20 Nisan 2015 Pazartesi

BİR OKURUMUZUN RÜYASI

SON ZAMANLARDA GELEN MAİLLERDE SIKÇA HZ.MEHDİ AS İLE İLGİLİ RÜYALAR GÖRÜLDÜĞÜNE ŞAHİT OLUYORUZ. HZ.MEHDİ AS'IN ZUHURUNUN ÇOK YAKLAŞTIĞININ DELİLLERİNDEN BİRİ DE BU RÜYALARDAKİ ARTIŞTIR İNŞALLAH.
AŞAĞIDAKİ RÜYA DA BİR OKURUMUZA AİT VE OLDUĞU GİBİ YAYINLIYORUZ (Arkadaşımızın imla hataları var,hem vakit darlığından hem de orijinalliğini korumak için aynen yayınladık, özür dileriz)
"Selam aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu kardeşlerim
Öncelikle şunu söylemek istiyorum hepimizin bildiği gibi ahır zamandayız ve çoğu alametleri ortaya çıktı gerek kıyamet alametleri gerekse Hz.Mehdi(a.s) alametleri ..Bir günahkar kul olarak 10 yıldan fazla Hz.Mehdi (a.s) ile ilgili araştırma yapıyorum daha doğrusu onu düşlüyorum ona biat olmayı onun elini öpmeyi vs bide onunla birlikte olacak olan Hz.İsa (a.s)'nın da elini öpmeyi ,onu görme aşkıyla ...Düşünsenize bir Peygamber görecez İnşaAllahu Zülcelâl-i vel-ikrâm bundan daha büyük bir nimet olabilir mı Rabbim hepimizin gönlüne göre versin ve Hz.Mehdi (a.s) ve Hz.İsa (a.s) aşkıyla yanan kullarından eylesin ve onları görmek nasip etsin İnşaAllahu Zülcelâl-i vel-ikrâm
 Merhaba Safa Hocam size bugün Hz.Mehdi (a.s) ile ilgili bir rüyamı anlatmak isterim İnşaAllahu Zülcelâl-i vel-ikrâm
Sizlere Hz.Mehdi (a.s) ile ilgili gördüğüm rüyayı  anlatmak istiyorum Rüyayı bugün yanı  20.04.2015  Recep ayın ilk günü ve Peygamber Efemdınizim (s.a.v) doğum gününe denk gelmesi çok güzel bir şey  İnşaAllahu Zülcelâl-i vel-ikrâm
öncelikle kuçükk bir evdeyim evin tek penceresi var sanki o ev bizim evimizdi gibi gördüm daha doğrusu babamda ordaydı çünkü babam pencereden atladığıma kızıyordu ama bizden kimse yoktu ev de bizim eve benzemiyordu ama sanki biz yaşıyorduk neyse pencerenin yanında bir masa vardı ben her seferinde o pencereden dışarı çıkıp bahçeye çıkıyordum bahçe bildiğimiz yeşillik ,ağaçlı olduğu bir bahçe değildi normal dışarısı gibi bir ortamı vardı pencereden dışarı çıktığımda direk pencereden atlıyordum pencerenin altında buğday vardı onun üstüne düşüp öyle  dışarıya çıkıyordum ama pencereden atlayışım hanı sporla ilgilenen kişiler yuvarlak çemberden atlıyor ya bende öyle atladım neyse bu rüyamda da sanki rüya içinde rüya vardı  ilk olarak mı yoksa rüyayı gördükten sonramı bilmiyorum (hanı dedim ya rüya içinde rüya gördüm ) ama ben o bahçede tekbir getirdim(tekbir getirdiğim bahçe bir ara dayımların bahçesi gibi gördüm ) 3 kere getirdikten sonra yanımda kimse olmadığına rağmen sanki bir platformdasın gibi Allahu  Ekber sesleri geliyordu ,sonra ben bahçede(dışarda) dolaşıyordum ve orda Peygamber Efendimizi gördüm ama yüzünü çok az görüyordum sırtıma binmişti  onu gezdiriyordum fazla mesafe yürümedik yanı babalar atçılık oynuyor ya çocuk babasının sırtına biniyor gezdiriyorlar Peygamber Efendimizi(a.s)de sırtımda gezdiriyordum ama ben hiçbir ağırlık ve ağrı çekmiyordum  ve ben efendim kamçıyla vur diyordum sonra  onun yanında bir bebek vardı sanki o bebek Hz.Mehdi (a.s)dı (o bebek  Peygamber Efendimiz yerde oturuyordu bebekte onun kucağındaydı )çünkü Peygamber Efendimiz(s.a.v) ona diyordu benden xxxxxxx selam söyle gibi Rabbim beni yanıltmasın İnşaAllah yanlış bilgi ve yanlış rüya anlatmaktan Allah’a sığınırım  ben o rüyada sanki 16 yıl gördüm bunu tam anlayamadım ve sanki onu peygamber Efendimiz diyordu 16 yıl sonra tam hatırlayamadım orayı { Hz.Mehdi (a.s) acaba 16 yıl sonra mı çıkacak yoksa 16 yıldır çıkmış yani  göreve başlamış bilmiyorum} sonra tekrar o eve geldim birden orda oldum sanki Tayy-ı Mekan yaptım çünkü içeriye nasıl girdiğimi görmedim, içeride 3 kişi vardı ve bu gördüğüm rüyayı onlara anlatıyordum birisi orda bana diyordu  yalan söyleme , daha rüyayı anlatmadan ki bu yüz tanıdık geliyordu ama kim olduğunu çıkaramadım sonra içerde yüzü güzel bir şahıs vardı ama onun kim olduğunu da  bilmiyordum sürekli tebessüm ediyordu (o güzel yüzü hala gözümün önünden gitmiyor ) neyse ben o bana yalan söylüyorsun diyen kişiye  küfür ettim affınıza sığınarak şerefsiz dedim ve ona dedim ki Hz.Mehdi (a.s) ilgili rüyalarda yalan söylenir mı kızdım sonra o uzaklaştı uzaktan bakıyordu çokta uzakta değildi 2-3 metreden bize bakıyordu o sırada ben anlatmaya başladım o güzel yüzlü kişiye anlatmaya başladım ama başlarken haci abi diye başladım karşıdaki parmağıyla sus beni uyarıyordu sanki hacı abı deme onu baktım bana sus hareketini yaptığını gördüm parmağı dudağındaydı ama yüzüne fazla bakamadım çünkü önümde daha güzel bir yüz vardı ve konuşmadan sürekli gülümsüyordu sakalları,yüzü başı heybeti falan hepsini gördüm bitiğinde sonra anladım ki o Zat Hz.Mehdi (a.s)dı onu da rüyada öğrendim uyandıktan sonra değil vesselam"

19 Nisan 2015 Pazar

ZUHURUN BİR İŞARETİ DAHA ÇIKTI

SUUDİ ARABİSTAN'DA YÖNETİME KARŞI MİLİS GÜÇLER OLUŞTURULUYOR





(ÖNCEKİ YAZININ DA DEVAMIDIR AYNI ZAMANDA)

Suudi Arabistan'ın güneyinde Yemen sınırına yakın bölgelerdeki köylerde aşiretler tarafından Suud Yönetimine karşı milis güçlerin oluşturulduğu ajanslara düştü.

