TÜRKİYE, ŞU ANDA AHİR ZAMAN OLAYLARININ NERESİNDE?
Türkiye ile ilgili hadis yorumları ve alimlerin ifşaatları doğrultusunda 2016'yı değerlendirmek istiyoruz.
Türkiye
şu anda ahir zaman olaylarının "SIRA TÜRKİYE'DE" aşamasındadır.
Tunus'da başlayıp Suriye'ye kadar gelen "Arap Baharı" isimli "Büyük
İsrail" projesinin Türkiye ayağına gelindi.
Libya'da yedi kabileyi kullanıp iç savaş çıkaranlar aynı iç savaşı Türkiye'de Kürt Ayaklanması ile gerçekleştirmeye çalışıyor.
Halk
desteği olmayan PKK'nın güçlendirilerek TBMM'ne girecek kadar halk
desteğine kavuşması, sonra silahlandırılıp ayaklanmaya teşvik edilmesi
tesadüf değil.
AKP'nin 7 Haziran öncesi "Açılım" politikasından yüz seksen derece dönüşle çatışma aşamasına geçişi de öyle.
Evet
bazılarının söylediği gibi AKP, önce PKK'ya zeytin dalı uzatarak bir
şans verdi ve PKK bu şansı değerlendiremeyince politika değiştirdi.
Ama
ABD açısından politika zaten en başından beri buydu. Yani Açılımı da
ABD istedi, çatışmayı da. Onların planlarında bir değişiklik yok.Sadece
halk desteği olmayan PKK'ya o destek sağlandıktan sonra çatışma
aşamasına geçildi.Olay bu. AKP yine kandırıldı.
2016'da
terör olayları artarak devam edecek. Çünkü PKK, halkın örgütü
olmadığının farkındaydı ve YDGH ile halkın örgütü olmak istedi ve belli
bir aşamaya da geldi. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de yaşanan olaylar
bunun kanıtı.
Ayrıca bu olaylar PKK'nın arkasında İsrail'in olduğunun da en büyük kanıtı.Nasıl mı?
Gazze'de
Filistinliler İsrail'e karşı hangi yöntemleri kullanagelmişler ise,
bugün de PKK o bölgelerde aynı yöntemleri kullanıyor.
İlçelerde
evleri birbirlerine tünellerle bağlıyor ve bu tünellerden mühimmat
akışı sağlıyor. Kaçarken de yine bu tüneller kullanılıyor. Bu aklı veren
İsrail.O kadar net.
Rus ajanlar da bölgede.
Demirtaş
önce ABD'ye gitti sonra Rusya'ya. ABD Türkiye'ye karşı PKK konusunda
ikili oynuyor. Müttefiki Türkiye'ye karşı yüzü tutmadığı için bunu
yapıyor.Demirtaş'ı Rusya'ya gönderen ABD. "Git Rusya'nın desteğini al,
ben de destekliyorum" diyor.
Rusya
PYD 'ye destek vereceğini açıkça söyledi. Ama esas gizlenen PKK'ya
vereceği destektir. Aslında PYD/PKK aynı ve fark etmiyor. Şimdi PYD'ye
verilen destekler o bölgelerde karşımıza PKK'ya verilen destek olarak
çıkacak.
Rusya'nın PYD/PKK'ya vereceği destekler kısa vadede aleyhimize gibi gözükse de uzun vadede lehimize olacak.
Çünkü Ortadoğu'da IŞİD, düşmanın adıdır. Yani..
ABD'nin IŞİD'i Rusya, Rusya'nın IŞİD'i ABD'dir aslında.
IŞİD
üzerinden birbirleri ile savaşıyorlar ve bu savaşta ABD'nin çok değil
2016 sonlarına doğru PYD'yi de PKK'yı da satacağı çok açık.
Satılamayacak tek ülke var Ortadoğu'da, o da Türkiye.
Mart
ayından sonra PKK sokaklarda terörü çok daha artıracak. Öyle ki
Rusya'nın da desteği tamamen ortaya çıkacağından Türkiye'de
Rusya-Türkiye ilişkilerinin gerilmesinden rahatsız olanlar ile rahatsız
olmayanlar arasında bir rekabet oluşacak. Ve alimlerin yorumlarına göre
bu rekabette Rusya yanlıları galip gelecek.
Yani
Türkiye'de yazın başlarında Rusya ile ilişkilerin bozulmasından
rahatsız olanların söylemleri geçerli olacak. Rusya yöneticilerinin
özellikle Türkiye yerine AKP'yi hedef almaları da buna katkı sağlayacak.
Yine alimlerin hadis yorumlarına göre Nisan ayında Suriye işgal edilebilir ve bu işgal Türkiye'yi de olağanüstü etkileyebilir.
AKP için Nisan ayı yönetimde "Keşke olmasaydım" ayı olabilir. AKP ülkeyi yönetemez hale gelebilir.Neye göre? Delil ne?
Şeyh
Abdullah Dağıstani Hazretleri üç aylık bir kaos ortamından
bahsediyordu. Ve zamanlama olarak da AKP'nin iktidarda olduğu dönemin
hemen akabindeki dönemi işaret ediyordu.
Peki stratejik olarak bu nasıl olabilir?
İşte PKK,HDP Rusya'da. Vatan Partisi temsilcileri de oradaydı. Ermenistan da PKK'ya açık desteğini Moskova'da gösterdi.
Vatan Partisi yöneticileri Moskova'ya Rusya'nın PKK/PYD'ye vereceği desteği engellemek için gittiklerini açıkladılar.
Ama
şunu görmüş olabilirler: HDP barajı geçen bir parti, Vatan partisi ise
daha küçük.Rusya bu nedenle Vatan Partisi yerine HDP, PKK, PYD' yi
seçmiş ve Ulusalcılara göre Türkiye için riskli bir ortam doğmuş
olabilir.Rusya da bu desteği açıkladı zaten.
