20 Ocak 2014 Pazartesi

ABD AÇISINDAN CEMAAT VE AK PARTİ NE İFADE EDİYOR?

ABD AÇISINDAN CEMAAT VE AK PARTİ NE İFADE EDİYOR?



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM (SON)

ABD, Cemaatten de Ak Partiden de aynı şeyi istiyor. O da şu:
İran, Orta doğuda ABD için çok ciddi bir tehdit. İran’ın rejim ihracının engellenmesi gerekiyor. Bu nedenle ABD, Cemaatten Şii karşıtı, Sünni bir blok kurmada elini taşın altına koymasını, tüm Sünnileri cemaat çevresinde toplamasını, gerekirse Gülen Hoca’nın halife yapılmasını ama Sünnilerin de yine batı için tehdit olacak kadar büyümemesini, zayıf kalmasını istiyor.

Bu nedenle de İslam Birliği yerine küçük küçük İslam ülkeleri olsun ama Vatikan gibi sembolik bir hilafet ile de İran’a karşı durulsun istiyor. BOP da aslında bu demek. Bu projenin siyasi kanadında ki beklentilerini ise AK Parti’den istiyor.

ABD’nin Cemaatten beklentilerini de, Ak Parti’den beklentilerini de İRAN bitirdi. Çünkü İran, Irak, Suriye ve Lübnan’ı etkisi altına aldı, sıra Afganistan, Pakistan, Ürdün ve Bahreyn’de.

Suriye’de İran, ABD’ye rest çekince ABD anlaşmak zorunda kaldı. Ak Parti ABD’nin İran’la anlaşmasını değil Suriye’ye müdahale etmesini istiyordu. Yani ABD, Türkiye’den, Türkiye de ABD’den Esad’ı devirmesini istedi ama İran yüzünden olmadı.

ABD şimdi ikinci aşamaya geçiyor: Türkiye bölünecek, istikrar yok edilecek, İran tamamen yalnız bırakılacak ve bir yıl sonra İran ve etkisi altındaki ülkelere çok kapsamlı bir savaş ilan edilecek. ABD, Türkiye’nin İran ile birlik olmasından korkuyor. O yüzden bizi parçalamak istiyor. İran tek kalacak. Bu projede İran’a yakınlaşan Ak Parti yok. Ama İran’dan uzak duran Cemaat bir müddet daha var. Yani ABD’nin planı bu. Olur yada olmaz bu başka bir şey.

Hadis yorumlarında Cemaatin durumu ne?
Cemaatin ahir zaman Mehdisi ile bir ilgisi var mı?
Gaybeti Suğra ve Gaybeti Kübra cemaatte nasıl görünüyor?

Cemaatin durumu Hz.Mehdi ile ilgili hadis yorumlarında bildirilen Gaybeti Suğra ve Gaybeti kübra durumu ile örtüşüyor. Yani uyuyor. Şöyle ki:

Gaybeti Suğra yani ‘küçük gizlilik’ Cemaatin Türkiye’deki çok gizli kadrolaşma faaliyetlerini ; Gaybeti Kübra  yani ‘büyük gizlilik’ ise, Cemaatin tüm dünya devletlerindeki çok gizli kadrolaşma faaliyetlerini temsil ediyor olabilir.

Alimlerin hadis yorumları ışığında Cemaatin faaliyetlerini bir senaryo ile anlatırsak, tabi bir senaryo:
Türkiye’de Gaybeti Suğrayı tamamlayan Cemaat darbe yapmak zorunda kalır. Ama darbeyi yapan yok olacaktır. O nedenle 28 Şubatçıları destekleyerek darbeyi onlara yaptırır. Halkın aşırı tepkisini çeken darbecilere karşı bu sefer kendisi bir darbe yaparak hem de halkın sevgisini kazanarak bu amacına ulaşır. ABD de bu darbeye destek verir ve ABD ile ilişkiler de üst seviyede tutulmaya devam edilir.

Cemaatin Türkiye’nin başına getirdiği kişi (Ya da cemaatin içinden Cemaati kullanarak, ya da cemaatin desteğiyle başa geçen kişi) Hz. Mehdi’nin de en önde gelen komutanı olur. Cemaat Türkiye konusunda ABD’ye en büyük darbeyi bu komutan ile vurur. Ama ABD bunu Amik Ovası savaşında Türk Ordusu Rusya mağlup edildikten sonra ABD Ordusuna saldırıncaya kadar anlamaz. Jetonu o zaman düşecektir. Ama yenilgiden kurtulamayacaktır.

Suriye Savaşını, Yunanistan Savaşını bu komutan kazanır ve Rus işgalinde ABD’nin yardımı ile Rus Ordusunu da bu komutan dağıtır. Bazı rivayetlerde bu komutanın Hz. Mehdi As’ ın bizzat kendisi olacağına dair görüşler de vardır. Ancak aksi görüşler daha kuvvetlidir.

Belki tüm muhalif görüşleri muvafık yapacak alternatif şu olabilir:
Hz.Mehdi AS Cemaatin Arabistan’da bulunan okullarında yetişen Türk kökenli (Ailesi Türkiye’den göç etmiş, Türkçe konuşan) ve Ehlibeyt Soyundan bir talebe olabilir. Zamanı gelince Arabistan’da isyan başlatacak ve Mekke Emiri olacaktır. Bu da mümkündür Allahu alem.

Mehdi hareketi sadece Cemaatten ibaret bir hareket değildir. Bunun içinde sahte ve ajan olmayan tüm tarikatlar, cemaatler, belki de sivil toplum kuruluşları olabilir. Siyasi, iktisadi, askeri, istihbari, kültürel yapıları olabilir. Ama Cemaat bu Mehdi hareketlerinden biridir ve belki de en önemlisidir.  

RİSALEİ NURLARDA CEMAATLE İLGİLİ İFŞAATLAR VAR

Bediüzzaman Risale-i Nurların Hz.Mehdi tarafından tüm dünyaya yayılacağını, Hz.Mehdi’nin kitap yazacak zamanı olmayacağını ve Risale-i Nurları hazır müfredat olarak okutacağını, bunları okuyan çocukların (Fidanlar diyor) çiçek açacağını ve tüm dünyaya hakim olacaklarını bildirmiş. “Biz de mezarımızdan bakar şükrederiz” demiş.  Bu tanım Gülen Cemaati için söylenmiş gibi. Ama Gülen Hoca’nın Mehdi olmadığı kesin, çünkü hiçbir özelliği uymuyor. Mehdi öncülerinden biri sadece.

CEMAAT- AK PARTİ SAVAŞI NASIL BİTER? NELER YAPILABİLİR?
Yine baştan yazalım. Bu savaşın sorumlusu ne Cemaat ne de Ak Parti. Tek sorumlu ABD’dir. ABD istediği için Cemaat AK Parti’ye savaş açtı. ABD’nin gerçekte Cemaat ile de Ak Parti ile de bir sorunu yok. O halde niçin Ak Parti’yi Cemaati kullanarak silmek istiyor?

