18 Nisan 2015 Cumartesi

20 NİSAN 2015 HZ.MEHDİ DÖNEMİNE GİRİŞ

20 NİSAN 571 HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN DOĞDUĞU GÜN

20 NİSAN 2015 HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN 1444. DOĞUM GÜNÜ

VE ÜÇ AYLARIN BAŞLADIĞI GÜN, RECEP AYININ BAŞLANGICI



Hz.Peygamber SAS Efendimizin 1444.Doğum gününün üç ayların başlangıcına denk gelmesi müthiş bir tevafuk. Allahu Alem Hz.Mehdi AS'ın da doğum günü.

Sosyologlar bir insanın olgunluk çağına giriş yaşını hangi yaş kabul ederler bilemeyiz ama bize göre 20 Nisan 2015 Hz.Mehdi AS'ın gençlik çağından çıkıp olgunluk çağına giriş yaşıdır Allahu Alem.

Bu yaş kırk olursa Hz.Mehdi AS 1975, 36 olursa 1979 doğumlu olur. En doğrusunu sadece Allah CC bilir.

Ama her halde 20 Nisan 2015 ile Hz.Mehdi AS çağı başlamış oluyor.

Peki hangi aşamalar yaşanacak? Allahu Alem.

Hz.Mehdi AS'ın zuhuruna sebep olacak olaylar ve zuhurundan sonra olacaklar.
Hz.Mehdi AS'ın zuhuruna sebep olacak olayların hepsi gerçekleşti. Sadece Suriye'nin işgal edilip Süfyan'ın çıkması ile Mekke'de ayaklanma kaldı. Onlar da gerçekleşmek üzere.

Kimse yazmadan hemen yazıverelim. Suudi Arabistan bu yıl kapılarını hacı adaylarına kapatabilir. Hastalık, anarşi ve terör saldırısı gibi bahanelerle bu yıl kapılar hacı adaylarına kapatılırsa bilinmelidir ki Hz.Mehdi AS geliyor İnşallah.

Zuhurundan sonra yaşanacak olaylar ise Hz.Mehdi AS-Süfyan Savaşı ve Hz.Mehdi AS- Deccal Savaşı olarak ikiye ayrılabilir. Sonu da Hz.Mehdi AS'ın dünya hakimiyetidir İnşallah.

Ahir zaman olaylarını yazarken bu güne kadar Türkiye'yi hep olayların dışında tuttuk ve hiç yazmadık. Ama artık Türkiye de çok hassas bir konuma geldi ve yazmak yazmamaktan daha yararlı olacak kanaatindeyiz.

Çünkü Türkiye bu hassas dönemde çok ama çok dikkatli olmalıdır.
Belki bizim de bir katkımız olursa diye Türkiye'yi de içine dahil ederek ahir zaman olaylarını çok detaylı bir şekilde yazacağız inşallah.

Birileri hemen hoplayıp çıkmasınlar "Sen de kim oluyorsun" gibilerden. Yazılarımızın kaynağı tamamen alimlerin ifşaatları ve hadis yorumlarıdır. 

BAŞLIYORUZ İNŞALLAH

ABD, Rusya ve Çin'i kontrol etmek istiyor. Rusya'yı, Ortadoğu'nun tamamına hakim olarak kuşatmak, Avrupa'yı genişleterek de daraltmak amacında.

Rusya da İran ile işbirliği yaparak Ortadoğu'daki kuşatmayı kırmaya, Çin ile işbirliği yaparak da ABD'nin küresel gücünü zayıflatmaya çalışıyor. Bir taraftan da sürekli kendisinden bir şeyler koparan Avrupa'yı tehdit ediyor. Önce Polonya, Romanya, Çekoslavakya, Macaristan ve Doğu Almanya sonra Estonya, Letonya ve Litvanya koptu. Şimdi sıra Ukrayna'da. Ukrayna da koparsa ki fiilen oldu Rusya'ya sadece Türk Cumhuriyetleri kalıyor.

Yani batı farkında olmadan Rusya'yı Müslümanların müttefiki yaptı bile. Üçüncü Dünya savaşı çıkarsa safların biri Rusya, Çin ve Müslümanlar olacak. Diğeri ise Yahudiler ve Hristiyanlardan oluşan BATI.

ABD, Ortadoğuyu ele geçirmeye çalışırken kendi ordusunu riske etmeden bölgedeki taşeronlarını kullanıyor. Suud, Katar, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Mısır yönetimleri ile IŞİD, El Kaide, PKK, PYD, Barzani gibi unsurlar başlıca taşeronları.

Rusya ise İran'ı taşeron olarak değil stratejik ortak olarak kullanıyor ve İran da Rusya'ya Suriye, Irak, Yemen yönetimleri gibi taşeronlar kazandırmaya çalışıyor. Hizbullah ve Kudüs Gücü gibi unsurları da gayri nizami karşı güçlere karşı kullanıyorlar.

Mısır ve Sudan'ın haricindeki Müslüman Afrika ülkeleri ile Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya gibi çoğunluk İslam Ülkeleri ise çok daha dikkatli (ya da hasbelkader diyelim) bir çizgide yer alıyorlar. Ve şiddetin içinde olmak istemiyorlar.

Özellikle İran ve Suud yönetimi arasındaki rekabetin tamamen ABD ve Batı kışkırtması bir mezhep savaşı olduğunun farkındalar. Bu nedenle mezhep savaşına meydan vermemek için Sünni olmalarına rağmen Suud'a da tam destekten kaçınıyorlar. Bize göre de dosdoğru yapıyorlar. Çünkü İran ile Suud yönetimi arasındaki tartışma tamamen bir batı kışkırtmasıdır.

Neticede ölecek olanlar Müslümanlardır ve batının istediği de zaten budur. Şu kadar ki İran şuurlu bir devlet olarak bunun farkındadır ama Suud yönetimi petrol kuyularından sağladığı Haremeynlerini koruma derdinde İslam'a hıyanet etmektedirler.(İran'ın duruşu ile ilgili tüm detaylar önceki yazılarımızda vardır. İsteyen okuyabilir.) 

Türkiye'nin durumu bütün Müslüman ülkeler içerisinde çok özeldir. Çünkü Türkiye NATO ülkesi olan tek İslam Ülkesidir. (Resimdeki mesajı da hemen burada verelim. Türkiye 3.Dünya Savaşına NATO ülkesi olarak girecektir. Doğrusu da budur.) 

İŞTE SENARYO

Esad'ı deviremeyen ABD, Irak'ı da İran'a kaptırınca çılgına dönmüştür. Sıra Yemen'dedir ve İran Yemen'i de ele geçirmek üzeredir. Suud'un hava operasyonları da işe yaramamış kara operasyonuna ise Mısır bile katılmaktan çekinmiştir.Yemen de İran'ın kontrolüne girecek ve ABD'ye tek seçenek kalacaktır.

