27 Ocak 2015 Salı

KOBANİ DÜŞTÜ MÜ? KURTARILDI MI?

133 GÜN SONRA IŞİD, KOBANİ'DEN ÇEKİLDİ




ÖNCEKİ YAZILARIMIZDA KOBANİ'DE ABD'NİN OYNADIĞI OYUNLARI DETAYLI OLARAK YAZMIŞTIK VE IŞİD'İN ÇEKİLECEĞİNİ DE İFADE ETMİŞTİK.
  

Aslında ABD isteseydi IŞİD, Kobani'ye hiç gelmezdi.Gelmesini ABD istedi. Yine ABD isteseydi IŞİD Kobani'de 133 gün kalmazdı. Bu kadar kalmasını da ABD istedi.

IŞİD KOBANİ'YE NİÇİN GELDİ? NİÇİN 133 GÜN KALDI? NE OLDU DA ŞİMDİ ÇEKİLDİ?

IŞİD Kobani'ye gelmeden önce Suriye'deki Kürtler bölük pörçüktü. PYD' ye karşı olanlar, yanında olanlardan daha fazlaydı. IŞİD Kobani'ye gelince hepsi PYD'ci oldular ve PJK'ya katıldılar. Çünkü ABD Suriye'deki Kürtleri PYD saflarında birleştirmeyi istemişti. Bu oldu.

Yine IŞİD Kobani'ye gelmeden önce; Müslüman Kürtlerin, dinsiz,ırkçı ve terör örgütü olması nedeniyle nefret ettikleri PKK'ya açılım süreciyle önyargıları kırılmış, sempati kazandırılmış ama eline silah tutuşturulup terörist yapılamamıştı. IŞID Kobani'ye gelince PKK güçlendi. Silah almaya razı olan HPG'ye katıldı, almayan KCK'lı oldu. ABD'nin istediği de silahlı PKK yani HPG'nin silah bırakıp dönmesi; Türkiye'deki Kürtlerin silahlanıp iç savaş çıkarmasıydı. (Provasını da yaptılar)

IŞİD Kobani'ye gelmeden önce ayrıca PYD,PKK ve Barzani arasında da ihtilaflar vardı ve birlik olup aynı hedefe yönelemiyorlardı. IŞİD Kobani'ye gelince birleştiler ve hem Irak'da hem Suriye'de IŞİD'e karşı birlikte savaşıyorlar. ABD'nin istediği de tam buydu.Yani Kürtleri birleştirmek ve İRAN ve TÜRKİYE'ye karşı piyade olarak kullanmak.

Sonuçta bütün Kürtler ölmüş ABD'nin umurundaydı sanki. Amaçları Büyük İsrail ve bunu ABD'ye Siyonist liderleri emrediyor.

Efendim tek bir ABD yok, farklı düşünceler var. Dört akım var. Doğru ama ABD'ye hakim olanlar da daima zengin Yahudiler yani Siyonistler olmuştur.

İşte IŞİD; Kobani'ye bu sebeple geldi ve bu sebeple 133 gün orada kaldı.

Demek ki Kobani, ne düşmüş ne de kurtarılmış...Sadece orada alçakça bir oyun oynanmış. ABD uşağı IŞİD ile ABD uşağı PKK, Kürt halkına alçakça bir oyun oynamışlar ve Kürt halkını ABD'nin piyadesi yapmaya çalışmışlar.

PEKİ ŞİMDİ NE OLDU DA IŞİD ÇEKİLDİ?

Çünkü planın ikinci aşamasına geçiliyor. İkinci aşamada Barzani'ye Musul'un teslim edilmesi var.

Musul'a taarruz edilecek, ABD havadan IŞİD'i bombalayacak, Barzani karadan girecek görüntüsü verilecek. Gerçekte ise ABD, IŞİD'i Musul'da bekletirken ve Barzani ile savaştırırken kendisi de havadan Musul'daki Arapları ve Türkmenleri bombalayıp Musul'u terk ettirip, sadece IŞİD ile Barzani güçleri kaldığında ise IŞİD'e geri çekil emri verecektir. Musul'daki Türkmenler ve Araplar şu an büyük tehdit altındadır.

Tabi IŞİD'in tepesi emir almaktadır, tabanı ise meydanda savaştığı için onlar da bombalanacaktır ve ağır kayıplar vererek çekilme emirlerini uygulayacaklardır.

IŞİD'in Musul'dan çekilişi esnasında Musul Barajını patlatması hadis yorumlarını gerçekleştirecek ve binlerce insan ölecektir. 

Bu olay ile Irak Merkezi Hükumeti ekonomik olarak çok büyük zarar görürken askeri olarak çok güçlenecektir. Çünkü İran bu olay üzerine Bağdat'a tamamen yerleşecek ve Kudüs gücü (İran'ın Irak'daki milis güçleri) çok güçlenecektir.

IŞİD'in ortadan kalkması Karkısa Savaşının başı olacaktır.Kudüs Gücü komutasındaki Irak Ordusu ile Barzani bu savaşı yapacak ve Barzani bu savaşı fena kaybedecektir.

ABD'NİN ESAS AMACI SURİYE'Yİ İŞGAL ETMEK AMA RUSYA KONUSUNDA YANILIYOR VE BU YANILGI BİZİM DE LEHİMİZE OLACAKTIR İNŞAALLAH.

ŞÖYLE Kİ:

ABD, Rusya'nın kendisi ile savaşı göze alamayacağına inanıyor ve bütün planlarını da buna göre yapıyor. Bu kanaatleri ise boş bir varsayım değil. Çünkü ABD dört yıldan beri Rusya'nın sinir uçlarına dokunarak TEPKİSİNİ ÖLÇÜYOR. Rusya'dan aşırı tepkiler gelmiyor ya da ABD'nin beklediği tepkiler gelmedi.

"Eğer ABD'nin Rusya'ya yaptıklarını; Rusya, ABD'ye yapmış olsaydı ABD çoktan Rusya'yı vururdu" diye düşünüyorlar. Ve bu yüzden "Rusya bizimle savaşamaz, önce Suriye'yi sonra da İran'ı vuralım" düşüncesindeler. Büyük İsrail için Türkiye'yi de bölmek bu plan dahilinde bulunuyor.

Ama ABD, Suriye'yi vurup İran'dan ağır darbeler alınca Rusya da bu savaşa girecek. 

O zaman ABD için dünyada en önemli müttefik acaba kim olacak dersiniz? Ya da Türkiye'nin Ortadoğunun en güçlü ülkesi olmasını dünyada en çok kim ister dersiniz?

Herkes bir plan yapar, kimi Büyük İsrail kurar, kimi ilk defa bir devlet. Kimi Şii hakimiyeti kurar, kimi Emevi hakimiyeti ama netice de her zaman ve daima ALLAH'IN CC DEDİĞİ OLUR. 

İNŞAALLAHU ALLAHU EKBER VE ALLAHU ALEM

26 Ocak 2015 Pazartesi

AKADEMİ DİYE BİR DERGİ

AKADEMİM.BLOGSPOT.COM ADIYLA YAYIN YAPIYOR
AKADEMİ DİYE BİR DERGİSİ VAR

İŞTE LOGOSU




BUNU NİÇİN YAZIYORUZ?

Bu site İSLAMCI SİTE olarak yayın yapıyor. 
"Türkiye'den ziyaret etmek için DNS ayarlarını ayarlayınız" gibi bilgiler var.

Ayrıca tek bir site de değil ve aynı logo ve isim ile yüzlerce blog çıkıyor.

