9 Nisan 2015 Perşembe

EŞKIYANIN OYUNU (3)

EŞKIYANIN OYUNU (3.BÖLÜM)



Selami Ağa Musa'nın tavsiyelerine (!) inanmış ve eşkıyaya tamamen teslim olmuştur. İş seçimi kazanmaya gelmiştir. Musa:

"Selami Ağa senin kaç tane çobanın var?"
"Üç tane"

"Tamam onları memleketlerine gönder.Beni sizin köyde kimse tanımaz.Buradan yabancı iki kişi daha alalım yeni çobanların biz olalım.Buraya gelip gitmeye devam edersen açık edersin.Artık gelmek yok.Köyde devamlı görüşürüz."

"Tamam iki gün içinde onları gönderirim sonra sizi kasabadan getiriyormuş gibi götürürüm."

"Anlaştık"

BİR HAFTA SONRA

Selami Ağanın evi.

Musa:"Selami Ağa köyde kaç seçmen var?"
"İki bin"

"Muhtarın kabilesi ile sizin oylar ne kadar?"
"Muhtarın kabilenin bin oyu var,bizim kabilenin altı yüz, dört yüzü de diğerleri"

"Diğerleri?"
"Sonradan köye gelip yerleşenler, yarısı Muhtara oy verdi yarısı bize"

Musa:
"Selami Ağa işe kendi kabilenden başlamalısın.Sonra diğerlerini almalısın.Ama yetmez Muhtarın kabilesinden de oy almalı ki kazanasın"
"Evet öyle"

"Peki köylüler ne tip insanları seviyor, ya da kendileri nasıl insanlar? Dünyaya mı değer verirler,ahirete mi? Dürüstler mi? Bi anlat bakalım."

"Köyümüzün insanları dürüsttür.Dünyaya değer veren azdır.Namazlı abdestli insanlardır."

"Selami Ağa sen de dürüst bir adamsın. Namaz da kılıyor musun?
"Kılarız"

"Camide mi kılarsın evde mi?"
"Cumaları camide kılarım ama vakit namazlarında genelde bağda bahçede oluyoruz"

"Olmaz Selami Ağa bütün namazları Camide kılman lazım. Köylü seni Muhtardan daha çok ahirete düşkün,daha az dünyaya değer veren biri olarak bilmeli."

"Cenazelere, hastalara gider misin? Yoksa içe kapanık mısın?"
"Giderim, giderim"
"İyi,iyi.Düğünlere de git"

"Seçim için ne kadar para harcayabilirsin Selami Ağa,gelirin ne kadar?"
"Muhtar kadar değil ama bir kaç aileyi geçindirecek kadar var şükür"

"Bak Selami Ağa kesenin ağzını açacaksın ama açtığını belli etmeyeceksin bu işlerde.Kendi kabilende maddi sıkıntısı olanlara yardım et ama kimseye söylememesini tembih et.Çünkü herkes aldığı parayı açıklarsa sana sorarlar nereden aldın diye.

Parayı biz vereceğiz sana.Ama sen sanki kendi gelirinden az bir miktar harcıyormuşsun gibi olacak.Yüz kişiye yüzer kayma versen herkes açıklasa on bin kaymayı nereden buldun diye sorarlar sana.

Ama herkes aldığı yüzlüğü gizlerse herkes seni yüz kayma verdi sanır.Zaten söyletmezsen kime söylemek istemez.Böylece kendi kabileni 'sağlam'a al."

 "Çok fakir var bizim kabilede"
"Olsun.Hepsine de ver ama azar azar ver.Çok verirsen ya azarlar ya da yayarlar."

"Diğerlerini ne yapacağız.Şu dört yüz kişiyi?"
"Onlara da aynısını yapacağız.Yalnız onların içinden ağzı gevşek olanlar varsa üç kağıtçı olanlar...Onların içinden güvendiğin beş altı kişiyi ayarla, onlarla tek tek konuş, istediği kadar para ver.Seçim yaklaşınca hem reklamını yaparlar hem de gerekirse Muhtara iftira attırırız."

"Ben iftira attıramam kardeşim"

"Selami Ağa gerekli olursa dedik.Ne yani bu yola çıktıktan sonra kazanmayacak mıyız?" 

SEÇİMLERE BİR AY KALMIŞTIR

Selami Ağa'nın evinde tüm köylüye İftar yemeği verilir.
Sofralarda seçimler konuşulmakta ve her sofrada Musa'nın verdiği paralarla önceden satın alınmış üç kağıtçılar Muhtarı karalayıp Selami Ağa'yı övmektedirler.

"Okul yapacak,Cami yapacak,yol yapacak,köprü yapacak" Daha neler neler yapacak. "Muhtar yapmadı bunları."

KARŞI TARAF

Muhtar çok değerli dürüst bir adamdır.Olanlardan haberi yoktur.O da şaşkındır bir bakıma.Ama anlam da veremez. Zaten Muhtarlıktan da usanmış,kendi kabilesine "Bu sefer de başkası olsun" demişse de kabul ettirememiş ve kerhen aday olmuştur.

Tabi kendi kabilesinden de karşı tarafa farkında olmadan oyunlarla gidenler olmuştur ya da olacaktır. 

VE SEÇİM SONUÇLARI

MUHTAR        :    900.
SELAMİ AĞA : 1.100. 

Ve Selami Ağa yeni muhtar olmuştur.

Sıra icraata gelmiştir.

Gelmiştir ama Selami Ağa seçimleri kazanacağım diye Musa'ya epey borçlanmıştır. Şimdi bu borç bir şekilde ödenecektir. Belki de bu borcu ödemek de yetmeyecektir.

DEVAM EDEBİLİRİZ

8 Nisan 2015 Çarşamba

"HZ.MEHDİ'Yİ SİZE TANITIYORUM"

YIL 1979

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ali Naili Erdem (İzmir Milletvekili) İzmir Adalet Partisi İl Başkanına kısa bir mektup yazıyor.

Kendi el yazısı ile yazdığı bu mektubu Meriç Tumluer yayınladı.

Mektup aşağıda.

Herhangi bir yorum yapmadan önce Meriç Tumluer ile görüşmemiz gerekiyor.O yüzden yorumsuz yayınlayalım.




Mektupta şöyle yazıyor:

Hayri Bey                                                     1979
Hamili mektup Hazreti Mehdiyi size tanıtıyorum.
Teşekkürlerimle.

İŞTE YORUM

Mektupta zamanın Milli Eğitim Bakanı,
mektubu getiren kişinin Hz.Mehdi olduğunu söylüyor. 

Muhtemelen mektubu götüren kişi İzmir'de okuyan bir öğrenci.
Ya da bir öğretmen ya da Ankara'dan giden bir kişi.

Meriç Bey ile konuştuk.Ali Naili Erdem Bey ile görüştüğünü ondan bir isim aldığını ifade etti. Ancak aldığı ismin kendi araştırmalarındaki isim olmadığını ama ona yakın biri olduğunu söyledi.İsim istedik vermedi.

Meriç Tumluer "Atatürk'ün Gizlenen Vasiyeti" adı altında çalışmalar yapıyor ve bununla ilgili hukuki bir mücadele yürütüyor. Kendi iddiasına göre Atatürk'ün gizlenen vasiyetinde Hz.Mehdi'nin ismini verdiğini ileri sürüyor.

Hakan Yılmaz Çebi, Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin sürekli Atatürk ile görüştüğüne dair şahit göstermişti.