Suud Güvenlik güçleri köylere operasyonlar düzenlemişler ve çatışma çıkmış. Dört Suud askeri ölmüş on tanesi de yaralıymış. Haber İran kaynaklı ve bölgedeki Yemen ajanslarına dayandırıyor.

Doğru da olabilir.

Ama şu doğru:

İran Suudi Arabistan'ı karıştırmaya çalışıyor. Şiileri örgütlüyor ve sokak gösterileri yaptırıyor. Hatta Arap Şiileri örgütlenmede öyle mesafe aldılar ki kendi içlerinde Arap Şiiliği ile Acem Şiiliği arasındaki farkları bile tartışıyorlar.

Tabi bu, örgütlenmede ilerleme kaydetmeleri ile kendilerine olan güvenin artmasından kaynaklanıyor. PKK, PYD ile Barzani arasındaki farklılıklar gibi.

Hadis yorumlarına göre Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde ilk olarak Suud Vehhabi Ordusuyla savaşacak. Mekke'de zuhur edip, ilk zaferini Mekke'de kazanıp, Mekke emiri olacak.

Bu nedenle Suudi Arabistan'daki ayaklanma Hz.Mehdi AS'ın zuhuruna daha da yaklaşıldığını gösterecek.

Ayaklanmayı Şiiler başlatacak ama tamamlayamayacaklar. Başlarında bulunan iki Haşimi Suud Ordusu tarafından öldürülecek. Önceki yazılarımızda bu iki Haşimi'nin hadis yorumlarında"İki kardeş" geçmesi nedeniyle Şeyh Nemr ve kardeşi Muhammed olabileceğini yazmıştık.

İşte bu kişilerin önderliğinde başlayan ayaklanma esnasında Vehhabi güçleri Mekke'de çok kan dökünce Medine'de bulunan Hz.Mehdi AS Allah CC tarafından görevlendirilecek ve Mekke'ye gelip isyancıların başına geçecek. 

Öyle bir geçiş ki artık o orduya mağlubiyet dokunmayacak ve dünyanın tamamına hakim oluncaya kadar zaferden zafere koşacak İnşallah. 

Hz.Mehdi AS Mekke'de zuhur ettiği anda ilk olarak Yemen'den gelen ordu emrine girecek. Yemen'den gelecek bu ordu tabi ki şu anda Suudların katletmekte oldukları Husilerin ordusu olacak.

Yoksa Suudlar Yemen'e kendi adamlarını getirse o adam Mekke ayaklanmasında Vehhabi Ordusuyla değil Hz.Mehdi AS'ın ordusuyla savaşmaya gelirler. Bu mantıksız olur ve Allahu Alem Hz.Mehdi AS'ın ilk ordusu bu Husiler olacaktır. Suuddan intikam almak için gelecekler.

Efendim onlar Şii, bu nasıl olur?

Onlar Hz.Mehdi As zuhur edinceye kadar Şii'dir. Zuhurdan sonra ne Şiilik kalır, ne Sünnilik.

Hz.Mehdi AS'a tabi olup biat edenin dininden şüphe mi edilir? İlk önce kimin biat edeceğine de Allah CC karar verir.O, CC bilir.Biz karar veremeyiz de bilemeyiz de.

Burada yapmaya çalıştığımız ise sadece bir tahmindir. En doğrusunu Allah CC bilir.

DEVAM

Husilerin de katılımıyla Mekke Emiri olan Hz.Mehdi AS'a karşı Suud yönetimi Süfyan'dan yardım ister.

O ESNADA...

Ürdün'de bulunan Koalisyon Ordusu Suriye'yi işgal etmiş Suriye'nin başında bulunan Esad öldürülmüş ve yerine dehşetli Süfyan oturmuştur. Bu dehşetli Süfyan, ABD'nin şerefsiz bir uşağıdır. Bu topraklarda İslam tarihinde bundan şerefsiz, bundan aşağılık bir adam çıkmamıştır.

Ordularını Irak'a gönderir ve Kufe'de 60 bin Şiiyi katleder. Çünkü aynı anda Rumun azatlısı ABD ile Arap'ın azatlısı İran Arasında şiddetli bir savaş sürmektedir.

ABD ve Koalisyon ordusu İran'ın tüm askeri tesislerini vurmuşlardır. İran da ABD'nin  Basra körfezinde bulunan filosunu uçak gemisi de dahil olmak üzere denize gömmüştür.

Ancak İran'ın düzenli orduları telef olmuş, vatan müdafaası gayri nizami savaş güçlerine yani organize halk güçlerine kalmıştır. Organizasyon ülkenin kuzey doğusundan Horasan'dan başlar.

Afganistan ve Pakistan'dan gelen mücahitlerle,Türk Cumhuriyetlerinden akın akın gelen Türk Boyları katledilen İran halkının yardımına koşarlar ve ellerinde siyah sancakları ile çığ gibi büyüyerek Kufe'ye kadar inerler. Tarih bunlara "Siyah Sancaklılar" diyecektir.

Siyasi liderleri bugün bilinemeyen ama o gün anlaşılacak olan İran'lı Türk kökenli bir Siyasetçidir. Komutanları ise Kahraman Ordunun yetiştirdiği şanlı bir asker olacaktır İnşallah. Atatürk gibi "Sarı saçlım mavi gözlüm,nerde, nerde, nerdesin dost"...

Süfyan'ın Ordusu durdurulmuştur.

İşte tam bu esnada Vehhabi Suud yönetimi Hz.Mehdi AS'a karşı bu şerefsiz Süfyan'dan yardım istemiştir.

İstemiştir ama şerefsiz Süfyan'dan önce Mukteda Sadr da ordusunu Hz.Mehdi AS'ın emrine göndermiştir. Tabi en başta kendisi. Husilerden sonra Hz.Mehdi AS'ın emrine girip biat edecek ikinci ordu olacaktır Allahu Alem.

Ve Süfyan Irak'daki Ordusuyla Medine'ye girer. Yakıp yıkar. Hz.Mehdi AS'ın Mekke'de olduğunu öğrenir ve Mekke'ye doğru yola çıkar.

Medine'nin güney doğusundan Mekke'ye kadar uzanan büyük çölde (ki onun adı BEYDA'dır) ordusu Allah CC tarafından yere batırılır.360 tank yerin dibine geçmiştir.

Bu olay üzerine bazı Müslüman Afrika ülkeleri orduları Hz.Mehdi AS'ın emrine girerek biat ederler. Arap Yarımadası (Yedi devlet) tek devlet olmuş ve Hz.Mehdi AS'ın Ordusu Suriye'ye doğru yola çıkmıştır. Şerefsiz Süfyan'a haddi bildirilecektir.