Mehmet Fahri Sertkaya ismiyle editörlük yapılıyor. Ama bu isim de SAHTE.

ŞİMDİ BURAYA DİKKAT!

Türkiye'de kim varsa, alim olsun,yazar olsun,sanatçı olsun,siyasetçi olsun,tarikat şeyhi olsun,devlet adamı olsun.Yeter ki ünlü olsun hepsini de ama hepsini de ya YAHUDİ olmakla, ya da YAHUDİ UŞAĞI olmakla suçluyor.

ZIRVALIYOR RESMEN YANİ.

Bakınız Yahudi olmakla ya da Yahudi uşağı olmakla itham ettiği kişilerden bazıları şunlar.

Atatürk ve bütün Kuvayı Milliyeciler
Erbakan ve bütün Milli Görüşçüler
Alparslan Türkeş ve tüm Ülkücüler
Recep Tayyip Erdoğan ve bütün AKP'liler
Zeki Müren ve pek çok sanatçı ya da ünlü kişi
Şeyh Nazım Kıbrısi ve bütün tarikat şeyhleri

Sayılar çok ama aklımıza şimdi bu kadarı geldi.

Siteyi eleştiren bir takipçisine hakaretler ve küfürler yağdırmış.Adam bunu kendi bloğunda yayınlamış.

Bu eleştirmen onun Haydar Baş'ı hiç eleştirmediğini iddia ederek BTP li olabileceğini ima etmiş.

BİZE GÖRE İSE:

BU ŞEREFSİZ ADAMLAR "İSLAMCILIK" ADINA YAYIN YAPIP İSLAMA VE TÜRKİYE'YE PSİKOLOJİK SALDIRIDA BULUNAN MOSSAD UŞAKLARIDIR.

Takipçilerimiz yukarıdaki logoyu içeren yayınlara, gördükleri her yerde gerekli eleştirileri getirirlerse ülkemize ve Milletimize hizmet etmiş olurlar kanaatindeyiz.

Zaten dinimizi bir Yahudi, Yahudi olarak eleştirirse hiç bir zarar veremez ama radikal İslamcıymış gibi dini ve Milli değerlerimize saldırılırsa cahil insanlarımız inanabiliyor maalesef. 

25 Ocak 2015 Pazar

YUNANİSTAN'DA SYRIZA İKTİDARA GELDİ

AŞIRI SOL SYRIZA PARTİSİ'NİN İKTİDARA GELMESİ NE ANLAMA GELİYOR?



ADI ÜSTÜNDE AŞIRI SOLCU PARTİ

Başkanı Aleksis Çipras'ın seçim vaatleri ve AB ile ilişkiler konusundaki görüşleri SYRIZA'yı iktidara taşıdı.

Yunanistan'da mevcut durum şuydu:

AB'ye EURO olarak çok yüklü borçları vardı ve AB'nin baskısıyla anormal kemer sıkma politikaları uygulanıyordu. Yunan halkı çok bunalmış, işsizlik had safhaya çıkmıştı.


Aleksis Çipras; halka uygulanan kemer sıkma politikalarının kaldırılacağını, işsizliğin önlenmesi için iki yılda 300 bin kişilik iş sahasının açılacağını, maaşlara zam yapılacağını, sağlık hizmetlerinin ücretsiz hale getirileceğini ve buna benzer bir çok popülist vaadi sunarak sandıktan çıktı. Tabi bunlar anormal kaynak ihtiyacı doğuran vaatler.

Esas vaatleri ise AB'ye olan borçların bir kısmının ödenmeyeceğini ve vatandaşların bankalara olan borçlarının da silineceğini söylemesiydi.

İşte bu vaatler daha seçim öncesinde ortalığı karıştırdı. 
AB çok rahatsız.Yunanistan'da faaliyet gösteren bankalar ise daha şimdiden kriz tedirginliğine girdiler bile.

AB'ye olan borçların bir kısmının silinmesi konusunda Çipras AB ile oturup konuşacak. Kalan kısmına daha düşük faiz oranı ile daha uzun vade isteyecek.

Vatandaşların bankalara olan borçlarının silinmesi ise Çipras'ın kendi yasal düzenlemesi ile mümkün.

ŞİMDİ GELELİM YORUMA

AB ile yapılan görüşmelerde AB Çipras'ı reddetse bile Yunan Devleti'nin günü gelen taksitlerini geciktirmesi, AB'yi maliyetler açısından olmasa da ilkeler bakımından mahvedecektir.

AB de Yunanistan'ı EURO bölgesinden çıkarmak isteyebilir. İstemese bile Çipras'ı EURO borçlarını ödemek için EURO bölgesinden çıkıp Drahmi'ye geçmeye mecbur bırakacaktır.

Çünkü iç politikada sunulan sosyal vaatleri EURO ile yerine getirmek mümkün değildir.Tek çare Drahmi'ye geçmek ve para basıp, yüksek enflasyona razı olmaktır.

Bloğumuzun yayın politikası gereği bizi ilgilendiren hususlar ise bunların bölge siyasetine nasıl yansıyabileceğidir.

Yunanistan AB'den tamamen çıkabilir. Kendisini AB'ye bağlayan ABD ise buna hiç mi hiç razı olmaz ve Yunanistan'da liberal bir darbe kurgulayabilir. 

Yunan Ordusunda zaten öteden beri sosyalistler güçlüdür ve iktidar ile işbirliğine gidip buna karşılık verebilirler. 

ABD'yi duyan Rusya'da Ukrayna'ya karşılık Yunanistan'a el atabilir.Yunanistan, Rusya eksenine kaymaya başlarsa...

Yunanistan'ın elden gittiğini gören ABD,İngiltere ve AB Yunanistan'daki gizli ellerini çıkararak,provokasyonlarla yeni bir Türk-Yunan Harbini tetikleyebilirler.

Bu da hadis yorumlarına uygun olur. 

Tabi ki ALLAHU ALEM.

24 Ocak 2015 Cumartesi

İRAN DOSTU OLMAK BAŞKA, İRAN DÜŞMANI OLMAK BAŞKADIR

İRAN'I İSRAİL DOSTU,TÜRKİYE DÜŞMANI OLARAK GÖRENLERE YENİ BİLGİDİR




Hiç bir Türk İran'ı Türkiye'den daha çok sevemez. Seven haindir.
Ancak hiç bir Türk İran'a İsrail'den daha çok düşman da olamaz. Olan da haindir.

Bu blogda Türkiye ile İran'ın dost olması gerektiğini sürekli ifade ediyoruz.

Bazıları ise sürekli saldırıyor ve "İran ile İsrail arasında gizli dostluk var İran gerçekte Türkiye düşmanıdır" diyorlar.

İnsan bu kadar mı cahil olur?

Rusya, İran'a vermeyi taahhüt ettiği S300 Füzelerini ABD'nin BM aracılığı ile yaptığı baskı nedeniyle ertelemişti. Aynı ABD, Rusya'ya Ukrayna nedeniyle ekonomik yaptırımlarla zarar verince Rusya da misilleme olarak İran'a S300 füzelerini teslim etmeye karar verdi."İsrail düşünsün" dedi. İsrail hopladı çıktı.

Bunları görmüyor musunuz kardeşim? İran, hem ABD'nin hem de İsrail'in amansız bir düşmanıdır.

Ve o İran bugün, uluslararası ticarette TÜRK LİRASI kullanacağını açıkladı. (Tabi tek başına TL değil.Ruble, Euro, Yuan da var.Ama DOLAR'ı kesinlikle yasakladı.)