Suriye'nin işgali ve ABD-İRAN SAVAŞI...

Bir parantez:
(Bize göre İran nükleer silah yani Atom Bombası yaptı. Hem de 2006 yılında yaptı. Delilimiz yok ama kuvvetli işaretler var. İran 2006 yılında Nükleer Bayram kutlamaları yaptı. Dünyada pek çok ülke Nükleer Santral yaptı ama hiçbiri kutlamadı.5+1 görüşmelerine kadar İran'da her yıl ortalama beş altı defa beş ila altı büyüklüğünde deprem oluyordu.5+1 görüşmeleri başlayınca depremler bıçak gibi kesildi. Acaba neden? Çünkü bu depremler nükleer denemeydi ve 5+1 görüşmeleri nükleer denemelerin durdurulması şartına bağlı olarak başladı. Bu bir işaret. Ayrıca İran'lı yetkililer İsrail ile her didişmede "İsrail'i beş dakikada yeryüzünden sileriz", "Yok ederiz " vb açıklamalar yaptılar. Bir devlet beş dakikada sadece atom bombası ile yok edilebilir.5+1 görüşmelerinde ise İran'a atom bombası yaptığını açıklamaması ve Uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurması şartı koşuldu. İran da "Ekonomik ambargoyu hemen kaldırın, on yıl sonra da her türlü nükleer faaliyetimiz serbest olsun, biz de açıklayalım" dedi ve böylece anlaştılar. Peki oyunu kim kime oynadı? ABD "İran'ın nükleer gücünü Türkiye, Mısır ve Suud'dan gizledik.Zaten on yıl içinde de İran'ı vuracağız ve Nükleer güç yine sadece biz kalacağız" diye zafer ilan etti. İran ise "Zaten atom bombamız var. On yıl da devletler için çok kısa bir süre. Sonunda biz kazanırız" diye zafer ilan etti. Gerçekte ABD kazandı çünkü İran'ı vuracak. Bu da göstergesi.)

SENARYO DEVAM EDECEK


TABİ Kİ ALLAHU ALEM

17 Nisan 2015 Cuma

YUNANİSTAN AB'DEN AYRILMAK ÜZERE

YUNANİSTAN AB'DEN AYRILIP KENDİ PARA BİRİMİ DRAHMİ'YE GEÇMEZSE ÇÖKECEK

Tsipras putin 32789398323



Doktor Kıyamet lakaplı ünlü yatırımcı Marc Faber, 'Gerçekle yüzleşin Yunanistan battı' açıklamasında bulundu. 

  Önümüzdeki 10 yıl boyunca yüzde 10 büyüse bile Yunanistan'ın borcunu ödeyemeyeceğini söyleyen Faber "Yunanistan Euro Bölgesi'nden ayrılıp paralel bir para birimine geçebilirdi ancak Avrupa'da buna izin verecek bir iştah yok. Kişisel olarak bunun ekonomik değil politik bir mesele olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

"ABD, YUNANİSTAN'IN AYRILMASINI İSTEMEZ"


 Ünlü yatırımcı, ABD, NATO gibi güçlerin Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden ayrılmasını istemediğini çünkü ayrılması durumunda Rusya, Çin gibi ülkelerin Yunanistan'ın kapısını çalacağını sözlerine ekledi.

YORUM

Önceki yazılarımızda Yunanistan'ın AB'den ayrılacağını ifade etmiştik.Yunanistan'ın AB'den ve NATO'dan ayrılmasını ABD ve İngiltere engelliyor.

Ama Yunanistan'a Putin kancayı takmış durumda. Ukrayna'ya karşılık Rusya da Yunanistan'ı batıdan koparmak isteyecek. Yunanistan'ın ABD ve Batı ile Akdeniz'de ortak petrol ve doğalgaz çıkarma talepleri  hep Türkiye'nin tepkisini almamak için cevapsız bırakılmıştı.

Şimdi aynı talepleri Rusya karşılayacak ve Yunanistan'ı AB'den koparacak.Sonra da tabi NATO'dan. Belki de AB'den ayrılan Yunanistan'ı NATO kendisi atacak. Bu da mümkün.

Peki bu anlama gelir?

Yani Yunanistan AB'den çıkarsa ve Rusya güdümüne girerse ne olur?

ABD ve İngiltere'nin Yunanistan'da çok güçlü derin yapılanmaları var. O yapılanmalar derhal devreye girer ve Yunanistan'ın bir şekilde Türkiye ile başı belaya sokulur. 1974 de olduğu gibi.

Ege'de ve Kıbrıs'da Yunanistan Türkiye'ye saldıracaktır. Çünkü alimlerin yorumlarında ahir zamanda olacak Türk-Yunan Harbinde saldıran taraf Türkiye olmayacak.Yunanistan saldıracak ve bedelini de çok ağır ödeyecek.

Belki de Cenab-ı Mevla dört koldan bu aziz vatanı Suriye yapmak için çalışan alçakları bu şekilde Türkiye'ye muhtaç edecek Allahu Alem.

Onlar yani ABD ve İşbirlikçileri, dört koldan bu aziz vatanı Suriye yapıp, bölüp parçalayıp, Anadolu'yu kan gölüne çevirmek için uğraşırlarken, karşılarında birden Yunan krizini daha da kötüsü Rus krizini bulacaklar ve o parçalamak, çökertmek istedikleri Türkiye'nin bu sefer dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmasını her şeyden çok isteyecekler. Allahu Alem.

Gidişat Türkiye-Yunanistan Savaşıdır.Arkası Türk-Rus Harbidir. Türkiye çok ama çok dikkatli olmalı. 

Türkiye'ye yapılacak Yunan saldırısı bir ABD- İngiliz provokasyonu olacağından Yunanistan'ın AB'den ayrıldığı andan itibaren beklenmelidir. Yani Yunanistan AB'den ayrıldığı anda her an Türkiye'ye saldırabilir.

ABD ve İngiltere bunu Yunanistan'a Türkiye eliyle bir ders vermek için yapacaklardır.

Hadis yorumlarına göre inşallah o gün ders vermeye başlayacak bu kahraman millet. Hem de dünyaya hakim oluncaya kadar kimin derse ihtiyacı varsa hepsi de alacak. Allah'ın izin ve inayetiyle İnşallah.

İnönü, Atatürk'e sormuş:

"Paşam dünyadaki en zor şey nedir?" 

Paşa cevap vermiş:

"Türk Milleti'ni ayağa kaldırmaktır."

"Ondan daha da zor olan var mıdır?" demiş İnönü.

Paşa:

"Türk Milleti'ni yeniden yerine oturtmak, ondan daha da zordur" demiş.

Hz.Ali RA Efendimiz de müjdeyi vermiş İnşallah.

Türkler cuş ettiğinde (Ayağa kalktığında) dünyanın pek çok yerinden Türk Bayrakları çekildiğinde Hz.Mehdi AS'ın zuhur edeceğini müjdelemiş.

