6 Nisan 2015 Pazartesi

BAK SEN EŞKİYAYA

 EŞKİYANIN OYUNU



Vakti zamanında, çok eski tarihlerde bir birine yakın birkaç köy varmış. En küçüğü yüz haneli, en büyüğü ise 800 haneli Tekkeli Köyü imiş.

Köylerin yakınlarında bulunan dağlarda ise 300 kişilik bir eşkıya çetesi varmış. Bütün küçük köyleri haraca bağlamışlar ancak büyük köye bir türlü çare bulamamışlar.

Köy kalabalık olduğu için açıkça tehdit edip haraç isteyemiyorlarmış. Üstelik köylüler pek çok savaşlara katılmış kahraman köylülermiş.

Eşkıya başı, birkaç lider eşkıyasını toplamış ve konuşmaya başlamış:

“Bu Tekkeli Köyü’nü nasıl yapacağız? Bunlardan nasıl haraç alacağız?” 

Eşkıyalardan biri:

“ Adamlar kalabalık, sözümüz geçmez, tehditlere de boyun eğmezler, başka bir yol bulmalı” demiş.

İkinci eşkıya:

“Muhtarı kaçıralım, haraç toplamazsan öldürürüz diyelim, kabul etmezse de öldürelim” demiş.

Eşkıya başı:

“Hem yerine daha iyisini seçerler, hem de bize daha çok düşman olurlar” demiş. Bir başkası:

“Yollara sürekli tuzak kuralım, herkesi soyalım, öldürelim, sağ kalanı da köye haberci olarak gönderelim. Ya adam başı bize her ay iki kayma verirsiniz ya da yol kesmeye devam ederiz diyelim” demiş.

Eşkıya başı:

“Bunlar cesur adamlar, toplanır gelir dağda bizi bulurlar ve cezamızı verirler” demiş.

İçlerinde hin mi hin bir eşkıya varmış. Herkes ona bakıyormuş ne diyecek diye. 

Çünkü herkesi dinler, en son o konuşurmuş ve genellikle eşkıya başı da onun dediğini yaparmış.

Adı Musa imiş. Ve konuşmaya başlamış:

“Muhtara bir haberci gönderip konuşalım. Düğün yapacak parası yok, rüşvet teklif edelim.”

Eşkıya başı: “Muhtar dürüst bir adam rüşvet alır mı? Haydi aldı. “Nereden buldun parayı” derlerse köylüye ne diyecek?”  Musa:

“Bir kaç tane tarlası var, birini satacak, onunla yapacak düğünü. Biz tarlayı dışarıdan bir müşteri gibi alırız, parayı veririz. Tarlasını da hiç almayız, gizler.”

“Arkadaş, biz köylüden haraç almaya çalışıyoruz sen muhtara haraç veriyorsun. Köylüden haracı nasıl alacaksın peki? Musa:

“Parayı alırsa o kolay. Muhtara köye bir okul yap ve köylüden para topla deriz. Okulu bin kaymaya yaparsa 1.300. kayma toplatır 250 kaymamızı alırız. Eşkıya başı:

“E sonra?” Musa:

“Canım, sonra da hastane, cami, yol, su, köprü yap deriz.” Eşkıya başı:

“Hepsini de yapar mı?” Musa:

“Elli kayma verdik ya, her birinden topladığına göre veririz.” Eşkıya başı:

“Zengin olursa nasıl anlatacak köylüye, bir daha seçerler mi?” Musa:

“ O, onun sorunu. Ama bize sorarsa nasıl yapayım diye iki şey öneririz ama yaptırmayız.”

Eşkıya başı: “Nasıl yani?” Musa:

“Nasılı şu: Ya servetini gizleyeceksin ya da köyü terk edip başka bir köye zengin biri olarak yerleşeceksin deriz. Tercih onun ama biz de eşkıyayız değil mi? Bu kadar zengin olan birinin üstelik sayemizde zengin olmuş birinin yakasını serbest bırakmak bizim eşkıyalığımıza yakışır mı?”

 Eşkıya başı:

“Onu da biz alacağız yani?” Musa:

“Tabi biz alacağız. Onu korkutup, köylüye söylemekle tehdit edip kaçıracağız. Kaçarken de önünü kesip dağa kaldırıp nesi var nesi yoksa soyacağız. Bize yakışan budur.”

Eşkıya başı:

“Musa çok uyanık adamsın. Peki muhtar köyü terk etmezse ne olacak?” Musa:

“Servetini gizleyecek ama biz istersek. İstemezsek gizleyemeyecek ve kaçmak zorunda kalacak. Ama biz gizlemesine müsaade edeceğiz. Ne zamana kadar? Haracımızı aldığımız müddetçe. Amaç köyü haraca bağlamak değil mi?

Eşkıya başı: “Ya tekrar seçilemezse?” Musa:

“Okul, hastane, cami, yol, su gibi hizmetlerden dolayı seçilecektir. Ama risk olursa biz de yardım edeceğiz. Köydeki garibanlara yardım edecek ve oylarını alacak.”

“O kadar adama parayı nereden bulacak?” Musa:

“ Biz vereceğiz. Köyden aldığımız bir aylık haracı versek yeter. Ama bizden aldığını söylemeyecek. Hem kendi biriktirdiklerinden koyacak. Hem de birkaç zengine tek tek gidip biraz yardım toplayacak. Ve herkese de “ zenginler verdi” diyecek. Ama gerçekte bizim verdiğimiz ile işi bitirecek. Sonra gelsin yine haraçlar.”

Eşkıya başı gayri ihtiyarı bir kahkaha atar ve eşkıyalardan birine:

“Gidin, çağırın şu muhtarı. Gelsin konuşalım” der.

Birkaç saat sonra haberci gelir ve:

“Muhtara söyledim, “Almayım ayaklarımın altına dedi, beni kovdu” der.


DEVAM ETSİN Mİ?


5 Nisan 2015 Pazar

SON DAKİKA DİYE DÜŞEN BİR HABER

RUSYA VE ÇİN SAVAŞ GEMİLERİ VE SAVAŞ UÇAKLARI YEMEN'E GİDİYOR



HABER DOĞRU MU TAM OLARAK BELLİ DEĞİL AMA DOĞRUYSA ORTALIK FENA KARIŞACAK DEMEKTİR.

SİSİ KÖŞEYİ DÖNDÜ BAŞLIKLI BİR YAZI YAZACAKTIK, BU HABER GELDİ

ABD ve Suud Yönetimi Sisi'yi Kara Harekatına ikna etmek için  uğraşıyorlardı.Tabi Sisi de 20 Milyar Dolara ilaveten daha çok isteklerde bulunacaktı.Ama cevabı evet olursa Mısır'ın içinde ve ordusunda da riskler alacaktı. Yazının konusu buydu.