Ayrıca Şeyh Nazım Kıbrısi de Hz.Mehdi AS'ın doğduğunda kulağına ezanı Şeyh Şerafettin Dağıstani Hazretlerinin okuduğunu ifade etmişti.

Alimlerin Hadis yorumlarına göre değerlendirirsek Allahu Alem.

Bu kişilerin aynı kişi olma ihtimali var ama Hz.Mehdi AS değil belki O'nun hocası olabilir.Çünkü Hz.Mehdi AS kırk yaşlarında zuhur edecek ve şimdiye kadar zuhur etmesi gerekirdi ki henüz böyle bir şey olmadı.


Mektupta yazan kişi ise daha doğrusu mektubu götüren kişi ancak bir bebek olursa ve il başkanına ebeveyninin kucağında giderse mümkün olabilir.


Her şeyin en doğrusunu Allah CC bilir.

7 Nisan 2015 Salı

ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN

DEĞERLİ TAKİPÇİLERİMİZ BU YAZIYI 13 MART 2014 DE YANİ TAM BİR YIL ÖNCE YAZMIŞTIK.ÖNEMİNE BİNAEN YENİDEN YAYINLIYORUZ.ÇÜNKÜ ÇOĞU GERÇEKLEŞTİ.

"NİFAK" DEĞİL "İTTİFAK" ZAMANIDIR



Körebe oyunu seyrediyoruz. Hafiye gibi uyanık olması gerekenler maalesef körebe oyunu oynuyorlar.


Yukarıdaki resim Suriye'deki Süleyman Şah (Osman Gazi'nin dedesi) türbesinin bulunduğu yeri gösteriyor.Yurt dışındaki tek Türkiye toprağıdır.Ve sınırlı bir askeri timimiz tarafından korunmaktadır.Fransızlarla yapılan 1921 tarihli Ankara Antlaşması gereği Türkiye'ye aittir. Şimdi o bölgede El Kaide ile IŞİD arasında yoğun çatışmalar yapılmaktadır ve IŞİD'in kazanması da an meselesidir. IŞİD Süfyan'ın askeridir ve türbe düşmanıdır. Süleyman Şah' ımızın türbesine her an saldırı yapabilir.


Ayrıca Esad Suriye'deki iç savaşı kazanmak üzeredir.Yani muhalifler sürekli kuzeye yani Türkiye'ye doğru çekiliyorlar. Suriye'li üst düzey askeri yetkili Nisan ayında ülkenin teröristlerden tamamen temizleneceğini açıklıyor.


Bu da şu demek:


Türkiye'den yeterli desteği bulamayan muhalifler Türkiye'nin Suriye'ye girmesi için bu Türbeye saldırıp Esad'ın üzerine atıp provokasyon da yapabilirler.Bu provokasyonu da El Kaide veya ÖSO yapabilir.


Körebe oyunu ise şudur:


En baştan beri sürekli iddia ediyoruz ve diyoruz ki:


Ergenekon tertibi de ABD'nin işidir.

Cemaat- AKP kavgası da ABD'nin işidir.

AK Parti önce Cemaat ile birlikte Ergenekoncularla savaştı.Şimdi ise Cemaate karşı Ergenekoncularla birlikte savaşmaya çalışıyor.


Ey Ak Parti mutlaka birileriyle savaşmak zorunda değilsin. Bu Ergenekoncu dedikleriniz de bu Cemaat de,sizin partilileriniz de bizim insanlarımız ve ABD'nin büyük oyununa karşı birlik olmamız gerekiyor.


Ergenekon tahliyeleri doğru bir adımdır ama Cemaat ile de savaşmayınız.


Devlette paralel yapı arıyorsanız muhtemel KCK'lıların üzerine hep birlikte gidiniz. Çünkü bu KCK lılar tamamen ABD'nin emrindedirler ve Türkiye üzerine oynanan büyük ABD oyunu Kürdistan'dır.


Lütfen bunu görünüz.  


Kırım, Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya bağlanmak için gün sayarken, Azerbaycan ile Ermenistan arasında her an bir savaş çıkabilecekken, Süleyman Şah'ın Türbesi Türkiye'yi Suriye ile bir savaşa sokacak bir tehdit altında iken, ekonomik darboğazdan çıkış için İsrail'in her dediğini yapacak bir Yunanistan varken ve en önemlisi de ABD ile Rusya arasında adım adım Üçüncü Dünya Savaşı'na dönüşebilecek bir gerilim sürekli artarken birbirimizle uğraşmamız KÖREBE OYUNU DEĞİLDİR DE NEDİR?


ALLAH RIZASI İÇİN BİRLİK OLALIM.


Ordusuyla, Emniyetiyle, İstihbaratıyla,Tüm Siyasi Partiler, tüm sivil toplum kuruluşları,tüm ama tüm kesimler din,dil,ırk, mezhep,siyasi görüş farkı gözetmeksizin bu aziz vatan için birlik olalım. 


Söz konusu olan BU AZİZ VATAN'DIR.LÜTFEN TEFERRUATLARLA UĞRAŞMAYALIM.


Sayın Cumhurbaşkanımız acilen bir toplantı yapmalıdır.


Sayın Erdoğan'ı,Sayın Kılıçdaroğlu'nu,Sayın Bahçeli'yi,Sayın Destici'yi,Sayın Kamalak'ı,Sayın Perinçek'i, Sayın İlker Başbuğ'u, Sayın Genel Kurmay Başkanımızı,İç işleri Bakanını, MİT Müsteşarını,Cemaati temsilen Gülen'in görevlendireceği bir kişiyi ve Sayın Süleyman Demirel'i davet etmeli ve bu toplantıda ülkemize yönelik iç ve dış tehditler etraflıca müzakere edilip, birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda ve dış tehditlere karşı alınacak önlemler konusunda çözümler üretilinceye kadar mesai harcanmalıdır.


Bu Aziz Vatan bu mesaiyi hak ediyor.


Sonra aynı katılım ile ikinci bir toplantı yapılmalı ve bu toplantıya BDP'liler, Menzil Şeyhi Abdülbaki Efendi ile diğer Kürt kanaat önderleri dahil edilerek, gerekirse Barzani de çağrılarak ABD'nin Kürtler üzerinden Kürtlerin kanı pahasına Kürtleri de yok ederek büyük İsrail'i kurma planları ortaya konulmalı ve Kürt kardeşlerimiz de bu büyük fitneden kurtarılarak dış tehditlere karşı hep birlikte mücadele edilmelidir.


30 Mart seçimlerine de bayram havasında girilmeli ve iktidar mücadelesinin bedeli bu aziz vatan olmamalıdır.


Mesela bu toplantılarda aşağıdaki kararlar alınsa ne olur?