Çünkü Ortadoğu politikasında ikinci aşamaya geçiyor ve bu aşamada Ak Parti’ye yer yok. Olay bu kadar basit.

Cemaat ve Ak Parti kendi içlerindeki ABD yanlılarını temizleyerek ABD’nin oyununu şimdilik bozabilirler ama ya sonra? Bu sefer ikisini birden hedef alabilir. ABD’ye Türkiye’de cemaat mi yok, parti mi yok? Kılıçdaroğlu bayram yapıyor ABD’den çağrıldı diye. Yani klik çok ve klikler arasında birlik ve beraberlik de yok. Ondan geçelim Ak Parti içinde bile ABD’ye daha yakın olma yarışlarına şahit olduk. Durum vahim yani.
Cemaat izlediği yoldan dönemez çünkü onlar için ikinci bir çıkış yolu yoktur.

AK Parti ise şunu yapabilir:

Sayın Başbakanımız ABD’nin Ak Parti’yi bitirme planında elinde ne gibi kozlar varsa çok iyi analiz etmeli ve bu kozları ABD’nin elinden almak için işi sıkı tutmalıdır. Gerekirse Ak Parti’nin tüm yönetim kadroları aleyhlerinde hiçbir koz bulunmayan kadrolara devredilmeli ve Ak Parti kurtarılmalıdır. Çünkü Ak Partisiz merkez sağ, büyük bir kaos oluşturur. Başbakan bunu ülkemiz için yapmalı.

Cemaate de anlayış göstermeli ve onların mecburi ABD emirlerini yerine getirme şeklindeki icraatlarını engellerken uzun vadede ülke çıkarına olan kadrolardan men etmemelidir. İran ile yakınlaşmayı batının elinde aleyhine kozlar olanlar değil başı her halükarda dimdik olan kadrolar yaparsa başarı şansı vardır. Yoksa akıbet Irak olur Allah CC korusun.

Mesela Başbakanımız şöyle bir icraat yapsa ne olur? Fikir jimnastiği sadece:
“ Milli Görüş gömleğini çıkarmış ve batılıları dost görerek geleceğe birlikte yürümek istemiştik. Ancak on yıl boyunca hep şunu gördük: Biz sözümüzün eri olarak hep dostluğa sadık kalmamıza rağmen batı bize karşı daima iki yüzlü davrandı ve sahte dostluk örneği sergiledi. Anladık ki Erbakan Hocamız “Batıya güvenmeyiniz, onlar iki yüzlüdür” derken haklıymış. Bundan böyle bize düşen çıkarmış olduğumuz Milli Görüş gömleğini yeniden giymektir. Ancak bu gömleği giyenleri de temsil etme yetkisini kendimizde görmüyoruz. Erbakan hocamız da rahmetli olduğundan ve ona olan saygımızdan yürüttüğümüz Ak Parti Genel Başkanlığı görevini hocamızın emaneti Muhammed Fatih Erbakan kardeşimize teslim ediyor ve daima yanında olacağımızı da taahhüt ediyoruz. İstediği şekilde kadrolarını oluştursun ve babasının bıraktığı yerden bu emaneti devam ettirsin. Allah CC yardımcısı olsun.” derse ne olur?

El cevap:

Türkiye İran ile İslam Birliği’ni kurar ve hemen Üçüncü Dünya Savaşı başlar. ( Bu olsa da olmasa da zaten üç yıl içinde 3.Dünya Savaşı başlayacak. Kim bilir belki de bu savaşı böyle kazanırız.)

CEMAAT DARBE Mİ YAPMAK İSTİYOR?

CEMAAT DARBE Mİ YAPMAK İSTİYOR?


İKİNCİ BÖLÜM

Cemaat sadece Türkiye’de değil tüm dünya ülkelerinde SESSİZ DARBELER yapmak istiyor. Yani açık ve ani darbe yapmak yerine ağır ağır ve çok gizliden tüm devlet kadrolarını aşağıdan en tepeye kadar yasal yollarla ele geçirmek ve ülkeleri de yavaş yavaş İslam Ülkesi’ ne dönüştürmek istiyor. 

Ama bunu başarabilmek kesinlikle imkansız. Çünkü Yahudi çok akıllı ve Deccalin öncüsü durumunda olan Yahudi önderleri bizzat Şeytan’dan akıl alıyorlar. Şeytan da insanlardan daha akıllıdır.Bu sebeple Cemaatin dünya çapında başarı şansı sıfırdır. Ancak İslam Ülkelerinde Hz.Mehdi’ye zemin hazırlama ve altın nesil yetiştirmekte üstlendikleri rol çok büyüktür. Cemaate bu sevap da yeter. 

NOT: Bu işleri yapıp başaracak olan kişi Hz.Mehdi AS’dır. Hz.Mehdi  AS da bu işleri cemaatin amaçladığı gibi sessiz darbelerle değil aniden ve açıkça tüm süper güçleri hallaç pamuğu gibi dağıtarak, esir ederek, mağlup ederek sadece yedi yılda gerçekleştirecek İnşaallah.

TÜRKİYE İÇİN İSE ÖZEL BİR DURUM SÖZ KONUSU:

Cemaat Türkiye’de sessiz darbenin dışında herhangi bir darbe girişiminde bulunmayı asla istemiyor. 
Ancak cemaati buna zorlayacak sebepler oluşabilir. Şöyle ki:
Ak Parti Cemaatin Türkiye’deki tüm faaliyetlerini durduracak, belki de cemaati yok edecek fiillere girişirse ki niyet bu yöndedir, o zaman cemaat de daha fazla zarar görmeden darbe yapmak isteyebilir.

PEKİ YAPABİLİR Mİ?

27 Mayıs darbesini 35 alt rütbeli subay yapmışsa ve Cemaat şu an için orduda daha güçlüyse yapabilir.
Albayların yüzde onu, binbaşıların yüzde kırkı; yüzbaşı ve alt rütbelerde yüzde kaça tekabül ediyor?

Aritmetik gidersek; Albayların yüzde onu, yarbayların yüzde yirmisi, binbaşıların yüzde kırkı, yüzbaşıların yüzde sekseni, kalanların da tamamı mı acaba? Soru sadece..

Bizim görüşümüz ise şudur:

Cemaat darbe yapmak zorunda kalsa bile şu an için darbe yapan gücün yaşama şansı sıfırdır. Çünkü gerçekler farklı bile olsa darbeyi gerektirecek bir durumun olmadığı hususunda halkımız hemfikirdir. Kim darbe yaparsa üç ay içinde yok olacaktır. Belki cemaat meşhur darbecileri öne iterek halkın istemediği bir darbeyi onlara yaptırıp sonra da kendisi kurtarıcı olarak ve halkın onayı ve desteğiyle ikinci bir darbe planı yapabilir.
  
