25 Mart 2017 Cumartesi

O KONUŞMANIN TAMAMINI OKUYAN OYUNA GELMEZ

ATATÜRK DÜŞMANLARI BU KONUŞMAYI TÜRKİYE VE DİN DÜŞMANLIĞINA ALET EDİYORLAR. BİZ DE YORUMLARI ARALARA YAZARAK GEREKLİ CEVAPLARI VERİYORUZ. (MAVİ RENKLİLER BİZİM YORUMLARIMIZDIR)


ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN V. DÖNEM
3. Yasama Yılını Açış Konuşmaları
1 Kasım 1937
Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3

KONUŞMANIN HER CÜMLESİ ATASÖZÜ NİTELİĞİNDE VE HALA GELECEK KUŞAKLARA IŞIK TUTACAK KALİTEDE.

Beşinci dönemin üçüncü yasama yılını açıyorum.
Her şeyden önce, sevgili Kamutay arkadaşlarımla, yeni çalışma yılı başlangıcında karşı karşıya bulunmaktan duyduğum derin sevinç ve mutluluğu belirtmeliyim.(Alkışlar) Sizi yüksek saygı ile selamlar, bu çalışma yılınızın da ulus ve ülke için parlak başarılarla bezenmesini dilerim.
Sayın milletvekilleri,
Kıvançla görmekteyiz ki, Cumhuriyet rejimi, yurdumuzda huzur ve sükünün en iyi biçimde yerleşmesini sağlamış bulunuyor. Vatandaşlar ve bu yurtta oturanlar, Cumhuriyet kanunlarının eşit şartları altında kendileri için hazırlanan özgür refah ve mutluluk imkanlarından en iyi bir biçimde yararlanmaktadırlar.

DIŞ VE İÇ DÜŞMANLARCA ÜLKE HALKININ ÜZERİNDE KURULAN BASKILAR, ZULÜMLER ORTADAN KALDIRILMIŞ, VATANDAŞIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ,DÜŞÜNCE, İFADE VE TEŞEBBÜS HÜRRİYETİ SAĞLANMIŞ BULUNUYOR DEMEK İSTİYOR.

Ulusumuzun layık olduğu yüksek uygarlık ve refah düzeyine ulaşmasının engellenmesinin düşünülmesine yer bırakılmadığım ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle mutluyum.(Bravo sesleri, alkışlar)

BİLİM VE TEKNOLOJİDE, MEDENİYET VE SANATTA, GELİR VE REFAH DÜZEYİNDE DÜNYA LİDERİ OLMALIYIZ DİYOR VE BUNU KURTULUŞ SAVAŞININ HEMEN AKABİNDE ONDAN DAHA BÜYÜK BİR SAVAŞ OLARAK İLAN EDİYOR.

Tunceli'de yapılan uygulamaların sonuçları bu gerçeğin belirtileridir.
Modern hükümetçiliğin en belirgin özelliği, halkı gücüne olduğu kadar şefkatine de içtenlikle inandırabilmesidir. Büyük küçük bütün Cumhuriyet memurlarında bu düşünce biçiminin en geniş ölçüde gelişmesine önem vermek, çok yerinde olur.

DEVLET MEMURLARINA TAKTİK VERİYOR.HALKA SADECE DEVLETİN GÜCÜNÜ DEĞİL ŞEFKATİNİ DE GÖSTERİNİZ DİYOR.

Özel idarelerin geçen yılki çalışmaları verimli olmuştur. Ancak özel idareler ve belediyeler, büyük kalkınma savaşımızda hayat ucuzluğunu sağlayacak uygun önlemler almalı ve yetkilerini tam kullanmalıdırlar.
Şehircilik işlerinde de teknik ve planlı kurallar içinde çalışmak gereklidir. Bunun için belediyelerimizin hukuka uygun biçimde aydınlatılmasını ve yol gösterecek bir merkezi teknik büro kurulmasını öneririm.

ÖZEL İDARELER İLE BELEDİYELERİN ÇALIŞMA METODLARINI AÇIKLIYOR.KALKINMA SAVAŞIMIZ CÜMLESİNE DİKKAT!

Kendine inkılabın ve inkılapçılığın çeşitli ve hayati görevler yüklediği Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde dikkatle durulacak milli sorunumuzdur.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının bu sorun üzerindeki sistemli çalışmaları, yüksek Kamutayı sevindirecek durumda gelişmektedir.

TÜRK MİLLETİNİN SAĞLIKLI VE SAĞLAM OLMASI MİLLİ HEDEFTİR DİYOR.OSMANLI DÖNEMİNDE ÜLKEDE SADECE ÜÇ HEMŞİRE OLDUĞUNU, DOĞUMLARDAKİ ÖLÜM ORANININ YÜZDE KIRK OLDUĞUNU DA HATIRLAMAK LAZIM.

Aynı bakanlık, kendine verdiğimiz göçmen işlerini de sosyal ve ekonomik politikamıza uygun olarak başarı ile yürütmektedir.
Bakanlığın «Sağlam ve güçlü bir nesil, Türkiye'nin özüdür» prensibini, pek iyi kavrayarak çalışmakta olduğunu belirtmek isterim.
Yüce saylavlar,
Bilindiği gibi, biz yurt güvenliğinin içinde kişilerin güvenliğinin de, ona yaraşacak biçimde olmasını göz önünde tutarız.
Bu güvenlik, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının ve Türk yargıçlarının güvencesi altında, en ileri biçimde varlığını sürdürmektedir.
Kanunlarımızda yaptığımız bazı değişiklikler ve kabul buyurduğunuz Suçüstü Kanunu, bu amaca yardım etmiştir.
Adli yapımızın ve kanun dizimizin üzerinde yapılan incelemelerle, Türkiye'nin dinamik, yaşamına, doğru yoldan hiç şaşmadan uygunlukları her zaman sağlanmalıdır. Bu gerek karşısında, kara ve deniz ticaret kanunlarımızın ekonomik bünyemizdeki gelişmelere daha uygun duruma getirilmesinde zaman geçirilmemesi yerinde olur. Bir de şu nokta üzerinde durmama izin vermenizi rica edeceğim. Güvenlik ve hak işleriyle ilgili yöntem ve kanunlardan kolaylık, ivedilik, açıklık ve kesinlik temel olmalıdır. Bu nedenle, vatandaşların icra daireleri ile olan ilişkilerini kolaylaştırmak amacı ile yapılan çalışmalarının bir an önce kanun haline getirilmesini önermeyi uygun bulurum. Bu belirttiğim ve önerdiğim konuların iyi karşılanacağından eminim. Çünkü her alanda olduğu gibi, adli yöntem ve kanunlar alanında da, Türk Cumhuriyetinin ve onun yüksek, değerli Kamutayının anlayışı, ileri anlayıştır.

YARGININ TAM BAĞIMSIZLIĞININ, ADALETİN ŞEFFAF,DOĞRU VE HIZLI YERİNE GETİRİLMESİNİN SAĞLANMASINI SÖYLÜYOR. BU HEDEFLERE HALA ULAŞAMADIK DEĞİL Mİ?

Şimdi arkadaşlar, ekonomik yaşamımızı gözden geçireceğim. Hemen bildirmek isterim, ben ekonomik yaşam denince, tarım, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün bayındırlık işlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım. Bu nedenle şunu da hatırlatmalıyım ki, bir ulusa bağımsız görünüş ve değerini veren siyasi yaşam çarkında, devlet, fikir ve ekonomik yaşam işleyişleri birbirlerine bağlı ve birbirleri ile ilişkilidir, o kadar ki, bu işleyişler birbirine uyacak aynı düzen içinde çalıştırılmazsa, hükümetin çekici gücü harcanmış olur, ondan beklenen tam verim sağlanamaz. Onun içindir ki, bir ulusun kültür düzeyi üç alanda, devlet, fikir ve ekonomi alanlarındaki çalışma ve başarılı sonuçlarının toplamı ile ölçülür.

TARIM, TİCARET, SANAYİ VE BAYINDIRLIĞIN AYNI ÖNEMDE OLDUĞUNU VE HEP BİRLİKTE DESTEKLENMESİ GEREKTİĞİNİ AÇIKLIYOR.

Sayın milletvekilleri,
Milli ekonominin temeli tarımdır. İşte bu nedenle tarımda kalkınmaya önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır.
Fakat bu önemli isteği uygun bir biçimde amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi çalışmalara dayalı bir tarım politikası belirlemek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimi kurmak gereklidir. Bu politika ve rejimde, önemle yer alabilecek noktaların başlıcaları şunlar olabilir.

KÖYLÜNÜN SEVEREK UYGULAYACAĞI TARIM POLİTİKASI CÜMLESİ NE KADAR MANİDARDIR DEĞİL Mİ? ÇİFTÇİYE RAĞMEN TARIM POLİTİKASI BELİRLENMEZ.

Bir kez, ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır.(Bravo sesleri, alkışlar) Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir nedenle ve hiçbir şekilde bölünemez bir nitelik almasıdır.(Alkışlar) Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğinin, arazinin bulunduğu bölgelerin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlanması gereklidir. Küçük büyük bütün çiftçilerin iş araçları artırılmalı, yenileştirilmeli ve bakım önlemleri zaman geçirilmeden alınmalıdır. Herhalde, en küçük bir çiftçi ailesi, bir çift hayvan sahibi olmalıdır, bunda ideal olan öküz değil, at olmalıdır. Öküz, ancak bazı şartların henüz sağlanamadığı bölgelerde hoş görülebilir. Köylüler için, genellikle pulluğu pratik ve faydalı bulurum. Traktörü büyük çiftçilere öneririm. Köyde ve yakın köylerde, ortaklaşa harman makineleri kullanmak köylülerin vazgeçemeyeceği bir gelenek haline getirilmelidir.