Şu an bu haber yaygın sitelerde yok ama gerçekten doğruysa bölgeyi çok zor günler bekliyor demektir.

Rusya Devlet Başkanı Putin, BM'e müracaat ederek Suud önderliğinde yapılan Yemen Operasyonun durdurulması için karar almalarını istemiş BM yetkilileri de bekletmeye almışlardı.

Bu haber facebooka düştü. Yanlış da olabilir ama ya doğruysa diye yazdık.

İŞTE GELİŞMELER

Husiler Yemen'in Aden kentinde ilerlemeye devam ediyorlar. Hava alanı ve Limanlar Husilerin hedefinde. Durdurulamadıkları için ABD ve Suud Sisi'yi kara harekatına zorluyordu.Kara harekatı yapılacaktı.

Rusya ve ÇİN Savaş gemileri ve savaş uçakları ile Yemen'e gidiyorlar diye haber düştü.

Eğer Rusya ve ÇİN gerçekten böylesine büyük bir askeri güç ile Yemen'e gidiyorlarsa Arap Koalisyonunun hava operasyonları da bitiyor anlamına gelir. Çünkü ABD şu an için savaşı göze alamaz. 

Çünkü böyle bir savaş 3.Dünya Savaşı demektir.Tek yapacakları çekilmektir ve çekilecekler.

Ama esas kargaşa da bu çekilmeden sonra yaşanacak ve ABD tüm batıyı ayağa kaldırarak resmen 3.Dünya Savaşına neden olacak askeri varlıklarını bölgeye gönderecektir.

Şimdilik bu kadar. 

İRAN'IN BAŞARISININ SIRRI

İRAN'IN ORTADOĞU'DAKİ BAŞARISININ SIRRI "ORDULARA" OYNAMASIDIR



İran Orta Doğu'da bir Şii Hilali oluşturmaya çalışıyor.

Şunu baştan söyleyelim İran'ın başarıları kalıcı bir başarı değil geçici bir başarıdır. Çünkü erken öten horozun akibeti bellidir.

Tabi bunu söylerken de İran ile mevcut İran yönetimini kastettiğimizi ifade edelim. Yoksa İran Devleti yıkılmayacak ve Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek Allahu Alem.

Peki İran'ın bu kısa vadeli başarısının sırrı nedir?

Kesinlikle çok akıllıca bir tercih ile bölge Ordularına oynamasıdır. Yani İran hep doğru karta oynuyor. Hani derler ya o mana da...


SURİYE

Suriye karıştı, uluslararası teröristler ABD ve Batının desteği ile Esad'ı devirmek için (Aslında dertlerinin Esad olmadığı, Suriye'yi kan gölüne çevirmek olduğu da meydana çıktı.) Suriye'ye doluştu.

Zaten Suriye müstemleke bir devlet.Bize göre devlet bile değil,bir kukla.Böyle bir olayla ilk defa karşılaşınca şaşırıp kaldı.

İran çok akıllıca bir manevra ile Esad'ı desteklediğini açıkladı.Gerçekte Suriye Ordusunu ele geçirmeyi amaçlamıştı. Zira Suriye Ordusu Esad'ın ordusuydu.

Önce Suriye'ye teknik destek verdi. Arkasından General desteği,silah desteği ile Suriye Ordusunu yönetmeye başladı. En sonunda da Suriye Ordusunu ele geçirdi.

Şimdi Suriye'de Esad'a karşı savaşan muhalifler gerçekte İran'a karşı savaşıyorlar.Ama farkındalar, ama değiller.

IRAK

İran aynı senaryoyu Irak'da da denedi ve aynı başarıyı orada da elde etti. Herkes Maliki ile didişirken İran sahip çıktı. Aslında derdi Maliki de değildi. Maliki'nin emrinde olan Irak Ordusunu ele geçirmek istemişti.

Tıpkı Suriye'de olduğu gibi Irak'a da önce teknik destek verdi. ABD'nin vermekten imtina ettiği silahları İran Generalleri ile birlikte gönderdi.  

ABD "Maliki gitsin" deyince yerine Haydar İbadi'yi bile İran getirtti. Zira Ayetullah Sistani bu konuda etkili oldu ve İran'ın telkinlerine teslim olmuştu. 

Hatta Haydar İbadi ile önceden yanına alamadığı Mukteda Sadr'ı da yanına çekmeyi başardı. Şu an İran ile Mukteda Sadr arasında sadece Ordunun mezhep kimliği açısından fikir ayrılıkları var. 

İran, Kürtleri Barzani yanlısı diye, Sünnileri de Saddam yanlısı diye Ordudan attırdı. Mukteda Sadr ise Irak Ordusunun tüm mezhepleri kapsayacak şekilde "ulusal bir ordu" olmasını istemişti. Tabi şu anda İran ne derse o oluyor.Yani İran Irak'da da Orduyu ele geçirmiş durumda.

Gerek Suriye'de ve gerekse Irak'da İran'ın bu orduları ele geçirmesinde en etkili generali olan Kasım Süleymani şimdi Yemen'de.

YEMEN

İran bu oyunu sevdi.Aynı oyunu şimdi Yemen'de oynamaya çalışıyor. 

Yemen'de Ali Abdullah Salih muhalifler tarafından indirilince yerine Abdurabu Mansur Hadi gelmişti.

Hadi gelmişti ama Yemen'e istikrar getirememişti. Çünkü teröristler hala eylem yapıyordu.Yani Tunus'da Gannuşi'nin yaptığı demokratik sisteme geçişi Yemen'de Hadi yapamadı. Çünkü iç savaşı bitiremedi.

Bunun bir sebebi de Yemen Ordusunun hala eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in etkisinde olmasıydı. 

İran açısından da en önemli sebep buydu ve Yemen'deki oyununu yine "Ordu" üzerine oynadı.

Yemen Ordusuyla iyi ilişkiler kurdu. Teröristlere karşı yardım etti. Sonra Husileri silahlandırarak Ali Abdullah Salih'in yanına kattı. 

Aslında Ali Abdullah Salih, Husilerin yanına katıldığının farkında bile değildi. Belki şimdi anlamıştır.Ama onun derdi de kendi koltuğunu çekip alan Hadi.

Aslında Husiler Yemen nüfusunun azınlığını oluşturuyor. Çok azlar. Ama Ali Abdullah Salih ve onun taraftarları ile birleşince etkin duruma geldiler.

Görüldüğü gibi İran Yemen'de de Orduyu ele geçirme peşinde ve bunu başarabilir de.

İşte İran'ın Orta Doğu'daki başarılarının sırrı bu. Çünkü bir devleti ele geçirmek için ordusunu ele geçirmek ilk öncelikli iştir. İran da bunu biliyor ve yapmaya çalışıyor. 