Ürdün sınırında Kral Abdullah Hz.Mehdi AS'ı karşılar ve "Ehli Beyt benim, bana tabi ol" der. Hz.Mehdi AS o anda üzerlerinden geçmekte olan bir savaş uçağına işaret parmağını kaldırır ve uçak yere çakılır. Kral Abdullah hemen Hz.Mehdi AS'a biat eder ve Ürdün de Hz.Mehdi AS'ın ordusuna katılır.

Hz.Mehdi AS ordusuyla Suriye'ye girer ve GUTA'da karargahını kurar.

Kurar ama her şey daha yeni başlamaktadır.

DEVAM EDECEK



TABİ Kİ ALLAHU ALEM - ALLAHU ALEM - ALLAHU ALEM

18 Nisan 2015 Cumartesi

20 NİSAN 2015 HZ.MEHDİ DÖNEMİNE GİRİŞ

20 NİSAN 571 HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN DOĞDUĞU GÜN

20 NİSAN 2015 HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN 1444. DOĞUM GÜNÜ

VE ÜÇ AYLARIN BAŞLADIĞI GÜN, RECEP AYININ BAŞLANGICI



Hz.Peygamber SAS Efendimizin 1444.Doğum gününün üç ayların başlangıcına denk gelmesi müthiş bir tevafuk. Allahu Alem Hz.Mehdi AS'ın da doğum günü.

Sosyologlar bir insanın olgunluk çağına giriş yaşını hangi yaş kabul ederler bilemeyiz ama bize göre 20 Nisan 2015 Hz.Mehdi AS'ın gençlik çağından çıkıp olgunluk çağına giriş yaşıdır Allahu Alem.

Bu yaş kırk olursa Hz.Mehdi AS 1975, 36 olursa 1979 doğumlu olur. En doğrusunu sadece Allah CC bilir.

Ama her halde 20 Nisan 2015 ile Hz.Mehdi AS çağı başlamış oluyor.

Peki hangi aşamalar yaşanacak? Allahu Alem.

Hz.Mehdi AS'ın zuhuruna sebep olacak olaylar ve zuhurundan sonra olacaklar.
Hz.Mehdi AS'ın zuhuruna sebep olacak olayların hepsi gerçekleşti. Sadece Suriye'nin işgal edilip Süfyan'ın çıkması ile Mekke'de ayaklanma kaldı. Onlar da gerçekleşmek üzere.

Kimse yazmadan hemen yazıverelim. Suudi Arabistan bu yıl kapılarını hacı adaylarına kapatabilir. Hastalık, anarşi ve terör saldırısı gibi bahanelerle bu yıl kapılar hacı adaylarına kapatılırsa bilinmelidir ki Hz.Mehdi AS geliyor İnşallah.

Zuhurundan sonra yaşanacak olaylar ise Hz.Mehdi AS-Süfyan Savaşı ve Hz.Mehdi AS- Deccal Savaşı olarak ikiye ayrılabilir. Sonu da Hz.Mehdi AS'ın dünya hakimiyetidir İnşallah.

Ahir zaman olaylarını yazarken bu güne kadar Türkiye'yi hep olayların dışında tuttuk ve hiç yazmadık. Ama artık Türkiye de çok hassas bir konuma geldi ve yazmak yazmamaktan daha yararlı olacak kanaatindeyiz.

Çünkü Türkiye bu hassas dönemde çok ama çok dikkatli olmalıdır.
Belki bizim de bir katkımız olursa diye Türkiye'yi de içine dahil ederek ahir zaman olaylarını çok detaylı bir şekilde yazacağız inşallah.

Birileri hemen hoplayıp çıkmasınlar "Sen de kim oluyorsun" gibilerden. Yazılarımızın kaynağı tamamen alimlerin ifşaatları ve hadis yorumlarıdır. 

BAŞLIYORUZ İNŞALLAH

ABD, Rusya ve Çin'i kontrol etmek istiyor. Rusya'yı, Ortadoğu'nun tamamına hakim olarak kuşatmak, Avrupa'yı genişleterek de daraltmak amacında.

Rusya da İran ile işbirliği yaparak Ortadoğu'daki kuşatmayı kırmaya, Çin ile işbirliği yaparak da ABD'nin küresel gücünü zayıflatmaya çalışıyor. Bir taraftan da sürekli kendisinden bir şeyler koparan Avrupa'yı tehdit ediyor. Önce Polonya, Romanya, Çekoslavakya, Macaristan ve Doğu Almanya sonra Estonya, Letonya ve Litvanya koptu. Şimdi sıra Ukrayna'da. Ukrayna da koparsa ki fiilen oldu Rusya'ya sadece Türk Cumhuriyetleri kalıyor.

Yani batı farkında olmadan Rusya'yı Müslümanların müttefiki yaptı bile. Üçüncü Dünya savaşı çıkarsa safların biri Rusya, Çin ve Müslümanlar olacak. Diğeri ise Yahudiler ve Hristiyanlardan oluşan BATI.

ABD, Ortadoğuyu ele geçirmeye çalışırken kendi ordusunu riske etmeden bölgedeki taşeronlarını kullanıyor. Suud, Katar, BAE, Bahreyn, Kuveyt, Mısır yönetimleri ile IŞİD, El Kaide, PKK, PYD, Barzani gibi unsurlar başlıca taşeronları.

Rusya ise İran'ı taşeron olarak değil stratejik ortak olarak kullanıyor ve İran da Rusya'ya Suriye, Irak, Yemen yönetimleri gibi taşeronlar kazandırmaya çalışıyor. Hizbullah ve Kudüs Gücü gibi unsurları da gayri nizami karşı güçlere karşı kullanıyorlar.

Mısır ve Sudan'ın haricindeki Müslüman Afrika ülkeleri ile Türkiye, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya gibi çoğunluk İslam Ülkeleri ise çok daha dikkatli (ya da hasbelkader diyelim) bir çizgide yer alıyorlar. Ve şiddetin içinde olmak istemiyorlar.

Özellikle İran ve Suud yönetimi arasındaki rekabetin tamamen ABD ve Batı kışkırtması bir mezhep savaşı olduğunun farkındalar. Bu nedenle mezhep savaşına meydan vermemek için Sünni olmalarına rağmen Suud'a da tam destekten kaçınıyorlar. Bize göre de dosdoğru yapıyorlar. Çünkü İran ile Suud yönetimi arasındaki tartışma tamamen bir batı kışkırtmasıdır.

Neticede ölecek olanlar Müslümanlardır ve batının istediği de zaten budur. Şu kadar ki İran şuurlu bir devlet olarak bunun farkındadır ama Suud yönetimi petrol kuyularından sağladığı Haremeynlerini koruma derdinde İslam'a hıyanet etmektedirler.(İran'ın duruşu ile ilgili tüm detaylar önceki yazılarımızda vardır. İsteyen okuyabilir.) 

Türkiye'nin durumu bütün Müslüman ülkeler içerisinde çok özeldir. Çünkü Türkiye NATO ülkesi olan tek İslam Ülkesidir. (Resimdeki mesajı da hemen burada verelim. Türkiye 3.Dünya Savaşına NATO ülkesi olarak girecektir. Doğrusu da budur.) 

