13 Kasım 2014 Perşembe

CÜBBELİ'NİN BU SÖZÜ HURAFEDİR.

CÜBBELİ'NİN BU SÖZÜ HURAFEDİR.


Cübbeli Ahmet Hocayı severiz,iyi bir alimdir ama bu sözü "hurafe" olmuştur."Uzaya bu kadar para niçin harcanıyor, verin parayı bana ben size söyleyeyim orada ne olduğunu" diyor.

Sayın hocam bakınız ABD; o uzaya gönderdiği uydularla dünyanın her karışını adım adım takip ediyor. Bizim de artık askeri uydumuz var ve biz de geriden de olsa bazı yerleri artık takip edebiliyoruz.Bunun neresi yanlış? 

Madem ki parayı verince siz söyleyebiliyorsunuz o halde yıllardır askerimize pusu kuran şerefsizlerin koordinatlarını ordumuzla niçin paylaşamadınız? Dağlıca'ya gelen teröristleri önceden bildirseydiniz güzel olmaz mıydı?

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının nedenlerinden biri de hurafelerdi. Hurafenin sebebi ise alimlerimizin TEVEKKÜLÜ halkımıza tam manasıyla anlatmayı ihmal etmeleriydi.

Tevekkül nedir?

Kul yapması gereken her şeyi yaparak,elinden geldiğince aklını, fiziki gücünü,maddi imkanlarını ve zamanını fedakarca kullanarak, her türlü tedbiri alır ve artık yapabileceği hiç bir şey kalmayınca Allah'a CC dua ederek gerçekleşmesini istediği sonucu Allah'dan CC diler. Tevekkül budur.

Tevekkül tamam olunca duanın kabulü de umulur.Tevekkül noksan ise duanın kabulü umulmaz ve İslam'a da uygun değildir.

Osmanlı döneminde tevekkülün en yüksek olduğu dönem, Cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han dönemidir.

Cenab-ı Mevla İstanbul'un fethini niçin Fatih'e nasip etmiştir de öncekilere nasip etmemiştir?
Çünkü Fatih hem o surları yıkacak topları yaparak hem de Akşemseddin'i yanına alarak TAM TEVEKKÜL ETMİŞTİR. Birisi olmasaydı o fetih Fatih'e nasip olur muydu? Allah CC o duaları kabul eder miydi?

İslam'a göre tevekkül tam olmadan duanın kabulü umulmaz.

Cennetmekan Mehmet Akif Ersoy Osmanlı'daki tevekkül noksanlığını bakınız şu şiirinde nasıl anlatıyor?

Bundan daha çarpıcı anlatılamaz.


MÜTEVEKKİL

“Çalış!” dedikçe Şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,
Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken!(hizmetçin iken)

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,
Birer birer oku tekmîl edince defterini;

Bütün o işleri Rabbim görür: Vazîfesidir…
Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir!

Çoluk, çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak…
Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak! (Senin işlerini yapan Allah değil mi…)

Onun hazîne-i in´âmı kendi veznendir!(Onun nimetler hazinesi senin veznendir)
Havâle et ne kadar masrafın olursa… Verir!

Silâhı kullanan Allah, hudûdu bekleyen O;
Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!

Çekip kumandası altında ordu ordu melek;
Senin hesâbına küffârı hâk-sâr edecek! (… kâfirleri yerle bir edecek)

Başın sıkıldı mı, kâfi senin o nazlı sesin:
” Yetiş!” de kendisi gelsin, ya Hızr´ı göndersin!

Evinde hastalanan varsa, borcudur: Bakacak;
Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: Her şeyin Allah… Yanaşman, ırgadın O;
Çoluk çocuk O´na âid: Lalan, bacın, dadın O;

Vekîl-i harcın O; kâhyan, müdir-i veznen O; (….. veznedarın O)
Alış seninse de, mes´ûl olan verişten O;

Denizde cenk olacakmış… Gemin O, kaptanın O;
Ya ordu lâzım imiş… Askerin, kumandanın O;

Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O;
Tabîb-i âile, eczâcı… Hepsi hâsılı O. (Aile doktoru, …)

Ya sen nesin? Mütevekkîl! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir… Ne saygısızlık bu?

Hudâ’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür´ete… Ha?



Emek yoksa Cenabı Mevla icabet etmez
Allah cc emeğin karşılığını zayi etmez

Birileri yine hoplayıp çıkacak ama yine de yazacağız.
Cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han'dan sonra TEVEKKÜL'ün en yüksek olduğu dönem Atatürk dönemidir.

Atatürk'ün hurafeden kastettiği şey yukarıdaki şiirde anlatılan konulardır. Çarpıcı örnek ise şudur:

Bu gün herkes, eşi ya da kız çocuğu hastalandığında onu bir bayan doktorun muayene etmesini ister.

Hurafe ise "Kız çocuğunu okutma, kocaya ver, çocuk doğursun" der. Doğum için hastanedeki erkek doktora mahalledeki yaşlı kadını tercih eder. (Ama hastanede kadın doktor varsa ilk tercih odur o da başka)

Hurafe "silaha gerek yok ülkeyi Allah korur" der.

Hurafe " çalışma, rızkını Allah verir" der.

Şaka gibi ama Osmanlı döneminde bunlar vardı maalesef.

Şimdi bile Cübbeli'nin bu sözünden hurafenin hala olduğunu görüyoruz. 

Oysa ki uzayda Ortadoğu'nun her karışını adım adım izleyen uydularımız olsa PKK'nın tüm kamplarını insansız hava uçaklarımızla bir günde yok ederdik.Tüm dünyayı izlesek tüm dünyaya korku salardık.

12 Kasım 2014 Çarşamba

DENİZ BAYKAL VE CHP

DENİZ BAYKAL VE CHP



Deniz Baykal, CHP'deki istifalardan büyük rahatsızlık duyuyormuş.Emine Ülker Tarhan'dan başka otuza yakın milletvekili daha istifa etmek istiyormuş ama Baykal engelliyormuş.


Baykal'ın amacı, Kılıçdaroğlu muhaliflerinin CHP'yi terk etmelerini önleyerek; CHP içinde Kılıçdaroğlu'na muhalefet yaptırıp genel başkanı değiştirmeye zorlamaktır.Stratejisi de tamamen yanlıştır.