ALTIN NESİL İLE İLGİLİ:

Cemaatin yetiştirdiği gençlik gerçekten örnek bir nesil. Namazlarını kazaya bırakmıyorlar, gece namazı kılıyorlar ama en önemlisi şu:
Pek çok namaz kılan insanlarımız var ama iş dürüstlüğe gelince üç kağıtçılığı da kimseye vermiyorlar. Hem ibadetini yapan hem de yolda bulduğu bir milyonu sahibini arayıp teslim eden çok az Müslümanımız var maalesef. İşte cemaatin yetiştirdiği neslin en güzel özelliği de dört dörtlük dürüst bir nesil olmasıdır.

Cemaat lideri olan Gülen Hoca da haksız hakaretlere maruz kalıyor. Eleştiri başka şey, hakaret başka. Gülen Hoca hiç evlenmemiş, zengin olmasını gerektirecek, miras bırakacak kimsesi yok. Kendisi de gayet mütevazi bir hayat yaşıyor. ABD sarayında zorunlu ikamete tabi tutulmuş ama yediği, içtiği, giydiği son derece mütevazi.


ABD’ye gitmeyip ülkemizde yaşamayı ayrıcalık görüp üç beş tane evli, on onbeş çocuklu, lüks araçlarla gezen şeyhlerden değil. Bu cümledeki şeyhlerin bırakınız şeyhliklerini Müslümanlıkları bile tartışılır. 
Müslüman tarikata niçin girer? Nefis terbiyesi için. Üç beş kadınlı adam müridin nefsini nasıl terbiye edecek? Önce kendi nefsini terbiye etmesi lazım değil mi? Nefis terbiyesi için tarikata giren tek eşli müritleri de azdırıyorlar. Tabi gerçek şeyhlere diyecek hiçbir sözümüz yok ve ALLAH CC kendilerinden razı olsun diyoruz. 

YARIN: ABD AÇISINDAN CEMAAT VE AK PARTİ NE İFADE EDİYOR?

19 Ocak 2014 Pazar

HAİN KİM? (CEMAAT- AK PARTİ SAVAŞI)

HAİN KİM? (CEMAAT- AK PARTİ SAVAŞI)


Yazı üç bölümden oluşuyor üç günde yayınlayacağız.
BİRİNCİ BÖLÜM


Baştan söyleyelim. Ne Cemaat ne de Ak Parti kesinlikle hain değil. Sadece doğruları ve yanlışları var. Ama bizde öyle bir ön yargı var ki bir yanlış için hemen birilerini hain diye damgalamak istiyoruz.

CEMAAT NE İSTER?
Cemaat için en ideal Türkiye yönetimi; siyasi istikrarı sağlamış, iktidarda kalması için hiçbir engel olmayan, İslam’a soğuk bakmayan, Cemaatin faaliyetlerine destek veren, dünyayı yöneten güçlerle de (Yahudiler, ABD ve Batı)uyumlu, onlardan düşmanlık görmeyecek bir iktidardır. Yani AK Parti iktidarı cemaat için bulunmaz kaftandı.
Niçin düşmanlık etsin, durup dururken düşman olsun ki?

Cemaat şunu öngördü:
ABD, tıpkı 28 Şubat’ta Erbakan hocaya yaptığı gibi AK Parti’ye de bir 28 Şubat darbesi yapacak. Ve bu darbe başarılı olacak. “Öyleyse biz de tıpkı 28 Şubat’ta ABD’nin yanında yer aldığımız gibi bu 28 Şubat’ta da yine ABD’nin yanında yer alarak hizmeti bu darbeden kurtarabiliriz” diye düşünüyorlar.
Yani hizmet zarar görmesin diye ABD’nin yanında yer alıyorlar. Peki bu hainlik midir? Yanlış denilebilir ama ‘hainlik’ demek için sonuçları da önceden görebilmek lazım. Çünkü cemaatin 28 Şubat’taki tavrının yanlış olmadığı bugün cemaat tarafından delil kabul ediliyor.(Bize göre yanlıştı)
Yani cemaat 28 Şubattaki tavrı nedeniyle ABD’nin hedefi olmaktan kurtuldu ve tam gaz amaçlarına ulaşmak için yol aldı.
Kritik açıklama şu: “Albayların yüzde onu, binbaşıların yüzde kırkı cemaat mensubu”.. Bu konuya döneceğiz.

CEMAATİN YOL HARİTASI
Cemaat; yapabildiği kadarıyla tüm dünya çocuklarını ebeveynlerinden alıp Müslüman olarak yetiştirip, devlet kadrolarına yerleştirip, Siyonistlerin elinde olan dünya bürokrasisini eline geçirerek İslam Birliği’ni kurmaya, savaşları bitirip dünya barışını sağlamaya, bir başka deyimle altın çağı başlatmaya çalışıyor.
Ama bunun için elli yıl gerekiyor ve bu elli yıl boyunca da dünyayı elinde tutan Yahudilerin ürkütülmemesi hayati derecede önem taşıyor. Bu nedenle elli yıl boyunca yani tüm dünya bürokrasisine hakim oluncaya kadar Yahudilere her türlü şirinliğin, riyanın yapılması gerekiyor. Cemaat de bunu yapıyor.
Bunun ihanet olması için bir arpa boyu yol alınamamış olması lazım ama görünen o ki özellikle Müslüman ülkelerde cemaat çok ama çok büyük mesafeler almış durumda. Yani bütün dünyada cemaatin elli seneye ihtiyacı var ama Müslüman ülkelerde on yıl yeterli hale gelmiş. Bu da hedefe çok yaklaşıldığı anlamına geliyor.

İlk olarak vatandaşlarımızın desteğiyle Türkiye çapında faaliyet gösteren okullar artık tüm dünyaya yayıldı. Türkiye dışında yaşayan yabancıların da bireysel destekleri kazanılmış durumda. Ama bu okulların ardında hala bir devlet desteği yok.

Şimdi Müslüman ülkelerde kalan on yıl içinde birden çok devletin desteği de alınabilecek hale gelindi. İşte bu, tam bir kırılma noktası. Birkaç devletin desteğini alan cemaat tüm dünyadaki hedeflerine elli yıldan çok daha kısa bir sürede ulaşabilir. Tabi hakim olunan devletlerin de yine tüm dünyaya hakim olana kadar ABD, Batı ve Yahudilerle çok iyi geçinmesi gerekecek.

Cemaatin yol haritası bu. Hainlik mi? Kesinlikle hainlik değil, yanlışlığı tartışmaya açık bir görüş farkıdır.
Bizim bu konudaki görüşümüz ise şu şekildedir: Cemaatin bu yol haritası Müslüman ülkeler için, hatta tüm Müslüman ülkeler için de değil belki Türk Cumhuriyetler için çok doğrudur ve zaten bu yolda gelinen mesafe ortadadır. Ancak Müslüman olmayan ülkeler de Cemaatin bu felsefesi yanlıştır. Çünkü siyasi irade bu faaliyetleri üstelik de büyük zararlarla bir anda engelleyebilir. Rusya örneği gibi.