O günler zor günler olacaktır ama sonu güzel bitecektir İnşallahu Allahu Ekber.

Bakınız kardeşler.

Yunanistan'ın AB'den çıkması ABD ve Batı'nın Türkiye düşmanlığının sonudur.O nedenle çıkarımızadır.

Mevcut durumda ise ABD ve Batı, AB Türkiye'yi her taraftan kuşatmış durumdadırlar.Düşmanlıkta sınır tanımıyorlar.

1915'in yüzüncü yılında "Ermeni katliamı" adı altında iftiralarla ve Yahudi ve Ermeni yapılanması olan PKK ile Kürtleri ayartarak Türkiye'de iç savaş çıkarıp ülkemizi kan gölüne çevirip yeni bir Suriye,yeni bir Irak arayışındadırlar.

Sırayla teker teker Ermeni Soykırım yasaları çıkarıyorlar. Kuzey Doğumuzu Ermenilere, Güney doğumuzu da Kürtleri kullanarak İsrail'e katmak istiyorlar. Ermenileri, Süryanileri, Ezidileri,Kürtleri, Nusayrileri birleştirip Türkiye'ye karşı savaştırma peşindeler.

Dışarıda PYD'yi, Barzani'yi silahlandırırken içeride PKK ile resmen iç savaş arzuluyorlar.

Masum Müslüman Kürt Halkını da kandırırarak ateş çemberinin içine atıyorlar. Bunlar aynı oyunları defalarca tekrarladılar.En son IŞİD'e yaptılar.Kendileri kurdular, kendileri öldürüp tasfiye ediyorlar.

Eğer Yunanistan AB'den çıkmazsa, Nato'dan atılmazsa, Rusya eksenine girmezse Türkiye'yi düşman görmeye devam edecekler. 

İşte bu yüzden Yunanistan kırılma noktasıdır ve her şeyin yeniden yazılacağı bir dönemin, fırlatılmış bir okudur.Geri dönüşü de yoktur.

Yunanistan ya batacak ya da Rusya'ya sığınacak.

16 Nisan 2015 Perşembe

İSLAM'IN DÜNYA HAKİMİYETİ

İSLAM'IN DÜNYAYA YENİDEN HAKİM OLABİLMESİ İÇİN




EVET İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLACAĞI GÜNLERİ SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUZ İNŞALLAH. AMA İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLABİLMESİ İÇİN MUTLAKA AŞAĞIDAKİ ŞARTLAR YERİNE GELMELİ. (SİYASİ ANLAMDA)

1- İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLABİLMESİ İÇİN ÖNCE İSLAM BİRLİĞİNİN KURULMASI GEREKİR

2-İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULABİLMESİ İÇİN ÖNCE TÜRK BİRLİĞİ'NİN KURULMASI LAZIMDIR.

3-TÜRK BİRLİĞİ'NİN KURULABİLMESİ İÇİN DE RUSYA'NIN YIKILMASI ŞARTTIR.

YA DA TERSİNDEN GİDERSEK

1- İSLAM BİRLİĞİ KURULMADAN İSLAM'IN DÜNYA HAKİMİYETİ İMKANSIZDIR.

2- TÜRK BİRLİĞİ KURULMADAN İSLAM BİRLİĞİ DE ASLA KURULAMAZ.

3- RUSYA YIKILMADIĞI MÜDDETÇE DE TÜRK BİRLİĞİ HAYALDİR.


Hadis yorumlarına göre de sıralama bu şekildedir. Türk-Rus Savaşı kaçınılmazdır.Bunun adı MELHAMEİ KÜBRADIR.

HIZLA YAKLAŞIYOR ALLAHU ALEM.

15 Nisan 2015 Çarşamba

BİZİM TAHMİNİMİZ

BU YAZI SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ YAZDIĞIMIZ "SON YAZI" OLSUN İSTİYORUZ.



SİTEMİZİN KONUSU AHİR ZAMAN OLAYLARININ YORUMLANMASIDIR.

ANCAK BU YORUMLARIN ÇOĞUNLUĞU SİYASİ GELİŞMELERLE İLGİLİ OLDUĞU İÇİN İSTER İSTEMEZ SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ DE YAZI YAZMAK ZORUNDA KALDIK.

ASLINDA PARTİLERLE İLGİLİ YAZI YAZMAKTAN NEFRET EDİYORUZ. VE ARTIK YAZMAK DA İSTEMİYORUZ.

ANCAK BİR AHİR ZAMAN OLAYININ AÇIKLANMASI ESNASINDA KISMEN BAHSEDERSEK BU DA İSTİSNA OLSUN.

BU NEDENLE SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ SON YAZIMIZI YAZIYORUZ VE 7 HAZİRAN SEÇİMLERİ İLE İLGİLİ TAHMİNİMİZİN İSABETLİ BİR FİNAL OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ.

TABİ BİR TAHMİN.

ANKET VEYA GAYBİ KAYNAKLI BİR BİLGİ DEĞİL.OLABİLİR DE OLMAYABİLİR DE.

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

İŞTE 7  HAZİRAN TAHMİNİMİZ:


AKP  Yüzde  34

CHP  Yüzde  23

MHP Yüzde  22

HDP Yüzde  12

VATAN PARTİSİ Yüzde  5

SP-BBP İTTİFAKI Yüzde  3

DİĞERLERİ Yüzde  1

13 Nisan 2015 Pazartesi

ÜNAL TANIK ÇOK GÜZEL YAZDI

İŞTE ÜNAL TANIK'IN SON YAZISI



Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilen muammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.

Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki yıllar yıllar öncesi değil.

 PKK ile hükümet arasında her şey toz pembe idi. 

Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilenmuammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.
 
Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki
. İktidarın sesi olma görevini üstlenen Abdülkadir Selvi’nin “Mehmetçik ve PKK aynı safta savaşacak” (4 Mart 2015) demeye hazırlandığı günlerdi.

31 Aralık akşamı Bugün TV’de Tarık Toros’un sunduğu Merkez Siyaset programına konuk olmuştum. “7 Haziran seçimlerinde AK Parti milliyetçi oylara oynayacak” demiştim. Gündemi iyi takip eden bir haberci/yönetici olan Tarık Toros haklı olarak sormuştu. “Açılım süreci bu kadar hızlı sürerken nasıl olacak bu?” demişti.

 Nasıl olacağına ilişkin bir görüşüm yoktu. Lakin niçin öyle olacağına ilişkin öngörüm vardı.

Birincisi, bu sürecin ortalama insanın vicdanını sızlatacak bir evreye girdiğini,

İkincisi ise BOP dolayısıyla ülke adına üstlenilen görevin artık dönülmez noktaya taşındığını ve bir dönem daha seçilebilmek için milliyetçi oylara ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

 Yukarıda benim bir TV programında anlattıklarımı özetlemeye çalıştım. Biraz daha geriye gidip bu kez bana anlatılan bir anekdotu paylaşacağım.