- Sokak gösterileri teşvik edilmeyecek

-Dış politika kararları İktidar Partisi tarafından muhalefet ile istişare edilerek belirlenecek
-Cemaatin yetiştirdiği öğrenciler bu milletin evladı olup cephe alınmayacak ama bu ülkeye ait değerler ülkenin zararına hiç bir surette kullanılmayacak ve kimse ile paylaşılmayacak
- Eğer varsa ABD gibi emperyalist güçlerle bazı ilişkiler, her ne surette olursa olsun ülke aleyhine sonuçlar doğurmasına izin verilmeyecek
- Yargının tam bağımsızlığı konusunda tüm kesimler yargıya sınırsız destek verecek
- Önemli ekonomik kararlarda muhalefetin görüşleri de alınacak
-Ordu, Emniyet ve İstihbarat ile ilgili konularda muhalefetin ittifakı mutlaka aranacak
-Siyasi Parti temsilcileri hiç bir surette birbirlerine normal eleştiri sınırları dışında hakaretvari sözler etmeyecek
-İktidar partisi genel başkanlarının, diğer siyasi parti genel başkanlarına bir aylık icraatlarını anlattığı bir liderler toplantısı her ay düzenli olarak yapılacak
- Siyasi Partiler arasında iktidar için düşmanlık değil Vatan için dostluk esas olacak

gibi kararlar alınsa ne olur?


EL CEVAP: GERÇEK DEMOKRASİ OLUR.


Çünkü demokrasi halkın yüzde sekseninin oyunu aldıktan sonra dört yıl ülkeyi bir kişinin kendi istediği gibi hiç kimseyi dikkate almadan yönetmesi değil; YÜZDE KAÇ OY İLE İKTİDAR OLURSA OLSUN ÜLKEYİ MUHALEFET İLE BİRLİKTE YÖNETMESİDİR.(Bu sözümüz de AKP'ye değil genel bir sözdür)  

EŞKİYANIN OYUNU (2)

 EŞKİYANIN OYUNU (2.Bölüm)




Eşkıya başı:

“Demedim mi o adam dürüst, kabul etmez diye, şimdi ne yapacağız Musa?”

Musa:

“İş zorlaştı başkan. Önce şu köy hakkında detaylı bilgi edinmemiz lazım. Tekkeli Köyünden birkaç kişi vardı ya bizimle birlikte, onlarla bi konuşmalı” der.

Musa eşkıyalardan Tekkeli Köylü olanlarla iki saat konuşur ve tekrar toplantıya gelir.

“Gel Musa, ne oldu?”

“Başkan, köylülerle konuştum.  Önceki seçimde Muhtarın karşısına çıkan aday da dürüstmüş. Az bir oy ile kaybetmiş. Seçimlere bir yıl var. Aynı teklifi ona yapacağız ancak doğrudan yapmayacağız.

“Neden?”

“Aynı teklifi, aynı şartlarda ona söylersek o da reddedecek ve iş daha da zorlaşacaktır. O nedenle uygun bir ortam oluşturmalıyız.”

“Yani?”

Önce onu Muhtarlık seçimini mutlaka kazanması gerektiğine inandırmalıyız ve bunun için her şeyi yapabilecek bir ortama sürüklemeliyiz.

“Nasıl olacakmış o?”

“ Bunun başına bir iş gelir de mağdur olursa ve sorumlu olarak da şimdiki muhtarı görürse Muhtar olmak için her şeyi yapar”

“Yapar ama nasıl olacak bu iş onu düşünüyorum işte” der Musa ve:

“Tamam buldum. Öyle bir şey yapacağız ki adam aday olmakla kalmayacak, emrimize girecek” der.

Eşkıya başı sevinir: “Söyle Musa söyle”
Musa anlatır.

BİR HAFTA SONRA

Önceki seçimi az bir oyla kaybeden ama çok da üzülüp dert etmeyen Selami Ağa yine adaydır ama "Olsa da olur olmasa da olur" düşüncesindedir.

Köyden ayrılıp yaylaya doğru yollanır. Önüne üç kişi geçer:

“Selami Ağa Muhtarlık seçimlerine aday mısın?”

“Sanane eşkıya, aday olup olmayacağımı sana mı soracağım. Çekilin önümden yoksa köylüyü toplar gelirim” der.

Eşkıya:

“Aday olursan fena olur, aday olmayacaksın”

Selami Ağa şaşırır. “Kim tuttu lan sizi?”

“Sanane” Pat, küt.

Eşkıyalar Selami Ağayı döverler ve ayrılırlarken de şunu söylerler.

“Kusura bakma Selami Ağa. Biz eşkıyayız, parayı kim verirse onun dediğini yaparız. Muhtar on kayma verdi. Sen yirmi kayma ver onu da dövelim” der giderler.

İş tamam olmuştur.

Selami Ağa eve gelir. Hanımı: “Bu ne hal?”

“Muhtar aday olmayayım diye eşkıyaya para vermiş beni dövdürdü.” Hanımı:

“Eşkıya değil mi kaç para vermiş, iki mislini ver sen de onu dövdür”

“Hanım el içine çıkamam böyle. Bir kaç gün geçsin, kimseye söyleme. Sonra düşünürüz.”

BİR AY SONRA

Bir eşkıya koşa koşa gelir.

“Başkan, Selami Ağa geliyor”

Eşkıya başı gülerek:

“Gelsin Musa’yı da çağırın”

Selami Ağa:

“Size kaç kayma verdiyse iki mislini vereceğim. Ama Muhtara tam iki misli dayak isterim.”

Eşkıya başı:

“Canını yaktıysak kusura bakma Selami Ağa, bizim işimiz eşkıyalık. Bu da böyle yürüyor. Barışalım. Musa söyle bakalım Selami Ağa’ya ne cevap verelim?”

Musa:

“Selami Ağa bizim daha iyi bir teklifimiz var. Ayrıca içinde kalmasın Muhtarı da döveriz. Ama seni Muhtar yaparsak Muhtarı dövmekten beter ederiz. Sen bize sadece muhtar olmak istediğini ve bizimle birlikte çalışacağını söyle, gerisine karışma. Biz seni muhtar da yaparız. Şimdiki Muhtarı da döver intikamını da alırız.”


Selami Ağa: “TAMAM BİRLİKTE ÇALIŞALIM”

Musa: "Anlaştık öyleyse.Yalnız şuna bugünden çok dikkat et.Muhtarın kabilesi sizden daha kalabalık.Seçimi kazanmak için onlardan da oy almamız lazım.O yüzden sen başından geçenleri hiç kimseyle paylaşma ve muhtara da sakın açıktan düşmanlık etme.Kutuplaşma olursa onlar kazanırlar."

Selami Ağa bugünden her şeyi kabul etmiştir:

"Tamam, muhtarın aleyhine konuşmam"

DEVAM EDEBİLİR

FATİH ERBAKAN GEÇ KALDI

FATİH ERBAKAN ÇOK GEÇ KALDI.HARCANDI.



Fatih Erbakan'ın Saadet Partisinde istenmediğini çok önce yazmıştık. Derhal Saadet partisinden ayrılıp Milli Görüş Partisi (MGP) adı altında bir parti kurması ve sevenleri ile tüm Milli Görüşçüleri o partide toplaması gerektiğini ifade etmiştik.

Eğer iki yıl önce bunu yapsaydı ya da en azından Saadet Kongresinde seçilemediğinde ayrılsaydı, tüm Milli Görüşçüleri toplayıp önemli bir mesafe alabilirdi ve bugün de BBP başkanı Destici ittifak için Saadete değil kendisine gelirdi.Saadet Partisi de o zaman tamamen biter ve "Milli Görüş" kalırdı.

Çünkü Saadet'in Milli Görüşü temsil etmediğini, Milli Görüşü iktidara getirmek istiyormuş gibi görünüp, engellemek için elinden geleni yaptığını biz yıllar önce Mesut Akgül kardeşimizden öğrenmiştik.Ve ikna da olmuştuk.Dedikleri de tek tek çıktı.Bizi yanıltmadığı için kendisine buradan teşekkürler.

