzeni bozmak amacıyla kullanılmasına ve provoke edilmesine mutlaka engel olunmalıdır.Bu vatan bizimdir.

Şunlar yapılabilir:

Grev yapan işçilerimizin yasal haklarını kullanmaları mekan olarak çalıştıkları işyerleri ile kısıtlanmalı ve başka yerlerde grev ve gösteri yapmaları huzur ve istikrar için önlenmelidir. Her işçi kendi fabrikası önünde grevini yapmalıdır.

Hükumet seçim atmosferinde işçilerimizi unutmamalı ve işçi işveren uyuşmazlıklarında uzlaşmanın sağlanması için rehavete kapılmamalı, ilgisiz kalmamalıdır. Uzlaşma için çalışmalıdır.

Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin Türkiye'de ahir zamanda komünist darbe olacağına ve üç ay ülkeyi yöneteceklerine dair ifşaatı bulunmaktadır.

Eğer grev işçileri birleşir ve sol bir devrim yapmak için fırsat kollayanların emellerine alet edilirse ve hükumet de seçim nedeniyle ilgilenmez de ikinci plana atarsa Şeyh Abdullah Dağıstani'nin ifşaatı gerçekleştiğinde de kimse "gafil avlandık" dememelidir. Bu yazının amacı da budur.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

TOKİ' YE BİR DE BÖYLE BAKALIM



NOT:Önemine binaen yeniden yayınlanmıştır.

TOKİ, 10.5 yılda 506 bin konut üretmiş.Her evde ortalama dört kişi yaşasa 2 milyon kişiye barınma anlamına gelir.


İşte sorular:


1- 81 vilayete dağıtmak yerine bu 500 bin konut güneydoğu bölgemize yapılsaydı,Suriye ve Irak sınırına yakın bir yerlere 250.000 nüfus barındıracak şekilde dört adet sıfırdan uydu kent kurulsaydı,


2- Bu vilayetlerin en uç noktasındakine 250.000 genç Çeçen aile, ikincisine 250.000 genç Dağıstan Türkü, üçüncüsüne 250.000 genç Uygur Türkü, dördüncüsüne de 250.000 tüm Türk dünyasından karışık Türk aile yerleştirilseydi,


3- Şu an güneydoğu illerinde uygulanan elektrik,su,vergi vb teşviklerden onlarda yararlansaydı,


4- Her biri vilayet yapılıp civar ilçeler o illere bağlansaydı,


5- Devlet yatırımları da o illerden başlasaydı


Acaba ne olurdu ya da ne olmazdı?


1- Kısa vadede üç çocuk ile yüz milyon nüfus teşviğine gerek kalmazdı.


2- Emperyalistlerin Kürt Devleti hayalleri suya düşerdi.


3- Türkiye'nin hem Rusya ile hem de Türkiye dışındaki Türklerle ilişkileri tüm dünyaya korku salacak kadar güçlenirdi.


4- Güneydoğuda tehdit ve tedhiş algılamayan müteşebbisler o bölgeyi ihya ederlerdi.


5- Türkleri enselerinde hisseden güney komşuları Türkiye'nin Dış İşleri Bakanının her sözünü "emir büyük yerden" diye dinlerlerdi.


6- O zaman Esad da bir "defol" sözüyle defolup giderdi.


7- 17 milyon Türk vatandaşı olan İran da bizi biraz daha ensesinde hissederdi.


8- Rusya ile ticaret hacmimiz tek başına dış ticarette bize yeterdi.


YAPMADIK, YAPAMADIK, YAPTIRMADILAR...

SUUD HAVADAN-YEMEN KARADAN

SUUD İLE YEMEN ARASINDA ŞİDDETLİ BİR SAVAŞ ÇIKMAK ÜZERE




Suud yönetimindeki savaş uçakları Yemen'e şiddetli hava saldırıları düzenliyor. Buna karşılık Yemen'deki Husiler ve Ali Abdullah Salih birlikleri de Suud sınırlarını ihlal edip Suud karakollarına saldırıyorlar. 

Suud en son çok şiddetli bir bombalama saldırısı yaptı.Yemen Özel Birliklerinin eğitim alanlarının bombalandığı ve 140 civarında ölü olduğu ajanslara düştü.

Bundan önce de Yemen birlikleri Suud içlerine girerek iki Suud şehrini roket ve top ateşine tutmuşlardı.Bunun üzerine de Suud sınırdaki nöbetçi karakollarını boşaltıp daha içerilere kaldırmıştı. Yani Suud-Yemen sınırı kara savaşına doğru gidiyor.

Yemen birlikleri bugünlerde Suudun bir iki sınır şehrini ele geçirebilirler.

Öteki tarafta Rusya kuzey doğusunda dev bir hava tatbikatına başladı.250 uçak katılıyor.ABD ise Avustralya ve Japonya ile birlikte Güney Çin Denizinde karşı tatbikata başladı.

Ortalık fena ısınıyor. ÇİN, ABD'nin tatbikatından endişe etmediklerini açıkladı.Ama gerilim tıpkı bir lastik gibi sündükçe sünüyor. Birden bire kopacak. Hem Rusya asılıyor hem de ABD. 

Dikkatlerden kaçan bir husus da şu:

Rusya, ABD ile Alaska'dan sınır komşusu.Ve Rusya burada da daha önce tatbikatlar yapmış ve yığınaklarını artırmıştı.

Rusya son yaptığı resmi geçitte sergilediği en büyük füzesinin bir kaç şehri aynı anda yok edebilecek güçte olduğunu açıkladı ve ABD'ye gözdağı verdi.

Irak'da ise IŞİD; Irak'dan Suriye'ye açılan kapıların sonuncusunu da ele geçirdi.Bu da İran'ın Irak üzerinden Suriye'ye yardım yapmasını artık tamamen engellemiş oluyor. 

IŞİD Irak'da intihar saldırılarına devam ediyor.Bugün de otuz kişi öldü.

Fillerin tepişeceği ve çimenlerin ezileceği günler yaklaşıyor.

22 Mayıs 2015 Cuma

HUDEYBİYE ANTLAŞMASI EL KAİDENİN SAPIKLIĞININ DELİLİDİR

EL KAİDE GİBİ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN İSLAMI ANLAYAMADIKLARININ VE SAPKINLIĞA DÜŞTÜKLERİNİN EN GÜZEL DELİLİ HUDEYBİYE ANTLAŞMASIDIR.



628 yılında Müslümanlar Hz.Peygamber SAS Efendimiz ile birlikte Mekke'ye Kabe'yi muazzamayı ziyarete karar verirler. Mekke'ye doğru yola çıkarlar.Silahlı ve oldukça kalabalık gittikleri için Mekke'li müşrikler telaşa kapılırlar.Aslında Müslümanlar Mekke'li müşriklere şu mesajı vermektedirler:

"Kabeyi ziyarete geliyoruz.Ya güzellikle ziyaret ederiz ya da zorla ziyaret ederiz.Belki de Mekke'yi de fethederiz".Mesaj budur ve Müslümanlar güven içinde Hudeybiye'ye kadar gelirler.

Mekke'li müşrikler savaşmak istemezler ve anlaşma ile Müslümanları geri döndürmek Kabe ziyaretlerini de bu şekilde önlemek isterler. Hz.Peygamber SAS Efendimiz onların anlaşma tekliflerini reddetmez ve anlaşma maddeleri belirlenerek imzalanır.Müslümanlar Kabe ziyaretinden vazgeçerler. On yıl savaşmama kararı alınır ve Müslümanlar Medine'ye geri dönerler.

Bu durum Medine'den yola çıkarken ne pahasına olursa olsun Kabe'yi ziyaret etmek için kararlı olan sahabelerde biraz kırgınlığa neden olur.Ve Allahu zülcelal ayetlerle Hudeybiye Anlaşmasının yararlarını Kuran'da vahyeder.

Ayetlerin meal ve manasını tam olarak yazamasak da Allah cc affetsin şunları diyebiliriz.