Geçtiğimiz yılın sonbahar ayları idi. Bir mekanda Güneydoğu’da görev yapan bir vali ile sohbet etme imkanı olmuştu. “Çözüm Süreci”ne zarar vermeme endişesi ile hangi yollara başvurduklarını anlatmıştı.

Hayretler içinde dinlemiştim. Paylaştıklarından kelimelerle ifade etmese de kendi geleceği ile ciddi bir endişe içinde olduğunu hissetmiştim.

 Bilindiği gibi güvenlik kuvvetleri (asker dahil) bir bölgede operasyon yapacağı zaman o ilin valisinden izin almak durumunda.

 Muhatabım, “Geçtiğimiz yıllarda güvenlik güçleri bir operasyon yapacağı zaman bunu gerekçelendirir ve yazılı olarak başvurur. Valilik de aksine bir durum yoksa hemen o izni verirdi” diye söze girdi. Ardından da devam etti:

“Son dönemde ise asker bir terörist grupla karşılaştığında bizden operasyon için izin istiyor. Üstelik bunu yazılı olarak yapıyor. Önümüze bir operasyon izin talebi geldiğinde kara kara düşünüyoruz.

Çatışma çıktığında PKK’lı öldürülse sürece zarar verecek, asker şehit olsa Anadolu’ya şehit cenazesi gittiğinde ya tepkiler kontrolden çıkarsa…”

Bölgede görev yapan vali dostum, “Biz ne yapıyoruz biliyor musunuz?” diye soruyu sordu, benim cevabımı beklemeden devam etti:

“Biz de sürece zarar gelmemesi için topu taca atıyoruz. ‘Konuyu şu tarafı ile de araştırın’, ‘Bu tarafına da bakıp operasyonu öyle değerlendirelim’ deyip cevabımızı yazıp yolluyoruz.”
Vali bey bir endişesini de bu vesile ile dile getirmişti:

“Bakanlık bizden operasyonlara izin verilmemesi konusundaki emrini şifahi olarak iletiyor. Asker ise operasyon talebini bizden yazılı istiyor.”
Cümlenin devamını getirmemişti. Ancak demek istediği şu idi sanırım:

“Bakanlığın bu talebi bize şifahi iletildiği için onları bağlayan bir şey yok. Ama operasyona izin vermeme belgesinin altında bizim imzamız var.”
 
Şimdi daha düne kadar Güneydoğu’da silahlı PKK’lılar yol keserken, vergi toplarken, dağa asker gönderme konvoyları düzenlerken, mahkemeler kurup insanları yargılarken sesi çıkmayanlar, ne oldu da Ağrı’da operasyon yapmaya karar verdi?

- Askeri garnizondaki gönderden bayrak indirildi. Tek kurşun atılmadı.

- Diyarbakır Bingöl karayolu 10 gün trafiğe kapatıldı. Tek kurşun atılmadı.

- Cizre’de askeri araçların geçmemesi için ilçenin dört bir yanına hendekler kazıldı. Tek kurşun atılmadı.
- PKK’nın perde önündeki elemanları, çıkıp özerklik ilan etti. Tek kurşun atılmadı.

- Teröristler, silahlı birlik oluşturup şehir merkezinde denetimler yaptı. Tek kurşun atılmadı.

Eli silahlı PKK’lı teröristler, Ocak 2013’ten bu yana ilk kez Ağrı’da mı ortaya çıkmış? Yoksa, o dönemde iktidarda başka parti vardı da AK Parti yeni mi iktidara geldi?
 Yoksa, 2012 yılında İdris Naim Şahin’in İçişleri Bakanlığı döneminde bitme noktasına gelen PKK’ya “Çözüm Süreci” can simidini atarak tarihinin en güçlü konumuna getiren başkaları mıydı?

Şurası çok açık.
 Milleti kutuplaştırmaktan oy devşirenler, anlaşılan bu kez oy deposunu başka bir yerde keşfetmişler yatırımı onların üzerine yapıyorlar.

 Ağrı Diyadin’deki Tendürek Dağlarının eteğindeki Tütek köyünde yaşananların kamuoyuna ne kadarı yansıyacak, ne kadarı aydınlanabilecek, bu soruların cevabı bende yok.

 Bildiğim tek bir şey var. Bu iktidar, muktedirliğinin sürmesi için ne yapılması gerekiyorsa onu gözünü kırpmadan yapacak.
 Zaten mukadder son da o zaman yaşanacak.


Ünal TANIK / Rotahaber

unaltanik@rotahaber.com

unaltanik@gmail.com

Twitter: @tanikunal

YORUM

Ünal Tanık'ın yazısı bir önceki yazımızı tamamen tasdikler nitelikte olmuş. İki husus ise çok belirgin olarak vurgulanmış ve akıllarda kalmalı.

Birincisi AKP'nin açılım süreci nedeniyle kaybettiği oyların Milliyetçi cephede peşine düşmesi. İkincisi ise açılımı sürdürmek için Valilere şifahi emir vererek zor duruma düşürmesidir. Tabi bu daha önce olmuş.

AKP'nin Milliyetçi oyları toplaması mümkün değil. Yani MHP tabanından oy alması imkansız ve bunu onlar da biliyor. O halde Milliyetçi cephede oy avcılığı ne anlama geliyor? İşte Ünal Tanık bunu yarım bırakmış. O da şudur:

AKP,MHP tabanından oy koparma gayreti içinde değil AKP'den MHP'ye akan oyları durdurma peşindedir. Çünkü AKP'den MHP'ye anormal akışlar var. Bunlar engellenmeye çalışılıyor. Engellenemezse MHP iktidarı sürpriz değil.


12 Nisan 2015 Pazar

ESKİ AKP - YENİ AKP

ÖNCEKİ YAZININ DEVAMIDIR



BUNUN ADI LAİKLİKTİR. NASIL MI?

AKP önce iç politikada, sonra da dış politikada çok büyük politika değişikliklerine gidiyor. Herkes AKP'yi eleştirirken bunun sürmeyeceğini AKP'yi iç ve dış koşulların değiştireceğini biz bu sitede daha önce yazmıştık. O zaman biraz üstü kapalı yazılması gerekiyordu. Artık tam olarak yazabiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bunun adı medeniyettir. Dürüst bireylerin toplum çıkarlarını kendi çıkarlarına tercih etmesini sağlamaya çalışan bir medeniyet amaçlanmaktadır.

Üniter bir devlettir. Bölünemez, parçalanamaz. Her karış toprağının bedeli kandır, başka bir bedelle elden çıkarılamaz.

Ulus Devlettir, Ulus Millettir. Bu topraklarda yaşayan herkes birinci sınıf vatandaştır. Anayasal haklardan herkes aynı şartlarda, eşit olarak yararlanır.

