7 Ekim 2013 Pazartesi

SUUD'LU DİN ADAMI SURİYE'DE CİHADA ÇAĞIRIYOR.

Suudlu Meşhur Din Adamından Cihad Çağrısı

Suudlu Meşhur Din Adamından Cihad Çağrısı

Suudi Arabistan hükumetinin Irak, Afganistan ve Suriye'de sergiledikleri ABD yanlısı tutum ve politikalara rağmen Suudi din adamları birer birer cihad çağrısı yapıyor. Son olarak Suudi Arabistan'ın saygın din adamlarından Şeyh Abdullah el Guneyman Suriye'de cihad çağrısı yaptı.


MEŞHUR DİN ADAMINA BAKAR MISINIZ LÜTFEN?

SURİYE'DE CİHAD ÇAĞRISI YAPIYOR.

BRE ŞEREFSİZ! MÜSLÜMANA CİHAD YAPACAK DEVLET Mİ YOK?

İŞTE MYANMAR..
İŞTE İSRAİL..
İŞTE İNGİLİZ..
İŞTE ABD...

ALİM DİYE, DİN ADAMI DİYE GEÇİNEN BU DOLAR MAAŞLI KÖPEKLERE İNANMAYINIZ..

SUUD KRALI ABD KÖPEĞİDİR, BUNLAR DA SUUD KRALININ KÖPEKLERİDİR.BUNLAR MÜSLÜMAN FALAN DEĞİLLERDİR KARDEŞLERİM İNANMAYINIZ.

ABD'DEN İZİN ALMADAN LAVABOYA GİDEMEZ BUNLAR.




BU YAZIYI DİKKATLİCE OKUYAN TÜRKİYE'Yİ RAHATLIKLA YÖNETEBİLİR

BU YAZIYI DİKKATLİCE OKUYAN TÜRKİYE'Yİ RAHATLIKLA YÖNETEBİLİR



David Rockefeller'den son yüzyılın en büyük itirafları

ABD'li Yahudi bankacı iş adamı David Rockefeller den son yüzyılın en büyük itirafları.....


ABD’li Yahudi bankacı işadamı DavidˆRockefeller, son yüzyılın en büyük itiraflarını yaptı.

İşte David Rockefeller’in söyledikleri:


TÜRKİYE’YE ADNAN MENDERES ZAMANINDA “MARSHALL YARDIMI” İLE EL ATTIK
Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaşmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine bize desteğimizle Adnan Menderes gelmişti. Aslında Menderes bizimle başta gayet güzel bir diyalog kurmuştu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliştiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiğinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye başladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim şirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diğer bir deyişle Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri şeyler talep ettik Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğini söyledi ve bizden uzaklaşamaya başladı. Ülke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu şartlarda iktidarda ki yerini uzunca bir süre için, sağlamlaştırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu işe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediğimiz halde, çalışma arkadaşlarıyla beraber idam edildi. Sadece CELAL BAYAR kurtuldu, çünkü bir MASONDU ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diğer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.

1980 DARBESİ BİZİM İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA YAPILDI
Aynı ülkede gerçekleşen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doğrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir sağcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doğrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da gelişmiş ülkelerin piyasaları doyuma ulaşmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuştuk. Bunun üzerine diğer az gelişmiş ülkelere uyguladığımız planı onları da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediğimizi kabul etmiş görünüyorlar, fakat işi uzatıyorlardı.

BİNLERCE TÜRK GENCİ UYDURMA İDEOJİLER UĞRUNA CAN VERDİ

En sonunda bu ikilem yine bildiğimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla sağ ve sol ideoloji kavgaları başlatıldı. Aslında başında onay vermiş gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiş, ülkede yağ ve tuz bile bulunamaz olmuştu. Karaborsacılar zenginleşirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ülkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ülke halkı sağcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya başladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kişi sokak çatışmalarında ölmeye başlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. İnsanlar akşamları sokağa çıkamaz olmuştu. Her an bir serseri kurşuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uğruna can vermişti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde başarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiş, ülkeye huzur gelmişti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiş, sahneden çekilmişlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.

ÖZAL, İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA KAPILARI SONUNA KADAR AÇTI

Askeri hükümet bir süre devlet yöneticiliği yaptı ve bizim belirlediğimiz bir kişiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim şirketlerimiz bu bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. İlk önceleri fiyatları çok düşük tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ülke artık Amerikan ve Avrupa yapımı mallarla dolmuştu. Sanayi şirketlerimiz stoklarını eritirken finans şirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı. Böylece, gelişmekte olan ülkeler olarak adlandırdığımız bu ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan ve 80’li yıllarda başlatılan bu proje ile, bütün ülkeler, hem bizlerden aldıkları mallarla sanayi şirketlerimizi zenginleştirmeye devam ediyorlar, hem de bu malların karşılığı olan ödemelerini yapabilmek için bizim finans şirketlerimizden aldıkları yüksek faizli kredilerle, her sene artan bir borç batağına sürükleniyorlar.

TÜRKİYE’DE PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU

Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.

“KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ” HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK

Beyni yıkandığı için temiz hayallerle işe başlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye başladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya başlamış, biz ülke monarşizme dönüyor diyerek kaygılanmaya başlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuş. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uğraşmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve şu anda koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediğimiz geri çevirecek durumda değil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hala geçerli olan Sevr Antlaşması uyarınca hemen hemen tamamından fedakarlık etmek zorunda kalacak.

TÜRKİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ… SU KAYNAKLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI BURADA


Rockefeller de sözü devralarak başlıyor;

Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:

Bir kere Büyük İsrail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı şu anda Türkiye’ye aittir.

İkincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. İslamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den başlamalıyız.

Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doğalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip Ortadoğu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. Ortadoğu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diğer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaşaya boğulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaşma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.

EN ÖNEMLİSİ, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR

Dördüncüsü, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.

Beşincisi ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Milattan Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaşayan büyük bir felaketten sonra yaşadıkları yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar, yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiğimiz Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir.

