HZ.MEHDİ AS İLE İLGİLİ BAZI BİLGİLER
ALLAHU ALEM
Geliyor ama henüz meçhul.Yani yukarıdaki gıf gibi hızla yaklaşıyor.Ama henüz gelmedi ve ortaya çıkmadı.
Hz.Mehdi AS ile ilgili hadis yorumlarında Kuran-ı Kerim'in Yusuf Suresi ile Kehf Suresine atıflar vardır.
Yazımızın konusu Yusuf Suresindeki atıflar olacak ama kısaca Kehf Suresine yapılan atıfları da yazalım İnşallah.
Hadis yorumlarına göre Kehf Suresinde anlatılan Ashab-ı Kehf ahir zamanda yeniden dirilecekler ve Hz.Mehdi AS'a tabi olacaklar.Yani onunla birlikte mücadele edecekler. Alimlerden bazıları bu atıfı böyle yorumlamış.
Allahu Alem bu şöyle de olabilir:
Nasıl ki Ashabı Kehf Kuran'a göre Allah CC tarafından 309 sene uyutuldu ise aynı şekilde Hz.Mehdi AS da bin yıl uyutulmuş olabilir.Ve atıfın amacı bu da olabilir.
Pek çok alim de Ashabı Kehf'in öldüğünün Kuran ile sabit olduğunu ifade eder ki bu hakikaten Kuran'da Kehf Suresinde detaylı olarak anlatılmaktadır.
Yani elbette ki Allah dilerse her şey olur ama Kuran'da Allah cc Ashabı Kehfin öldüğünü ve onların mezarları üzerine de bir mescid inşa edildiğini buyuruyor.Adnan Hoca bu mescidin Ayasofya olduğunu iddia ediyor.Olabilir de Allah bilir.
Ama gerçek olan Ashabı Kehfin öldüğüdür. Kehf Suresine yapılan atıf da Allahu Alem Hz.Mehdi AS'ın da tıpkı onlar gibi bin yıl uyutulacağına işaret ediyor olabilir.
Şiiler Hz.Mehdi AS'ın 12.İmam olduğunu ve gaybete çekildiğini söylüyorlar ama Şii kaynaklarında Kehf Suresine atıf yapıldığından bahsedilmiyor.
Bu tamamen Sünni kaynaklı.O nedenle hemen mezhepçilik ithamları gelmesin.Usandık bu mezhepçilikten. Hz.Mehdi AS gelince zaten kalkacak ve herkes görecek.
YUSUF AS SURESİNE YAPILAN ATIFLAR
Yusuf AS Suresi -tıpkı Hz.Musa'nın hayatının çok uzun anlatıldığı gibi- ta çocukluktan itibaren Hz.Yusuf AS'ın hayatını (Vezir olup ailesini yanına getirinceye kadar) çok uzun bir şekilde anlatmaktadır.
Kardeşlerinden gördüğü zulüm ile yaşadığı mağduriyetlerden; kardeşlerinin mağduriyetlerini de giderecek kadar maddi ve manevi makamlar elde ettiğini çok detaylı anlatır.
Ama bunların Hz.Mehdi AS ile bir alakası yoktur. Hz.Yusuf AS'ın hayatı ile Hz.Mehdi AS'ın hayatı arasında bir benzerlik olmayacaktır.
Benzerlik sadece Hz.Yusuf AS'ın yaşadığı dönemde dünyanın en güzel insanı olmasıdır.Hz.Mehdi AS da yaşadığı dönemde dünyanın en güzel insanı olacaktır.Bu hadis yorumlarında açıkça geçmektedir.
Kısaca Hz.Yusuf AS'dan bahsedersek güzelliği çok çarpıcı bir şekilde anlatılmaktadır.
Züleyha kendisini kınayan hanımları evine davet eder. Onlar henüz Hz.Yusuf AS'ı hiç görmemişlerdir. Önlerine meyve koyar ve yanlarına da birer bıçak bırakır.Onlar meyveleri soymaya başlayınca Yusuf AS'ı onların yanına alır. Kadınlar Yusuf AS'ı görünce şaşkınlıktan ve hayranlıktan ellerinde bulunan bıçaklar ile ellerini keserler. Sonra şöyle derler:
"Allah için bu bir insan değil, bu bir melek"
Gelelim günümüz Mehdilerine...
Haydi bakalım "Benim Mehdim var" diyenler!
Sen Mehdini görünce "Allah için bu bir insan değil,bu bir melek" diyebiliyor musun?
Tabi ki diyemiyorsun.
İşte biz de bu nedenle diyoruz ki:
"HZ.MEHDİ AS HENÜZ ZUHUR ETMEDİ.ORTAYA ÇIKMADI."
Hatta belki de yüzünü de gösteremeyecek durumda. Yani maske takıyor da olabilir. Çünkü bunun tarihten bir de küçük örneği var.
Ebu Müslim Horasani de çok güzel yüzlü bir insanmış ve savaşlarda genellikle maske kullanırmış. Gizlenmek,düşmanı korkutmak,biraz daha gaybiyet ve ciddiyet için hem de savaş esnasında korunmak için.
Hz.Mehdi AS hayatta olduğuna göre ve insanlar da henüz fark etmediğine göre gaybiyet var Allahu Alem.
Saç,sakal,bıyık,giyim kuşam gibi dış görünüşü kendisini gizliyor olmalı.Ayrıca insan hemcinsleri içinde de gizlenebilir.Çünkü hemcinsleri bir insanın güzelliğini fark etmez,etse de ikrar etmez.Bu bağlamda aynı tip giyinen arkadaşları içinde olabilir.Ya da tek başına inziva da olmalı Allahu Alem.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
10 Nisan 2015 Cuma
EY İSLAMCI YAZAR(!) SEN ŞEREFSİZİN ÖNDE GİDENİSİN
İSLAMCI YAZAR(!) İSTERSEN KUSURA BAK SEN ŞEREFSİZİN EN ÖNDE GİDENİSİN.
Alemlere rahmet ve hidayet vesilesi olarak indirilen kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in Diyarbakır'da evlerden toplatıldığı ve topluca yakıldığı ajanslara düştü.
Toplayanlar Kuran-ı Kerim'i "Kuran Kurslarına bağışlayacağız" diye topluyorlarmış.Sonra da yakıyorlarmış.
Bugün Diyarbakır'da Müftülük tüm camilerde bu oyunu deşifre etmiş ve "Bağış adı altında Kuran toplayanlara vermeyin" uyarısında bulunmuş. Ayrıca Müftülük "Asla evlerden Kuran toplama gibi bir uygulamalarının olmadığını hatta isteyen herkese Kuran-ı Kerim hediye ettiklerini" ifade etmiş.
Müftüden Allah CC Razı Olsun.
Gelelim şerefsize... İsmini söylemeyelim, kimse de yorumlara isim yazmasın.O kendini iyi bilir.
Bu şerefsiz Kuran toplayanların ve yakanların PKK'lılar olduğunu adı gibi biliyor. Ama "PKK'lılar yaptı" diyemiyor.Demiyor.
Sanki PKK Müslümanmış da...
Sanki Diyarbakır'da PKK'yı dinsiz göstermeye çalışanlar varmış da...
Sanki Diyarbakır'da da tüm ülke çapında da terörden, kaçakçılığa,namussuzluktan şerefsizliğe kadar her türlü alçaklığı yapan PKK'dan başka birileri varmış da...
Ülkenin her yerinde uyuşturucu satan PKK değilmiş de...
Kaçak sigara satan PKK değilmiş de...
Güneydoğuda zorla insanlardan haraç toplayan PKK değilmiş de...
Müslüman Kürtleri zorla dinsizleştirmeye çalışan PKK değilmiş de...
Kuran-ı Kerimleri bağış yapacağız diye evlerden toplayıp yakan başkasıymış!
İşte sen bu yüzden şerefsizsin. Dinsizsin. Kanı bozuksun.Müslüman falan değilsin yalan söyleme.
Müslümanlığı kullanarak PKK'ya oy toplamaya çalışan bir YEZİDİSİN.
Türkleri zaten kandıramazsın, Müslüman Kürtleri de kandıramayacaksın.
Nereden mi biliyoruz?
Bakınız Yemen konusunda Türkiye ve İran anlaştı.Pakistan zaten bu saftaydı.Kime karşı anlaştılar?Bölgeyi kan gölüne çevirmek için Yahudi'den emir alan ABD'ye karşı anlaştılar.
Yani senin gibilerin Kürt Devleti kurabilmek için köpeklik yaptığınız ABD'ye karşı.
Geçmiş olsun..
Bu da bizden size hediye...
Alemlere rahmet ve hidayet vesilesi olarak indirilen kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in Diyarbakır'da evlerden toplatıldığı ve topluca yakıldığı ajanslara düştü.
Toplayanlar Kuran-ı Kerim'i "Kuran Kurslarına bağışlayacağız" diye topluyorlarmış.Sonra da yakıyorlarmış.
Bugün Diyarbakır'da Müftülük tüm camilerde bu oyunu deşifre etmiş ve "Bağış adı altında Kuran toplayanlara vermeyin" uyarısında bulunmuş. Ayrıca Müftülük "Asla evlerden Kuran toplama gibi bir uygulamalarının olmadığını hatta isteyen herkese Kuran-ı Kerim hediye ettiklerini" ifade etmiş.
Müftüden Allah CC Razı Olsun.
Gelelim şerefsize... İsmini söylemeyelim, kimse de yorumlara isim yazmasın.O kendini iyi bilir.
Bu şerefsiz Kuran toplayanların ve yakanların PKK'lılar olduğunu adı gibi biliyor. Ama "PKK'lılar yaptı" diyemiyor.Demiyor.
Sanki PKK Müslümanmış da...
Sanki Diyarbakır'da PKK'yı dinsiz göstermeye çalışanlar varmış da...
Sanki Diyarbakır'da da tüm ülke çapında da terörden, kaçakçılığa,namussuzluktan şerefsizliğe kadar her türlü alçaklığı yapan PKK'dan başka birileri varmış da...
Ülkenin her yerinde uyuşturucu satan PKK değilmiş de...
Kaçak sigara satan PKK değilmiş de...
Güneydoğuda zorla insanlardan haraç toplayan PKK değilmiş de...
Müslüman Kürtleri zorla dinsizleştirmeye çalışan PKK değilmiş de...
Kuran-ı Kerimleri bağış yapacağız diye evlerden toplayıp yakan başkasıymış!
İşte sen bu yüzden şerefsizsin. Dinsizsin. Kanı bozuksun.Müslüman falan değilsin yalan söyleme.
Müslümanlığı kullanarak PKK'ya oy toplamaya çalışan bir YEZİDİSİN.
Türkleri zaten kandıramazsın, Müslüman Kürtleri de kandıramayacaksın.
Nereden mi biliyoruz?
Bakınız Yemen konusunda Türkiye ve İran anlaştı.Pakistan zaten bu saftaydı.Kime karşı anlaştılar?Bölgeyi kan gölüne çevirmek için Yahudi'den emir alan ABD'ye karşı anlaştılar.
Yani senin gibilerin Kürt Devleti kurabilmek için köpeklik yaptığınız ABD'ye karşı.
Geçmiş olsun..
Bu da bizden size hediye...
9 Nisan 2015 Perşembe
SUUD UÇAKLARI, İRAN GEMİSİNİ BATIRABİLİR
YEMEN'DE ARTIK HER ŞEY PROVOKASYONA UYGUN HALE GELDİ
İsrail şu anda Arap-İran Savaşı çıkarmak için her türlü planı yapıyordur. Tabi provokasyon planlıyorlar.