Cemaat “tüm dünyada okullarımız var, sevgi, barış, hoşgörü ilkeleriyle tüm dünya çocuklarını kardeş yapıyoruz” demek yerine o kaynaklarla sadece Türk Ülkelerinde faaliyet gösterseydi bugün Türk Birliği -ilan edilmeden- gizliden kurulmuş olabilirdi. Ve Türk Cumhuriyetler de bu kadrolarla çok hızlı kalkınırlardı.

Hadis yorumunda büyük bir batı ülkesinin Müslüman olacağı bildirildiğinden Cemaat bu ülkenin ABD olduğuna inanıyor. Bize göre ise ABD, Hz.Mehdi AS tarafından Amik Ovasında ordusu imha edilince Müslüman olacak. Cemaat bu yanlışın farkında olsaydı Hristiyan ülkelerde okullar kurmak yerine Türk Cumhuriyetlerine yüklenir ve ABD ve Yahudilere de riya yapmak zorunda kalmazdı. Çünkü ne Yahudiler ne de Yahudi kölesi ABD bu riyaya kanmaz, sadece cemaati kullanabildikleri kadar inanmış gözükürler, kullanırlar ve işleri bitince de tepesine çökerler. Yanlış olan budur. 

CEMAAT AK PARTİ’YE NİÇİN SAVAŞ AÇTI?

Birinci sebep ABD istediği için, Yahudilere şirin gözükmek için.

İkinci sebep ise Ak Parti iktidarda kalmak için azami derecede özen göstermek yerine kendisini iktidardan indirmek isteyen ABD ve Yahudilere iktidardan düşürecek kozlar verdiği için. Yani Cemaat Ak Parti’nin iktidardan indirilmesini asla istemiyor ama AK Parti’nin düşmanlarına kozlar verdiğine ve düşmanların da Ak Parti’yi bu kozlarla indireceklerine inanıyor. Ve kızıyor “bunlara niçin koz veriyorsunuz” diyor. “Sizi indirecekler, indirmek için bizi de kullanacaklar, kullanamazlarsa bize de zarar verecekler” diye düşünüyorlar. Ve çaresiz ABD ve Yahudinin isteklerine boyun eğiyorlar.

Yani bir baba oğluna “Oğlum alkol alıyorsan bile evinde al, alkollü iken araç kullanma kaza yaparsın” derken oğlu alkollü araç kullanır da kaza haberi gelirse baba “Ben ona alkollü araç kullanma dememe rağmen yine kullandı  ve kaza yaptı öyle mi? Ben ona gösteririm” diyerek çocuğuna kızması  gibi bir şey. Araba da babasının patronuna ait ödeyemeyeceği bir araba ise..
Ya da ders çalışmak yerine zamanını oyunla bitirip de kötü karne getiren çocuğa babasının gösterdiği tepki gibi..

Buradan şu sonuç da çıkarılabilir:
Cemaat yine Ak Parti’den başka bir partiyi desteklemez ama Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu bir Ak Parti’yi de asla desteklemez. Cemaat Tayyip Erdoğan’ sız bir Ak Parti için çalışıyordur muhtemelen.
Cemaate göre Ak Parti’ nin verdiği kozlar ve hataları neydi?
Tek cümle ile “Ak Parti’ye oy kaybettirecek her şey”. Bu kadar basit.
Cemaat açısından AK Parti düşmanlığının özeti budur. (Düşmanlık yerine kızgınlık demek daha doğrudur.)

YARIN: CEMAAT DARBE Mİ YAPMAK İSTİYOR?

13 Ocak 2014 Pazartesi

CEMAATİN ŞİFRELERİ

CEMAATİN ŞİFRELERİ



MÜTHİŞ BİR CEMAAT YAZISI GELİYOR...

Cemaat hain mi?
Darbe mi yapmak istiyor?
Niçin Yahudilerle içli dışlı?
Kime hizmet ediyor?
Albayların yüzde onu yüzbaşı ve alt rütbelerde yüzde kaça tekabül ediyor?
Gaybeti suğra ve gaybeti kübra cemaatte nasıl görünüyor?
Hadis yorumlarında cemaatin durumu ne?
Cemaatin ahir zaman Mehdisi ile bir ilgisi var mı?

Müthiş bir yazı geliyor.. Bizi okumaya devam ediniz..

OBAMA İRAN’A DİZ ÇÖKTÜRDÜ MÜ?

OBAMA İRAN’A DİZ ÇÖKTÜRDÜ MÜ?


Obama İran’a diz çöktürdü yazıları batı basınında yer alıyor. Sonra da bizim basında.
Obama gerçekten İran’a diz çöktürdü mü?

Kesinlikle doğru değil Obama yalan söylüyor. İşte kanıtlar:

ABD Suriye’ye operasyon yapabilmek için “Kimyasal silah kırmızı çizgimiz” dedi. Sonra İsrail muhaliflere kimyasal silah kullandırdı ve Obama’ya savaş gerekçesi sundu. Obama’nın emri ile ABD donanması Suriye açıklarına demirledi.

Rusya, ABD ile Suriye için savaşmayacaklarını açıkladı. Yani Suriye’ye müdahale için ABD’ye hiçbir engel kalmamıştı. Ama ABD operasyondan bir anda vazgeçti. Neden?

Çünkü İran rest çekti ve “ Suriye’ye operasyon yapılırsa İsrail’i yok ederiz” dedi.
ABD tırstı ve operasyondan vazgeçti. Gerçek bu iken Obama nasıl İran’ı dize getirmiş bilen varsa söylesin. 

Peki bu işin aslı ne?

ABD ve Batı İran’ın nükleer silahlara ve bu nükleer silahları 2500 KM mesafeye fırlatacak füzelere sahip olduğunu gördüler ve NPT (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması) doktrininde değişikliğe gittiler. Eski doktrinde iki çeşit ülke vardı: Birincisi Nükleer Silahlara sahip ülkeler, diğeri ise sahip olmayan ülkelerdi. Şimdi yeni doktrinde buna İran ile üçüncü bir ülke çeşidi ekleniyor. O da nükleer silaha sahip olduğu halde uluslararası toplumdan gizlenen ülkeler.

Neden gizleniyor? Türkiye gibi ülkeler de yapmasın diye. Yani İran’ın nükleer silahları kabul edilir ve dünyaya açıklanırsa Türkiye’ye de yapma hakkı doğacak ve Türkiye derhal NPT’ den çıktığını açıklayacaktır. Oyun yine bize oynanıyor.

Peki bunun ispatı nedir?

Elimizde bir belge yok ama stratejik bir veri var. O da şudur:

Eğer gelecek günlerde Kuzey Kore de UAEK ile nükleer pazarlıklara oturur ve nükleer silah yapmaktan vazgeçtiğini beyan ederse bu açıklama Kuzey Kore’nin de nükleer silahlarını batıya kabul ettirmiş ancak uluslararası toplumdan saklamayı da kabul etmiş ülkeler statüsüne girdiğini gösterir.

Yani bize göre yarın Kuzey Kore de bu üçüncü gruba dahil olacaktır. Ve Türkiye gibi ülkeleri de uyutmaya devam edeceklerdir. Çünkü biz Uluslararası sözleşmelere daima sadık kaldık. Bu sözleşmeleri de en fazla ihlal eden ülke ABD gibi emperyalistler olmuştur.