İŞTE SENARYO

Esad'ı deviremeyen ABD, Irak'ı da İran'a kaptırınca çılgına dönmüştür. Sıra Yemen'dedir ve İran Yemen'i de ele geçirmek üzeredir. Suud'un hava operasyonları da işe yaramamış kara operasyonuna ise Mısır bile katılmaktan çekinmiştir.Yemen de İran'ın kontrolüne girecek ve ABD'ye tek seçenek kalacaktır.

Suriye'nin işgali ve ABD-İRAN SAVAŞI...

Bir parantez:
(Bize göre İran nükleer silah yani Atom Bombası yaptı. Hem de 2006 yılında yaptı. Delilimiz yok ama kuvvetli işaretler var. İran 2006 yılında Nükleer Bayram kutlamaları yaptı. Dünyada pek çok ülke Nükleer Santral yaptı ama hiçbiri kutlamadı.5+1 görüşmelerine kadar İran'da her yıl ortalama beş altı defa beş ila altı büyüklüğünde deprem oluyordu.5+1 görüşmeleri başlayınca depremler bıçak gibi kesildi. Acaba neden? Çünkü bu depremler nükleer denemeydi ve 5+1 görüşmeleri nükleer denemelerin durdurulması şartına bağlı olarak başladı. Bu bir işaret. Ayrıca İran'lı yetkililer İsrail ile her didişmede "İsrail'i beş dakikada yeryüzünden sileriz", "Yok ederiz " vb açıklamalar yaptılar. Bir devlet beş dakikada sadece atom bombası ile yok edilebilir.5+1 görüşmelerinde ise İran'a atom bombası yaptığını açıklamaması ve Uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurması şartı koşuldu. İran da "Ekonomik ambargoyu hemen kaldırın, on yıl sonra da her türlü nükleer faaliyetimiz serbest olsun, biz de açıklayalım" dedi ve böylece anlaştılar. Peki oyunu kim kime oynadı? ABD "İran'ın nükleer gücünü Türkiye, Mısır ve Suud'dan gizledik.Zaten on yıl içinde de İran'ı vuracağız ve Nükleer güç yine sadece biz kalacağız" diye zafer ilan etti. İran ise "Zaten atom bombamız var. On yıl da devletler için çok kısa bir süre. Sonunda biz kazanırız" diye zafer ilan etti. Gerçekte ABD kazandı çünkü İran'ı vuracak. Bu da göstergesi.)

SENARYO DEVAM EDECEK


TABİ Kİ ALLAHU ALEM

17 Nisan 2015 Cuma

YUNANİSTAN AB'DEN AYRILMAK ÜZERE

YUNANİSTAN AB'DEN AYRILIP KENDİ PARA BİRİMİ DRAHMİ'YE GEÇMEZSE ÇÖKECEK

Tsipras putin 32789398323



Doktor Kıyamet lakaplı ünlü yatırımcı Marc Faber, 'Gerçekle yüzleşin Yunanistan battı' açıklamasında bulundu. 

  Önümüzdeki 10 yıl boyunca yüzde 10 büyüse bile Yunanistan'ın borcunu ödeyemeyeceğini söyleyen Faber "Yunanistan Euro Bölgesi'nden ayrılıp paralel bir para birimine geçebilirdi ancak Avrupa'da buna izin verecek bir iştah yok. Kişisel olarak bunun ekonomik değil politik bir mesele olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

"ABD, YUNANİSTAN'IN AYRILMASINI İSTEMEZ"


 Ünlü yatırımcı, ABD, NATO gibi güçlerin Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden ayrılmasını istemediğini çünkü ayrılması durumunda Rusya, Çin gibi ülkelerin Yunanistan'ın kapısını çalacağını sözlerine ekledi.

YORUM

Önceki yazılarımızda Yunanistan'ın AB'den ayrılacağını ifade etmiştik.Yunanistan'ın AB'den ve NATO'dan ayrılmasını ABD ve İngiltere engelliyor.

Ama Yunanistan'a Putin kancayı takmış durumda. Ukrayna'ya karşılık Rusya da Yunanistan'ı batıdan koparmak isteyecek. Yunanistan'ın ABD ve Batı ile Akdeniz'de ortak petrol ve doğalgaz çıkarma talepleri  hep Türkiye'nin tepkisini almamak için cevapsız bırakılmıştı.

Şimdi aynı talepleri Rusya karşılayacak ve Yunanistan'ı AB'den koparacak.Sonra da tabi NATO'dan. Belki de AB'den ayrılan Yunanistan'ı NATO kendisi atacak. Bu da mümkün.

Peki bu anlama gelir?

Yani Yunanistan AB'den çıkarsa ve Rusya güdümüne girerse ne olur?

ABD ve İngiltere'nin Yunanistan'da çok güçlü derin yapılanmaları var. O yapılanmalar derhal devreye girer ve Yunanistan'ın bir şekilde Türkiye ile başı belaya sokulur. 1974 de olduğu gibi.

Ege'de ve Kıbrıs'da Yunanistan Türkiye'ye saldıracaktır. Çünkü alimlerin yorumlarında ahir zamanda olacak Türk-Yunan Harbinde saldıran taraf Türkiye olmayacak.Yunanistan saldıracak ve bedelini de çok ağır ödeyecek.

Belki de Cenab-ı Mevla dört koldan bu aziz vatanı Suriye yapmak için çalışan alçakları bu şekilde Türkiye'ye muhtaç edecek Allahu Alem.

Onlar yani ABD ve İşbirlikçileri, dört koldan bu aziz vatanı Suriye yapıp, bölüp parçalayıp, Anadolu'yu kan gölüne çevirmek için uğraşırlarken, karşılarında birden Yunan krizini daha da kötüsü Rus krizini bulacaklar ve o parçalamak, çökertmek istedikleri Türkiye'nin bu sefer dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmasını her şeyden çok isteyecekler. Allahu Alem.

Gidişat Türkiye-Yunanistan Savaşıdır.Arkası Türk-Rus Harbidir. Türkiye çok ama çok dikkatli olmalı. 

Türkiye'ye yapılacak Yunan saldırısı bir ABD- İngiliz provokasyonu olacağından Yunanistan'ın AB'den ayrıldığı andan itibaren beklenmelidir. Yani Yunanistan AB'den ayrıldığı anda her an Türkiye'ye saldırabilir.

ABD ve İngiltere bunu Yunanistan'a Türkiye eliyle bir ders vermek için yapacaklardır.

Hadis yorumlarına göre inşallah o gün ders vermeye başlayacak bu kahraman millet. Hem de dünyaya hakim oluncaya kadar kimin derse ihtiyacı varsa hepsi de alacak. Allah'ın izin ve inayetiyle İnşallah.

İnönü, Atatürk'e sormuş:

"Paşam dünyadaki en zor şey nedir?" 

Paşa cevap vermiş:

"Türk Milleti'ni ayağa kaldırmaktır."

