Ortadoğu’nun yegane kurtuluş yolu: “Kutul Amare ruhu”
Allah’ın adıyla“Biz Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Müslümanlar, Hristiyanlar; bu Mezopotamya’nın kadim halkları omuz omuza verirsek yedi düveli yenebileceğimizi Kutul Amare’de gösterdik! Yüz yıl geçti; yine bu ruh ile parçalayıcı ruh savaşıyor. Kutul Amare’de yenilenler, masaların ve kapıların arkasında Sykes-Picot ile Osmanlı’yı nasıl parçalayıp o birleştirici ruhu nasıl yok ederiz diye planladılar… Şimdi ya Kutul Amare kazanacak ya Sykes-Picot kazanacak..!”
Bu sözler Başbakan Davutoğlu tarafından “Mardin Kardeşlik Buluşması” toplantısında söylendi. Bu sözlerin pratik yansımalarının ne olup olmadığı ve söylenen bu sözlerle paralellik arz edip etmediği bugün konumuz olmayacak. Bugün bu sözlerden hareketle sadece torik bir çözümleme yapma peşindeyiz.
Sözler baştan sona doğrudur: Ortadoğu’daki bugünkü amansız mücadele kelimenin tam anlamı ile “Kutul Amare’ye karşı Sykes-Picot” savaşıdır.
Ortadoğu halklarının yegane çıkış ve kurtuluş yolu Kutul Amare ruhudur. Peki, nedir bu Kutul Amare ruhu? Ve nedir alt etmek istediğimiz Sykes-Picot düzeni?
Konuyu tam kavramak için önce yüz yıl geriye bin dokuz yüz on altıya geri dönmeliyiz. O gün öncülüğünü İngiltere’nin yaptığı “emperyalizm” Osmanlı Devleti’ni parçalayarak Ortadoğu’da tam bir sulta düzeni kurmak için pek çok cepheden Osmanlı’ya saldırmıştı.
Osmanlı milletleri Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı, Fars’ı, Sünni’si, Şii’si ve hatta Hristiyan’ı ile önce Çanakkale’de direndi; omuz omuza. Ve toprağa düştü koyun koyuna ki “emperyalizm” galebe çalmasın diye.
Ardından ikinci büyük direniş bugün Irak’ta Kerbela ve Necef’in daha doğusuna düşen Kut şehrinde yaşandı. Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii tüm kadim Mezopotamyalılar İngiliz ordusuna öyle bir darbe vurdular ki, bu mağlubiyet İngiliz ordusunun (doğal olarak Batı emperyalizminin) modern tarihlerde aldığı üç büyük yenilginin kronolojik olarak ikincisi ve etki olarak birincisi olarak kayıtlara geçti. İngiliz ordusunun kırk bin askeri öldürülüp, genel komutanı General Townshend dahil olmak üzere on üç general dört yüz seksen bir subay ve on üç bin eri teslim alındı. Yirmi dokuz Nisan bin dokuz yüz on altı tarihli bu zafer, Kutul Amare zaferi olarak tarihlere geçti.
Ancak bu olaydan sadece on yedi gün sonra on altı Mayıs bin dokuz yüz altı günü İngiliz subay Sykes ile Fransız subay Picot tarihte “Sykes-Picot” adıyla meşhurlaşacak antlaşmayı imzaladılar. Antlaşmanın özü şuydu: Birbirimizle mücadeleyi bırakıp Ortadoğu’yu birlikte sömürelim. Bu sömürü için bölgeyi ulus devletlere bölelim. Bu bölme işlemini yaparken de gelecekte sömürüyü kolaylaştırmak için şimdiden etnik ve mezhep temelli fitne tohumlarını ekelim. Böylece Ortadoğu, kendi halkları için sonsuza kadar kan deryası, bizim içinse sömürülecek ve tasallut edilecek coğrafyalar olsun.
Görüldüğü üzere Kutul Amare, bir anlayışın bir ruhun zaferi. Birlik olmanın beraber olmanın, omuz omuza vererek emperyalizme karşı durmanın zaferi. Birbiriyle değil “emperyalizm” ile mücadele etmenin adı, “vahdet”in yansımasıdır Kutul Amare.
Oysa Sykes-Picot yayılmacılığın, sömürü ve tasallutun adıdır. Emperyalizm ve eklentisi siyonizmin Ortadoğu milletlerini köleleştirmesinin adıdır. Her türlü etnik ve mezhep temelli fitnenin adıdır. Yandaş yönetimlerin uşak hükümetlerin adıdır.