Başlığa tekrar dönersek ABD, İran’a diz falan çöktürmedi, altı ay önce İran’a karşı kendisi diz çöktü. Şimdi de imaj düzeltme peşinde. İran da hala ABD aleyhine küçük düşürücü açıklamalarına devam ediyor. 2015’te savaşacaklar ama o sürece nasıl gidilecek şimdilik belli değil.

7 Ocak 2014 Salı

ABD BLOGLARI TAKİP EDİYOR

ABD BLOGLARI TAKİP EDİYOR




Blogda bir yazı paylaşıyoruz ve kim okumuş diye anında bakıyoruz. Bir de ne görelim?

Anında ABD'den 8 kişi, Sırbistan'dan 4 kişi, Almanya'dan 2 kişi, İngiltere'den 1 kişi okumuş.

Ya bu adamlar bizi ne kadar çok seviyorlarmış da haberimiz yokmuş.

Ey blog sahipleri!

Yukarıda saydığımız ülkeler blogları bilgi sistemlerine almışlar ve anında otomatik olarak blok paylaşımlarınızı kaydediyorlar.

Biz de bunu bildiğimiz için özellikle kendilerine mesaj gönderiyoruz.

KUMPAS İÇİNDE KUMPAS

OYUN İÇİNDE OYUN, FİTNE İÇİNDE FİTNE, KUMPAS İÇİNDE KUMPAS



Güzel Türkiye’miz üzerine oynanan fitne ve kumpaslar en üst seviyeye çıktı.
Öyle ki oyun içinde oyunlar, fitne içinde fitneler, kumpas içinde kumpaslar seyrediyoruz.
İşin en acı tarafı bunların farkında olması gereken büyüklerimiz ise görmek yerine çok güzel alet oluyorlar. Yazık, çok yazık.

Şimdi bu kumpasları en büyükten en küçüğe doğru sıralayalım:

KUMPASI YAPAN: Büyük İsrail’i kurmaya çalışan küresel Yahudiler. ABD ve batı Siyonistleri ile İsrail.

BÜYÜK KUMPAS:

Türkiye’nin bölünmesi,  parçalanması, doğuda bir Kürt Devlet i kurulup İsrail’e bağlanması. Bu kumpas için Türkiye’mize aşağıdaki kumpaslar kuruluyor.

İKİNCİ KUMPAS

Kahraman Ordumuza Kumpas..
Türkiye’nin bölünmesinin önündeki en büyük engel Kahraman Ordumuzdur. İlk kumpas ordumuza kuruldu. Ve zayıflatılmak için her şey yapıldı.
-         
      ABD karşıtı subaylarımız sahte delillerle yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı ve bu kimseler AKP yapıyormuş gibi AKP tavanı ve tabanı ile kinleştirildi.
-         
      Askerlik süresi sürekli kısaltılarak, bedelli askerlik taslaklarıyla da sulandırıldı.” Her Türk asker doğar”, “askerlik yapmak şereftir”, “askerlik yapmayana kız verilmez”, “askerlik yapmayan adamdan sayılmaz” gibi asker dedelerimizin sözleri “parası olan askerlik yapmaz”, “askerliği fakirler yapar” gibi sözlerle sulandırıldı. Yani savaş çıkarsa halk savaşmak istemeyecek.

Bre Yahudi, çıkar da bakalım savaşı gör bu milleti. İşte yazıyorum ne ordular çıkacak bu milletin içinden. Boşuna debeleniyorsun. Bu millet erkek bir millettir. Sen konuşursun dinler, yaparsın bakar ama elini kaldırırsan o elini kırıverir. Öyle erkek bir millettir ki bu millet, senin sahtekarlıkların sökmez.

ÜÇÜNCÜ KUMPAS

Gülen Cemaati’ne kumpas..
Bir kişi öğle namazının farzını dört rekat yerine altı rekat kılarsa “yanlış kıldı” deriz ama “kafir” diyemeyiz bu sapıklıktır. Cemaatin felsefesinde yanlışlıklar vardır ama İslam’a yapılan hizmetler açısından şu anda  en başarılı cemaattir. İnkar etmek sapıklıktır.

Gülen Cemaatinin felsefesi şudur ve Kuran’a dayanır:
Bütün çocuklar Müslümandır, Müslüman olarak dünyaya gelir ancak onları daha sonra anneleri babaları Yahudi, Hristiyan ve putperest yapar. Öyleyse biz bu çocukları okullar kurup ailelerinin yetişme tarzından kurtarır ve Müslüman olarak yetiştirirsek elli yıl sonra tüm dünya Müslüman olur.

Düşünce budur ve alınan yol da hayli başarılıdır. Ancak bunu yapabilmek için elli yıl boyunca dünyayı yöneten güçlerle de iyi geçinmek lazımdır ve bu amaca ulaşmada siyasi engellere takılmamak gerekir.
İşte cemaat felsefesinin yanlış olan tarafı da budur. Çünkü Yahudi siyaseti kontrol etmektedir ve çok akıllıdır, buna asla müsaade etmez.

Tel Aviv’de patlayan bomba için başsağlığı dileseniz de, Yahudi derneklerine bağışta bulunsanız da hatta rahatsız oldukları bir Müslüman siyasetçiye onlar istedikleri için ve onları memnun etmek için zarar verseniz de Yahudi’yi yine memnun edemezsiniz. Sadece işleri bitinceye kadar size katlanırlar, işleri bitince de ip çekme sırası size geliverir ve arkanızda, yanınızda da destek verecek kimse kalmaz.

Ancak bir de cemaatin Türkiye boyutu var ki o çok farklı:

Bu cemaat bu milletin çocuklarını aldı, okullarında yetiştirdi, iş güç sahibi yaptı. Gayri milli olan pek çok mevki ve makamlar bu cemaat sayesinde Anadolu çocuklarının eline geçti ve son yıllarda hızla kalkınan ülkemize pek büyük katkıları oldu. Olmaya da devam edecek. Kasıtlı olarak kalkındırılmayan ülkemiz bu çocuklarla kalkınacak. O nedenle bu nesil gerçekten altın bir nesildir.

Cemaate yapılan komplo ile yapılmak istenen de şimdi bu neslin yeniden dışarı atılması ve yeniden ülkenin kalkınmasına engel olanların her yeri işgalinin sağlanmasıdır.

Bre Yahudi, bu cemaatin boşalttığı yerlere yeniden kendi masonlarını yerleştirip devletimizi ele geçirmeye çalışıyorsun ama onu da başaramayacaksın. Çünkü alimlerin ifşaatlarına göre 2014 senin Türkiye’deki son nefesini vereceğin senedir İnşaallah.

DÖRDÜNCÜ KUMPAS

AK Parti’ ye kumpas..
On yıl boyunca siyasi istikrarı sağlayan, kalkınmayı gerçekleştiren AKP ülkeye çok büyük hizmetler yaptı. Ancak iktidara gelirken, iktidarda kaldığı on yıl boyunca ABD’nin sadık dostu olması AKP’nin en büyük yanlışıydı. Çünkü o ABD bugün AK Parti’yi bitirme peşinde. Başarabilir mi ?