Allah CC, Hz.Peygamber SAS Efendimizin Hudeybiye Anlaşmasını kendiliğinden imzalamadığını ve ilham yoluyla emredildiğini bildirir. Eğer Mekkeli müşriklerle savaşılsaydı o kafirlerin arkalarına bakmadan kaçacaklarını da buyurur.Ama Mekke'de gizli Müslümanların bulunduğunu ve savaşılması esnasında zarar görmelerinin engellenmesi için Mekkeli müşriklerle savaşa izin verilmediğini de Allah CC Kuran'da açıkça beyan eder.

Bir başka yararı da barışın kafirlere değil Müslümanlara zaman kazandıracağını ve gelecekte bu barış ortamından Müslümanların tebliğ yaparak karlı çıkacaklarını müjdeler. İki yıl içinde de bu müjde gerçekleşir ve Mekke öyle büyük bir ordu ile kuşatılır ki Mekkeli müşrikler savaşı göze alamazlar ve Mekke'yi savaşmadan teslim ederler.(Onbin kişi o zaman için büyük bir ordudur)

Bunu niçin yazdık?
El Kaide gibi terör örgütleri var ya cihad yaptıklarını sananlar.İşte onların yaptıklarının Kuran'a göre cihad değil tam manasıyla bir fitne olduğunu ispat etmek için.

Bakınız Allahu Zülcelal İslam Ordusu Mekke'yi zorla da olsa ziyaret edecek güçte iken bile oradaki Müslümanlar zarar görmesinler diye savaşa izin vermiyor. 

Ama bu teröristler kimin zarar göreceği ile hiç ilgilenmiyorlar ve İslam Ülkelerinde yüzbinlerce sivil masum Müslümanın ölümüne (Şehid olmasına) neden oluyorlar.Hem Allah'a isyan ediyorlar hem de "bu cihattır" diyorlar.

Allah'a isyanın adı ne zaman Cihat olmuş? Mekke'de sadece bir Müslüman olsa bile savaşa izin yok.Bunu Bediüzzaman da Risalei Nurlarda çok güzel anlatır."Bin zalim için bir masuma kıyılmaz" der.

Kuran üzerinde çalışma yapıp cımbızla ayetleri seçip Müslüman öldürmeleri için cihatçı yetiştirenler Hudeybiye konusunu anlatan bu ayeti de cihada delil ve teşvik olarak kullanırlar."Siz onlarla savaşmaya karar verdiğinizde kafirler arkalarını dönerek kaçarlar" (Tam yazmam mümkün değil Allah cc affetsin) anlamında ayeti kendi çalışmalarında kullanırlar.

Şimdi karar ve takdir sizin. Müslüman ülkelerde, Müslümanlar içinde, Müslümanları öldürerek, o Müslüman ülkenin yönetimleriyle savaşmak cihat mıdır? Dinsiz bile olsalar ve zalim bile olsalar savaşılsa bile bu şekilde savaşılır mı? 

Allahu Zülcelal "olmaz" diyor.
Resulu ASM "yapmadım" diyor.
Siz ne diyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Bir de Mekke'nin fethi olayında bu işin sağlaması var. Şöyle ki:
İslam Ordusu düzenli ve güçlübir ordu olarak on bin kişiyle Mekke'nin hemen yanında buluna dağların eteklerinde binlerce ateş yapıp konaklıyorlar.Bu onların ihtişamını gösterdiğinden Mekke'li müşrikler savaşmaktan korkarak Mekke'yi teslim ediyorlar.İslam'da esas cihat işte bu.Yani işin sağlaması da bu. Yani öyle güçlü bir ordu ile karşılarına çıkacaksınız ki sizinle savaşmaya cesaret edemeyecekler ve her dediğinizi yapmak zorunda kalacaklar.Siz de savaşmadan istediğinizi almış olacaksınız.Bu da cihadın güçlü ve düzenli ordularla yapılabileceğinin delilidir.Türk Ordusunun yapmaya çalıştığı da budur ve İnşallahu Allahu Ekber başaracaktır. Savaşmak gerekecek sonunda ve o savaşı da kazanacaktır İnşallah.
  Bakınız bugün Arabistan'da bir Şii Cami (Hz.Ali Cami) bombalandı ve Müslümanlar öldürüldü. IŞİD üstlendi.O Müslümanlar terörist miydi? Orası karargah mıydı? Kim öldürdüler? Kime karşı örgütlendiler? Bunların hepsi sapıklıktır.

Evet olayı Işid üstlenmiştir.Gerçekten Işid yapmışsa bunu neden Yemen'de değil de Arabistan'da yapmıştır? O zaman bunda Suud yönetiminin de parmağı olduğu akıllara gelmez mi?

IŞİD'in kendi sitelerinde Yemen'de örgütlenmeye başladıkları yazıyordu.eylem yaptıklarını da söylediler.Ama Arabistan'da örgütlendiklerini açıklamadılar.O halde nasıl doğrudan eylem yaptılar?

Bize göre bu eylemde iki alternatif var:
Birincisi bunu Suud gizli servisi yaptı ve IŞİD'e üstlendirdi. Bunu niçin yapmış olabilir? Kendi ülkesinde hiç kimse böyle bir terör saldırısı istemez. Ya o Şii bölgesine "Akıllı olun yoksaIŞİD'e izin verir hepinizi öldürtürüm" mesajı vermişlerdir.Ya da o Şiilerin güneydeki Suud askerlerinin öldürülmeleri olaylarıyla ilişkileri olmuş olabilir.Yani intikam.

İkinci alternatif ise bunu İran gizli servisi yaptırmış olabilir.Onlar da bir türlü kendi kontrolları altına alıp da silahlandırıp da Suud yönetimine karşı silahlı mücadeleye kaldıramadıkları Şiileri Suud'a düşman yapıp, İran'ın emrine sokmak provokasyonu olabilir.Ama IŞİD üstlendiği için bu ihtimal uzak.

Bunlar tabi üzücü olaylar ve Müslümanlara yazık oluyor ama Suud da illa ki karışmalı ve Hz.Mehdi AS zuhur etmeli inşallah.O açıdan da zamanın daha da yaklaştığını gösteriyor.

DÜŞÜNEN BEYİNLERE BOMBA GİBİ SORULAR

DÜŞÜNEN BEYİNLERE BOMBA GİBİ SORULAR
CESARETİ OLAN CEVAPLASIN


BU YAZIMIZ ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR YAYINLANIYOR. ARTIK BİRAZ DAHA NETLEŞİYOR.

 1)      Siz bir ŞEHZADESİNİZ. Babanız tarafından uzak bir ülkeye resmi ziyaret yapmakla görevlendirildiniz. Maiyetinize bir kaç hizmetçi ile ordunuzu temsilen de bir subay alacaksınız. Yanınıza alacağınız subayı, binlerce subay içinden seçeceksiniz. Çok iyi tanıyıp, hatta iyi arkadaş olduğunuz birini mi yanınıza alırsınız, yoksa kimi verirlerse onunla mı gidersiniz?

 2)      ABD ve Rusya Türkiye’de çıkan ve sahip olan ülkeyi tartışmasız dünyanın tek lideri yapacak bir maden için istila etmek istiyor. Siz de bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Türkiye’de birbirleriyle savaşacaklar. Ama bizim onlara karşı koyacak gücümüz yok. ABD kazanırsa ülkemizin başına kendi adamını getirecek, üslerini bırakıp ordusunu da alıp gidecek. Rusya kazanırsa ülkenin başına yine kendi adamını getirecek ama ordusunu da çekmeyecek. Bu durumda siz ABD ile birlikte Rusya’ya karşı savaşmayı tercih ettiniz. Ama ya Rusya kazanırsa? Öyle bir tedbir almalısınız ki ister ABD kazansın, isterse Rusya ama neticede mutlaka TÜRKİYE kazanmalı.
Ne yaparsınız?

a)      Her iki ülkenin gizli servislerine kazandıklarında Türkiye’nin başına getirebilecekleri özelliklere sahip ama EN GÜVENDİĞİNİZ ajanları yerleştirirsiniz. Kim kazanırsa kazansın Türkiye’nin başına getireceği kişi yine gizli bir vatansever olur ve bir gün ülkeyi hak ettiği yere getirir. Böyle mi yaparsanız?
b)      Var gücünüzle ABD’nin yanında savaşa girer, kaybederseniz de “YANILDIK ve KAYBETTİK” der devleti yok mu edersiniz?