Evet, gerçekten son yüz yıldır Ortadoğu coğrafyasında olup biten Kutul Amare ruhunun Sykes-Picot tasallutundan kurtulma çabasından başka bir şey değildir. Ve şu an tüm mücadele de bundan ibarettir.
Ancak tüm bu çözümlemelerin işimize yarar bir hale gelmesi için olayı günümüze taşımalı ve günümüz karşılıklarını bulmalıyız.
Emperyalizm halen var mı? Evet. Bugünkü öncülü kimdir? Besbelli ki, Amerika! Peki yandaşları? Birincil yamağı İsrail’dir. Siyonizmin müşahhas şekli olan bu kanser tümörünü İslam ümmetinin kalbine saplamıştır. Ardından özellikle İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği Avrupa ülkeleri. Ama en ilginç uşakları sırtına bindiği Ortadoğu kral ve hükümetleridir.! Peki, tarihte “İngiliz Ordusu” olarak müşahhaslaşan o birleşik yayılmacı gücün bugün bir karşılığı var mı? Besbelli ki, bugün ona NATO derler!
Mezopotamya’nın kadim milletlerine ne oldu? Kan ve gözyaşı içindeler! Niçin? Emperyalizm, biraz mezhep ve biraz etnik köken kattığı savaşlarla onları birbirine kırdırıyor? Peki, hükümetler? Çoğu Amerika’nın kapısında sırada! Orada sıra kapamamışlar ise Emperyalizmin küresel tetikçisi Vahhabizmin kalesi Suud’un kapısında… Durum bu.!
Bir an önce NATO hezeyanlarını terk etmeliyiz. Kutul Amare ruhunu harekete geçirmek için sadece söylem yetmez! Amerika’nın atına binmekten vazgeçmeliyiz. Emperyalizm ve siyonizm tüm bölgenin ortak düşmanıdır ve bu düşman yeni bir Sykes-Picot ile bölgeyi en az yüz yıl daha sömürmek istiyor. Bu sömürüyü gerçekleştirebilmek içinde elinde iki önemli fitne tohumu var: Mezhepçilik ve kavmiyetçilik!
Kutul Amare ruhunu gerçekten harekete geçirmek isteyenler, gerçek vatanseverler asla mezhepçilik ve kavmiyetçilik yapmazlar. Onlar “vahdet” çağrısı kimden gelirse gelsin ellerini uzatırlar. Karşıdaki kişi ya da topluma baktıklarında önce “mezhep ya da etnik köken” değil “insan” görürler. İlla ki bir sınıflama yapacaklarsa “emperyalistler ve anti-emperyalistler” diye yaparlar. Yok, bizim kavramımız Kur’ani olsun derseler; “mustazaflar-müstekbirler” diye tanımlarlar yeryüzü mücadelesini.
Bölgede “anti-emperyalist cephenin ya da başka bir deyişle mustazafların” kalesi konumundaki İslam İnkılabı düşman ya da rakip değil olsa olsa rahatlıkla sırtımızı dayayacağımız partnerimizdir. Ve yine yıllardır devirmek için peşine düştüğümüz Suriye yönetimi Sykes-Picot’un değil Kutul Amare’nin safındadır. Bunu anlayabilmek için daha ne kadar bedel ödenmesi gerekiyor?
Emperyalizm ve siyonizmin tüm çabası ile kuşatmak ve boğmak peşinde olduğu Lübnan Hizbullahı ise Kutul Amare ruhunun akıncılarıdır, öncül birlikleridir, fedaileridir. Kendilerini ümmete, birliğe, vahdete adamış yapıların ve yiğitlerin kıymetini bilmeliyiz. Onların ayağını kaydırmak Sykes-picot’a hizmet etmektir. Yani dolaylı olarak kendi “köleleşme” sürecimize katkı sunmaktır…
Son söz: Evet, Ortadoğu halklarının yegane çıkış yolu Kutul Amare ruhudur. Peki, nedir Kutul Amare ruhu?
Kutul Amare ruhu: Türk, Kürt, Arap, Fars… Sünni, Şii, Dürzi, Hristiyan, Ezidi… tüm etnik ve inanç gruplarının bir ve beraber olarak “emperyalizm ve siyonizm”e karşı ortak mücadele etmesidir. Vahdettir, kardeşliktir. Bahsi geçen inanç ve etnik gruplar ne birbirinin düşmanı ve ne de rakibidir. Onlar bu coğrafyanın kadim sahipleridir. Onların ortak düşmanı ise “emperyalizm ve siyonizm”dir!
Muntazar Musavi / Rasthaber
NOT: YAZI ALINTIDIR. KATILIYORUZ.