İran İsrail dostu, Türkiye düşmanı olsa bütün bunları yapar mı? 

Artık aklınızı başınıza alın.Cahilliğin bu kadarı da çok fazladır bir Türk için.Selametle.

23 Ocak 2015 Cuma

ÖLEN ABDULLAH'IN OĞLU DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNABİLİR

SUUDİ ARABİSTAN'DA ÖLEN KRAL ABDULLAH'IN OĞLU PRENS MAT'AB BİN ABDULLAH DARBE GİRİŞİMİNDE BULUNABİLİR



ÇÜNKÜ:

Suud hanedanında oğullar devri bitti.Şimdiki kral oğulların sonuncusu.Bundan sonra torunlar veliaht olacak.Torun sayısı da oldukça fazla.

Babası Abdullah'ın ölümüyle amcası tahta geçen ve krallığı tehlikeye düşen Abdullah'ın oğlu Matap Abdullah şu anda Milli Muhafızların komutanı. Yani askerlerin komutanı.

Ölen babası Abdullah da bu oğlunun tahta geçmesini istiyordu ama başaramadan öldü.

Şimdi bu Matap şunları deneyebilir:
Yeni krala (Amcası)suikast girişiminde bulunabilir.
Darbe girişiminde bulunup başarırsa amcasını sürgün edebilir.(Nereye? Tabi İngiltere'ye)

YA DA
Hadis yorumlarına göre bu zayıf kral (Alaheimer hastası) iki yıl iktidarda kalacağına göre Matap'ın planlarını bozarlar ama o zaman da ya bu Matap bu günlerde görevden azledilir. Ya da darbe girişiminde bulunursa asılır VESSELAM.Biz hadis yorumlarını esas alacağımıza göre bu ihtimal kuvvetlidir.

ALLAHU ALEM.

BAHREYN KÖPRÜSÜNÜN HAVAYA UÇURULMA GÜNÜ DE YAKLAŞTI

AHİR ZAMAN OLAYLARINDAN BİRİ DE BAHREYN KÖPRÜSÜ'NÜN HAVAYA UÇURULMASIYDI.

HZ.ALİ RA EFENDİMİZ BAHREYN İLE KATAR ARASINDA BİR KÖPRÜ İNŞA EDİLECEĞİNİ VE BU KÖPRÜ TAMAMLANDIĞINDA ÇOK KAN DÖKÜLECEĞİNİ VE KANIN DİZLERE ÇIKACAĞINI İFŞA ETMİŞ.

BU KÖPRÜ 2015 DE TAMAMLANIYOR.
İŞTE RESİM:




Bahreyn ile Suud arasındaki köprü (25 km) zaten inşa edilmişti. Bahreyn ile Katar arasındaki köprü ise (40 km) 2015 yılında tamamlanacak.
Aşağıdaki köprü.


Hz.Ali Efendimiz RA işte bu köprüyü söylemiş. Ve şu hale bakınız ki; bin yıl önce söylenen köprünün inşası da tamamlanmak üzere.

NELER OLABİLİR?

Bahreyn'de Şiiler intifada. Ama Suud Kralı Bahreyn Emirine destek verdiği için Bahreyn'de yönetim direniyor.Suud resmen Bahreyn'e askeri birlikler göndermiş ve ayaklanmayı bastırmıştı.

Şii'leri İran kışkırtıyor ve destekliyor. İran, Yemen'de desteklediği HUSİ'leri ise iktidara getirmeyi başardı.Yemen'deki mücadele Suud yönetimi ile İran yönetimi arasında yaşandı. 

Şimdi sıra Bahreyn'de ve İran ayaklanma için daha çok bastıracak. Suud ve Katar yönetimleri de Bahreyn emirini destekleyince bu köprülerin her ikisi birden havaya uçurulabilir.

Kim uçurur?

Tabi ki İran gizli servisi Savama veya onların planları ve destekleri doğrultusunda Bahreyn'li direnişçiler. Evet bu da bu günlerde yada bir kaç ay içinde olabilir. Hz.ALİ Efendimiz "tamamlandığında" buyurduğuna göre köprünün tamamlanması halinde her an olabilir.

ALLAHU ALEM

BÜLENT YILDIRIM'IN BİRİNCİ JETON DÜŞTÜ, SIRA İKİNCİDE

BÜLENT YILDIRIM İHH BAŞKANI. ESKİ BİR MİLLİ GÖRÜŞÇÜ.RAHMETLİ ERBAKAN ONU SEVERDİ.O DA IŞIĞINI ERBAKAN'DAN ALIR VE GENELDE DOĞRU İŞLER YAPARDI.



Rahmetli Erbakan'dan sonra AKP ile içli dışlı oldu. Tabi AKP ile içli dışlı olan herkes az da olsa PKK ile de bazı tabuları yıktı.


Şimdi Bülent Yıldırım AKP'yi bombalıyor. 


"İhvan Mısır'da seçime girmeyecekti.AKP nin dayatmasıyla girdi ve Mısır bu hale geldi.AKP yanlış yaptı" diyor.

Filistin ve Mavi Marmara konusunda AKP'nin yanlış yaptığını ve haksızlık ettiğini söylüyor.


Ne diyelim jetonun biri düşmüş. Sıra ikinci de.


Nedir o ikinci jeton?


Bülent Yıldırım Türkiye'nin üniter yapısından taviz vermeyen, vatan sevdalısı biri ama PKK'nın AKP'den talep ettiği ve masumca gösterip "resmen hainlik" anlamına gelen bazı taleplerine de yeşil ışık yakmıştı.


Merak edenler İHH'nın Diyarbakır'da yaptığı "Açılım Süreci ile ilgili panele" bir baksınlar. İHH o panelde resmen PKK'nın taleplerine olumlu cevaplar vermiş ve "Akil İnsanların" yapamadığını o toplantıda yapıvermişti. 


Allah'a CC şükür İHH'yı takan yok. İşte ikinci jeton da bu. VE O DA DÜŞECEK.


BÜLENT YILDIRIM İYİ ADAM. AMA AKLINI İNANDIKLARINDAN TAVİZ VEREREK KULLANMAMALI.


MEKKE VE MEDİNE ORİJİNAL HALİNE DÖNDÜRÜLMELİ

MEKKE ŞEHRİ ASRI SAADETTEKİ GİBİ OLMALI



Yukarıdaki resim yapay bir çalışma. Tamamı bugünün köyleri kadar bir şehir. Ve o şehirde bu orijinallik tamamen yeniden inşa edilip doğal haline getirilebilir. Sadece alt yapı bakımından son teknoloji eklenebilir ve ŞEHRİN TAMAMI HAREMİ ŞERİF haline getirilebilir.

Kabeyi Muazzama merkez olmak üzere 2 km lik bir daire belirlenir ve bu bölgenin tamamı mescit yapılabilir. Hem kapalı bir müze hem de kapalı bir  mescit ama dünyanın en büyük ibadet yeri olabilir.Yerler son teknoloji kaplamalarla ve halılarla döşenebilir. Sahabelerin bilinen evleri aslına göre içi dışı en değerli süslerle süslenir. Olan her yerde ağaçlar yeniden dikilir. Şehrin her yerinden son teknoloji sistemlerle havaya gül kokuları püskürtülür.Tuvaletlerin tamamı yer altında olur (zaten öyle).