Milattan Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan, toplumda adaleti sağlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk para kullanan ve vergi toplaya, ilk okul açan ve tekerleği bulan ulustur: yani dünya medeniyetinin başlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre “kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı bas, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, Yağ gibi erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçe’de kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır. Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.

Fakat biz bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500 yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.

MEDENİYETİN BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK


Medeniyetin beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça başarılı olduk. Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı aşırı düzeylerdir.

Aslında insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.

Ben de o ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Duydukları hiç hoşuma gitmeyince konuyu değiştirmek istedim.

OSMANLI’YI YIKMAK ZOR OLMADI
“Dünya ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” diye sordum. Rothschild kendimden emin bir tavırla konuşmayı sürdürdü.

Rothschild: Sana tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayarak Ortadoğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. İsrail devletinin kurucusu sayılan Theodor Herlz, o zamanki Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’e giderek, bizim ailemizin desteğiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat padişah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak çok zor olmadı. Çünkü padişahlar genellikle Türk kadınları yerine, fethettikleri ülkelerden köle olarak getirdikleri başka din ve ırklara mensup kadınlarla evleniyorlardı. Tabii Hürem Sultan gibi bu kadınlar zamanla ülke yönetiminde söz sahibi oldular ve kendileri gibi yabancı kökenli adamlarıyla bizim istediğimiz gibi, ülkeyi yıkıma götüren bir şekilde yönetmeye başladılar. Padişahlar ise devlet yönetiminin emin ellerde olduğu düşüncesiyle zevk ve sefaya dalmışlardı. Bu da Osmanlı’nın çöküş devrini başlattı. Mason örgütleri tarafından kışkırtılan insanların çıkardıkları isyanlarla topraklar kaybedilmeye başlandı. Hazine plansız harcamalarla tüketildi. Savaş sonunda hedefimize ulaşmamıza az kalmıştı; ama Atatürk adında bir lider ortaya çıkarak planlarımızı bir süreliğine ertelememize neden oldu. Tabii ki sonuçta bizim finans ve silah sanayi şirketlerimiz servetlerini onlarca kez katladılar. I. Dünya Savaşı sonunda Monarşizm tez olarak, Demokrasi antitez olarak, Komünizm’i yani sentezi oluşturdu.

HİTLER, BİZİM TARAFIMIZDAN GETİRİLDİ, ÇÜNKÜ BURADAKİ YAHUDİLER İSRAİL DEVLETİNİ KURMAYA YARDIMCI OLMADILAR

İkinci Dünya Savaşı’nın asıl sebebi şu an olduğu gibi dünyada başlayan ekonomik krizlerdi; diğer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar dışında yaşayan Yahudilerin, yeni İsrail devletini kurmaya yardımcı olmamaları ve bu ülkeye dönmeyi kabul etmemeleriydi. Hitler’in bulunduğu mevkiye gelmesi ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar sayesinde olmuştur. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri, Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteğiyle Hitler, dünya savaşı başlatacak güce erişiyordu. Bu iş için Hitler seçilmişti; çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından evden kovulmuştu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla, başka bir iş bulamayınca koyu Katolik olan baba evine geri dönmüştü. Hitler zamanla bu gerçeği öğrenmiş, Yahudilere kin duymaya başlamıştı. İsrail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları üretildi. Şimdi aynı katliam senaryosu Ermeni Soykırımı adı altında Türklere uygulanmaktadır. Bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece Türkiye yüz milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bu da Türk ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır.

ATOM BOMBASI, YAHUDİLERİN YAŞADIĞI ALMANYA’YA ATILAMAZDI, BU NEDENLE JAPONYA KIŞKIRTILDI

Almanlar’dan nefret eden o zaman ki Siyonist başkanımız Einstein’ın Amerikan Başkanı Roosevelt’e bir öneri mektubu göndermesiyle atom bombası çalışmaları Manhattan Projesi altında başlatılmış ve kısa sürede sonuç alınmıştı. Ama bir sorun vardı, bu bomba çok güçlüydü ve deneme yapılabilmesi için Amerika’nın halkın desteğiyle savaşa girmesi gerekiyordu. Ayrıca Alman şehirlerinde çok sayıda Yahudi yaşıyordu; bu ülkeye atom bombası atılamazdı. Japonlar kışkırtıldı ve daha önceden haber alınmasına rağmen, halkın duygularıyla oynanarak desteğinin kazanabilmesi için yüzlerce Amerikan askerinin ölmesiyle sonuçlanan Pearl Harbor baskınına göz yumulmuş ve bu sorun da aşılmış oluyordu.

İSRAİL DEVLETİ, ROTSCHILD AİLESİ’NİN CÖMERT MALİ DESTEĞİ İLE KURULDU

Ve böylece Büyük İsrail İmparatorluğu’nun temelini oluşturan İsrail Devleti 1948 yılında Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteğiyle kuruldu. Ordo Ab Chaos yine işe yaramıştı. Bu arada savaşta iflas eden ülkelerin ekonomilerinin düzeltilmeleri için Harriman, Rockefeller, Vanderblit ve Rothschild finans kurumlarından aldıkları borç paralar devreye giriyordu.

SOVYETLER BİRLİĞİ’NE YETERİ KADAR ÜLKE TAHSİS EDİLMİŞ, MALİ DESTEK VERİLMİŞTİ

Sovyetler Birliği, Hegel Diyalektiği gereği bir karşıt güç yaratılması gerektiği için, Amerikan International Barnsdall Corporation şirketinin verdiği ekipman ve yine Amerikan W.A Harriman Company ve Guaranty Tröstü tarafından verilen mali desteklerle petrol kuyuları ve maden yatakları açarak, ekonomisini geliştirdi. Bu arada dünya ülkeleri komünizm ve kapitalizm arasında seçimlerini yapmaya başlamışlar; Sovyetler Birliği’ne kapitalizmi savunan bizlere karşı eşit bir güç oluşturması ve bu oyunun sürdürülebilmesi için yeteri kadar ülke tahsis edilmişti.