GÖRDÜNÜZ MÜ GERÇEĞİ? KÜÇÜK ÇİFTÇİNİN BİR ÇİFT ÖKÜZÜ BİLE YOK. ESAS ÖNERİSİ TOPRAK REFORMU İLE HER ÇİFTÇİYE TARIM ARAZİSİ VERMEDİR.AYRICA BU TARIM ARAZİSİNİN BÖLÜNMEMESİ GEREKTİĞİ İSE BUGÜN BİLE ÖNEMİNİ KORUMAKTA VE HENÜZ BİR KAÇ YIL ÖNCE TARIM ARAZİLERİNİN BÖLÜNEMEYECEĞİ İLE İLGİLİ YASA ÇIKARILDI.BU PARAGRAF ASLINDA ŞUNU AÇIKLIYOR: TÜRKİYE CUMHURİYETİ SIFIRDAN KURULUYOR.YANİ YOK BİR ŞEY VE İKİ AT İLE SIFIRDAN BAŞLANIYOR.

Ülkeyi iklim, su ve toprak verimi bakımından tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern, pratik tarım merkezleri kurulması gereklidir.
Bu gün devlet yönetiminde bulunan çiftliklerdeki ve bunların yönetimi içindeki diğer tarımsal sanayi kuruluşlarındaki bazı kişiler, tarımsal çalışmaların bütün alanlarında her türlü teknik ve modern deneylerini tamamlamış olarak bulunduğu bölgelerde en faydalı tarım usul ve sanatlarını yaymaya hazır bulunmaktadırlar. Bu, bakanlık için büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Ancak, gerek var olan gerek bütün ulusal tarım bölgeleri için yeniden kurulacak olan tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli çalışmalarını; şimdiye kadar olduğu gibi, devlet bütçesine ağırlık vermeksizin, kendi gelirleriyle kendi varlıklarını yönetmek ve gelişmelerini sağlayabilmek için bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurmalarını öneririm.

KÖYLÜNÜN TARIMDA GELİŞMEYİ SAĞLAYABİLMESİ İÇİN DEVLETİN TEKNİK DESTEKLERİNİ ÖNERİYOR.

Bir de, başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla endüstrimizin dayandığı çeşitli ham maddeleri sağlamak ve dış ticaretimizin temelini oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinin üretimini artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve zararlı böcekler ile uğraşmak için gereken teknik ve kanuni bütün önlemler zaman geçirilmeden alınmalıdır.
Orman varlığımızın korunması gereğine ayrıca değinmek isterim. Ancak, bunda önemli olan, koruma kuralları ile, ülkemizin çeşitli ağaç ihtiyaçlarını sürekli olarak karşılaması gereken ormanlarımızı dengeli ve teknik bir biçimde işleterek yararlanma konusunu akıllıca uzlaştırmak zorunluluğu vardır. Buna, Büyük Kamutayın gereken önemi vereceğine şüphe yoktur.

TARIM VE ORMAN POLİTİKASINI NE KADAR DA GÜZEL ANLATIYOR.

Sayın milletvekilleri,
Dış ticarette izleyeceğimiz ana prensip, ticaret dengemizin aktif karakterini korumaktır. Çünkü Türkiye'de ödeme dengesinin en önemli temelini bu oluşturmaktadır.
Son yılların rakamları ve geçen yılın bu güne kadar gösterdiği durum ve yön, izlediğimiz prensibin elde edilmiş olumlu sonuçlarını göstermektedir.
Kota uygulaması, belirgin anlaşma şartlarımızı kabul etmiş ülkeler için tam olarak kaldırılmıştır. Bu ülkelerden piyasanın kayıtsız şartsız ithalat yapabilmesi sağlanmıştır.
Dış ticaret politikamızın özelliği şudur: İç ve dış durumun gereklerini karşılayarak her zaman bu işlemin dönüşüne uymak.
İç ticarete gelince, bunda, en önde gördüğümüz kural, kurumlaştırma ve belirgin ticaret kuruluşları kurma ve akılcı çalışmadır.
Kesin zorunluluk olmadıkça piyasalara karışılmaz; bununla birlikte hiçbir piyasada da başı boş değildir. Sırası gelmişken Cumhuriyetin tüccar düşüncesini de kısaca belirteyim. Tüccar, ulusun emeği ve üretiminin değerlendirilmesi için, eline ve bilgisine güvenilen ve bu güvene yaraşır olması gereken adamdır.(Bravo sesleri, alkışlar) Bu yönden ihracatla ilgili kanun, denetim konusundaki kanun, teşkilatlandırma ile ilgili hükümler, olumlu sonuçlarını vermektedir.
İhracat mallarımız için hükümetin yakın denetimi altında, satış kuruluşlarının kurulması önemlidir. Bunu göz önünde tutan Ekonomi Bakanlığı geçen yıl içinde, Iğdır'da, Ege ve Trakya bölgelerinde çeşitli konularla ilgili satış kooperatifleri kurmuş ve onları faaliyete geçirmiştir. Önümüzdeki yıl içinde, başta fındık olmak üzere, diğer belli başlı ürünlerimizi de ilgilendiren birlikler kurulmalıdır.

DIŞ TİCARET POLİTİKASI İSE HALA ULAŞAMADIĞIMIZ YA DA SAVSAKLATTIĞIMIZ VEYA SULANDIRDIĞIMIZ POLİKALARA IŞIK TUTUYOR.

BİLİM VE TEKNOLOJİYİ GELİŞTİREBİLMEK İÇİN SATIN ALMAK ZORUNDA OLDUĞUMUZ İTHALATIN ÖDEMELERİNİN İHRACAT İLE KARŞILANMASI GEREKTİĞİ VE BU İHRACATIN OLMAMASI HALİNDE ÖDEMELER DIŞ DENGESİNİN ÇÖKECEĞİ İKAZINDA BULUNUYOR.KOTA DİYOR.DENGE DİYOR.ÇİKİTA MUZ GETİRİN DEMEMİŞ.GERÇEK ŞU Kİ ATATÜRK'ÜN DIŞ TİCARET POLİTİKASINI ŞU AN BÖLGEMİZDE İRAN BİZDEN DAHA İYİ UYGULUYOR.(AMBARGO HARİÇ.)

Sayın arkadaşlar,
Endüstrileşmek, en büyük milli davalarınız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ham maddeleri ülkemizde bulunan büyük küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz.(Alkışlar) En başta vatan savunması olmak üzere, ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve zengin Türkiye idealine ulaşabilmek için bu bir zorunluluktur.AÇIKLAMAYA GEREK VAR MI?
Bu düşünce ile, beş yıllık ilk sanayi planından geri kalan ve bütün hazırlıkları bitirilmiş olan birkaç fabrikayı da ivedi olarak gerçekleştirmek ve yeni plan için hazırlanmak gerekir.
Endüstrileşme karar ve hareketimize paralel olarak, bu günkü kanunlarımız da, üzerinde düşünülecek ve bazı değişiklikler eklenecek yeni hükümler gerektirmektedir. Bunların başlıcalarını şöyle özetleyebiliriz:
Sermayesinin tamamı veya büyük kısmı devletin olan ticari sınai kurumların mali kontrol şeklinin, bu kurumların yapılarına ve kendilerinden istediğimiz ve isteyeceğimiz ticari usul ve düşünce biçimine, çalışma düzenine ivedi olarak uydurulması yararlı olur. Bu gibi kurumların bu günkü usullerle çalışabilmelerine ve gelişmelerine imkan yoktur. KAMU SERMAYESİNİN DENETLENMESİ.
Elimizdeki gümrük tarifeleri kanununda da bu günkü politika ve eğilime uygun önlemler almak gereklidir.
Diğer önemli nokta, daha önce de değindiğim gibi, ülkede, özellikle bazı bölgelerde, göze çarpacak derecede önem kazanan hayat pahalılığı konusu ile uğraşmak... Bunun için bilimsel bir inceleme yaptırılmalı ve belirlenecek nedenleri ile köklü ve planlı şekilde uğraş verilmelidir.

ENFLASYON İLE MÜCADELENİN KISA SÜRELİ DEĞİL UZUN VADELİ VE DİKKATLİ POLİTİKALARLA MÜMKÜN OLDUĞUNU SÖYLÜYOR.

Küçük esnafa ve küçük sanayi sahiplerine, ihtiyaç duydukları kredileri kolayca ve ucuzca verecek bir kurum kurulmalı ve kredinin, normal şartlar altında, faiz oranı azaltılmaya çalışılmalıdır.
Türkiye'de devlet madenciliği, milli kalkınma çalışmaları ile yakından ilgili önemli konulardan biridir.
Genel endüstrileşme düşüncemizden başka, maden araştırma ve işletme işini, her şeyden önce, dış kredi imkanlarımızı ve döviz gelirimizi artırabilmek için sürdürmek ve buna özel bir önem vermek zorundayız.
Maden Tetkik ve Arama Dairesinin çalışmalarında gelişme göstermesini ve bulunacak madenlerin, rantabilite hesapları yapıldıktan sonra, planlı biçimde hemen işletmeye konulmasını sağlamanız gerekmektedir. Elde bulunan madenlerin en önemlileri için üç yıllık bir plan yapılmalıdır.
Ereğli Şirketini satın aldığımızı ve Ereğli kömür havzasında rasyonel bir üretim planının, günün sorunu olduğunu biliyorsunuz. Bunun tamamlanması çabuklaştırılarak, kömür üretimimiz kısa bir sürede en az bir misli artırılmalıdır. MADENLERİN MİLLİLEŞTİRİLMESİ KAPSAMINDA OSMANLI DÖNEMİNDE YABANCILARA AİT OLAN PEK ÇOK ŞİRKET, FABRİKA VE TESİS SATIN ALINIYOR.KARABÜK DE ONLARDAN.