Bu korunma altına alınmış dünya cennetine giden her hacı sanki her an SAS Efendimiz ile karşılaşacakmış gibi hissedebilir. Ya da büyük sahabeleri tek tek öğrenme imkanı bulur.Her sahabenin evi ayrı bir mescit, ayrı bir müze, ayrı bir cennet köşesi olur.Müslümanlar kendilerini bir rüya aleminde cennette geziyor hissedebilir.

Bu yüce mekanda aynı anda on milyon hacı adayı tavaf edebilir. Say için son teknoloji koridor doğallığa zarar vermeden oluşturulabilir.

Hatta şehrin tüm orijinalliği içeride kalmak üzere üzeri de tamamen örtülebilir.(Kabe hariç)

Şimdi aşağıdaki resimlere bakalım.



Bu resim yapılmak istenendir.Bir modern şehir amaçlanan bu projenin Kabe'yi Muazzama'dan en az BEŞ KM uzakta kurulması lazımdır ve bundan daha güzel bir mimari ile en az sekiz tane daha yani en az on milyon hacı adayını konaklatacak kadar uydu kent kurulması lazımdır.

Kabe'nin bulunduğu Mekke şehrine bu modern şehirlerden en az sekiz tane yer altı metrosu kurulmalı ve ulaşım sadece bu metro istasyonlarından yapılmalı ve Orijinal hali korunmuş Mekke'ye bir km kala yapılacak istasyonlarda hacılar indirilmelidir. Sakat ve yaşlılar için yer altından küçük raylı sistemler de oluşturulabilir.

Ama bir parantez:

(Ümreye gitmiştik.Sevr mağarasına çıktık. Bir yoruldum ki mecalim kalmadı. Nihayet tepeye vardık bir de baktım ki yaşlı amcalar, yaşlı nineler bizden önce çıkmış, oturmuş dinleniyorlar. İnanın kendimden utandım.)

Yani hacılar o bir km'yi de rahatlıkla yürürler.


Ve bir utanç simgesi: İşte o resim...



Beytullah'ın karşısına inşa edilmiş saat kulesi. Amaç kesinlikle Kabe'yi küçük düşürmek ve Yahudi oyunu. Kral Abdullah'ı cehennemde yakmak için bu sebep yeter Allahu Alem. Böyle rezillik olmaz.

Bu saat kulesi Yahudilerin daha doğrusu Kabalacı Siyonistlerin DİKİLİ TAŞI'dır.

Hz.Mehdi AS'ın Altın Çağın başında ilk yapacağı icraat Allahu Alem bu dikilitaşı yıkmak olacaktır.

GELELİM MEDİNE'YE VE MESCİDİ MÜNEVVERE'YE.

İŞTE İLK HALİ.YİNE YAPAY.



Yapay resim noksan olmuş.4 ve 7 nolu köşede Hz.Peygamber SAS Efendimizin Hücrei Saadet Odaları bulunuyor. Yani türbesi.Onların arkasında Hz.Ali ve Hz.Fatma'nın RA evi, onun arkasında ise Teheccüd mihrabı ile bize bakan yanında ise Hz.Cebrail AS'ın kapısı bulunacaktı.

Doğru resim aşağıda.




Medine de aynen bu görüntü ile orijinal kimliğine çevrilebilir.Hurma ağaçları, Sahabenin, Ensar Efendilerimizin evleri, Hendek; tam doğallığı ile eski haline getirilebilir. Ve şehir tamamen son teknoloji bir alt yapı ile her tarafı seramikle kaplanabilir,halılar döşenebilir,şehrin tamamı bir mescit, her sahabenin evi hem bir mescit, hem bir müze yapılabilir.

Resimdeki Mescidi Nebevi en değerli taşlarla, altınlarla süslenebilir.Şehrin her yerinden gül kokuları püskürtülebilir.

Suud Kralları biraz az yeselerdi bunları yapabilirlerdi.

Yine şehir tüm orijinalliği ile korunup üzeri tamamen örtülerek (Şimdiki gibi şemsiyelerle de olabilir) tam bir şehir mescidi haline getirilebilir.

Yine Mekke için önerdiğimiz merkezden iki km çaplı bir daire ile dışarıda son derece modern şehirler kurularak Medine'ye ulaşım yer altından metrolarla sağlanabilir.

Ayrıca Medine'de bulunan Cenneti Baki mezarlığı da en çok sahabenin yattığı mezarlıktır. Osmanlı zamanında bile Cenneti Baki'deki sahabe mezarlıkları hep Türbe idi. Vehhabiler tüm türbeleri yıktılar ve dümdüz bir arazi kaldı. Cenneti Baki'deki tüm Sahabelere yeniden Türbeleri iade edilmeli ve her biri altın gümüş, misk, amber ile süslenmelidir.Gerçek bir yeryüzü cennetine dönüştürülmelidir.Hacılar oraya girdiklerinde kendilerinden geçmelidir.




 Cenneti Baki bu resimde net görülüyor.Bu binalar da tamamen yıkılmalı ve yerlerine sahabe evleri inşa edilmelidir.

Kısaca bir hacı adayı Mekke'ye veya Medine'ye gittiğinde kendinden geçmeli ve kendisini ölmeden cennete geldi sanmalıdır.

İnşaallah Hz.Mehdi AS yapar ve biz de görürüz.

22 Ocak 2015 Perşembe

İKİ YIL SONRA GÖREVDEN ALINACAK ZAYIF ADAM

80 YAŞINDA VE ZAYIF BİRİ OLDUĞU RESİMDEN BELLİ ZATEN.



İKİ YIL İÇİNDE GÖREVDEN ALINACAK.

GÖREVDEN ALINMA SEBEBİ MEKKE'DE AYAKLANAN HZ.MEHDİ AS İLE MÜCADELEDE BAŞARISIZ OLMASI OLACAK.

KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK. NE YAPSALAR BOŞ.

HZ MEHDİ AS GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR İNŞAALLAH.

HZ.MEHDİ AS'IN ZUHURUNA BİR ADIM DAHA

SUUD KRALI ABDULLAH'IN ÖLDÜĞÜ AJANSLARA GEÇTİ



Kral Abdullah'ın ölümü Hz.Mehdi AS'ın zuhurunun müjdecisidir.

Hadis yorumlarına göre Suudi Arabistan'da iç kargaşa başlayacak ve Hz.Mehdi AS tüm Arap Yarımadasına hakim oluncaya kadar sürecek. Yani Arap Yarımadasında artık Hz.Mehdi AS devrine doğru gidiliyor.

Bu yıl ki hac mevsiminde Hz.Mehdi AS Mekke'ye gidebilir. Yedi alim de bu yıl hac mevsiminde Mekke'de buluşabilirler. 

Ancak Hz.Mehdi AS'ın görevi kabulü Muharrem ayının onuncu günü yatsı namazından sonra Haremi Şerif'de olacak Allahu Alem.

Yalnız şöyle bir durum daha var.

Yine başka hadis yorumlarına göre Suud kralının yerine iki yıl sonra görevinden azledilecek zayıf bir adam tahta geçecek.(Prens Salman seksen yaşında) Mekke'deki ayaklanma da iki yıl sürebilir. Ve Hz.Mehdi AS'ın zuhuru 10 Muharrem 2017 ye de kalabilir. Bunlar da hadis rivayeti.

Sonuç olarak ise Suud Kralı Abdullah'dan sonra Arap Yarımadasında artık istikrar olmayacak ve istikrarı Hz.Mehdi AS sağlayacak. 

Şöyle de olabilir ve kuvvetli ihtimaldir. Hz.Mehdi AS 2015 sonunda zuhur edip 2017 yılında Arap Yarımadasına hakim olabilir. Eğer böyle olursa Hz.Mehdi AS'ı bu yıl sonunda görebiliriz anlamı da çıkar.İnşaallah diyoruz.