Mevcut Siyasi Partiler Kanunu ve Parti tüzüklerine göre genel başkanı genel başkanın belirlediği delegeler seçiyor.

Tüm milletvekilleri hatta tüm CHP seçmenleri Baykal'ın adamı olsa dahi Kılıçdaroğlu'nun seçtiği delegelerle Kılıçdaroğlu'nu indirmek mümkün değildir.Son kongre de bunun ispatıdır.

CHP'li milletvekilleri Kılıçdaroğlu'ndan kurtulmak istiyorlarsa istifa edip TBMM'de bağımsız olarak görev yapmalılar ve "Kılıçdaroğlu, mevcut delege sistemiyle antidemokratik olarak orada bulunmaktadır, istifa ettiği gün CHP'ye döneceğiz" açıklamasını yapmalıdırlar.

Dikkat ediyor musunuz? Hiç kimse antidemokratik delege sistemini masaya yatırmıyor.

Çünkü mevcut sistem bir gün genel başkan olursa kendisine de lazım olacak.

Bugünkü CHP'nin Atatürk'ün kurduğu CHP ile Atatürkçülük ile uzaktan yakından ilgisi kalmamıştır.

ABD'de PKK'lıların yaptığı toplantıya genel başkan yardımcısını gönderebilen bir parti olmuştur.

Atatürk'ün bastırdığı Dersim ayaklanmasına "katliam" diyebilen bir parti durumuna gelmiştir.

Oy tabanında Alevi vatandaşlarımızın çoğunluğunun temsil edildiği bir parti olarak Alevi vatandaşlarımızı da incitme gafletinde bulunmuştur.

Dahası PKK'nın ısrarla istediği açılıma destek vererek Dersim gafletini güneydoğuya taşımıştır.

Evet CHP'nin yönetimi tamamen değişmelidir, sadece Kılıçdaroğlu yetmez ama Baykal'ın bu politikası ile de bu mümkün görünmüyor.

Demek ki neymiş?

ABD,bir kaset operasyonu ile CHP'yi CHP'lilerin yönetmesine müsaade etmemiş ve AKP'ye müstemleke haline getirmeyi başarmış.

Şimdi CHP'lilere düşen de CHP'yi ABD'ye iyi bir ders vererek yeniden Atatürk'ün kurduğu tam milli bir CHP yapmaktır.

Benzer durum maalesef MHP için de geçerlidir. Sedat Peker "Gerçek ülkücüler başa geçmediği müddetçe Şefkat Çetin ve taraftarlarının yönettiği MHP'ye oy vermeyeceğim" açıklamasını yapmıştır.

Dedik ya çember daralıyor..

Unutmadan AKP'yi yazmaya gerek var mı?

Birisi bu ABD'ye iyi bir ders vermeli. Ve verecek İnşaallah. 

9 Kasım 2014 Pazar

HAZIR MISIN TÜRKİYE'M?

HAZIR MISIN TÜRKİYE'M?





ATEŞ ÇEMBERİ DARALIYOR.

Mısır yönetimi Kıbrıs Rum kesiminin Akdeniz'deki arama çalışmalarına destek verdi.
İsrail,Rum Ordusu ve Yunan Ordusu Kıbrıs Rum bölgesinde gizli bir tatbikat yaptı.
Rumların aramalarından her an sonuç alınabilir. Donanmamız angajman kurallarını uygulama yetkisine sahip.

Suriye Ordusu Halep'i kuşattı. Türkiye için Halep'ten her an çok kötü haberler gelebilir.

ABD,IŞİD'i imha etmeye başladı.(Peşmerge Kobani'ye gelene kadar imha etmemiş"Bombalıyoruz" diye yalan söylemişti. Musul her an Barzani'ye terk edilebilir.ABD havadan IŞİD'İ temizliyor, cesetlerle dolu boş beldeye PKK,PYD,Barzani giriyor ve "zafer" naraları atıyorlar.

Güneydoğudaki ilçelerimizde PKK, mahalleleri ele geçirip "özerklik" ilan ediyor. Okmeydanı'ndaki eylemlerine ise hiç ara vermedi.Cemil Bayık darbe veya ayaklanma bekliyor.

IŞİD köşeye sıkıştı, Musul Barajını patlatmak üzere. Barzani Musul'a girmek üzere.
Irak Ordusu toparlandı ve IŞİD'e karşı savaşarak savaş yapmayı öğrendi. Musul'u Barzani'ye bırakmayacakları kesin.

İsrail, Mescidi Aksa'ya girdi.Amacı mescidi yıkıp yerine Süleyman Tapınağını yapmak. Deccal'in ancak tapınak yapıldıktan sonra çıkacağına inanıyorlar. Esas yıktırmak isteyen de ABD'li Yahudiler. Yani Deccal ile doğrudan görüşen birincil uşaklar.(Rockefeller, Rothschild)

İsrail'in güneyinde güvenliğini SİSİ sağlıyor ve Gazze'ye giden tünelleri tek tek imha ediyor.Suud Kralı Netenyahu ile gizli görüşmeler yapıyor.(İran'a karşı)

Rusya, ABD'nin hamle yapmasını teyakkuzda bekliyor. ABD'de ise Obama otoritesini kaybetmiş durumda.Artık Deccal'den doğrudan emir alan Yahudiler söz sahibi.Ve Suriye'nin işgalini istiyorlar.

Obama bu bağlamda Irak'a 1.500 asker göndermek zorunda kaldı.Daha da göndermesini isteyecekler ama İran, Irak yönetimi ile engelleyecek.

Yine ABD'den bir işaret fişeği daha fırlatıldı. IŞİD, Pakistan'a girdi. Pakistan'da Sünni-Şii iç savaşı çıkarmak için El Kaide'yi kullanan ABD El Kaide (Tıpkı Rasulayn'da başarısız olduğu gibi) başarısız olunca IŞİD'i Pakistan'a gönderdi. Ama Pakistan'da şu an şuurlu yöneticiler iktidarda.

Azerbaycan- Ermenistan sınırında ise teyakkuz hali devam ediyor.

VE TÜRKİYE SİYASETİ

AKP'den ayrılan tek kişilik parti kuruyor.
Muhsin Yazıcıoğlu soruşturması çözüm bekliyor.
Cemaat soruşturmaları sürüyor.
Başbakan Dersim ayaklanması için "Kerbela" diyor. 
Kılıçdaroğlu da aynı görüşte ve "Ben Dersim'li Kemal'im" diyor.