"Ondan daha da zor olan var mıdır?" demiş İnönü.

Paşa:

"Türk Milleti'ni yeniden yerine oturtmak, ondan daha da zordur" demiş.

Hz.Ali RA Efendimiz de müjdeyi vermiş İnşallah.

Türkler cuş ettiğinde (Ayağa kalktığında) dünyanın pek çok yerinden Türk Bayrakları çekildiğinde Hz.Mehdi AS'ın zuhur edeceğini müjdelemiş.

O günler zor günler olacaktır ama sonu güzel bitecektir İnşallahu Allahu Ekber.

Bakınız kardeşler.

Yunanistan'ın AB'den çıkması ABD ve Batı'nın Türkiye düşmanlığının sonudur.O nedenle çıkarımızadır.

Mevcut durumda ise ABD ve Batı, AB Türkiye'yi her taraftan kuşatmış durumdadırlar.Düşmanlıkta sınır tanımıyorlar.

1915'in yüzüncü yılında "Ermeni katliamı" adı altında iftiralarla ve Yahudi ve Ermeni yapılanması olan PKK ile Kürtleri ayartarak Türkiye'de iç savaş çıkarıp ülkemizi kan gölüne çevirip yeni bir Suriye,yeni bir Irak arayışındadırlar.

Sırayla teker teker Ermeni Soykırım yasaları çıkarıyorlar. Kuzey Doğumuzu Ermenilere, Güney doğumuzu da Kürtleri kullanarak İsrail'e katmak istiyorlar. Ermenileri, Süryanileri, Ezidileri,Kürtleri, Nusayrileri birleştirip Türkiye'ye karşı savaştırma peşindeler.

Dışarıda PYD'yi, Barzani'yi silahlandırırken içeride PKK ile resmen iç savaş arzuluyorlar.

Masum Müslüman Kürt Halkını da kandırırarak ateş çemberinin içine atıyorlar. Bunlar aynı oyunları defalarca tekrarladılar.En son IŞİD'e yaptılar.Kendileri kurdular, kendileri öldürüp tasfiye ediyorlar.

Eğer Yunanistan AB'den çıkmazsa, Nato'dan atılmazsa, Rusya eksenine girmezse Türkiye'yi düşman görmeye devam edecekler. 

İşte bu yüzden Yunanistan kırılma noktasıdır ve her şeyin yeniden yazılacağı bir dönemin, fırlatılmış bir okudur.Geri dönüşü de yoktur.

Yunanistan ya batacak ya da Rusya'ya sığınacak.

16 Nisan 2015 Perşembe

İSLAM'IN DÜNYA HAKİMİYETİ

İSLAM'IN DÜNYAYA YENİDEN HAKİM OLABİLMESİ İÇİN




EVET İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLACAĞI GÜNLERİ SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUZ İNŞALLAH. AMA İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLABİLMESİ İÇİN MUTLAKA AŞAĞIDAKİ ŞARTLAR YERİNE GELMELİ. (SİYASİ ANLAMDA)

1- İSLAM'IN DÜNYAYA HAKİM OLABİLMESİ İÇİN ÖNCE İSLAM BİRLİĞİNİN KURULMASI GEREKİR

2-İSLAM BİRLİĞİ'NİN KURULABİLMESİ İÇİN ÖNCE TÜRK BİRLİĞİ'NİN KURULMASI LAZIMDIR.

3-TÜRK BİRLİĞİ'NİN KURULABİLMESİ İÇİN DE RUSYA'NIN YIKILMASI ŞARTTIR.

YA DA TERSİNDEN GİDERSEK

1- İSLAM BİRLİĞİ KURULMADAN İSLAM'IN DÜNYA HAKİMİYETİ İMKANSIZDIR.

2- TÜRK BİRLİĞİ KURULMADAN İSLAM BİRLİĞİ DE ASLA KURULAMAZ.

3- RUSYA YIKILMADIĞI MÜDDETÇE DE TÜRK BİRLİĞİ HAYALDİR.


Hadis yorumlarına göre de sıralama bu şekildedir. Türk-Rus Savaşı kaçınılmazdır.Bunun adı MELHAMEİ KÜBRADIR.

HIZLA YAKLAŞIYOR ALLAHU ALEM.

15 Nisan 2015 Çarşamba

BİZİM TAHMİNİMİZ

BU YAZI SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ YAZDIĞIMIZ "SON YAZI" OLSUN İSTİYORUZ.



SİTEMİZİN KONUSU AHİR ZAMAN OLAYLARININ YORUMLANMASIDIR.

ANCAK BU YORUMLARIN ÇOĞUNLUĞU SİYASİ GELİŞMELERLE İLGİLİ OLDUĞU İÇİN İSTER İSTEMEZ SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ DE YAZI YAZMAK ZORUNDA KALDIK.

ASLINDA PARTİLERLE İLGİLİ YAZI YAZMAKTAN NEFRET EDİYORUZ. VE ARTIK YAZMAK DA İSTEMİYORUZ.

ANCAK BİR AHİR ZAMAN OLAYININ AÇIKLANMASI ESNASINDA KISMEN BAHSEDERSEK BU DA İSTİSNA OLSUN.

BU NEDENLE SİYASİ PARTİLERLE İLGİLİ SON YAZIMIZI YAZIYORUZ VE 7 HAZİRAN SEÇİMLERİ İLE İLGİLİ TAHMİNİMİZİN İSABETLİ BİR FİNAL OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ.

TABİ BİR TAHMİN.

ANKET VEYA GAYBİ KAYNAKLI BİR BİLGİ DEĞİL.OLABİLİR DE OLMAYABİLİR DE.

EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

İŞTE 7  HAZİRAN TAHMİNİMİZ:


AKP  Yüzde  34

CHP  Yüzde  23

MHP Yüzde  22

HDP Yüzde  12

VATAN PARTİSİ Yüzde  5

SP-BBP İTTİFAKI Yüzde  3

DİĞERLERİ Yüzde  1

13 Nisan 2015 Pazartesi

ÜNAL TANIK ÇOK GÜZEL YAZDI

İŞTE ÜNAL TANIK'IN SON YAZISI



Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilen muammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.

Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki yıllar yıllar öncesi değil.

 PKK ile hükümet arasında her şey toz pembe idi. 

Sözünü edeceğim dönemde iktidar ile PKK arasında su sızmıyordu. İktidar cephesinden, “Bu kadar da olmaz” diye bazı cılız sesler çıksa da her şeyin yolunda gittiği, “Çözüm Süreci” denilenmuammanın AK Parti’ye oy kazandırdığının var sayıldığı günlerdi.
 
Ortalama insanın, “Bu kadar da olmaz” deyip sesini kestiği dönemlerden söz ediyorum. Elbette ki
. İktidarın sesi olma görevini üstlenen Abdülkadir Selvi’nin “Mehmetçik ve PKK aynı safta savaşacak” (4 Mart 2015) demeye hazırlandığı günlerdi.