Anayasa çeşitli alt unsurlardan oluşan bu ulusa "Türk Milleti" adını vermiştir. Bu bağlamda bu ülkenin vatandaşı olan herkes hangi ırka mensup olursa olsun ona "Türk" denilecek ve her hangi bir ayrım yapılmayacaktır. Yapılamaz.  

Türk Ulusu' nun; din ,dil, ırk, mezhep gibi kişilerin nevi şahsına münhasır özellikleri bölünmeye, parçalanmaya sebep olacak farklılıklar değil kimliğini ve kültürünü zenginleştirecek hazinelerdir.

Bu bağlamda;
tek bir Türk'ün güvencesi de,
tek bir Kürdün güvencesi de,
tek bir Alevi'nin güvencesi de,
tek bir Sünni'nin güvencesi de,
tek bir Şii'nin güvencesi de,
tek bir Roman'ın güvencesi de,

Yasamasıyla, Yürütmesiyle, Yargısıyla;
Ordusuyla, Devletiyle, Milletiyle 

bu seksen milyona aittir.


Aksini iddia eden tüm bu unsurlarıyla birlikte bu SEKSEN MİLYONU tam karşısında bulur.

Bunun adı medeniyettir.

Bir başka ifade ile medeniyet; toplum çıkarlarına kendi çıkarlarını canları pahasına feda edebilecek
ahlaklı, bilgili, çalışkan, dürüst, inançlı bireyler yetiştirme ve o bireylerin oluşturduğu toplumu yüksek bir davaya yönlendirip tüm yeryüzüne hak ve adaleti hakim kılma mücadelesidir.

Başlığa dönersek "Katil Şii ya da Sünni olmazdan önce katildir" sözü dosdoğru bir sözdür ve laikliğin de tam kendisidir.

AKP, hızla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yukarıda saydığımız ilkelerine doğru yol almaktadır.
Bu yanlış değil, doğru bir yöneliştir.

Dış politikada sarf edilen bu sözler değerinin bilinmesi açısından Atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü ve medeni bir devlet adamı olduğunun da ispatıdır.

Türkiye Ortadoğu'da ABD ve Batılı emperyalistlerin Şiilik ve Sünnilik üzerinden Mezhep savaşı çıkararak Müslümanları katletme oyunlarına gelmeyeceğini göstermiş ve Atatürk'ün izinden gitmeye karar vermiştir.

"Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen Atatürk ahir zamanda medenilere galebe çalmanın zorla değil barış ortamında ve müzakere ile olabileceğini ifade etmişti.

Aynı görüşü Bediüzzaman da "Ahir zamanda medenilere galebe çalmak icbar ile değil ikna iledir"diyerek dini açıdan teyit etmişti.

Şu kadar ki Atatürk'ün açıklamaları siyasi strateji ürünü iken Bediüzzaman'ın açıklamaları dini açıdan stratejinin fetvasıydı. Bu gün de bu fetvaya uygun giden bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

Ancak Bediüzzaman'ın yolundan dini açıdan bu gün diyanetin dışında Cemaat de gitmekteydi. İkna ile medenilere galebe çalmaya çalışıyorlardı.

AKP, bu hatasından da dönecek ama kendisi için geç de olabilir.

AKP İLE HDP ORTAK DANAYA GİRMEMİŞ MİYDİ?

BAHÇELİ "AKP İLE HDP'NİN ORTAK DANAYA GİRDİKLERİNİ" YANİ ANLAŞTIKLARINI İDDİA ETMİŞTİ



Son yaşanan Ağrı olayı AKP ile HDP arasında artan bir gerilimin habercisi. Milli Savunma Bakanı bu tür olayların seçimlere kadar daha da artabileceğini ifade etti.

Olayda yaralanan Mehmetçiklerimize Rabbimizden acil şifalar dileriz.

Demirtaş ise AKP'ye çok ağır ithamlarda bulundu ve "On beş Mehmetçiğin iktidar tarafından oy için kurban edilmek istendiğini" iddia etti.

Tabi Başbakan şiddetle reddederek "Demirtaş'ın yalan söylediğini" açıkladı.

ASLINDA NE OLDU?

Bir soru ile başlayalım.

Eğer HDP önceki seçimlerde olduğu gibi 7 Haziran seçimlerine de "Bağımsız Adaylarla girseydi" süreç bundan nasıl etkilenirdi?

Hemen cevap verelim.

AKP için Açılım Süreci, Barış Süreci vs (Adı her neyse) vazgeçilmez bir politika olmaya devam eder ve muhtemel tüm engellerin üzerine de kararlılıkla gidilirdi.

Her şey HDP'nin 7 Haziran Seçimlerine parti olarak katılması kararıyla başladı.

Evet Bahçeli'nin dediği iddia bu karar öncesi dönem için belki doğru da olabilirdi. Ve Oslo görüşmelerinden bugüne kadar AKP'nin açılım sürecindeki kararlılığı zaten beyanatlarından çok net anlaşılmaktaydı. Yani Bahçeli'yi AKP yöneticileri bizzat doğrulamışlardı.

Peki AKP, HDP'nin 7 Haziran seçimlerine bağımsız adaylar yerine parti adına katılma kararını nasıl algıladı?

İlk önceleri HDP'nin barajı geçemeyeceğini öngörerek "Nasıl olsa HDP'ye verilen oylar bize vekil olarak geri dönecek" diye düşündüler ve açılımı kararlılıkla savunmaya devam ettiler.

Şunu hep iddia ettik.
Bu anket şirketlerinin çoğu Milli değil ve Türkiye düşmanları tarafından organize edilmiş ve hizmetlerinin karşılığını da dışarıdan alan şirketlerdir. Emperyalistler Türkiye'yi bu anket şirketleri ile yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunu niçin yazdık? 

Çünkü AKP'ye bilgi servis eden anket şirketleri her kim ise onlar da bunlardandır ve AKP'yi sürekli kandırmaktadırlar.

Bakınız ilk önce AKP'ye "Bu PKK'lılarla masaya oturunuz. İngiltere, İspanya örnekleri var. PKK diye bir şey kalmaz. Kürtler PKK'ya önem vermez ve kendi kendine legal hale gelir ve AKP denizinde boğulurlar. Kürtler barış istiyor, işte sonuçlar" dediler. 

Ve AKP açılım sürecini buna inanarak başlattı. PKK biteceği yerde bitmiş olan bir örgüt tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Kürt halkı önceden hiç önemsemediği PKK'yı devletin muhatap almasıyla birlikte muhatap alıp adam yerine koymaya başladı. Otuz yılda Kürt halkını yanına çekemeyen PKK açılım ile beş yılda çekmeyi başardı.