ÇİN, HENÜZ KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE AMA ABD EKONOMİSİNE KATKISI BÜYÜK
Çin ise Amerikan Bechtel Corporation’ın verdiği teknoloji ve beyin gücüyle süper bir güç haline geldi. Bu ülke henüz kontrol edemediğimiz, dünyadaki tek ülke. Fakat Amerikan ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar; çünkü iş gücü çok ucuz, ayda 30 dolara çalışacak işçi bulmak bizim ülkelerimizde patronların en tatlı rüyası olurdu.

VİETNAM, KORE, KAMBOÇYA, TAYLAND, ENDONEZYA, AFGANİSTAN, İRAN-IRAK, YUGOSLAVYA SAVAŞ ENDÜSTRİSİ’NİN DENEME VE GELİŞMESİNE YARADI

Size dünyadan kısa örnekler vererek konuşmamıza devam edeceğim; Vietnam savaşında, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği silah endüstrileri, yeni imal ettiği silahları deneme fırsatı bulmuştu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi batağa sürüklendi.

Kore savaşı ile bu ülke iyiye bölündü ve kalkınma hayalleri suya düştü. Böylece ülke ekonomisi tahrip edildi. Ayrıca bu ülkede mikrop bombaları ve dioksin gibi çeşitli zehirler ile biyolojik savaş denemeleri yapıldı.

Kamboçya’da Amerika ile ticaret yapmayı reddeden lider Sihanuk 1970 yılında bir darbe ile devrildi ve yerlerine ülkeyi kaosa sürükleyen Pol Pot ve Kızıl Kmerler geçirildi.

Tayland’da yine ülke yönetimi devrilerek yerine diktatörlük rejimi kuruldu. Ülke ekonomisi yıllarca bize çalıştı.

Endonezya devlet başkanı Suharto 1957-58 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği silahlarla Doğu Timor’u işgal etti ve yıllarca sürecek bir kaos yarattı, binlerce insan öldü.

Afganistan savaşı Ruslara silah sanayisini geliştirmek için büyük fırsatlar sunmuştur. Biz de yeni üretilen silahların etkilerini deneyebilmek için büyük bir fırsat yakalamıştık. Ayrıca ülke çok zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Afganistan yönetimi şu anda tamamen bizim kontrolümüz altındadır.

İran-Irak savaşı Saddam’a büyük vaatler yapılarak başlatıldı. İlk iş olarak birbirlerinin petrol kuyularını ve tesislerini bombaladılar. Tabii sonunda petrol zengini bu iki bizlerden daha fazla silah satın alıp savaşı kazanabilmek için ülke ekonomilerini iflas ettirecek düzeye getirdiler. Sonuçta bütün şehirleri ve petrol tesisleri yine bizler tarafından yeniden kurulacaktı. Bu de yine bizlerden daha fazla borç almakla mümkün oluyordu.

Saddam dolduruşa getirilerek başlatılan 1990 yılındaki Körfez savaşı, ile ırak ekonomisi bir kez daha çökertildi; Kuveyt’i tekrar inşa etmek için milyarlarca dolarlık iş bağlantıları yapıldı; Amerikan askerleri bölgeye ilelebet yerleşti. Bu savaşta test amacıyla tüketilmiş uranyum bombaları kullanıldı. Bu bombalar, etkisi yıllarca sürecek radyoaktif maddeler yayarak bölgedeki yüz binlerce insanın, tabii bu arada bizim askerlerimizin de ölmesine yol açtı, hala da insanları öldürmeye devam ediyorlar.

1990 Yugoslav savaşında salkım bombaları kullanıldı. Bu teknoloji harikası bombalar yere yaklaştıklarında yüzlerce küçük bombalara ayrışıyorlar ve yere düştüklerinde hala patlamamış olanlar her zaman aktif birer bomba olarak kurbanlarını bekliyorlar.

Rotthschild konuşmasına “Bu ülkelerin şimdi tamamen bizim kontrolümüz altında olduğunu sanırım söylememe gerek yok” diyerek ara verdi. Onun kaldığı yerden Rockefeller devam etti.

ZAİRE, ÇAD, YEMEN, GUATEMALA, ŞİLİ, BREZİLYA, DOMİNİK, SOMALİ, PANAMA, EL SALVADOR, BOLİVYA, EKVATOR, PERU, URUGUAY, ANGOLA’DAKİ SAVAŞLAR VE DARBELER BİZİM PLANLARIMIZDI

Zaire devletinin başına CIA destekli bir darbe ile 1965 yılında geçen Mobutu, George Bush’un deyimiyle Afrika’daki en iyi adamımız oldu.

Çad Hükümeti 1982 yılında bir darbe ile devrildi ve yerine diktatör Hissen Harbe geçirildi. Bu geçiş sırasında on binlerce insan öldü.

Yemen 1990 yılına kadar iki ayrı devlet halinde uzun yıllar birbirleriyle savaştılar. Bizim şirketlerimiz zenginleşmeye devam ettiler.

Guatemala’da hükümet, komünist rejim tehlikesi bahane edilerek CIA yardımıyla 1953 yılında devrildi ve bugüne kadar bizim tayin ettiğimiz askeri hükümetlerle ülke sonsuz bir kargaşa içinde yönetilmektedir.

Şili’de General Pinochet, 1973 yılında iktidarı ele geçirerek, yıllarca bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkeyi yönetti. Amerika Birleşik Devletleri’ne aktardığı milyarlarca dolarla ülke ekonomisi bataklığa sürüklendi. Ülke insanları sefalet içinde yüzerken, bizler daha zengin olduk.

Brezilya da komünizmden kurtarılan bir diğer ülkeydi. Ülke yönetimi 1964 yılında bir darbe ile devrildi, ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Amerika’daki en güvenilir müttefiklerinden biri oldu.

Dominik Cumhuriyeti, aynı şekilde 1963 yılında bir darbe ile bizim istediğimiz yöneticilere kavuştu. Ülkenin serveti bizlere aktı.

1990’lı yıllarda Kolombiya’da uyuşturucu ile mücadele etmek maskesi altında ülke yönetimi ele geçirildi. CIA bu ülkeden gelen uyuşturucu parasıyla dünyanın çeşitli ülkelerindeki operasyonlarını finanse ediyor.