 3)      Siz bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Yunanistan’ı istila etmek yerine yönetimini ele geçirmek istiyorsunuz. Demokratik bir ülke ve siyasi partiler tarafından yönetiliyor. Halk ise radikal Hristiyan ve Yunan Milliyetçisi akımlarla liberal ve sosyal demokrat politikalara rağbet ediyor. Araştırma yaptırdınız ve Yunanistan’da herkes tarafından Yunanlı bilinen gerçekte gizli Türk olan insanlar var. Onlara siyaset yaptıracaksınız. Öyle bir siyaset yapmalılar ki onların gerçek kimliklerinden kimse şüphe etmesin ve Yunanistan Türkiye’den yönetilebilsin.

a)      Adamlarınızı dört partiye de yerleştirip hepsini de ele geçirmeye çalışır; başarırsanız basını da kripto Türklerle ele geçirir, Hristiyan Parti iktidara gelmişken Batı Trakya Türklerinin dini hizmetlerini genişlettir, Milliyetçi Parti iktidarda iken Kıbrıs ve Ege’de kazanımlar alır, Liberal Parti iktidarda iken ticari tavizler kopartır, Sosyal Demokratlar İktidarda iken de Yunan Ekonomisinin kazanımlarına zarar vermeyi deneyerek Yunan halkının tepkisini mi yok edersiniz?
b)      Yunan Devleti’ne baskı yaparak oradaki Türk azınlığın haklarını artırmak için Uluslararası hukuk kurallarını diplomasi ile sağlamaya çalışır; olmazsa halkı kışkırtır ve savaşarak istila mı edersiniz?

 4)      Siz bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Biliyorsunuz ki Türkiye büyük bir savaşa doğru gidiyor. Barış için elinizden geleni yapıyorsunuz ama barış da sizin elinizde değil. Mali disiplin ile büyük hacimli ekonomik kaynaklar oluşturabiliyorsunuz.

a)      Üretilen kaynakları AÇIKTAN; köprü, yol, havaalanı vb. alt yapı harcamalarına gidiyor gibi gösterip GİZLİDEN olağanüstü bir disiplin ile savunma yatırımlarına mı aktarırsınız?
b)      Alt yapısız olmaz der; köprü, tünel, yol, hava alanı, liman yapmaya devam eder, Savunmayı ikinci planda mı bırakırsınız?

c)       Ya da tam tersine savunma yatırımları yapıyormuş gibi birkaç numune Arge ürünü ile halkı oyalar ama gerçekte tüm kaynakları köprü, tünel, yol, baraj vb. alt yapılara mı harcarsınız? 

Soruların cevapları içinde açıkça belirtilmiş ama bir de bu açıdan bakalım istedik.

21 Mayıs 2015 Perşembe

LADİN CIA AJANIYDI.MUHTEMELEN DE ŞU AN HAVAİDE TATİLDE

SİTEMİZE YORUM YAPIP ÜSAME BİN LADEN ŞÖYLE İYİ MÜCAHİD BÖYLE İYİ SAVAŞÇI YORUMLARI YAPILIYOR.

KARDEŞİM BUNLAR MONTAJ MI?ADAM DAHA AFGANİSTAN'A GİTMEDEN ABD'NİN CIA BAŞKANLARIYLA BU RESİMLERİ ÇEKİNMİŞ.

MONTAJ MI BUNLAR?





BUNLARIN HEPSİ DE AYNI ADAM YANİ ÜSAME BİN LADİN







EN ALTTAKİ RESİM 1989 YILINA AİT.ALLAH İÇİN BREZİNSKİNİN KARŞISINDAKİ DEĞİL Mİ?

KANMAYINIZ KARDEŞLER.KANMAYINIZ.BU ADAM O.

CIA NIN KURDUĞU BİR ÖRGÜTÜN BAŞINDA BULUNAN ADAM MÜCAHİD Mİ OLUR? HANGİ KAFİRİ ÖLDÜRMÜŞ? KAÇ TANE KAFİR KAÇ TANE MÜSLÜMAN ÖLDÜRMÜŞ?
PES YANİ..

BAKINIZ ÜSAME BİN LADİN'İN ÖLÜMÜ İLE İLGİLİ ABD BİLGİLERİ GİZLİYOR.HATTA ÖLMEMİŞ DE OLABİLİR VE ŞU ANDA BAŞKA BİR KILIKTA HAVAİDE GÜNÜNÜ GÜN EDİYOR DA OLABİLİR.

EFENDİM EL KAİDE FİLAN YERDE ABD ELÇİLİĞİNE BOMBA ATTI. GÜZEL. ABD'NİN ATTIRMADIĞINDAN EMİN MİSİNİZ.ZİRA O ABD HARL BOR BASKININI DA KENDİSİ YAPTIRMIŞTI.VE 2.CİHAN HARBİNE DE BU MAZERETLE GİREBİLMİŞTİ.

EL KAİDENİN ORTADOĞU'DA ÖLDÜRDÜĞÜ MÜSLÜMANLARIN SAYISI ARTIK SAYILAMAZ HALE GELDİ.

PEKİ NİÇİN İSRAİL'E SALDIRMIYOR?
GAZZE TÜNELLERİ ONLARA YASAK MI?

GAZZE'LİLER HER GÜN DEFALARCA GİZLİ GEÇİŞLER YAPIP HER TÜRLÜ MALZEMEYİ ÇIKARIP SOKABİLİYORLAR.BUNA İRAN'IN İSLAMİ CİHAD'A GÖNDERDİĞİ SİLAHLAR VE FÜZELER DE DAHİL. EL CEVAP?

DUR BEN SENİN YERİNE MAZERETİNİ BULUVERİYİM:
"İSRAİL'E DE SIRA GELECEK."

ÖYLE Mİ? PEKİ NE ZAMAN GELECEK? MÜSLÜMANLAR BİTİNCE Mİ?

ONDAN SONRA ÇIKMIŞ BİZİ ATATÜRK'Ü SAVUNDUĞUMUZ İÇİN SUÇLUYOR.

GURUR DUYARIZ. ATATÜRK ORDUSUNU HANGİ MÜSLÜMAN ÜZERİNE GÖNDERDİ DE HANGİ MAZLUMU ÖLDÜRME EMRİNİ VERDİ? TÜRK ORDUSU ATATÜRK'ÜN EMRİYLE HANGİ MÜSLÜMAN İLİNİ, İLÇESİNİ, KÖYÜNÜ BOMBALADI?

ÜSAME BİN LADEN GİBİ CIA AJANLARI ATATÜRK'Ü YARATAN ALLAH'A KURBAN OLSUNLAR.CIA İÇİN YOK YOLUNDA GİTMESİNLER.


19 Mayıs 2015 Salı

ATATÜRK OSMANLI'NIN POLAT ALEMDARI'YDI

ATATÜRK'Ü KÜÇÜLTMEK HADDİMİZ DEĞİL AMA GENÇLİK ÖYLE BİR KÜLTÜRE İTİLDİ Kİ TEK BİR CÜMLE İLE ATATÜRK HER HALDE EN İYİ BÖYLE AÇIKLANABİLİR. 

HEY! ATATÜRK'E SALDIRAN GERİ ZEKALILAR!
ATATÜRK, OSMANLI'NIN POLAT ALEMDAR'I İDİ.


BAŞLIYORUZ İNŞALLAH

Atatürk'ü hain, Vahdettin Han'ı kahraman yapanların başında Mustafa Armağan geliyor.Cizreli gizli PKK'lı olan bu şahsiyet Atatürk'e her lafı söylüyor ama kendisinin PKK'lı olduğunu asla söylemiyor. Bize göre o zat Ermeni veya Süryanidir.Müslüman ve Türk olmadığından eminiz.