Son açıklamasında her hangi bir partiden aday olmayacağını açıkladı. Saadetten teklif gelmediği için eleştirdi.AKP ve MHP den adaylık teklifi yapılmış ama kabul etmemiş. Kendilerine nezaketen teşekkür etti. 

AKP yandaşı medya "Fatih Erbakan Saadeti yerden yere vurdu, AKP ye ise teşekkür etti" diye siyasi malzeme yapmış. Bu medyaya artık diyecek bir şey bulamıyoruz.

Ancak Fatih Erbakan yine yanlış yaptı.AKP den adaylık teklifini reddetmesi doğruydu ve kabul etmesi halinde kendi mazisini, kendi kişiliğini inkar edecekti.Çünkü söyledikleri ile çelişecekti.

AMA MHP'Yİ REDDETMEKLE YANLIŞ YAPTI

MHP'nin teklifini reddetmekle çok büyük hata yaptı. Çünkü şu anda rahmetli Erbakan'ın Milli Görüşünü gerçekte MHP temsil etmektedir.Tam bir MİLLİ DURUŞ sergilemektedir.

Devlet Bahçeli, diğer tüm parti liderlerine ibret olacak şekilde aday listeleri açıklamıştır.

Koltuk adamı değil dava adamı olduğunu ispat etmiştir.Aday listelerini fırsat bilip sinsice rakiplerini ekarte etme yoluna gitmemiştir.

Partisinde kendisine rakip olabilecek Tuğrul Türkeş,Koray Aydın,Ümit Özdağ gibi Ülkücü harekete liderlik yapabilecek şahsiyetleri onure ederek hep liste başlarına yazmıştır.

Fatih Erbakan da MHP'nin teklifini kabul etseydi, İstanbul'dan veya Konya'dan birinci sıra olsaydı, TBMM'de Milli Görüş ilkelerini MHP çatısı altında temsil etseydi ne sakıncası vardı?

Yıllarca meclise taşımaya çalıştığı Saadet on yıldan beri, MHP kadar Milli duruşa katkıda bulunabildi mi? Tabi ki hayır.

Evet Fatih Erbakan'ın yaşı henüz genç ama istikbal o kadar geniş mi?

Bu şuna benzer:

Yolda kalmış iki arkadaş otobüs bekliyormuş. Vakit erken. İki otobüs gelmiş ama firmayı beğenmemiş binmemişler. Sonra bir otobüs daha gelince biri "binelim" demiş.

Öbürü:
"Olmaz, şu firma gelecek ona bineceğiz" demiş.

Derken akşam olmuş,hava kararmış.Artık geçen araçların yazılarını da okuyamıyorlarmış. Bekledikleri firmanın otobüsü de geçmiş ama görememişler.

Evet Fatih Erbakan henüz genç ama akşam da olmak üzere.


6 Nisan 2015 Pazartesi

BAK SEN EŞKİYAYA

 EŞKİYANIN OYUNU



Vakti zamanında, çok eski tarihlerde bir birine yakın birkaç köy varmış. En küçüğü yüz haneli, en büyüğü ise 800 haneli Tekkeli Köyü imiş.

Köylerin yakınlarında bulunan dağlarda ise 300 kişilik bir eşkıya çetesi varmış. Bütün küçük köyleri haraca bağlamışlar ancak büyük köye bir türlü çare bulamamışlar.

Köy kalabalık olduğu için açıkça tehdit edip haraç isteyemiyorlarmış. Üstelik köylüler pek çok savaşlara katılmış kahraman köylülermiş.

Eşkıya başı, birkaç lider eşkıyasını toplamış ve konuşmaya başlamış:

“Bu Tekkeli Köyü’nü nasıl yapacağız? Bunlardan nasıl haraç alacağız?” 

Eşkıyalardan biri:

“ Adamlar kalabalık, sözümüz geçmez, tehditlere de boyun eğmezler, başka bir yol bulmalı” demiş.

İkinci eşkıya:

“Muhtarı kaçıralım, haraç toplamazsan öldürürüz diyelim, kabul etmezse de öldürelim” demiş.

Eşkıya başı:

“Hem yerine daha iyisini seçerler, hem de bize daha çok düşman olurlar” demiş. Bir başkası:

“Yollara sürekli tuzak kuralım, herkesi soyalım, öldürelim, sağ kalanı da köye haberci olarak gönderelim. Ya adam başı bize her ay iki kayma verirsiniz ya da yol kesmeye devam ederiz diyelim” demiş.

Eşkıya başı:

“Bunlar cesur adamlar, toplanır gelir dağda bizi bulurlar ve cezamızı verirler” demiş.

İçlerinde hin mi hin bir eşkıya varmış. Herkes ona bakıyormuş ne diyecek diye. 

Çünkü herkesi dinler, en son o konuşurmuş ve genellikle eşkıya başı da onun dediğini yaparmış.

Adı Musa imiş. Ve konuşmaya başlamış:

“Muhtara bir haberci gönderip konuşalım. Düğün yapacak parası yok, rüşvet teklif edelim.”

Eşkıya başı: “Muhtar dürüst bir adam rüşvet alır mı? Haydi aldı. “Nereden buldun parayı” derlerse köylüye ne diyecek?”  Musa:

“Bir kaç tane tarlası var, birini satacak, onunla yapacak düğünü. Biz tarlayı dışarıdan bir müşteri gibi alırız, parayı veririz. Tarlasını da hiç almayız, gizler.”

“Arkadaş, biz köylüden haraç almaya çalışıyoruz sen muhtara haraç veriyorsun. Köylüden haracı nasıl alacaksın peki? Musa:

“Parayı alırsa o kolay. Muhtara köye bir okul yap ve köylüden para topla deriz. Okulu bin kaymaya yaparsa 1.300. kayma toplatır 250 kaymamızı alırız. Eşkıya başı:

“E sonra?” Musa:

“Canım, sonra da hastane, cami, yol, su, köprü yap deriz.” Eşkıya başı:

“Hepsini de yapar mı?” Musa:

“Elli kayma verdik ya, her birinden topladığına göre veririz.” Eşkıya başı:

“Zengin olursa nasıl anlatacak köylüye, bir daha seçerler mi?” Musa:

“ O, onun sorunu. Ama bize sorarsa nasıl yapayım diye iki şey öneririz ama yaptırmayız.”

Eşkıya başı: “Nasıl yani?” Musa:

“Nasılı şu: Ya servetini gizleyeceksin ya da köyü terk edip başka bir köye zengin biri olarak yerleşeceksin deriz. Tercih onun ama biz de eşkıyayız değil mi? Bu kadar zengin olan birinin üstelik sayemizde zengin olmuş birinin yakasını serbest bırakmak bizim eşkıyalığımıza yakışır mı?”

 Eşkıya başı:

“Onu da biz alacağız yani?” Musa:

“Tabi biz alacağız. Onu korkutup, köylüye söylemekle tehdit edip kaçıracağız. Kaçarken de önünü kesip dağa kaldırıp nesi var nesi yoksa soyacağız. Bize yakışan budur.”

Eşkıya başı:

“Musa çok uyanık adamsın. Peki muhtar köyü terk etmezse ne olacak?” Musa:

“Servetini gizleyecek ama biz istersek. İstemezsek gizleyemeyecek ve kaçmak zorunda kalacak. Ama biz gizlemesine müsaade edeceğiz. Ne zamana kadar? Haracımızı aldığımız müddetçe. Amaç köyü haraca bağlamak değil mi?