Körfezdeki durum buna çok müsait bir hale geldi. Yemen'de ABD,Mısır Savaş gemileri varken iki tane de İran gönderdi. İran, Husilere karşı yapılan dış müdahaleyi engellemekte kararlı.
Arap Koalisyonu da Husileri indirmekte kararlı.Bu savaş demek. İsrail'in istediği de bu ve İran basınına göre İsrail savaş uçakları koalisyona gizliden katılmış durumda. (İran'ın iddiası.)
Şimdi orada ne olmalı ki Arap koalisyonu ile İran birbirine girsin?
Mısır'ın dışında olduğu Arap Koalisyonuna İsrail güvenmiyor ve "İran Ortadoğu'ya hakim olur" düşüncesinde.
Bu nedenle bir provokasyon olursa bunun bir ayağı mutlaka Mısır'a bulaşır.O da şöyle olabilir:
Mısır savaş gemileri önleme maksatlı İran gemilerine yaklaştırılır.Başlarına ne geleceğini ya bilmezler yada İsrail Sisi'den başkasına bildirmez.(Sadece Sisi bilir)
İran'ın iki savaş gemisi ile Mısır'ın iki savaş gemisi karşı karşıya geldikleri anda Arap Koalisyonu savaş uçakları (yada doğrudan İsrail savaş uçağı) İran gemilerinden birini batırır.Öteki İran gemisinin de Mısır savaş gemisini batırmasına yardım edilir. Batıramazsa o da batırılır.
Mısır'ın da içinde olduğu Arap Koalisyonu ile İran arasında SAVAŞ BAŞLAR.
İsrail de kıs kıs güler.
İki gelişme daha var:
Hamas'tan sonra Filistin Kurtuluş Örgütünün de safını belli etmesiyle birlikte Filistin de tamamen İran'ın kontrolü altına girdi.Hamas yöneticileri Tahran'a gitmişler ve İran ile anlaşmışlardı.Bugün de Filistin Kurtuluş Örgütü Suriye'de Esad ile birlikte hareket edeceklerini açıkladılar.
İkincisi... Mısır'da ve Suudi Arabistan'da Şiiler ayaklanma hazırlığı yapıyorlar. Mısır'daki ayaklanma sadece Mısır'ın daha çok karışmasına neden olacak ama Suudi Arabistan'daki ayaklanmanın sonucu inşallah iyi olacak.
Bu sitemizde de en başından beri üstüne basa basa şunu söyledik.İran Devleti ve İran Ordusu Hz.Mehdi AS zuhur edinceye kadar esip gürleyecek.Belki de hem kendisine hem de çevresine zarar verecek ama Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde hatta daha detaylı yazalım Beyda'da Süfyan'ın ordusu yere batırıldığında (İnşallah) derhal Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek ve tamamen İslamın askeri olacak.
O nedenle Türkiye şu anda ne Arap Koalisyonunda İran'a karşı, ne de İran'ın yanında Arap Koalisyonuna karşı düşman olmamalı. Çünkü "kalan sağlar bizim olacak" mantığı ne kadar yanlışsa taraf olmak da o kadar yanlıştır.
Yerimiz barıştan yana olmalı ve bu coğrafyada akan kanları durdurmaya çalışmalıyız. Türkiye burada tarafsız olmalı ve Pakistan'ı da yanında tutmalı.
Bir de tarihten ibretlik bir örnek verelim:
Osmanlı ile savaşmak üzere İngilizler körfeze çıktıklarında (1914) Osmanlı Şeyhülislamı bir hafta arayla iki defa CİHAT ilan ediyor. Araplar Sünni olmalarına rağmen bu Cihat davetine biat etmedikleri gibi İngiliz'den yana olurlarken Irak Şiileri bu Cihat davetine katılıyorlar ve gönüllü birlikler oluşturup İngilizlere karşı Osmanlı Ordusunda savaşıyorlar.Osmanlı bu savaşı kaybedince yerel halk ile birlikte Şiileri de suçluyor ve ondan sonra araları açılıyor.İngilizler işgal edince de kendileri onlara karşı savaşıyorlar ama dağılıyorlar.
Elbetteki Araplardan da Cihat Çağrısına icabet edenler oluyor ama ileri gelenleri değil.Şiilerin ise ileri gelenleri olan din adamları fetva vererek Cihata katılıyorlar.
Bunu yine yanlış anlayanlar olacak.Şunun için yazdık:
Bugün ülkemizde zaten Arap düşmanı yok.Orada sorun da yok.Sorun düşmanlığında ve ülkemizde Şii düşmanı oldukça çok. Bu da olmamalı.
Şii Acem'e de; Sünni Arap'a da düşmanlık etmeyelim. Yapabiliyorsak tüm Müslümanları birleştirip bölgeyi emperyalistlerden temizleyelim.Tabi bunu yapacak olan da belli ve geliyor inşallah.
Her şeyin en doğrusunu sadece Allah CC bilir.
İsrail şu anda Arap-İran Savaşı çıkarmak için her türlü planı yapıyordur. Tabi provokasyon planlıyorlar.
Körfezdeki durum buna çok müsait bir hale geldi. Yemen'de ABD,Mısır Savaş gemileri varken iki tane de İran gönderdi. İran, Husilere karşı yapılan dış müdahaleyi engellemekte kararlı.
Arap Koalisyonu da Husileri indirmekte kararlı.Bu savaş demek. İsrail'in istediği de bu ve İran basınına göre İsrail savaş uçakları koalisyona gizliden katılmış durumda. (İran'ın iddiası.)
Şimdi orada ne olmalı ki Arap koalisyonu ile İran birbirine girsin?
Mısır'ın dışında olduğu Arap Koalisyonuna İsrail güvenmiyor ve "İran Ortadoğu'ya hakim olur" düşüncesinde.
Bu nedenle bir provokasyon olursa bunun bir ayağı mutlaka Mısır'a bulaşır.O da şöyle olabilir:
Mısır savaş gemileri önleme maksatlı İran gemilerine yaklaştırılır.Başlarına ne geleceğini ya bilmezler yada İsrail Sisi'den başkasına bildirmez.(Sadece Sisi bilir)
İran'ın iki savaş gemisi ile Mısır'ın iki savaş gemisi karşı karşıya geldikleri anda Arap Koalisyonu savaş uçakları (yada doğrudan İsrail savaş uçağı) İran gemilerinden birini batırır.Öteki İran gemisinin de Mısır savaş gemisini batırmasına yardım edilir. Batıramazsa o da batırılır.
Mısır'ın da içinde olduğu Arap Koalisyonu ile İran arasında SAVAŞ BAŞLAR.
İsrail de kıs kıs güler.
İki gelişme daha var:
Hamas'tan sonra Filistin Kurtuluş Örgütünün de safını belli etmesiyle birlikte Filistin de tamamen İran'ın kontrolü altına girdi.Hamas yöneticileri Tahran'a gitmişler ve İran ile anlaşmışlardı.Bugün de Filistin Kurtuluş Örgütü Suriye'de Esad ile birlikte hareket edeceklerini açıkladılar.
İkincisi... Mısır'da ve Suudi Arabistan'da Şiiler ayaklanma hazırlığı yapıyorlar. Mısır'daki ayaklanma sadece Mısır'ın daha çok karışmasına neden olacak ama Suudi Arabistan'daki ayaklanmanın sonucu inşallah iyi olacak.
Bu sitemizde de en başından beri üstüne basa basa şunu söyledik.İran Devleti ve İran Ordusu Hz.Mehdi AS zuhur edinceye kadar esip gürleyecek.Belki de hem kendisine hem de çevresine zarar verecek ama Hz.Mehdi AS zuhur ettiğinde hatta daha detaylı yazalım Beyda'da Süfyan'ın ordusu yere batırıldığında (İnşallah) derhal Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek ve tamamen İslamın askeri olacak.
O nedenle Türkiye şu anda ne Arap Koalisyonunda İran'a karşı, ne de İran'ın yanında Arap Koalisyonuna karşı düşman olmamalı. Çünkü "kalan sağlar bizim olacak" mantığı ne kadar yanlışsa taraf olmak da o kadar yanlıştır.
Yerimiz barıştan yana olmalı ve bu coğrafyada akan kanları durdurmaya çalışmalıyız. Türkiye burada tarafsız olmalı ve Pakistan'ı da yanında tutmalı.
Bir de tarihten ibretlik bir örnek verelim:
Osmanlı ile savaşmak üzere İngilizler körfeze çıktıklarında (1914) Osmanlı Şeyhülislamı bir hafta arayla iki defa CİHAT ilan ediyor. Araplar Sünni olmalarına rağmen bu Cihat davetine biat etmedikleri gibi İngiliz'den yana olurlarken Irak Şiileri bu Cihat davetine katılıyorlar ve gönüllü birlikler oluşturup İngilizlere karşı Osmanlı Ordusunda savaşıyorlar.Osmanlı bu savaşı kaybedince yerel halk ile birlikte Şiileri de suçluyor ve ondan sonra araları açılıyor.İngilizler işgal edince de kendileri onlara karşı savaşıyorlar ama dağılıyorlar.
Elbetteki Araplardan da Cihat Çağrısına icabet edenler oluyor ama ileri gelenleri değil.Şiilerin ise ileri gelenleri olan din adamları fetva vererek Cihata katılıyorlar.
Bunu yine yanlış anlayanlar olacak.Şunun için yazdık:
Bugün ülkemizde zaten Arap düşmanı yok.Orada sorun da yok.Sorun düşmanlığında ve ülkemizde Şii düşmanı oldukça çok. Bu da olmamalı.
Şii Acem'e de; Sünni Arap'a da düşmanlık etmeyelim. Yapabiliyorsak tüm Müslümanları birleştirip bölgeyi emperyalistlerden temizleyelim.Tabi bunu yapacak olan da belli ve geliyor inşallah.
Her şeyin en doğrusunu sadece Allah CC bilir.
EŞKIYANIN OYUNU (3)
EŞKIYANIN OYUNU (3.BÖLÜM)
Selami Ağa Musa'nın tavsiyelerine (!) inanmış ve eşkıyaya tamamen teslim olmuştur. İş seçimi kazanmaya gelmiştir. Musa:
"Selami Ağa senin kaç tane çobanın var?"
"Üç tane"
"Tamam onları memleketlerine gönder.Beni sizin köyde kimse tanımaz.Buradan yabancı iki kişi daha alalım yeni çobanların biz olalım.Buraya gelip gitmeye devam edersen açık edersin.Artık gelmek yok.Köyde devamlı görüşürüz."
"Tamam iki gün içinde onları gönderirim sonra sizi kasabadan getiriyormuş gibi götürürüm."
"Anlaştık"
BİR HAFTA SONRA
Selami Ağanın evi.
Musa:"Selami Ağa köyde kaç seçmen var?"
"İki bin"
"Muhtarın kabilesi ile sizin oylar ne kadar?"
"Muhtarın kabilenin bin oyu var,bizim kabilenin altı yüz, dört yüzü de diğerleri"
"Diğerleri?"
"Sonradan köye gelip yerleşenler, yarısı Muhtara oy verdi yarısı bize"
Musa:
"Selami Ağa işe kendi kabilenden başlamalısın.Sonra diğerlerini almalısın.Ama yetmez Muhtarın kabilesinden de oy almalı ki kazanasın"
"Evet öyle"
"Peki köylüler ne tip insanları seviyor, ya da kendileri nasıl insanlar? Dünyaya mı değer verirler,ahirete mi? Dürüstler mi? Bi anlat bakalım."