Bize göre başaramayacak olsaydı on yıl boyunca Ak Parti’ye destek vermezdi. Hiç destek vermez Erbakan’ın Milli Görüş partilerine çevirirdi.

Şimdi Ak Parti direniş için hızla Milli Görüş çizgisine gidiyor ama nafile. Olan olacaktır ve Ak Parti 30 Martta bitecektir.

KUMPASTAN KURTULMAK İÇİN NE LER YAPILABİLİR?

1-      AKP içinde de, Cemaat içinde de, Ergenekon içinde de hatta bu ülkenin herhangi bir yerinde ABD yanlısı olan, ABD’lilerle doğrudan ilişkisi olan kim ya da kimler varsa hepsi pasifize edilmeli.

2-      Edilemeyecek kadar güçlülerse ya da ABD’nin elinde aleyhlerinde kozlar varsa onlar da insafa gelip memleket için görevlerinden ayrılmalı.

3-      Kalan unsurların hepsi de bu aziz vatan için Alevi’si,  Sünni’si, sağcısı, solcusu, İslamcısı, Laiki, Ergenekoncusu, Cemaatçisi, bürokratı,  siyasetçisi, AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi  hepsi ama hepsi birlik olup bu vatanı parçalamak, Suriye’ye, Mısır’a çevirmek isteyen Yahudi kölesi ABD’ye karşı mücadele etmelidir. Tabi yapılabilirse..


DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ DÜNYANIN EN BÜYÜK ALİMLERİNDEN BİRİDİR

DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ DÜNYANIN EN BÜYÜK ALİMLERİNDEN BİRİDİR


Suriye'deki iç savaşa "Fitne savaşı" dedi. "Suriye'de cihat olmaz" dedi.

Mezhep farklılıkları İslam Birliği'ne engel olmamalı, tüm mezhepler İslam Birliği içinde dost ve kardeş olarak farklılıklar da hoşgörü ile karşılanarak Kuran'daki İslam'da birleşmeye çalışılmalı" dedi.

"Mezhep farklılıklarını kullanarak Müslümanları birbirine kırdırmaya çalışan emperyalistlerin oyunlarına gelinmemeli" dedi.

" Dinler arasında diyalog olmaz, diyalog din adamları arasında olur" dedi. 

"Dinler arasında pazarlık ile orta yolu bulma olmaz Allah indinde yegane din İslam'dır" dedi.
"Sevgi ve hoşgörü dinler arasında değil Müslümanlar arasında olur" dedi.

" İslam dini, dünyalık bir menfaat elde etmek için siyasete, ticarete alet edilmemeli, edilirse de halkımız bu kişiler yüzünden dinimize küsmemeli" dedi.

" El Kaide, Müslümanları öldürüyor, katil bunlar, sapık" dedi.

" Arap baharı Yahudi oyunu" dedi.

Daha neler dedi neler?

Kısacası bize göre Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr.Mehmet Görmez Hoca Efendi Cumhuriyet tarihimiz boyunca Bediüzzaman'dan sonra gelen en büyük din adamı, Prof Dr. Necmeddin Erbakan hocamızdan sonra gelen de en büyük alim olduğunu ispat etmiştir.

Ve bütün bu aydınlatma görevlerini de cesaretle dile getirerek bir mümin sadece Allah CC'dan korkar başka kimseden korkmaz dersini de ayrıca ümmete vermiştir.

Elhamdülillah bu dehşetli fitne döneminde böyle bir alimimiz var.

Allah CC, Diyanet İşleri Başkanımızdan razı olsun. 

Not: Bizim Diyanetle uzaktan yakından hiç bir ilgi ve ilişkimiz, bitecek bir işimiz de yoktur.

3 Ocak 2014 Cuma

TOKİ' YE BİR DE BÖYLE BAKALIM

TOKİ' YE BİR DE BÖYLE BAKALIM




TOKİ 10.5 yılda 506 bin konut üretmiş.Her evde ortalama dört kişi yaşasa 2 milyon kişiye barınma anlamına gelir.

İşte sorular:

1- 81 vilayete dağıtmak yerine bu 500 bin konut güneydoğu bölgemize yapılsaydı,Suriye ve Irak sınırına yakın bir yerlere 250.000 nüfus barındıracak şekilde dört adet sıfırdan uydu kent kurulsaydı,

2- Bu vilayetlerin en uç noktasındakine 250.000 genç Çeçen aile, ikincisine 250.000 genç Dağıstan Türkü, üçüncüsüne 250.000 genç Uygur Türkü, dördüncüsüne de 250.000 tüm Türk dünyasından karışık Türk aile yerleştirilseydi,

3- Şu an güneydoğu illerinde uygulanan elektrik,su,vergi vb teşviklerden onlarda yararlansaydı,

4- Her biri vilayet yapılıp civar ilçeler o illere bağlansaydı,

5- Devlet yatırımları da o illerden başlasaydı

acaba ne olurdu ya da ne olmazdı?

1- Kısa vadede üç çocuk ile yüz milyon nüfus teşviğine gerek kalmazdı.

2- Emperyalistlerin Kürt Devleti hayalleri suya düşerdi.

3- Türkiye'nin hem Rusya ile hem de Türkiye dışındaki Türklerle ilişkileri tüm dünyaya korku salacak kadar güçlenirdi.

4- Güneydoğuda tehdit ve tedhiş algılamayan müteşebbisler o bölgeyi ihya ederlerdi.

5- Türkleri enselerinde hisseden güney komşuları Türkiye'nin Dış İşleri Bakanının her sözünü "emir büyük yerden" diye dinlerlerdi.

6- O zaman Esad da bir "defol" sözüyle defolup giderdi.

7- 17 milyon Türk vatandaşı olan İran da bizi biraz daha ensesinde hissederdi.

8- Rusya ile ticaret hacmimiz tek başına dış ticarette bize yeterdi.

YAPMADIK, YAPAMADIK, YAPTIRMADILAR...

BAŞBAKANIMIZ KAOSU ÖNLEYEBİLİRDİ

BAŞBAKANIMIZ KAOSU ÖNLEYEBİLİRDİ


Bakanların çocukları Cumhuriyet Savcılığı tarafından gözaltına alındığında Başbakanımız şu konuşmayı yapsaydı ne olurdu?

“Üç bakanımızın çocuklarının yolsuzluk ve rüşvet iddiası ile gözaltına alınması, o bakanları ve çocuklarını yakından tanıyan biri olarak en başta şahsımı çok üzmüştür. Bu çocukların iddia edilen suçların içinde olacaklarına ihtimal vermiyorum. Bakan çocukları olmaları nedeniyle babaları vasıtasıyla hükümetimize karşı bir komplo kurulduğunu düşünüyorum.