Eşkıya başı: “Ya tekrar seçilemezse?” Musa:

“Okul, hastane, cami, yol, su gibi hizmetlerden dolayı seçilecektir. Ama risk olursa biz de yardım edeceğiz. Köydeki garibanlara yardım edecek ve oylarını alacak.”

“O kadar adama parayı nereden bulacak?” Musa:

“ Biz vereceğiz. Köyden aldığımız bir aylık haracı versek yeter. Ama bizden aldığını söylemeyecek. Hem kendi biriktirdiklerinden koyacak. Hem de birkaç zengine tek tek gidip biraz yardım toplayacak. Ve herkese de “ zenginler verdi” diyecek. Ama gerçekte bizim verdiğimiz ile işi bitirecek. Sonra gelsin yine haraçlar.”

Eşkıya başı gayri ihtiyarı bir kahkaha atar ve eşkıyalardan birine:

“Gidin, çağırın şu muhtarı. Gelsin konuşalım” der.

Birkaç saat sonra haberci gelir ve:

“Muhtara söyledim, “Almayım ayaklarımın altına dedi, beni kovdu” der.


DEVAM ETSİN Mİ?


5 Nisan 2015 Pazar

SON DAKİKA DİYE DÜŞEN BİR HABER

RUSYA VE ÇİN SAVAŞ GEMİLERİ VE SAVAŞ UÇAKLARI YEMEN'E GİDİYOR



HABER DOĞRU MU TAM OLARAK BELLİ DEĞİL AMA DOĞRUYSA ORTALIK FENA KARIŞACAK DEMEKTİR.

SİSİ KÖŞEYİ DÖNDÜ BAŞLIKLI BİR YAZI YAZACAKTIK, BU HABER GELDİ

ABD ve Suud Yönetimi Sisi'yi Kara Harekatına ikna etmek için  uğraşıyorlardı.Tabi Sisi de 20 Milyar Dolara ilaveten daha çok isteklerde bulunacaktı.Ama cevabı evet olursa Mısır'ın içinde ve ordusunda da riskler alacaktı. Yazının konusu buydu.

Şu an bu haber yaygın sitelerde yok ama gerçekten doğruysa bölgeyi çok zor günler bekliyor demektir.

Rusya Devlet Başkanı Putin, BM'e müracaat ederek Suud önderliğinde yapılan Yemen Operasyonun durdurulması için karar almalarını istemiş BM yetkilileri de bekletmeye almışlardı.

Bu haber facebooka düştü. Yanlış da olabilir ama ya doğruysa diye yazdık.

İŞTE GELİŞMELER

Husiler Yemen'in Aden kentinde ilerlemeye devam ediyorlar. Hava alanı ve Limanlar Husilerin hedefinde. Durdurulamadıkları için ABD ve Suud Sisi'yi kara harekatına zorluyordu.Kara harekatı yapılacaktı.

Rusya ve ÇİN Savaş gemileri ve savaş uçakları ile Yemen'e gidiyorlar diye haber düştü.

Eğer Rusya ve ÇİN gerçekten böylesine büyük bir askeri güç ile Yemen'e gidiyorlarsa Arap Koalisyonunun hava operasyonları da bitiyor anlamına gelir. Çünkü ABD şu an için savaşı göze alamaz. 

Çünkü böyle bir savaş 3.Dünya Savaşı demektir.Tek yapacakları çekilmektir ve çekilecekler.

Ama esas kargaşa da bu çekilmeden sonra yaşanacak ve ABD tüm batıyı ayağa kaldırarak resmen 3.Dünya Savaşına neden olacak askeri varlıklarını bölgeye gönderecektir.

Şimdilik bu kadar. 

İRAN'IN BAŞARISININ SIRRI

İRAN'IN ORTADOĞU'DAKİ BAŞARISININ SIRRI "ORDULARA" OYNAMASIDIR



İran Orta Doğu'da bir Şii Hilali oluşturmaya çalışıyor.

Şunu baştan söyleyelim İran'ın başarıları kalıcı bir başarı değil geçici bir başarıdır. Çünkü erken öten horozun akibeti bellidir.

Tabi bunu söylerken de İran ile mevcut İran yönetimini kastettiğimizi ifade edelim. Yoksa İran Devleti yıkılmayacak ve Hz.Mehdi AS'ın emrine girecek Allahu Alem.

Peki İran'ın bu kısa vadeli başarısının sırrı nedir?

Kesinlikle çok akıllıca bir tercih ile bölge Ordularına oynamasıdır. Yani İran hep doğru karta oynuyor. Hani derler ya o mana da...


SURİYE

Suriye karıştı, uluslararası teröristler ABD ve Batının desteği ile Esad'ı devirmek için (Aslında dertlerinin Esad olmadığı, Suriye'yi kan gölüne çevirmek olduğu da meydana çıktı.) Suriye'ye doluştu.

Zaten Suriye müstemleke bir devlet.Bize göre devlet bile değil,bir kukla.Böyle bir olayla ilk defa karşılaşınca şaşırıp kaldı.

İran çok akıllıca bir manevra ile Esad'ı desteklediğini açıkladı.Gerçekte Suriye Ordusunu ele geçirmeyi amaçlamıştı. Zira Suriye Ordusu Esad'ın ordusuydu.

Önce Suriye'ye teknik destek verdi. Arkasından General desteği,silah desteği ile Suriye Ordusunu yönetmeye başladı. En sonunda da Suriye Ordusunu ele geçirdi.

Şimdi Suriye'de Esad'a karşı savaşan muhalifler gerçekte İran'a karşı savaşıyorlar.Ama farkındalar, ama değiller.

IRAK

İran aynı senaryoyu Irak'da da denedi ve aynı başarıyı orada da elde etti. Herkes Maliki ile didişirken İran sahip çıktı. Aslında derdi Maliki de değildi. Maliki'nin emrinde olan Irak Ordusunu ele geçirmek istemişti.

Tıpkı Suriye'de olduğu gibi Irak'a da önce teknik destek verdi. ABD'nin vermekten imtina ettiği silahları İran Generalleri ile birlikte gönderdi.  

ABD "Maliki gitsin" deyince yerine Haydar İbadi'yi bile İran getirtti. Zira Ayetullah Sistani bu konuda etkili oldu ve İran'ın telkinlerine teslim olmuştu. 

Hatta Haydar İbadi ile önceden yanına alamadığı Mukteda Sadr'ı da yanına çekmeyi başardı. Şu an İran ile Mukteda Sadr arasında sadece Ordunun mezhep kimliği açısından fikir ayrılıkları var. 

İran, Kürtleri Barzani yanlısı diye, Sünnileri de Saddam yanlısı diye Ordudan attırdı. Mukteda Sadr ise Irak Ordusunun tüm mezhepleri kapsayacak şekilde "ulusal bir ordu" olmasını istemişti. Tabi şu anda İran ne derse o oluyor.Yani İran Irak'da da Orduyu ele geçirmiş durumda.

Gerek Suriye'de ve gerekse Irak'da İran'ın bu orduları ele geçirmesinde en etkili generali olan Kasım Süleymani şimdi Yemen'de.

YEMEN

İran bu oyunu sevdi.Aynı oyunu şimdi Yemen'de oynamaya çalışıyor. 