"Köyümüzün insanları dürüsttür.Dünyaya değer veren azdır.Namazlı abdestli insanlardır."
"Selami Ağa sen de dürüst bir adamsın. Namaz da kılıyor musun?
"Kılarız"
"Camide mi kılarsın evde mi?"
"Cumaları camide kılarım ama vakit namazlarında genelde bağda bahçede oluyoruz"
"Olmaz Selami Ağa bütün namazları Camide kılman lazım. Köylü seni Muhtardan daha çok ahirete düşkün,daha az dünyaya değer veren biri olarak bilmeli."
"Cenazelere, hastalara gider misin? Yoksa içe kapanık mısın?"
"Giderim, giderim"
"İyi,iyi.Düğünlere de git"
"Seçim için ne kadar para harcayabilirsin Selami Ağa,gelirin ne kadar?"
"Muhtar kadar değil ama bir kaç aileyi geçindirecek kadar var şükür"
"Bak Selami Ağa kesenin ağzını açacaksın ama açtığını belli etmeyeceksin bu işlerde.Kendi kabilende maddi sıkıntısı olanlara yardım et ama kimseye söylememesini tembih et.Çünkü herkes aldığı parayı açıklarsa sana sorarlar nereden aldın diye.
Parayı biz vereceğiz sana.Ama sen sanki kendi gelirinden az bir miktar harcıyormuşsun gibi olacak.Yüz kişiye yüzer kayma versen herkes açıklasa on bin kaymayı nereden buldun diye sorarlar sana.
Ama herkes aldığı yüzlüğü gizlerse herkes seni yüz kayma verdi sanır.Zaten söyletmezsen kime söylemek istemez.Böylece kendi kabileni 'sağlam'a al."
"Çok fakir var bizim kabilede"
"Olsun.Hepsine de ver ama azar azar ver.Çok verirsen ya azarlar ya da yayarlar."
"Diğerlerini ne yapacağız.Şu dört yüz kişiyi?"
"Onlara da aynısını yapacağız.Yalnız onların içinden ağzı gevşek olanlar varsa üç kağıtçı olanlar...Onların içinden güvendiğin beş altı kişiyi ayarla, onlarla tek tek konuş, istediği kadar para ver.Seçim yaklaşınca hem reklamını yaparlar hem de gerekirse Muhtara iftira attırırız."
"Ben iftira attıramam kardeşim"
"Selami Ağa gerekli olursa dedik.Ne yani bu yola çıktıktan sonra kazanmayacak mıyız?"
SEÇİMLERE BİR AY KALMIŞTIR
Selami Ağa'nın evinde tüm köylüye İftar yemeği verilir.
Sofralarda seçimler konuşulmakta ve her sofrada Musa'nın verdiği paralarla önceden satın alınmış üç kağıtçılar Muhtarı karalayıp Selami Ağa'yı övmektedirler.
"Okul yapacak,Cami yapacak,yol yapacak,köprü yapacak" Daha neler neler yapacak. "Muhtar yapmadı bunları."
KARŞI TARAF
Muhtar çok değerli dürüst bir adamdır.Olanlardan haberi yoktur.O da şaşkındır bir bakıma.Ama anlam da veremez. Zaten Muhtarlıktan da usanmış,kendi kabilesine "Bu sefer de başkası olsun" demişse de kabul ettirememiş ve kerhen aday olmuştur.
Tabi kendi kabilesinden de karşı tarafa farkında olmadan oyunlarla gidenler olmuştur ya da olacaktır.
VE SEÇİM SONUÇLARI
MUHTAR : 900.
SELAMİ AĞA : 1.100.
Ve Selami Ağa yeni muhtar olmuştur.
Sıra icraata gelmiştir.
Gelmiştir ama Selami Ağa seçimleri kazanacağım diye Musa'ya epey borçlanmıştır. Şimdi bu borç bir şekilde ödenecektir. Belki de bu borcu ödemek de yetmeyecektir.
DEVAM EDEBİLİRİZ
Selami Ağa Musa'nın tavsiyelerine (!) inanmış ve eşkıyaya tamamen teslim olmuştur. İş seçimi kazanmaya gelmiştir. Musa:
"Selami Ağa senin kaç tane çobanın var?"
"Üç tane"
"Tamam onları memleketlerine gönder.Beni sizin köyde kimse tanımaz.Buradan yabancı iki kişi daha alalım yeni çobanların biz olalım.Buraya gelip gitmeye devam edersen açık edersin.Artık gelmek yok.Köyde devamlı görüşürüz."
"Tamam iki gün içinde onları gönderirim sonra sizi kasabadan getiriyormuş gibi götürürüm."
"Anlaştık"
BİR HAFTA SONRA
Selami Ağanın evi.
Musa:"Selami Ağa köyde kaç seçmen var?"
"İki bin"
"Muhtarın kabilesi ile sizin oylar ne kadar?"
"Muhtarın kabilenin bin oyu var,bizim kabilenin altı yüz, dört yüzü de diğerleri"
"Diğerleri?"
"Sonradan köye gelip yerleşenler, yarısı Muhtara oy verdi yarısı bize"
Musa:
"Selami Ağa işe kendi kabilenden başlamalısın.Sonra diğerlerini almalısın.Ama yetmez Muhtarın kabilesinden de oy almalı ki kazanasın"
"Evet öyle"
"Peki köylüler ne tip insanları seviyor, ya da kendileri nasıl insanlar? Dünyaya mı değer verirler,ahirete mi? Dürüstler mi? Bi anlat bakalım."
"Köyümüzün insanları dürüsttür.Dünyaya değer veren azdır.Namazlı abdestli insanlardır."
"Selami Ağa sen de dürüst bir adamsın. Namaz da kılıyor musun?
"Kılarız"
"Camide mi kılarsın evde mi?"
"Cumaları camide kılarım ama vakit namazlarında genelde bağda bahçede oluyoruz"
"Olmaz Selami Ağa bütün namazları Camide kılman lazım. Köylü seni Muhtardan daha çok ahirete düşkün,daha az dünyaya değer veren biri olarak bilmeli."
"Cenazelere, hastalara gider misin? Yoksa içe kapanık mısın?"
"Giderim, giderim"
"İyi,iyi.Düğünlere de git"
"Seçim için ne kadar para harcayabilirsin Selami Ağa,gelirin ne kadar?"
"Muhtar kadar değil ama bir kaç aileyi geçindirecek kadar var şükür"
"Bak Selami Ağa kesenin ağzını açacaksın ama açtığını belli etmeyeceksin bu işlerde.Kendi kabilende maddi sıkıntısı olanlara yardım et ama kimseye söylememesini tembih et.Çünkü herkes aldığı parayı açıklarsa sana sorarlar nereden aldın diye.
Parayı biz vereceğiz sana.Ama sen sanki kendi gelirinden az bir miktar harcıyormuşsun gibi olacak.Yüz kişiye yüzer kayma versen herkes açıklasa on bin kaymayı nereden buldun diye sorarlar sana.
Ama herkes aldığı yüzlüğü gizlerse herkes seni yüz kayma verdi sanır.Zaten söyletmezsen kime söylemek istemez.Böylece kendi kabileni 'sağlam'a al."
"Çok fakir var bizim kabilede"
"Olsun.Hepsine de ver ama azar azar ver.Çok verirsen ya azarlar ya da yayarlar."
"Diğerlerini ne yapacağız.Şu dört yüz kişiyi?"
"Onlara da aynısını yapacağız.Yalnız onların içinden ağzı gevşek olanlar varsa üç kağıtçı olanlar...Onların içinden güvendiğin beş altı kişiyi ayarla, onlarla tek tek konuş, istediği kadar para ver.Seçim yaklaşınca hem reklamını yaparlar hem de gerekirse Muhtara iftira attırırız."
"Ben iftira attıramam kardeşim"
"Selami Ağa gerekli olursa dedik.Ne yani bu yola çıktıktan sonra kazanmayacak mıyız?"
SEÇİMLERE BİR AY KALMIŞTIR
Selami Ağa'nın evinde tüm köylüye İftar yemeği verilir.
Sofralarda seçimler konuşulmakta ve her sofrada Musa'nın verdiği paralarla önceden satın alınmış üç kağıtçılar Muhtarı karalayıp Selami Ağa'yı övmektedirler.
"Okul yapacak,Cami yapacak,yol yapacak,köprü yapacak" Daha neler neler yapacak. "Muhtar yapmadı bunları."
KARŞI TARAF
Muhtar çok değerli dürüst bir adamdır.Olanlardan haberi yoktur.O da şaşkındır bir bakıma.Ama anlam da veremez. Zaten Muhtarlıktan da usanmış,kendi kabilesine "Bu sefer de başkası olsun" demişse de kabul ettirememiş ve kerhen aday olmuştur.
Tabi kendi kabilesinden de karşı tarafa farkında olmadan oyunlarla gidenler olmuştur ya da olacaktır.
VE SEÇİM SONUÇLARI
MUHTAR : 900.
SELAMİ AĞA : 1.100.
Ve Selami Ağa yeni muhtar olmuştur.
Sıra icraata gelmiştir.
Gelmiştir ama Selami Ağa seçimleri kazanacağım diye Musa'ya epey borçlanmıştır. Şimdi bu borç bir şekilde ödenecektir. Belki de bu borcu ödemek de yetmeyecektir.
DEVAM EDEBİLİRİZ
8 Nisan 2015 Çarşamba
"HZ.MEHDİ'Yİ SİZE TANITIYORUM"
YIL 1979
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem (İzmir Milletvekili) İzmir Adalet Partisi İl Başkanına kısa bir mektup yazıyor.
Kendi el yazısı ile yazdığı bu mektubu Meriç Tumluer yayınladı.
Mektup aşağıda.
Herhangi bir yorum yapmadan önce Meriç Tumluer ile görüşmemiz gerekiyor.O yüzden yorumsuz yayınlayalım.
Mektupta şöyle yazıyor:
Hayri Bey 1979
Hamili mektup Hazreti Mehdiyi size tanıtıyorum.
Teşekkürlerimle.
İŞTE YORUM
Mektupta zamanın Milli Eğitim Bakanı,
mektubu getiren kişinin Hz.Mehdi olduğunu söylüyor.
Muhtemelen mektubu götüren kişi İzmir'de okuyan bir öğrenci.
Ya da bir öğretmen ya da Ankara'dan giden bir kişi.
Meriç Bey ile konuştuk.Ali Naili Erdem Bey ile görüştüğünü ondan bir isim aldığını ifade etti. Ancak aldığı ismin kendi araştırmalarındaki isim olmadığını ama ona yakın biri olduğunu söyledi.İsim istedik vermedi.
Meriç Tumluer "Atatürk'ün Gizlenen Vasiyeti" adı altında çalışmalar yapıyor ve bununla ilgili hukuki bir mücadele yürütüyor. Kendi iddiasına göre Atatürk'ün gizlenen vasiyetinde Hz.Mehdi'nin ismini verdiğini ileri sürüyor.
Hakan Yılmaz Çebi, Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin sürekli Atatürk ile görüştüğüne dair şahit göstermişti.
Ayrıca Şeyh Nazım Kıbrısi de Hz.Mehdi AS'ın doğduğunda kulağına ezanı Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin okuduğunu ifade etmişti.
Alimlerin Hadis yorumlarına göre değerlendirirsek Allahu Alem.
Bu kişilerin aynı kişi olma ihtimali var ama Hz.Mehdi AS değil belki O'nun hocası olabilir.Çünkü Hz.Mehdi AS kırk yaşlarında zuhur edecek ve şimdiye kadar zuhur etmesi gerekirdi ki henüz böyle bir şey olmadı.