Fiji, Grenada, Panama, Somali, El Salvador işgal edildi. Sarin, hardal gazı gibi sinir gazları halk üzerinde denendi. Yüz binlerce insan öldü ve hala ölmeye devam ediyor.

Bolivya, Gana, Ekvator, Haiti, Filipinler, Peru, Uruguay, Angola, Seyşel adaları gibi üçüncü dünya ülkelerinde yapılan darbeler ve karışıklıklar hep bizim planlarımızın bir parçasıydı.

BÜTÜN ÜLKE YÖNETİMLERİNİ KONTROL ALTINDA TUTUYORUZ, AKSİ HALDE TERÖR OLAYLARINI DEVREYE SOKUYORUZ

Avrupa ülkelerinde kurulan İtalya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.

İstanbul’daki sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için yaptırıldı.

New York İkiz Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları ise tamamen bizim planlarımız doğrultusunda icra edildiler.

Ben “dünyada el atmadıkları başka ülke kaldı mı acaba” diye düşünüyordum. Rockefeller böyle beni şaşkınlığa uğratmanın zevkiyle içkisini bir yudumda bitirerek sözlerini tamamladı;

DÜNYADA HİÇBİR YERDE MAFYA VE KAÇAKÇILIK OLAYLARI BİZİM İZNİMİZ OLMADAN YAPILAMAZ

“Bu arada, bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan bağlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması için, üst kademelerde işbirlikçilerin olması gerekir. Bu işbirlikçiler gözünü para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu işlere bulaşıldı mı, bir daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında çalışan mafya, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteğiyle bütün bu faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna işbirlikçilere dağıtılan para ve rüşvetler dahildir.

NEDEN KUZEY AMERİKA VE BATI AVRUPA VARLIKLI BİR YAŞAM SÜRER DÜNYADAKİ 5 MİLYAR İNSAN, BİZİM 1 MİLYAR İNSANIMIZ İÇİN ÇALIŞIR

Bu örnekler inanın bana sadece buzdağının dışarıdan görünen başı. Gördüğünüz gibi dünyanın her noktası kontrolümüz altında. Hegel Diyalektiği’nin amacımız doğrultusunda ne kadar çok işe yaradığını görüyorsunuz. Hiç düşündünüz mü, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri vatandaşlarına rahat ve varlıklı yaşam olanakları sunarken, dünyanın diğer ülkelerinde neden sefalet ve bitmeyen bir kargaşa var? Çünkü bizim ırkımız seçilmiş ırktır, diğerleri sadece köledirler. Eğer yaşamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu şekilde hizmet etmek zorundadırlar. Dünyadaki 5 milyar insanı bizim toplumlarımızdaki 1 milyar insan için çalışıyorlar. Bütün zenginlikleri bizim şirketlerimize ve dolayısıyla bizim ülkelerimize atkılıyor. Biz gelişmiş ülkeler, her geçen gün daha da zenginleşirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiş, halkı uydurma savaşlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiş çaresiz bir halde; refah içinde yaşayan işbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakları bizim emirlerimizi bekliyorlar.

Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.

İlk önce bütün bu anlatılanları çok büyük hayaller olarak görmüştüm; ama diğer ülkelerin durumu aklıma gelince gerçekleşme olasılıklarının olduğunu hesapladım. Gerçekten de çok az televizyon seyretmeme rağmen savaş ve ayaklanma haberleri gözüme çarpıyor, açlıktan ve sefaletten sürünen insanları seyrettiğimi hatırlıyorum. Ama ben medya adamıydım ve bütün bunların sebeplerini araştıracak zamanım yoktu…

6 Ekim 2013 Pazar

BURADA BİR GAYBİ MESAJ VAR MI?

BURADA BİR GAYBİ MESAJ VAR MI?



ACABA BU OLAYDA GAYBİ BİR MESAJ VAR MIDIR?

OLAY ŞU: 

KURTLAR AĞRI'DA SÜRÜYE DALMIŞLAR VE SÜRÜYÜ TELEF ETMİŞLER.

BİZE GÖRE:

ÇOBAN İSRAİL'İ,
SÜRÜ PKK'YI 
VE KURTLAR DA KANTURAOĞULLARINI TEMSİL EDİYOR.

MESAJ ŞU:

EY PKK!

İSRAİL'İN KÖPEKLİĞİNİ YAPMAYA DEVAM EDERSEN KANTURAOĞULLARI SENİ TELEF EDECEKLER.

KANTURAOĞULLARI KAHRAMAN TÜRKLER.

ALLAHU ALEM...

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR..


5 Ekim 2013 Cumartesi

KÖR MÜYÜZ? SAĞIR MIYIZ? TEMBEL MİYİZ?


KÖR MÜYÜZ? SAĞIR MIYIZ? TEMBEL MİYİZ?


BAKALIM ŞU HARİTAYA; GÖREMİYORSAK KÖRÜZ..
OKUYALIM TARİHİMİZİ;HİÇ DUYMAMIŞSAK SAĞIRIZ..
BİRAZ CESUR OLSAK BELKİ BİZ DE GÖRÜRÜZ..
YAPAMIYORSAK ATALARIMIZIN YAPTIĞINI HEM TEMBEL, HEM KORKAĞIZ..

DÜNYA NÜFUSUNUN ÜÇTE BİRİ MÜSLÜMANDIR
TOPRAKLARININ ÜÇTE BİRİ İSLAM ÜLKESİDİR
ZENGİNLİKLERİN ÜÇTE İKİSİ MÜSLÜMANLARINDIR

HARİTADA GÖREMEDİĞİMİZ İSRAİL'E GÜCÜMÜZ YETMEZ
YERİNİ BULAMADIĞIMIZ İNGİLİZ'E SÖZÜMÜZ GEÇMEZ
EY MÜSLÜMAN! İLLA Kİ MEHDİ Mİ GELMESİ LAZIM?
KÖRSEN,SAĞIRSAN,KORKAKSAN İNAN Kİ MEHDİ DE GELMEZ.