Diğer yandan Maden Tetkik ve Arama Dairesinin Divriği sahasında bulduğu ve cevher oranı yüksek olan demir madeninin hemen işletilmesine geçilmeli ve Karabük demir - çelik sanayiimiz ihtiyaç planı dışındaki bölümünün ihracatına başlanılmalıdır.(Alkışlar)
Liman işlerinde modern ve planlı çalışma ve tarifelerde ucuzluk yapılmasının verimli sonuçları, ticarette dikkati çekmiştir. Bu yolda devam edilmesinde yarar olacaktır.
Ekonomik yapımızdaki gelişme, deniz ulaşım araçları ihtiyacını her gün artırmaktadır. Yeni sipariş edilen gemilerden bir kısmı, önümüzdeki ilkbaharda gelmiş bulunacaktır. Fakat bunlar, bu günden görülmekte olan ihtiyaca cevap verecek sayı ve büyüklükte değildir.
Yeni gemiler inşa ettirmek ve özellikle eski tersaneyi ticaret filomuz için hem tamir, hem yeni inşaat merkezi olarak faaliyete getirmek için gerekli araçları sağlamak zorundayız.(Alkışlar) DENİZ ULAŞIMINDAKİ TİCARİ GEMİLERİ KENDİMİZ YAPMALIYIZ DİYOR.

Şu günlerde, yüksek Meclise, su ürünleri ve Deniz Bank hakkında bir tasarı gelecektir. Konunun yüksek ilginizi çekeceğinden şüphe etmiyorum.
Arkadaşlar,
En güzel coğrafi konumda ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi, ticareti ve sporu ile, en ileri denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmalıyız. Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak düşünmeli ve bunu en kısa zamanda başarmalıyız.(Alkışlar, yaşa sesleri)
Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin, hür, bağımsız, her zaman daha güçlü ve her zaman daha müreffeh bir Türkiye idealinin bel kemiğidir. Türkiye bu kalkınmada; iki büyük güç kaynağına dayanmaktadır.
Toprağımızın iklimi, zenginlikleri ve başlı başına bir varlık olan coğrafi durumu ve bir de, Türk Milletinin, silah kadar, makine de tutmaya yaraşan güçlü eli ve milli olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda, tarihin akışını değiştiren kahramanlıklar ortaya çıkaran yüksek sosyal benlik duygusu...(Sürekli alkışlar) DENİZCİLİK TÜRKÜN MİLLİ ÜLKÜSÜDÜR DİYOR.
Sayın milletvekilleri,
Demiryolları bir ülkeyi uygarlık ve refah ışıkları ile aydınlatan kutsal bir meşaledir.
Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak önemle üzerinde durduğum demiryolları inşaat politikamız, amaçlarına ulaşmak için durmadan başarı ile uygulanmaktadır.
Doğu ve güneydoğu Sivas, Diyarbakır gibi büyük yerleşim yerlerine varan hatlar, geçen yıl içinde Sivas - Malatya bağlantısı ile birbirine bağlanmıştır. Zonguldak'a varmış olan hat da bu zengin kömür bölgesini İç Anadolu'ya bağlamış bulunuyor.
Sivas'tan sonra, doğuya doğru uzayıp gitmekten olan hatta ilk varış yeri olan Divrik'e ulaşmıştır. Bu kol, önümüzdeki yıl Erzincan'a ulaşmış olacaktır. Diyarbakır'dan doğuya uzanacak hattın da yapımına başlanmıştır.
Doğu demiryollarının satın alınmış olduğunu bilirsiniz. Güneyde Nusaybin'e giden hattan başka, yurt içinde bütün demiryollarının yönetim ve işletmeleri, Cumhuriyet hükümetinin elindedir.(Alkışlar)
Demiryolları yapımlarımızın gelişmesi, İran transit yolunun gelişmesine ve motorize edilmesine de hizmet etmiştir. DEMİRYOLLARI DA YABANCILARDAN SATIN ALINIYOR VE İLAVE YATIRIMLAR YAPILIYOR.
İstanbul'dan başlayan Avrupa turist yolunun asfalt olarak yapımı sürdürülmektedir.
Böylece sürdürülen inşaatın, bir plan içinde, ülkenin diğer bölgelerini de içine alması, beklediğimiz milli başarı olacaktır.
Şose ve köprü yapımları gelişmektedir. Demiryolları inşa politikamızın uygulandığı yıllar içinde 78 köprü, geçişe açılmış bulunuyor. 23 köprü de inşa halindedir. Bu köprüler, her biri başlı başına birer bilim ve sanat eseri olarak yeni nesillere Cumhuriyetin armağan anıtları olacaktır. Demiryolu hatlarımızı iç bölgelere bağlayacak ve bu hatların bir an önce milli ekonomik kalkınmaya en yüksek hizmeti sağlayacak olan karayolu inşaatını önümüzdeki dönemde yoğunlaştırmak ve bir plan içerisinde genişletmek gerekir. KÖPRÜ YAPACAK GÜCÜMÜZ BİLE YOKMUŞ AMA BAŞARILMIŞ.

Her bölgenin ihtiyaçlarına göre, istasyonlarda tamamlayıcı yapıların yapılması ve çeşitli malların gereği gibi gönderilmesini sağlayacak teknik nitelikler içeren vagon sayısını artırmak zorunludur. Bunda da büyük yardımlarınızın esirgenmemesini dilerim.
Su ve imar işlerine özenle devam edilmektedir.
Posta - telgraf - telefon işlerimizde önemli gelişmeler vardır. Bununla birlikte, şehirlerarası telefon görüşmeleri işinin bir an önce tamamlanmasına çalışılmalıdır. İLETİŞİMİN ÖNEMİ.
Ankara'da yeni bir radyo istasyonunun yapımına başlanmış olduğunu memnuniyetle bildiririm.
Sivil Hava Yolları İdaresi, devlet kuruluşları arasında, modern bir idare olarak yer almıştır.
Bütün teknik şartlar ve güvenlik önlemleri içinde çalışmakta olan bu yönetimin büyük şehirlerimiz arasında en modern ulaşım yolu rolünü bir an önce yerine getirmeye başlaması ve uluslararası hatlarla ve kendi araçları ile bağlantı kurması, kısa sürede sağlanmasını beklediğimiz önemli işlerdendir.
Arkadaşlar,
Bütün devlet kuruluşlarının canlılığı, sağlamlığı, işletilmesi yönünden büyük dikkatle üzerinde durulması gereken mali hayatımıza değinmek istiyorum.
Cumhuriyet bütçelerinin beliren ve daima güçlenmesi gereken ortak özellikleri yalnız denk oluşları değil, aynı zamanda, koruyucu, kurucu ve verici işlere her seferinde daha fazla pay ayırmakta olmalarıdır. İŞTE MİLLİ BÜTÇE BÖYLE YAPILIR.DENK OLUR.KURUCU VE KORUYUCU OLUR.
Bu politikamızın, milli faaliyet üzerinde derhal yaratmaya başladığı etki ile bütçe tahmin rakamlarımız, yalnız gerçekleşmekle kalmamış, her zaman fazlası ile kapanmaya başlamıştır.
1936 yılı bütçesi, gelir tahminine ve 1935 yılı gelir tahakkuklarına göre, 22 milyon fazla ile kapanmıştı. 1937 bütçesinin de bu güne kadar gösterdiği durum, aynı ümidi fazlası ile gerçekleştirecek niteliktedir.BÜTÇENİN FAZLA VERDİĞİ YILLARDAN FAİZ DIŞI FAZLANIN BİLE BAŞARI SAYILDIĞI YILLARA NASIL GELİNDİ ACABA?

Bu sonuç, ülke ekonomisinin gelişmesinin, halkın zenginliğe ulaşmakta olduğunu belirttiği gibi, aynı zamanda, halk için çalışan bir hükümetin, halkın yararına olarak aldığı önlemlerin uygun olduğunu da göstermektedir.
Samimi bir bütçeye ve gerçek bir ödeme dengesine dayanan paramızın fiili, değişmez durumunu kesin biçimde koruyacağız.PARA DEĞERİNİ İŞTE BÖYLE KORUYABİLİR.

Her türlü mali yükümlülüklerimizi günü gününe yerine getirerek, Devlet saygınlığını korumak ve mali sermaye ve hisseleri koruma ve destekleme işlemleri konusunda da bütün önlemleri alarak bu hususta dikkatli bulunmak, ilkemiz olacaktır.(Alkışlar)
Devlet gelirlerinin artırılması için yeni vergilerin yürürlüğe konması yerine, düzenli bir programla var olan vergilerin uygulanması ve toplanma usullerinin yeniden düzenlenmesi gereklidir.( Alkışlar)
Son iki yıl içinde hayvan, tuz, şeker, çimento, petrol, benzin, elektrik ve ham madde resim ve vergilerinde yapılan ve her biri % 30 - 50 oranlarında olan bir vergi indirimini gerektiren vergi yükü azaltılması, üretimin özendirilmesi yönünden vatandaş ve ülke için olumlu ve hayırlı sonuçlar vermektedir. BUGÜN ÜRETİMİN ÖZENDİRİLMESİ İÇİN SADECE PETROLDEN ALINAN VERGİLERİN AZALTILMASI YETERLİ OLACAKTIR.