Mektupta yazan kişi ise daha doğrusu mektubu götüren kişi ancak bir bebek olursa ve il başkanına ebeveyninin kucağında giderse mümkün olabilir.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem (İzmir Milletvekili) İzmir Adalet Partisi İl Başkanına kısa bir mektup yazıyor.
Kendi el yazısı ile yazdığı bu mektubu Meriç Tumluer yayınladı.
Mektup aşağıda.
Herhangi bir yorum yapmadan önce Meriç Tumluer ile görüşmemiz gerekiyor.O yüzden yorumsuz yayınlayalım.
Mektupta şöyle yazıyor:
Hayri Bey 1979
Hamili mektup Hazreti Mehdiyi size tanıtıyorum.
Teşekkürlerimle.
İŞTE YORUM
Mektupta zamanın Milli Eğitim Bakanı,
mektubu getiren kişinin Hz.Mehdi olduğunu söylüyor.
Muhtemelen mektubu götüren kişi İzmir'de okuyan bir öğrenci.
Ya da bir öğretmen ya da Ankara'dan giden bir kişi.
Meriç Bey ile konuştuk.Ali Naili Erdem Bey ile görüştüğünü ondan bir isim aldığını ifade etti. Ancak aldığı ismin kendi araştırmalarındaki isim olmadığını ama ona yakın biri olduğunu söyledi.İsim istedik vermedi.
Meriç Tumluer "Atatürk'ün Gizlenen Vasiyeti" adı altında çalışmalar yapıyor ve bununla ilgili hukuki bir mücadele yürütüyor. Kendi iddiasına göre Atatürk'ün gizlenen vasiyetinde Hz.Mehdi'nin ismini verdiğini ileri sürüyor.
Hakan Yılmaz Çebi, Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin sürekli Atatürk ile görüştüğüne dair şahit göstermişti.
Ayrıca Şeyh Nazım Kıbrısi de Hz.Mehdi AS'ın doğduğunda kulağına ezanı Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin okuduğunu ifade etmişti.
Alimlerin Hadis yorumlarına göre değerlendirirsek Allahu Alem.
Bu kişilerin aynı kişi olma ihtimali var ama Hz.Mehdi AS değil belki O'nun hocası olabilir.Çünkü Hz.Mehdi AS kırk yaşlarında zuhur edecek ve şimdiye kadar zuhur etmesi gerekirdi ki henüz böyle bir şey olmadı.
Mektupta yazan kişi ise daha doğrusu mektubu götüren kişi ancak bir bebek olursa ve il başkanına ebeveyninin kucağında giderse mümkün olabilir.
Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.
7 Nisan 2015 Salı
ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN
DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZ BU YAZIYI 13 MART 2014 DE YANİ TAM BİR YIL ÖNCE YAZMIŞTIK.ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLIYORUZ.ÇÜNKÜ ÇOĞU GERÇEKLEŞTİ.
"NİFAK" DEĞİL "İTTİFAK" ZAMANIDIR
Körebe oyunu seyrediyoruz. Hafiye gibi uyanık olması gerekenler maalesef körebe oyunu oynuyorlar.
Yukarıdaki resim Suriye'deki Süleyman Şah (Osman Gazi'nin dedesi) türbesinin bulunduğu yeri gösteriyor.Yurt dışındaki tek Türkiye toprağıdır.Ve sınırlı bir askeri timimiz tarafından korunmaktadır.Fransızlarla yapılan 1921 tarihli Ankara Antlaşması gereği Türkiye'ye aittir. Şimdi o bölgede El Kaide ile IŞİD arasında yoğun çatışmalar yapılmaktadır ve IŞİD'in kazanması da an meselesidir. IŞİD Süfyan'ın askeridir ve türbe düşmanıdır. Süleyman Şah' ımızın türbesine her an saldırı yapabilir.
Ayrıca Esad Suriye'deki iç savaşı kazanmak üzeredir.Yani muhalifler sürekli kuzeye yani Türkiye'ye doğru çekiliyorlar. Suriye'li üst düzey askeri yetkili Nisan ayında ülkenin teröristlerden tamamen temizleneceğini açıklıyor.
Bu da şu demek:
Türkiye'den yeterli desteği bulamayan muhalifler Türkiye'nin Suriye'ye girmesi için bu Türbeye saldırıp Esad'ın üzerine atıp provokasyon da yapabilirler.Bu provokasyonu da El Kaide veya ÖSO yapabilir.
Körebe oyunu ise şudur:
En baştan beri sürekli iddia ediyoruz ve diyoruz ki:
Ergenekon tertibi de ABD'nin işidir.
Cemaat- AKP kavgası da ABD'nin işidir.
AK Parti önce Cemaat ile birlikte Ergenekoncularla savaştı.Şimdi ise Cemaate karşı Ergenekoncularla birlikte savaşmaya çalışıyor.
Ey Ak Parti mutlaka birileriyle savaşmak zorunda değilsin. Bu Ergenekoncu dedikleriniz de bu Cemaat de,sizin partilileriniz de bizim insanlarımız ve ABD'nin büyük oyununa karşı birlik olmamız gerekiyor.
Ergenekon tahliyeleri doğru bir adımdır ama Cemaat ile de savaşmayınız.
Devlette paralel yapı arıyorsanız muhtemel KCK'lıların üzerine hep birlikte gidiniz. Çünkü bu KCK lılar tamamen ABD'nin emrindedirler ve Türkiye üzerine oynanan büyük ABD oyunu Kürdistan'dır.
Lütfen bunu görünüz.
Kırım, Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya bağlanmak için gün sayarken, Azerbaycan ile Ermenistan arasında her an bir savaş çıkabilecekken, Süleyman Şah'ın Türbesi Türkiye'yi Suriye ile bir savaşa sokacak bir tehdit altında iken, ekonomik darboğazdan çıkış için İsrail'in her dediğini yapacak bir Yunanistan varken ve en önemlisi de ABD ile Rusya arasında adım adım Üçüncü Dünya Savaşı'na dönüşebilecek bir gerilim sürekli artarken birbirimizle uğraşmamız KÖREBE OYUNU DEĞİLDİR DE NEDİR?
ALLAH RIZASI İÇİN BİRLİK OLALIM.
Ordusuyla, Emniyetiyle, İstihbaratıyla,Tüm Siyasi Partiler, tüm sivil toplum kuruluşları,tüm ama tüm kesimler din,dil,ırk, mezhep,siyasi görüş farkı gözetmeksizin bu aziz vatan için birlik olalım.
Söz konusu olan BU AZİZ VATAN'DIR.LÜTFEN TEFERRUATLARLA UĞRAŞMAYALIM.
Sayın Cumhurbaşkanımız acilen bir toplantı yapmalıdır.
Sayın Erdoğan'ı,Sayın Kılıçdaroğlu'nu,Sayın Bahçeli'yi,Sayın Destici'yi,Sayın Kamalak'ı,Sayın Perinçek'i, Sayın İlker Başbuğ'u, Sayın Genel Kurmay Başkanımızı,İç işleri Bakanını, MİT Müsteşarını,Cemaati temsilen Gülen'in görevlendireceği bir kişiyi ve Sayın Süleyman Demirel'i davet etmeli ve bu toplantıda ülkemize yönelik iç ve dış tehditler etraflıca müzakere edilip, birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda ve dış tehditlere karşı alınacak önlemler konusunda çözümler üretilinceye kadar mesai harcanmalıdır.
Bu Aziz Vatan bu mesaiyi hak ediyor.
Sonra aynı katılım ile ikinci bir toplantı yapılmalı ve bu toplantıya BDP'liler, Menzil Şeyhi Abdülbaki Efendi ile diğer Kürt kanaat önderleri dahil edilerek, gerekirse Barzani de çağrılarak ABD'nin Kürtler üzerinden Kürtlerin kanı pahasına Kürtleri de yok ederek büyük İsrail'i kurma planları ortaya konulmalı ve Kürt kardeşlerimiz de bu büyük fitneden kurtarılarak dış tehditlere karşı hep birlikte mücadele edilmelidir.
30 Mart seçimlerine de bayram havasında girilmeli ve iktidar mücadelesinin bedeli bu aziz vatan olmamalıdır.
Mesela bu toplantılarda aşağıdaki kararlar alınsa ne olur?
- Sokak gösterileri teşvik edilmeyecek
-Dış politika kararları İktidar Partisi tarafından muhalefet ile istişare edilerek belirlenecek
-Cemaatin yetiştirdiği öğrenciler bu milletin evladı olup cephe alınmayacak ama bu ülkeye ait değerler ülkenin zararına hiç bir surette kullanılmayacak ve kimse ile paylaşılmayacak
- Eğer varsa ABD gibi emperyalist güçlerle bazı ilişkiler, her ne surette olursa olsun ülke aleyhine sonuçlar doğurmasına izin verilmeyecek
- Yargının tam bağımsızlığı konusunda tüm kesimler yargıya sınırsız destek verecek
- Önemli ekonomik kararlarda muhalefetin görüşleri de alınacak
-Ordu, Emniyet ve İstihbarat ile ilgili konularda muhalefetin ittifakı mutlaka aranacak
-Siyasi Parti temsilcileri hiç bir surette birbirlerine normal eleştiri sınırları dışında hakaretvari sözler etmeyecek
-İktidar partisi genel başkanlarının, diğer siyasi parti genel başkanlarına bir aylık icraatlarını anlattığı bir liderler toplantısı her ay düzenli olarak yapılacak
- Siyasi Partiler arasında iktidar için düşmanlık değil Vatan için dostluk esas olacak
gibi kararlar alınsa ne olur?
EL CEVAP: GERÇEK DEMOKRASİ OLUR.
Çünkü demokrasi halkın yüzde sekseninin oyunu aldıktan sonra dört yıl ülkeyi bir kişinin kendi istediği gibi hiç kimseyi dikkate almadan yönetmesi değil; YÜZDE KAÇ OY İLE İKTİDAR OLURSA OLSUN ÜLKEYİ MUHALEFET İLE BİRLİKTE YÖNETMESİDİR.(Bu sözümüz de AKP'ye değil genel bir sözdür)
"NİFAK" DEĞİL "İTTİFAK" ZAMANIDIR
Körebe oyunu seyrediyoruz. Hafiye gibi uyanık olması gerekenler maalesef körebe oyunu oynuyorlar.
Yukarıdaki resim Suriye'deki Süleyman Şah (Osman Gazi'nin dedesi) türbesinin bulunduğu yeri gösteriyor.Yurt dışındaki tek Türkiye toprağıdır.Ve sınırlı bir askeri timimiz tarafından korunmaktadır.Fransızlarla yapılan 1921 tarihli Ankara Antlaşması gereği Türkiye'ye aittir. Şimdi o bölgede El Kaide ile IŞİD arasında yoğun çatışmalar yapılmaktadır ve IŞİD'in kazanması da an meselesidir. IŞİD Süfyan'ın askeridir ve türbe düşmanıdır. Süleyman Şah' ımızın türbesine her an saldırı yapabilir.
Ayrıca Esad Suriye'deki iç savaşı kazanmak üzeredir.Yani muhalifler sürekli kuzeye yani Türkiye'ye doğru çekiliyorlar. Suriye'li üst düzey askeri yetkili Nisan ayında ülkenin teröristlerden tamamen temizleneceğini açıklıyor.
Bu da şu demek:
Türkiye'den yeterli desteği bulamayan muhalifler Türkiye'nin Suriye'ye girmesi için bu Türbeye saldırıp Esad'ın üzerine atıp provokasyon da yapabilirler.Bu provokasyonu da El Kaide veya ÖSO yapabilir.