4 Ekim 2013 Cuma

MELHAMELER KİMLERİN ELLERİ İLE DOĞAR?

MELHAMELER KİMLERİN ELLERİ İLE DOĞAR?




Hz.Peygamber Asm buyurdu ki:

64/14. İki azatlı, Arap azatlısı ve Rum azatlısı Melik 

olduklarında, onların elleri ile melhameler  doğar.  “Hz. İbn-i


Amr RA”


ARAP' IN AZATLISI ,ARAP SÖMÜRGESİ OLDUĞU HALDE 

BAĞIMSIZLIK KAZANIP ARAPTAN AYRILAN DEMEKTİR.



ARAP HEGEMONYASI İSE EMEVİLER VE ABBASİLER İLE 

EN GENİŞ SINIRLARINA ULAŞMIŞ VE SELÇUKLU 


HAKİMİYETİ İLE ARAP İMPARATORLUĞU YIKILMIŞTIR.



TÜRKLER İSE TARİHLERİ BOYUNCA HİÇBİR MİLLETİN 

ESARETİ ALTINA GİRMEMİŞLERDİR. YANİ ARAP 


HAKİMİYETİ ALTINA DA GİRMEMİŞLER HATTA ARAP 


HAKİMİYETİNİ DE SONA ERDİRMİŞLERDİR.



ARAPLARIN AZATLISI OLABİLECEK ÜLKE İSE ARAP 

OLMAYAN BİR ÜLKEDİR. MISIR,ÜRDÜN,IRAK, SURİYE 


HALKI İSE ARAPTIR VE ARAP AZATLISI 


OLAMAZ.DOLAYISIYLA ARAP AZATLISI SADECE VE 


SADECE İRAN OLABİLİR.



AYRICA AZATLIDAN MAKSAT SADECE BAĞIMSIZLIK İLAN

ETMEK DEĞİL AYNI ZAMANDA ARABA DA ÜSTÜNLÜK


SAĞLAYARAK YENİDEN ARAP SÖMÜRGESİ OLMA 


İHTİMALİ OLMAYAN DEMEKTİR.



HADİS' DE ANLATILAN ARAPIN AZATLISI İRAN OLABİLİR 

ALLAHU ALEM.



RUM'UN AZATLISI İSE AYNI FORMÜLE GÖRE RUM'DAN 

BAĞIMSIZLIK ALACAK VE ÖYLE BİR HALE GELECEK Kİ 


ARTIK RUM'UN KÖLESİ OLAMAYACAK KADAR GÜÇLÜ 


OLACAK.



YANİ RUM'DAN DAHA GÜÇLÜ OLACAK.BELKİ RUM'UN DA

LİDERİ OLACAK. BU DEVLET İSE ABD OLABİLİR ALLAHU 


ALEM.



ÇÜNKÜ ABD 200 YILLIK MAZİSİ OLAN BİR DEVLETTİR VE 

BUNDAN ÖNCE İNGİLTERE'NİN SÖMÜRGESİYDİ.



İNGİLTERE'DEN BAĞIMSIZLIK İLAN ETTİ VE BUGÜN 

DÜNYA LİDERİ DURUMUNA GELDİ.



DOLAYISIYLA HADİSTE BAHSEDİLEN ARAP' IN AZATLISI 

İRAN, RUM'UN AZATLISI İSE ABD 'DİR ALLAHU ALEM 


DİYORUZ.


HADİSTE BAHSEDİLEN "MELİK OLMA" İSE BİR 


ŞAHSIN MELİKLİĞİ DEĞİL ABD'NİN BATININ REİSİ,


İRAN'IN İSLAM ALEMİ'NİN REİSİ OLMASI ANLAMINDA 


OLABİLİR ALLAHU ALEM.



VE 3.DÜNYA SAVAŞINA DÖNÜŞECEK MELHAMELER 


ONLARIN ELİYLE OLACAKTIR VE BU GÜNKÜ 


KONJOKTÜR DE BUNA UYGUNDUR.

ALLAHU ALEM.

3 Ekim 2013 Perşembe

ABD, MISIR’I NASIL İŞGAL EDECEK?

ABD, MISIR’I NASIL İŞGAL EDECEK?


ABD Yahudileri, Obama’dan Suriye’yi işgal etmesini istediler. Obama önce direndi. Baktı ki Yahudiler ekonomik baskıyı artırıyorlar ciddi olarak işgali düşünmeye başladı.

Fakat bahane yoktu. Yahudiler devreye girdiler ve Obama’ya “ Suriye’de kırmızı çizgimiz kimyasal silah kullanılmasıdır” açıklamasını yaptırdılar. 

Çünkü öbür tarafta İsrail kimyasal silahları El Nusra’ ya ulaştırmakla meşguldü.

Kimyasal silah da kullanılmış ve işgal için her şey hazır olmuştu. 

İran bunu gördü ve çok sert bir açıklama yaptı. “ Suriye’ye vurursanız İsrail’i yok ederiz” dedi. 

Bu söz Obama’dan önce ABD Yahudilerini korkuttu. İran gayet ciddi idi ve bunu yapacak gücü vardı. Üstelik Rusya ve Çin de yanlarındaydı.

Püf noktası ise şuydu:

ABD, Suriye’ye müdahale ederse Rusya- Suriye için- ABD ile savaşmayacaktı. Ama İran Suriye için savaşacaktı ve Rusya da İran için savaşacaktı. Yani 3.Dünya Savaşı çıkabilirdi.

Obama ve demokratlar bunu gördükleri için Yahudilerle zıtlaştılar. Yahudiler de Obama’yı zor duruma düşürerek başka siyasi amaçlarına alet etmek için pazarlık yapacak konuma getirmeye çalıştılar. 

Son manevraları Kongreden ek bütçelerin engellenmesi. ABD ekonomisi çok büyük bir krize giriyor. Bunu yapanlar Cumhuriyetçi Parti içinde kadrolaşan Yahudiler ve Neoconlar.