Yani İran Orta Doğu'daki düzenli orduları onlarla savaşarak değil, düşmanlarına karşı onlara yardım ederek ele geçiriyor. Suriye ve Irak tamam sırada Yemen var.

4 Nisan 2015 Cumartesi

HDP, ALTAN TAN'I HARCADI

ÇÜNKÜ ALTAN TAN DİNSİZ DEĞİL, MÜSLÜMANDI



HDP, Altan Tan'ı inançlı bir Müslüman olduğu için bizzat Öcalan'ın emriyle tasfiye etti.Çünkü HDP de hiç bir kişi Öcalan'ın onayı olmadan listeye konulamaz.Bu kesindir.


Öcalan'ın ise dindar insanları partisinde görmek istemediği kendi mazisinden ve söylemlerinden delillidir.


Kuzey Irak'taki Yezidilerin,Süryanilerin,Nusayrilerin,Ermenilerin her toplantısına mektup gönderip desteklerini ileten Öcalan'ın kafasındaki "dinsiz bir komünist devlet" kurmaktır.


Kürtlerin de tamamı Müslüman olduğu için Öcalan açısından zaten Kürtler bir şey ifade etmemektedir. Sadece Türkiye'yi bölmek için maşa olarak kullanılabilir ama söz sahibi yapılmaları mümkün değildir. 


Bu bağlamda barış falan da hikayedir ve Altan Tan gibi Müslüman Kürtleri Türkiye'yi bölmek için kullanmayı denemişlerdir.


Altan Tan Kürtlerin PKK' lı yani HDP' li yapılması noktasında üzerine düşeni yapmış ve misyonu bitmiştir.Bundan sonra Altan Tan söz sahibi olacak bir mevkide tutulamaz.

Nasıl olsa gariban Kürtler üzerinde Altan Tan'lar pasifize edilerek yerine Öcalan ikame edilmiştir.Altan Tan'a artık ihtiyaç yoktur.Olay budur.

Altan Tan bu manada kırılma noktasıdır.Çünkü o bir Kürt aydınıdır.Ve Kürtler de Müslüman olduğu için Kürtler üzerinde etkili olacaktır. Ve Müslüman olan Kürtler PKK yerine Hüdapar Partisine doğru bir yönelmeye gidebilirler.


Altan Tan ise hatasından dönme noktasına gelmiştir.Bu resmi de özellikle seçip koyduk.


Resme dikkat edilirse iki bitişik parmak vardır. Bu parmakların birisini kapatın geriye İslamı işaret eden tek parmak kalır. 


Yani önce tek parmak olan Altan Tan PKK'ya meyledince ikinci parmağı kaldırmış ancak yine de tam PKK' lı olamamıştı.

Çünkü PKK da o iki parmağın da arasının açık olması gerekir. Yani bu durum Altan Tan'ın içinde bulunduğu çelişkiyi de çok güzel anlatmaktaydı.

İslamdan kopmaya çalışmış ama tam PKK' lı da olamamış.


İşte gazetecinin sorusu ve verdiği cevap:


Gazeteci soruyor:


"Bu karar dindar Kürt seçmenlerle parti arasında bir kopukluk yaratabilir mi?"


Altan Tan'ın cevabı:


"Bu kararı verdiklerine göre parti hesabını yapmış olmalı.Böyle bir kopma olacak mı, seçim sonuçlarında göreceğiz" diyor.


Yani "Partinin kararı yanlış, kopma olacak" demek istiyor.


Bize göre Altan Tan'a düşen görev şimdi şudur:


PKK'yı ve uzantısı HDP'yi dinsizlikle suçlayıp Hüdapar'a geçmelidir.Tabi PKK baskılarına karşı o cesareti varsa...


ERDOĞAN'A İRAN'DA SUİKAST YAPILABİLİR

CUMHURBAŞKANI R.TAYYİP ERDOĞAN'A İRAN GEZİSİNDE SUİKAST DÜZENLENEBİLİR. DİKKATİ OLUNMALI.




Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Nisan Salı günü İran'a resmi bir ziyaret yapacak.İlişkilerin iyi olduğu dönemde- yani önceden- planlanmış bir ziyaret bu.

İran'ın özellikle Yemen'deki faaliyetlerinden sonra Türkiye-İran ilişkilerinde bir gerilim yaşanmasından dolayı İran'dan farklı sesler, bu ziyaretin iptalini istemişlerdi.

Ziyaret iptal edilmeyince İran'da daha yüksek tepkilere neden oldu.Devrim Muhafızları Gönülleri de dahil olmak üzere pek çok kişi ziyaret esnasında Erdoğan'ı protesto etmeye hazırlanıyor.  

İran Devlet yönetimi de bu ziyarete soğuk bakıyordu ve şimdi bu protestolarla Erdoğan'a verilecek tepkilere müspet bakacaklar. 

Resmi olarak veremedikleri tepkileri halk aracılığı ile verip dolaylı protesto yolunu seçecekler.Çünkü bir siyasetçi için görülebilecek en etkili muhalefet doğrudan doğruya halkın yapacağı protestodur. Erdoğan'ı sokakta halk protesto edecek.

Gittiği her yerde halkın sevinç gösterilerine alışık Erdoğan İran'daki protestolardan etkilenecek mi bilinmez ama bu ziyarette çok ama çok önemli iki PROVOKASYON tehlikesi var.

Birincisi ya Erdoğan'a destek vermek için Türkler de Tahran'da gösteri yaparsa ve geçtiğimiz günlerde bir futbol maçı nedeniyle Azeri Türkleri ile Acemler arasında olan olayların çok daha büyüğü gerçekleşirse ne olacak?

CIA ve MOSSAD'ın Azerbaycan aracılığı ile İran'daki Türkleri kışkırtma çabalarının olduğu bilinen bir gerçek.  

Bugüne kadar ki İran ziyaretlerinde orada yaşayan soydaşlarımızdan görmediği sevgi gösterilerine bu ziyarette muhatap olursa, biliniz ki bunun arkasında CIA-Mossad vardır.

Tahran sokaklarını karıştırabilirler. Kurt puslu havayı sever.

İkincisi...

İş burada da bitmez de bir de Tayyip Erdoğan'a Mossad tarafından önceden satın alınmış gizli de İsfahan Yahudisi açıkta Acem olan bir terörist tarafından suikast yapılırsa ne olacak?

Yapanlar bunları niçin yaptıklarını bilmezler ama CIA-Mossad bunu Türkiye-İran Savaşı çıkarmak için yapar. Bu bilinmelidir.

Açık söyleyelim bu konuda Türkiye'nin yapacağı bir şey yok. Ziyaret kararı verilmiş top İran'a geçmiş.

Dikkatli olması gereken İran'dır. İran Devleti bu ziyaret esnasında olabilecek her türlü provokasyona karşı çok ama çok dikkatli olmalıdır.