Anketçiler devam ettiler oyunlarına:

HDP bağımsız adaylarla 7 Haziran seçimlerine girerse şu kadar vekil çıkarıyorlar. Ama kendi adına parti olarak seçime girerlerse seçim barajını geçemiyorlar ve o seçim bölgelerindeki ikinci parti de AKP. Yani HDP' ye verilen tüm oylar AKP'ye vekil olarak geri dönüyor, HDP hiç vekil çıkaramıyor, işte sonuçlar" dediler.

AKP yine inandı ve HDP'nin parti olarak seçime girmesine rağmen açılıma kararlılıkla devam etti.

Son oyunları ise şu oldu:

"Eyvah" dediler. "Yaptığımız son çalışmalara göre 17-25 Aralık olaylarından dolayı AKP oy kaybetti. Daha da kötüsü HDP barajı geçiyor, yapılacak tek şey var o da AKP'nin HDP oylarından vazgeçip Milliyetçi, Muhafazakar, Atatürkçü tabana dönmesi gerekiyor" dediler.

Dikkat ettiyseniz AKP son bir yılda resmen mutasyon yaşıyor. Eski AKP gitti yerine yeni bir AKP geldi.

Bu ayrı bir yazı konusu. Bu yazının devamı olarak da sürebilir.

DEVAM EDECEK

11 Nisan 2015 Cumartesi

DESTİCİ OYUNA GELDİ

BBP, MHP'NİN İÇİNDE OLMADIĞI BİR İTTİFAKA GİRMEKLE YANLIŞ YAPTI



BARAJI GEÇEMEYECEKLER

İttifak, barajı bu kadrolarla imkanı yok geçemez.

İdris Naim Şahin de adaylıktan vazgeçmiş.Sadece Ahmet Özal var.Ama ne kadar oyu var?

Daha önce bir yazı yazmış ve MHP,BBP,SP İttifakını desteklemiştik. Çünkü bize göre o ittifak tek başına iktidar olabilecek bir hava estirebilirdi.

Ancak olmadı. Destici "MHP ittifak istemedi" dediyse de iş sonradan anlaşıldı ki hiç de öyle değil.

Yani şu:

Bahçeli, SP ve BBP liderlerine MHP'den aday olmalarını önerdi.Belki yanlarındaki bir kaç kişiyi de MHP'den aday yapacaklardı.Herhalde sayıda anlaşılamadı ki "MHP ile ittifak kuramadık" denildi.

Peki şimdi BBP'liler ve Destici nereden aday oldu? Saadet Partisinden.

Madem Saadetten aday olmayı kabul ettiniz o halde niçin "MHP'den aday olun" diyen Bahçeli'nin teklifini sanki Bahçeli reddetmiş gibi açıkladınız?

MHP'den aday olsaydınız ya? Ne sakıncası vardı?

Anlaşılan Bahçeli size istediğinizi vermedi.Yani çok adaylık istediniz o da vermedi. Tabi ki istediğinizi alamayacaksınız. 

Bunun iki sebebi var:

Birincisi MHP şu an iktidara göz kırpan bir partidir.Yüzde yirmi ile otuz arasında bir oy alması hiç sürpriz olmaz.

İkincisi ise Bahçeli,AKP'nin menfi propagandasına karşı "Er meydana yalnız çıkar" anlayışına sahip bir partinin genel başkanıdır.Yani seçime yalnız girmeyi zaten MHP tabanı ister.

Yüzde iki Saadetin, yüzde iki de BBP' nin oyu varsa ve TBMM'de toplam 550 Milletvekili olacaksa bunun yüzde dördü 22 vekil yapar. Bahçeli size onar tane vekillik zaten vermiştir.

O zaman derdiniz ne?

Sizin derdinizi bilemeyiz ama tabloyu çok iyi analiz ederiz.

Bu aşamadan sonra bu ittifak asla barajı geçemez ve bu ittifaka verilen her oy AKP'ye gider. Eğer amacınız buydu ise o başka tabi.

İdris Naim Şahin son anda neden vazgeçti? Şimdilik sır.

Bir örnekle tamamlayalım.

Bir yolcu taşıma şirketi kamuoyu önünde ve reklamlarda daima en iyi araçlarını gösterir ama yolcularını da genellikle özürlü araçlarıyla taşır. Çünkü özürlü araçlarından bir çırpıda vazgeçemez.Maliyetine katlanamaz.

Siyasi partiler için de aynı şey geçerli olabilir.Tabi anlayana. 

ADAM DOĞRU SÖYLÜYOR

İLK OKUL MEZUNU MİLLETVEKİLİ OLMAMALI




Bir sanatçı "İlk okul mezunu Milletvekili mi olur" diye veryansın etmiş.Doğru söylemiş.

Hatta biz biraz daha ileriye gidelim.

İlk okul mezunları da zeki olabilir ancak karar sadece zeka ile verilmez.Olmazsa olmaz şartı bilgidir.

Mecliste nasıl oy vereceğine karar vermek için parti grup başkanlarına bakan milletvekilleri mecliste Milletvekili olarak halkı hizmet edemez.

Grup başkanı "kaldır" derse elini kaldıracak "kaldırma" derse kaldırmayacak.

Hangi kanuna oy veriyor? Kanunda ne yazıyor? Ne anlama geliyor? Bunlar hiç önemli değil.Grup başkanı nasıl olsa yönlendirir.

Sadece Milletvekilleri için sanatçı bey veryansın etmiş ama daha büyük handikaplar var.

Cumhurbaşkanı kesinlikle Profesör olmalı.Ya da asker kökenli ise Orgeneral.Başbakan da en az Doçent.Tüm bakanlar en az Yardımcı Doçent olmalı.

Bu kadar akademisyenin olduğu bir ülkede bir Profesör Cumhurbaşkanı, bir Doçent Başbakan ya da bakan olamazsa tek sorumlusu ülke siyaseti olur.

İşte en büyük siyasi sorunlar:

Bir siyasi parti nasıl kurulur?
Hangi parayla teşkilatlanır?
Siyaseti kim, niçin finanse eder?

Siyasi partilerde kimler, nasıl delege olur?
Niçin genel başkanlar sansasyonel bir olay olmadan genel başkanlıktan alınamazlar?

Niçin Milletvekili adaylıkları için genel başkanlara biat edilir?
Niçin vekil sıralamaları parti merkezlerinde yapılır?

Niçin bir milletvekili genel başkanını gayet doğal olarak eleştirse bile derhal parti disiplinine sevk edilerek apar topar partiden atılır?

Hangi parti seçime niçin daha seçim süreci başlamadan yedi sıfır galip girer?

Uzar da gider.
Bu tam Süha Bey'in konusu vesselam. 

10 Nisan 2015 Cuma

HAZIR MISINIZ?

HZ.MEHDİ AS İLE İLGİLİ BAZI BİLGİLER




ALLAHU ALEM

Geliyor ama henüz meçhul.Yani yukarıdaki gıf gibi hızla yaklaşıyor.Ama henüz gelmedi ve ortaya çıkmadı.