Bir Parantez: (Güneyde Şeyh Said'i ayaklandıran İngilizlerdi.Tunceli'de Seyid Rıza'yı ayaklandıran da Fransızlar olmuştur. Fransızların Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin hamisi olduğuna bin yıllık tarih şahittir. Bu bir Ermeni ayaklanmasıydı. Bastırılmasaydı Tunceli Ermenistan'a bağlanacaktı. Sayın Başbakanın açıklaması çok yanlıştır. Çünkü Ermeni ayaklanmasının başındaki Ermeni, Hz.Hüseyin RA Efendimize benzetilemez.Yine aynı şekilde o ayaklanmayı bastıran Kahraman Türk Ordusu Yusuf  Haccac denilen şerefsiz ve aşağılık bir adamın ordusuna benzetilemez. Üstelik ayaklanmayı bastırma emrini veren Atatürk de o zaman Yezid olur ki ne büyük bir talihsizliktir.

Peki gerçek nedir? Gerçek şudur:

Kahraman Türk Ordusu; Hz. Hüseyin Efendimizin daha Kerbela'da kanı kurumadan Emevileri çayır biçer gibi biçip Kerbela'nın intikamını Emevilerden alan Horasanlı Ebu Müslim'in Ordusudur. Hz.Hüseyin Efendimizin Kerbela'da "Keşke Türklerin haberi olsaydı" dediği rivayet edilir.) Kapattık parantezi devam edelim:


Bahçeli yine esip gürlüyor "Gaftır" diyor. Ama yarın TBMM'ne bir önerge gelse MHP'nin nasıl oy vereceği bugünden net olarak belli değil.

Ve hemen anketler devreye giriyor. Dikkat ediniz ülkede ne zaman AKP'ye oy kaybettirecek bir gelişme olsa hemen anket yayınlanıyor. Yani "Yok canım,AKP oy kaybetmedi" sonuçları ile AKP'nin oylarını beyinlerde muhafaza etmeye çalışıyorlar. İspatı şudur.

Kardeşim bu anketlerin maliyeti nedir? Yayınlanan denek sayılarına göre milyonlarca lira.

Peki nereden buluyorsunuz bu paraları? Kime satıyorsunuz bu sonuçları da kim ödüyor bu paraları?

Başka söze şimdilik gerek yok.

Demek istediğimiz de şudur:

Evet çember daralıyor.Hem dışarıda hem de içeride.
Hazır mısın Türkiye'm diye sormuşken şunu da ekleyelim.
Sahi ne oldu şu ÇİN FÜZELERİ?

Biz ilk gündeme geldiğinde akibetini yazmıştık.İsteyen eski yazılarımızdan bulabilir.Hiç sapma olmadı.

Bu resim gerçek olacak İnşaallah.



Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir. 

TÜRKİYE-İRAN İTTİFAKI

TÜRKİYE-İRAN İTTİFAKI



YENİ ŞAFAK'TA JETON DÜŞMEYE BAŞLAMIŞ


Yeni şafak Yazarı Ergün Yıldırım, bugünkü köşesinde İsrail’in Siyonist politikalarına karşı yürütülecek çözümün İran ve Türkiye’nin ittifakı olduğunu yazdı.

Yıldırım, Arap Baharından önce Türkiye, İran, Suriye, Hizbullah ve Hamas’ın İsrail’e karşı ortak bir ittifak içinde bulunduğunu, ancak Arap Baharından sonra bu ittifakın parçalandığını savunarak bugün Aksa’ da İsrail askerlerinin postallarını başlarına geçirmenin yolunun Türkiye ve İran’ın bu ittifakı tamir etmesi olduğunu söyledi.
  

İsrail’e karşı savaşan Hizbullah ve Hamas’ın en büyük desteği Türkiye, İran ve Suriye’den aldığını belirten Yıldırım, İran ve Türkiye’nin her şeye rağmen ortak bir stratejide buluşması çağrısında bulundu.

SAFA ASYA'NIN YORUMU

Biz daha bu Arap baharı başlamadan önce "Türkiye ile İran bir araya gelmeden İslam Birliği'nin kurulması asla mümkün değildir. Mutlaka bu birliğin sağlanması lazımdır" derken AKP'ye yakın medya radikal Ehli Sünnet kimliğine bürünüp Şİİ düşmanlığı yapıyorlardı. Sanki İran yeni kurulmuş bir devlet gibi MUTA nikahını falan gündeme getirip Sünni-Şİİ savaşına alet oluyorlardı. Çünkü bunu ABD ve İsrail istiyordu. Ama bizim bu Müslümanlar hiç oralara dokunmadan Ehli Sünnetin en radikal temsilcisi olup ABD ve İsrail'in emriyle Mezhep Savaşını başlatmak için Irak'a, Suriye'ye gelen eroin bağımlısı çapulcu teröristlere destek verdiler.

ŞİMDİ DE POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİLİYOR

İran'a yeşil ışık yakılıyor. İsrail'in aleyhine AKP'nin en üst makamlarından bu güne kadar görülmemiş açıklamalar yapılıyor. Peki neden?

Çünkü AKP'nin Suriye'de tek dostu ÖSO kalmıştır. Onu da adam yerine koyan kimse yoktur. Irak'da ise Barzani vardır ama Türkiye'nin dostu değil ABD'nin uşağı olduğu geç de olsa anlaşılmıştır.
Cem Ersever gibi kahraman bir subayımızı niçin dinlemediniz? Vatan için canını verdi.Daha ne verebilirdi sizlere kendini anlatabilmek için?

Kahraman subayımız Cem Ersever Talabani ve Barzani için ne demişti? Evlerinde iki gün kalmış ve "Talabani SİYASİ FAHİŞE'dir, BARZANİ şerefsizin biri" demişti.

İşte şu anda Türkiye ile ilişkileri bozuk olan yani dost olamadıklarımız:
Suriye'de Esad, El Nusra ve IŞİD. Dostumuz ise ÖSO.Kim takıyorsa?
Irak'da Maliki,Haydari,Mukteda Sadr, Ayetullah Sistani,Irak Ordusu.Dostumuz ise Barzani.ABD uşağı..
Lübnan'da Hizbullah dahil dostumuz yok.

Ürdün'de Kral Abdullah ABD ve İngiltere'nin izin verdiği kadar bizimle dost.S.Arabistan,Katar,BAE de Ürdün ile aynı kategoride.