Türkiye ve İran yüz yıllardır barış içinde yaşayan iki komşu Müslüman Devlettir.Atatürk ile Şah Rıza Pehlevi çok iyi dosttular.

ABD,İngiltere ve İsrail istedi diye İran ile savaşacaksak Atatürk'ü hiç anlamamışız demektir.

Bir devlet yönetimi için bundan daha büyük cahillik olamaz.   

2 Nisan 2015 Perşembe

'Bİ SİMİT' İSTER MİSİNİZ? TABİ YERSENİZ.

"BİR SİMİT" MAHYALI BİR YORUMCU SİYASİ YORUMLAR YAPIYOR




Aslında siyasi yazı yazmaktan nefret ediyoruz.

Ancak Bi Simit rumuzlu bir yorumcu sitemizin konusuna da giren Ahir Zaman Olaylarını kendi siyasi çıkarları için alet ederek AKP dalkavukluğu yapıyor.

Ahir zaman yorumları ve ahir zamanı anlatan hadis yorumları hakkında hiçbir bilgisi yok ama ahkam kesiyor. 

Kim olduğunun önemi yok, AKP'nin Seçim İşleri Başkanlığı Dolaylı Propaganda Şubesi gibi çalışıyor.

Peki doğru mu söylüyor?

Söyledikleri doğru ise yanlış demeye Allah'dan (cc) korkarız.

Ama doğru söylemiyor. 

Bilgiden ziyade yorum yapıp Hz.Mehdi AS'a ve askerlerine hak etmediği isnadlarda bulunuyor.Onlar politikacı değildir.

İşte bazı iddiaları ve yanlışlığının delilleri:

"Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın hedeflerine ulaşmaya çalışıyor" diyor.

Peki Erbakan böyle mi diyordu?

Hayır isteyen açıp Erbakan Hocanın Tayyip Erdoğan hakkındaki videolarını izleyebilir.

"BOP Eşbaşkanlığını batıyı kandırmak için kullandı"diyor?

Peki kandırdı mı? Ortadoğu batının BOP projesi kapsamında kan gölüne döndü.Demek ki kandıramadı.Yanlış mı?

Türkiye Ortadoğuyu Osmanlı düşmanı diktatörlerden temizlemeye çalışıyor anlamında yorum yapıyor. 

Bu bağlamda tüm dünyanın İslam alimleri evliyaları İstanbul'a Halep'de yapılacak savaşta Hz.Mehdi'nin yanında olmak için toplanıyor.Yani bu savaşı Türkiye yapacak diyor.Yarım yamalak bilgilerle siyasi propoganda yapıyor. O savaşı Türkiye kiminle yapacak? Çıt yok. 

Madem Esad Osmanlı düşmanı ve gitmesi gerekiyor? O halde Şamgen ne anlama geliyordu? AKP Şamgen'i niçin önerdi, niçin kaldırdı? Öneren de kaldıran da AKP değil miydi? 

Bi Simit Şii düşmanlığını kahramanlık olarak yorumluyor. Peki CIA,Mossad,MI6 da Şii düşmanlığını ortaya atıp Suud ve körfez ülkelerini arkasına takıp Sünni-Şii Savaşı çıkarmıyorlar mı?

Bir de nedense Bi Simit'in Cemaat aleyhine, AKP karşıtları aleyhine ağzını doldura doldura söylediği eleştirilerden PKK ya tek ses edilmiyor. PKK düşman değil. Biz de biliyoruz düşmanınız değil.

Gerçek şu ki Bi Simit anti Fuat Avni operasyonu gibi gözüküyor.

Ama hangisinin söyledikleri doğru; hangisinin söyledikleri yalan çıkıyor?

Bi Simit'in dedikleri mi doğru çıkıyor,Fuat Avni'nin söyledikleri mi?
Bi Simit'in söyledikleri mi yalan çıkıyor, Fuat Avni'nin dedikleri mi?

Takdir takipçilerimizin.

Bi Simit iddialara devam edecek. Tabi bi simit yerseniz.

HUSİLER ADEN'İ ELE GEÇİRDİ

ADEN'DEKİ BAŞKANLIK SARAYI HUSİ'LERİN ELİNE GEÇTİ



Resimdeki yer Aden'deki başkanlık sarayı. Üzerindekiler de Husiler.

Arap Koalisyonu hava saldırıları düzenlerken Husiler kara operasyonu ile Aden'i de aldılar.Ayrıca Suud sınırında da Suud zırhlı birliklerine saldırı düzenlendiler.

Arap koalisyonu için "kara harekatı" zorunlu ama yapabilecekler mi?

Çünkü bu hava operasyonuna benzemez. ABD bile Suriye'de, Irak'da cesaret edemedi.Bölgedeki yerel unsurları kara gücü olarak kullanıp kendileri hava desteği veriyorlar.

Yani kara operasyonu zor.Bu aslında biraz da şuna benziyor.

"Hava operasyonu bağırıp çağırmak, velvele çıkarmak ise kara operasyonu icraat yapmak ve sonuca gitmek" olarak değerlendirilebilir.

Şu anda Suud, Kuveyt, Bahreyn ve Katar'daki "Kum fırtınaları" nedeniyle de hava operasyonları yapılamıyor. 

Onun yerine Husiler savaş gemileri ile bombalanıyor.

Görünen o ki Suud Kralı Yemen'de bir fitne ateşi yaktı ve parayla satın aldığı kişilerle Yemen'i kan gölüne çevirmeye çalışıyor.

Oysa Yemen'de tüm taraflar bir araya gelerek yönetimde istikrarı sağlayacak ortak bir yönetim oluşturabilirlerdi. Aynı şey Suriye'de, Irak'ta da yapılabilirdi.

Peki isteyen kim?

ABD, İRAN İLE ANLAŞTI MI?

NÜKLEER MÜZAKERELERDEN ANLAŞMA ÇIKTI MI?





5+1 ülkeleri ile İran arasında Lozan'da sürdürülen nükleer görüşmelerde anlaşma sağlandı. Basına yansıyan bu. 

Ancak görüşmelerin bundan sonraki süreci hakkında detaylı analiz yapılmadı.

İran bu 5+1 görüşmeleri ile ABD'yi oyalamaktadır. Bu görüşmelerde şimdi yazılı aşamaya geçiliyor.

Yani bu güne kadar yapılan görüşmelerde iki ana konu vardı.

İran'ın nükleer faaliyetleri ve İran'a uygulanan ekonomik ambargo. 

ABD, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurmasını, on yıl sonra ise serbest bırakılmasını; bunun karşılığında da İran'a uygulanan ekonomik ambargonun askıya alınmasını öneriyordu.

İran ise uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurmayı kabul ediyor ama ekonomik ambargonun hemen ve tamamen kaldırılmasını istiyordu.