Başkaları
Vatan Partisi'ni; tıpkı Rusya gibi, zayıf bir yapı olarak görebilir ama
bize göre hiç de öyle değil.Bunu Nisandan itibaren görmeye
başlayacağız.
Yine
alimlerin ifşaatlarına göre 2016 yılı Türkiye için silkinip, uyanma
yılı olacak. Ağustos ayından itibaren maziye şöyle bir bakıp neleri
kaybettiğimize ve elimizde neler kaldığına dair bir analiz ile yepyeni
bir hedefe kilitleneceğiz.
Ama
belaların en büyükleri de o zaman başlayacak. Ama hiç değilse içte
fitne ve fesadın bittiği, birlik ve beraberliğin sağlandığı, kardeşliğin
hakim olduğu bir ortam olacak ve başaracağız inşallah.
Türkiye'yi
bekleyen en önemli olay 3.Dünya Savaşına ev sahipliği yapacak
olmamızdır. 2018 Dünya Kupası maçlarına ev sahipliği yapacak olsaydık
daha üç beş sene öncesinden yeni yeni statlar yapmaya başlar ve envay
türlü hazırlıklar için içtima olurduk. Ama 3.Dünya Savaşı o kadarda
önemli değil.
Mi acaba?
3.Boğaz köprüsünü de açıyoruz. Hayırlı olsun.
Hayırlı olsun da uzun menzilli bir füze atılırsa koruyacak mekanizmamız var mı? Varsa hayırlı olsun.
Ya yoksa?
İşte bu sitede bas bas bağırdığımız konu buydu.
ABD her ay bir tane köprü yapar, çünkü onu yıkacak güç daha dünyaya gelmemiştir. Ya bizim?
Önce
o köprüleri, limanları, hava limanlarını koruyacak savunma gücünü
oluşturmalıydık, sonra o devasa yatırımları yapmalıydık. "Kendine
güvenen gelsin" demeliydik. Olay buydu. O devasa yatırımlara harcanan
bütçelerle neler yapılmazdı ki?
"Yine yapılıyor"
Evet
ama bizi internet sitelerindeki resimler değil komutanlarımızın
elindeki ve emrindekiler ilgilendiriyor. 2023 de teslim edilecekler
değil 2016'da komutanlarımızın emrindekiler ilgilendiriyor.
Alimlerin
hadis yorumlarına göre Türkiye için 3.Dünya Savaşı 2016 da başlayacak
ve 2023' e kadar sürecek. Tüm dünya için de 2018 de 3.Dünya savaşı
başlayacak. 2023'ü şimdi bir daha düşünelim.
Adamın biri yıllardır düşmanı olan birine belindeki tabancayı göndermek ister.Götürecek adam:
"Bunu niçin yapıyorsun, o senin düşmanın değil miydi" der. O da:
"
"Evet hala düşmanım. Ama ben de şimdi öyle bir silah var ki onu buradan öldürebilirim.Elin içinde silahsız ölmesin,zavallı" der.
Bilmem anlatabildik mi?
Bir parantez:
"2.Dünya
Savaşında Hitler sadece bir ayda iki denizaltı, yüz adet tank teslim
ediyordu Alman ordusuna. Kavgam isimli kitabından isteyen okuyabilir.
Yani 2016 da değil.Tam 70 sene önce."
Devam...
Türk
Cumhuriyetlerinin Rusya'nın safında kalacağını ama Azerbaycan'ın
durumunun riskli olduğunu daha önce yazmıştık. Bugün bu teyit edildi.
Türk
Cumhuriyetler Rusya'nın yanında olduklarını açıkladılar. Kısa vadede
aleyhimize olan bu olay uzun vadede lehimize sonuçlanacaktır
İnşallah.Yani üzücü bir olay değil. ABD'nin PKK'ya verdiği destek ile
benzer anlamdadır.
ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek ile Rusya'nın Taliban'a destek açıklaması, ABD ile Rusya arasındaki gerilimin tepe noktasıdır.
ABD'nin
Rusya'ya karşı mali yaptırımları artırması da Rusya'nın misillemesine
neden olacaktır.Rusya'nın misillemesi ÇİN ile anlaşarak olursa ABD'nin
işi zora girer. Çin'siz bir misilleme ekonomik anlamda yapılamaz.
Taliban'a füze verir o kadar.
***
ABD'nin
Yahudi kanadı Türkiye'nin yeniden PKK ile görüşmesini istedi.Öcalan'ın
devreye girmesini istiyorlar. Önceden yazmıştık.Tekrar edelim: Eğer
Süfyan Türkiye'den çıkacaksa Öcalan'dan başkası olamaz.
ABD'nin
bu önerilerine kesinlikle alet olunmamalı. Öcalan bırakılmamalı. Sürece
yeniden dönülmemeli ve PKK tamamen ve hızlı bir şekilde
temizlenmelidir.
2016
yılında PKK tamamen yok edilmeli. İlk önce de elebaşıları
öldürülmeli.Yakalanmamalı, öldürülmeli.İşte Kandil orada. Bunu yapacak
gücümüz var.İnşallah.
Yok eğer Süfyan, Türkiye dışından çıkacaksa en birinci adayımız yine Kardavi'dir.Bunu da yazalım.
Recep ayında çıkacak.2016 yılının Recep ayı 8 Nisan'da giriyor.Ama tarih Öcalan'a da uyuyor.
***
Elbette
hepsi bir tahmin. Alimlerin hadis yorumları ışığında yapılmış güncel
tahminler. Doğru çıkmayabilir. Herşeyin en doğrusunu Allah cc bilir.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
2 Eylül 2016 Cuma
19 Ağustos 2016 Cuma
ATATÜRK PEYGAMBER EFENDİMİZİN SOYUNDAN GELMEKTEDİR.
ATATÜRK PEYGAMBER EFENDİMİZİN SOYUNDAN GELMEKTEDİR:
Aşağıdaki videoları izlerken şunu da unutmamalıyız. Seyyidlik yada Şeriflik üstünlük vesilesi değildir. Allah indinde üstünlük ancak takva iledir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kızı Fatıma'ya:
"Ey kızım Fatıma, babam peygamber diye güvenme. Rabbine karşı kulluk vazifeni yap. Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan, vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam." buyurmuşlardır.