31 Aralık akşamı Bugün TV’de Tarık Toros’un sunduğu Merkez Siyaset programına konuk olmuştum. “7 Haziran seçimlerinde AK Parti milliyetçi oylara oynayacak” demiştim. Gündemi iyi takip eden bir haberci/yönetici olan Tarık Toros haklı olarak sormuştu. “Açılım süreci bu kadar hızlı sürerken nasıl olacak bu?” demişti.

 Nasıl olacağına ilişkin bir görüşüm yoktu. Lakin niçin öyle olacağına ilişkin öngörüm vardı.

Birincisi, bu sürecin ortalama insanın vicdanını sızlatacak bir evreye girdiğini,

İkincisi ise BOP dolayısıyla ülke adına üstlenilen görevin artık dönülmez noktaya taşındığını ve bir dönem daha seçilebilmek için milliyetçi oylara ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

 Yukarıda benim bir TV programında anlattıklarımı özetlemeye çalıştım. Biraz daha geriye gidip bu kez bana anlatılan bir anekdotu paylaşacağım.

Geçtiğimiz yılın sonbahar ayları idi. Bir mekanda Güneydoğu’da görev yapan bir vali ile sohbet etme imkanı olmuştu. “Çözüm Süreci”ne zarar vermeme endişesi ile hangi yollara başvurduklarını anlatmıştı.

Hayretler içinde dinlemiştim. Paylaştıklarından kelimelerle ifade etmese de kendi geleceği ile ciddi bir endişe içinde olduğunu hissetmiştim.

 Bilindiği gibi güvenlik kuvvetleri (asker dahil) bir bölgede operasyon yapacağı zaman o ilin valisinden izin almak durumunda.

 Muhatabım, “Geçtiğimiz yıllarda güvenlik güçleri bir operasyon yapacağı zaman bunu gerekçelendirir ve yazılı olarak başvurur. Valilik de aksine bir durum yoksa hemen o izni verirdi” diye söze girdi. Ardından da devam etti:

“Son dönemde ise asker bir terörist grupla karşılaştığında bizden operasyon için izin istiyor. Üstelik bunu yazılı olarak yapıyor. Önümüze bir operasyon izin talebi geldiğinde kara kara düşünüyoruz.

Çatışma çıktığında PKK’lı öldürülse sürece zarar verecek, asker şehit olsa Anadolu’ya şehit cenazesi gittiğinde ya tepkiler kontrolden çıkarsa…”

Bölgede görev yapan vali dostum, “Biz ne yapıyoruz biliyor musunuz?” diye soruyu sordu, benim cevabımı beklemeden devam etti:

“Biz de sürece zarar gelmemesi için topu taca atıyoruz. ‘Konuyu şu tarafı ile de araştırın’, ‘Bu tarafına da bakıp operasyonu öyle değerlendirelim’ deyip cevabımızı yazıp yolluyoruz.”
Vali bey bir endişesini de bu vesile ile dile getirmişti:

“Bakanlık bizden operasyonlara izin verilmemesi konusundaki emrini şifahi olarak iletiyor. Asker ise operasyon talebini bizden yazılı istiyor.”
Cümlenin devamını getirmemişti. Ancak demek istediği şu idi sanırım:

“Bakanlığın bu talebi bize şifahi iletildiği için onları bağlayan bir şey yok. Ama operasyona izin vermeme belgesinin altında bizim imzamız var.”
 
Şimdi daha düne kadar Güneydoğu’da silahlı PKK’lılar yol keserken, vergi toplarken, dağa asker gönderme konvoyları düzenlerken, mahkemeler kurup insanları yargılarken sesi çıkmayanlar, ne oldu da Ağrı’da operasyon yapmaya karar verdi?

- Askeri garnizondaki gönderden bayrak indirildi. Tek kurşun atılmadı.

- Diyarbakır Bingöl karayolu 10 gün trafiğe kapatıldı. Tek kurşun atılmadı.

- Cizre’de askeri araçların geçmemesi için ilçenin dört bir yanına hendekler kazıldı. Tek kurşun atılmadı.
- PKK’nın perde önündeki elemanları, çıkıp özerklik ilan etti. Tek kurşun atılmadı.

- Teröristler, silahlı birlik oluşturup şehir merkezinde denetimler yaptı. Tek kurşun atılmadı.

Eli silahlı PKK’lı teröristler, Ocak 2013’ten bu yana ilk kez Ağrı’da mı ortaya çıkmış? Yoksa, o dönemde iktidarda başka parti vardı da AK Parti yeni mi iktidara geldi?
 Yoksa, 2012 yılında İdris Naim Şahin’in İçişleri Bakanlığı döneminde bitme noktasına gelen PKK’ya “Çözüm Süreci” can simidini atarak tarihinin en güçlü konumuna getiren başkaları mıydı?

Şurası çok açık.
 Milleti kutuplaştırmaktan oy devşirenler, anlaşılan bu kez oy deposunu başka bir yerde keşfetmişler yatırımı onların üzerine yapıyorlar.

 Ağrı Diyadin’deki Tendürek Dağlarının eteğindeki Tütek köyünde yaşananların kamuoyuna ne kadarı yansıyacak, ne kadarı aydınlanabilecek, bu soruların cevabı bende yok.

 Bildiğim tek bir şey var. Bu iktidar, muktedirliğinin sürmesi için ne yapılması gerekiyorsa onu gözünü kırpmadan yapacak.
 Zaten mukadder son da o zaman yaşanacak.


Ünal TANIK / Rotahaber

unaltanik@rotahaber.com

unaltanik@gmail.com

Twitter: @tanikunal

YORUM

Ünal Tanık'ın yazısı bir önceki yazımızı tamamen tasdikler nitelikte olmuş. İki husus ise çok belirgin olarak vurgulanmış ve akıllarda kalmalı.

Birincisi AKP'nin açılım süreci nedeniyle kaybettiği oyların Milliyetçi cephede peşine düşmesi. İkincisi ise açılımı sürdürmek için Valilere şifahi emir vererek zor duruma düşürmesidir. Tabi bu daha önce olmuş.

AKP'nin Milliyetçi oyları toplaması mümkün değil. Yani MHP tabanından oy alması imkansız ve bunu onlar da biliyor. O halde Milliyetçi cephede oy avcılığı ne anlama geliyor? İşte Ünal Tanık bunu yarım bırakmış. O da şudur:

AKP,MHP tabanından oy koparma gayreti içinde değil AKP'den MHP'ye akan oyları durdurma peşindedir. Çünkü AKP'den MHP'ye anormal akışlar var. Bunlar engellenmeye çalışılıyor. Engellenemezse MHP iktidarı sürpriz değil.


12 Nisan 2015 Pazar

ESKİ AKP - YENİ AKP

ÖNCEKİ YAZININ DEVAMIDIR



BUNUN ADI LAİKLİKTİR. NASIL MI?