Yine bu yıl hacca gidenler çok şanslı olabilirler ve tesadüfen de olsa Hz.Mehdi AS'ı görebilirler. Belki de farkına varmadan "Bu dünyanın en güzel insanı kim acaba" deyip geçebilirler. Ama yıl sonunda inşaallah herkes öğrenebilir de.

Şu an Medineyi Münevvere'de olduğu kanaatindeyiz.Allahu alem.

En doğrusunu Allah CC bilir.  

Ayrıca Hüsnü Mübarek ile ilgili de gelişmeler var. Oğulları serbest bırakıldı. Şimdi sıra kendisinde.

Cenabı Mevla Hz.Mehdi AS'a kavuşan kullarından eylesin.

20 Ocak 2015 Salı

TÜRKİYE İÇİN EN İDEAL YÖNETİM SİSTEMİ "ÇİFT BAŞKANLIK SİSTEMİDİR"

DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZ AŞAĞIDA ÖNERDİĞİMİZ ÇİFT BAŞKANLIK SİSTEMİ YAZISINI 2006 YILINDA YAZMIŞTIK VE BAZI YERLERDE YAYINLANMIŞTI.

O ZAMAN CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ TARTIŞILIYORDU. 
(DİKKAT 2006 YANİ DOKUZ YIL ÖNCE)




İŞTE O YAZI


Siyasi kadrolaşma için en uygun sistem mevcut sistemdir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yasama, yürütme ve yargı ülkemizdeki kadar iç içe olmamıştır.

Açıkçası bu durum siyasi partilerin de çok işlerine gelmiştir. Zaten az gelişmiş bir ülkeyiz ve halkımızın ihtiyaçları sınırsız. Hiçbir iktidarın tüm ihtiyaçları karşılaması da mümkün değil. 

Dolayısıyla halkı mutlu edecek bir iktidar bulmak da imkansız.
O halde yeni kurulan, bir takım iç ve dış destekleri de alan, hoş bir vizyon oluşturan her partinin iktidar olma şansı var demektir. İyi bir tanıtım, reklam ve propaganda ile meclise girmek mümkün.
Hatta bir de az gelişmiş halklara özgü manevi değerler üzerinden duygu sömürüsü yapılması kuralına da bağlı kalınırsa tek başına iktidar bile hayal değil.

Şimdi birbirinden ayır kolaysa yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı. Kim kimi yönetiyor bul bulabilirsen. Yasama da, yürütme de, yargı da hükümet. Hükümet de başbakan. Bu tek adam yönetimi değildir de nedir? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde siyasi parti, meclis ve hükümet tek adamdan emir almaktadır?

Türkiye, en kısa sürede ilgili kanun değişiklikleri ile siyasi istikrarı ve temsilde adaleti sağlayan bir seçimlik değil her seçimlik adil ve demokratik bir seçim sistemi kurmalıdır.

Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Diyelim ki AKP seçim günü kendi içinden bir cumhurbaşkanı seçti. Yasal mıdır? Yasaldır. Teamüllere uygun mudur? Uygundur. Süleyman Demirel kendi hesabıyla yüzde on bir halk desteği ile seçildiğine göre temsil yetkisi var mıdır? Evet, vardır. Peki rahatsız olacaklar var mıdır? Evet, onlar da vardır. Her zaman olmuştur.

Belki AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı, önceden seçilmiş bir kaç cumhurbaşkanından daha meşrudur. Ama sorun AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı değil, cumhurbaşkanlarının seçiliş biçimidir. Kötü niyetli bir siyasi parti hem iktidarı hem de cumhurbaşkanlığı makamını mevcut seçim sisteminde pekala eline geçirebilir.

İşte en büyük sorun budur. Devletin tüm kadroları hükümet tarafından oluşturulmakta ve önemli mevkiler için cumhurbaşkanının da onayı gerekmektedir. Yani kötü niyetli bir hükümet cumhurbaşkanlığı makamını da eline geçirirse başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere devletin tüm kadrolarını rahatlıkla eline geçirebilir, rejimini değiştirebilir, hatta cumhuriyeti bile yıkabilir.
Temennimiz milli güçlerin engel olmasıdır. Ama her ihtilalin de millete ağır maliyetleri olmuştur. 27 Mayıs’ın, 12 Eylül’ün bile tahribatları unutulmadı. Kaldı ki böyle bir girişim hem devleti hem de milleti böler ki Allah korusun çok vahim sonuçlar doğurabilir. İşte bu nedenle konu çok önemlidir ve Türkiye’deki seçim sistemleri mutlaka baştan aşağı değiştirilmelidir.

• Cumhuriyet için Çağdaş ve Güvenilir Bir Seçim Sistemi Önerisi

A - Sistemin içeriği

1) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini, mahalle ve köy muhtarlarını doğrudan halk seçer.
2) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini siyasi partiler aday gösterir. Ancak seçilme haklarına haiz olan herkes bağımsız aday olabilir.
3) Seçimler beş yılda bir, iki turlu seçim sistemine göre yapılır.
4) Yüksek Seçim Kurulu seçim günleri için ardışık iki pazar gününü belirler. Birinci pazar en çok oyu alan iki aday veya aday parti ikinci pazar yeniden seçime gider ve kazananlar yüksek seçim kurulunca ilan edilir.
5) Vergi denetmenleri başkanlıkları hariç, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı da dahil olmak üzere tüm teftiş kurulu başkanlıkları doğrudan devlet denetleme kuruluna bağlanır. Devlet denetleme kurulu da doğrudan cumhurbaşkanına bağlıdır.
Ülkenin tüm denetim işleri doğrudan cumhurbaşkanı tarafından bu kurullara yaptırılır. Bakanlar sadece kendi bakanlıkları ile ilgili denetimleri kendi bünyelerinde bulunan teftiş kurulu başkanlıklarına yaptırabilirler. Diğer bakanlık ve kurumların faaliyet alanına giren denetim işlerini ise cumhurbaşkanına bildirirler.
6) Cumhurbaşkanının icraya yönelik tüm yetkileri başbakana devredilir.
TBMM’ne ve cumhurbaşkanına bağlanmayan tüm kurumlar başbakana bağlanır.
Cumhurbaşkanı sadece denetimin başı olur ve denetim mekanizmalarını çalıştırır. Başbakan tüm icraat faaliyetlerinden dolayı, cumhurbaşkanı da denetim faaliyetlerinden dolayı doğrudan TBMM’ne karşı sorumludur.
Cumhurbaşkanı sadece başbakanın teklifiyle TBMM tarafından 3/4 oyçokluğu ile görevden alınabilir. Başbakan sadece cumhurbaşkanının teklifi ile TBMM tarafından 2/3 oyçokluğu ile görevden alınabilir.
7) Devletin bölünmez bütünlüğünü ve anayasal ilkelerini TBMM temsil eder. Bu bağlamda TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT doğrudan TBMM’ne bağlı olur ve bu güzide kurumların en üst düzey beş memurundan her biri, başbakanın teklif edeceği üç aday arasından, cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının seçeceği kişinin TBMM tarafından ilk toplantıda salt çoğunluk esasına göre onaylanması şarttır.
8) Yargı sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte doğrudan TBMM’ne bağlıdır. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Yüksek Askeri İdari Mahkeme üyeleri ve yüksek mahkeme başsavcıları yedinci madde usül ve esasları doğrultusunda belirlenir. Diğer hakim ve savcıların tüm atamaları ve tayin işlemleri HSYK tarafından yapılır.
HSYK üyeleri hakim ve savcılar tarafından seçilir. Seçilen hakim ve savcılar başbakan veya cumhurbaşkanının önerisi ile TBMM tarafından salt çoğunlukla her zaman görevden alınabilir.
9) Valiler ve kaymakamlar doğrudan cumhurbaşkanına bağlanır, cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir ve TBMM tarafından salt çoğunlukla onaylanır. Valilerin ve kaymakamların icraata yönelik tüm yetkileri belediye başkanlarına devredilir. Valiler ve kaymakamlar sadece cumhurbaşkanının denetim faaliyetlerinin yerel temsilcisi ve takipçisi olurlar.
10) Mahalle ve köy muhtarları icraat bakımından en yakın belediye başkanının, denetim bakımından da bağlı bulunduğu kaymakamlığın o mahalle veya köydeki temsilcisidirler.