(Müslim, İman, 89, Hadis no:351)
Peki durum böyleyken aşağıdaki videoları yayınlamamızın sebebi nedir? Bunlar:
Atatürk'ün soyuna yapılan iftiralara, ve Atatürk'ü dinsizlikle suçlayanların iftiralarına cevap vermektir. Atatürk'e iftiralar atanların kökenine inersek bu kişilerin dış güçlerin ajanı ve maşası olduklarını anlarız. Nihayi amaç ise bu milleti ve vatanı bölmektir.
15 Ağustos 2016 Pazartesi
ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR: GERÇEK ATATÜRK
AHMET AKGÜL HOCA ATATÜRK'Ü GERÇEĞE ÇOK YAKIN ANLATMIŞ
EN ALTTA DA KISA YORUM VAR, OKUYALIM İNŞALLAH
Değerli, derinlikli ve Milli düşünceli bir dostum
vesilesiyle tanıştığım, Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nden 9. Dönem Elazığ
Milletvekili olan Rahmetli Abdullah (Demirtaş) Bey’in oğlu Muhterem İbrahim
Demirtaş anlatmıştı. Babası Abdullah Demirtaş, Elazığ Palu-Kovancılar
arasındaki SEKERAT Beylerinden Rahmetli İbrahim Bey’in oğludur ve yine meşhur
Harput musikisinin üstat starlarından Enver ve Paşa Demirbağ’ların hamisi
Sekratlı Ali Bey’in kardeşi olmaktadır. Mustafa Kemal de, Muş’u Rus işgalinden
kurtarmak üzere 1915 yılında Diyarbakır’dan gelip Sekerat’ta Karargâh kurmuşlar
ve Rahmetli Abdullah ve Ali Bey’lerin ve babaları İbrahim Bey’in konağında
kalmışlardı.
9. Dönem DP Elazığ Milletvekili olan Abdullah Demirtaş, aynı
zamanda varlıklı bir zat olan babasının saygınlığı ve dindarlığı sayesinde Urfa
ve Diyarbakır gibi illerden getirilen büyük âlimlerin eğitim ve öğretiminde ve
çeşitli medreselerde özel dersler alarak 12 ilimden mezun olmuş değerli bir
ilim adamıdır ve şu tevafuka bakınız ki, kendi okuduğu ve kenarlarına şerh ve
haşiyeler koyduğu çok müstesna Arapça ve Osmanlıca kitaplarının bazısı
Kovancılar’daki bir ahbabımız tarafından 40 sene kadar önce bize ulaştırılmıştı
ve hala kütüphanemizde bulunmaktadır. Rahmetli Abdullah Bey, aynı zamanda dini
hamiyet ve Milli hassasiyet sahibi bir zat olup, Afyonkarahisar’ın Emirdağ
kazasında sürgünde bulunan Bediüüzaman Hazretlerini, oğlu İbrahim Bey’le
birlikte ziyarete gidecek kadar da cesaret ve ciddiyet sahibi örnek bir
Müslüman’dı.
İşte tanıştığımız İbrahim Demirtaş Bey, Rahmetli babası
Abdullah Bey’den şöyle bir olay aktarmıştı:
1925 yılında Palu merkezli başlatılan, sonra yayılıp Bingöl,
Muş, Diyarbakır ve Elazığ’ı da karıştıran meşhur Şeyh Said isyanı
münasebetiyle, aslında bu hareketle hiçbir ilişkileri ve tasvipleri olmadığı
halde, Abdullah Bey ve aile fertleri de takip ve taciz altına alınmışlardı.
Şeyh Said Efendi iyi niyetli ve dini gayretli bir zat olsa da, aslında Musul’u
bizden koparmaya çalışan, Kürtçülük damarıyla milli birlik ve dirliğimizi
bozmaya uğraşan başta İngilizler o günkü dış merkezlerin hazırladığı tertip ve
tezgâhın farkına varmamıştı. Ve maalesef Mustafa Kemal’in otoritesini sarsmak
ve sıkıntıya sokmak suretiyle Musul’la ilgilenme fırsatını elinden almak amacıyla
Kazım Karabekir gibi bazı paşaların bölgeye gidip ayaklanmaları halinde bu
harekete destek çıkılacağı ve ordunun kendisine katılacağı vaadiyle
kışkırtmasıyla da o vahim olaylar yaşanmıştı.
İşte böylesine kritik ve kaotik bir ortamda Abdullah Bey
Palu askerlik şubesine çağrılmış ve derhal askere alınacağı hatırlatılmıştı.
Şube Yüzbaşısından rica edip, hiç değilse Elazığ’da yaşayan annesini görüp
duasını almak ve hazırlık yapmak üzere birkaç günlük izin almıştı. Sekrat’taki
evlerine geldiğinde kendisinin oldukça tedirgin ve telaşlı olduğunu gören konak
müdavimlerinden ilim ve irfan ehli ve maneviyat sahibi Yusuf Hoca Efendi
Abdullah Bey’e bunun sebebini sormuş ve işin aslını öğrenince de kendisini
şöyle teselli ve teskin buyurmuşlardı:
“Sakın ha hiç korkma ve meraklanma… Her şeyin bizzat Cenabı
Hakkın tayin ve takdirinde olduğunu unutma… Bize düşen Yüce Rabbimize iltica
edip yalvarmaktır. Şimdi Biz, Kur’an’ı Kerim’de ve Hadisi Şeriflerde öğretilen
müstecap (kabul olunan) duaları ve yakarışları yaparız, o şube Yüzbaşısına da
manevi bir mektup yazar ve kalbini yumuşatması için Rabbimize sığınırız, Talak
Suresi 2. Ayette haber buyrulduğu gibi “(Samimiyet ve teslimiyetle) Allah’tan
korkup (sakınan ve O’na sığınan) kimselere, (hiç bilinmedik ve beklenmedik sebeplerle
sıkıntılardan) çıkış yolları ve kurtuluş kapıları açılacaktır”. Bu yüzden siz
yarın tekrar şubeye uğrayınız, Yüzbaşı tarafından inşallah hürmet ve izzetle
karşılanıp ağırlanırsınız.. Kalkarken de ”Terhis tezkeremiz hazırlanmadı mı?”
diye de hatırlatırsınız!?.