Körebe oyunu ise şudur:
En baştan beri sürekli iddia ediyoruz ve diyoruz ki:
Ergenekon tertibi de ABD'nin işidir.
Cemaat- AKP kavgası da ABD'nin işidir.
AK Parti önce Cemaat ile birlikte Ergenekoncularla savaştı.Şimdi ise Cemaate karşı Ergenekoncularla birlikte savaşmaya çalışıyor.
Ey Ak Parti mutlaka birileriyle savaşmak zorunda değilsin. Bu Ergenekoncu dedikleriniz de bu Cemaat de,sizin partilileriniz de bizim insanlarımız ve ABD'nin büyük oyununa karşı birlik olmamız gerekiyor.
Ergenekon tahliyeleri doğru bir adımdır ama Cemaat ile de savaşmayınız.
Devlette paralel yapı arıyorsanız muhtemel KCK'lıların üzerine hep birlikte gidiniz. Çünkü bu KCK lılar tamamen ABD'nin emrindedirler ve Türkiye üzerine oynanan büyük ABD oyunu Kürdistan'dır.
Lütfen bunu görünüz.
Kırım, Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya bağlanmak için gün sayarken, Azerbaycan ile Ermenistan arasında her an bir savaş çıkabilecekken, Süleyman Şah'ın Türbesi Türkiye'yi Suriye ile bir savaşa sokacak bir tehdit altında iken, ekonomik darboğazdan çıkış için İsrail'in her dediğini yapacak bir Yunanistan varken ve en önemlisi de ABD ile Rusya arasında adım adım Üçüncü Dünya Savaşı'na dönüşebilecek bir gerilim sürekli artarken birbirimizle uğraşmamız KÖREBE OYUNU DEĞİLDİR DE NEDİR?
ALLAH RIZASI İÇİN BİRLİK OLALIM.
Ordusuyla, Emniyetiyle, İstihbaratıyla,Tüm Siyasi Partiler, tüm sivil toplum kuruluşları,tüm ama tüm kesimler din,dil,ırk, mezhep,siyasi görüş farkı gözetmeksizin bu aziz vatan için birlik olalım.
Söz konusu olan BU AZİZ VATAN'DIR.LÜTFEN TEFERRUATLARLA UĞRAŞMAYALIM.
Sayın Cumhurbaşkanımız acilen bir toplantı yapmalıdır.
Sayın Erdoğan'ı,Sayın Kılıçdaroğlu'nu,Sayın Bahçeli'yi,Sayın Destici'yi,Sayın Kamalak'ı,Sayın Perinçek'i, Sayın İlker Başbuğ'u, Sayın Genel Kurmay Başkanımızı,İç işleri Bakanını, MİT Müsteşarını,Cemaati temsilen Gülen'in görevlendireceği bir kişiyi ve Sayın Süleyman Demirel'i davet etmeli ve bu toplantıda ülkemize yönelik iç ve dış tehditler etraflıca müzakere edilip, birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda ve dış tehditlere karşı alınacak önlemler konusunda çözümler üretilinceye kadar mesai harcanmalıdır.
Bu Aziz Vatan bu mesaiyi hak ediyor.
Sonra aynı katılım ile ikinci bir toplantı yapılmalı ve bu toplantıya BDP'liler, Menzil Şeyhi Abdülbaki Efendi ile diğer Kürt kanaat önderleri dahil edilerek, gerekirse Barzani de çağrılarak ABD'nin Kürtler üzerinden Kürtlerin kanı pahasına Kürtleri de yok ederek büyük İsrail'i kurma planları ortaya konulmalı ve Kürt kardeşlerimiz de bu büyük fitneden kurtarılarak dış tehditlere karşı hep birlikte mücadele edilmelidir.
30 Mart seçimlerine de bayram havasında girilmeli ve iktidar mücadelesinin bedeli bu aziz vatan olmamalıdır.
Mesela bu toplantılarda aşağıdaki kararlar alınsa ne olur?
- Sokak gösterileri teşvik edilmeyecek
-Dış politika kararları İktidar Partisi tarafından muhalefet ile istişare edilerek belirlenecek
-Cemaatin yetiştirdiği öğrenciler bu milletin evladı olup cephe alınmayacak ama bu ülkeye ait değerler ülkenin zararına hiç bir surette kullanılmayacak ve kimse ile paylaşılmayacak
- Eğer varsa ABD gibi emperyalist güçlerle bazı ilişkiler, her ne surette olursa olsun ülke aleyhine sonuçlar doğurmasına izin verilmeyecek
- Yargının tam bağımsızlığı konusunda tüm kesimler yargıya sınırsız destek verecek
- Önemli ekonomik kararlarda muhalefetin görüşleri de alınacak
-Ordu, Emniyet ve İstihbarat ile ilgili konularda muhalefetin ittifakı mutlaka aranacak
-Siyasi Parti temsilcileri hiç bir surette birbirlerine normal eleştiri sınırları dışında hakaretvari sözler etmeyecek
-İktidar partisi genel başkanlarının, diğer siyasi parti genel başkanlarına bir aylık icraatlarını anlattığı bir liderler toplantısı her ay düzenli olarak yapılacak
- Siyasi Partiler arasında iktidar için düşmanlık değil Vatan için dostluk esas olacak
gibi kararlar alınsa ne olur?
EL CEVAP: GERÇEK DEMOKRASİ OLUR.
Çünkü demokrasi halkın yüzde sekseninin oyunu aldıktan sonra dört yıl ülkeyi bir kişinin kendi istediği gibi hiç kimseyi dikkate almadan yönetmesi değil; YÜZDE KAÇ OY İLE İKTİDAR OLURSA OLSUN ÜLKEYİ MUHALEFET İLE BİRLİKTE YÖNETMESİDİR.(Bu sözümüz de AKP'ye değil genel bir sözdür)
EŞKİYANIN OYUNU (2)
EŞKİYANIN OYUNU (2.Bölüm)
Eşkıya başı:
“Demedim mi o adam dürüst, kabul etmez diye, şimdi ne
yapacağız Musa?”
Musa:
“İş zorlaştı başkan. Önce şu köy hakkında detaylı bilgi
edinmemiz lazım. Tekkeli Köyünden birkaç kişi vardı ya bizimle birlikte,
onlarla bi konuşmalı” der.
Musa eşkıyalardan Tekkeli Köylü olanlarla iki saat konuşur
ve tekrar toplantıya gelir.
“Gel Musa, ne oldu?”
“Başkan, köylülerle konuştum. Önceki seçimde Muhtarın karşısına çıkan aday
da dürüstmüş. Az bir oy ile kaybetmiş. Seçimlere bir yıl var. Aynı teklifi ona
yapacağız ancak doğrudan yapmayacağız.
“Neden?”
“Aynı teklifi, aynı şartlarda ona söylersek o da reddedecek
ve iş daha da zorlaşacaktır. O nedenle uygun bir ortam oluşturmalıyız.”
“Yani?”
Önce onu Muhtarlık seçimini mutlaka kazanması gerektiğine
inandırmalıyız ve bunun için her şeyi yapabilecek bir ortama sürüklemeliyiz.
“Nasıl olacakmış o?”
“ Bunun başına bir iş gelir de mağdur olursa ve sorumlu
olarak da şimdiki muhtarı görürse Muhtar olmak için her şeyi yapar”
“Yapar ama nasıl olacak bu iş onu düşünüyorum işte” der Musa
ve:
“Tamam buldum. Öyle bir şey yapacağız ki adam aday olmakla
kalmayacak, emrimize girecek” der.
Eşkıya başı sevinir: “Söyle Musa söyle”
Musa anlatır.
BİR HAFTA SONRA
Önceki seçimi az bir oyla kaybeden ama çok da üzülüp dert
etmeyen Selami Ağa yine adaydır ama "Olsa da olur olmasa da olur" düşüncesindedir.
Köyden ayrılıp yaylaya doğru yollanır. Önüne üç kişi geçer:
“Selami Ağa Muhtarlık seçimlerine aday mısın?”
“Sanane eşkıya, aday olup olmayacağımı sana mı soracağım. Çekilin
önümden yoksa köylüyü toplar gelirim” der.
Eşkıya:
“Aday olursan fena olur, aday olmayacaksın”
Selami Ağa şaşırır. “Kim tuttu lan sizi?”
“Sanane” Pat, küt.
Eşkıyalar Selami Ağayı döverler ve ayrılırlarken de şunu
söylerler.
“Kusura bakma Selami Ağa. Biz eşkıyayız, parayı kim verirse
onun dediğini yaparız. Muhtar on kayma verdi. Sen yirmi kayma ver onu da
dövelim” der giderler.
İş tamam olmuştur.
Selami Ağa eve gelir. Hanımı: “Bu ne hal?”
“Muhtar aday olmayayım diye eşkıyaya para vermiş beni
dövdürdü.” Hanımı:
“Eşkıya değil mi kaç para vermiş, iki mislini ver sen de onu
dövdür”
“Hanım el içine çıkamam böyle. Bir kaç gün geçsin, kimseye
söyleme. Sonra düşünürüz.”
BİR AY SONRA
Bir eşkıya koşa koşa gelir.
“Başkan, Selami Ağa geliyor”
Eşkıya başı gülerek:
“Gelsin Musa’yı da çağırın”
Selami Ağa:
“Size kaç kayma verdiyse iki mislini vereceğim. Ama Muhtara
tam iki misli dayak isterim.”
Eşkıya başı:
“Canını yaktıysak kusura bakma Selami Ağa, bizim işimiz
eşkıyalık. Bu da böyle yürüyor. Barışalım. Musa söyle bakalım Selami Ağa’ya ne
cevap verelim?”
Musa:
“Selami Ağa bizim daha iyi bir teklifimiz var. Ayrıca içinde
kalmasın Muhtarı da döveriz. Ama seni Muhtar yaparsak Muhtarı dövmekten beter
ederiz. Sen bize sadece muhtar olmak istediğini ve bizimle birlikte
çalışacağını söyle, gerisine karışma. Biz seni muhtar da yaparız. Şimdiki
Muhtarı da döver intikamını da alırız.”
Selami Ağa: “TAMAM BİRLİKTE ÇALIŞALIM”
Musa: "Anlaştık öyleyse.Yalnız şuna bugünden çok dikkat et.Muhtarın kabilesi sizden daha kalabalık.Seçimi kazanmak için onlardan da oy almamız lazım.O yüzden sen başından geçenleri hiç kimseyle paylaşma ve muhtara da sakın açıktan düşmanlık etme.Kutuplaşma olursa onlar kazanırlar."
Selami Ağa bugünden her şeyi kabul etmiştir:
"Tamam, muhtarın aleyhine konuşmam"
DEVAM EDEBİLİR
FATİH ERBAKAN GEÇ KALDI
FATİH ERBAKAN ÇOK GEÇ KALDI.HARCANDI.
Fatih Erbakan'ın Saadet Partisinde istenmediğini çok önce yazmıştık. Derhal Saadet partisinden ayrılıp Milli Görüş Partisi (MGP) adı altında bir parti kurması ve sevenleri ile tüm Milli Görüşçüleri o partide toplaması gerektiğini ifade etmiştik.
Eğer iki yıl önce bunu yapsaydı ya da en azından Saadet Kongresinde seçilemediğinde ayrılsaydı, tüm Milli Görüşçüleri toplayıp önemli bir mesafe alabilirdi ve bugün de BBP başkanı Destici ittifak için Saadete değil kendisine gelirdi.Saadet Partisi de o zaman tamamen biter ve "Milli Görüş" kalırdı.