Aslında ABD, İran'ın on yıl sonra Atom Bombası yapmasını da kabul etmiş oluyordu.Ambargonun askıya alınması ile tamamen kaldırılması arasında da uygulamada bir fark olmayacağından zaten İran bu görüşmeleri daha en başında ABD'den gelen teklif ile kazanmış durumdaydı.

"Bize göre ise bu görüşmeler İran'ın Atom Bombası yapıp yapmayacağı ile ilgili değil.İran zaten 2006 yılında atom bombası yaptı ve bu görüşmelerde İran'ın nükleer güç olduğunun açıklanması on yıl ertelenmek istiyor.Tabi bir delilimiz yok ama kuvvetli işaretler var."

Bu da yetmedi Hamaney "Anlaşmamak, kötü bir anlaşma yapmaktan daha iyidir" diyerek müzakerecilerine  REST yetkisi de vermişti. 

Şimdiki aşama ise anlaşılan hususların ve kalan konuların yazılı hale getirilerek somutlaştırılmasını kapsıyor.

BURAYA DİKKAT!

Bu aşamanın da 1 Temmuz'a kadar tamamlanması gerekiyor. Yani 1 Temmuz kırılma noktası ama kim kıracak belli değil. Kıran ABD de olabilir, İran da. Hatta Rusya olabilir.

Rusya bugün Baltık Cumhuriyetleri, Ukrayna ve Kırım konularında ABD'ye NÜKLEER REST çekti. Yani ABD ve Batı bu bölgelere askeri müdahalede bulunursa veya destek verirse Nükleer Silahla cevap vereceğini açıkladı.

PUTİN batıyı Nükleer Savaş ile TEHDİT etti.

İki gün önce de Suudi Arabistan'ın Yemen Operasyonuna karşı Suudi Arabistan'ı nükleer füze ile tehdit etmişti.

Evet 1 Temmuz kırılma noktası ama RUSYA bunu daha önce de kırabilir.

1 Nisan 2015 Çarşamba

"YEMANİ, SÜFYANİ VE HORASANİ AYNI ANDA ÇIKAR"

Ahir Zaman yorumlarında Yemani'nin,Süfyani'nin ve Horasani'nin aynı anda çıkacağı yer alıyor.


(Resim Ahmet El Hassan sitesinden)


Yemani de Süfyani de Horasani de şahıs değil ORDU'dur Allahu Alem.

Yemani Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak ordusudur.İlk biat edecek ordudur ve Hz.Mehdi AS, bu ordunun yardımı ile önce Mekke Emiri sonra Arap Yarımadası Fatih'i olacak İnşallah.

Yoksa Yemani bir şahıs değildir. Hz.Mehdi AS'ın kendisi değildir.Belki bu ordunun komutanına -o komutan artık kim olacaksa- Hz.Mehdi AS'ın Ordusunun komutanı olması nedeniyle Yemani denilebilir. Ama Yemani Hz.Mehdi AS değildir.

Hz.Mehdi AS için Sünni kaynaklarında doğrudan Hz.Mehdi; Şii kaynaklarında ise Kaim AS ismi geçmekte onların dışında başka isim ünvan ile anılmamaktadır.

Yemani kelimesini üstüne basa basa ŞAHIS olarak tanımlayan Şeyh Ahmet El Hassan'dır.Ahmet El Hassan Yemenli değil Basra'lıdır ve Irak'tadır.Ahmet El Hassan 12 İmam olduğunu ve onlardan sonra da 12 Mehdi geleceğini, kendisinin de bu Mehdilerin birincisi yani Hz.Mehdi AS'ın (12.İmam'ın) halifesi olduğunu iddia ediyor.

"12 İmam'dan sonra 12 Mehdi" inancı ne Sünnilikte ne de Şiilikte yoktur. Hz.Mehdi AS'dan sonra Kahtani gelecektir ona da Mehdi ismi hiç verilmemiştir.

Bize göre Yemani Allahu Alem şahıs değil Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak ordusudur.O ordu da bugün için Husiler olacak gibi görünüyor.En doğrusunu Allah CC bilir.

Süfyani de yine Süfyan değildir. Süfyanın ordusudur Allahu Alem. Süfyani Yabis vadisinden çıkacak ifadesi ile kastedilen de Süfyan değil onun ordusudur Allahu Alem. O ordu da zaten şu anda Ürdün'de, Yabis'de Koalisyon Ordusu namıyla bulunmaktadır.(Yedi bayraklılar) 

Ancak o ordunun başındaki ABD Generali de Süfyanın ordusunun komutanı olması nedeniyle bir nevi Süfyanidir. Ama Süfyan başka bir kişidir ve şahıs olarak tanımlanan Süfyan Esad'ın yerine oturacak olan kişidir Allahu Alem.

Horasani de yine şahıs değil ordudur.Şu kadar ki Horasani de tıpkı Yemani gibi Hz.Mehdi AS'ın Horasan'dan çıkacak olan ordusudur.Ve bu ordu Türklerden oluşacaktır.

Gerçek Siyah Sancaklılar bu ordudur.Ve başlarında bulunan Temimli Sarışın Genç de Hz.Mehdi AS'ın Ordusunun komutanı olması nedeniyle bir nevi Horasani'dir ama Hz.Mehdi AS değildir. Yemen'den çıkacak ordunun komutanı hadis yorumlarında anılmamıştır ama Horasan'dan çıkacak ordunun komutanı olarak Temimli Sarışın Genç anılmıştır.Ayrıca bu ordunun oluşumunda Temimli Sarışın Gence her türlü desteği verip ona abilik yapan Şuayb Bin Salih de geçmektedir.

Hz.Mehdi AS ise başkadır, O Medine'de yaşayacak ve Mekke'de zuhur edecektir.

Yemani, Süfyani ve Horasani aynı anda zuhur eder demek de gözle görülür hale gelmiştir ki her halde zamanı gelmiştir ve ortaya çıkmaya başlamışlardır Allahu Alem.

Şu an Süfyani yani Süfyanın Ordusu Ürdün'de hazır bekliyor, savaş başlayınca zuhur edecek. Yemani yani Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak Ordusu da şu an oluşuyor. Horasani yani Hz.Mehdi AS'ın Horasan'dan çıkacak ordusu ise ABD-İRAN SAVAŞI ile ortaya çıkacak Allahu Alem.

KISA SENARYO (ALLAHU ALEM)

Ürdün'deki Koalisyon Ordusu Suriye'yi işgale başlar.Aynı anda ABD-İran Savaşı çıkar. Suriye işgal edilir, başına Süfyan geçirilir.Hz.Mehdi AS Mekke'deki isyanın başına geçer ve Yemen'deki ordusu yardıma gelir.Süfyan Kufe'ye iner, Siyah Sancaklılar çıkar.Yani bu üç ordunun çıkışı böyle olabilir Allahu Alem. En doğrusunu Allah CC bilir. 