Hayvan vergisi, buhran ve denge vergileri üzerinde de araştırmalar yapılarak bütçe dengesi temelini bozmayacak biçimde bunları giderek azaltma önlemleri düşünülmelidir.(Alkışlar)
Bundan başka, ülkemizde bulunmayan ham maddeler ve üretim maliyeti üzerinde etki yaparak, dış ülkelerin malları ile rekabeti güçleştiren her çeşit vergi ve resimlerin kaldırılması gereklidir.( Alkışlar)
Gerek bu konular üzerinde çalışırken gerek herhangi bir mali karar alırken, i1k göz önünde bulundurmamız gerekli olan konu, milli faaliyet ve milli üretim, yani verginin bizzat ana kaynağı üzerinde yapacağı etkiler olmalıdır. Maliye memurları da içişleri memurları gibi, halkla sürekli ilişkisi olan kuruluşlardır. Bunların da halk ile ilişkilerinde halk için çalışan bir halk hükümetinin tabii niteliği olan, çok fazla dikkat ve ilgi göstermek ve en fazla güven ve inan vermek ilkelerinin gelişmesine özellikle özen göstermek gereklidir.(Sürekli alkışlar)
Cumhuriyet rejiminde, devlet hazinesinin çıkarının, kanunun hazine yararına koyduğu hakla, kanunun mükelleflere verdiği görevi çok dengeli bir biçimde karşılaştırmak demek olduğunu bir an hatırdan uzak tutmamak önemli bir prensibimizdir.(Bravo sesleri, sürekli alkışlar)
Tekel konusunda özen gösterilmesi gereken ana konu, bu kurumların mali tekel, ticari kuruluş ve milli değerlendirme kurumu karakterlerinin dikkatle uzlaştırılmasıdır.
Dış ülkelere tütün satışları ve ihracat konusu, daha yakından izlenmeye değer durumdadır.
Gümrüklere gelince, bunda kuruluş çalışma yöntemlerine ve kanuni konular yönünden gerekli düzeltme önlemlerine hız verilmesi gerekmektedir. Tekel mallarının fiyatları üzerinde yapılan indirim, satışları artırmıştır.
Bu yöntemin her zaman göz önünde bulundurulması yararlı olacaktır.

TEKEL FABRİKALARI;ZORUNLU İTHALAT KALEMLERİNİN İHRACAT İLE KARŞILANABİLMESİ VE ÜLKEMİZDE ÜRETİLEN TÜTÜNÜN DIŞ PİYASALARDA TÜKETİLMESİNİN SAĞLANARAK BÖLGESEL GELİŞİME DE KATKIDA BULUNULMASI AMACIYLA YANİ İHRACAT İÇİN KURULMUŞTUR. BİZ İÇELİM DİYE DEĞİL.

Arkadaşlar,
Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş ülke olarak varlığımızı yükseltmektir.(Alkışlar)
Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde köklü bir inkılap yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa bir zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız. Bu girişimden başarı, ancak hukuki bir planla ve en verimli bir biçimde çalışmakla gerçekleşebilir. Bu nedenle, okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş bırakmamak, ülkenin büyük kalkınma savaşının ve yeni yapısının istediği teknik elemanları yetiştirmek, ülke davalarının ideolojosini anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak, kişi ve kurumları yaratmak, işte bu önemli ilkeleri en kısa sürede sağlamak, Kültür Bakanlığının üzerine aldığı büyük ve ağır görevler arasındadır.(Alkışlar) İŞTE BU PARAGRAF HERŞEYİN ÖZETİ.

Belirttiğim ilkeler, Türk gençliğinin beyninde ve ulusun bilincinde her zaman canlı tutmak, üniversitelerimize ve yüksek okullarımıza düşen başlıca görevdir.
Bunun için ülkeyi şimdilik üç büyük kültür bölgesine ayırarak, batı bölgesi için İstanbul Üniversitesinde başlanmış olan reform programının daha köklü bir biçimde uygulanmasıyla Cumhuriyete gerçekten modern bir üniversite kazandırmak, merkez bölgesi için, Ankara Üniversitesini az zamanda kurmak gerekir. Doğu bölgesi için Van gölü sahillerinin en güzel bir yerinde, her aşamadaki okulları ve bunlara ek olarak üniversitesiyle modern bir kültür şehri yaratmak yolunda şimdiden harekete geçilmelidir.(Alkışlar)
Bu yararlı girişimin, doğu illerimiz gençliğine vereceği verimlilik Cumhuriyet hükümeti için en mutlu bir eser olarak kalacaktır.(Alkışlar)
Önerdiğim bu yeni girişimlerin, eğitmen ve öğretmen ihtiyacını artıracağı şüphesizdir. Fakat bu yön hiçbir zaman işe başlama cesaretini kırmamalıdır. Bakanlığın geçen yıl içinde bu yönde yaptığı deneyler, çok ümit verici niteliktedir.
Türk Tarih ve Dil Kurumlarının, Türk milli varlığını aydınlatan çok değerli ve önemli birer bilim kurumu niteliğini aldığını görmek, hepimizi sevindirici bir olaydır.(Alkışlar)
Tarih Kurumu, yaptığı kongre, açtığı sergi, yurt içinde yaptığı kazılar ve ortaya çıkardığı eserlerle, şimdiden, bütün bilim dünyasına kültürel görevini yerine getirmeye başlamış bulunuyor.(Alkışlar)
İlk resim galerimizi de bu yıl açmış bulunuyoruz.
Geçen yıl Ankara'da kurulan devlet konservatuvarının, müzikte, sahneden kendisinden beklediğimiz teknik elemanları hızla verebilecek duruma getirilmesi için, daha fazla çaba ve özveri yerinde olur. Her çeşit spor çalışmalarını Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak gerekir. Bu işte, hükümetin şimdiye kadar olduğundan daha ciddi ve dikkatli davranması, Türk gençliğini spor bakımından da milli heyecan için özen ile yetiştirmesi, önemli sayılmalıdır.
Sevgili arkadaşlarım,
Ordu, Türk Ordusu... İşte bütün ulusun göğsünü güven ve gurur duyguları ile kabartan şanlı ad.(Sürekli alkışlar) Onu bu yıl için kısa aralıklarla iki kez, büyük kütleler halinde yakından gördüm. Trakya ve Ege büyük manevralarında... Disiplinini, enerjisini, subaylarının bilgili çabalarını, büyük komutan ve generallerimizin yüksek yönetme ve yönlendirme yeteneklerini gördüm; (Alkışlar) derin övünç duydum, takdir ettim.(Alkışlar)
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk gücü ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir simgesidir.
Ordumuz Türk topraklarının ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için yapmakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkansız güvencesidir.(Alkışlar)
Uygun bir donatım programımızın hazırlanması, başarı ile ilerliyor. Bunları ülkemizde yapma amacımız gerçekleşme yolundadır. Harp endüstrisi kuruluşlarını, daha fazla geliştirmek ve genişletmek için alınan önlemler sürdürülmeli ve endüstrileşme çalışmalarımızda ordu ihtiyaçları ayrıca göz önünde tutulmalıdır.(Alkışlar)
Bu yıl içinde denizaltı gemilerini ülkemizde yapmaya başladık. Hava kuvvetlerimiz için yapılmış olan üç yıllık program, büyük ulusumuzun içten ve bilinçli ilgisi ile şimdiden başarılmış sayılabilir.
Bundan sonrası için bütün uçaklarımızın ve motorlarının ülkemizde yapılması ve harp hava endüstrimizin de bu temele göre geliştirilmesi gerekir. Hava kuvvetlerinin aldığı önemi göz önünde tutarak, bu çalışmaları planlamak ve bu konuyu layık olduğu önemle ulusun gözleri önünde canlı tutmak gerekir.(Alkışlar)
Büyük milli disiplin okulu olan ordunun, ekonomik, kültürel, sosyal savaşlarımızda bize aynı zamanda en gerekli elemanları da yetiştiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrıca özen gösterilip, yardım edileceğinden şüphem yoktur.
Büyük Kamutay,
Dış politikamız, geçen yıl içinde de, barış ve uluslararası işbirliği yolunda gelişmiş ve yürüdüğümüz yolun değişmez olduğunu bir kez daha belirtmiştir.
Milletler cemiyetinin geçirmekte olduğu çetin dönemlerde, cumhuriyet hükümeti, bu uluslararası kuruluşa olan bağlılığını, her alanda göstererek barış idealine en uygun yoldan ayrılmamıştır.
Büyük bir milli davamız olan Hatay olayının geçirdiği dönemler tarafınızdan bilinmektedir.
Milletler Cemiyeti yüksek yönetimi altında yapılmakta olan görüşmeler, Hatay halkına yaraşan mutlu ve bağımsız yönetime kavuşması yolunda amaçladığımız gayeyi sağlayacak belgelerin kabul ve imzası ile sonuçlanmıştır.(Alkışlar)
Yeni Hatay rejiminin yürürlüğe girmesine kısa bir süre kaldı.
Bu rejimi, kendileri ile dostça bir düşünce doğrultusunda işbirliği yapmış olduğumuz Fransızların, iyi niyetle ve istenen amaca ulaşmayı sağlayacak biçimde uygulamaya başlayacaklarından şüphe edilmemelidir.
Yarınki Türk - Fransız ilişkilerinin dilediğimiz yolda gelişmesinde Hatay konusunun iyi bir yönde gelişmesi, önemli bir ölçü ve etken olacaktır, düşüncesindeyiz.(Alkışlar)
Balkan politikamız, çok mutlu bir işbirliği yaratmayı sürdürerek kendisine çizilmiş olan barış yolunda her gün daha verimli sonuçlarla ilerlemektedir.(Alkışlar)
Cumhuriyet hükümetinin doğuda uygulamakta bulunduğu dostluk ve yakınlık politikası yeni ve güçlü bir adım attı. Sadabat'ta dostlarımız Afganistan, Irak ve İran ile imza etmiş olduğumuz dörtlü antlaşma, büyük bir sevinçle kayda değer barış eserlerinden biridir.(Alkışlar)
Bu antlaşmanın çevresinde toplanan devletleri, aynı amacı sürdüren ve barış içinde gelişmeyi içtenlikle isteyen hükümetler arasındaki işbirliğinin gelecekte de iyi sonuçlar vereceğinden emin bulunmaktayız.(Alkışlar)
Cumhuriyet hükümetinin, komşularıyla ve diğer büyük küçük devletlerle olan ilişkilerinde uyumlu bir düzen ve gelişme göze çarpmaktadır.
Barış yolunda nereden bir çağrı geldiyse, Türkiye onu ilgi ile karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.(Alkışlar)
İspanya olayları nedeniyle Akdeniz ve Karadeniz'de alınması gereken önlemlere, Cumhuriyet hükümeti en geniş bir düşünce ile katıldı.
Dünyanın her yanında olduğu gibi, bizi ilgilendiren alanlarda ve bu arada Akdeniz'de barış ve dengenin korunması, bizim yakından ve ilgi ile izlediğimiz bir konudur.
Şunu da memnuniyetle söylemek isterim ki, Doğu Akdeniz ve Karadeniz suları ile Balkanlarda ve Yakın Doğuda, geçen yıl belirttiğim ilişkiler aynen sürdürülmüştür.
Geçen yıldan beri dost ve müttefik devletlerin önemli devlet büyükleriyle bizim devlet adamlarımız arasında karşılıklı ziyaretler olmuş ve bu temaslar dostluklarımızın gelişmesine neden olmuştur.(Alkışlar)
Hükümet bu son yıl içinde, devletlerle olan ticari ilişkilerini, ülkenin ekonomik bünyesine uyacak antlaşma ve sözleşmeler yaparak düzenlemiştir.
Bunlar arasında Fransa, İngiltere, Almanya ve Sovyet Rusya ile imzalanan önemli ticari anlaşmalarını özellikle belirtmek isterim. Hükümetin dış kuruluşlarının, ekonomik kalkınma savaşımızda ilgili daireleri için bilgi ve haber alma ufuklarını genişleten yardımcı birer daire olarak çalışmalarını düzenlemek gereklidir.
Dış politikamızın belirgin özelliğini kısaca antlamış olmak için diyebilirim ki, tuttuğumuz politik yol ve hedeften ayrılmıyoruz. Son yıllarda uluslararası ilişkilerde sürekli değişiklikler olmasına karşın biz bu karışıklığın ortasında, barışseverlik dolu duygularla karşılıklı dostluklarımıza uygun hareket ediyoruz. Onların nitelik ve alanlarını genişletmeye uygun düşüncesi ile, uluslararası durum ve görevimizi göz önünde tutarak çalışıyoruz. Bu yolda, özen ile çalışmayı sürdürmenin hükümete önereceğim en doğru karar olduğu düşüncesindeyim.(Alkışlar)
Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar)