DİKKAT! BİZE DÜŞMAN OLANLARIN HEPSİ DE İRAN'IN SIKI DOSTU HATTA İRAN'IN KONTROLÜNDE.
İşte politika değişikliğinin sebebi de buydu. Peki kardeşim bir milyon Müslüman niçin öldü? On milyon Müslüman niçin yerinden yurdundan oldu? 

Size kim söyledi İran ile düşman olmanın Türkiye'nin çıkarına olacağını? Tabi ki ABD..

Bakınız koskoca İslam alemini tek tek ele almaya gerek yok sadece Azerbaycan örneği iddiamızın ispatıdır.

Azerbaycan halkı Şii'dir.Ama Türk'tür. Türkçülük ile yol alırsa Türkiye'nin dincilik ile giderse İran'ın yanına gider. Türkiye ile İran arasındaki birlik aynı gün Azerbaycan tarafından da dahil olunan bir birlik olur. Tabi Rusya faktörünü göz ardı edersek.

Demek ki neymiş?

AKP'nin izlediği Suriye politikası en baştan beri yanlışmış. Biz de bunu en baştan beri söylüyoruz ve bu günleri de daha bir kaç yıl öncesinden ifşa ettik Elhamdülillah.

Zararın neresinden dönülürse kardır. Zaten ABD'de de şu anda birlik beraberlik yoktur.Dört çeşit fikir ayrılığı var. Beyaz Saray farklı, Dış İşleri farklı, Pentagon farklı, NSA farklı görüşe sahipken Türkiye kendi politikalarını uygulamalıdır.

Yapılması gerekenler şunlardır: 

Türkiye, İran ile birlik olup Irak ve Suriye'deki teröristleri İsrail'e yönlendirmeli ya da yok ettirmelidir. Barzani'nin Kürt devleti kurmasına asla izin verilmemelidir. Halep şu an Esad'ın kuşatması altındadır.Halep'de çok Türk vardır. Buradaki bir katliamı İran engeller.İran ile Esad engellenmeli ve Halep'de sivil halk zarar görmeden teröristler oradan çıkarılmalıdır.
Yemen'de acilen istikrar sağlanmalıdır. Bahreyn'de Cumhuriyete  geçilmelidir.Suud ve diğer körfez ülkeleri birliğe davet edilmeli ABD güdümünden çıkmayı reddederlerse dördü de devrilmelidir.

Uzatılabilir ama Hadis yorumlarına göre bunlar gerçekleşmeyecek ve ABD ile Rusya İslam dünyasını bölmeye devam edecekler ve kendi taraflarında tutarak kendilerinin de içinde bulunacakları büyük bir savaşa sürükleyecekler.

Sonunda zafer yine İslam'ın olacak İnşaallahu Allahu Ekber ve Allahu alem.

8 Kasım 2014 Cumartesi

DÜŞÜNEN BEYİNLERE BOMBA GİBİ SORULAR

DÜŞÜNEN BEYİNLERE BOMBA GİBİ SORULAR
CESARETİ OLAN CEVAPLASIN




 1)      Siz bir ŞEHZADESİNİZ. Babanız tarafından uzak bir ülkeye resmi ziyaret yapmakla görevlendirildiniz. Maiyetinize bir kaç hizmetçi ile ordunuzu temsilen de bir subay alacaksınız. Yanınıza alacağınız subayı, binlerce subay içinden seçeceksiniz. Çok iyi tanıyıp, hatta iyi arkadaş olduğunuz birini mi yanınıza alırsınız, yoksa kimi verirlerse onunla mı gidersiniz?

 2)      ABD ve Rusya Türkiye’de çıkan ve sahip olan ülkeyi tartışmasız dünyanın tek lideri yapacak bir maden için istila etmek istiyor. Siz de bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Türkiye’de birbirleriyle savaşacaklar. Ama bizim onlara karşı koyacak gücümüz yok. ABD kazanırsa ülkemizin başına kendi adamını getirecek, üslerini bırakıp ordusunu da alıp gidecek. Rusya kazanırsa ülkenin başına yine kendi adamını getirecek ama ordusunu da çekmeyecek. Bu durumda siz ABD ile birlikte Rusya’ya karşı savaşmayı tercih ettiniz. Ama ya Rusya kazanırsa? Öyle bir tedbir almalısınız ki ister ABD kazansın, isterse Rusya ama neticede mutlaka TÜRKİYE kazanmalı.
Ne yaparsınız?

a)      Her iki ülkenin gizli servislerine kazandıklarında Türkiye’nin başına getirebilecekleri özelliklere sahip ama EN GÜVENDİĞİNİZ ajanları yerleştirirsiniz. Kim kazanırsa kazansın Türkiye’nin başına getireceği kişi yine gizli bir vatansever olur ve bir gün ülkeyi hak ettiği yere getirir. Böyle mi yaparsanız?
b)      Var gücünüzle ABD’nin yanında savaşa girer, kaybederseniz de “YANILDIK ve KAYBETTİK” der devleti yok mu edersiniz?

 3)      Siz bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Yunanistan’ı istila etmek yerine yönetimini ele geçirmek istiyorsunuz. Demokratik bir ülke ve siyasi partiler tarafından yönetiliyor. Halk ise radikal Hristiyan ve Yunan Milliyetçisi akımlarla liberal ve sosyal demokrat politikalara rağbet ediyor. Araştırma yaptırdınız ve Yunanistan’da herkes tarafından Yunanlı bilinen gerçekte gizli Türk olan insanlar var. Onlara siyaset yaptıracaksınız. Öyle bir siyaset yapmalılar ki onların gerçek kimliklerinden kimse şüphe etmesin ve Yunanistan Türkiye’den yönetilebilsin.

a)      Adamlarınızı dört partiye de yerleştirip hepsini de ele geçirmeye çalışır; başarırsanız basını da kripto Türklerle ele geçirir, Hristiyan Parti iktidara gelmişken Batı Trakya Türklerinin dini hizmetlerini genişlettir, Milliyetçi Parti iktidarda iken Kıbrıs ve Ege’de kazanımlar alır, Liberal Parti iktidarda iken ticari tavizler kopartır, Sosyal Demokratlar İktidarda iken de Yunan Ekonomisinin kazanımlarına zarar vermeyi deneyerek Yunan halkının tepkisini mi yok edersiniz?
b)      Yunan Devleti’ne baskı yaparak oradaki Türk azınlığın haklarını artırmak için Uluslararası hukuk kurallarını diplomasi ile sağlamaya çalışır; olmazsa halkı kışkırtır ve savaşarak istila mı edersiniz?