Bu geri zekalı adam Atatürk'ü yerin dibine geçirirken Vahdettin Han'ı da göklere çıkarıyor.

Sinan Meydan da tam tersini yapıyor. O da Vahdettin Han'ı yerin dibine geçirirken Atatürk'ü göklere çıkarıyor.

Her ikisi de bunu kasten yapıyor. her ikisi de aynı tarihi belgeleri aynı yazıları okuyor ama her nedense bir türlü gerçeği göremiyorlar.Çünkü görmek istemiyorlar.

Birisi Atatürk düşmanlığı üzerinden Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyen projeye hizmet ederken diğeri Vahdettin düşmanlığı üzerinden İngilizlerin oynadığı oyunların devamına hizmet ediyor.

Cahil insanlarımızı da kandırmaya çalışıyorlar.
Her ikisinin de söyleyip yazdıklarının gerçeklerle hiç alakası yoktur.

Her ikisi de Atatürk'ü Anadolu'ya Vahdettin Han gönderdi derken birisi "Saltanatı kurtarsın diye gönderdi ama Atatürk Vahdettin'e ihanet etti" diyor.Diğeri ise Vahdettin Atatürk'ü Anadolu'ya İngilizlere karşı başlamış olan Anadolu direnişini kırması için gönderdi ama "Atatürk direnişi kırmak yerine başına geçip örgütledi, Vahdettin ise Hainlik etti" diyor.

Bre gafiller! Hiç aklınıza gelmez mi?

Hitler gibi bir Hristiyan lider bile savaşı kaybedince vatanı için canına kıyarken Vahdettin Han gibi bir Müslüman nasıl kendi hayatı için hainlik yapabilir? Böyle cahillik olur mu?

Osmanlının en iyi Paşası olan ve Vahdettin Han'ın en güvendiği paşa olan Atatürk gibi bir dünya lideri; Vahdettin Han gibi kendisini vatanı kurtarmak için görevlendiren bir padişaha kişisel çıkarı için nasıl ihanet edebilir? Bu nasıl bir ahmaklıktır ki böyle düşünebiliyorsunuz?

Gerçeği niçin gizliyorsunuz? Gerçek nedir size söyleyelim mi?
İşte gerçek:

Osmanlı savaşı kaybetti ve tüm ordularını şehit verdi.Savaşacak gücü kalmadı.15' likleri de gitti.
Vahdetin Han Atatürk'ü Anadolu'ya saltanatı kurtarsın da kendisine versin diye göndermedi. Cumhuriyeti kursun diye gönderdi.23 Nisan 1920 de TBMM Ankara'da açıldığında Vahdettin Han ile Atatürk hala görüşüyordu.

Atatürk'e saldıran dangalak diyor ki " Atatürk ordusuyla Filistin cephesinden kaçtı"
Bre utanmaz adam!

İki üç arkadaşı ile Trablusgarb'a İtalyanlarla savaşmak için gönüllü giden bir kahraman, emrindeki ordusuyla savaştan kaçar mı? Kaçmaz ama sen utanmaz bir adamsan "kaçtı" diyebilirsin.

O Atatürk ki bütün ömrü Osmanlı üniforması altında savaşlarda geçmiş.Osmanlı Paşalarından nişan üzerine nişanlar almış. Bütün ömrü destansı başarılarla dolu.

Hiçbir savaşta ordusuna kahraman Türk askerine yakışmayacak işler yaptırmamış.Daima mazlumların yanında zalimlerin karşısında olmuş kahraman bir Osmanlı subayından söz ediyoruz.

Kaldı ki Vahdettin Han hakkında Atatürk çok ferasetli ve zeki olduğunu söylemiş. Vahdettin Han da Atatürk için pek çok methiyeler telaffuz etmiş.Bizim anladığımız Vahdettin Han Atatürk hayranı bir padişahtı.

Çocukları dahi Atatürk'ün aleyhine yurt dışında hür olmalarına rağmen tek laf etmemişlerdir.Siz kim oluyorsunuz geri zekalılar? Ya da hainler.Evet sizler gerçek hainlersiniz.Tarihi çarpıtandan daha hain
kim olabilir?

Adamın birisi "Atatürk olmasaydı İngilizler ülkeyi işgal ederlerdi ve tıpkı Atatürk'ün yaptığı icraatları onlar yaparlardı" demiş, güya az çok akıllı olduğunu ispat etmeye çalışmış.

Ulan manyak!

Atatürk olmasaydı Suud hanedanı gibi satılmış bir hanedan gelir ve şeriat ile seni kandırmaya devam eder ama dinden imandan ederdi. Atatürk seni dinden imandan mı etti? Oku dedi.Oku, oku, oku.

Kuran ne dedi? İkra, ikra,ikra

Bu mu dinsizlik?

Din adamlarını öldürmüş?
Peki dönemin en ünlü din adamı Bediüzzaman nasıl kurtulmuş?

1916 yılında Vahdettin Hanın verdiği görevle doğudaki ordu birliklerini teftiş etmek üzere bir ay orada kalan Atatürk'ün kendi el yazısıyla yazdığı günlüklerden haberin var mı? Orada ne kadar türbe varsa ziyaret etmiş tamir ettirmiş ve Ehlibeyt türbelerinde ağlamış.Kendi el yazısı ile yazmış.Sen kimsin?

Vahdettin Han kendisini satacak birini en hayati göreve getirecek kadar geri zekalı biri miymiş?
Atatürk onun "çok ferasetli ve çok zeki biri olduğunu" söylerken sen kim oluyorsun?

Vahdettin Han Atatürk'ü överken, aleyhine laf söyletmezken sen kim oluyorsun?

Gerçek mi istiyorsun?
Atatürk cumhuriyeti kurduğunda Anadolu'da sadece kadınlar,yaşlılar ve çocuklar vardı.

Bak alttaki iki yazı da da olan en çarpıcı husus şudur.Ne diyor Vahdettin han.Bizimki si o anda zaman kazanmaktı. O zaman ne kadardı biliyor musun? 100 yıl. Yani 2023. Anlayamazsın sen ama bunu.

2023 sadece kahraman Atatürk'ümüzün hedefi değil aynı zamanda Vahdettin Han'ın da hedefiydi ve o bu ülkeyi en güvendiği hayranı olduğu ve bu milletin yüz senede bir çıkarabildiği bir dehaya kahraman Atatürk'e emanet ediyordu.

Evet Atatürk bu milletin yüz senede bir çıkarabildiği ve en zor anlarda bile bu milletin geleceğini güvence altına alabilecek ve imkansız anda yıkılmış bir devletin yerine yepyeni bir devlet kurabilecek kadar deha biriydi. İşte bu yüzden hem bu devlet hem de bu millet Atatürk'e emanet edildi.O da Türk gençliğine emanet etti.

Buraya yüz sayfa yazarız ama kalkma zamanı.

Atatürk'e saldırmayınız çünkü ondan yüz sene geçti ama hala bir Atatürk çıkaramadık.Çıkacak inşallah o da Hz.Mehdi AS'ın Türkiye'den çıkacak komutanı olacak. O da Atatürk düşmanı olmayacak.

Ölmeden önce "Benim tabutuma Kabe örtüsü örtünüz ve beni Ebu Eyyüb El Ensari Hazretlerinin yanına defnediniz" diyen Mareşal Fevzi Çakmak'ın askeri olacak inşallah.

Şu görmüş olduğunuz kahraman ordu Allah'ın (CC) yeryüzündeki ordusudur. Hz.Peygamber SAS Efendimizin  askerleridir.Ve o kahraman Ordu Atatürk'ün subaylarıdır. Eşşeklik etmeyiniz.


VAHDETTİN HAN'A HAİN DİYOR

BU DA SİNAN MEYDAN'IN YAZISI



NOT: BU YAZIYI VAHDETTİN HAN İLE ATATÜRK HAKKINDA İSNATLARDA BULUNAN İKİ FARKLI VE DÜŞMAN GÖRÜŞE YER VERMEK İÇİN YAYINLADIK.YORUM DA BUNDAN SONRA GELECEK.