Bu mübarek ve muhterem Yusuf Hoca Efendi’nin birçok garip ve
acaip hallerine rastlamıştık, ama bu söylediklerine pek aklınız yatmamıştı.
Buna rağmen hatırı kalmasın ve saygısızlık olmasın diye ve son bir ümitle
ertesi gün tekrar Palu şubesine gittiğimde, hayretler içinde kalmıştım. Çünkü
Yüzbaşı beni kapıda karşılamış ve kahve ısmarlayıp ağırlamıştı. Bir müddet
sohbetten sonra kalkmak için müsaade isterken, cesaretimi toplayıp Yusuf Hoca
Efendi’nin tavsiyesi üzerine “Yüzbaşım Terhis teskeremiz hazırlanmadı mı?” diye
sorunca Şube Yüzbaşısı hazırlanan resmi terhis belgesini çıkarıp bana
uzatmışlardı.
O dönemde, devlete uzun süreli ve önemli hizmetler sunan ve
ilim tahsiliyle uğraşıp toplumun Milli Mücadele’ye katılmasına rehberlik yapan
özel şahsiyetlerin askerlikten muaf tutulmasına ve “Vatani görevini yapmıştır”
tezkeresi yazılmasına dair bazı istisnai kanun maddelerinin Abdullah Bey’e de
uygulandığı, ilahi bir ilhamla kalbi rikkat ve şefkate gelen Yüzbaşının zaten
hak ettiği bir kolaylığı kendisine sağladığı anlaşılmıştı.
Mesele daha net anlaşılsın ve olayı aktaran zevatın manevi
ve ahlaki yönü ortaya çıksın da ona göre yaklaşılsın ve yorum yapılsın diye, bu
kadar uzun bir girişten sonra şimdi asıl Mustafa Kemal’le ilgili konuya
gelelim:
BURASI YAZININ EN ÖNEMLİ YERİ VE GERÇEK ATATÜRK'Ü ÇOK YAKIN ANLATMIŞ:
İşte Konaktaki hikmet ve keramet ehli Yusuf Hoca Efendi’nin
Atatürk’le ilgili tavır ve tasarruflarını, 9. Dönem Milletvekilimiz ve bilgin
bir hemşerimiz olan Abdullah (Demirtaş) Bey, oğlu İbrahim Bey’e, mahrem bir anı
olarak şöyle aktarmışlardı:
Bunca manevi himmetine ve Rahmani marifetine şahit olduğumuz
ve derin bir saygı duyduğumuz Yusuf Hoca Efendi’ye bir gün, bazılarının kendisi
hakkında şu şekilde sitemde bulunduklarını söyleyerek: “Madem müstecap dualarla
ve Allah katında naz makamındaki niyazıyla bu Yusuf Hoca bazı hayırların
celbine ve belaların define yarayacak yakarışlarda bulunuyor, öyle ise pek çok
kötülüklerin önünü açtığı ve İslam’a aykırı davrandığı söylenen Mustafa Kemal’i
durdurmak ve tahribatlarına engel olmak için niye bir girişimde bulunmuyor?” diye
hakkında dedikodu yapıldığını hatırlatmıştım. Bunun üzerine O Zat bana şu
tarihi itiraflarda bulunmuşlardı:
“Yakinen tanımadığımız, bazı girişimlerindeki asıl niyetini
ve hedefini kavrayamadığımız Mustafa Kemal’le ilgili bende de aynı olumsuz
kanaatler oluşmaya başlamıştı. Bunun üzerine Kuran’ı Kerim’deki bütün dua
ayetlerini ve Hazreti Peygamber Efendimizin meşhur dua hadislerini, seçkin
sahabilerin ve büyük İslam âlimlerinin mübarek ve müstecab dua metinlerini,
İsm-i Azam olarak bilinen bütün yakarış şekillerini, özel vakitlerde ve samimi
bir yönelişle tekrarlayıp Yüce Rabbimizin nusret ve himayesine sığınarak ve
O’nun rahmet kapısını bu çok tesirli dua tokmaklarıyla çalarak, Mustafa
Kemal’in durdurulması ve devre dışı bırakılması için yalvarmış ve Bakara suresi
102. Ayetinde haber verilen “Babil’deki Harut ve Marut isimli (insan kılığına
girmiş) iki meleğe indirilip öğretilen” cinsten bazı özel tılsımları hazırlayıp
uygulama aşamasına dayanmıştım. Ancak işte o gece manevi görevliler beni
şiddetle ikaz edip, bundan vazgeçmem için beni hiddetle uyarmışlardı. Mustafa
Kemal’in, Anadolu arsasında kurulacak yeni bir Türk-İslam medeniyetine alan
hazırladığını; İslam’a değil, koflaşmış kurumlara ve yozlaşmış kafa yapısına
karşı çıktığını, şu anda ekonomik ve askeri yönden üstün ve etkin bulunan
yabancı güçleri oyalamak ve içerideki hassas dengeleri korumak için tavizkar ve
tahripkâr görünen bazı davranışlara mecbur kaldığını, ama bütün bunların
sonunda büyük hayırlara ve kutlu yarınlara vesile olacağını bana hatırlatmışlardı.
Bu manevi uyarılara rağmen “Belki de şeytani bir tuzaktır”
diyerek aynı beddua ve tılsımları tekrar yapmaya kalkıştığımda, bu sefer
Rahmani olduğundan asla şüphe etmeyeceğim şekilde, ruhani görevliler gelip, bu
inat ve ısrarımdan vazgeçmediğim takdirde, maddi ve manevi büyük belalara
uğrayacağımı haykırmış, o gece yarı felç olmuş şekilde uyanmış ve o yanlış
kanaatlerimi bırakmıştım.”
Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresi 60-82 ayetlerinde anlatılan
Hz. Musa (AS) ile Hz. Hızır (AS) arasındaki, özel “ledün ilmini” ve ilahi kader
hikmetini öğrenme kıssasını ve zahiren yanlış ve yararsız gibi görünen bir
takım icraatların, hangi hayırlı sonuçları doğuracağıyla ilgili sırları
kavramadan, bu aktarılan konuları anlamak ve mesajları algılamak elbette zor
olacaktır.
İşte bu merhum ve Muhterem Milletvekilimiz Sekratlı Abdullah
(Demirtaş) Bey’in, İsrail’e aşırı yakınlığı ve hatta hizmetkâr tavırları ve her
dönemde Bakanlarının, bir ikisi hariç, tamamını tescilli Masonlardan seçip
ataması yüzünden Başbakan Adnan Menderes’e de -30 kadar arkadaşıyla- karşı
çıkıp aralarının açıldığını yine oğlu İbrahim Bey anlatmışlardı.
Rahmetli Erbakan Hocamız; 1960 ihtilalinde İstanbul Emniyet
Müdürü yapılan bir generalin, Gümüş motor fabrikasını ziyarete gelerek,
kendisine:
“Biz ülkemizde bu tür milli ve yerli sanayi yatırımları
çoğalsın, Atatürk’ün ifadesiyle, “Türkiye’miz muasır Batı medeniyetinin fevkine
çıksın (yani yakalasın ve onu aşsın)” diye bu harekete kalkıştık, şimdi bizden
istediğiniz her türlü imkân ve kolaylık size sağlanacaktır” dediğini
aktarmıştı. Hocamız ise, Sizden tek istediğimiz; bütün generallerimize toplu
halde, “sanayileşme davamız konusunda milli sorunlarımız, sorumluluklarımız ve
çıkış yollarımız” konulu bir konferans vermemize fırsat hazırlamanızdır, buyurmuşlar,
sonunda bu amacına ulaşmışlar ve 200 kadar Generalimizin katıldığı bir salonda
bu konuyu detaylarıyla anlatmışlardı. Bu toplantı da bazı hususların slaytlarla
açıklanması için kapatılan elektriklerin tekrar açıldığında, paşalarımızın
nerdeyse tamamının yüksek hissiyat ve heyecandan ağladıklarının farkına
varmıştı. Çünkü Erbakan onlara gerçek bağımsızlığa ve yüksek kalkınmışlığa
ulaşmanın reçetelerini, adım adım Büyük İsrail’e eyalet yapılmamızı önleyecek
tarihi projelerini ve bizi şerefli millet yapan değer ve dinamiklerin
vazgeçilmezliğini ortaya koymuşlardı. Oysa Mustafa Kemal, 1937 yılında, dönemin
yarı resmi yayın organı sayılan Hâkimiyeti Milliye Gazetesinde yayınlattığı bir
mesajında: “Batılı ülkelerin, İslam toprağı olan ve Kutsal Mescidi Aksa’yı
barındıran Kudüs’te ve Filistin’de, bir Yahudi Devleti kurmaya çalıştıklarını;
Hz. Peygamberimizin manevi mirasına ve bölgenin barış ve huzuru hatırına böyle
bir girişime kesinlikle karşı çıkacaklarını ve İslam dünyasıyla beraber,
gerekirse kahraman ordularımızı üzerlerine göndermekten sakınmayacaklarını”
söyleyip uyarmış, bu uyarıları Batılılarca ciddiye alınmış ve 1937’de kurulması
planlanan İsrail Terör şebekesi, 1948’e kaydırılmıştı. Şimdi her türlü zulüm ve
fitnenin kaynağı olan Siyonist İsrail’in kuruluşuna izin vermeyecek ve 11 yıl
geciktirecek kadar inançlı ve kararlı bir şahsiyetin küfür ve kötülükle
suçlanması, İsrail’e doğrudan ve dolaylı hizmetkarlık yapan Başbakan ve
Cumhurbaşkanlarının ise “dindar kahraman” olarak alkışlanması, herhalde ahmaklığın
ve çifte standardın (münafıklığın) en açık ve en cıvık alameti olmalıydı!..
Mürşidi Kamil Şeyh Ali Rıza Septi Hazretlerinden icazetli
olan ve Palu Meydan Mezarlığında medfun bulunan Şeyh Mahmud Samini
Hazretlerinin halifelerinden ilim ve irfan kutbu İmam Efendi Hazretlerinin
sırdaşı ve uzun yıllar yoldaşı olan 1. Dönem Ergani Mebusluğu da yapan Dede
Nüzhet Efendi’nin Mustafa Kemal’e yazdığı şiir de enteresandır, bazı
tespitlerinde abartılar ve teşbihlerinde tartışmalar olsa da O’nun nasıl mümin
ve muvahhit olduğunu anlatmaktadır.
Dede Nüzhet Efendi’nin İttihat ve Terakki Masonlarına
yazdığı şu mısralar da O’nun mili ve manevi duyarlılığını yansıtmaktadır:
“Bu hürriyet midir ya kati, zürriyet midir, bilmem
Mülkü Milleti mahvetmeye, bir niyet midir, bilmem
Yoksa ki, bu boktan mürekkep, cem’iyet midir, bilmem
Bu nazmımla asılsam, canıma, minnet midir bilmem
Çalınsın başınıza Nemrud veş, ateşli tokmaklar
Çekilin artık yeter, ey kahbeler, kancıklar, alçaklar!”