BU PARAGRAF MİLLETVEKİLLERİNE HİTABEN YAPILMIŞ BİR KONUŞMA DEĞİL.DÜNYA KELİMESİ İLE BAŞLAYIP EMPERYALİSTLERE HİTAP ETMEKTE VE HEDEF ŞAŞIRTMAKTADIR.GÖZLERİ ÜZERİMİZDE OLAN EMPERYALİSTLERE "BİZ ERMEPYALİST DEĞİLİZ, BARIŞÇIYIZ,DİN DEVLETİ DEĞİL ÇAĞDAŞ BİR DEVLETİZ, BİDEN SİZE ZARAR GELMEZ, BİZDEN UZAK DURUN" DEMEKTİR. BAŞKA BİR KONUŞMASINDA ATATÜRK"NÜFUSUMUZ 25 MİLYONU BULDUĞUNDA SELANİK'İ ALACAĞIMIZI 50 MİLYONU BULDUĞUNDA İSE ETRAFA ŞÖYLE BİR BAKACAĞIMIZI" İFADE ETMİŞTİR.BİR DEFASINDA MİLLİ MİSAK İÇİNDE SELANİK'İ,HALEP'İ, MUSUL VE KERKÜK'Ü SAYMIŞ.BAŞKA BİR KONUŞMASINDA İSE MİSAKI MİLLİ TÜRKLERİN YAŞADIĞI HER YERDİR DEMİŞTİR.

Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır.
Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk.(Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, «Kuvvet birdir ve o ulusundur» gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım.(Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)


25 Şubat 2017 Cumartesi

Türkiye'yi Türklere böldürtmek

Barış Doster yazdı



Türkiye’ye son günlerde gelen ABD’lilerin konumu, rütbesi ve verdikleri mesajlar da, ABD’nin PKK – PYD terör örgütüne verdiği açık desteğe rağmen, Türkiye’den ABD’ye verilen mesajların dozu ve içeriği de bir kez daha gösterdi: Türkiye’nin Atlantik sisteminden kopması kısa vadede olanaksızdır. Bunu da en iyi ABD bilir.
Gerçekçi olalım: Rakka’da ABD ile birlikte hareket eden Türkiye’nin, nesnel olarak, olgusal olarak Rusya, İran ve Suriye ile daha fazla yakınlaşması mümkün değil. ABD, hem de sık sık, yüksek sesle bölgedeki en önemli müttefikleri arasında PKK – PYD terör örgütünü de sayıyor. Kuzey Irak’ta Barzani’nin sadakatinden memnuniyetini söylüyor. Onlara her türlü silahı, cephaneyi veriyor. Türkiye’nin tüm ısrarına karşın, PYD’yi terör örgütü olarak tanımıyor. Terör örgütünün uzantısı olan partinin yönettiği belediyelere, Türkiye’nin içişlerine karışarak, açıktan sahip çıkıyor. 
Şunu görelim: Dört bölge ülkesinin (Irak, Suriye, İran, Türkiye) bölünmesiyle kurulacak Kürt devleti, ABD ve İsrail’in stratejik hedefidir. Bu hedefe ulaşmak için çeşitli araçlara sahiptir ABD. Takım çantasında PKK – PYD terör örgütü de vardır. Ve ABD, bağımsız Kürt devletine giden yolda en önemli aşamanın, en kritik durağın, Irak’tan başlayan, Suriye üzerinden Akdeniz’e ulaşan koridor olduğunu bilerek adım atmaktadır. Bu koridor; stratejik, diplomatik, jeopolitik olduğu kadar, ekonomik olarak da zorunludur. O nedenle, bölünmeye çalışılan bölge ülkelerinin, onları bölmek isteyen ülkeyle müttefik olması, eşyanın tabiatına aykırıdır.
AÇILIM SÜRECİ YENİDEN BAŞLAR MI
Cumhurbaşkanı başdanışmanı, işadamı, gazeteci İlnur Çevik geçen hafta işaretini verdi. Belli ki, açılım süreci denilen, Türkiye’yi bölme, parçalama projesinin yeniden başlaması gündemde. Zamanı ve zemini kollanıyor. Referandum sonucu bekleniyor. ABD, Türkiye’nin PKK – PYD terör örgütüne karşı daha yumuşak davranmasını istiyor. HDP ve destekçileriyle yakın temas halindeki ABD’li diplomatlar, bu tutumlarını hiç saklamıyorlar. Kamuoyu önünde en küçük bir diplomatik nezaket kuralını da, Türkiye’nin hassasiyetlerini de hiç gözetmiyorlar.
Peki, Türkiye ne yapıyor? Israrla ABD ile stratejik ittifak ilişkisi içinde olduğunu söylüyor. Suriye’de ABD’yle işbirliğini artırmaya çalışıyor. ABD, kendi çıkarına göre konum alır, uygun müttefikler - araçlar seçer, takım çantası hazırlar, stratejilerini şekillendirirken; Türkiye doğru konum almıyor. Doğru ittifaklar kurmuyor. Atlantik ezberini bozamıyor. ABD’nin ağzının içine bakıyor. ABD Başkanı ile yapılan telefon görüşmesini, CIA başkanının ilk yurt dışı durağının Ankara olmasını gururla, davul zurna çalarak kutluyor.  
Anımsayalım: ABD, Süleymaniye’de Mehmetçiğin başına çuval geçirdi. Muavenet zırhlısını vurdu. Eşref Bitlis’i şehit etti. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını iktidar ve FETÖ eliyle tertipledi. Türk denizciliğinin gelecek 30 yılını kararttı. En seçkin, donanımlı, deneyimli, bilgili, çalışkan, yurtsever, Cumhuriyetçi subayları tasfiye etti. Türkiye’nin normal koşullar altında aynı safta olması gereken ülkelerle, ABD’nin hedefinde olan bölge ülkeleriyle bir araya gelmemesi için her yolu denedi. Başarılı da oldu. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle, Avrasya güçleriyle yakınlaşmasını engelledi. Rusya, Çin ve İran’la ekonomik ilişkilerine koşut bir politik ve diplomatik ilişki kurmasının önüne geçti. Hem de ABD bunları, Türkiye’nin onca ısrarına karşın, FETÖ elebaşını iade etmeden, PYD’yi terör örgütü olarak tanımadan, dahası ona ağır silah, zırhlı araç vererek yaptı. Türkiye’nin IŞİD terör örgütüne karşı mücadelesini desteklerken, PKK – PYD terör örgütü hedeflerini vurmasından memnun olmadı hiç. Çünkü başından beri Türk ordusu ile bu terör örgütlerinin birlikte, bir ABD yapımı olan IŞİD’e karşı mücadele etmesini istedi.
ABD, KÜRDİSTAN’I TÜRKİYE’YE KURDURTMAK İSTİYOR
ABD akıllı davranıyor. Kürt devletini Türkiye’nin desteğiyle ve hamiliğinde kurmak, bir anlamda Türkiye’yi Türklere böldürtmek istiyor. Türkiye’nin Diyarbakır’dan değil, Ankara’dan bölüneceğini biliyor. Türkiye’nin muhalefet mevzilerinden değil, iktidar mevzilerinden bölüneceğini hesaplıyor. Türkiye’nin Çekoslavakya gibi barışçıl yollardan, kansız biçimde değil, Yugoslavya gibi kanlı biçimde bölüneceğini görüyor. Ve şunu diyor: “Musul’un belli bölgelerinin Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile birleşmesini sağlarım. Türkiye’nin PKK – PYD hedeflerini vurmaktan vazgeçmesini isterim”. Yani ABD, Musul üzerinden Türkiye’yi Irak başta olmak üzere bir kez daha komşularıyla karşı karşıya getirmek istiyor. Anımsayalım; Irak ile 384, Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye, Irak merkezi hükümetinin bilgisi dahilinde Başika kampını açtığı halde, hatta Irak Savunma Bakanı kampı ziyaret etmesine karşın, Başika kampı konusunda Ankara ile Bağdat ters düşmüştü. Bu konuda Rusya ve İran açıkça, ABD ise diplomatik dille Bağdat’ı desteklemişti. 
Şunu görelim: Türkiye’nin yumuşak güç olanakları, devlet kapasitesi sınırlı. 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine gelene dek sert gücüne, yani silahlı kuvvetlerine güvenirdi. Türk ordusunun gücü, itibarı, caydırıcılığı öne çıkardı. FETÖ’cü darbe girişimi sonrasında büyük yara aldı. Son 15 yılda çok konuşan, ama gereğini yapmayan, yüksek perdeden atıp tutan sonra da U dönüşü yapan dış politikasıyla Türkiye’nin durumunu batılı diplomatlar, “diplomacy without teeth” deyimiyle açıklıyorlar. Yani sert gücü, yaptırım kapasitesi, müeyyide kabiliyeti olmayan diplomasi…
Dış politikada temel kurallardan biridir: Bir ülke için kendi sıkletinin altındaki ringlere çıkmak ne denli yanlış ise boyundan büyük laflar edip, tutamayacağı sözler verip, itibarını, saygınlığını, güvenilirliğini yitirmek de o kadar yanlıştır. Türkiye bu yanlışı son yıllarda çok sık yaptı. Misal; bir zamanlar İsrail – Suriye arasındaki barış müzakerelerine arabuluculuk etmeye çalışırken, sonrasında iki ülkede de büyükelçisi olmayan bir ülke oldu. Sonra İsrail’le anlaştı. Mavi Marmara saldırısında öldürülen yurttaşlarımıza İsrail’in vereceği 20 milyon dolarlık tazminata razı oldu. İsrailli yetkililer aleyhindeki davaları düşürdü, mahkemelerin, yargının bağımsızlığını tartışmaya açmak pahasına. “Gazze ablukası kalkmadan anlaşma olmaz” söylemi kenara atıldı.
Kıssadan Hisse: Bölgede mezhepçilik yapmak, Kuzey Irak’ta Barzani’ye sınırsız destek vermek, Türkmenleri yarı yolda bırakmak Türkiye’ye kaybettirdi. Siyasi rekabet içinde olduğumuz, enerji ithal ettiğimiz İran’ın ise eli daha da güçlendi. ABD’nin Kürdistan projesini bir türlü görmemenin maliyeti çok ağır olacak.
Barış Doster
Odatv.com