B - Sistemin Yararları

1) Bu sistemde cumhurbaşkanlarının her seçimde tartışılan meşruiyet sorunu aşılmış olacaktır.
2) Hem cumhurbaşkanı hem de hükümet halkın yüzde elli artı birini temsil edeceğinden hem temsil sorunu olmayacak hem de siyasi istikrar sağlanmış olacaktır.
3) Anayasa değişiklikleri zorlaşacak,uzlaşma kültürü yerleşecek ve rejim kendisini daha iyi koruyacaktır.
4) Denetim mekanizması da bağlı olduğu makamın temsil yetkisi nedeniyle daha sorumlu işleyecektir.
5) Bu sistemde siyasi kadrolaşmanın ya önüne geçilecek ya da meşru zemine oturacaktır.Güvenli bir kadrolaşma olacağından en azından tartışılmayacaktır.
6) Bu sistem de bakanların meclis dışından olması da mümkün olup yasama ile yürütmenin bağımsız çalışması ve yürütmenin yasama tarafından etkin denetimi de sağlanabilir.
7) Yine bu sistemde yargı doğrudan meclise bağlı olmakla birlikte kadroları cumhurbaşkanı tarafından denetlenerek yürütmenin yargı üzerindeki etkilerini de kaldırmak mümkündür.
8) Tüm denetleme kurulları doğrudan cumhurbaşkanına bağlanacağından en büyük sorunumuz olan etkin denetim de siyasi rantlardan uzak olarak işler hale gelecektir.İcra makamının kendisi icraatını denetlemediği açıktır.
9) Bence bu sistemin en önemli kazanımı; halkın ikinci defa sandığa giderek oy verdiği partiden başka bir partiye de oy vermesini mümkün kılarak, tabanda uzlaşma kültürünün sağlanmasıdır. Artık bu millet bağnaz particiliği de bırakmalı ve adayların mensubu olduğu partiye değil sahip oldukları niteliklere oy vermelidir.
10) İcra makamı artık denetleneceği için daha dikkatli ve verimli çalışacaktır. Yıllar süren işler çok kısa sürede bitirilecek ve kalkınma hızlanacaktır.
11) Bu sistemin bir çok yararını daha saymak mümkündür ama kısaca şunu söylemek yeterli olacaktır. Bu sistem bir seçimlik değil her seçimlik bir sistemdir.


Yazan: Safa Asya 24.11.2006 

PEKİ BU SİSTEMİ KİM İSTER? KİM İSTEMEZ?

Vatanını Milletini seven DÜRÜST kişiler ister.
Vatanını ve Milletini seviyormuş gibi görünüp de aslında hiç de dürüst olmayanlar ve bulundukları makamlardan nemalananlar ile onların nemalandırdıkları hiç mi hiç istemezler.

NOT:Yazıda düzeltilebilecek hususlar var ama aynen almayı tercih ettik. Sadece zorunlu bir açıklama olarak şunu ekleyelim. Başkanlık Sistemi adı altında Eyalet Sistemi kelimenin tam anlamıyla İHANETTİR.

Yukarıda önerdiğimiz sistem eyaletsiz sistemdir.Aslında eyaletli eyaletsiz ayrımı yapmaya gerek duyma bile bir ihanet niyetinin göstergesidir. Sistem budur eyalete falan hiç gerek yoktur.

GERÇEKTEN DÜRÜST OLANLAR BU SİSTEMİ DAHA DA GELİŞTİRİP, NOKSANLARINI TAMAMLAYARAK GETİRİRLER.

SİZCE GETİRİRLER Mİ?



19 Ocak 2015 Pazartesi

BİR İNSAN ANCAK BU KADAR ŞEREFSİZ OLABİLİR

"HİZBULLAH'I EL NUSRA MI VURDU" DİYE HABER GEÇMİŞLER

HABERİN AMACI EL NUSRA'YI İSRAİL'İN DESTEKLEDİĞİNİ GİZLEMEK.



RESİMDEKİ KİŞİ EMEKLİ TÜMGENERAL SİYONİST YOAV GALANT.

Ama iddia sahibi bu Yahudi generali değil. Bizim İslamcı geçinen Kürt asıllı ve gizli PKK'lı bir gazeteci. İsmini vermeyelim.

Bu İsrail generali siyonist Yoav Galant; Netanyahu'nun Hizbullah'â yaptığı saldırının seçim yatırımı olduğunu açıkladı. Yani siyonist saldırıyı İsrail'in yaptığını bunu da Netanyahu'nun seçim yatırımı olarak yaptırdığını açıklıyor.

Ayrıca Golan Tepelerinin bulunduğu İsrail-Suriye sınırındaki ara bölgede görev yapan Birleşmiş Milletlere ait barış gücünün komutanı da saldırıyı İsrail'in iki adet İnsansız Hava Uçağı ile yaptığını ve bunu gördüklerini üstelik Birleşmiş Milletler aracılığı ile açıkladı.

Gelelim bizim şerefsize...
Kimse kusura bakmasın.

Diyor ki "Hizbullah'a saldırıyı Nusra yapmış olabilir."

Bunu şunun için söylüyor:

"Nusra Esad düşmanı. Esad ile İsrail gizli dost. Esad'ı devirmeye çalışan muhalifler İsrail düşmanı. Muhalifler yani El Nusra ve diğerleri İsrail'in desteklediği Esad'ı devirmeye çalışarak CİHAD yapıyorlar." DEMEYE GETİRİYOR.

Oysa Esad'ın düşmanı olan muhaliflerin ve bunlardan olan El Nusra'nın İsrail tarafından desteklendiğini, İsrail'in Golan'da yaralı El Nusralılar için seyyar hastane kurduğunu bu bizim şerefsiz BAL GİBİ BİLİYOR. Ama görmek işine gelmiyor.

Niçin gelmiyor? 

Çünkü o İsrail PKK'yı da destekliyor.Çünkü o İsrail, Esad'ı devirip Suriye'nin kuzeyinde de bir Kürt Devleti kurmaya çalışıyor. İşte onun için işine gelmiyor.

GÜVENDİĞİNİZ DAĞLARA KARLAR YAĞACAK.

ABD ile Rusya arasında Üçüncü Dünya Savaşı çıkmak üzere. Ve ABD, Rusya ile bir savaşa girerse dünyada yanında görmek isteyeceği tek devlet vardır o da TÜRKİYE'DİR.

Böyle bir durumda ABD, Türkiye'yi dünyada hiç bir devlet ile değişmez. Bunun ispatı da hadis yorumlarıdır. Melhamei Kübranın sonuna kadar ABD ile Türkiye müttefik olacak.Ama o Melhamei Kübra esnasında filler tepişirken çimenler ezilecek.