Öyle değil, ama haydi diyelim ki sizin iddia ve iftiranıza
göre O kâfir bir insandı. Peki, Kuran’a göre münafıklar kâfirden çok daha
bayağı ve aşağı sayılmaz mıydı? Sizlerin “Muhafazakâr, dindar, halkın adamı”
diye alkışladığınız Cumhurbaşkanlarınız, Başbakanlarınız:
• Kur’an’ın ahkâm ayetlerini artık gereksiz ve geçersiz
saydıkları,
• Faizi meşrulaştırıp, rüşvete resmiyet kazandırdıkları,
zinayı suç olmaktan ve ceza almaktan çıkarıp yaygınlaştırdıkları,
• İslam Birliği’ni “boş hayal” görüp Haçlı Avrupa Birliği’ne
yamanmaya çalıştıkları,
• BOP eş başkanı olup 27 İslam ülkesinin ve Türkiye’mizin
parçalanmasına zemin hazırladıkları,
• Batılı gâvurlarla bir olup Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi
kana bulayan, korkunç kaoslara yol açtıkları için münafık olmamışlar mıydı?
“Gerçekten münafıklar cehennem ateşinin en aşağı katındadır”
(Nisa: 145)
“Şu münafıkları acıklı bir azapla müjdele ki, Onlar (Kur’an
düzenini isteyen) Mü'minleri bırakıp, kâfirleri dost ve yönetici tutmakta;
izzeti (onur, kuvvet ve ganimeti) Haçlı kâfirlerin yanında aramaktadır” (Nisa:
138-139)
“Ey Nebim, Kâfirlerle (mücadele ettiğin gibi) ve
münafıklarla da cihat et, onlara karşı sert ve caydırıcı davran!” (Tevbe: 73)
ayetleri gayet açık ve anlaşılırdır.
Atatürk pek çok şeyi Milli Birlik ve dirlik hatırına
yapmıştı
Şanlı Milli Mücadelemizin zor şartlarına ve düşmanla
işbirliği yapan vatana hıyanet fırsatçılarına karşı kurulan İstiklal
Mahkemeleri, 1925 Şeyh Sait isyanıyla başka bir hüviyet kazanmıştı. Muhalif
görülenler ağır cezalara çarptırılmış, idamlar yapılmıştı. İtiraz edilecek bir
üst mahkeme yolu ta baştan kapatılmıştı. Milli Mücadele'de emeği geçen; hatta
ona önderlik edenlerin bazıları bile “vatan hainliği” ile suçlanmış, geniş
çaplı bir tasfiye başlamıştı.
6 Mart 1925 tarihinde altı gazete birden (Tevhid-i Efkâr,
Son Telgraf, İstiklal, Sebilü'rreşad, Aydınlık, Orak-Çekiç) kapatılmıştı.
Savcı'ya göre “İsyanın türlü türlü sebepleri vardır” ve “Bu sebeple gazeteciler
tutuklanmalı, yazılarının isyana tesiri dokunduğuna kanaat gelen gazeteciler
sorgulanmalıydı.” Dönme münafık Ahmet Emin Yalman’dan, Eşref Edip gibi İslamcı
aydınlara çok farklı kesimden isimler aynı mahkemeye çıkarılmıştı. Maksat Milli
Birlik ve dirliği bozacak yayınlara ve kışkırtmalara engel olmaktı. Velid
Ebuzziya ile “şakşakçı, fırıldakçı” diye sürekli karşı çıkıp sataştığı İleri
Gazetesi'nin sahibi Suphi Nuri bile aynı mahkemede buluşmuşlardı. A. Emin
Yalman, dostlarının ricası üzerine İsmet Paşa'ya bir mektup yazmış, tekellüf
dolu istirhamların arasına birkaç gazetecilik ilkesini de sıkıştırmıştı. O
ürkek metni okuyan İsmet Paşa’ya göre: “Bu bir bağlılık ve pişmanlık ifadesi
değil, adeta bir siyasi nota” havası taşımaktadır.
Bu İstiklal Mahkemeleri’nde maalesef birçok yanlışlık ve
haksızlıklar, fesatçılık ve fırsatçılıklar, ağır baskılar hatta barbarlıklar da
yaşanmıştır. Ancak Şeyh Said isyanıyla patlak veren: “Dini değerleri ve etnik
kökenleri istismar edip halkı kışkırtarak Türkiye’yi parçalama, devleti çaresiz
ve etkisiz bırakma ve böylece Sevr’in ertelenmiş hedeflerine ulaşma” şeklindeki
şeytani planlara karşı Milli Birlik ve dirliğimizi koruma telaşıyla, bu keyfi
uygulamalar disiplin altına alınamamıştır.
Mustafa Kemal Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Nutku’nda: “Bu kutlu
güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim” dedikten sonra:
“Bundaki muvaffakıyeti Türk Milleti’nin ve onun değerli ordusunun bir ve
beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz” demesi bundandır. Devamında:
“Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler
yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Geçen zamana nispetle, daha çok
çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler yapacağız. Bunda da muvaffak
olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti ancak MİLLÎ BİRLİK VE
BERABERLİK’le güçlükleri yenip aşmıştır.”[1]
Hakikaten, İstiklâl Savaşı’nın en büyük sıkıntısı, halkın
Birlik ve Beraberliğini teminde yaşanmıştı. Nitekim İstanbul’daki İttihatçı
kafaların işbirlikçi kadroların ve bazı teslimiyetçi aydınların menfî tutum ve
davranışları, bir kısım halkı tereddütlere sevk etmiş, Ankara’nın işini
zorlaştırmıştı. Ve zaten, Millî Mücadele’nin Meclis’le işe başlamasının çok
sebeplerinden biri de Birlik ve Beraberliğin sağlanmasına en büyük katkıda
bulunacağının bilincinde olunmasıdır. Bundan dolayıdır ki, İstiklâl Savaşı’nın
hazırlık döneminde M. Kemal Paşa; öncelikle Millî Birlik ve Beraberliği
sağlamıştır. Milleti aynı ortak amaç etrafında birleştirmeyi gerçekleştirmeden,
yani kalbî, dimağî ve manevî ittihat ve birliği sağlamadan Kurtuluş Savaşı’nı
topyekûn başlatmamıştır. Gerçekten bağımsızlığımızın kazanılmasında Birlik olma
duygusu başrolü oynamıştır.