Yemen'de Ali Abdullah Salih muhalifler tarafından indirilince yerine Abdurabu Mansur Hadi gelmişti.

Hadi gelmişti ama Yemen'e istikrar getirememişti. Çünkü teröristler hala eylem yapıyordu.Yani Tunus'da Gannuşi'nin yaptığı demokratik sisteme geçişi Yemen'de Hadi yapamadı. Çünkü iç savaşı bitiremedi.

Bunun bir sebebi de Yemen Ordusunun hala eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in etkisinde olmasıydı. 

İran açısından da en önemli sebep buydu ve Yemen'deki oyununu yine "Ordu" üzerine oynadı.

Yemen Ordusuyla iyi ilişkiler kurdu. Teröristlere karşı yardım etti. Sonra Husileri silahlandırarak Ali Abdullah Salih'in yanına kattı. 

Aslında Ali Abdullah Salih, Husilerin yanına katıldığının farkında bile değildi. Belki şimdi anlamıştır.Ama onun derdi de kendi koltuğunu çekip alan Hadi.

Aslında Husiler Yemen nüfusunun azınlığını oluşturuyor. Çok azlar. Ama Ali Abdullah Salih ve onun taraftarları ile birleşince etkin duruma geldiler.

Görüldüğü gibi İran Yemen'de de Orduyu ele geçirme peşinde ve bunu başarabilir de.

İşte İran'ın Orta Doğu'daki başarılarının sırrı bu. Çünkü bir devleti ele geçirmek için ordusunu ele geçirmek ilk öncelikli iştir. İran da bunu biliyor ve yapmaya çalışıyor. 

Yani İran Orta Doğu'daki düzenli orduları onlarla savaşarak değil, düşmanlarına karşı onlara yardım ederek ele geçiriyor. Suriye ve Irak tamam sırada Yemen var.

4 Nisan 2015 Cumartesi

HDP, ALTAN TAN'I HARCADI

ÇÜNKÜ ALTAN TAN DİNSİZ DEĞİL, MÜSLÜMANDI



HDP, Altan Tan'ı inançlı bir Müslüman olduğu için bizzat Öcalan'ın emriyle tasfiye etti.Çünkü HDP de hiç bir kişi Öcalan'ın onayı olmadan listeye konulamaz.Bu kesindir.


Öcalan'ın ise dindar insanları partisinde görmek istemediği kendi mazisinden ve söylemlerinden delillidir.


Kuzey Irak'taki Yezidilerin,Süryanilerin,Nusayrilerin,Ermenilerin her toplantısına mektup gönderip desteklerini ileten Öcalan'ın kafasındaki "dinsiz bir komünist devlet" kurmaktır.


Kürtlerin de tamamı Müslüman olduğu için Öcalan açısından zaten Kürtler bir şey ifade etmemektedir. Sadece Türkiye'yi bölmek için maşa olarak kullanılabilir ama söz sahibi yapılmaları mümkün değildir. 


Bu bağlamda barış falan da hikayedir ve Altan Tan gibi Müslüman Kürtleri Türkiye'yi bölmek için kullanmayı denemişlerdir.


Altan Tan Kürtlerin PKK' lı yani HDP' li yapılması noktasında üzerine düşeni yapmış ve misyonu bitmiştir.Bundan sonra Altan Tan söz sahibi olacak bir mevkide tutulamaz.

Nasıl olsa gariban Kürtler üzerinde Altan Tan'lar pasifize edilerek yerine Öcalan ikame edilmiştir.Altan Tan'a artık ihtiyaç yoktur.Olay budur.

Altan Tan bu manada kırılma noktasıdır.Çünkü o bir Kürt aydınıdır.Ve Kürtler de Müslüman olduğu için Kürtler üzerinde etkili olacaktır. Ve Müslüman olan Kürtler PKK yerine Hüdapar Partisine doğru bir yönelmeye gidebilirler.


Altan Tan ise hatasından dönme noktasına gelmiştir.Bu resmi de özellikle seçip koyduk.


Resme dikkat edilirse iki bitişik parmak vardır. Bu parmakların birisini kapatın geriye İslamı işaret eden tek parmak kalır. 


Yani önce tek parmak olan Altan Tan PKK'ya meyledince ikinci parmağı kaldırmış ancak yine de tam PKK' lı olamamıştı.

Çünkü PKK da o iki parmağın da arasının açık olması gerekir. Yani bu durum Altan Tan'ın içinde bulunduğu çelişkiyi de çok güzel anlatmaktaydı.

İslamdan kopmaya çalışmış ama tam PKK' lı da olamamış.


İşte gazetecinin sorusu ve verdiği cevap:


Gazeteci soruyor:


"Bu karar dindar Kürt seçmenlerle parti arasında bir kopukluk yaratabilir mi?"


Altan Tan'ın cevabı:


"Bu kararı verdiklerine göre parti hesabını yapmış olmalı.Böyle bir kopma olacak mı, seçim sonuçlarında göreceğiz" diyor.


Yani "Partinin kararı yanlış, kopma olacak" demek istiyor.


Bize göre Altan Tan'a düşen görev şimdi şudur:


PKK'yı ve uzantısı HDP'yi dinsizlikle suçlayıp Hüdapar'a geçmelidir.Tabi PKK baskılarına karşı o cesareti varsa...


ERDOĞAN'A İRAN'DA SUİKAST YAPILABİLİR

CUMHURBAŞKANI R.TAYYİP ERDOĞAN'A İRAN GEZİSİNDE SUİKAST DÜZENLENEBİLİR. DİKKATİ OLUNMALI.




Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Nisan Salı günü İran'a resmi bir ziyaret yapacak.İlişkilerin iyi olduğu dönemde- yani önceden- planlanmış bir ziyaret bu.

İran'ın özellikle Yemen'deki faaliyetlerinden sonra Türkiye-İran ilişkilerinde bir gerilim yaşanmasından dolayı İran'dan farklı sesler, bu ziyaretin iptalini istemişlerdi.

Ziyaret iptal edilmeyince İran'da daha yüksek tepkilere neden oldu.Devrim Muhafızları Gönülleri de dahil olmak üzere pek çok kişi ziyaret esnasında Erdoğan'ı protesto etmeye hazırlanıyor.  

İran Devlet yönetimi de bu ziyarete soğuk bakıyordu ve şimdi bu protestolarla Erdoğan'a verilecek tepkilere müspet bakacaklar. 

Resmi olarak veremedikleri tepkileri halk aracılığı ile verip dolaylı protesto yolunu seçecekler.Çünkü bir siyasetçi için görülebilecek en etkili muhalefet doğrudan doğruya halkın yapacağı protestodur. Erdoğan'ı sokakta halk protesto edecek.

Gittiği her yerde halkın sevinç gösterilerine alışık Erdoğan İran'daki protestolardan etkilenecek mi bilinmez ama bu ziyarette çok ama çok önemli iki PROVOKASYON tehlikesi var.

Birincisi ya Erdoğan'a destek vermek için Türkler de Tahran'da gösteri yaparsa ve geçtiğimiz günlerde bir futbol maçı nedeniyle Azeri Türkleri ile Acemler arasında olan olayların çok daha büyüğü gerçekleşirse ne olacak?

CIA ve MOSSAD'ın Azerbaycan aracılığı ile İran'daki Türkleri kışkırtma çabalarının olduğu bilinen bir gerçek.  