Hainin Dibi: VAHDETTİN
1. Vahdettin Atatürk'ü "Kurtuluş Savaşı'nı başlatması için değil de, tam tersine başlamış olan yerel direnişleri sonlandırması, Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun olarak dağıtılmamış orduları dağıtması, silahları toplaması için" Anadolu'ya göndermiştir. (Bunu Vahdettin'den, 21 Nisan 1919 tarihli bir notayla İngilizler istemiştir,o da İngilizlerin bu isteğini yerine getirmiştir.Nitekim Atatürk İngiliz vizesiyle Anadolu'ya geçmiştir) Paris Barış Konfernası'nın devam ettiği günlerde diğer Osmanlı yöneticileri gibi Vahdettin de Mondros Ateşkes Antlaşması'na uygun davranmamız, özellikle İngiltere'yi kızdırmamamız gerektiğini düşünüyordu. Bu nedenle İngilizlerin isteğine uygun olarak biran önce Karadeniz'deki Türklerin Rumlara karşı direnişlerinin önlenmesi gerekiyordu. Vahdettin'in kurtuluştan anladığı İNGİLİZLERİN MERHAMETİNE SIĞINMAKTIR. Bu nedenle Samsun'a hareket etmeden önce Atatürk'e "Paşa Paşa devleti kurtarabilirsin!" derken aslında"İNGİLİZLERİN DEDİKLERİNİ YAPARSAN, MONDROS'U EKSİKSİZ UYGULARSAN, ONLARI MEMNUN EDERSEN devleti kurtarırsın!" demek istemiştir. Bunu, sonraki gelişmeler doğrulamıştır. Ayrıca Vahdettin, daha sonra yazdığı "Beyannamesinde", "Atatürk'ü Samsun'a ben göndermedim, hükümetin kararına uydum." demiştir.
2. Vahdettin öyle bir İngilizcidir ki, İzmir'i İngilizlerin işgal edeceklerini sanarak Nisan 1919'da bir Heyeti Nasiha (Nasihat Heyeti) oluşturup Ege bölgesine göndermiş, bu heyetle halkı işgale hazırlamış, dahası İzmir'de direnişi örgütleyen Nurettin Paşa'yı görevden alıp İngilizci İzzet Paşa'yı İzmir'e atamıştır. Amacı İngilizler İzmir'e çıkınca herhangi bir direniş gerçekleşmemesidir. Böylece İngilizlere yaranacağını sanmıştır. Ancak İzmir'e Yunanlılar çıkmıştır bilindiği gibi. Dahası İzmir'in Yunanlılarca işgal edileceğini bir gün önceden öğrenmesine karşın İngilizlerin tepkisinden çekinerek işgale seyirci kalmış, hatta bir gün önceden İzmir'deki asker sivil yetkililere gönderdiği emirle "İşgale karşı direnilmemesini" istemiştir.
3. Rauf Orbay, Mütareke döneminde Vahdettin'in huzuruna çıkıp "milletin düşmana karşı direnişten yana olduğunu" söylemesi üzerine Vahdettin yarı kapalı gözlerini hafif aralayarak şöyle demiştir: "BİR MİLLET VAR KOYUN SÜRÜSÜ, ONA BİR ÇOBAN LAZIM O DA BENİM!"