 4)      Siz bu ülkenin tek söz sahibisiniz. Biliyorsunuz ki Türkiye büyük bir savaşa doğru gidiyor. Barış için elinizden geleni yapıyorsunuz ama barış da sizin elinizde değil. Mali disiplin ile büyük hacimli ekonomik kaynaklar oluşturabiliyorsunuz.

a)      Üretilen kaynakları AÇIKTAN; köprü, yol, havaalanı vb. alt yapı harcamalarına gidiyor gibi gösterip GİZLİDEN olağanüstü bir disiplin ile savunma yatırımlarına mı aktarırsınız?
b)      Alt yapısız olmaz der; köprü, tünel, yol, hava alanı, liman yapmaya devam eder, Savunmayı ikinci planda mı bırakırsınız?

c)       Ya da tam tersine savunma yatırımları yapıyormuş gibi birkaç numune Arge ürünü ile halkı oyalar ama gerçekte tüm kaynakları köprü, tünel, yol, baraj vb. alt yapılara mı harcarsınız? 

Soruların cevapları içinde açıkça belirtilmiş ama bir de bu açıdan bakalım istedik.

7 Kasım 2014 Cuma

BİR HADİS

SAHABE HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZE SORUYOR




Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :

"Ey Allah'ın Resûlü, mü'min korkak olur mu?"dedik

"Evet!" buyurdular.

"Peki, cimri olur mu?" dedik, yine:

"Evet" buyurdular.

Biz yine: "Peki yalancı olur mu?" diye sorduk.

Bu sefer: "Hayır" buyurdular." - (Muvatta, Kelâm 19)


Hz. Mehdi AS, asla yalan söylemez. Yalancıdan, üç kağıtçıdan, sahtekardan, nefsine teslim olandan, dünyaya ahiretten daha çok değer verenden Mehdi olmaz.

Mehdisi olanlar, Mehdilerini yeniden gözden geçirsinler vesselam.


Hz. Mehdi AS’ın birinci özelliği DÜRÜST OLMASIDIR. ALLAHU ALEM.


2 Kasım 2014 Pazar

ATATÜRK'E KİMLER, NİÇİN SALDIRIYORLAR?

ATATÜRK'E KİMLER, NİÇİN SALDIRIYORLAR?

Son zamanlarda Atatürk'e saldırılar had safhaya ulaştı.Atatürk haindi, dinsizdi, İngiliz Ajanıydı demek istiyorlar.Aşağıdaki videoyu sosyal medyada paylaşıp delil gösteriyorlar.

İşte o video:



(Video için Serkan Yönder kardeşimize teşekkürler)

Başlamadan şunu ifşa edelim: Bugün Türkiye'deki tarikatların ve cemaatlerin ekseriyeti vatansever ve samimi Müslümanlardır. Ancak Osmanlı döneminde vatansever olmayanlar da vardı ve Atatürk bunlarla mücadele etmişti.Örneğin İskilipli Atıf Hoca şapka devrimine muhalefet ettiği için değil İngiliz Muhipler Cemiyeti' nin kurucusu olduğu ve İngilizlerle içli dışlı olduğu için yargılandı ve asıldı. Sen nasıl Müslümansın ya? Hem şeyhim diyeceksin, yani sıradan bir Müslümanlığı bile kabul etmeyeceksin hem de İngiliz ile metres olacaksın. Olacak şey değildir bu.
  
GELELİM YUKARIDAKİ VİDEOYA

Atatürk bu konuşmayı 1 Kasım  1937 de TBMM'nin yeni yasama yılının açılışında yapıyor.Mecliste tek parti var o da CHP.

Şu soruların cevabı verilmeden bu video hakkında hüküm verilemez:
(Neden sorgulamadan her komplonun üzerine balıklama atlıyoruz anlamak mümkün değil.)

İşte sorular:

Bu videoyu kim çekmiş? O zaman Türkiye'de kamera var mıymış? (Biz yoktu biliyoruz.)
Bu güne kadar kimler niçin gizlemişler ve şimdi kimler hangi amaçla servis ediyorlar? (Servis süresi on yılı geçmez.)

Atatürk bu konuşmayı yaparken TBMM'de kimler varmış, bildiğimizden emin miyiz?

Örneğin 1960 Yassıada duruşmalarını aşağıdaki ajan kadın kılığında izlemiş.İşte resmi:




O mecliste de bu ajanlardan olmadığından emin miyiz?

Tam burada bir önceki yazımızı tekrar okuyunuz ve tekrar düşününüz.

Devam ediyoruz.

Atatürk bu videodaki sözlerinde - İslamı değil - İslamdaki hurafeleri kastetmemiş olsaydı ve iddia edildiği gibi dinsiz biri olsaydı:

Kuran'ı Kerim'i Türkçe'ye çevirtir miydi? İnsanlar ne güzel Arapça Kuran-ı süslü kılıfına koyup duvarlarına asmışlardı.Ve İslamı da İskilipli İngiliz Muhipler Cemiyeti kurucularından öğrenmeye devam ediyorlardı.Niçin yapsındı ki bunu madem dinsiz ise?

Kaldı ki Diyanet İşleri Başkanlığını kurmaya ne gerek vardı? Herkes bir hocadan dini öğrenir ve Türkiye'de en az yüz tane İslam dini olur ve din birliği de daha en başından imkansız hale getirilebilirdi.Doğru değil mi?

Bu gün Türkiye'mizdeki tarikatların hemen hepsi de seçilmiş olmasına rağmen (Yani faaliyetlerine müsaade edilmiş) ne kadar farklı hükümler ortaya koyuyorlar göremiyor muyuz?

Mustafa İslamoğlu-İhsan Şenocak.Cübbeli-Adnan Hoca, Yaşar Nuri,Bayındır ve daha niceleri her biri ayrı telden çalmıyor mu? Haydi bakalım? 