2013' den 2023' e Gaybi Gelecek (HZ.MEHDİ AS-SÜFYAN)(HZ.İSA AS-DECCAL) (3.DÜNYA SAVAŞI): ATATÜRK DÜŞMANI MUSTAFA ARMAĞAN'DAN SAPIK SORULAR ...

2013' den 2023' e Gaybi Gelecek (HZ.MEHDİ AS-SÜFYAN)(HZ.İSA AS-DECCAL) (3.DÜNYA SAVAŞI): ATATÜRK DÜŞMANI MUSTAFA ARMAĞAN'DAN SAPIK SORULAR ...: MUSTAFA ARMAĞAN ATATÜRK DÜŞMANI AMA SIRADAN BİR ATATÜRK DÜŞMANI DEĞİL. EN ÖNDE GELENİ VE DİĞER ATATÜRK DÜŞMANLARININ DA MÜRACAT MEVKİİ. KEND...

13 Aralık 2016 Salı

Arslan BULUT: TAK DEMEK, CIA DEMEKTİR!

Arslan BULUT: TAK DEMEK, CIA DEMEKTİR!
Yandaşlar, Beşiktaş saldırısının "başkanlık sistemine geçişi önlemek amacıyla" yapıldığını iddia ederek fetbazlık yapıyor. Fetbaz kelimesinin aslı "fendbaz"dır. "Fend", hile ve oyun demektir. Fetbaz da "her türlü hile ve düzeni bilen kişi" anlamına gelir.
Yalnız bu fetbaz yorum, tersini de akla getiriyor!
Öyle ya birisi çıkar da "Beşiktaş saldırısı, başkanlık sistemine geçişe meşruiyet kazandırmak için yapıldı" derse ne cevap vereceksiniz?
Fetbazlar, Türkiye'ye aynı anda üç terör örgütü ile savaş açıldığını görüyor ama bunu bile Türkiye'nin rejimini değiştirmek için kullanmaya çalışıyor!
Biz öncelikle Beşiktaş saldırısını üstlenen PKK'nın kolu TAK'ın önceki eylemlerini hatırlayalım.
2005 yılında Kuşadası'ndaki patlamada beş kişi ölmüş 13 kişi yaralanmıştı. O zaman PKK, patlamayla ve eylemi üstlenen TAK örgütü ile ilgileri olmadığını açıklamıştı.
PKK'nın Avrupa'da oluşturmaya çalıştığı yeni imajına zarar vereceği için, sivillere yönelik bu eylemleri yeni kurulan TAK örgütüne yaptırdığı anlaşılmıştı. Daha önce de Çeşme ilçesinde benzer bir eylem yapmışlardı. 2010 yılında da Taksim'de yine Çevik Kuvvet polislerine yönelik bir eylem düzenlemişlerdi.
Okurumuz Nevzat Erkeskin, 2005'teki saldırıyı "Yapılmak istenen, ABD ve AB tarafından desteklenen ve son zamanlarda tırmanış gösteren PKK terörü baskısıyla Türk devletini PKK ile masaya oturtmaktır" diye değerlendirmişti. Ben de bu görüşteydim. Nitekim daha sonra Türkiye'yi "koordinatör ülke" gözetiminde Oslo'da PKK ile masaya oturttular. Oslo'da ve sonradan Dolmabahçe mutabakatında PKK ile varılan anlaşma "demokratik özerklik" ve "ortak vatan" oldu! Yani Türk devletine ortak alırken rejimi de özerk bölgelere dolayısıyla federatif yapıya dönüştürmek... Fakat bu durum halk tarafından anlaşılıp AKP baş aşağı gidince, yeniden terörle mücadele başlatıldı.
Peki şimdiki saldırı ile Türkiye'ye ne dayatılıyor?
İngiliz gazetesi Financial Times, "Türkiye'de istikrarın tek yolu var... O da reformlar..." diye açıkça yazdı!
Reform dedikleri, "demokratik özerklik" ve "federasyon"dur. Dayatma budur! TAK demek CIA demektir! Herkes bunu böyle bilsin
Öyle ki ABD'deki Neo-Con'ların sözcülüğünü yapan Michael Rubin, "Türkiye'nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı. Türkiye'nin sınırları yakında değişecek" diye yazıyor. Hatta "Tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye'ye dahil bir federasyon mu; o henüz belli değil" diyor!
Başkanlık sistemi, federasyonun olmazsa olmazı değil mi? "Türkiye'yi bölebilmeleri için terörle kaos ortamı oluşturarak başkanlık sistemine geçişi kolaylaştırmaya çalışıyorlar" denilirse yanlış bir değerlendirme mi olur? Abdullah Öcalan da "başkanlık sistemini destekleriz" demiyor muydu?
Ve ABD ile iş birliği içinde başlayan "Suriye'nin rejimini değiştirme operasyonu", şimdi "Türkiye'nin rejimini değiştirme operasyonu"na dönüşmüş değil midir?
Bu arada 21 maddelik Anayasa değişikliği paketinin 11'inci maddesine göre Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar ve bakan yardımcıları için Meclis soruşturması önergesi vermek, Meclis'in salt çoğunluğunun oyuna bağlanıyor ve neden önergenin kabulü için beşte üçün kabulü gerekiyor?
Eskiden Başbakan, bakanlar ve milletvekilleri için onda bir oy yetiyordu!
Ve neden hem Cumhurbaşkanı hem diğerleri için "Görevde bulundukları süre içinde işledikleri iddia olunan suçlar için görevleri bittikten sonra da bu madde hükümleri uygulanır" deniliyor?
Nasıl bir suç işliyorlar ki neredeyse "ömür boyu yargılanmamak" için Anayasa'ya madde yazdırıyorlar?
Benzer maddeyi Kenan Evren ve arkadaşları kendileri için Anayasa'ya yazdırdı da ne oldu?