Çünkü Saadet'in Milli Görüşü temsil etmediğini, Milli Görüşü iktidara getirmek istiyormuş gibi görünüp, engellemek için elinden geleni yaptığını biz yıllar önce Mesut Akgül kardeşimizden öğrenmiştik.Ve ikna da olmuştuk.Dedikleri de tek tek çıktı.Bizi yanıltmadığı için kendisine buradan teşekkürler.
Son açıklamasında her hangi bir partiden aday olmayacağını açıkladı. Saadetten teklif gelmediği için eleştirdi.AKP ve MHP den adaylık teklifi yapılmış ama kabul etmemiş. Kendilerine nezaketen teşekkür etti.
AKP yandaşı medya "Fatih Erbakan Saadeti yerden yere vurdu, AKP ye ise teşekkür etti" diye siyasi malzeme yapmış. Bu medyaya artık diyecek bir şey bulamıyoruz.
Ancak Fatih Erbakan yine yanlış yaptı.AKP den adaylık teklifini reddetmesi doğruydu ve kabul etmesi halinde kendi mazisini, kendi kişiliğini inkar edecekti.Çünkü söyledikleri ile çelişecekti.
AMA MHP'Yİ REDDETMEKLE YANLIŞ YAPTI
MHP'nin teklifini reddetmekle çok büyük hata yaptı. Çünkü şu anda rahmetli Erbakan'ın Milli Görüşünü gerçekte MHP temsil etmektedir.Tam bir MİLLİ DURUŞ sergilemektedir.
Devlet Bahçeli, diğer tüm parti liderlerine ibret olacak şekilde aday listeleri açıklamıştır.
Koltuk adamı değil dava adamı olduğunu ispat etmiştir.Aday listelerini fırsat bilip sinsice rakiplerini ekarte etme yoluna gitmemiştir.
Partisinde kendisine rakip olabilecek Tuğrul Türkeş,Koray Aydın,Ümit Özdağ gibi Ülkücü harekete liderlik yapabilecek şahsiyetleri onure ederek hep liste başlarına yazmıştır.
Fatih Erbakan da MHP'nin teklifini kabul etseydi, İstanbul'dan veya Konya'dan birinci sıra olsaydı, TBMM'de Milli Görüş ilkelerini MHP çatısı altında temsil etseydi ne sakıncası vardı?
Yıllarca meclise taşımaya çalıştığı Saadet on yıldan beri, MHP kadar Milli duruşa katkıda bulunabildi mi? Tabi ki hayır.
Evet Fatih Erbakan'ın yaşı henüz genç ama istikbal o kadar geniş mi?
Bu şuna benzer:
Yolda kalmış iki arkadaş otobüs bekliyormuş. Vakit erken. İki otobüs gelmiş ama firmayı beğenmemiş binmemişler. Sonra bir otobüs daha gelince biri "binelim" demiş.
Öbürü:
"Olmaz, şu firma gelecek ona bineceğiz" demiş.
Derken akşam olmuş,hava kararmış.Artık geçen araçların yazılarını da okuyamıyorlarmış. Bekledikleri firmanın otobüsü de geçmiş ama görememişler.
Evet Fatih Erbakan henüz genç ama akşam da olmak üzere.
Fatih Erbakan'ın Saadet Partisinde istenmediğini çok önce yazmıştık. Derhal Saadet partisinden ayrılıp Milli Görüş Partisi (MGP) adı altında bir parti kurması ve sevenleri ile tüm Milli Görüşçüleri o partide toplaması gerektiğini ifade etmiştik.
Eğer iki yıl önce bunu yapsaydı ya da en azından Saadet Kongresinde seçilemediğinde ayrılsaydı, tüm Milli Görüşçüleri toplayıp önemli bir mesafe alabilirdi ve bugün de BBP başkanı Destici ittifak için Saadete değil kendisine gelirdi.Saadet Partisi de o zaman tamamen biter ve "Milli Görüş" kalırdı.
Çünkü Saadet'in Milli Görüşü temsil etmediğini, Milli Görüşü iktidara getirmek istiyormuş gibi görünüp, engellemek için elinden geleni yaptığını biz yıllar önce Mesut Akgül kardeşimizden öğrenmiştik.Ve ikna da olmuştuk.Dedikleri de tek tek çıktı.Bizi yanıltmadığı için kendisine buradan teşekkürler.
Son açıklamasında her hangi bir partiden aday olmayacağını açıkladı. Saadetten teklif gelmediği için eleştirdi.AKP ve MHP den adaylık teklifi yapılmış ama kabul etmemiş. Kendilerine nezaketen teşekkür etti.
AKP yandaşı medya "Fatih Erbakan Saadeti yerden yere vurdu, AKP ye ise teşekkür etti" diye siyasi malzeme yapmış. Bu medyaya artık diyecek bir şey bulamıyoruz.
Ancak Fatih Erbakan yine yanlış yaptı.AKP den adaylık teklifini reddetmesi doğruydu ve kabul etmesi halinde kendi mazisini, kendi kişiliğini inkar edecekti.Çünkü söyledikleri ile çelişecekti.
AMA MHP'Yİ REDDETMEKLE YANLIŞ YAPTI
MHP'nin teklifini reddetmekle çok büyük hata yaptı. Çünkü şu anda rahmetli Erbakan'ın Milli Görüşünü gerçekte MHP temsil etmektedir.Tam bir MİLLİ DURUŞ sergilemektedir.
Devlet Bahçeli, diğer tüm parti liderlerine ibret olacak şekilde aday listeleri açıklamıştır.
Koltuk adamı değil dava adamı olduğunu ispat etmiştir.Aday listelerini fırsat bilip sinsice rakiplerini ekarte etme yoluna gitmemiştir.
Partisinde kendisine rakip olabilecek Tuğrul Türkeş,Koray Aydın,Ümit Özdağ gibi Ülkücü harekete liderlik yapabilecek şahsiyetleri onure ederek hep liste başlarına yazmıştır.
Fatih Erbakan da MHP'nin teklifini kabul etseydi, İstanbul'dan veya Konya'dan birinci sıra olsaydı, TBMM'de Milli Görüş ilkelerini MHP çatısı altında temsil etseydi ne sakıncası vardı?
Yıllarca meclise taşımaya çalıştığı Saadet on yıldan beri, MHP kadar Milli duruşa katkıda bulunabildi mi? Tabi ki hayır.
Evet Fatih Erbakan'ın yaşı henüz genç ama istikbal o kadar geniş mi?
Bu şuna benzer:
Yolda kalmış iki arkadaş otobüs bekliyormuş. Vakit erken. İki otobüs gelmiş ama firmayı beğenmemiş binmemişler. Sonra bir otobüs daha gelince biri "binelim" demiş.
Öbürü:
"Olmaz, şu firma gelecek ona bineceğiz" demiş.
Derken akşam olmuş,hava kararmış.Artık geçen araçların yazılarını da okuyamıyorlarmış. Bekledikleri firmanın otobüsü de geçmiş ama görememişler.
Evet Fatih Erbakan henüz genç ama akşam da olmak üzere.
6 Nisan 2015 Pazartesi
BAK SEN EŞKİYAYA
EŞKİYANIN OYUNU
Çünkü herkesi dinler, en son o konuşurmuş ve genellikle eşkıya başı da onun dediğini yaparmış.
Vakti zamanında, çok eski tarihlerde bir birine yakın birkaç
köy varmış. En küçüğü yüz haneli, en büyüğü ise 800 haneli Tekkeli Köyü imiş.
Köylerin yakınlarında bulunan dağlarda ise 300 kişilik bir
eşkıya çetesi varmış. Bütün küçük köyleri haraca bağlamışlar ancak büyük köye
bir türlü çare bulamamışlar.
Köy kalabalık olduğu için açıkça tehdit edip haraç
isteyemiyorlarmış. Üstelik köylüler pek çok savaşlara katılmış kahraman
köylülermiş.
Eşkıya başı, birkaç lider eşkıyasını toplamış ve konuşmaya
başlamış:
“Bu Tekkeli Köyü’nü nasıl yapacağız? Bunlardan nasıl haraç alacağız?”
Eşkıyalardan biri:
“ Adamlar kalabalık, sözümüz geçmez, tehditlere de boyun
eğmezler, başka bir yol bulmalı” demiş.
İkinci eşkıya:
“Muhtarı kaçıralım, haraç toplamazsan öldürürüz diyelim,
kabul etmezse de öldürelim” demiş.
Eşkıya başı:
“Hem yerine daha iyisini seçerler, hem de bize daha çok
düşman olurlar” demiş. Bir başkası:
“Yollara sürekli tuzak kuralım, herkesi soyalım, öldürelim,
sağ kalanı da köye haberci olarak gönderelim. Ya adam başı bize her ay iki
kayma verirsiniz ya da yol kesmeye devam ederiz diyelim” demiş.
Eşkıya başı:
“Bunlar cesur adamlar, toplanır gelir dağda bizi bulurlar ve
cezamızı verirler” demiş.
İçlerinde hin mi hin bir eşkıya varmış. Herkes ona
bakıyormuş ne diyecek diye.
Çünkü herkesi dinler, en son o konuşurmuş ve genellikle eşkıya başı da onun dediğini yaparmış.
Adı Musa imiş. Ve konuşmaya
başlamış:
“Muhtara bir haberci gönderip konuşalım. Düğün yapacak
parası yok, rüşvet teklif edelim.”
Eşkıya başı: “Muhtar dürüst bir adam rüşvet alır mı? Haydi
aldı. “Nereden buldun parayı” derlerse köylüye ne diyecek?” Musa:
“Bir kaç tane tarlası var, birini satacak, onunla yapacak
düğünü. Biz tarlayı dışarıdan bir müşteri gibi alırız, parayı veririz.
Tarlasını da hiç almayız, gizler.”
“Arkadaş, biz köylüden haraç almaya çalışıyoruz sen muhtara
haraç veriyorsun. Köylüden haracı nasıl alacaksın peki? Musa:
“Parayı alırsa o kolay. Muhtara köye bir okul yap ve
köylüden para topla deriz. Okulu bin kaymaya yaparsa 1.300. kayma toplatır 250
kaymamızı alırız. Eşkıya başı:
“E sonra?” Musa:
“Canım, sonra da hastane, cami, yol, su, köprü yap deriz.”
Eşkıya başı:
“Hepsini de yapar mı?” Musa:
“Elli kayma verdik ya, her birinden topladığına göre
veririz.” Eşkıya başı:
“Zengin olursa nasıl anlatacak köylüye, bir daha seçerler
mi?” Musa:
“ O, onun sorunu. Ama bize sorarsa nasıl yapayım diye iki
şey öneririz ama yaptırmayız.”
Eşkıya başı: “Nasıl yani?” Musa:
“Nasılı şu: Ya servetini gizleyeceksin ya da köyü terk edip
başka bir köye zengin biri olarak yerleşeceksin deriz. Tercih onun ama biz de
eşkıyayız değil mi? Bu kadar zengin olan birinin üstelik sayemizde zengin olmuş
birinin yakasını serbest bırakmak bizim eşkıyalığımıza yakışır mı?”
Eşkıya
başı:
“Onu da biz alacağız yani?” Musa:
“Tabi biz alacağız. Onu korkutup, köylüye söylemekle tehdit
edip kaçıracağız. Kaçarken de önünü kesip dağa kaldırıp nesi var nesi yoksa
soyacağız. Bize yakışan budur.”