Ancak ben bu ülkenin Başbakanıyım ve bu göz altıları yapan da devletimizin savcılarıdır. Savcılarımıza güvenmek hukuk devletine saygının bir gereğidir. Bu devletin Başbakanı olarak savcılarımıza da sahip çıkmak zorundayım ve onlara iddia ettikleri konuların araştırılması hususunda her türlü kolaylığı sağlamakla mükellefim.

Bu bağlamda çocukları tutuklanan Bakanlarımızdan soruşturmanın güvenliği açısından soruşturma sonuçlanana kadar geçici olarak görevlerini bırakmalarını, soruşturmayı yürüten savcılarımızın da tutarlı, gerçek, tarafsız ve kati delillerle yargılama sürecini yürütmelerini ve hızla kalkınan ülkemize olağanüstü hizmetleri üreten bu bakanlarımızın, çocukları üzerinden hain bir komploya karşı aynı duyarlılıkla korunmasını savcılarımızdan istirham ediyorum. Soruşturma sonuçlandığında bakanlarımızın Ak Parti’ye yakışır bir şekilde aklanarak yeniden görevlerinin başına döneceklerine inancım sonsuzdur.

Eğer bu iddialar yetersiz veya yanıltıcı belgelere dayanan art niyetli iddialar ve amacı da ülkemize olağanüstü hizmetlerle çağ atlatan hükümetimizi yıkarak kalkınmayı durdurmak ise bunun hesabını bütün sorumlularına Aziz Milletimiz adına hükümet olarak biz sorarız. Gerekirse idam cezasını yeniden getirir ve hepsini de asarız. Çünkü o zaman bunun adı ihanettir, bunun adı alçaklıktır, bunun adı şerefsizliktir. Ve bu ülke tüm hainlere, tüm alçaklara ve tüm şerefsizlere rağmen yine kalkınacak ve buna kimse engel olamayacaktır.

Yargı sürecinde soruşturmayı yürüten savcılarımıza adaletin yerine getirilmesi hususunda başarılar, yargılananlara da Cenab-ı Mevla’dan sabırlar dilerim. İnşaallah ülkemiz için her şeyin hayırlısı olur.”


Başbakanımız böyle bir açıklama ile konuya yaklaşsaydı her şey çok farklı olurdu. İddialar komplo ise daha başlamadan bitirilebilirdi.

2 Ocak 2014 Perşembe

2014 SORULARI

         2014 SORULARI


-          
       Ocak ayından itibaren Ak Parti’den üçer beşer kişilik toplu istifalar yaşanırsa,
-          Ya birileri hem Cemaati hem de Ak Parti’yi aynı anda yok etmeye çalışıyorsa ve bu birilerinin elleri de hem Cemaatte hem de Ak Parti’de icraatları doğrudan belirleyen mevkilerde ise,
-          Başbakan veya ailesi hakkında (sahte veya gerçek) kasetler yayınlanırsa,
-          Yüksek Seçim Kurulu’nda adaylar kesinleştikten sonra Kadir Topbaş ve Melih Gökçek aleyhine operasyon yapılır ve tutuklanırlarsa,
-          Ak Parti’nin milletvekili sayısı Şubat sonunda TBMM salt çoğunluğunun altına düşerse ve hükümet aleyhine gensoru verilirse,
-          Bir şekilde Devlet Bahçeli’nin yerine halkın teveccühünü alıp götürecek bir başkan getirilirse (Örneğin Polat Alemdar-Necati Şaşmaz- gibi ya da gerçek bir Osmanlı Torunu )
-          30 Mart’ta sandıklardan MHP çıkar ve PKK,BDP kudurursa,
-          Esad’a mağlup olan muhalifler, kaçarken Süleyman Şah’ın türbesini tahrip edip bölük bölük Türkiye’ye giriş yaparlar ve takip eden mermiler de ülkemize düşerse,
-          Obama istifa etmek zorunda kalırsa veya bir şekilde ABD başkanlığı boşalırsa,
-          PKK,BDP ve Barzani Rusya ile anlaşır ve Esad’ın desteğiyle Eylül’de hödüklenirse
-          Yunanistan ve Mısır, Rusya’ya üs verir ve güdümüne girerlerse,
-          MHP’den rahatsız olan Rusya, ABD’nin meydanı boşaltmasından cesaretle Türkiye’yi iyice karıştırıp işgale hazırlamak için doğuda ayaklanma yaptırır ve Yunanistan’ı da bize saldırtırsa,
-          Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Genel Seçimler birlikte yapılsın kararı alınır ama yapılamazsa,
NE OLUR ????? TABİİ Kİ KAOS (ALLAH CC KORUSUN)
Ürkütücü ama bilinsin ve mantıklı cevaplar verilsin, mantıklı tedbirler alınsın diye sorduk.
Müjde ise şudur:
Ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar Hz.Mehdi dönemindeyiz ve on yıl içinde İslam tüm dünyaya hakim olacak İnşaallah-u Allah-u Ekber.
Hz.Mehdi’nin en büyük üç komutanından biri de bu yıl içinde yani 2014’de ülkemizde olabilecek tüm fitneleri def edip hepsini de tarumar etmeye başlayacaktır İnşallah.
Ama kim olduğunu kesinlikle bilmiyoruz. Yılın ikinci yarısında görebileceğimizi tahmin ediyoruz. Tahmin tabi.

Cenab-ı Mevla hakkımızda her şeyin hayırlısını nasip buyursun inşallah.

1 Ocak 2014 Çarşamba

ERBAKAN HOCAMIZ ON YIL ÖNCE BAKINIZ NE DEMİŞ:



Erbakan hocamız on yıl önce bakınız ne demiş:



Bakınız Yalçın Bayar köşesinde şöyle diyor:

“AKLİ melaikelerini yitirmiş bu Siyonist goygoycu tenekeciler, vakti gelince İsrail’in desteğini kaybedince Cemaat tarafından bitirilmiş gösterilecek, kendi kendilerini yiyecekler. Bu da umum-i tedrishaneler (!) yüzünden (yeni adıyla dershaneler!) vuku bulacak. Be hey dünkü çocuk!”

Prof. Dr. Necmettin Erbakan (M. Özdoğan Günlükleri, s. 314, 2004)”

Erbakan, 10 yıl önce bir konuşmasında AKP-Cemaat kavgasını nedenleriyle birlikte planlayıp zikretmiş!

Erbakan hocamız Ak Parti'nin akibetini 10 yıl önce açıklamış.

Ayrıca hocamızın 28 Şubat MGK kararlarını imzalamadığı ve kendisine iftira atıldığı da ortaya çıktı.
Aksine 2004 MGK kararlarını Tayyip Erdoğan'ın imzaladığı ortaya çıktı.

Muhterem Ekrem Şama hocamız da Rahmetli Erbakan hocamıza 28 Şubat kararlarını imzaladı iddiasının ilk defa Tayyip Erdoğan tarafından dile getirildiğini ve bizzat kendisinin şahid olduğunu beyan etti.

Allah CC vardır,birdir ve sonsuz güç sahibidir.Kimsenin hakkını kimsede bırakmaz.
Muhterem Erbakan hocamızın toprağı bol olsun,Allah CC gani gani rahmet eylesin,mekanı cennet olsun İnşaallah.