Millî Birliğin tesisinde, halk ile aydın arasındaki fikir
alış verişinin zaruretine de inanan Atatürk: “Başarılı olmak için aydınlarla
halkın düşünce ve gayesi arasında bir uygunluk olması lazımdır. Yani aydınların
halka telkin edeceği ülküler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır”[2]
kanaatini taşımaktadır. Yani, hiçbir şey, halka rağmen yapılmamalı, halka ters
düşmeye ve halkı hor görmeye kalkışmamalıdır. Çünkü bu, Millî Birlik ve Beraberliğin
temel taşıdır. Büyük liderler halkı, arkasından gelmeye inandırmış ve onların
itimadını kazanmış insanlardır.
Millî Birlik, M. Kemal’ce o kadar hayatîdir ki, onu Millî
bir Ülkü hâline getirmemizi arzulamaktadır: “Millî Birlik duygusunu mütemadiyen
ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek Millî ülkümüz
olmalıdır.”[3] “Kat’iyyen Bilmeliyiz ki, iki üç parça halinde yaşayan milletler
zayıftır. (Bu yüzden büyük bir İslâm âlimi ‘İki pehlivan kavga ederken, bir
çocuk bile her ikisini dövebilir’ buyurmuşlardır.) Çocuklarımıza ve
gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak
şunları öğretmemiz lazımdır:
1) Milliyetine (Din ve Dil birliğine),
2) Türkiye Cumhuriyeti Devletine,
3) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşman olanları tanıtmak
ve onlarla mücadele yapmak şarttır.”[4]
M. Kemal, sürekli başımıza gelenlerin temelinde, her zaman
Birliğe gitmek ve güçlenmek isteğimizin bulunduğunu hatırlatmıştır:
“Bazı büyük ve hayali şeyleri yapmayacağı halde yapacakmış
gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını ve garazını, bu memleketin
ve milletin üzerine çekmek yanlıştır. Biz geçmişte panislâmizm (İslâm Birliği)
kurmak için ciddi ve netice verici hazırlıklar yapmadığımız halde kalkıp
bunları “yapacağız” dedik. Düşmanlar da ‘Yaptırmamak için bir an evvel bunları
boğalım’ dediler. İttihatçıların dediği gibi Panturanizm (Türk Birliği) için
gerekli ve yeterli adımları atmadık, alt yapısını hazırlamadık, ama “atacağız,
kuracağız” dedik. Malum merkezler yine ‘öldürelim önlerini keselim’ dediler.
Bütün dava bundan ibarettir.”[5] sözleri anlamlıdır ve Hilafeti de bu yüzden
lağvedip ileride şartlar olgunlaştığında sahip çıkılsın diye Meclis’in şahsı
manevisine bırakmıştır.
Âlim, şair ve filozof olan ve Sivas Kongresi’ne delege
olarak katılan Mehmet Fazlullah Gulami (Darül Hilafe Medresesi Müdürü) 1923’te
Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk’e tebrik mesajı olarak şu şiiri yazıp yollamıştı:
“Hiç görmedi saadet, Millet hükümetinden
Güzeldir Cumhuriyet, Kur’an olursa düstur
Cuşa geldi gönüller, mahzun sükûnetinden
Gazi Mustafa Kemal, oldu Reis-i Cumhur”
Atatürk’ün de bu Zata resmi bir teşekkür telgrafı vardır. Bu
Zatın dörtlüğü bize şunları hatırlatmıştı:
“Türkçe tefsir ettirdi, Gazi Paşa Kur’an’ı
Peygambere hayrandı, akl-ı selim bürhanı
Sahte Atatürkçüler, “Kemalizm” uydurdular
Boğup murdar ettiler, Vatana Koç kurbanı..”
1[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 9-10.
2[1] Hakimiyet-i Milliye,
26.3.1923 – “ (a. g. e., s. 23 – 24)
3[1] Ekim 1933 (Hâkimiyeti
Milliye)
4[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 31
5[1] a. g. e., s. 60
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
6 Ağustos 2016 Cumartesi
4 Ağustos 2016 Perşembe
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
YAZIYI DÖRT YIL ÖNCE YAZMIŞTIK. ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR YAYINLIYORUZ.
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ 15 TEMMUZ İÇİN AHMET HAKAN'A AYNEN ŞUNU SÖYLEDİ:
"CIA, CEMAATE DARBE YAPTIRMIŞ VE BAŞARISIZ OLMASINI İSTEMİŞ OLABİLİR."
DÖRT YIL ÖNCEKİ YAZIYI ŞİMDİ YENİDEN OKUYALIM.
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ 15 TEMMUZ İÇİN AHMET HAKAN'A AYNEN ŞUNU SÖYLEDİ:
"CIA, CEMAATE DARBE YAPTIRMIŞ VE BAŞARISIZ OLMASINI İSTEMİŞ OLABİLİR."
DÖRT YIL ÖNCEKİ YAZIYI ŞİMDİ YENİDEN OKUYALIM.
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
MISIR NASIL KARIŞTI, NASIL KAN GÖLÜNE DÖNECEK?
“Üçüncü Dünya Savaşında Türkiye” yazı dizimizin ikincisi de
hazır ama öncelik arzettiği için bu yazıyı araya aldık.
Mısır’daki bu olaylarda şehit olan Müslümanlara Allah CC
rahmet eylesin.Tüm zavallılara da ALLAH CC akıl izan versin.Bu zavallıları
aşağıda açıklıyoruz.