Ne PKK kalır, ne Barzani. Hepsinin de işini sadece bir günde bitiriverirler.

Olan bizim gariban Kürtlere olur ki bu blogda da sürekli bu sebeple Kürtleri uyarıyoruz ve "Dinsiz PKK'dan uzak durunuz" diye ihtar ediyoruz. Sevdiğimiz için yani.

Ey sahte İslamcı, gizli PKK'lı gazeteci müsveddesi sobelendin. Hem de Siyonist generale ve BM sözcüsüne...

PERİNÇEK'İN YILDIZI PARLAYACAK

PERİNÇEK'İN YURT DIŞI YASAĞI KALDIRILDI




İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi yapılan müracaat üzerine Doğu Perinçek'in yurt dışı yasağını kaldırdı.

Doğu Perinçek, 28 Ocak'da Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Ermeni Soykırımı ile ilgili görülecek davada Türkiye'yi savunacak.

İşçi Partisi,Avrupa'da yaşayan Türkleri Strazburg'a davet etti.

Yasağın kaldırılması için değişik kesimlerden talepler vardı.

DOĞU PERİNÇEK, BU DAVAYI DA KAZANIRSA HEM TÜRKİYE KAZANMIŞ OLACAK HEM DE KENDİSİ TÜRKİYE SOLUNDA LİDERLİK KARİNESİNİ YÜKSELTECEK.

Dava, Türkiye'miz için önemli, İnşaallah kazanılır.

Seçimlere ise daha beş ay var. Ve İşçi Partisi bunu, solun temsilcisi olma yolunda avantaja dönüştürmeye çalışacaktır.

Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin ifşaatlarının gerçekleşmesi için mevcut tablo yeterli değil.

Ancak AKP,CHP,BDP ve HDP için aynı anda bir kapatma davası açılır da dört partinin dördü birden kapatılırsa Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin ifşaatları da gerçekleşebilir. 

Abdullah Gürbüz Hoca Efendinin ifşaatlarında ise her hangi sapma henüz olmadı.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

Doğu Perinçek'e AİHM' de başarılar diliyoruz. 


18 Ocak 2015 Pazar

İMAD MUĞNİYE'NİN OĞLU CİHAD MUĞNİYE ŞEHİD OLDU

HİZBULLAH BUNUN ALTINDA KALMAZ VE YENİ BİR İSRAİL- HİZBULLAH SAVAŞI ÇIKABİLİR



HALA TÜRKİYE'DE "HİZBULLAH VE İRAN İSRAİL'İN DOSTUDUR" DİYEN AHMAKLARA İTHAF OLUNUR.

İmad Muğniye (Sağdaki) 2006 Hizbullah-İsrail Savaşında Hizbullah ordusuna komuta etmişti ve zafer kazanmıştı.

2008 yılında Mossad; Şam'da aracına uzaktan komutalı bomba koyarak şehit etti. Oğlu Cihad Muğniye ise 2012 yılında Hizbullah'ın Golan Eyalet birlikleri Komutanı olarak atanmıştı.

Bugün İsrail; Golan Tepelerinde seyreden Hizbullah aracını vurdu ve 6 ila 10 arasında şehit olduğu ve şehitler arasında Cihat Muğniye ile üst düzey komutanların da bulunduğu ajanslara geçti.

Ayrıca şehitler arasında İran'lı bir komutan da bulunuyor.

İsrail kaynakları Cihad Muğniye'nin İsrail'in Golan sınırlarındaki askeri birliklerine büyük bir saldırı hazırlığında olduğunu iddia ettiler. Yani "Onun için öldürdük" diyecekler.

Bize göre İsrail'in öldürdüğü her Müslüman ŞEHİDDİR.

Cenabı Mevla şehidlerin şehadetini kabul buyursun İnşaallah.

Hasan Nasrallah'ın oğlu da benzer şekilde İsrail tarafından Şehid edilmişti. Nasrallah kayıp oğlunu İsrail tv'sinde gördüğü cenazesinden tanımış ve şehid olduğunu ekrandan öğrenmişti.

Ama bu "bizim" İran ve Şii düşmanlarına; İran'ın ve Hizbullah'ın İsrail ve Siyonizm düşmanı olduğunu bir türlü anlatamadık.

Hala "gizli dost" diyecek kadar ahmaklık yapabiliyorlar. 

Belgeleri ise şu:
"İran bugüne kadar hiç Kafir bir devlet ile savaşmadı" diyorlar. Doğru savaşmadı. İsterseniz siz İran'ın kafir olan komşusunu söyleyiniz biz de niçin savaşmadığını söyleyelim. İran'ın kafir komşusu mu vardı ki savaşsın behey gafiller!

Bir başka haber de Hizbullah'ın aynı anda İsrail'e ait üç tankı imha ettiği şeklindeydi.Onlarda da siyonist askerler ölmüş.

Ama İmad Muğniye'nin intikamını alsa bile acısını unutamayan Hizbullah; MUTLAKA bir kaç gün içinde İsrail'den intikam alacaktır.

Ve yeni bir Hizbullah-İsrail Savaşı her an başlayabilir. Üstelik bu savaş bu kez Suriye'yi de içine alabilir ki zaten dananın kuyruğunun kopacağı yerdir, SURİYE.

PEKİ İSRAİL BU SALDIRI İLE BAŞKA BİR ŞEY AMAÇLAMIŞ OLABİLİR Mİ?

OLABİLİR. 

Çünkü ilk saldırı, her zaman bir "amaç" taşır. İsrail'in amacı bu saldırıya Hizbullah'ın Golan'dan cevap vereceğini ve Suriye'ye vurmasa bile Hizbullah ile Golan tepelerinde savaşan El Nusra'ya doğrudan savaş desteği vererek Hizbullah'ı Golan Tepelerinden atmayı amaçlıyor olabilir.

Çünkü El Nusra, İsrail'den her türlü desteği almasına rağmen Esad'a karşı bir şey elde edemedi.Hizbullah engel oldu. Esas sebep işte bu olabilir.

Şimdi birileri yine hoplayacak ve " İsrail, El Nusra'ya destek mi veriyor" diyecekler.

El Nusra, İsrail'den destek almıyorsa Esad'a karşı güney batı Suriye'de yani İsrail sınırında nasıl savaşıyor? Her gün Suriye'yi bombalayan İsrail Nusra'yı bombalamaz mı? Bombalasaydı bugüne kadar Nusra diye bir şey kalır mıydı? Kaçsaydı kaçacak yeri olur muydu?

Gerçek şu ki El Nusra, arkasını İsrail'e dayayıp Suriye'ye karşı savaşıyor. Tıpkı kuzeydekilerin arkasını Türkiye'ye dayayıp Suriye'ye karşı savaştığı gibi.

Haydi şimdi yeniden düşünmeye başlayalım.
Kim, hangi tarafta? Kim, kime hizmet ediyor? Kim yanlış yapıyor? Kim doğru yapıyor?  

16 Ocak 2015 Cuma

SAADET PARTİSİ AK PARTİ İLE SEÇİM İTTİFAKI YAPABİLİR

OĞUZHAN ASİLTÜRK İTTİFAK İSTİYOR AMA HANGİ PARTİ İLE?



MHP, REFAH PARTİSİ VE BBP ÖNCEKİ BİR SEÇİMDE İTTİFAK YAPARAK TBMM'NE GİRMİŞLERDİ.