27 Aralık 2013 Cuma

ANONİM ŞİRKETLERİN SAHİPLERİ GİZLENİYOR

ANONİM ŞİRKETLERİN SAHİPLERİ GİZLENİYOR
EN YAYGIN VE EN KOLAY KARA PARA AKLAMA YÖNTEMİ

Yahudi tüm dünyada öyle bir sistem kurmuş ki hem dünyanın tüm servetinin sahibi olabilir hem de bunu herkesten kolaylıkla gizleyebilir.

Sistem anonim şirketler üzerine kuruludur ve anonim şirketlerin sahipleri isterlerse kendilerini herkesten gizleyebilirler. Üstelik yasal yöntemlerle.

Yani bu yasaları da kendileri bu amaçla düzenlemişler ve tüm dünyaya da kabul ettirmişlerdir. Tabi zorla değil, “Dünyadaki sistem bu; siz de dünya ile uyum sağlayınız, ticaret kanunlarınızı tüm dünyada geçerli olan kanunlarla uyumlu hale getiriniz” diyerek bunu yapıyorlar. Dünya ile ticaret yapan her ülke de bu kanunları kabul ediyor. Çünkü uluslararası ticaret kuralları da bu şekilde işliyor ve ithalat, ihracat yapan her ülke buna mecbur kalıyor. Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası ekonomik kuruluşlar da bu kurallara göre çalışıyor. 

Düzenleme ticaret kanunları aracılığı ile yapılıyor.

Bizdeki uygulamaya bakarak konuyu anlatalım:

Anonim Şirketler Türk Ticaret Kanunu’na göre en az bir ortak ve asgari 50.000.TL sermaye ile kuruluyor ve sermaye payları SPK’ndan çıkarılacak hisse senetleri ile temsil ediliyor.

 Ve bu çıkarılan hisse senetlerinin nama (yani isme) yazılı olması gerekiyor. Yani şirketin kurucu ortaklarının kimler olduğu, kimin ne kadar hisseye sahip olduğu tescil ve ilana tabi olduğundan herkes tarafından biliniyor. 

Ancak buraya dikkat:

Eğer şirket sermaye artırımına giderse artırılan sermaye payları hamiline yazılı olarak temsil edilebiliyor. Yani hamiline yazılı hisse senedi demek tıpkı nakit para gibi zilyetliğini elinde bulunduran kişiye ait olan hisse senedi demektir. (Örneğin 100 TL lik bir banknot kimin elindeyse sahibi odur.)

Bir örnekle açıklarsak:       

50.000.TL sermayeli bir şirket kurulmuş olsun ve bu sermayenin 25.000 TL’si  A şahsı,25.000 TL’si de B şahsı tarafından karşılansın.

Çıkarılan hisse senetlerinin her birinin üzerinde o hisse senedinin sahibinin ismi yazar. Yani o hisse senedi kaybolsa bile bulan kişi için bir şey ifade etmez.(Başkasına ait Nüfus cüzdanı gibi)
Şimdi bu şirket sermayesini 500.000 TL’ye çıkarmış olsun ve artırılan hisse senetlerini de hamiline yazılı çıkarsın.

Yeni çıkan hisse senetlerinde sahibinin ismi yazmaz ve sadece hamiline yazar. Yani bu hisse senedini  kim elinde tutarsa sahibi de odur anlamına gelir. Kaybolursa bulan kişi şirketin de sahibi olur. Kaybeden kişi de hisse senetlerinin kendi isteği dışında kaybolmak suretiyle elinden çıktığını ispat ederek dava yoluyla yeniden iktisabına çalışır.

İşte kara para aklama senaryosu:

A ve B şahsı aslında üç beş lira karşılığı bu işi yapan basit adamlar olsun.
Artırılan 450.000 TL lik hamiline yazılı hisse senedinin fotokopileri çekilsin ve bir noter çağrılıp aslı gibidir diye tasdik edilsin.

Dikkat A ve B şahısları dışında şirketin şimdi iki tane daha sahibi oldu. Aslını gösteren esas sahibi, tasdikli suretini gösteren de aslı gösterilemediği müddetçe esas sahibi.

Asılları elinde tutan Y (Yahudi) tasdikli fotokopileri elinde tutan da M (Yahudi’nin müdürü)olsun.
Yahudi 450.000 TL sermayeyi şirketin hesabına yatırır. Şirket bunu işletme sermayesi yapar.

Buraya dikkat: M’ ye talimat verir yıllık 1 milyar TL lik fatura kesip, vergisini ödeyip bu parayı aklayabilir.
Ya da Y bir siyasetçi olsun ve bu paralar rüşvet olsun. Yine aynı şey geçerlidir. Ayrıca o siyasetçinin devlet ihalelerini şirkete ihale ederek ilaveten kazandıkları da cabasıdır.

Mevcut kanunlara göre Y şahsının kim olduğunun bilinmesi mümkün değildir.
M şahsı bilinir, kamuoyu önünde yer içer, gezer tozar ama Y’ye yamuk yaparsa olağanüstü bir genel kurul toplantısı ile her zaman görevden alınıp yeni bir müdür getirebilir. Y’ye M’mi yoktur?

Bu dehşet bir olaydır. Yani bildiğimiz, tanıdığımız, medyatik holding sahipleri aslında bir Yahudi’nin müdürü de olabilirler. Ya da Y yabancı bir gizli servis de olabilir. CIA, Mossad gibi. Dehşet bir şey.

Peki bu gerçeği biz biliyoruz da başka bilen yok mu? Kesinlikle çok bilen vardır da neden dile getirilmiyor biz de anlayabilmiş değiliz. Y’lerden M’ lerden zaten beklemiyoruz da, akademisyenler niçin susar anlamak mümkün değil. 

Ekonomi yöneticileri sadece Borsada işlem gören hisse senetlerinin hangi firmaya ait olduğuna ve ne kadar hisse (Kaç TL lik) olduğuna dair bir kayıt bürosu kurmuşlardır. Ama sadece borsada işlem gören hisse senetleri için geçerlidir ve Y’nin ismi bilinmeden M tarafından sadece şirketin ismi ile işleme sürülmektedir.

Bu konu çözümsüz değildir ama irade gerektirmektedir:

Ülkemizde mülkiyet değişikliğinin tescil edildiği siciller vardır.
Gemi Sicili, Ticaret Sicili, Trafik Sicili ve Tapu Sicili.

Bunlara SPK da kurulmak üzere HYHS (Hamiline yazılı hisse senetleri sicili) isimli bir sicil eklenebilir ve “iktisap edene bir ay içinde sicile işletmek şartıyla iktisap edilir, isteği dışında elinden çıkan ise yerel mahkeme kararıyla her zaman itirazda bulunabilir” şartı ile şeklinde düzenleme getirilebilir.


Bu uygulama sermayenin gerçek sahibini en geç bir ay içinde öğreneceğiz anlamına gelir.