AKP önce iç politikada, sonra da dış politikada çok büyük politika değişikliklerine gidiyor. Herkes AKP'yi eleştirirken bunun sürmeyeceğini AKP'yi iç ve dış koşulların değiştireceğini biz bu sitede daha önce yazmıştık. O zaman biraz üstü kapalı yazılması gerekiyordu. Artık tam olarak yazabiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bunun adı medeniyettir. Dürüst bireylerin toplum çıkarlarını kendi çıkarlarına tercih etmesini sağlamaya çalışan bir medeniyet amaçlanmaktadır.

Üniter bir devlettir. Bölünemez, parçalanamaz. Her karış toprağının bedeli kandır, başka bir bedelle elden çıkarılamaz.

Ulus Devlettir, Ulus Millettir. Bu topraklarda yaşayan herkes birinci sınıf vatandaştır. Anayasal haklardan herkes aynı şartlarda, eşit olarak yararlanır.

Anayasa çeşitli alt unsurlardan oluşan bu ulusa "Türk Milleti" adını vermiştir. Bu bağlamda bu ülkenin vatandaşı olan herkes hangi ırka mensup olursa olsun ona "Türk" denilecek ve her hangi bir ayrım yapılmayacaktır. Yapılamaz.  

Türk Ulusu' nun; din ,dil, ırk, mezhep gibi kişilerin nevi şahsına münhasır özellikleri bölünmeye, parçalanmaya sebep olacak farklılıklar değil kimliğini ve kültürünü zenginleştirecek hazinelerdir.

Bu bağlamda;
tek bir Türk'ün güvencesi de,
tek bir Kürdün güvencesi de,
tek bir Alevi'nin güvencesi de,
tek bir Sünni'nin güvencesi de,
tek bir Şii'nin güvencesi de,
tek bir Roman'ın güvencesi de,

Yasamasıyla, Yürütmesiyle, Yargısıyla;
Ordusuyla, Devletiyle, Milletiyle 

bu seksen milyona aittir.


Aksini iddia eden tüm bu unsurlarıyla birlikte bu SEKSEN MİLYONU tam karşısında bulur.

Bunun adı medeniyettir.

Bir başka ifade ile medeniyet; toplum çıkarlarına kendi çıkarlarını canları pahasına feda edebilecek
ahlaklı, bilgili, çalışkan, dürüst, inançlı bireyler yetiştirme ve o bireylerin oluşturduğu toplumu yüksek bir davaya yönlendirip tüm yeryüzüne hak ve adaleti hakim kılma mücadelesidir.

Başlığa dönersek "Katil Şii ya da Sünni olmazdan önce katildir" sözü dosdoğru bir sözdür ve laikliğin de tam kendisidir.

AKP, hızla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yukarıda saydığımız ilkelerine doğru yol almaktadır.
Bu yanlış değil, doğru bir yöneliştir.

Dış politikada sarf edilen bu sözler değerinin bilinmesi açısından Atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü ve medeni bir devlet adamı olduğunun da ispatıdır.

Türkiye Ortadoğu'da ABD ve Batılı emperyalistlerin Şiilik ve Sünnilik üzerinden Mezhep savaşı çıkararak Müslümanları katletme oyunlarına gelmeyeceğini göstermiş ve Atatürk'ün izinden gitmeye karar vermiştir.

"Yurtta Sulh Cihanda Sulh" diyen Atatürk ahir zamanda medenilere galebe çalmanın zorla değil barış ortamında ve müzakere ile olabileceğini ifade etmişti.

Aynı görüşü Bediüzzaman da "Ahir zamanda medenilere galebe çalmak icbar ile değil ikna iledir"diyerek dini açıdan teyit etmişti.

Şu kadar ki Atatürk'ün açıklamaları siyasi strateji ürünü iken Bediüzzaman'ın açıklamaları dini açıdan stratejinin fetvasıydı. Bu gün de bu fetvaya uygun giden bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

Ancak Bediüzzaman'ın yolundan dini açıdan bu gün diyanetin dışında Cemaat de gitmekteydi. İkna ile medenilere galebe çalmaya çalışıyorlardı.

AKP, bu hatasından da dönecek ama kendisi için geç de olabilir.

AKP İLE HDP ORTAK DANAYA GİRMEMİŞ MİYDİ?

BAHÇELİ "AKP İLE HDP'NİN ORTAK DANAYA GİRDİKLERİNİ" YANİ ANLAŞTIKLARINI İDDİA ETMİŞTİ



Son yaşanan Ağrı olayı AKP ile HDP arasında artan bir gerilimin habercisi. Milli Savunma Bakanı bu tür olayların seçimlere kadar daha da artabileceğini ifade etti.

Olayda yaralanan Mehmetçiklerimize Rabbimizden acil şifalar dileriz.

Demirtaş ise AKP'ye çok ağır ithamlarda bulundu ve "On beş Mehmetçiğin iktidar tarafından oy için kurban edilmek istendiğini" iddia etti.

Tabi Başbakan şiddetle reddederek "Demirtaş'ın yalan söylediğini" açıkladı.

ASLINDA NE OLDU?

Bir soru ile başlayalım.

Eğer HDP önceki seçimlerde olduğu gibi 7 Haziran seçimlerine de "Bağımsız Adaylarla girseydi" süreç bundan nasıl etkilenirdi?

Hemen cevap verelim.

AKP için Açılım Süreci, Barış Süreci vs (Adı her neyse) vazgeçilmez bir politika olmaya devam eder ve muhtemel tüm engellerin üzerine de kararlılıkla gidilirdi.

Her şey HDP'nin 7 Haziran Seçimlerine parti olarak katılması kararıyla başladı.

Evet Bahçeli'nin dediği iddia bu karar öncesi dönem için belki doğru da olabilirdi. Ve Oslo görüşmelerinden bugüne kadar AKP'nin açılım sürecindeki kararlılığı zaten beyanatlarından çok net anlaşılmaktaydı. Yani Bahçeli'yi AKP yöneticileri bizzat doğrulamışlardı.

Peki AKP, HDP'nin 7 Haziran seçimlerine bağımsız adaylar yerine parti adına katılma kararını nasıl algıladı?

İlk önceleri HDP'nin barajı geçemeyeceğini öngörerek "Nasıl olsa HDP'ye verilen oylar bize vekil olarak geri dönecek" diye düşündüler ve açılımı kararlılıkla savunmaya devam ettiler.

Şunu hep iddia ettik.
Bu anket şirketlerinin çoğu Milli değil ve Türkiye düşmanları tarafından organize edilmiş ve hizmetlerinin karşılığını da dışarıdan alan şirketlerdir. Emperyalistler Türkiye'yi bu anket şirketleri ile yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunu niçin yazdık? 

Çünkü AKP'ye bilgi servis eden anket şirketleri her kim ise onlar da bunlardandır ve AKP'yi sürekli kandırmaktadırlar.

Bakınız ilk önce AKP'ye "Bu PKK'lılarla masaya oturunuz. İngiltere, İspanya örnekleri var. PKK diye bir şey kalmaz. Kürtler PKK'ya önem vermez ve kendi kendine legal hale gelir ve AKP denizinde boğulurlar. Kürtler barış istiyor, işte sonuçlar" dediler. 