31 Mart 2015 Salı

BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ (SON)

ÖZEL ADAMLARA ÖZEL GÖREVLER




Okul komutanının makam odası.

 Kapı çalar, "Gir"

"Komutanım dereceye giren teğmenler huzura girmek için kabul beklerler"

"Gelsinler"

Üç teğmen odaya girer, esas duruşunu gösterir, selam verirler: "Emret komutanım"

"Çocuklar beni dikkatli dinleyin" dedikten sonra komutan devam eder:

"Okulda derece alan teğmenlerimizi özel eğitime tabi tutup özel görevlere gönderiyoruz.Daha en başından kabul edip etmemek size kalmış.Ya sıradan bir subay olarak devam edersiniz ya da sıra dışı bir kahraman olursunuz.Cevabınız evet olursa kendinizden, ailenizden her şeyinizden fedakarlık etmeniz gerekecektir.En azından on yıl evlenmek yok.Yurt içi yurt dışı pek çok yerde ve pek riskli görevlerde vatana hizmet edeceksiniz.Bu güne kadar bu görev teklifini reddeden teğmenimiz olmadı. Her biri çok önemli görevlerde hayatlarını bu vatan için feda ettiler. Kimileri de şehit olarak en büyük mevkilere çıktılar.Şimdi aynı teklifi size yapıyoruz. Cevabınız?"

"Emredersiniz komutanım"

"Cevabınızın bu olacağını zaten biliyorduk,zira bu okuldan yetişen teğmenlerden hiç biri canını bu vatan için istediğimizde, hayır demedi."

"Çocuklar buradan çok özel eğitimler almak üzere Özel Kuvvetler Komutanlığına gideceksiniz.Orada en az bir yıl eğitim aldıktan sonra komutanlarınız sizin için yeni görevler belirleyecekler.Haydi hayırlı olun."

"Unutmadan Yasin,iki yıl daha bizimlesin. Sonra ülkene dönecek ve orada görev yapacaksın."
Yasin buna çok sevinir ve "Emredersiniz komutanım"

"Gidebilirsiniz"
"Emredersiniz komutanım"

YEDİ YIL SONRA

Afganistan'ın kuzeyinde çok özel bir karargah.

"Hoş geldin Ahmet.Geçelim"
"Nasıl buldun"
"Sarı Yasin nerede dedim" gösterdiler.
"Ya arkadaş karargahı nasıl buldun"
"Bu dört bin kişiyle mi fethedecen koca Dünyayı?"
"Öyle deme hepsi subay onların"
"İşler yolunda diyorsun yani"
"Evet öyle.Sen Siyah Sancağı kaldırdığın vakit Afganistan,Horasan tamamdır."
"Maşalah.Salih Bey?"
"Görüşüyoruz, onlar da hazır gibi,ben komuta edeceğim.Sen nerelerdesin ne yapıyorsun?"
"Elhamdülillah her yer iyi.Bosna'daydım,ilaveten sekiz ülke dolaştım.En iyisi sensin Yasin Maşallah."
"Sağol kardeş Allah razı olsun.Hepsi de iyi olsun inşallah.Osman ne yapıyor"
"Osman Özel Kuvvetlerde Kurmay Yüzbaşı"
"Biz de öyleyiz kardeş, öyle değil miyiz?"
"Öyleyiz öyle.Buradan ya Yemen ya da Medine gözüküyor"
"Hayırdır?"
"Buradan ayrılınca bir hafta izin verdiler bana.Yemen ve Medine doğup büyüdüğüm şehir.Gezmeye gideceğim."
"Sahi mi ya? Desene biz kuzeniz?"
"Nasıl yani?"
"Ahmet, benim de bir tarafım Yemen kardeş.Yemenden gelmişler"
"Akrabayız yani?"
"Evet öyle"

Sohbet böyle devam eder.
Hakikaten Ahmet pek çok ülke gezmiş pek çok görevler üstlenmiş ve verilen her görevi üstün bir başarı ile tamamlamıştır.Cenab-ı Zülcelal ona her görevinde başarı nasip etmiştir.

Şimdi kim bilir nerededir ve ne görevle meşguldür. Sadece Allah CC bilir.

"SON" 

NOT: Bu yazı dizisi tamamen bir senaryodur.Gerçek kişi ve kurumlarla ismi dışında hiç bir ilgisi yoktur. Doğru da olabilir yanlış da olabilir.En doğrusunu sadece Allah CC bilir.




30 Mart 2015 Pazartesi

BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ 4

VE İSTANBUL



Ahmet üç okula birden yazılmıştır. Abdullah Bey ve Emine Hanımın çalıştığı orta okula gitmektedir.Hafta sonları için de bir spor okuluna kaydedilmiştir. Okul çıkışında hemen her gün evlerinin yakınında bulunan ve arkadaşlarının kaldığı bir eve gitmekte ve bazen de orada kalmaktadır.Çünkü bu evi sevmiştir.Hem Risale okutulmakta hem de Ahmet'in sevdiği askeri okul kitapları okutularak Ahmet'e özel ders verilmektedir.

Ahmet, hem fiziksel hem de zihinsel olarak olağanüstü gelişmekte ve okulunda da takdirname almaya devam etmektedir.

Kuleli Askeri Lisesi sınavlarını derece ile kazanır ve hayaline kavuşur. O artık pırıl pırıl bir üniformaya kavuşmuştur.

Üniformasını giyer,aynanın karşısına geçer ve kendisine bakar sonra şöyle söylenir:

"Ya Rabbi! Bu üniformayı Sultan Alparslan'ın üstünde Malazgirt'de,Fatih Han'ın üstünde Bizans Surlarında, Atatürk'ün üstünde Sakarya'da nasıl aziz kıldıysan benim üzerimde de öyle aziz kıl.Ben de tıpkı onlar gibi bu haki elbiseyi kefen niyetine giydim kabul buyur ve onların üstünde nasıl bembeyaz kıldıysan benim üzerimde de bembeyaz kıl. Varlığım senin yolunda ölenlerin ve kahraman Türk Milleti'nin varlığına armağan olsun.Kabul buyur Ya Rabbi."

Ahmet iki yıl sonra annesini, beş yıl sonra da babasını kaybeder. 

AYNI YIL

Kara Harp Okulu bahçesi.
"Yasin sen nereden geldin?"
"Afganistan'dan"
"Afgan mısın? Türk mü?"
"Türküm Ahmet, Horasan Türk'üyüm. Hani o yüzyıllar önce gelip de unuttuğunuz Horasan"
'Dert etme kardeş Osman'la gelir çekeriz yine Göktürk Bayrağını Allah'ın izniyle.Öyle değil mi Osman?"
"Çekeriz Ahmet'im çekeriz Allah'ın izniyle. Yeter ki Yasin istesin."