Ya İskender Evrenosoğlu'nun "Amenu" tanımı.
Bu cemaate göre 'bu cemaatte olmayan' Müslüman değildir. Çünkü onlar "Amenu olmak" (Vel ASR suresinde geçen) ile Allah'a ulaşmayı dilemektir, dilemeyen Müslüman değildir diyorlar. Oysa Müslüman olmak için bizim Hz.Peygamber SAS Efendimizden bu güne kadar tüm alimlerimizden öğrendiğimiz Kelime-i Şehadet getirmektir.Mümin olmak ayrı.Onun için haramlardan kaçmak, farz ve sünnetlere devam etmek gerekiyor.

Ve bir başka mesele:

Atatürk, Türk Ordusunu Mareşal Fevzi Çakmak'a EMANET ETMİŞTİR. Fevzi Paşa 23 yıl Genel Kurmay Başkanlığı yapmıştır.Vasiyeti üzerine tabutuna Kabe örtüsü örtülmüş ve cenazesi Eba Eyyüp El Ensari Hazretlerinin RA yanına defnedilmiştir.Atatürk dinsiz olsaydı, hain olsaydı, İngiliz ajanı olsaydı Türk Ordusunu Fevzi Paşa'ya emanet eder miydi? Bir İngiliz dönmesi bulamaz mıydı?
  
GEÇELİM HİLAFET MESELESİNE

Evet İngilizler Hilafetin kaldırılmasını mutlaka istemiştir ama kaldırmak acaba yararlı mı olmuştur yoksa İslam'a zarar mı vermiştir?

Önceki yazılarımızda uzunca yazdığımız için kısaca ekleyelim.

Hilafet sadece dini bir terim değil aynı zamanda siyasi bir terim olup kelimenin tam anlamıyla GÜÇ demektir. 
Ebu Bekir Bağdadi de halifeliğini ilan etti. Kim biat ediyor?

Halifelik ilan edecek kişi elini masaya vurup dünyadaki tüm Müslümanları güzellikle olmazsa ZORLA BİAT ETTİREBİLMELİDİR.

Aksi takdirde o halifeliğin hiç bir anlamı olmadığı gibi üstelik de hem o kişiye, hem devletine hem de tüm İslam alemine yararı değil ZARARI OLUR.

Bu konuda önceki yazılarımıza bakılabilir.

ŞİMDİ GELELİM İKİNCİ VİDEOYA

Bakınız bu video da Atatürk'ün Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarındaki konuşmasına aittir.

Yukarıdaki videoda Atatürk kafalarda oluşan soru işaretlerine bu videoda çok anlamlı cevaplar veriyor:

İşte video:




Bakınız bu videoda Atatürk kısaca on yılda çok büyük işler başardık,güçlü bir ordu, güçlü bir devlet, güçlü bir Millet olma yolunda yılmadan çalışmaya devam edeceğiz diyor.Yani esas amacı ifşa ediyor.

Peki Atatürk'e kimler düşmanlık ediyor ve amaçları ne?

Düşmanlık edenler Türkiye Cumhuriyeti' ni yıkmak isteyenlerdir. Atatürk'ü hain ilan etmeden Atatürkçülüğü yıkamayacaklarını, Atatürkçülüğü yıkmadan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni parçalayamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Ve zamanında çektikleri ama yıllarca gizledikleri videoyu şimdi de Atatürk'ü hain etmek için yine kendileri servis ediyorlar.

Demek istediğim şudur: Birinci videoyu çekenler İngilizlerdir, bu güne kadar saklamışlardır ve şimdi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni parçalamak için ortaya çıkarıp servis ediyorlar. Zamanın Şeyh Saidleri ile İskilipli Atıf Hocalarını da devreye sokmayı ihmal etmiyorlar.

Ey Cumhuriyetin Tarikatları! 

Sizler samimi olmasaydınız, hain olsaydınız Atatürk size asla müsaade etmezdi.Öyleyse İngiliz'in, İsrail'in,ABD'nin oyununa gelip sakın Atatürk'e düşmanlık etmeyiniz.

Takipçilerimiz de Cumhuriyet dönemi tarikatları ile Osmanlı tarikatlarını bir tutmasınlar.Cennet mekan Abdülhamid Han Osmanlı dönemi tarikatlarının çoğunun İngiliz Ajanı olduğunu ifşa etmiştir.Bizim cumhuriyetimizin tarikatları da güzeldir. İçlerinde Müslüm Gündüz gibileri de var. Ama az. 

BURAYA DİKKAT!

Şu anda Atatürk'e düşmanlık edenler Kürt devleti kurmaya ve kurdurmaya çalışan bölücüler ve onların destekçileridir. Atatürk aleyhine konuşan, yazan,çizenlerin hiç birinden terörist başı için bir hakaret duyamazsınız. Bu da ispatıdır.

Adam PKK'lı Atatürk'ü eleştiriyor.Gizli yani kripto bölücü Atatürk'ü eleştiriyor. Hadi oradan!

Sizi gidi vatan hainleri sizi...
Sizi gidi nankörler...

Bakınız muhterem takipçilerimiz, yukarıda her şeyi açık açık yazamadık sadece bazı bilgiler sunduk ama aşağıda bir video daha var. O video Atatürk'ün ne yapmak istediğini, ne kadar yapabildiğimizi anlatan çok güzel bir CEVAPTIR.

İŞTE O VİDEO




ATATÜRK DÜŞMANLARI, ATATÜRK'E SALDIRILARA CEVAP VERDİĞİMİZ İÇİN HADDİ AŞAN MAİLLER ATIYORLAR. HEPSİNE TEK TEK YAZAMADIK BURADAN KISACA YAZALIM:

BAKINIZ KARDEŞİM:

Biz Atatürk'ü, sadece ve sadece vatanımızı yıkmak isteyen vatan hainleri saldırdığı için o vatan hainlerine cevap olsun, fırsat vermeyelim diye savunuyoruz.Savunurken de haddi aşmıyoruz.

Atatürk de bizim gibi sıradan bir Müslümandır.Günahsız Müslüman yoktur.
Haşa tanrı değildir, Allah CC'tan başka ilah yoktur.
Peygamber değildir son peygamber Hz.Muhammed SAS Efendimiz'dir.

Ancak Atatürk sıradan bir insan da değildir. Türk tarihinin yetiştirdiği son üç asrın en büyük devlet adamı, en büyük komutanıdır. Bu söz de rahmetli Erbakan Hocamıza aittir ve Erbakan hocamız bu Millete hiç bir zaman yalan söylememiştir. 