ŞİMDİ ASİLTÜRK YİNE İTTİFAK İSTEDİKLERİNİ AÇIKLADI AMA KİMİNLE İSTİYORLAR?

MHP: 

O dönemde MHP de TBMM'ne girebilmek için ittifaka razı olmuştu.Şimdi ise MHP zaten TBMM'nde ve baraj sorunu yok. Hatta bize göre alınabilecek bazı tedbirler ile iktidar adayı.O nedenle MHP Asiltürk'ün önerisine sıcak bakmaz.Zaten Asiltürk'ün kastettiği de MHP değildir. Aşağıda açacağız.

BBP: 

BBP Saadet Partisi ile seçim ittifakına "Evet" der. Ama o zaman da bu iki parti barajı geçemez ve bu ittifak her iki partiye de bir şey kazandırmaz. Asiltürk de bunu bilir ve esas amacı TBMM'ne girmek olduğu için hedeflediği ittifak da BBP değildir.

ASİLTÜRK'ÜN AMAÇLADIĞI İTTİFAK AKP'DİR.

ÇÜNKÜ: 

Esas amacını kendisi "TBMM'ne girmek" olarak açıklamış. Bunun için ya MHP ile ittifak yapacak ki bunu MHP kabul etmez ve Asiltürk de gayet iyi bilir. O zaman geriye tek seçenek kalıyor o da AKP.

Aşağıda yazacaklarımızı okumadan önce lütfen El Aziz Gazetesi yazarı değerli kardeşimiz MESUT AKGÜL'ün -MİLLİ GÖRÜŞ,OĞUZHAN ASİLTÜRK,ŞEVKET KAZAN- isimlerini içeren yazılarını dikkatle okuyunuz.Ya da babası Ahmet AKGÜL hoca efendinin Milli ÇÖZÜM dergisinden aynı türden yazılarını şiddetle öneririz.

Zamanı olmayanlar için çok kısa aktaralım: Mesut Akgül kardeşimiz Oğuzhan Asiltürk ile Şevket Kazan'ın Milli Görüş Partilerindeki asıl misyonlarının Milli Görüşü iktidara taşımak değil tam tersine iktidardan uzak tutmak, hatta Milli Görüşü tamamen bitirmek olduğunu çok detaylı yazmış.

DEVAM EDELİM:

Peki AKP, Asiltürk'den böyle bir teklif gelirse ne cevap verir? 
Seve seve kabul eder ve Saadet yönetiminden on ila on beş kişiye listelerinde yer verir.

ÇÜNKÜ:

AKP ilk kurulduğu günden beri tabanda Erbakan Hocanın talebeleri olduğunu, her ne kadar "milli görüş gömleğini çıkardık" desek de aslında o batıyı kandırmak içindi gerçekte çıkarmadık algısıyla tek başına iktidar olacak oyları toplamıştı.Bu nedenle Erbakan'ın aleyhine bilinçli olarak tek söz etmemişlerdi.

Oysa Erbakan Hocamız bunların AKP'nin koca bir yalanı olduğunu, AKP'nin bir Yahudi projesi olduğunu bir çok kasedinde açıklamıştı.Bunlara da "Hoca AKP'yi riske etmek istemediği için bu açıklamayı yaptı" algısıyla kılıf bulunmuştu.

Abdürrahim Karslı'nın Abdurrahman Dilipak açıklamalarıyla Milli Görüşçü kimliği iyice deforme olan AKP için Asiltürk'ün bu teklifi şimdi CAN SİMİDİ olabilir. 

Hatta bir adım daha gidelim. Asiltürk'ün açıkladığı bu ittifak AKP ile yapılırsa Asiltürk'ün projesi olduğuna bile inanmayız. Erbakan Hocamızdan aldığımız gözlük ile bunun yeni bir siyonist projesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Bu proje mevcut durumda AKP'nin son şansıdır ve son kozudur.

FATİH ERBAKAN

Şu an Milli Görüş'ün gerçek temsilcisi Fatih Erbakan'dır. O da Asiltürk ile Kazan tarafından rahmetli babası gibi tamamen bitirilmeye çalışılmakta ve engellenmektedir.

Asiltürk ile birlikte hareket edenlerin amacı Milli Görüş'ün TBMM'de temsil edilmesi falan değildir.Onların amacı milletvekili olmaktır.

Fatih Erbakan üzerine şimdi şu oyun oynanacaktır. O'nu AKP'ye götürüp milletvekili yapmak isteyecekler.AKP'ye gittiği gün de bitkisel hayatta olan Milli Görüş'ün beyin ölümü gerçekleşecektir.

Fatih Erbakan bu oyuna gelmeyecek ve reddedecektir. Babasından aldığı ders O'na bu oyunu bozduracaktır. Ancak bu sefer de bir sonraki kongrede Saadetin Başına geçmesini engellemek için o zaman ki rakibini daha şimdiden milletvekili yapmak isteyeceklerdir.O kişi Asiltürk'ün damadıdır. Ondan önce ki ara kişi ise Mete Gündoğan'dır.

Tıpkı Ali Babacan'ın AKP'de kendi rızası ile ayaklarına pranga vurması gibi Fatih Erbakan da 
kendi kapasitesinin farkında olmadan Saadet Partisi'nde gereksiz bir bekleyiş içindedir.

Bize göre Fatih Erbakan, Kamalak'ın ikinci defa aday olduğu kongrede partiden ayrılıp Milli Görüş Partisi adı altında (MGP) bir parti kursaydı gerçek Milli Görüşçülerin tamamı şu an yanında olacaktı.
Yanlışa devam ediyor.Saadet Partisi'nin başına geçme ihtimali SIFIRDIR, buna ASLA müsaade etmezler.



TOPUN AĞZINDA İSVEÇ VAR

EL KAİDE VEYA IŞİD HER AN İSVEÇ'TE EYLEM YAPABİLİR




FİLİSTİN'İ ÜLKE OLARAK TANIYAN İSVEÇ'İN DIŞ İŞLERİ BAKANI İSRAİL'İ FİLİSTİNLİLERE KARŞI AŞIRI SALDIRGAN DAVRANMAKLA SUÇLADI.

İSRAİL BUNA DA CEVAP VERECEKTİR.

Yakın bir tarihte İsveç'te üstelik de bir Yahudi Havrasına, Sinagoguna veya Yahudilerin öleceği bir ortama EL Kaide veya IŞİD tarafından bir saldırı yapılabilir. 

Sonra da İsrail:

"Eee İsveç sen de gördün mü? İşte o savunduğun İslamcılar, işte o savunduğun Müslümanlar bunlar. Hadi konuş bakalım" diyebilir.

İlaveten " Yahudilere sahip çıkmadınız, zaten Yahudi düşmanıydınız, bunu dışa vurdunuz" diyerek de İsveç'ten yüzlü çıkabilir.

Yetmedi "Yahudilerin İsveç'te can güvenliği yok, İsrail'e dönsünler" diyerek de bir taşla iki kuş isteyebilir.

Tıpkı Fransa'da olduğu gibi İsveç'te de bir saldırı yapılması için MOSSAD çalışmaya başlamıştır bile.

Unutmadan ABD senatosuna yapılacak bir saldırıyı FBI'ın önlediği de açıklandı. Biz yazmıştık "olabilir" diye.

Bir ülke de uyanıklık yaptı MOSSAD'a karşı. O da Almanya. Daha MOSSAD saldırı yapmadan ülkesindeki Müslümanlara sahip çıkarak dostluk ve kardeşlik etkinliği yaptılar.