4. Atatürk, Anadolu'ya geçip Vahdettin'in kendisine verdiği görevin (9 Ordu Müfettişliği: Orduları dağıtma, silahları toplama, asayişi sağlama) tam tersine Kurtuluş Savaşı'nı başlatır başlatmaz Vahdettin Atatürk'ü İstanbul'a geri çağırmış, Atatürk gelmeyince onu görevden almış (Bu yüzden Atatürk askerlikten istifa edip sine-i millete dönmüştür).
5. Vahdettin, Anadolu'daki asker, sivil yöneticilere Atatürk'ün tutuklanması talimatını verenlere ses çıkarmamıştır.
6. Vahdettin Kurtuluş Savaşı sırasında ülkenin bütün yönetimini fiili olarak İngilizlere bırakmıştır, İngilizlerin işini kolaylaştırmıştır, İngilizlerle yaptığı gizli görüşmelerde Atatürk'e hakaretler ederek Atatürk'ün ortadan kaldırılmasını istemiştir.
7. Vahdettin, Türkiye'nin yönetimini 15 yılığına İngilizlere bırakan bir anlaşma imzalatmıştır.
8. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı yazışmalarını çaldırıp İngilizlere teslim etmiştir.
9. Vahdettin, İngilizlerin isteği doğrultusunda Atatürk'ü TBMM içinde yapılacak bir darbeyle devirmek için Kazım Karabekir, Rauf Orbay gibi Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarıyla temas kurup, onları Atatürk'e karşı kışkırtmıştır. Bu kışkırtma kısmen sonuç vermiştir.
10. Vahdettin, Büyük Taarruz'dan bir hafta önce bile İngilizlerle görüşerek Anadolu'daki milli harekete karşı, Atatürk'e karşı İngilizlerin desteğini istemiş, İngilizleri milliyetçilere saldırtmaya çalışmıştır.
11. Vahdettin, İngiliz kuklası hain Damat Ferit'i beş defa sadrazam yapmıştır.
12. Vahdettin, Saltanat Şurası kurup, Türkiye'yi parçalayan SEVR ANTLAŞMASI'nı imzalatmayı kabul etmiş, (Bu şurada vahdettin dahil bütün Osmanlı yöneticileri Sevr'e "evet" demiş, bir tek Topçu Feriki Ali Rıza Paşa "hayır" demiştir.) kurduğu bir heyete, Anadolu'da Türklere sadece iç Anadolu'da birkaç ilde yaşama hakkı tanıyan Anadolu'yu Kürdistan, Ermenistan, İyonya bölgesi diye parçalara bölen, kapitülasyonları ağırlaştıran İDAM FERMANI Sevr Antlaşması'nı imzalatmıştır
13. Vahdettin, Anadolu'da Haçlı emperyalizmine karşı mücadele eden Kuvayı Milliye'ye karşı Haçlı emperyalizmine destek olmak için paralı KUVAYI İNZİBATİYE (HALİFELİK ORDUSU)'nu kurup Anadolu'ya göndermiştir.
14. Vahdettin, hain Damat Ferit Hükümeti ile birlikte Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını "dinsiz-zındık" ilan eden fetvanın yayınlanmasına ses çıkarmamıştır.
15. Vahdettin, Atatürk'ün idam fermanını ımzalamıştır.
16. Vahdettin, Atatürk'ün rütbelerini-nişanlarını söktürmüştür.
17. Vahdettin,  Damat Ferit'le birlikte Anadolu halkını kışkırtıp Anadolu'da "İÇ SAVAŞ" başlatmıştır.(isyanlar vs.), Anzavur'u paşa yapıp milliyetçilere saldırtmıştır.
18. Vahdettin, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra "Hicret ediyorum" diyerek HALİFELİK sıfatıya İngilizlere sığınarak kaçmıştır. Böylece Vahdettin İngilizlerin Halifeliği kullanmalarına olanak yaratmıştır.İngilizler Vahdettin'i kendi kontrolleri altında "kukla" bir halife haline getirip, sömürgeleri Hindistan'daki Müslümanların isyanını önlemeyi düşünmüşlerdir. Ancak Atatürk, kaçak Halife Vahdettin'in "halifelik" yetkilerini alıp Abdülmecit Efendi'ye verince sıradanlaşan Vahdettin'in artık İngilizler için hiçbir anlamı kalmamıştır. İngilizler Vahdetin'i yine de bazı İslam ülkelerinde gezdirip Müslümanların Vahdettin hakkındaki görüşlerini öğrenmek istemişler, ancak Müslümanların Vahdettin'i hiç önemsemedikleri, hatta tanımadıkları, tanıyanların da "nefret ettiğini" görmüşlerdir. Bunun üzerine artık Vahdettin'i kullanamayacaklarını anlayan İngilizler amiyane tabirle Vahdettin'e tekmeyi yapıştırmışlardır. Böylece Vahdettin'in sefalet yılları başlamıştır. İlahi dalet mi desek!
19. Vahdettin'in kaçarken hazineyi soymamasının nedenleri ise şunlardır: Birincisi zaten yurtdışında kendisine fazlasıyla yetecek kadar birikmiş parası ve maaşları vardır. İkincisi, İstanbul 1922 Ekim'inin başında Ankara Hükümeti temsilcisi Refet Paşa tarafından İngilizlerden teslim alınmış, İstanbul kurtarılmış ve Ankara Hükümeti'nin kontrolüne geçmiştir. Topkapı Sarayı'nın, Yıldız Sarayı'nın, Dolmabahçe Sarayı'nın önünde ve hazine de artık Atatürk'ün askerleri nöbet tutmaktadır. Yani Vahdettin istese de hazineyi, sarayı soyacak durumda değildir. Üçüncüsü de Vahdettin, İngilizlere sığınırken yaptığı pazarlık gereği, "Ben size HALİFELİK sıtafımla sığınacağım, sizin kotrolünüzde bir halife olacağım" diye sığınmıştır. Bunun karşılığında İngilizlerin kendisini krallar gibi yaşatacağını, paraya pula ihtiyacı olmayacağını düşünmüştür. Ayrıca 1924'te ABD Başkanı'na yazdığı mektuptan anladığımıza göre Vahdettin "geçici olarak ülkeyi terk ettiğini" düşünmüş, bir gün İngilizlerin ve ABD'nin desteğiyle Atatürk'ü aşağı indirip yeniden Türkiye'de Halife olacağı hayaline kapılmıştır. Bu nedenle bir gün geri döneceğine göre malı mülkü yanında götürmeyi düşünmemiştir. Ayrıca hazineyi soymaması veya soyamaması "hırsız" olmadığını gösterir, biz de zaten Vahdettin'e "hırsızdır" demiyoruz, "haindir" diyoruz. Her hainin aynı zamanda "hırsız" olacağı şeklinde bir kural da yoktur! Vahdettin'in yurt dışında sefalet içinde ölmesinin nedeni de "parasızlık" değil, lüks yaşama orada da devam etmek istemesi ve özellikle bazı akrabalarının (Örneğin meşhur Zeki) ölçüsüz harcamalarıdır. Hazıra dağ dayanmaz, gün gelmiş beş parasız kalmıştır!
20. Vahdettin Türkiye dışında "firari" olduğu zamanlarda sürekli Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk düşmanlarıyla temas kurarak Atatürk'e ve Türkiye'ye yönelik haince planlar içinde olmuştur.
21. Vahdettin 1924'te ABD Başkanı'na yazdığı mektupta Atatürk'e ve Atatürk'ün peşine takılan Türk milletine ağır hakaretler etmiştir, ABD Başkanı'ndan, Türkiye'de yeniden tahta geçmesi için kendisine yardım etmesini istemiştir. Halifeliğin kaldırılmasının emperyalist ülkeler için hiç de iyi olmayacağını belirterek kendisinin yeniden halife olmasına yardım edilmesini istemiştir. Yani hainliğine yurt dışında da devam etmiştir.
Özetle VAHDETTİN HAİNİN DİBİDİR.
Vahdettin'in bu ihanetleri nedeniyle TBMM daha 1920 yılında yaptığı bir gizli oturumda Vahdettin'e "HAİN" damgasını yapıştırmıştır. Vahdettin'e çok sonraları Kemalistler "hain" dememiş, daha 1920'de TBMM "HAİN" demiştir. Zabıt Cerdeleri incelenecek olursa bu gerçek görülecektir. Atatürk de 1920'de TBMM'de gizli oturumlarındaki konuşmalarında "HAİN VAHDETTİN" ifadesini kullanmış, 1927'de kaleme aldığı NUTUK'ta ise Vahdettin'e hem "HAİN" hem de "SOYSUZLAŞMIŞ YARATIK" demiştir.
Vahdettin'e hiç kimse "hain" demese bile tarih "hain" demiştir. Hainden kahraman olmaz, olsa olsa "çakma kahraman" olur.
ABD'nin BOP'una uygun olarak tarihi yeniden yazanların hainleri kahraman, kahramanları hain yapmasına şaşırmamak gerekir. AKP bu duruma çanak tutmaktadır. Nitekim AKP döneminde İskilipli Atıf gibi, Şeyh Sait gibi, Seyit Rıza gibi başka hainler de "kahraman"  ilan edilmiştir. Anlayacağınız AKP sayesinde çok sayıda "çakma kahramanımız" oldu!
MERAKLISINA NOT: Biraz daha ayrıntı için işte VAHDETTİN'İN İHANET DOSYASI (Buraya tıklayınız) Ayrıca bu yazıdaki bütün iddiaların kaynaklarına/belgelerine benim CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI, 1. CİLT adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.


Sinan MEYDAN- 20 Mayıs 2013

Resmi Tarihi Yerle Bir Eden Haber!

MURAT BARDAKÇI 19 MAYIS 1919 BELGESİ YAYINLADI


Belgenin orijinali

Murat Bardakçı, Atatürk'ün Padişah Vahdettin tarafından Samsun'a gönderilmesiyle ilgili belgeyi ilk kez yayınladı.

Yazar Murat Bardakçı köşe yazısında, Atatürk'ün 19 mayıs 1919'da Samsun'a çıkışında rol oynayan belgeyi ilk kez paylaştı.

İşte Bardakçı'nın yazısı ve o belge...

Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun yolculuğu ile ilgili olarak ders kitaplarımızda birkaç sene öncesine kadar, çoğu gerçekle alâkası olmayan yanlış bilgiler yer alırdı.
Hatalı bilgilerden bazıları yolculuğun “gizli” ve “tehlikelerle dolu” olduğu, Paşa ile arkadaşlarını Samsun'a götüren “Bandırma” adındaki köhne vapurun pusulasının bile bulunmadığı, Karadeniz'de cirit atan İngiliz savaş gemilerine görünmemek için geceleri geminin ışıklarını yakmadıkları ve teknenin kıyıya yakın seyrettiği şeklindeydi.

PADİŞAH HERŞEYİ BİLİYORDU

Halbuki, yolculuk öyle olmamıştı... Gizli falan değildi, bir “devlet operasyonu” şeklinde hazırlanmış, zamanın padişahı Sultan Vahideddin ile sadrazamı Damad Ferid Paşa her aşamada her şeyden haberdar edilmişlerdi. Resmi yazışmalar gizli değil açık yapılmış ve devletin elindeki en rahat gemilerden olan Bandırma da bu yolculuğa tahsis edilmişti. Hatta, Mustafa Kemal'in Samsun yolculuğunun resmi maksadı olan 9. Ordu Müfettişliği'ne tayini hakkında Sultan Vahideddin ile Sadrazam Damad Ferid ve Harbiye Nâzırı yani Savaş Bakanı Şakir Paşalar'ın imzalarını taşıyan emir de 5 Mayıs 1919'da o devrin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayî'de yayınlanmıştı.

1998'DEN SONRA DERS KİTAPLARINDA DÜZELTİLDİ

Bütün bunlar, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun dosyasındaki belgelerde ayrıntıları ile yazılı idi ve Samsun evrakı, yani Paşa'nın Samsun yolculuğu ile alâkalı bütün belgeler 1919'da İstiklâl Savaşı'nın kahramanlarından Kâzım Karabekir Paşa'ya intikal etmiş, daha sonra Paşa'nın ailesi tarafından muhafaza edilmişti. Daha önceleri sadece birkaçı yayınlanmış olan belgelerin tamamının kopyalarını Paşa'nın damadı rahmetli Prof. Faruk Özerengin'den 1990'ların başında almış ve hepsine 1998 Kasım'ında çıkarttığım “Şahbaba”da yer vermiştim. Samsun yolculuğu hakkındaki yanlış bilgiler bu yayından sonra doğru hâle gelmiş ve ders kitaplarında da değişiklikler yapılmıştı.