1918 de Türkiye'nin nüfusu 70 milyon olsaydı Araplara rağmen Mekke'den, Yunanlılara rağmen Bosna'dan, Kıptilere rağmen Mısır'dan çekilmezdik.

O Atatürk'e saldıran akıl hocanız var ya (Mustafa Armağan) Osmanlı'nın Hicazdaki ordularının on bin kişi olduğunu ve 8 bin den çoğunun şehid olduğunu itiraf etmişti.

Demek ki neymiş? 

Ordusuz,askersiz ne fetih yapılabilirmiş, ne de vatan müdafaa edilebilirmiş, ne de devlet kurulabilirmiş.

Ama onlar yapmışlar.Hem de bir kaç arkadaş.

Günahsız kimse yok ama onların sevapları kendilerine yeter.ANLADIN MI KARDEŞİM?
   
HADİ BU DA BİZDEN SİZE HEDİYE OLSUN



1 Kasım 2014 Cumartesi

SON YÜZ YILIN EN ÖNEMLİ GAYBİ HABERİ

SON YÜZ YILIN EN ÖNEMLİ GAYBİ HABERİ

MALAZGİRT SAVAŞI İLE KURTULUŞ SAVAŞI ARASINDAKİ BENZERLİK NEYDİ?

TÜRKLER TARİH BOYUNCA HİÇ BİR SAVAŞA TEK BİR PLAN İLE GİRMEMİŞLERDİR.

A PLANLARININ YANINDA MUTLAKA B PLANLARI DA OLMUŞTUR:


Malazgirt Savaşına hazırlanan Cennetmekan Sultan Alparslan iki çocukluk arkadaşı AFŞİN ve ERSAGUN BEYLERİ yanına çağırmış ve Anadoluyu fethedeceklerini bunun için de birisinin Bizans'a sığınması gerektiğini söylemişti.

Bu beylerden AFŞİN BEY biraz uçuk ve maceraperest ama atılgan ve cesur bir kahramandı. 
ERSAGUN BEY ise çok zeki, gerçekçi,analitik,temkinli ve cesur bir kahramandı. .

Sultan Alparslan ERSAGUN BEY'in Bizans'a sığınmasını emretti.

Trakya'daki Peçenek ve UZ Türklerini örgütleyip Malazgirt Meydan Muharebesine geldiğinde BİZANS ORDUSU'nu arkadan vurma görevi verilmişti.

Mizansen ise şuydu:

İki komutan da ordu sahibiydi ve bugünkü İran'da iki komutan arasında suni bir ihtilaf çıkartıldı, mizansen bir savaş yapıldı (Kan dökülmeyen ama yaygarası bol bir savaş) ve bu savaşı ERSAGUN BEY -güya- kaybetti ve kaçarak BİZANS' a sığındı.

Çok geçmedi, bir kaç yıl sonra Sultan Alparslan'ın Ordusu ile Bizans Ordusu Malazgirt'te karşı karşıya geldi.
Alparslan'ın birinci komutanı AFŞİN BEY'di.

Savaş başladıktan sonra Bizans Ordusunun arkasında bulunan ERSAGUN BEY'in Trakya Türklerinden oluşan birlikleri saf değiştirdi ve BİZANS ORDUSU MAĞLUP OLDU. 

A PLANIYLA BAŞLANMIŞ B PLANIYLA BAŞARILMIŞTI.

850 SENE GEÇTİ..

YİNE AYNI PLAN.

1908- 1918 ARASI:

Cennet Mekan Abdülhamid Han tahttan indirilmiş ama sadece tahtı bırakmış, devleti ise Yıldız İstihbarat Teşkilatı ile yönetmeye devam ediyordu.İmparatorluğun durumu içler acısıydı.

1911 de Trablusgarb, 1912 Balkan Harbi, 1.Dünya Savaşı,Yemen, Mısır,Filistin, Suriye derken zaten 1897 den beri sürekli savaş halinde olan Osmanlı Orduları tamamen tasfiye edilmişti.

ÖYLE Kİ: 

1915'de yapılan Çananakkale Savaşı'nı Osmanlı Çocuklarla yapmak zorunda kalmıştı.

Şu resme bakar mısınız?


( Ey benim genç kardeşlerim; işte Atatürk bu ülkeyi bu çocuklardan geriye kalan ordu ile kurdu.) (Ordu falan yoktu, kalmamıştı, son ordumuz bu çocuklardı ve onlar da Çanakkale'de şehit düştü)

Ve Çanakkale Savaşından sonra Anadolu'da sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştı. Şerefsiz Arap kabileleri Lawrens' lerin özgürlük, ayrı devlet, emirlik vaadlerine para karşılığı kanmışlar ve Osmanlı'yı arkadan vurmuşlardı.

Bir parantez: 
Şerefsiz Şerif Hüseyin 3 Mart 1924'de Halifelik kaldırılınca bir hafta sonra gaza gelip Halifeliğini ilan ediyor. İngilizler hemen köpeklerinin zincirini çekiyorlar ve Riyad'da bulunan Suud Liderine gidiyorlar ve şunu diyorlar:

" Biz bu Şerif Hüseyin'i Hicaz Emiri yaptık, kendisine 17 Milyon Sterlin para verdik, yine de bize isyan etti, dediğimizi yapmıyor" diyorlar.

Şimdiki bu Suud'un dedesi ne diyor biliyor musunuz?
" Hadi ya, bana aylık 5 bin sterlin verin ben sizin her dediğinizi yaparım" diyor. Ve o gün bugündür de vaadini yerine getiriyor.Sarayında 400 tane çalışanı var hepsi İngiliz.

Parantezden başa dönelim: 1908- 1918

Cennetmekan Abdülhamid Han bunların hepsini daha 1908 de gördü ve Sultan Alparslan'ın planını yürürlüğe koydu.

Osmanlı'nın en büyük komutanları iki kahramandı. Birisi Enver Paşa diğeri Mustafa Kemal Paşa.

(Resimde Mustafa Kemal Paşa ve Enver Paşa yanyana. Trablusgarb' da İtalyanlarla savaşmak için gitmişler, aynı yolları yürümüşler (iki bin km), aynı ekmeği bölüşmüşler, sadece üç beş kişiler ve koca kıtaya gidiyorlar, İtalyanlarla savaşmak için.Ve canlarını birbirlerine emanet etmişler.Ve her ikisi de Osmanlı Subayı. Sermayeleri canları, amaçları İtalyanları def etmek.Düşman olabilirler mi? Bu mümkün değil.)