15 Kasım 2016 Salı

TÜRKİYE İÇİN EN İDEAL YÖNETİM SİSTEMİ "ÇİFT BAŞKANLIK SİSTEMİDİR"

DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZ AŞAĞIDA ÖNERDİĞİMİZ ÇİFT BAŞKANLIK SİSTEMİ YAZISINI 2006 YILINDA YAZMIŞTIK VE BAZI YERLERDE YAYINLANMIŞTI.

O ZAMAN CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ TARTIŞILIYORDU. 
(DİKKAT 2006 YANİ DOKUZ YIL ÖNCE)




İŞTE O YAZI


Siyasi kadrolaşma için en uygun sistem mevcut sistemdir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde yasama, yürütme ve yargı ülkemizdeki kadar iç içe olmamıştır.

Açıkçası bu durum siyasi partilerin de çok işlerine gelmiştir. Zaten az gelişmiş bir ülkeyiz ve halkımızın ihtiyaçları sınırsız. Hiçbir iktidarın tüm ihtiyaçları karşılaması da mümkün değil. 

Dolayısıyla halkı mutlu edecek bir iktidar bulmak da imkansız.
O halde yeni kurulan, bir takım iç ve dış destekleri de alan, hoş bir vizyon oluşturan her partinin iktidar olma şansı var demektir. İyi bir tanıtım, reklam ve propaganda ile meclise girmek mümkün.
Hatta bir de az gelişmiş halklara özgü manevi değerler üzerinden duygu sömürüsü yapılması kuralına da bağlı kalınırsa tek başına iktidar bile hayal değil.

Şimdi birbirinden ayır kolaysa yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı. Kim kimi yönetiyor bul bulabilirsen. Yasama da, yürütme de, yargı da hükümet. Hükümet de başbakan. Bu tek adam yönetimi değildir de nedir? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde siyasi parti, meclis ve hükümet tek adamdan emir almaktadır?

Türkiye, en kısa sürede ilgili kanun değişiklikleri ile siyasi istikrarı ve temsilde adaleti sağlayan bir seçimlik değil her seçimlik adil ve demokratik bir seçim sistemi kurmalıdır.

Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Diyelim ki AKP seçim günü kendi içinden bir cumhurbaşkanı seçti. Yasal mıdır? Yasaldır. Teamüllere uygun mudur? Uygundur. Süleyman Demirel kendi hesabıyla yüzde on bir halk desteği ile seçildiğine göre temsil yetkisi var mıdır? Evet, vardır. Peki rahatsız olacaklar var mıdır? Evet, onlar da vardır. Her zaman olmuştur.

Belki AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı, önceden seçilmiş bir kaç cumhurbaşkanından daha meşrudur. Ama sorun AKP’nin seçeceği cumhurbaşkanı değil, cumhurbaşkanlarının seçiliş biçimidir. Kötü niyetli bir siyasi parti hem iktidarı hem de cumhurbaşkanlığı makamını mevcut seçim sisteminde pekala eline geçirebilir.

İşte en büyük sorun budur. Devletin tüm kadroları hükümet tarafından oluşturulmakta ve önemli mevkiler için cumhurbaşkanının da onayı gerekmektedir. Yani kötü niyetli bir hükümet cumhurbaşkanlığı makamını da eline geçirirse başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere devletin tüm kadrolarını rahatlıkla eline geçirebilir, rejimini değiştirebilir, hatta cumhuriyeti bile yıkabilir.
Temennimiz milli güçlerin engel olmasıdır. Ama her ihtilalin de millete ağır maliyetleri olmuştur. 27 Mayıs’ın, 12 Eylül’ün bile tahribatları unutulmadı. Kaldı ki böyle bir girişim hem devleti hem de milleti böler ki Allah korusun çok vahim sonuçlar doğurabilir. İşte bu nedenle konu çok önemlidir ve Türkiye’deki seçim sistemleri mutlaka baştan aşağı değiştirilmelidir.

• Cumhuriyet için Çağdaş ve Güvenilir Bir Seçim Sistemi Önerisi

A - Sistemin içeriği

1) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini, mahalle ve köy muhtarlarını doğrudan halk seçer.
2) Cumhurbaşkanını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, il genel meclisi üyelerini, belediye meclisi üyelerini siyasi partiler aday gösterir. Ancak seçilme haklarına haiz olan herkes bağımsız aday olabilir.
3) Seçimler beş yılda bir, iki turlu seçim sistemine göre yapılır.
4) Yüksek Seçim Kurulu seçim günleri için ardışık iki pazar gününü belirler. Birinci pazar en çok oyu alan iki aday veya aday parti ikinci pazar yeniden seçime gider ve kazananlar yüksek seçim kurulunca ilan edilir.
5) Vergi denetmenleri başkanlıkları hariç, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı da dahil olmak üzere tüm teftiş kurulu başkanlıkları doğrudan devlet denetleme kuruluna bağlanır. Devlet denetleme kurulu da doğrudan cumhurbaşkanına bağlıdır.
Ülkenin tüm denetim işleri doğrudan cumhurbaşkanı tarafından bu kurullara yaptırılır. Bakanlar sadece kendi bakanlıkları ile ilgili denetimleri kendi bünyelerinde bulunan teftiş kurulu başkanlıklarına yaptırabilirler. Diğer bakanlık ve kurumların faaliyet alanına giren denetim işlerini ise cumhurbaşkanına bildirirler.
6) Cumhurbaşkanının icraya yönelik tüm yetkileri başbakana devredilir.
TBMM’ne ve cumhurbaşkanına bağlanmayan tüm kurumlar başbakana bağlanır.
Cumhurbaşkanı sadece denetimin başı olur ve denetim mekanizmalarını çalıştırır. Başbakan tüm icraat faaliyetlerinden dolayı, cumhurbaşkanı da denetim faaliyetlerinden dolayı doğrudan TBMM’ne karşı sorumludur.
Cumhurbaşkanı sadece başbakanın teklifiyle TBMM tarafından 3/4 oyçokluğu ile görevden alınabilir. Başbakan sadece cumhurbaşkanının teklifi ile TBMM tarafından 2/3 oyçokluğu ile görevden alınabilir.
7) Devletin bölünmez bütünlüğünü ve anayasal ilkelerini TBMM temsil eder. Bu bağlamda TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT doğrudan TBMM’ne bağlı olur ve bu güzide kurumların en üst düzey beş memurundan her biri, başbakanın teklif edeceği üç aday arasından, cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının seçeceği kişinin TBMM tarafından ilk toplantıda salt çoğunluk esasına göre onaylanması şarttır.
8) Yargı sistemi tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte doğrudan TBMM’ne bağlıdır. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Yüksek Askeri İdari Mahkeme üyeleri ve yüksek mahkeme başsavcıları yedinci madde usül ve esasları doğrultusunda belirlenir. Diğer hakim ve savcıların tüm atamaları ve tayin işlemleri HSYK tarafından yapılır.
HSYK üyeleri hakim ve savcılar tarafından seçilir. Seçilen hakim ve savcılar başbakan veya cumhurbaşkanının önerisi ile TBMM tarafından salt çoğunlukla her zaman görevden alınabilir.
9) Valiler ve kaymakamlar doğrudan cumhurbaşkanına bağlanır, cumhurbaşkanı tarafından tayin edilir ve TBMM tarafından salt çoğunlukla onaylanır. Valilerin ve kaymakamların icraata yönelik tüm yetkileri belediye başkanlarına devredilir. Valiler ve kaymakamlar sadece cumhurbaşkanının denetim faaliyetlerinin yerel temsilcisi ve takipçisi olurlar.
10) Mahalle ve köy muhtarları icraat bakımından en yakın belediye başkanının, denetim bakımından da bağlı bulunduğu kaymakamlığın o mahalle veya köydeki temsilcisidirler.

B - Sistemin Yararları

1) Bu sistemde cumhurbaşkanlarının her seçimde tartışılan meşruiyet sorunu aşılmış olacaktır.
2) Hem cumhurbaşkanı hem de hükümet halkın yüzde elli artı birini temsil edeceğinden hem temsil sorunu olmayacak hem de siyasi istikrar sağlanmış olacaktır.
3) Anayasa değişiklikleri zorlaşacak,uzlaşma kültürü yerleşecek ve rejim kendisini daha iyi koruyacaktır.
4) Denetim mekanizması da bağlı olduğu makamın temsil yetkisi nedeniyle daha sorumlu işleyecektir.
5) Bu sistemde siyasi kadrolaşmanın ya önüne geçilecek ya da meşru zemine oturacaktır.Güvenli bir kadrolaşma olacağından en azından tartışılmayacaktır.
6) Bu sistem de bakanların meclis dışından olması da mümkün olup yasama ile yürütmenin bağımsız çalışması ve yürütmenin yasama tarafından etkin denetimi de sağlanabilir.
7) Yine bu sistemde yargı doğrudan meclise bağlı olmakla birlikte kadroları cumhurbaşkanı tarafından denetlenerek yürütmenin yargı üzerindeki etkilerini de kaldırmak mümkündür.
8) Tüm denetleme kurulları doğrudan cumhurbaşkanına bağlanacağından en büyük sorunumuz olan etkin denetim de siyasi rantlardan uzak olarak işler hale gelecektir.İcra makamının kendisi icraatını denetlemediği açıktır.
9) Bence bu sistemin en önemli kazanımı; halkın ikinci defa sandığa giderek oy verdiği partiden başka bir partiye de oy vermesini mümkün kılarak, tabanda uzlaşma kültürünün sağlanmasıdır. Artık bu millet bağnaz particiliği de bırakmalı ve adayların mensubu olduğu partiye değil sahip oldukları niteliklere oy vermelidir.
10) İcra makamı artık denetleneceği için daha dikkatli ve verimli çalışacaktır. Yıllar süren işler çok kısa sürede bitirilecek ve kalkınma hızlanacaktır.
11) Bu sistemin bir çok yararını daha saymak mümkündür ama kısaca şunu söylemek yeterli olacaktır. Bu sistem bir seçimlik değil her seçimlik bir sistemdir.