Bugüne kadar ki İran ziyaretlerinde orada yaşayan soydaşlarımızdan görmediği sevgi gösterilerine bu ziyarette muhatap olursa, biliniz ki bunun arkasında CIA-Mossad vardır.

Tahran sokaklarını karıştırabilirler. Kurt puslu havayı sever.

İkincisi...

İş burada da bitmez de bir de Tayyip Erdoğan'a Mossad tarafından önceden satın alınmış gizli de İsfahan Yahudisi açıkta Acem olan bir terörist tarafından suikast yapılırsa ne olacak?

Yapanlar bunları niçin yaptıklarını bilmezler ama CIA-Mossad bunu Türkiye-İran Savaşı çıkarmak için yapar. Bu bilinmelidir.

Açık söyleyelim bu konuda Türkiye'nin yapacağı bir şey yok. Ziyaret kararı verilmiş top İran'a geçmiş.

Dikkatli olması gereken İran'dır. İran Devleti bu ziyaret esnasında olabilecek her türlü provokasyona karşı çok ama çok dikkatli olmalıdır.

Türkiye ve İran yüz yıllardır barış içinde yaşayan iki komşu Müslüman Devlettir.Atatürk ile Şah Rıza Pehlevi çok iyi dosttular.

ABD,İngiltere ve İsrail istedi diye İran ile savaşacaksak Atatürk'ü hiç anlamamışız demektir.

Bir devlet yönetimi için bundan daha büyük cahillik olamaz.   

2 Nisan 2015 Perşembe

'Bİ SİMİT' İSTER MİSİNİZ? TABİ YERSENİZ.

"BİR SİMİT" MAHYALI BİR YORUMCU SİYASİ YORUMLAR YAPIYOR




Aslında siyasi yazı yazmaktan nefret ediyoruz.

Ancak Bi Simit rumuzlu bir yorumcu sitemizin konusuna da giren Ahir Zaman Olaylarını kendi siyasi çıkarları için alet ederek AKP dalkavukluğu yapıyor.

Ahir zaman yorumları ve ahir zamanı anlatan hadis yorumları hakkında hiçbir bilgisi yok ama ahkam kesiyor. 

Kim olduğunun önemi yok, AKP'nin Seçim İşleri Başkanlığı Dolaylı Propaganda Şubesi gibi çalışıyor.

Peki doğru mu söylüyor?

Söyledikleri doğru ise yanlış demeye Allah'dan (cc) korkarız.

Ama doğru söylemiyor. 

Bilgiden ziyade yorum yapıp Hz.Mehdi AS'a ve askerlerine hak etmediği isnadlarda bulunuyor.Onlar politikacı değildir.

İşte bazı iddiaları ve yanlışlığının delilleri:

"Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın hedeflerine ulaşmaya çalışıyor" diyor.

Peki Erbakan böyle mi diyordu?

Hayır isteyen açıp Erbakan Hocanın Tayyip Erdoğan hakkındaki videolarını izleyebilir.

"BOP Eşbaşkanlığını batıyı kandırmak için kullandı"diyor?

Peki kandırdı mı? Ortadoğu batının BOP projesi kapsamında kan gölüne döndü.Demek ki kandıramadı.Yanlış mı?

Türkiye Ortadoğuyu Osmanlı düşmanı diktatörlerden temizlemeye çalışıyor anlamında yorum yapıyor. 

Bu bağlamda tüm dünyanın İslam alimleri evliyaları İstanbul'a Halep'de yapılacak savaşta Hz.Mehdi'nin yanında olmak için toplanıyor.Yani bu savaşı Türkiye yapacak diyor.Yarım yamalak bilgilerle siyasi propoganda yapıyor. O savaşı Türkiye kiminle yapacak? Çıt yok. 

Madem Esad Osmanlı düşmanı ve gitmesi gerekiyor? O halde Şamgen ne anlama geliyordu? AKP Şamgen'i niçin önerdi, niçin kaldırdı? Öneren de kaldıran da AKP değil miydi? 

Bi Simit Şii düşmanlığını kahramanlık olarak yorumluyor. Peki CIA,Mossad,MI6 da Şii düşmanlığını ortaya atıp Suud ve körfez ülkelerini arkasına takıp Sünni-Şii Savaşı çıkarmıyorlar mı?

Bir de nedense Bi Simit'in Cemaat aleyhine, AKP karşıtları aleyhine ağzını doldura doldura söylediği eleştirilerden PKK ya tek ses edilmiyor. PKK düşman değil. Biz de biliyoruz düşmanınız değil.

Gerçek şu ki Bi Simit anti Fuat Avni operasyonu gibi gözüküyor.

Ama hangisinin söyledikleri doğru; hangisinin söyledikleri yalan çıkıyor?

Bi Simit'in dedikleri mi doğru çıkıyor,Fuat Avni'nin söyledikleri mi?
Bi Simit'in söyledikleri mi yalan çıkıyor, Fuat Avni'nin dedikleri mi?

Takdir takipçilerimizin.

Bi Simit iddialara devam edecek. Tabi bi simit yerseniz.

HUSİLER ADEN'İ ELE GEÇİRDİ

ADEN'DEKİ BAŞKANLIK SARAYI HUSİ'LERİN ELİNE GEÇTİ



Resimdeki yer Aden'deki başkanlık sarayı. Üzerindekiler de Husiler.

Arap Koalisyonu hava saldırıları düzenlerken Husiler kara operasyonu ile Aden'i de aldılar.Ayrıca Suud sınırında da Suud zırhlı birliklerine saldırı düzenlendiler.

Arap koalisyonu için "kara harekatı" zorunlu ama yapabilecekler mi?

Çünkü bu hava operasyonuna benzemez. ABD bile Suriye'de, Irak'da cesaret edemedi.Bölgedeki yerel unsurları kara gücü olarak kullanıp kendileri hava desteği veriyorlar.

Yani kara operasyonu zor.Bu aslında biraz da şuna benziyor.

"Hava operasyonu bağırıp çağırmak, velvele çıkarmak ise kara operasyonu icraat yapmak ve sonuca gitmek" olarak değerlendirilebilir.

Şu anda Suud, Kuveyt, Bahreyn ve Katar'daki "Kum fırtınaları" nedeniyle de hava operasyonları yapılamıyor. 

Onun yerine Husiler savaş gemileri ile bombalanıyor.

Görünen o ki Suud Kralı Yemen'de bir fitne ateşi yaktı ve parayla satın aldığı kişilerle Yemen'i kan gölüne çevirmeye çalışıyor.

Oysa Yemen'de tüm taraflar bir araya gelerek yönetimde istikrarı sağlayacak ortak bir yönetim oluşturabilirlerdi. Aynı şey Suriye'de, Irak'ta da yapılabilirdi.

Peki isteyen kim?

ABD, İRAN İLE ANLAŞTI MI?

NÜKLEER MÜZAKERELERDEN ANLAŞMA ÇIKTI MI?





5+1 ülkeleri ile İran arasında Lozan'da sürdürülen nükleer görüşmelerde anlaşma sağlandı. Basına yansıyan bu. 

Ancak görüşmelerin bundan sonraki süreci hakkında detaylı analiz yapılmadı.

İran bu 5+1 görüşmeleri ile ABD'yi oyalamaktadır. Bu görüşmelerde şimdi yazılı aşamaya geçiliyor.

Yani bu güne kadar yapılan görüşmelerde iki ana konu vardı.