Ve AKP açılım sürecini buna inanarak başlattı. PKK biteceği yerde bitmiş olan bir örgüt tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendi. Kürt halkı önceden hiç önemsemediği PKK'yı devletin muhatap almasıyla birlikte muhatap alıp adam yerine koymaya başladı. Otuz yılda Kürt halkını yanına çekemeyen PKK açılım ile beş yılda çekmeyi başardı.

Anketçiler devam ettiler oyunlarına:

HDP bağımsız adaylarla 7 Haziran seçimlerine girerse şu kadar vekil çıkarıyorlar. Ama kendi adına parti olarak seçime girerlerse seçim barajını geçemiyorlar ve o seçim bölgelerindeki ikinci parti de AKP. Yani HDP' ye verilen tüm oylar AKP'ye vekil olarak geri dönüyor, HDP hiç vekil çıkaramıyor, işte sonuçlar" dediler.

AKP yine inandı ve HDP'nin parti olarak seçime girmesine rağmen açılıma kararlılıkla devam etti.

Son oyunları ise şu oldu:

"Eyvah" dediler. "Yaptığımız son çalışmalara göre 17-25 Aralık olaylarından dolayı AKP oy kaybetti. Daha da kötüsü HDP barajı geçiyor, yapılacak tek şey var o da AKP'nin HDP oylarından vazgeçip Milliyetçi, Muhafazakar, Atatürkçü tabana dönmesi gerekiyor" dediler.

Dikkat ettiyseniz AKP son bir yılda resmen mutasyon yaşıyor. Eski AKP gitti yerine yeni bir AKP geldi.

Bu ayrı bir yazı konusu. Bu yazının devamı olarak da sürebilir.

DEVAM EDECEK

11 Nisan 2015 Cumartesi

DESTİCİ OYUNA GELDİ

BBP, MHP'NİN İÇİNDE OLMADIĞI BİR İTTİFAKA GİRMEKLE YANLIŞ YAPTI



BARAJI GEÇEMEYECEKLER

İttifak, barajı bu kadrolarla imkanı yok geçemez.

İdris Naim Şahin de adaylıktan vazgeçmiş.Sadece Ahmet Özal var.Ama ne kadar oyu var?

Daha önce bir yazı yazmış ve MHP,BBP,SP İttifakını desteklemiştik. Çünkü bize göre o ittifak tek başına iktidar olabilecek bir hava estirebilirdi.

Ancak olmadı. Destici "MHP ittifak istemedi" dediyse de iş sonradan anlaşıldı ki hiç de öyle değil.

Yani şu:

Bahçeli, SP ve BBP liderlerine MHP'den aday olmalarını önerdi.Belki yanlarındaki bir kaç kişiyi de MHP'den aday yapacaklardı.Herhalde sayıda anlaşılamadı ki "MHP ile ittifak kuramadık" denildi.

Peki şimdi BBP'liler ve Destici nereden aday oldu? Saadet Partisinden.

Madem Saadetten aday olmayı kabul ettiniz o halde niçin "MHP'den aday olun" diyen Bahçeli'nin teklifini sanki Bahçeli reddetmiş gibi açıkladınız?

MHP'den aday olsaydınız ya? Ne sakıncası vardı?

Anlaşılan Bahçeli size istediğinizi vermedi.Yani çok adaylık istediniz o da vermedi. Tabi ki istediğinizi alamayacaksınız. 

Bunun iki sebebi var:

Birincisi MHP şu an iktidara göz kırpan bir partidir.Yüzde yirmi ile otuz arasında bir oy alması hiç sürpriz olmaz.

İkincisi ise Bahçeli,AKP'nin menfi propagandasına karşı "Er meydana yalnız çıkar" anlayışına sahip bir partinin genel başkanıdır.Yani seçime yalnız girmeyi zaten MHP tabanı ister.

Yüzde iki Saadetin, yüzde iki de BBP' nin oyu varsa ve TBMM'de toplam 550 Milletvekili olacaksa bunun yüzde dördü 22 vekil yapar. Bahçeli size onar tane vekillik zaten vermiştir.

O zaman derdiniz ne?

Sizin derdinizi bilemeyiz ama tabloyu çok iyi analiz ederiz.

Bu aşamadan sonra bu ittifak asla barajı geçemez ve bu ittifaka verilen her oy AKP'ye gider. Eğer amacınız buydu ise o başka tabi.

İdris Naim Şahin son anda neden vazgeçti? Şimdilik sır.

Bir örnekle tamamlayalım.

Bir yolcu taşıma şirketi kamuoyu önünde ve reklamlarda daima en iyi araçlarını gösterir ama yolcularını da genellikle özürlü araçlarıyla taşır. Çünkü özürlü araçlarından bir çırpıda vazgeçemez.Maliyetine katlanamaz.

Siyasi partiler için de aynı şey geçerli olabilir.Tabi anlayana. 

ADAM DOĞRU SÖYLÜYOR

İLK OKUL MEZUNU MİLLETVEKİLİ OLMAMALI




Bir sanatçı "İlk okul mezunu Milletvekili mi olur" diye veryansın etmiş.Doğru söylemiş.

Hatta biz biraz daha ileriye gidelim.

İlk okul mezunları da zeki olabilir ancak karar sadece zeka ile verilmez.Olmazsa olmaz şartı bilgidir.

Mecliste nasıl oy vereceğine karar vermek için parti grup başkanlarına bakan milletvekilleri mecliste Milletvekili olarak halkı hizmet edemez.

Grup başkanı "kaldır" derse elini kaldıracak "kaldırma" derse kaldırmayacak.

Hangi kanuna oy veriyor? Kanunda ne yazıyor? Ne anlama geliyor? Bunlar hiç önemli değil.Grup başkanı nasıl olsa yönlendirir.

Sadece Milletvekilleri için sanatçı bey veryansın etmiş ama daha büyük handikaplar var.

Cumhurbaşkanı kesinlikle Profesör olmalı.Ya da asker kökenli ise Orgeneral.Başbakan da en az Doçent.Tüm bakanlar en az Yardımcı Doçent olmalı.

Bu kadar akademisyenin olduğu bir ülkede bir Profesör Cumhurbaşkanı, bir Doçent Başbakan ya da bakan olamazsa tek sorumlusu ülke siyaseti olur.

İşte en büyük siyasi sorunlar:

Bir siyasi parti nasıl kurulur?
Hangi parayla teşkilatlanır?
Siyaseti kim, niçin finanse eder?

Siyasi partilerde kimler, nasıl delege olur?
Niçin genel başkanlar sansasyonel bir olay olmadan genel başkanlıktan alınamazlar?

Niçin Milletvekili adaylıkları için genel başkanlara biat edilir?
Niçin vekil sıralamaları parti merkezlerinde yapılır?

Niçin bir milletvekili genel başkanını gayet doğal olarak eleştirse bile derhal parti disiplinine sevk edilerek apar topar partiden atılır?

Hangi parti seçime niçin daha seçim süreci başlamadan yedi sıfır galip girer?

Uzar da gider.
Bu tam Süha Bey'in konusu vesselam.