Yazan: Safa Asya 24.11.2006 

PEKİ BU SİSTEMİ KİM İSTER? KİM İSTEMEZ?

Vatanını Milletini seven DÜRÜST kişiler ister.
Vatanını ve Milletini seviyormuş gibi görünüp de aslında hiç de dürüst olmayanlar ve bulundukları makamlardan nemalananlar ile onların nemalandırdıkları hiç mi hiç istemezler.

NOT:Yazıda düzeltilebilecek hususlar var ama aynen almayı tercih ettik. Sadece zorunlu bir açıklama olarak şunu ekleyelim. Başkanlık Sistemi adı altında Eyalet Sistemi kelimenin tam anlamıyla İHANETTİR.

Yukarıda önerdiğimiz sistem eyaletsiz sistemdir.Aslında eyaletli eyaletsiz ayrımı yapmaya gerek duyma bile bir ihanet niyetinin göstergesidir. Sistem budur eyalete falan hiç gerek yoktur.

GERÇEKTEN DÜRÜST OLANLAR BU SİSTEMİ DAHA DA GELİŞTİRİP, NOKSANLARINI TAMAMLAYARAK GETİRİRLER.

SİZCE GETİRİRLER Mİ?



23 Ekim 2016 Pazar

YUNUS AS SURESİ 79-88 AYETLER



YUNUS AS SURESİ 79- 88 AYETLER





Musa Firavun’a dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin! (79)



Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi. (80)



Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez." (81)



"Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır." (82)



Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa`ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi. (83)



Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah`a inandıysanız ve O`na teslim olduysanız sadece O`na güvenip dayanın. (84)



Onlar da dediler ki: "Allah`a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! (85)



Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar!`` (86)



Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır`da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik. (87)



Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler). (88)

8 Ekim 2016 Cumartesi

MUSUL OPERASYONU SURİYE'NİN İŞGALİNE; İŞGAL DE 3.DÜNYA SAVAŞINA DÖNÜŞECEK



ABD’li Komutan 3. Dünya Savaşı’nın Kaçınılmaz Olduğunu Belirtti


ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Mark Milley, ABD’nin Rusya ile ‘ölümcül ve hızlı’ bir savaşa gireceğini savunarak 3. Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz olduğunu belirtti. Mark Milley, ulus devletler arasında büyük bir savaşın “neredeyse garanti” olduğunu söyledi. Tümgeneral William Hix ise ABD Ordusu’nun Kore’den bugüne görülmemiş bir şiddete hazırlanması çağrısında bulundu.



ABD ve Rusya’nın tehlikeli restleşmesinden hemen sonra ABD Ordu Birliği’nin Washington’da Geleceğin Ordusu panelinde kıyamet senaryoları konuşuldu. ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Mark Milley, toplantıda ulus devletler arasında büyük bir savaşın “neredeyse garanti” olduğunu söyledi. General Milley, bunun daha önce misli görülmemiş bir savaş olacağını çünkü ABD’nin alışkın olduğu uydu teknolojisi olmaksızın siber savaş ve sıcak çatışma içinde olacağını söyledi. Milley’nin açıklamaları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’daki her şehirde nükleer kıyamete karşı tatbikat yapılması talimatı vermesinden sonra geldi. Moskova yönetimi, ABD’nin Suriye rejim güçlerini vurması halinde ABD uçaklarını düşüreceğine yönelik Washington’ı uyarmıştı.


‘BİZ GÜÇLÜYKEN MEYDAN OKUNUYOR”

General Milley, askeri birliklerin, karmaşık şehir savaşlarında görev almaya hazır olması gerektiğini de savundu. Rusya’nın meydan okumasından rahatsızlığını dile getiren Milley, “Biz şu anda hazırken, bize meydan okunuyor. Eğer amaç savaşa engel olmaksa, ordumuz ve milletimiz hazır olmak zorunda” ifadelerini kullandı. Milley, daha üst düzey hava kuvvetleriyle mücadele ediyor olma ihtimalinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydederek, deniz, hava ve kara kuvvetlerinin daha yakın bir çalışma içinde olmaları gerektiğini belirtti.


 KORE’DEN BERİ GÖRÜLMEMİŞ ŞİDDET

Toplantıda konuşan Tümgeneral William Hix ise, Çin, ABD ve Rusya arasında artan gerilime işaret ederek uyarılarda bulundu. Hix, Çin ve Rusya’nın ordularının teknolojik açıdan oldukça ileride olduğunu belirterek, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un, “ABD Ordusu’nun Kore’den bugüne görmediği şiddete” hazır olması gerektiğini söyledi.

Hix, “Yakın gelecekte konvansiyonel bir savaş oldukça ölümcül ve hızlı olacaktır ve biz kronometreye sahip olmayacağız. Olayların hızı, muhtemelen bizim insani becerilerimizi zorlayacak. Uzak gelecekte makinelerin karar verebilme hızı, insanın baş edebilme yetisini zorlayacak ve insan ve makine arasında yeni ilişkiler gelişmesini gerektirecek” dedi.

En saldırgan devlet Rusya

Orduda operasyon, planlama ve eğitimden sorumlu özel kalem yardımcısı Korgeneral Joseph Anderson, “askeri rekabette agresif hareket eden modern ulus-devletler” olarak en büyük tehditlerinin Rusya olduğunu söyledi. Ordunun üst düzey generalleri, ABD’nin savaş hazırlığında çağ ötesi silah sistemleri geliştirdiğini de doğruladı.



SAFA ASYA'NIN YORUMU

3.Dünya Savaşı bağıra bağıra geliyor.
Hz.Mehdi AS bu yıl zuhur etmeyecek, ancak salı günü Mekke'de olma ihtimali var. Ama gelecek yıl Muharrem Ayının onuncu günü Hz.İbrahim makamı ile Kabe arasında (Rükün ile Makam) biatları kabul edecek İnşallahu Allahu Ekber.

Seneye kaldı çünkü Mekke'deki gelişmeler tamamlanmadı.Seneye tamamlanabilir. Saatin gölgesi Kabe üzerine düştü ama Kabe'de ayaklanma olmadı.Seneye İnşallah.

Türkiye'nin Musul operasyonunda yer alması ulusal çıkarlarımıza uygun değil. Çünkü orada yani Rakka-Musul hattında çıkacak bir savaş var. Bu savaş hadis yorumlarında  Karkısa Savaşı olarak geçmektedir.Mervaniler (Barzani'nin Kürtleri) ile Abbasiler (Irak Ordusu) arasında olacak. Bu savaşa katılan herkes helak olacak.

Stratejik olarak da bu savaş aleyhimizedir. Esasında Türkiye'nin Kuzey Irak politikası en başından beri hatalıdır ve tamamen yanlıştır.Çünkü biz  Barzani ile Irak'ı bölüp Türkiye'yi büyütme planı yaparken ABD Yahudileri Barzani ile İsraili birleştirip Büyük İsrail planı peşindeler.


Barzani de asla bizden yana değil, onların uşağıdır. ABD ile askeri anlaşma imzaladı.

Türkiye Barzani için Musul'a giderse Barzaninin Kürt Devleti kurulacak.
Yok eğer Türkiye Barzani için Musul'a gitmezse uzak durursa Barzani Kürt Devleti kuramayacak. Çünkü Barzani'nin Kürt devleti kurmasını isteyen Türkiye'den (Daha doğrusu AKP'den) başka isteyen hiç kimse yok. Ne Rusya istiyor ne İran, ne Irak istiyor Ne Esad! Nasıl kuracaklar? Bu mümkün değil..

ABD'nin oyunu Türkiye'nin desteği ve yardımlarıyla Barzani'ye Kürt Devleti kurdurmaktır. Görünüz lütfen.

PKK ve PYD ise Barzani'nin kuracağı Kürt Devleti'ne bölgeyi razı etmek için kullanılan kozdur. İşi bitince PKK'yı da PYD'yi de Türkiye'ye teslim edecekler. "PKK kurmasın ama Barzani olabilir" dememizi istiyorlar.Tuzak Barzani'dir.PKK'nın zaten böyle bir şansı yok.

Türkiye ya Irak merkezi Hükumeti ile birlikte hareket etmeli ya da -Barzani'ye destek vermeye de kalkmamalı ve- tarafsız kalmalı.Amiral Soner Polat'ın tavsiyelerine uyulmalı.

Hadis yorumlarına göre Musul Operasyonu, Musul barajının patlatılmasına neden olacak ve yüzbinlerce insan ölecek, mağdur olacak. Musul'da istediğini alamayan ABD Suriye'nin işgaline yönelecek ve 3.Dünya Savaşı başlayacak. Ya bu yıl sonuna kadar ya da gelecek yıl ortalarında bu savaş başlayacak.

Suriye'nin işgali Ürdün'deki ABD Koalisyon güçlerinin DERA'ya girmesiyle başlayacak.