Eşkıya başı:
“Musa çok uyanık adamsın. Peki muhtar köyü terk etmezse ne
olacak?” Musa:
“Servetini gizleyecek ama biz istersek. İstemezsek gizleyemeyecek
ve kaçmak zorunda kalacak. Ama biz gizlemesine müsaade edeceğiz. Ne zamana
kadar? Haracımızı aldığımız müddetçe. Amaç köyü haraca bağlamak değil mi?
Eşkıya başı: “Ya tekrar seçilemezse?” Musa:
“Okul, hastane, cami, yol, su gibi hizmetlerden dolayı
seçilecektir. Ama risk olursa biz de yardım edeceğiz. Köydeki garibanlara
yardım edecek ve oylarını alacak.”
“O kadar adama parayı nereden bulacak?” Musa:
“ Biz vereceğiz. Köyden aldığımız bir aylık haracı versek
yeter. Ama bizden aldığını söylemeyecek. Hem kendi biriktirdiklerinden koyacak.
Hem de birkaç zengine tek tek gidip biraz yardım toplayacak. Ve herkese de “
zenginler verdi” diyecek. Ama gerçekte bizim verdiğimiz ile işi bitirecek.
Sonra gelsin yine haraçlar.”
Eşkıya başı gayri ihtiyarı bir kahkaha atar ve eşkıyalardan
birine:
“Gidin, çağırın şu muhtarı. Gelsin konuşalım” der.
Birkaç saat sonra haberci gelir ve:
“Muhtara söyledim, “Almayım ayaklarımın altına dedi, beni
kovdu” der.
DEVAM ETSİN Mİ?
5 Nisan 2015 Pazar
SON DAKİKA DİYE DÜŞEN BİR HABER
RUSYA VE ÇİN SAVAŞ GEMİLERİ VE SAVAŞ UÇAKLARI YEMEN'E GİDİYOR
HABER DOĞRU MU TAM OLARAK BELLİ DEĞİL AMA DOĞRUYSA ORTALIK FENA KARIŞACAK DEMEKTİR.
SİSİ KÖŞEYİ DÖNDÜ BAŞLIKLI BİR YAZI YAZACAKTIK, BU HABER GELDİ
ABD ve Suud Yönetimi Sisi'yi Kara Harekatına ikna etmek için uğraşıyorlardı.Tabi Sisi de 20 Milyar Dolara ilaveten daha çok isteklerde bulunacaktı.Ama cevabı evet olursa Mısır'ın içinde ve ordusunda da riskler alacaktı. Yazının konusu buydu.
Şu an bu haber yaygın sitelerde yok ama gerçekten doğruysa bölgeyi çok zor günler bekliyor demektir.
Rusya Devlet Başkanı Putin, BM'e müracaat ederek Suud önderliğinde yapılan Yemen Operasyonun durdurulması için karar almalarını istemiş BM yetkilileri de bekletmeye almışlardı.
Bu haber facebooka düştü. Yanlış da olabilir ama ya doğruysa diye yazdık.
İŞTE GELİŞMELER
Husiler Yemen'in Aden kentinde ilerlemeye devam ediyorlar. Hava alanı ve Limanlar Husilerin hedefinde. Durdurulamadıkları için ABD ve Suud Sisi'yi kara harekatına zorluyordu.Kara harekatı yapılacaktı.
Rusya ve ÇİN Savaş gemileri ve savaş uçakları ile Yemen'e gidiyorlar diye haber düştü.
Eğer Rusya ve ÇİN gerçekten böylesine büyük bir askeri güç ile Yemen'e gidiyorlarsa Arap Koalisyonunun hava operasyonları da bitiyor anlamına gelir. Çünkü ABD şu an için savaşı göze alamaz.
Çünkü böyle bir savaş 3.Dünya Savaşı demektir.Tek yapacakları çekilmektir ve çekilecekler.
Ama esas kargaşa da bu çekilmeden sonra yaşanacak ve ABD tüm batıyı ayağa kaldırarak resmen 3.Dünya Savaşına neden olacak askeri varlıklarını bölgeye gönderecektir.
Şimdilik bu kadar.
HABER DOĞRU MU TAM OLARAK BELLİ DEĞİL AMA DOĞRUYSA ORTALIK FENA KARIŞACAK DEMEKTİR.
SİSİ KÖŞEYİ DÖNDÜ BAŞLIKLI BİR YAZI YAZACAKTIK, BU HABER GELDİ
ABD ve Suud Yönetimi Sisi'yi Kara Harekatına ikna etmek için uğraşıyorlardı.Tabi Sisi de 20 Milyar Dolara ilaveten daha çok isteklerde bulunacaktı.Ama cevabı evet olursa Mısır'ın içinde ve ordusunda da riskler alacaktı. Yazının konusu buydu.
Şu an bu haber yaygın sitelerde yok ama gerçekten doğruysa bölgeyi çok zor günler bekliyor demektir.
Rusya Devlet Başkanı Putin, BM'e müracaat ederek Suud önderliğinde yapılan Yemen Operasyonun durdurulması için karar almalarını istemiş BM yetkilileri de bekletmeye almışlardı.
Bu haber facebooka düştü. Yanlış da olabilir ama ya doğruysa diye yazdık.
İŞTE GELİŞMELER
Husiler Yemen'in Aden kentinde ilerlemeye devam ediyorlar. Hava alanı ve Limanlar Husilerin hedefinde. Durdurulamadıkları için ABD ve Suud Sisi'yi kara harekatına zorluyordu.Kara harekatı yapılacaktı.
Rusya ve ÇİN Savaş gemileri ve savaş uçakları ile Yemen'e gidiyorlar diye haber düştü.
Eğer Rusya ve ÇİN gerçekten böylesine büyük bir askeri güç ile Yemen'e gidiyorlarsa Arap Koalisyonunun hava operasyonları da bitiyor anlamına gelir. Çünkü ABD şu an için savaşı göze alamaz.
Çünkü böyle bir savaş 3.Dünya Savaşı demektir.Tek yapacakları çekilmektir ve çekilecekler.
Ama esas kargaşa da bu çekilmeden sonra yaşanacak ve ABD tüm batıyı ayağa kaldırarak resmen 3.Dünya Savaşına neden olacak askeri varlıklarını bölgeye gönderecektir.
Şimdilik bu kadar.
İRAN'IN BAŞARISININ SIRRI
İRAN'IN ORTADOĞU'DAKİ BAŞARISININ SIRRI "ORDULARA" OYNAMASIDIR
İran Orta Doğu'da bir Şii Hilali oluşturmaya çalışıyor.
Şunu baştan söyleyelim İran'ın başarıları kalıcı bir başarı değil geçici bir başarıdır. Çünkü erken öten horozun akibeti bellidir.
Tabi bunu söylerken de İran ile mevcut İran yönetimini kastettiğimizi ifade edelim. Yoksa İran Devleti yıkılmayacak ve Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek Allahu Alem.
Peki İran'ın bu kısa vadeli başarısının sırrı nedir?
Kesinlikle çok akıllıca bir tercih ile bölge Ordularına oynamasıdır. Yani İran hep doğru karta oynuyor. Hani derler ya o mana da...
SURİYE
Suriye karıştı, uluslararası teröristler ABD ve Batının desteği ile Esad'ı devirmek için (Aslında dertlerinin Esad olmadığı, Suriye'yi kan gölüne çevirmek olduğu da meydana çıktı.) Suriye'ye doluştu.
Zaten Suriye müstemleke bir devlet.Bize göre devlet bile değil,bir kukla.Böyle bir olayla ilk defa karşılaşınca şaşırıp kaldı.
İran çok akıllıca bir manevra ile Esad'ı desteklediğini açıkladı.Gerçekte Suriye Ordusunu ele geçirmeyi amaçlamıştı. Zira Suriye Ordusu Esad'ın ordusuydu.
Önce Suriye'ye teknik destek verdi. Arkasından General desteği,silah desteği ile Suriye Ordusunu yönetmeye başladı. En sonunda da Suriye Ordusunu ele geçirdi.
Şimdi Suriye'de Esad'a karşı savaşan muhalifler gerçekte İran'a karşı savaşıyorlar.Ama farkındalar, ama değiller.
IRAK
İran aynı senaryoyu Irak'da da denedi ve aynı başarıyı orada da elde etti. Herkes Maliki ile didişirken İran sahip çıktı. Aslında derdi Maliki de değildi. Maliki'nin emrinde olan Irak Ordusunu ele geçirmek istemişti.
Tıpkı Suriye'de olduğu gibi Irak'a da önce teknik destek verdi. ABD'nin vermekten imtina ettiği silahları İran Generalleri ile birlikte gönderdi.
ABD "Maliki gitsin" deyince yerine Haydar İbadi'yi bile İran getirtti. Zira Ayetullah Sistani bu konuda etkili oldu ve İran'ın telkinlerine teslim olmuştu.
Hatta Haydar İbadi ile önceden yanına alamadığı Mukteda Sadr'ı da yanına çekmeyi başardı. Şu an İran ile Mukteda Sadr arasında sadece Ordunun mezhep kimliği açısından fikir ayrılıkları var.
İran, Kürtleri Barzani yanlısı diye, Sünnileri de Saddam yanlısı diye Ordudan attırdı. Mukteda Sadr ise Irak Ordusunun tüm mezhepleri kapsayacak şekilde "ulusal bir ordu" olmasını istemişti. Tabi şu anda İran ne derse o oluyor.Yani İran Irak'da da Orduyu ele geçirmiş durumda.
Gerek Suriye'de ve gerekse Irak'da İran'ın bu orduları ele geçirmesinde en etkili generali olan Kasım Süleymani şimdi Yemen'de.
YEMEN
İran bu oyunu sevdi.Aynı oyunu şimdi Yemen'de oynamaya çalışıyor.
Yemen'de Ali Abdullah Salih muhalifler tarafından indirilince yerine Abdurabu Mansur Hadi gelmişti.
Hadi gelmişti ama Yemen'e istikrar getirememişti. Çünkü teröristler hala eylem yapıyordu.Yani Tunus'da Gannuşi'nin yaptığı demokratik sisteme geçişi Yemen'de Hadi yapamadı. Çünkü iç savaşı bitiremedi.
Bunun bir sebebi de Yemen Ordusunun hala eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in etkisinde olmasıydı.
İran açısından da en önemli sebep buydu ve Yemen'deki oyununu yine "Ordu" üzerine oynadı.
Yemen Ordusuyla iyi ilişkiler kurdu. Teröristlere karşı yardım etti. Sonra Husileri silahlandırarak Ali Abdullah Salih'in yanına kattı.
Aslında Ali Abdullah Salih, Husilerin yanına katıldığının farkında bile değildi. Belki şimdi anlamıştır.Ama onun derdi de kendi koltuğunu çekip alan Hadi.
Aslında Husiler Yemen nüfusunun azınlığını oluşturuyor. Çok azlar. Ama Ali Abdullah Salih ve onun taraftarları ile birleşince etkin duruma geldiler.
Görüldüğü gibi İran Yemen'de de Orduyu ele geçirme peşinde ve bunu başarabilir de.
İşte İran'ın Orta Doğu'daki başarılarının sırrı bu. Çünkü bir devleti ele geçirmek için ordusunu ele geçirmek ilk öncelikli iştir. İran da bunu biliyor ve yapmaya çalışıyor.
Yani İran Orta Doğu'daki düzenli orduları onlarla savaşarak değil, düşmanlarına karşı onlara yardım ederek ele geçiriyor. Suriye ve Irak tamam sırada Yemen var.
İran Orta Doğu'da bir Şii Hilali oluşturmaya çalışıyor.
Şunu baştan söyleyelim İran'ın başarıları kalıcı bir başarı değil geçici bir başarıdır. Çünkü erken öten horozun akibeti bellidir.