Obama da bunları hedef alan zehir zemberek açıklamalar yaptı:

“ Cumhuriyetçi Parti içindeki bir grup, Kongreyi kilitleyerek SİYASİ EMELLERİ için ABD’yi kapatıyorlar. “ dedi.

Yahudilerin SİYASİ EMELLERİ ise: Suriye’nin, Mısır’ın işgali ile Nil’den Fırat’a kadar olan toprakların İsrail’e verilmesiydi.

Suriye defteri 3.Dünya Savaşı riski nedeniyle şimdilik askıda. 

Fakat Yahudiler Obama’ya şimdi şunu önerecekler:

“Madem 3.Dünya Savaşı riski nedeniyle Suriye’yi alıp bize vermedin o halde Mısır’ın kuzey doğusunu işgal et, al ve İsrail’e ver. Tamam; Suriye’nin ardında İran, Rusya ve Çin vardı. Ama Mısır’ın yanında kimse yok, içinde de dışında da ABD ve İsrail var.3.dünya Savaşı riski de yok. O halde işgal etmemek için bahaneniz de yok. İşgal ediniz, biz de sizin ABD ekonomisindeki krizleri aşmanız için koyduğumuz tüm engelleri kaldıralım. Mısır’ı işgal etmeniz için de Uluslararası Topluma bahaneleri üretelim” diyecekler.

Yahudiler, Obama’ya bu teklifi sunmak üzereler, belki de sundular.

Bu teklif dehşet sonuçlar doğuracak çok tehlikeli bir tekliftir.

Bize göre:

Obama çok zor durumdadır ve bu teklifi kabul edecektir. Çünkü İran rest çekmeseydi o zaman ki teklifi de kabul etmişti ve bugün Suriye çoktan vurulmuştu. 

Hatta Obama İran’ın tepkisini çekmeden Yahudinin de gönlünü almak için sınırlı Suriye operasyonu fikrini bu nedenle geliştirmişti. İran bu oyunu da bozdu.

(Obama’nın İran’a “Vursanız da şu İsrail’i siz de kurtulsanız,biz de kurtulsak” dediğini de duyar gibiyiz. O kadar usandı yani bu Yahudilerden.)

MISIR’DA DEHŞET OLAYLAR ADETA “GELİYORUM” DİYOR

ABD ve NATO’nun Mısır’ı işgal etmesi için Müslüman ülkelerden çağrı olması lazım.Yani Müslüman ülke yöneticileri şu sloganları atacaklar.

“ Sisi, masum insanları öldürüyor, Uluslararası Toplum uyuyor mu?”

(Halbuki bu “ Mısır’ı işgal edin” demektir. Ve Uluslararası Toplum denilen de Yahudilerdir.)

Veya:
 (Kardavi):

“ NATO, Mısır’a müdahale etmelidir.”

(Suud Kralı):

“ NATO,Mısır’a müdahale ederse masraflarını karşılarız”

(Şimdi Sisi’nin yanında olduklarına bakmayınız, ABD’nin Sisi aleyhine tek açıklaması bunların da düşman olması için yeterlidir.)

Yani çağıracak çok kişi var ve o hiç mesele değil Vesselam.

KISA SENARYO VE ÖNEMLİ TARİH:

ABD ve İsrail;13 Ekim’de İhvan’ı Mısır’ın tüm Tahrir’lerine, Adeviye’ lerine çıkarırlar.Aynı zamanda baltacılar dahil ordu birliklerini de bunlara saldırtırlar.

El Kaide ve Tekfircileri de boş durdurmaz “Curcunaya katılın, her tarafta bombaları patlatın,başlangıçta Orduya karşı savaşın”derler.

Yani 13 Ekim’den itibaren Mısır,savaş meydanına dönebilir ve tüm Müslüman ülkeler Batı’yı müdahaleye çağırabilirler. 

(Allah CC korusun ve tedbir alınabiliyorsa alınsın İnşaallah.)

Bunlar olabilir çünkü Mısır’daki tüm odaklar ve güç merkezleri ABD ve Batının kontrolündedir. Batının planı da bu ülkeyi işgal etmek ise o zaman bunlar da olabilir diyoruz vesselam.

MISIR KRİZİNİN ÇÖZÜMÜ

Türkiye, İran ve Pakistan acilen üçlü bir görüşme ile Mısır konusunda mutabakat sağlayıp bunu teklif kararına dönüştürüp, bu teklifi üçlü bir heyet ile aba altından sopa gösterecek şekilde Sisi’ye iletmeliler ve Sisi’nin cevabına göre de her türlü kararı alabilmeliler.

Bu mektubu biz yazsaydık sadece dört madde yazardık:

1-    İhvancıların hepsini de serbest bırakınız ve seçim tarihini açıklayınız.

2-    Türkiye,İran ve Pakistan’ın kurduğu İslam Birliği’ne Mısır’ın da gireceğini ve yeni anayasasının da İslam Birliği anayasası olacağını ilan ediniz.

3-    Cevabınız “EVET” ise Türkiye,İran ve Pakistan şu andan itibaren iyi ve kötü gününüzde daima yanınızdadır.

4-    Cevabınız “HAYIR” ise Türkiye,İran ve Pakistan; sizi devirmek ve Mısır halkına hakettiği lideri getirmek için savaş da dahil olmak üzere şu andan itibaren karşınızdadır.

İŞTE ÇÖZÜM VAR MI BABAYİĞİT?

  

2 Ekim 2013 Çarşamba

HERKES "İSLAM BİRLİĞİ KURULSUN" DİYOR AMA?

HERKES "İSLAM BİRLİĞİ KURULSUN" DİYOR AMA? 



MADEM HERKES "İSLAM BİRLİĞİ KURULSUN" DİYOR; O HALDE NİÇİN KURULAMIYOR?

RESİMDE GÖRÜLEN CIA,MOSSAD,BATI ENGELLERİNİ ZATEN BİLİYORUZ.İSLAM BİRLİĞİ'Nİ ONLAR KURACAK DEĞİLLER Kİ. MÜSLÜMANLAR KURACAK.

DOĞRUSU İSE ŞU: "MÜSLÜMANLAR İSLAM BİRLİĞİ'Nİ NİÇİN KURAMIYORLAR?"