İran'ın nükleer faaliyetleri ve İran'a uygulanan ekonomik ambargo. 

ABD, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurmasını, on yıl sonra ise serbest bırakılmasını; bunun karşılığında da İran'a uygulanan ekonomik ambargonun askıya alınmasını öneriyordu.

İran ise uranyum zenginleştirme faaliyetlerini on yıl durdurmayı kabul ediyor ama ekonomik ambargonun hemen ve tamamen kaldırılmasını istiyordu.

Aslında ABD, İran'ın on yıl sonra Atom Bombası yapmasını da kabul etmiş oluyordu.Ambargonun askıya alınması ile tamamen kaldırılması arasında da uygulamada bir fark olmayacağından zaten İran bu görüşmeleri daha en başında ABD'den gelen teklif ile kazanmış durumdaydı.

"Bize göre ise bu görüşmeler İran'ın Atom Bombası yapıp yapmayacağı ile ilgili değil.İran zaten 2006 yılında atom bombası yaptı ve bu görüşmelerde İran'ın nükleer güç olduğunun açıklanması on yıl ertelenmek istiyor.Tabi bir delilimiz yok ama kuvvetli işaretler var."

Bu da yetmedi Hamaney "Anlaşmamak, kötü bir anlaşma yapmaktan daha iyidir" diyerek müzakerecilerine  REST yetkisi de vermişti. 

Şimdiki aşama ise anlaşılan hususların ve kalan konuların yazılı hale getirilerek somutlaştırılmasını kapsıyor.

BURAYA DİKKAT!

Bu aşamanın da 1 Temmuz'a kadar tamamlanması gerekiyor. Yani 1 Temmuz kırılma noktası ama kim kıracak belli değil. Kıran ABD de olabilir, İran da. Hatta Rusya olabilir.

Rusya bugün Baltık Cumhuriyetleri, Ukrayna ve Kırım konularında ABD'ye NÜKLEER REST çekti. Yani ABD ve Batı bu bölgelere askeri müdahalede bulunursa veya destek verirse Nükleer Silahla cevap vereceğini açıkladı.

PUTİN batıyı Nükleer Savaş ile TEHDİT etti.

İki gün önce de Suudi Arabistan'ın Yemen Operasyonuna karşı Suudi Arabistan'ı nükleer füze ile tehdit etmişti.

Evet 1 Temmuz kırılma noktası ama RUSYA bunu daha önce de kırabilir.

1 Nisan 2015 Çarşamba

"YEMANİ, SÜFYANİ VE HORASANİ AYNI ANDA ÇIKAR"

Ahir Zaman yorumlarında Yemani'nin,Süfyani'nin ve Horasani'nin aynı anda çıkacağı yer alıyor.


(Resim Ahmet El Hassan sitesinden)


Yemani de Süfyani de Horasani de şahıs değil ORDU'dur Allahu Alem.

Yemani Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak ordusudur.İlk biat edecek ordudur ve Hz.Mehdi AS, bu ordunun yardımı ile önce Mekke Emiri sonra Arap Yarımadası Fatih'i olacak İnşallah.

Yoksa Yemani bir şahıs değildir. Hz.Mehdi AS'ın kendisi değildir.Belki bu ordunun komutanına -o komutan artık kim olacaksa- Hz.Mehdi AS'ın Ordusunun komutanı olması nedeniyle Yemani denilebilir. Ama Yemani Hz.Mehdi AS değildir.

Hz.Mehdi AS için Sünni kaynaklarında doğrudan Hz.Mehdi; Şii kaynaklarında ise Kaim AS ismi geçmekte onların dışında başka isim ünvan ile anılmamaktadır.

Yemani kelimesini üstüne basa basa ŞAHIS olarak tanımlayan Şeyh Ahmet El Hassan'dır.Ahmet El Hassan Yemenli değil Basra'lıdır ve Irak'tadır.Ahmet El Hassan 12 İmam olduğunu ve onlardan sonra da 12 Mehdi geleceğini, kendisinin de bu Mehdilerin birincisi yani Hz.Mehdi AS'ın (12.İmam'ın) halifesi olduğunu iddia ediyor.

"12 İmam'dan sonra 12 Mehdi" inancı ne Sünnilikte ne de Şiilikte yoktur. Hz.Mehdi AS'dan sonra Kahtani gelecektir ona da Mehdi ismi hiç verilmemiştir.

Bize göre Yemani Allahu Alem şahıs değil Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak ordusudur.O ordu da bugün için Husiler olacak gibi görünüyor.En doğrusunu Allah CC bilir.

Süfyani de yine Süfyan değildir. Süfyanın ordusudur Allahu Alem. Süfyani Yabis vadisinden çıkacak ifadesi ile kastedilen de Süfyan değil onun ordusudur Allahu Alem. O ordu da zaten şu anda Ürdün'de, Yabis'de Koalisyon Ordusu namıyla bulunmaktadır.(Yedi bayraklılar) 

Ancak o ordunun başındaki ABD Generali de Süfyanın ordusunun komutanı olması nedeniyle bir nevi Süfyanidir. Ama Süfyan başka bir kişidir ve şahıs olarak tanımlanan Süfyan Esad'ın yerine oturacak olan kişidir Allahu Alem.

Horasani de yine şahıs değil ordudur.Şu kadar ki Horasani de tıpkı Yemani gibi Hz.Mehdi AS'ın Horasan'dan çıkacak olan ordusudur.Ve bu ordu Türklerden oluşacaktır.

Gerçek Siyah Sancaklılar bu ordudur.Ve başlarında bulunan Temimli Sarışın Genç de Hz.Mehdi AS'ın Ordusunun komutanı olması nedeniyle bir nevi Horasani'dir ama Hz.Mehdi AS değildir. Yemen'den çıkacak ordunun komutanı hadis yorumlarında anılmamıştır ama Horasan'dan çıkacak ordunun komutanı olarak Temimli Sarışın Genç anılmıştır.Ayrıca bu ordunun oluşumunda Temimli Sarışın Gence her türlü desteği verip ona abilik yapan Şuayb Bin Salih de geçmektedir.

Hz.Mehdi AS ise başkadır, O Medine'de yaşayacak ve Mekke'de zuhur edecektir.

Yemani, Süfyani ve Horasani aynı anda zuhur eder demek de gözle görülür hale gelmiştir ki her halde zamanı gelmiştir ve ortaya çıkmaya başlamışlardır Allahu Alem.

Şu an Süfyani yani Süfyanın Ordusu Ürdün'de hazır bekliyor, savaş başlayınca zuhur edecek. Yemani yani Hz.Mehdi AS'ın Yemen'den çıkacak Ordusu da şu an oluşuyor. Horasani yani Hz.Mehdi AS'ın Horasan'dan çıkacak ordusu ise ABD-İRAN SAVAŞI ile ortaya çıkacak Allahu Alem.

KISA SENARYO (ALLAHU ALEM)

Ürdün'deki Koalisyon Ordusu Suriye'yi işgale başlar.Aynı anda ABD-İran Savaşı çıkar. Suriye işgal edilir, başına Süfyan geçirilir.Hz.Mehdi AS Mekke'deki isyanın başına geçer ve Yemen'deki ordusu yardıma gelir.Süfyan Kufe'ye iner, Siyah Sancaklılar çıkar.Yani bu üç ordunun çıkışı böyle olabilir Allahu Alem. En doğrusunu Allah CC bilir.