İnşallah der sınıfa giderler.

DÖRT YIL SONRA

Üç tane pırıl pırıl teğmen kılıçlarını kuşanmışlardır. Kendi aralarında and içerler:
"And olsun ki tüm insanlığı Türk'ün adalet kılıcıyla zalimlerin zulmünden kurtaracağız."
(İnşallah Arslanlar İnşallah)




DEVAM EDECEK


ARABİSTAN'DA PRENSLER SAVAŞI BAŞLAMAK ÜZERE

YEMEN OPERASYONUNDAN PRENSLER RAHATSIZ




Hadis yorumlarında anlatılan Arabistan'daki iç kargaşanın başlangıcı, prensler savaşı olarak gerçekleşmek üzere.

Suud yeni Kralı Selman Bin Abdülaziz kral olunca Eski Kral Abdullah'ın yakınlarını stratejik kurumlardan tasfiye etmişti. Daha o zaman kendi içinde muhalif duruma düşenler Yemen Operasyonu nedeniyle gizlice yeni Kral aleyhine muhalefet yapıyorlar.

Muhalefet için kullandıkları malzeme ise tutarlı:

"Yemen operasyonu ABD projesidir, ABD bizi kandırıyor, kullanıyor, bizim ABD için Yemen halkı ile savaşmamız doğru değil" diyorlar.

Hadis yorumlarında Abdullah öldükten sonra Suudi Arabistan'ın başına iki yıl sonra görevden alınacak zayıf bir adam geleceği ve o adam zamanında prensler arasında iktidar savaşları olacağı bildirilmekteydi.

Bu iktidar savaşları esnasında Mekke'de de bir ayaklanma olacağı ve bu ayaklanmanın başında bulunan iki Haşimi'nin Mekke Vehhabi güçleri tarafından öldürüleceği ifade edilmekteydi.

Bu olay üzerine yani iki Haşiminin katli üzerine ayaklananların başına Hz.Mehdi AS'ın geçeceği ve artık İslam'ın hiç yenilgi almadan Allah'ın yardımıyla zaferden zafere koşacağı ve dünyaya hakim olacağı anlatılmaktaydı.

Allahu alem zamanı çok ama çok yaklaştı.

Rabbim herkese görmeyi nasip etsin İnşallah. 

Tabi ki ALLAHU ALEM

BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ 3

HACI BAYRAMDA BAYRAM NAMAZI




Abdullah Bey ve Emine Hanım ayrı okullarda öğretmenlik görevine başlamışlar, Ahmet'i de bir devlet ilk okulunda dördüncü sınıfa kaydettirmişlerdir.

Ahmet kısa sürede okula intibak sağlamış ve üstün zekası ile öğretmenlerinin dikkatini çekmiştir.
Bir gün okula müfettiş gelir ve öğretmene en başarılı öğrencisinin kim olduğunu sorar:

Öğretmen Ahmet'i işaret eder.Müfettiş sorar:

"Yavrum adın ne senin?"
"Ahmet öğretmenim"
"Söyle bakalım Ahmet. Öğretmenlerin Atatürk hakkında sana ne anlattı?" der.
Ahmet anlatmaya başlar, müfettiş sözünü keserek öğretmene döner:

"Konuşurken niçin duraklıyor, dilinde pelteklik mi var. Bi sorun mu var?" 

Öğretmen:

"Efendim Ahmet Arabistan'da doğmuş,orada dokuz yıl kalmış,ana dili gibi Arapça biliyor.O yüzden kelimeleri karıştırıyor ve telaffuzda dili peltekmiş gibi oluyor.Çocuğun bir problemi yok" der.

Müfettiş Ahmet'e "Aferin Ahmet böyle devam et" diyerek başını okşar.

İki yıl geçmiş Ahmet ilk okulu okul birincisi olarak takdirname ile tamamlamıştır. Ailesinin sevincine diyecek yoktur.Babası sorar:

"Oğlum büyüyünce ne olmak istiyorsun?"
Babanın beklentisi Ahmet de kendileri gibi öğretmen olmak istiyor şeklindedir. Ahmet şaşırtır:

"Atatürk gibi kahraman bir subay olacağım" deyince anne de baba da şaşırır kalır.

Sabah bayramdır ve namaza gidilecektir, erken yatarlar.

Hacı Bayram Cami yakınlarında eski ama temiz bir ev.
Muhteşem ezan sesiyle birlikte ahşap kapı açılır ve Abdullah Bey ile Ahmet sokağa çıkarlar. Bir de ne görsünler?
Hoca Efendi karşılarında onları beklemektedir.Haydi namaza az kaldı der. Baba da Ahmet de şaşakalmıştır.

Ahmet'i aralarına alarak safa dururlar.İkamet okunurken Ahmet'in önü boşalınca Hoca Efendi onu öne sürer ve kendisi de arkasına geçer. Sabah namazının farzını eda ettikten sonra bayram namazına kadar camide Kuran okur, okunan Kuran'ı dinlerler.

Namazdan sonra Abdullah Bey Hoca Efendi'yi evine götürür ve Emine Hanımın hazırladığı sofrada kahvaltıya başlarlar. Hoca Efendi:

"İstanbul'a gidiyorsunuz, tabi isterseniz" der. Abdullah Bey:
"İnşallah hayırdır hocam" der.

Hoca Efendi:

"Ahmet'i askeri okula kaydettirmeliyiz, çok güzel subay olur" der.

Abdullah Bey de Emine Hanım da gülümseyince Hoca Efendi "Her halde haber daha önce geldi?" 

Abdullah bey:

"Ahmet de subay olmak istediğini söylemişti,İnşallah hayırlısı olur" der ve hep birlikte kahvaltıya devam ederler.

DEVAM EDECEK

29 Mart 2015 Pazar

BEKLENEN ÇOCUĞUN HİKAYESİ 2

VE MEDİNE



Abdullah Bey ve Emine Hanım Muhammed'i bağırlarına basmışlar ve ona iyice alışmışlardır. Muhammed dememişler hep Ahmet olarak çağırmışlar, kendi okullarında okutmaya başlamışlardır.

Ahmet çok zeki olup hızla Türkçe öğrenmiş, anne ve babası da Arapçayı adam akıllı ilerletmişlerdir. Artık evde hem Türkçe hem de Arapça konuşulmaktadır.

Ahmet babasına:

"Baba siz öyle ne yapıyorsunuz" deyince

Babası Ahmet'e dönmüş ve:

"Oğlum bu zikirdir.Biz de annenle birlikte yetim büyüdük.Bir Nakşibendi dergahı evimizdi.Orada öğrettiler bana bunu. Bu bizi yaratanı anmaktır evladım" demiş.