Tabi bunu söylerken de İran ile mevcut İran yönetimini kastettiğimizi ifade edelim. Yoksa İran Devleti yıkılmayacak ve Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek Allahu Alem.
Peki İran'ın bu kısa vadeli başarısının sırrı nedir?
Kesinlikle çok akıllıca bir tercih ile bölge Ordularına oynamasıdır. Yani İran hep doğru karta oynuyor. Hani derler ya o mana da...
SURİYE
Suriye karıştı, uluslararası teröristler ABD ve Batının desteği ile Esad'ı devirmek için (Aslında dertlerinin Esad olmadığı, Suriye'yi kan gölüne çevirmek olduğu da meydana çıktı.) Suriye'ye doluştu.
Zaten Suriye müstemleke bir devlet.Bize göre devlet bile değil,bir kukla.Böyle bir olayla ilk defa karşılaşınca şaşırıp kaldı.
İran çok akıllıca bir manevra ile Esad'ı desteklediğini açıkladı.Gerçekte Suriye Ordusunu ele geçirmeyi amaçlamıştı. Zira Suriye Ordusu Esad'ın ordusuydu.
Önce Suriye'ye teknik destek verdi. Arkasından General desteği,silah desteği ile Suriye Ordusunu yönetmeye başladı. En sonunda da Suriye Ordusunu ele geçirdi.
Şimdi Suriye'de Esad'a karşı savaşan muhalifler gerçekte İran'a karşı savaşıyorlar.Ama farkındalar, ama değiller.
IRAK
İran aynı senaryoyu Irak'da da denedi ve aynı başarıyı orada da elde etti. Herkes Maliki ile didişirken İran sahip çıktı. Aslında derdi Maliki de değildi. Maliki'nin emrinde olan Irak Ordusunu ele geçirmek istemişti.
Tıpkı Suriye'de olduğu gibi Irak'a da önce teknik destek verdi. ABD'nin vermekten imtina ettiği silahları İran Generalleri ile birlikte gönderdi.
ABD "Maliki gitsin" deyince yerine Haydar İbadi'yi bile İran getirtti. Zira Ayetullah Sistani bu konuda etkili oldu ve İran'ın telkinlerine teslim olmuştu.
Hatta Haydar İbadi ile önceden yanına alamadığı Mukteda Sadr'ı da yanına çekmeyi başardı. Şu an İran ile Mukteda Sadr arasında sadece Ordunun mezhep kimliği açısından fikir ayrılıkları var.
İran, Kürtleri Barzani yanlısı diye, Sünnileri de Saddam yanlısı diye Ordudan attırdı. Mukteda Sadr ise Irak Ordusunun tüm mezhepleri kapsayacak şekilde "ulusal bir ordu" olmasını istemişti. Tabi şu anda İran ne derse o oluyor.Yani İran Irak'da da Orduyu ele geçirmiş durumda.
Gerek Suriye'de ve gerekse Irak'da İran'ın bu orduları ele geçirmesinde en etkili generali olan Kasım Süleymani şimdi Yemen'de.
YEMEN
İran bu oyunu sevdi.Aynı oyunu şimdi Yemen'de oynamaya çalışıyor.
Yemen'de Ali Abdullah Salih muhalifler tarafından indirilince yerine Abdurabu Mansur Hadi gelmişti.
Hadi gelmişti ama Yemen'e istikrar getirememişti. Çünkü teröristler hala eylem yapıyordu.Yani Tunus'da Gannuşi'nin yaptığı demokratik sisteme geçişi Yemen'de Hadi yapamadı. Çünkü iç savaşı bitiremedi.
Bunun bir sebebi de Yemen Ordusunun hala eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in etkisinde olmasıydı.
İran açısından da en önemli sebep buydu ve Yemen'deki oyununu yine "Ordu" üzerine oynadı.
Yemen Ordusuyla iyi ilişkiler kurdu. Teröristlere karşı yardım etti. Sonra Husileri silahlandırarak Ali Abdullah Salih'in yanına kattı.
Aslında Ali Abdullah Salih, Husilerin yanına katıldığının farkında bile değildi. Belki şimdi anlamıştır.Ama onun derdi de kendi koltuğunu çekip alan Hadi.
Aslında Husiler Yemen nüfusunun azınlığını oluşturuyor. Çok azlar. Ama Ali Abdullah Salih ve onun taraftarları ile birleşince etkin duruma geldiler.
Görüldüğü gibi İran Yemen'de de Orduyu ele geçirme peşinde ve bunu başarabilir de.
İşte İran'ın Orta Doğu'daki başarılarının sırrı bu. Çünkü bir devleti ele geçirmek için ordusunu ele geçirmek ilk öncelikli iştir. İran da bunu biliyor ve yapmaya çalışıyor.
Yani İran Orta Doğu'daki düzenli orduları onlarla savaşarak değil, düşmanlarına karşı onlara yardım ederek ele geçiriyor. Suriye ve Irak tamam sırada Yemen var.
4 Nisan 2015 Cumartesi
HDP, ALTAN TAN'I HARCADI
ÇÜNKÜ ALTAN TAN DİNSİZ DEĞİL, MÜSLÜMANDI
HDP, Altan Tan'ı inançlı bir Müslüman olduğu için bizzat Öcalan'ın emriyle tasfiye etti.Çünkü HDP de hiç bir kişi Öcalan'ın onayı olmadan listeye konulamaz.Bu kesindir.
Öcalan'ın ise dindar insanları partisinde görmek istemediği kendi mazisinden ve söylemlerinden delillidir.
Kuzey Irak'taki Yezidilerin,Süryanilerin,Nusayrilerin,Ermenilerin her toplantısına mektup gönderip desteklerini ileten Öcalan'ın kafasındaki "dinsiz bir komünist devlet" kurmaktır.
Kürtlerin de tamamı Müslüman olduğu için Öcalan açısından zaten Kürtler bir şey ifade etmemektedir. Sadece Türkiye'yi bölmek için maşa olarak kullanılabilir ama söz sahibi yapılmaları mümkün değildir.
Bu bağlamda barış falan da hikayedir ve Altan Tan gibi Müslüman Kürtleri Türkiye'yi bölmek için kullanmayı denemişlerdir.
Altan Tan Kürtlerin PKK' lı yani HDP' li yapılması noktasında üzerine düşeni yapmış ve misyonu bitmiştir.Bundan sonra Altan Tan söz sahibi olacak bir mevkide tutulamaz.
Nasıl olsa gariban Kürtler üzerinde Altan Tan'lar pasifize edilerek yerine Öcalan ikame edilmiştir.Altan Tan'a artık ihtiyaç yoktur.Olay budur.
Altan Tan bu manada kırılma noktasıdır.Çünkü o bir Kürt aydınıdır.Ve Kürtler de Müslüman olduğu için Kürtler üzerinde etkili olacaktır. Ve Müslüman olan Kürtler PKK yerine Hüdapar Partisine doğru bir yönelmeye gidebilirler.
Altan Tan ise hatasından dönme noktasına gelmiştir.Bu resmi de özellikle seçip koyduk.
Resme dikkat edilirse iki bitişik parmak vardır. Bu parmakların birisini kapatın geriye İslamı işaret eden tek parmak kalır.
Yani önce tek parmak olan Altan Tan PKK'ya meyledince ikinci parmağı kaldırmış ancak yine de tam PKK' lı olamamıştı.
Çünkü PKK da o iki parmağın da arasının açık olması gerekir. Yani bu durum Altan Tan'ın içinde bulunduğu çelişkiyi de çok güzel anlatmaktaydı.
İslamdan kopmaya çalışmış ama tam PKK' lı da olamamış.
İşte gazetecinin sorusu ve verdiği cevap:
Gazeteci soruyor:
"Bu karar dindar Kürt seçmenlerle parti arasında bir kopukluk yaratabilir mi?"
Altan Tan'ın cevabı:
"Bu kararı verdiklerine göre parti hesabını yapmış olmalı.Böyle bir kopma olacak mı, seçim sonuçlarında göreceğiz" diyor.
Yani "Partinin kararı yanlış, kopma olacak" demek istiyor.
Bize göre Altan Tan'a düşen görev şimdi şudur:
PKK'yı ve uzantısı HDP'yi dinsizlikle suçlayıp Hüdapar'a geçmelidir.Tabi PKK baskılarına karşı o cesareti varsa...
HDP, Altan Tan'ı inançlı bir Müslüman olduğu için bizzat Öcalan'ın emriyle tasfiye etti.Çünkü HDP de hiç bir kişi Öcalan'ın onayı olmadan listeye konulamaz.Bu kesindir.
Öcalan'ın ise dindar insanları partisinde görmek istemediği kendi mazisinden ve söylemlerinden delillidir.
Kuzey Irak'taki Yezidilerin,Süryanilerin,Nusayrilerin,Ermenilerin her toplantısına mektup gönderip desteklerini ileten Öcalan'ın kafasındaki "dinsiz bir komünist devlet" kurmaktır.
Kürtlerin de tamamı Müslüman olduğu için Öcalan açısından zaten Kürtler bir şey ifade etmemektedir. Sadece Türkiye'yi bölmek için maşa olarak kullanılabilir ama söz sahibi yapılmaları mümkün değildir.
Bu bağlamda barış falan da hikayedir ve Altan Tan gibi Müslüman Kürtleri Türkiye'yi bölmek için kullanmayı denemişlerdir.
Altan Tan Kürtlerin PKK' lı yani HDP' li yapılması noktasında üzerine düşeni yapmış ve misyonu bitmiştir.Bundan sonra Altan Tan söz sahibi olacak bir mevkide tutulamaz.
Nasıl olsa gariban Kürtler üzerinde Altan Tan'lar pasifize edilerek yerine Öcalan ikame edilmiştir.Altan Tan'a artık ihtiyaç yoktur.Olay budur.
Altan Tan bu manada kırılma noktasıdır.Çünkü o bir Kürt aydınıdır.Ve Kürtler de Müslüman olduğu için Kürtler üzerinde etkili olacaktır. Ve Müslüman olan Kürtler PKK yerine Hüdapar Partisine doğru bir yönelmeye gidebilirler.
Altan Tan ise hatasından dönme noktasına gelmiştir.Bu resmi de özellikle seçip koyduk.
Resme dikkat edilirse iki bitişik parmak vardır. Bu parmakların birisini kapatın geriye İslamı işaret eden tek parmak kalır.
Yani önce tek parmak olan Altan Tan PKK'ya meyledince ikinci parmağı kaldırmış ancak yine de tam PKK' lı olamamıştı.
Çünkü PKK da o iki parmağın da arasının açık olması gerekir. Yani bu durum Altan Tan'ın içinde bulunduğu çelişkiyi de çok güzel anlatmaktaydı.
İslamdan kopmaya çalışmış ama tam PKK' lı da olamamış.
İşte gazetecinin sorusu ve verdiği cevap:
Gazeteci soruyor:
"Bu karar dindar Kürt seçmenlerle parti arasında bir kopukluk yaratabilir mi?"
Altan Tan'ın cevabı:
"Bu kararı verdiklerine göre parti hesabını yapmış olmalı.Böyle bir kopma olacak mı, seçim sonuçlarında göreceğiz" diyor.
Yani "Partinin kararı yanlış, kopma olacak" demek istiyor.
Bize göre Altan Tan'a düşen görev şimdi şudur:
PKK'yı ve uzantısı HDP'yi dinsizlikle suçlayıp Hüdapar'a geçmelidir.Tabi PKK baskılarına karşı o cesareti varsa...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)