Enver Paşa; biraz uçuk ve maceraperest ama atılgan ve cesur bir kahramandı. 

Mustafa Kemal Paşa ise; çok zeki, gerçekçi,analitik,temkinli ve cesur bir kahramandı.

Cennetmekan Abdülhamid Han, Sultan Vahdettin Han'ı gizliden destekleyip tahta geçirirken de A Planının işe yaramayacağını B Planın kazanacağını büyük bir ferasetle keşfetmişti. Aynen de öyle oldu:

Kritik soru şu:

20 milyon km2 toprak paramparça olmuş, kala kala 748 bin km2 lik Anadolu kalmış.O da işgal altında.
Halk yıllarca hep savaşlarla kırılmış ve düzenli ordu yok. Öyle ki İzmir'i bile Yunan'a karşı eskiden dağlarda şakilik yapan çetelerimiz (hayırsız evlatlarımız) kahramanca savunmuş.

Osmanlı'nın çocukları da Çanakkale'de şehit olmuş. Para zaten yok.
Askersiz, silahsız,ordusuz,üstsüz, başsız, aç,açık,yoksul bir halk.Sadece kadınlardan,çocuklardan ve yaşlılardan oluşuyor.

HAYDİ BAKALIM..
EY TÜRK GENCİ, BUYURUNUZ BEYİN JİMNASTİĞİNE:

SİZ ABDÜLHAMİD'İN, VAHDETTİN'İN, ENVER PAŞA'NIN YERİNDE SİZ OLSAYDINIZ NASIL KURTARIRDINIZ BU AZİZ VATANI?

MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN YERİNDE OLSAYDINIZ NASIL KURTARIRDINIZ BU CENNET VATANI?

SAYIN OKURLARIMIZ!
ONLAR BİZİM DEDELERİMİZ,HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ OLMAYABİLİR.
(Rabbim bu devlet büyüklerimize gani gani rahmet eylesin)

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI İLE İLGİLİ BİR KAÇ GERÇEK:

İngiltere ile Almanya adım adım savaşa gidiyordu ve Osmanlı bu savaşın dışında kalamayacaktı. Mutlaka içine çekilecekti.Savaşı İngiltere'nin (ve ABD) kazanacağı belliydi.Ama Osmanlı'yı yıkmak isteyen de İngiltere idi.Öyle ki yüz yıldan beri Arapları işliyorlardı.Almanlar ise Osmanlıya düşmanlık etmemişler ve dost kalmışlardı.

Öyleyse Osmanlı'nın planı belliydi. A PLANI İLE BAŞLANACAK B PLANI İLE BİTİRİLECEKTİ.

İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNDE YAŞANANLAR A VE B PLANINI ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE İFŞAA ETMİŞTİ: ŞÖYLE Kİ:

İttihat ve Terakki Partisi Sefarad Yahudileri tarafından kurulmuş ve Osmanlı yönetimini kanser gibi sarmıştı. Kendi içlerinde de takım tutar gibi İngiliz ve Alman yanlıları vardı.Fakat yöneten Yahudilerdi.Öyle ki Osmanlı Türkleri bile örgüte girerken (Örneğin Yıldız ajanları) İngilizci, Almancı mason olarak girebiliyorlardı.

İttihat ve Terakki Partisi'ne Enver Paşa da Atatürk de girmişti. Fakat Atatürk sonradan ayrıldı, Enver Paşa kaldı. 

Bu A Planının başladığı İngiliz ile açıkça savaşılacağı ama kaybedilirse de B planına geçileceği anlamına geliyordu.

B Planı ile başlansaydı Enver Paşa ayrılacak, Atatürk kalacaktı. Savaş Almanlara karşı yapılacak, kazanılırsa da kaybedilirse de Osmanlı gidecek ama Anadolu kurtarılmış olacaktı.

A Planı başarıya ulaşırsa Osmanlı kurtarılacak, kurtarılamazsa B Planı ile Anadolu kurtarılacak ve yeni bir TÜRK DEVLETİ kurulacaktı.

Yazıda şifreler var, dikkatlice okunursa beklediğimiz sorular da gelir İnşallah.

Not: Bu yazıyı daha önce yayınlamıştık ama çok önemli ve güncel kalacağı düşüncesiyle tekrar yayınlıyoruz.

GENÇ BİR PORTRE: SELMAN KAYABAŞI

GENÇ BİR PORTRE: SELMAN KAYABAŞI



ÖZ GEÇMİŞİ


1983 yılında Zonguldak’ın Devrek İlçesi’nde dünyaya gelen yazar, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunudur. Öğrencilik yıllarında Yeni Şafak Gazetesi Dış Politika bölümünde editörlük stajı ve sonrasında İnternet haber Yayın Grubu’nda haber müdürlüğü yapmıştır.
2005 yılında yayınlanan ilk kitabı Kafkas Ruleti, askerî ve siyasî çevrelerde tartışmalara neden olmuş; askerî kurumlar, kendi personellerine kitabın okunmasını tavsiye etmiştir. Selman Kayabaşı, siyaset ve istihbarat konulu kitapların hazırlanması konusunda yayınevlerine danışmanlık yapmaktadır. Prof. Dr. Mahir Kaynak’la çalıştığı Darbeli Demokrasi, Ömer Lütfi Mete ile çalıştığı Milliyetçilik-Milliyetsizlik, Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu ile çalıştığı Ankara’da Gölge Oyunları ve Hasan Celâl Güzel’le çalıştığı Kuzey Irak isimli kitaplar, TİMAŞ Yayınlarının Aktüel-Siyaset Kitaplığı içinde yer almaktadır.
Yine TİMAŞ Yayınları tarafından yayınlanan, İbrahim Karagül’ün Hesaplaşma Yüzyılı ve Tamer Korkmaz’ın Ankara-Washington Hattı isimli kitaplarına editörlük yapmıştır.

Kayabaşı, tarih, siyaset ve istihbarat konulu araştırma ve çalışmalarına devam etmektedir.

Türkiye'nin en genç yazarlarından. Daha 1983 doğumlu. Ama donanıma bakar mısınız? Maaşallah.

Bu genç kardeşimizi alnından öpüyor ve tüm gençlerimize kitaplarını öneriyoruz.






KİTAPLARI