Ahmet:
"Orada mı öğretmen oldunuz" diye sormuş.Babası:
"Hayır evladım.Okul çağına gelince bizi okula verdiler.Ayrı okullarda okuduk.Hani seni bize getiren Hoca vardı ya işte o Hoca Efendinin arkadaşlarının okullarında."

Ahmet:

"Evet bildim.Beni kara kayaların üstünden indiren amca"

Babası:

"Ne kara kayası oğlum.Sahi Hoca Efendi seni nasıl buldu?"

Ahmet:

"Ben o kara kayaların üzerinde uyuyordum.İki amca beni uyardı ve aşağıda bekleyen Hoca Amcaya gönderdi.O da alıp size getirdi."

Baba gülümseyerek:

"Halley diyorsun yani peki tamam" der.

MEDİNE'DE İKİNCİ YIL

İki yıl geçmiştir.

Ahmet artık hem Türkçe, hem de Arapça okuma yazmayı öğrenmiş ve süper zekalı bir çocuk olduğunu anne babasına ispat etmiştir.

Emine Hanım Abdullah Beye:

"İzin alsan da bir Yemen'e gitsek, Ahmet'imi özledim" der.

Abdullah Bey:

"Olur hanım. Müdürle konuşurum, ben de özledim" derken saate bakar:

"Gelirken Ahmeti de alırım" der çıkar gider.

İKİ GÜN SONRA

Yemen'de Ahmet'in mezarı başındadırlar.Okurlar dua ederler. Çocukları Ahmet'i tanıyan Müdürün de vefat ettiğini öğrenince şok olurlar. Artık sırlarını bilen de kalmamıştır.

Eski okullarından ayrılmadan Medine'den bir telefon gelir.Arayan Müdürdür.

"Medine'ye hiç gelmeyin doğrudan Ankara'ya gidin.Haydi gözünüz aydın Ankara'ya çağırıyorlar sizi"der.

Abdullah Bey ve Emine Hanım büyük bir sevinç ile cennet vatanlarına dönüşün heyecanı içindedirler.


DEVAM EDECEK

BU İTTİFAK MUTLAKA KURULMALI. NİÇİN Mİ?

MHP,BBP VE SP İTTİFAKI MUTLAKA KURULMALI. ÇÜNKÜ MECLİSE GİRMEK İÇİN DEĞİL İKTİDARA GELMEK İÇİN ZORUNLU




MHP zaten meclise girdiği için Bahçeli rahat ve aşağıdan alıyor.Hatta "Olmasa da olur" diyor.MHP üst yönetiminden "İsteyen gelir partimizden aday olur" açıklaması gelmişti.

Evet BBP ve Saadet Partisi için bu ittifakın amacı Mecliste temsil edilmek olabilir. 

Ama o halde tek başına iktidar olan AKP, gizli ittifaklara niçin ihtiyaç duyuyor?

Belediye seçimlerinde batı illerinde HDP'lilerin oylarını almadı mı?

Saadet Partisinden sembolik isimleri AKP' ye davet etmedi mi?

Numan Kurtulmuş için Has Parti ile Süleyman Soylu için Demokrat Parti ile birleşmedi mi?

Bunları hep niçin yapıyor?

Yeniden tek başına iktidara gelebilmek için yapıyor. 

"400 Milletvekili istiyoruz, Anayasayı değiştirip Başkanlık Sistemine geçeceğiz" diyor. 

İşte bu yüzden Devlet Bahçeli de;

"AKP tek başına iktidara gelmesin, Anayasayı değiştirmesin, Başkanlık Sistemine geçmesin" diye,

"MHP tek başına iktidara gelsin, Anayasaya sahip çıkılsın, Cumhuriyet ve üniter yapı korunsun Cumhuriyetin edinimleri kaybedilmesin" diye, 

İTTİFAKA "EVET" DEMELİDİR.

Hatta bu ittifaka üç aday ile seçimlere bağımsız giren HEPAR da DAHİL EDİLMELİ ve

Osman Pamukoğlu Paşa mutlaka vekil yapılmalıdır. Zaten İstanbul 3.Bölge onu seçecektir.

Ama bu ittifak MHP'yi belki de iktidara taşıyacaktır.

MHP iktidara gelmek istiyorsa bunlar gerekli, ama gelmek istemiyorsa o başka tabi.

BU BLOK DOĞRU BİR OLUŞUM OLSA ABD İZİN VERİR Mİ?

SÜNNİ BLOK ADI ALTINDA İRAN'I YOK ETME VE ORTADOĞU'YU KAN GÖLÜNE ÇEVİRME OLUŞUMUNA ABD VE BATI DESTEK VERİYOR




ABD'nin İran'a karşı yürüttüğü savaşta körfez ülkeleri Sünni Blok ile ABD piyadesi olmaya hazırlanıyor. 

Sünni Blok, ABD istemese ASLA KURULAMAZDI.

İspatı şudur:

Yıllardır Gazze'de Filistinlileri katleden insanlık dışı muameleler yapan İsrail'e karşı bu blok bu güne kadar NİÇİN KURULAMADI?

Çünkü ABD buna ASLA müsaade etmezdi ve etmedi de.

Ama söz konusu İRAN olunca Sünni Blok bir günde kuruluverdi.

Sünni bloka katılan ülkelerin tamamı petrol zengini EMİRLER tarafından yönetiliyor. Hepsi batı uşağı.

Petrol zengini olmayan Mısır'ı da dolarla satın aldılar.

KRİTİK ÜLKE İSE PAKİSTAN

Çünkü Pakistan bu oluşumda Türkiye'ye bakıyor. Yemen'de İran'ın karşısında yer almak istemiyor.Ama Şiilerin Mekke ve Medine'yi de ele geçirmesi ihtimaline karşı Suudi Arabistan'ın toprak bütünlüğü tehlikeye girerse Sünni Blokta yer alacağını ifade ediyor. 

Yani Pakistan'ın gözü Türkiye'de ve Türkiye ile bölge ve dünya politikalarında Pakistan daima Türkiye'nin yanında yer aldı.

ABD'nin telkiniyle AKP Sünni Blokta en azından siyasi olarak yer almak itiyor. Askeri anlamda ise sembolik olarak yer alacak.

TÜRKİYE kesinlikle ABD ile İran arasındaki bu savaşta ABD uşaklarının yanında yer almamalı ve TAM ORTADA DURMALI. 

Zira dünya Müslümanlarının çoğu taraf olmayacaktır. Endonezya, Malezya, Afrika Müslümanları,Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri, Pakistan,Bangladeş ve gayri Müslim ülkelerdeki Müslümanların tamamına yakını TARAFSIZ olacaktır.

Çünkü taraf olanlar da dahil olmak üzere hiç bir Müslüman Sünni-Şii savaşının olmasını istemiyor.

ABD istedi diye niçin savaşalım?