Bugün, Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışının 96. yıl dönümü münasebeti ile, daha önce yayınlamadığım bir belgeye yer veriyorum: Paşa'nın 9. Ordu Müfettişliği'ne tayini hakkında Sultan Vahideddin'in yukarıda sözünü ettiğim emrinin yayınlandığı o zamanın resmi gazetesine...

RESMİ GAZETE'DE YERALDI

Mustafa Kemal Paşa'nın tayin emri Hicrî 4 Şaban 1337 ve Rumî 5 Mayıs 1335, yani Milâdi 5 Mayıs 1919 tarihli ve 3540 sayılı “Takvim-i Vekayî”nin ilk sayfasında ilk karar olarak yer alıyor ve emirde şöyle deniyor:

“Mülga (lâğvedilmiş, kaldırılmış olan) Yıldırım Grubu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Kıtâatı (kıt'aları) Müfettişliği'ne tâyin edilmiştir. İşbu irâde-i seniyyenin (padişah emrinin) icrâsına Harbiye Nâzırı (Savaş Bakanı) memurdur. 29 Receb 1337, 30 Nisan 1335 (30 Nisan 1919). Mehmed Vahideddin (üstte). Harbiye Nâzırı Şakir, Sadrazam Damad Ferid”.



ATATÜRK DÜŞMANLARINA ZEHİR ZEMBEREK BİR YORUM GELECEK


16 Mayıs 2015 Cumartesi

"GÖKTEN BİR NİDA" BUGÜN OLDU

16 MAYIS GECESİ GÖKTEN BİR SES DUYULMUŞ.DÜNYANIN DÖRT KITASINDA TROMPET ÇALMA SESİNE BENZER BİR SES İŞİTİLMİŞ



ABD,UKRAYNA, ALMANYA GİBİ FARKLI KITALARDA DUYULMUŞ.

RAMAZANIN YİRMİNCİ GECESİ DE BEKLİYORUZ İNŞALLAH. O DA SEKİZ TEMMUZA GELİYOR AMA BİZ DOKUZ TEMMUZDA BEKLİYORUZ İNŞALLAH. AMA BUNUNLA AYNI ŞEKİLDE DEĞİL DAHA FARKLI VE DAHA GÜÇLÜ OLABİLİR ALLAHU ALEM. ÇÜNKÜ BU ONUN HABERCİSİ YANİ İŞARETİ OLABİLİR ALLAHU ALEM.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

DOKUZ TEMMUZUN ÖZELLİĞİ NEDİR DERSENİZ. BU YIL DOKUZ TEMMUZ KADİR GECESİ DE OLABİLİRMİŞ.YİRMİNCİ GECE DE KADİR GECESİ OLABİLİR Mİ?

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

ABD'NİN 7 HAZİRAN AKIL OYUNLARI

ABD, 7 HAZİRAN'DA NASIL BİR TABLO İSTER?



ABD, 7 HAZİRAN'DA AKP-CHP KOALİSYONU İSTER. ÇÜNKÜ:

AKP, tek başına iktidar olsa bile Anayasa değişikliği mümkün değildir.Halk, Anayasanın niçin değiştirilmek istendiğini gayet iyi bilmektedir. Başkanlık Sistemi, Açılım Süreci, Pkk'ya daha çok taviz halk tarafından hiç de hoş karşılanmaz. ABD de bunu gayet iyi bilir.

Anayasa değişmediği, başkanlık sistemine geçilmediği, Pkk'ya daha çok taviz verilemediği müddetçe ABD rahat olmaz. Tek başına AKP iktidarı da bunu yapamayacağına göre, ABD artık tek başına AKP iktidarı da istemez. Onun yerine tek başına AKP iktidarından daha güçlü bir koalisyon hükumeti ister.

Bize göre ABD'nin 7 Haziran için görmek istediği iktidar AKP-CHP koalisyon hükumetidir. Bu nedenle bazıları daha şimdiden AKP-CHP Koalisyonunu "Büyük Koalisyon,Müthiş Koalisyon,Milli Koalisyon" gibi övgülü sözlerle reklam ediyorlar.(Ümit Zileli bu konuyu yazmıştı)





İkisi de Anayasayı değiştirmek istiyor.İkisi de Açılım  Sürecinin devamından yana.İkisi de Pkk ile görüşmelerden rahatsız değil.İkisi de Pkk'yı Kürt halkının temsilcisi olarak görüyor. İkisi de Türkçe tek dildir ilkesinden taviz veriyor ve iki dil de olabilir diyor.İkisi de fiili olarak özerklik anlamına gelecek kavramları kullanıyor. Fark nerede? Bu politikada en ufak bir fark yok.Tıpa tıp aynı.

Bu manada CHP de Atatürk'ün CHP'si olmaktan çıkmış durumda.Baykal ile birlikte Atatürk'ün CHP'si de bitti.İşte Baykal'ın gidiş nedeni de aslında kaset falan değil Kılıçdaroğlu'nun bu duruşuydu. 

Yani Tunceli'ye "Dersim", Dersim ayaklanmasının Atatürk tarafından bastırılmasına da "Katliam" demesiydi.Baykal'ı götüren de Kılıçdaroğlu'nu getiren de ABD'dan başkası değildi.Şimdi de görev zamanı.


HDP barajı geçerse mecliste muhalefet olarak yerini alacak ve AKP-CHP Koalisyonuna Anayasa değişikliği konusunda dışarıdan destek verecek.367 sorunu aşılacak ve halka ve referanduma gitmeden bir oldu bitti ile milletin tasvip etmediği anayasa değişikliği yapılmış olacak.

Böyle bir durumda medya da ulufe  karşılığı üzerine düşeni yapacak ve "yeni anayasa meclisten kahır çoğunlukta geçti" diyerek reklamlara devam edilecek.Muhalif vekillerin sayısı hiç önemsenmeyecek. Tabi onlar da MHP milletvekilleri olacak.Hesap budur. İnşallah gerçekleşmez.


Evet ABD, cennet Türkiyemiz üzerinde çok aşağılık oyunlar oynuyor ama her zaman başarılı olduğu da söylenemez. Ya Milli Güçler ya da Millet bozuveriyor. Bakalım 7 Haziran'da neler olacak?

Oyunu bozmanın tek yolu var o da MHP'yi tek başına iktidar yapmak. Olabilir mi? Orasını bilemeyiz ama Hz.Ali RA Efendimizin bir ifşaatı var."Türkler cuş ettiğinde Mehdiyi muntazıra hazır olun" buyurmuş. 

Eğer bu cuş sandıkta olacaksa MHP ile olacak Allahu alem. Sandıkta olmayacaksa yine sorun yok.Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendisini koruyacak güce sahiptir İnşallah.

KISA HABERLER

ES SELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLAH





İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle bir müddet sitemizle ilgilenemedik. Takipçilerimizden özür dileriz.

Değerli dostlar, bu yazımızda kısaca bazı haberleri geçip, arka planlarını da açıklayalım istedik.

Antalya'da NATO Dış İşleri Bakanları toplantısı yapıldı. NATO Dış İşleri Bakanlarına ilaveten NATO'ya yakın bazı ülke temsilcileri de katıldı. Afganistan, Ortadoğu, IŞİD, Suriye ve Türkiye'deki Suriyeliler gibi konularda görüşmeler oldu.

Afganistan'daki NATO varlığı devam edecek.Türkiye, Suriye'lilere 6.5 milyar dolar harcamış. Rusya'nın doğu Ukrayna'dan çekilmesi istendi. 

Önceden planlanmış bu toplantının gerçek amacı Türkiye çevresinde oluşan ve Rusya'nın da tarafı olduğu gelişmelere karşı Rusya ve İran'a göz dağı vermekti. Onların da umurundaydı!

Mısır'da Sisi, Mursi ile Kardavi'nin idam edilmesi için mahkemeden karar çıkarttı. 

Mursi'nin idam kararı, Mısır'daki Müslüman Kardeşlerin yani İhvan'ın silahlanarak iç savaş çıkarması ve mağdur rolünden çıkarılıp yasal olarak katledilmeleri için yapıldı. 