Hz.Mehdi AS ile ilgili hadis yorumlarında Kuran-ı Kerim'in Yusuf Suresi ile Kehf Suresine atıflar vardır.

Yazımızın konusu Yusuf Suresindeki atıflar olacak ama kısaca Kehf Suresine yapılan atıfları da yazalım İnşallah.

Hadis yorumlarına göre Kehf Suresinde anlatılan Ashab-ı Kehf ahir zamanda yeniden dirilecekler ve Hz.Mehdi AS'a tabi olacaklar.Yani onunla birlikte mücadele edecekler. Alimlerden bazıları bu atıfı böyle yorumlamış. 

Allahu Alem bu şöyle de olabilir:

Nasıl ki Ashabı Kehf Kuran'a göre Allah CC tarafından 309 sene uyutuldu ise aynı şekilde Hz.Mehdi AS da bin yıl uyutulmuş olabilir.Ve atıfın amacı bu da olabilir. 

Pek çok alim de Ashabı Kehf'in öldüğünün Kuran ile sabit olduğunu ifade eder ki bu hakikaten Kuran'da Kehf Suresinde detaylı olarak anlatılmaktadır.

Yani elbette ki Allah dilerse her şey olur ama Kuran'da Allah cc Ashabı Kehfin öldüğünü ve onların mezarları üzerine de bir mescid inşa edildiğini buyuruyor.Adnan Hoca bu mescidin Ayasofya olduğunu iddia ediyor.Olabilir de Allah bilir.

Ama gerçek olan Ashabı Kehfin öldüğüdür. Kehf Suresine yapılan atıf da Allahu Alem Hz.Mehdi AS'ın da tıpkı onlar gibi bin yıl uyutulacağına işaret ediyor olabilir.

Şiiler Hz.Mehdi AS'ın 12.İmam olduğunu ve gaybete çekildiğini söylüyorlar ama Şii kaynaklarında Kehf Suresine atıf yapıldığından bahsedilmiyor.

Bu tamamen Sünni kaynaklı.O nedenle hemen mezhepçilik ithamları gelmesin.Usandık bu mezhepçilikten. Hz.Mehdi AS gelince zaten kalkacak ve herkes görecek. 

YUSUF AS SURESİNE YAPILAN ATIFLAR

Yusuf AS Suresi -tıpkı Hz.Musa'nın hayatının çok uzun anlatıldığı gibi- ta çocukluktan itibaren Hz.Yusuf AS'ın hayatını (Vezir olup ailesini yanına getirinceye kadar) çok uzun bir şekilde anlatmaktadır.

Kardeşlerinden gördüğü zulüm ile yaşadığı mağduriyetlerden; kardeşlerinin mağduriyetlerini de giderecek kadar maddi ve manevi makamlar elde ettiğini çok detaylı anlatır.

Ama bunların Hz.Mehdi AS ile bir alakası yoktur. Hz.Yusuf AS'ın hayatı ile Hz.Mehdi AS'ın hayatı arasında bir benzerlik olmayacaktır. 

Benzerlik sadece Hz.Yusuf AS'ın yaşadığı dönemde dünyanın en güzel insanı olmasıdır.Hz.Mehdi AS da yaşadığı dönemde dünyanın en güzel insanı olacaktır.Bu hadis yorumlarında açıkça geçmektedir.

Kısaca Hz.Yusuf AS'dan bahsedersek güzelliği çok çarpıcı bir şekilde anlatılmaktadır.

Züleyha kendisini kınayan hanımları evine davet eder. Onlar henüz Hz.Yusuf AS'ı hiç görmemişlerdir. Önlerine meyve koyar ve yanlarına da birer bıçak bırakır.Onlar meyveleri soymaya başlayınca Yusuf AS'ı onların yanına alır. Kadınlar Yusuf AS'ı görünce şaşkınlıktan ve hayranlıktan ellerinde bulunan bıçaklar ile ellerini keserler. Sonra şöyle derler:

"Allah için bu bir insan değil, bu bir melek"

Gelelim günümüz Mehdilerine...

Haydi bakalım "Benim Mehdim var" diyenler!

Sen Mehdini görünce "Allah için bu bir insan değil,bu bir melek" diyebiliyor musun?

Tabi ki diyemiyorsun.

İşte biz de bu nedenle diyoruz ki:

"HZ.MEHDİ AS HENÜZ ZUHUR ETMEDİ.ORTAYA ÇIKMADI."

Hatta belki de yüzünü de gösteremeyecek durumda. Yani maske takıyor da olabilir. Çünkü bunun tarihten bir de küçük örneği var.

Ebu Müslim Horasani de çok güzel yüzlü bir insanmış ve savaşlarda genellikle maske kullanırmış. Gizlenmek,düşmanı korkutmak,biraz daha gaybiyet ve ciddiyet için hem de savaş esnasında korunmak için.

Hz.Mehdi AS hayatta olduğuna göre ve insanlar da henüz fark etmediğine göre gaybiyet var Allahu Alem.

Saç,sakal,bıyık,giyim kuşam gibi dış görünüşü kendisini gizliyor olmalı.Ayrıca insan hemcinsleri içinde de gizlenebilir.Çünkü hemcinsleri bir insanın güzelliğini fark etmez,etse de ikrar etmez.Bu bağlamda aynı tip giyinen arkadaşları içinde olabilir.Ya da tek başına inziva da olmalı Allahu Alem.

Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

EY İSLAMCI YAZAR(!) SEN ŞEREFSİZİN ÖNDE GİDENİSİN

İSLAMCI YAZAR(!) İSTERSEN KUSURA BAK SEN ŞEREFSİZİN EN ÖNDE GİDENİSİN.





Alemlere rahmet ve hidayet vesilesi olarak indirilen kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in Diyarbakır'da evlerden toplatıldığı ve topluca yakıldığı ajanslara düştü.

Toplayanlar Kuran-ı Kerim'i "Kuran Kurslarına bağışlayacağız" diye topluyorlarmış.Sonra da yakıyorlarmış.

Bugün Diyarbakır'da Müftülük tüm camilerde bu oyunu deşifre etmiş ve "Bağış adı altında Kuran toplayanlara vermeyin" uyarısında bulunmuş. Ayrıca Müftülük "Asla evlerden Kuran toplama gibi bir uygulamalarının olmadığını hatta isteyen herkese Kuran-ı Kerim hediye ettiklerini" ifade etmiş.

Müftüden Allah CC Razı Olsun.

Gelelim şerefsize... İsmini söylemeyelim, kimse de yorumlara isim yazmasın.O kendini iyi bilir.

Bu şerefsiz Kuran toplayanların ve yakanların PKK'lılar olduğunu adı gibi biliyor. Ama "PKK'lılar yaptı" diyemiyor.Demiyor.