EL CEVAP:

"İRAN'SIZ İSLAM BİRLİĞİ KURULSUN" DEMEK ASLINDA "İSLAM BİRLİĞİ HİÇ KURULMASIN" DEMEKTİR.

İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULMASI İÇİN 55 İSLAM ÜLKESİNİN BİR ARAYA GELMESİNE GEREK YOK.İKİ DEVLET ANLAŞSIN YETER,KALANI KENDİLİĞİNDEN GELİR.

O İKİ DEVLET TÜRKİYE VE İRAN'DIR.

ÇÜNKÜ İSLAM DÜNYASINDA SADECE BU İKİ DEVLET ULUS DEVLETTİR.DİĞERLERİ İSE UYDU DEVLETTİR.

KÖRFEZ ÜLKELERİNİ İSE SAYMAYA BİLE GEREK YOKTUR.ÇÜNKÜ HEPSİ DE ABD'NİN EMRİ OLMADAN NEFES BİLE VEREMEZLER.

İSLAM BİRLİĞİ' NİN NASIL KURULABİLECEĞİNİ,NEREDEN BAŞLANMASI GEREKTİĞİNİ, HANGİ SİSTEM ÜZERİNE SIRASIYLA NELER YAPILMASI GEREKTİĞİNİ DETAYLI BİR ŞEKİLDE YAZACAĞIZ İNŞAALLAH.

1 Ekim 2013 Salı

UYUYAN MEDYA UYANDI! GÜNAYDIN BEYLER!

UYUYAN MEDYA UYANDI! GÜNAYDIN BEYLER!
ARAP BAHARI 9 ÜLKEYİ PARÇALAMA PROJESİDİR 




GÜNAYDIN DERLER ADAMA..

NEWYORK TIMES GAZETESİ ABD'NİN ARAP BAHARI HARİTASINI YAYINLAYINCA BİZİM MEDYA DA İLGİ GÖSTERDİ.

NEWYORK TIMES YAZMASAYDI TÜRKİYE'Yİ DE PARÇALAYACAK ARAP BAHARI PLANLARINI YAZMAYACAK MIYDINIZ?

BİZ YILLARDIR SÖYLÜYORUZ "ARAP BAHARI HARİTASI" BU DİYE.

ABD KENDİSİ SÖYLEMEDEN "BEN SİZE DÜŞMANIM" DİYE BİZ ÖNGÖREMİYORUZ MAALESEF, DOSTUMUZU,DÜŞMANIMIZI..

EH! YİNE DE GELİŞMEDİR,İYİDİR.

ŞİMDİ İSLAM BİRLİĞİ' NİN KURULMASINDAN BAŞKA ÇARE KALMADIĞINA DAİR İTİRAFLAR GELECEK.

AMA ÖNEMLİ BİR SORUN VAR ŞÖYLE Kİ:

YAHUDİ İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULMASI İÇİN 'SÜNNİ-Şİİ' İTTİFAKI'NIN ŞART OLDUĞUNU BİLİYOR.

BU NEDENLE DE SÜNNİ-Şİİ SAVAŞI İÇİN VAR GÜCÜYLE ÇALIŞIYOR.

TABİ ABD'NİN NİYETLERİNİ ABD İTİRAF EDİNCEYE KADAR ÖĞRENEMEYEN YUKARIDAKİ MALUMLAR HALA SÜNNİ-Şİİ SAVAŞI İÇİN İSRAİL'İN ALETİ OLMAYA DEVAM EDİYORLAR.

ELHAMDÜLİLLAH Kİ ERDEMLİ BİR BAŞBAKANIMIZ VAR VE YANILANLARIN DA YANILTMAYA ÇALIŞANLARIN DA YANLIŞLARINI BİR CÜMLE İLE DÜZELTİP SUSTURUVERİYOR.

GELECEĞİMİZ NOKTA İSE ŞUDUR:

İSLAM BİRLİĞİ KURULACAKTIR VE BUNU TÜRKİYE İLE İRAN KURACAKTIR.

TÜRKİYE VEYA İRAN'IN OLMADIĞI BİR İSLAM BİRLİĞİ 'NİN KURULMASININ İMKANSIZ OLDUĞU DA ÇOK YAKINDA ANLAŞILACAK VE SAYIN BAŞBAKANIMIZ İLAN EDECEKTİR İNŞAALLAH.

Şİİ DÜŞMANI BU ÇEVRELER EL KAİDE'YE MÜCAHİD DİYORLARDI.BAŞBAKANIMIZ "EL KAİDE KATİLDİR" DEYİNCE SES SOLUK KESİLDİ.

İRAN İLE YAPILACAK ANLAŞMALAR DA Şİİ DÜŞMANLARININ SESİNİ SOLUĞUNU KESECEK.ÇOK YAKINDA.
  

İRAN İLE İSRAİL SAVAŞMAZ DİYENLER! UYANIN ARTIK..

"İRAN İLE İSRAİL SAVAŞMAZ" DİYENLER! UYANIN ARTIK..


İRAN İLE İSRAİL ASLA SAVAŞMAZMIŞ! BUNLAR GİZLİ DOSTMUŞ! ASIL HEDEFLERİ SÜNNİ İSLAMMIŞ!

AK PARTİ MİLLETVEKİLİ BİLE BU SÖZLERİ SÖYLEYEBİLDİ.YANLIŞ SURİYE POLİTİKASINA DA BUNLAR HİZMET ETTİ. 
"BAŞBAKANIMIZ ÇEVRESİNE DİKKAT ETMELİ" DERKEN BUNLARI KASTEDİYORDUK.

OKUYUNUZ BAK,NETANYAHU NE DİYOR?
"İRAN'IN NÜKLEER GÜÇ OLMASINDAN ÇOK TIRSIYORUZ" DİYOR.

BİZ HİÇ RAHATSIZ DEĞİLİZ İRAN'IN NÜKLEER GÜÇ OLMASINDAN.İNŞALLAH TÜRKİYEMİZ DE YAPAR VE İSRAİL KUDURARAK GEBERİR.GERÇEK BUDUR..