Yani bir türlü silahlanıp masum rolünden çıkmayan İhvan, terörist yapılıp yok edilmek isteniyor.Geri zekalı Sisi'nin hesabı budur ama ona bu kararı aldıranların esas amaçları Mısır'ı Suriye'den beter yapmaktır.Sonunda Sisi de ölecek ama Batının umurunda mı?

Kardavi için alınan idam kararı ise tam manasıyla bir fitneden ibarettir. Kardavi için algı operasyonu yapılıyor.

Yani Kardavi'ye imaj ve prestij kazandırma operasyonudur. Hem Sisi hem de Kardavi İsrail uşağı olacak ama İsrail uşağı Sisi, İsrail uşağı Kardavi'yi asacak.Bu olacak şey değildir. 

Kardavi hakkındaki bu karar, onun beklenen aşağılık Süfyan olabileceği öngörümüzü kuvvetlendirmektedir.En doğrusunu Allah CC bilir.

Türkiye, Suriye'ye ait bir insansız hava aracını (İHA) düşürdü.Dış İşleri "sınır ihlali" dedi.Suriye reddetti. AKP bunu NATO toplantısının olduğu sıralarda NATO'nun Türkiye'ye olan ilgisini çekmek, daha da önemsenmek, hatta Suriye'ye karşı daha agresif bir duruş istemek için yapmış olabilir. Tabi sınır ihlali yoksa. Sınır ihlali varsa doğrudur ve düşürülmelidir. 

Necdet Özel Paşa'nın izne ayrılmasından sonra Suriye'ye operasyon olabilir diye düşünenler yanılmaktadır.Aynı durum Necip Torumtay Paşa tarafından da Özal'a karşı yaşanmıştı.

Ama Kahraman Ordu Irak'a girme oyununa gelmemişti. Şimdi yine girmeyecek ve doğrusunu yapacak İnşallah. 

Kanıtı Irak olayıdır.O zaman Irak'a girseydik ne olacaktı? Irak'ın kuzeyinde Barzani'yi Saddam'a karşı koruyacaktık ve savaş bitince de tıpkı Kore'den döndüğümüz gibi geri dönecektik. Kore'de kazancımız oldu mu? 

ABD, Işid ve El Kaide gibi taşeronlarla deviremediği Esad'ı şimdi Türkiye ve Suud ittifakı ile devirmek istiyor. 

Suud buna çok istekliydi ama Husiler Suudun güneydeki iki kentine füze ve roket yağdırınca Suud, Yemen operasyonlarını durdurdu.

Önce Husiler insani yardım için ateşkes istedi, BM ve tüm taraflar reddetti.Husiler istedi ya, o yüzden. 

Husiler de Suudun güney kentlerine saldırıp iki kenti talan edince bu kez Suud, BM aracılığı ile ateşkes istedi ve hemen kabul ediliverdi. 

İşte bu yüzen Suud, Türkiye ile birlikte Suriye operasyonuna çok istekli olmasına rağmen kendinden korkmaya başladı. 

Ayrıca Türkiye'nin Suriye operasyonu da sadece AKP' ye entegre olmadığından Suud tamamen ABD'ye döndü ve ne diyeceğine bakıyor.

Suud'un Suriye için yapacağı tek şey dolarlarını basmaktır. Teröristlere maaş dağıtmaktan başka da bir şey yapamaz.

Türkiye ise taşeron bir devlet değildir ve sadece kendi istediği zaman, kendi istediğine gerekli dersi verir Allah'ın izniyle.ABD istiyor diye değil.

"ABD'nin 7 Haziran Akıl Oyunları" birazdan gelecek.



  NOT: Gaybi Haberler Sitesi editörü Mustafa kardeşe geçmiş olsun dileklerimizi ilettik ancak bilgisi oldu mu öğrenemedik.O nedenle buradan tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.Bu dehşet arefelerinde sadece bir kaç site bu konuları işliyoruz.O nedenle Güzeller güzeli Rabbimiz kardeş site editörü Mustafa Bey'e acil şifalar versin İnşallah.

7 Mayıs 2015 Perşembe

TÜRKİYE İKİ GÜN İÇİNDE SURİYE'YE GİRECEK Mİ?

GÜRSEL TEKİN TÜRKİYE'NİN İKİ GÜN İÇİNDE SURİYE'YE GİRECEĞİNİ İDDİA ETTİ



Gürsel Tekin kaynağının çok sağlam olduğunu ve Türkiye'nin Cuma gününe kadar Suriye'ye gireceğini iddia etti.

Başka kaynaklar da Türkiye'nin Suudi Kralıyla anlaştıklarını ve birlikte Suriye'ye gireceklerini yazdılar.

PEKİ BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ?

Şu sorularla başlayalım:

Acaba AKP'nin oy oranı yüzde yirmi beşlere düştüyse, anketçiler tarafından gizleniyorsa ve bu durum AKP yönetimi tarafından biliniyorsa, AKP neler yapabilir?

Seçimleri ertelemek için Suriye'ye girebilir mi?

Ya da birileri AKP'yi tamamen saf dışı bırakmak ve bitirmek için Türkiye'nin Suriye'ye girmesini planlamış olabilirler mi? 

Yani Türkiye Suriye'ye girerse bu AKP'ye ne kazandırır, ne kaybettirir?

Türkiye, Suriye'ye girerse Esad'ı devirebilir mi?

Böyle bir durumda Rusya ve İran'ın tavrı ne olur? Onlara karşı ABD ve batı neler yapabilir?


HADİS YORUMLARINA GÖRE ANALİZ EDELİM İNŞALLAH

Recep Tayyip Erdoğan Süfyan değildir.Bu nedenle Türkiye, Suriye'ye girse bile Esad devrilmeyecektir.

Çünkü Esad'ı devirecek kişi Süfyan'dır.Onun ordusu da Suriye'yi kuzeyden değil, güneyden işgal edecektir.Ve bu ordu da Ürdün'deki yedi bayraklı koalisyon ordusudur.

Hz.Ali RA Efendimiz Türkiye'den Suriye'ye girileceğini işaret eden ifşaatta bulunmuş.Bu ifşaat da iki ayrı rivayetle yorumlanmış.

Birincisinde Türklerin Şam'a inecekleri ve adaya geri dönecekleri şeklinde.İkincisi ise kuzeyden Şam'a çapulcuların akın edecekleri şeklinde.

Bize göre Allahu Alem Hz.Ali Efendimiz'in birinci ifşaatı henüz gerçekleşmemiştir ve Türklerin Şam'a ineceklerinden kasıt Suriye değil Irak'tır. 

Yani Barzani'ye gidilecek ve adaya da oradan dönülecek.Ada Kıbrıs. Onun da olgunlaşması devam ediyor zaten.

İkincisi kuzeyden Şam'a çapulcuların akın edecekleri şeklindedir ve bize göre de Allahu Alem bu ifşaat gerçekleşmiştir.

Bundan kasıt Esad'ı devirmek için giden teröristler ve muhaliflerdir.

SİYASİ OLARAK İSE

Normalde AKP böyle bir operasyona girişmez. Muhaliflere yardımları artırır. Ancak birileri AKP'nin sonunu getirmek için "sandıktan çıkış yok" bahanesiyle AKP'ye tuzak kurabilirler.

Eğer böyle bir operasyon olursa çok kontrollü ve sınırlı bir boyutta kalacağı da şimdiden söylenebilir.

Doğu Perinçek ile Eski Genel Kurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin de böyle bir operasyonun olmayacağını çok net olarak açıkladılar. Ve Gürsel Tekin'i ciddiyetsizlik ile suçladılar.

Gelinen noktada birileri bir şeyler planlamış olsalar bile oyunları bozulmuştur. Türk Ordusunun Suriye'de işi yoktur. Doğru olan da budur.

Çünkü oradaki savaş da Irak'daki hatta tüm Ortadoğu'daki savaşlar da hepsi birer fitne savaşıdır.

Türk Ordusunun taşeronların yaptığı fitne savaşlarında işi yoktur.