Sanki PKK Müslümanmış da...
Sanki Diyarbakır'da PKK'yı dinsiz göstermeye çalışanlar varmış da...
Sanki Diyarbakır'da da tüm ülke çapında da terörden, kaçakçılığa,namussuzluktan şerefsizliğe kadar her türlü alçaklığı yapan PKK'dan başka birileri varmış da...

Ülkenin her yerinde uyuşturucu satan PKK değilmiş de...
Kaçak sigara satan PKK değilmiş de... 
Güneydoğuda zorla insanlardan haraç toplayan PKK değilmiş de...
Müslüman Kürtleri zorla dinsizleştirmeye çalışan PKK değilmiş de...


Kuran-ı Kerimleri bağış yapacağız diye evlerden toplayıp yakan başkasıymış!

İşte sen bu yüzden şerefsizsin. Dinsizsin. Kanı bozuksun.Müslüman falan değilsin yalan söyleme.
Müslümanlığı kullanarak PKK'ya oy toplamaya çalışan bir YEZİDİSİN.

Türkleri zaten kandıramazsın, Müslüman Kürtleri de kandıramayacaksın.

Nereden mi biliyoruz?

Bakınız Yemen konusunda Türkiye ve İran anlaştı.Pakistan zaten bu saftaydı.Kime karşı anlaştılar?Bölgeyi kan gölüne çevirmek için Yahudi'den emir alan ABD'ye karşı anlaştılar.

Yani senin gibilerin Kürt Devleti kurabilmek için köpeklik yaptığınız ABD'ye karşı.

Geçmiş olsun..

Bu da bizden size hediye...







9 Nisan 2015 Perşembe

SUUD UÇAKLARI, İRAN GEMİSİNİ BATIRABİLİR

YEMEN'DE ARTIK HER ŞEY PROVOKASYONA UYGUN HALE GELDİ



İsrail şu anda Arap-İran Savaşı çıkarmak için her türlü planı yapıyordur. Tabi provokasyon planlıyorlar.

Körfezdeki durum buna çok müsait bir hale geldi. Yemen'de ABD,Mısır Savaş gemileri varken iki tane de İran gönderdi. İran, Husilere karşı yapılan dış müdahaleyi engellemekte kararlı.

Arap Koalisyonu da Husileri indirmekte kararlı.Bu savaş demek. İsrail'in istediği de bu ve İran basınına göre İsrail savaş uçakları koalisyona gizliden katılmış durumda. (İran'ın iddiası.) 

Şimdi orada ne olmalı ki Arap koalisyonu ile İran birbirine girsin?

Mısır'ın dışında olduğu Arap Koalisyonuna İsrail güvenmiyor ve "İran Ortadoğu'ya hakim olur" düşüncesinde.

Bu nedenle bir provokasyon olursa bunun bir ayağı mutlaka Mısır'a bulaşır.O da şöyle olabilir:

Mısır savaş gemileri önleme maksatlı İran gemilerine yaklaştırılır.Başlarına ne geleceğini ya bilmezler yada İsrail Sisi'den başkasına bildirmez.(Sadece Sisi bilir)

İran'ın iki savaş gemisi ile Mısır'ın iki savaş gemisi karşı karşıya geldikleri anda Arap Koalisyonu savaş uçakları (yada doğrudan İsrail savaş uçağı) İran gemilerinden birini batırır.Öteki İran gemisinin de Mısır savaş gemisini batırmasına yardım edilir. Batıramazsa o da batırılır.

Mısır'ın da içinde olduğu Arap Koalisyonu ile İran arasında SAVAŞ BAŞLAR.
İsrail de kıs kıs güler.

İki gelişme daha var:

Hamas'tan sonra Filistin Kurtuluş Örgütünün de safını belli etmesiyle birlikte Filistin de tamamen İran'ın kontrolü altına girdi.Hamas yöneticileri Tahran'a gitmişler ve İran ile anlaşmışlardı.Bugün de Filistin Kurtuluş Örgütü Suriye'de Esad ile birlikte hareket edeceklerini açıkladılar.

İkincisi... Mısır'da ve Suudi Arabistan'da Şiiler ayaklanma hazırlığı yapıyorlar. Mısır'daki ayaklanma sadece Mısır'ın daha çok karışmasına neden olacak ama Suudi Arabistan'daki ayaklanmanın sonucu inşallah iyi olacak. 

Bu sitemizde de en başından beri üstüne basa basa şunu söyledik.İran Devleti ve İran Ordusu Hz.Mehdi AS zuhur edinceye kadar esip gürleyecek.Belki de hem kendisine hem de çevresine zarar verecek ama Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde hatta daha detaylı yazalım Beyda'da Süfyan'ın ordusu yere batırıldığında (İnşallah) derhal Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek ve tamamen İslamın askeri olacak.

O nedenle Türkiye şu anda ne Arap Koalisyonunda İran'a karşı, ne de İran'ın yanında Arap Koalisyonuna karşı düşman olmamalı. Çünkü "kalan sağlar bizim olacak" mantığı ne kadar yanlışsa taraf olmak da o kadar yanlıştır. 

Yerimiz barıştan yana olmalı ve bu coğrafyada akan kanları durdurmaya çalışmalıyız. Türkiye burada tarafsız olmalı ve Pakistan'ı da yanında tutmalı.

Bir de tarihten ibretlik bir örnek verelim:
Osmanlı ile savaşmak üzere İngilizler körfeze çıktıklarında (1914) Osmanlı Şeyhülislamı bir hafta arayla iki defa CİHAT ilan ediyor. Araplar Sünni olmalarına rağmen bu Cihat davetine biat etmedikleri gibi İngiliz'den yana olurlarken Irak Şiileri bu Cihat davetine katılıyorlar ve gönüllü birlikler oluşturup İngilizlere karşı Osmanlı Ordusunda savaşıyorlar.Osmanlı bu savaşı kaybedince yerel halk ile birlikte Şiileri de suçluyor ve ondan sonra araları açılıyor.İngilizler işgal edince de kendileri onlara karşı savaşıyorlar ama dağılıyorlar.

Elbetteki Araplardan da Cihat Çağrısına icabet edenler oluyor ama ileri gelenleri değil.Şiilerin ise ileri gelenleri olan din adamları fetva vererek Cihata katılıyorlar.

Bunu yine yanlış anlayanlar olacak.Şunun için yazdık:
Bugün ülkemizde zaten Arap düşmanı yok.Orada sorun da yok.Sorun düşmanlığında ve ülkemizde Şii düşmanı oldukça çok. Bu da olmamalı.

Şii Acem'e de; Sünni Arap'a da düşmanlık etmeyelim. Yapabiliyorsak tüm Müslümanları birleştirip bölgeyi emperyalistlerden temizleyelim.Tabi bunu yapacak olan da belli ve geliyor inşallah.

Her şeyin en doğrusunu sadece Allah CC bilir.