Netanyahu'dan sert açıklama:

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, tek başına hareket etmek zorunda kalsalar bile İran'ın nükleer silah elde etmesine izin vermeyeceklerini söyledi.
BM Genel Kurulu'na hitap eden Netanyahu, İsrail'in geleceğinin nükleer silahlı bir İran tarafından tehdit altında olduğunu öne sürdü. Uluslararası toplumdan, İran'a uyguladıkları can yakıcı ambargoyu sürdürmelerini isteyen Netanyahu, baskı ne kadar büyük olursa diplomasinin başarı şansının da o kadar yüksek olacağını dile getirdi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin, selefi Mahmud Ahmedinejad gibi nükleer silah peşinde olduğunu iddia eden Netanyahu, 
''Ahmedinejad kurt postunda kurttu. Ruhani ise kuzu postunda kurt.'' şeklinde konuştu.
İsrail başbakanı, her iki liderin de 'diktatör' ve 'gerçek güç' olarak nitelendirdiği Ayetullah Ali Hamaney'e hizmet ettiğini söyledi.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ:" EL KAİDE İSLAM DIŞIDIR"

DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ:" EL KAİDE İSLAM DIŞIDIR"


DİYANET İŞLERİ BAŞKANIMIZ SAYIN PROF DR.MEHMET GÖRMEZ'İN BÜYÜK BİR İSLAM ALİMİ OLDUĞUNU VE BASININ SON ZAMANLARDA KENDİSİNE ÖRTÜLÜ SANSÜR UYGULADIĞINI SÖYLEMİŞTİK.

ÖRTÜLÜ SANSÜR DEVAM EDİYOR.BU BÜYÜK İSLAM ALİMİNİN SON AÇIKLAMALARI AŞAĞIDA:



Görmez: El Kaide eylemleri tamamen İslam dışı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kenya ve Pakistan'daki El Kaide saldırılarıyla ilgili olarak, 'Bunlar tamamen İslam dışı şeylerdir. Bu kitlesel cinayetlerle İslam'ı lekelemek isteyen örgütleri ortadan kaldırmak İslam dünyasındaki bütün bilim, din ve siyaset adamlarının görevidir' dedi.

01 Ekim 2013 Salı - 15:22
Süleymaniye Camii'nde düzenlenen 'Camiler ve Din Görevlileri Haftası' dolayısıyla hazırlanan 'Camii-Kadın ve Aile' konulu programa katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son haftalarda dünyanın dört bir yanında artan El Kaide ve bağlı örgütlerinin şiddetine değinerek, “Bunlar tamamen İslam dışı, İslam'ın reddettiği şeylerdir. Bu kitlesel cinayetlerle İslam'ı lekelemek isteyen bütün şahısları, örgütleri kınamak, bunu ortadan kaldırmak, İslam dünyasındaki bütün bilim adamlarının, din adamlarının, din kurumlarının, bütün siyaset adamlarının yapması gereken önemli hususlardan bir tanesidir” dedi.

DEMOKRATİKLEŞME LÜTUF DEĞİLDİR

‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ dolayısıyla hazırlanan programın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Görmez, “Demokratikleşme Paketi'nde farklı inançların özgürlükleri söz konusu. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir” diye sorulması üzerine şöyle konuştu: 

“Biz inanç ve din özgürlükleri noktasında alınan bütün kararları, atılan bütün adımları hem bu topraklarda yaşayan bir birey ve mümin olarak, hem de Diyanet İşleri Başkanı olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı camiası olarak büyük mutluluk duyarız. Gerçekten bu topraklarda inancı, dini ne olursa olsun, farklı inançları, farklı düşünceleri, farklı kültürleri birlikte barış içerisinde yaşatacak her türlü adım bilhassa inanç özgürlükleri ve din özgürlükleriyle ilgili bütün iyileştirmeler bizi sadece memnun eder. Kaldı ki bunların hiçbirisi lütuf değildir. Çünkü bu özgürlükler yaratıcımızın doğuştan bütün insanlara verdiği haklardır. Bunun altını çizmek istiyorum. İkinci bir husus belki daha ileri adımların da atılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı'nın özerk bir kuruluş olmasından, diğer bütün inançların, bütün düşüncelerin, kendilerine özgürce yapılandırmaları, kendi ibadetlerini özgürce yapabilmeleri, kendi din eğitimlerini özgürce verebilmeleriyle ilgili ilkeler, prensipler aynı zamanda bizim kültürümüzün, bizim tarihimizin, bizim medeniyetimizin öngördüğü ilkelerdir, prensiplerdir. Dolayısıyla bu iyileştirmeler devam etmelidir.”

EL KAİDE EYLEMLERİNE: ‘BUNLAR TAMAMEN İSLAM DIŞI’ 

Kenya'da meydana gelen saldırıya ilişkin soru üzerine ise Görmez, "Her iki üzücü hadiseden sonra hem Kenya, hem de Pakistan 'daki hadiselerden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 4 dilden bir açıklamamız oldu. Bütün İslâm dünyasında farklı din mensuplarına yönelik her türlü eylemin İslam’dan, İslam’ın kaynaklarından herhangi bir referans alması mümkün değildir. Bunlar tamamen İslam dışı, İslam'ın reddettiği, İslam'ın hiçbir zaman kabul etmediği şeylerdir. Doğrusu bu kitlesel cinayetlerle İslam’ı lekelemek isteyen, bütün şahısları, bütün örgütleri kınamak bunu ortadan kaldırmak İslam dünyasındaki bütün bilim adamlarının, din adamlarının, din kurumlarının, bütün siyaset adamlarının yapması gereken önemli hususlardan bir tanesidir. Ben bilhassa İslam dünyasındaki bütün ilim adamlarının bir araya gelerek İslam dünyasında önce birbirimize karşı başlayan şiddetin, daha sonra Müslüman olmayanlara yönelmesi üzerinde durması ve bunu engellemesi her türlü çabanın gösterilmesi gerektiğine inanıyorum" dedi.