ABD Cemal Abdülnasır’ı savaşla devirdikten sonra Mısır’da
tüm kesimleri kontrolüne aldı ve hala sıkı bir denetim altındalar. Enver
Sedat’ı ABD getirdi,Camp David anlaşmasını (İsrail’le barış) yaptığı için Halit
İslambuli ve arkadaşları tarafından öldürüldü.Hemen yanında oturan Mübarek ise
yara almadan kurtuldu ve Mısır’ın başına geçti.Aynı ABD Mübarek’i de
devirdi,Mursi’yi getirdi,Mursi’yi de devirdi,Sisi’yi getirdi.Ve katliamı
başlattı.Katliamı başlatan ABD’dir.
Çünkü asıl amaç Mısır’da iç savaş çıkarmak,üçe bölmek,bir
kısmını İsrail’e bağlamak ve Büyük İsrail’i kurmaktır.BOP’un Mısır ayağını
seyrediyoruz.Tıpkı Libya ve Suriye gibi.NATO Süveyş Kanalı’nı istila
edecektir.O nun için de “Süveyş Kanalında gemilerin seyir güvenliği” bahane
edilecektir.Bu bahane de Süveyş kanalında seyreden gemilere provokatif
eylemlerle gerçekleştirilebilir.Süveyş Kanalını kullanacak gemilerimiz dikkat
etsin de zararı bize gelmesin diyoruz.(Çünkü muhtemelen NATO ülkesi gemileri
hedef alınacaktır)
Bir ülkede iç savaş olması için silahlı iki taraf olması
gerekir.Oysa Mısır’da silahlı bir ordu var ama karşısında silahlı bir güç
yok.Silahsız masum insanlar var.İşte bu yüzden Adeviye cinayetleri her yönden
bir katliamdır.İhvan silahlanırsa öldürecekler,silahlanmazsa küresel paralı
tetikçiler (El Kaide ve tekfirciler) devreye sokulacaktır.Bir aydınımız “Mossad
Sisi’ye suikast ile katliamı meşru hale getirebilir” dedi ama buna gerek yok
çünkü ücretli tetikçilerden Mısır’da gayet çok.Hem Sisi’yi katliamından sonra
daha çok kendilerine bağladılar ve kullanmaya devam edecekler.(Bir genelkurmay
başkanı kolay mı yetişiyor,niçin öldürsünler?)El Kaide’nin Mısır’da emir alıp
göreve başladığının ilk işareti patlayan bir araç yüklü bomba olacaktır.Artık
bu onların marka olmuş bir eylemleri.(Irak’da,Suriye’de hergün
patlıyor.Lübnan’da patlayan bomba yüklü aracı kimin patlattığını yazmaya ne
hacet?Hizbullah’a karşı El Kaide patlattı,bu kadar net.)
ABD bu otuz yüzlü kanlı oyununu Mısır’da orkestra şefi gibi
nasıl yönetiyor bir bakalım:
ABD Dışişleri Bakanlığı çok örgütlü devasa bir
teşkilat.Senaryo ile anlatırsak aynen şöyle çalışıyor:
Mübarek ABD’yi arıyor.Dışişlerinden bir nolu odadan Mr.One
açıyor:
-Mübarek: “İstihbarat aldık,İhvancılar Tahrir’de gösteri
yapmak için hazırlanıyorlarmış” diyor.
-Mr One: “Anlaşıldı,toplansınlar takipteyiz” deyip
kapatıyor.
-İki nolu odanın telefonu çalıyor,arayan İhvan liderlerinden
birileri..”Facebooktan,twitterden bayağı adam topladık Tahrire çıkalım mı?”
diyor.Karşıdaki Mr Two: “Çıkın ama taşkınlık yapmayın” diyor.Kapatıyor.
- Mısır İstihbarat Başkanı ABD’yi arıyor.Üç nolu odadan Mrs
Tree açıyor.
“ İhvan haftaya Tahrire çıkıyor,Mübarek’in haberi var”
diyor.Aldığı cevap “Biliyoruz,her şey kontrol altında”.
-Dört nolu odanın telefonunu Mr Four açıyor.Arayan Mursi “Ya
bu işe girdik ama inşallah başımıza bir şey gelmez değil mi” diyor.Mr Four
“Korkmayın kimse size bir şey yapamaz” diyor kapatıyor.
-Beş nolu odanın telefonunu Mr Five açıyor. Arayan Eski
Sisi. “ Tahrir dolarsa ortalık karışacak,ne yapalım diyor.Mr Five” Boşver
çiğnemekle sokaklar aşınmaz” diyor.Eski Sisi gülüp kapatıyor.
Mısır’la görüşmeler bitince Mr One’dan Mr Thrty’e kadar
hepsi toplanıp durum değerlendirmesi yapıp yarın ne yapacaklarını
kararlaştırıyorlar. Birinci gün böyle tamamlanıyor
Ve ertesi gün:
Yine telefonlar çalmaya başlıyor:
-Açan CNN Ortadoğu. “Haftaya Tahrir’de Mübarek aleyhine
İhvancılar gösterilere başlayacak,Mübarek gidecek ona göre yayın yapın” denilip
kapatılıyor.
-Mübarek aranıyor ve “Gösterilere müdahale etmeyin,imaj
bozulmasın” deniyor.
-İhvan aranıyor: “Çıktınız mı sokağa?” “Çıktık” “Kaç kişi
var” “Yüzbin” “ Yüzbin kişi ile Mübarek gider mi,bir milyon yapın” deniyor.
Ve Tahrir’de bir milyon.
-Ordu aranıyor “Karışmayın bu İhvan ile Mübarek’in meselesi”
deniyor.
-Mübarek sıkıştı Mr One’ı arıyor “olaylar büyüdü ne olacak”
diyor.Aldığı cevap “Biz bu kadar kalabalığı beklemiyorduk,istifa etmen
gerekecek galiba,yerine sağlam bir adam bul istifa et,ülkeyi seçime götür”deniyor.
Ve Mursi sandıktan çıkıyor:
Mr.Four’u arar ve teşekkür eder.Fakat farkında değildir, o
odaların ortak toplantısında ekonomik abluka kararı çıkmıştır bile.
-Orduya,körfeze telefonlar yağar Mısır ekonomisini bozmak
için.O da olur.
- Yine Mübarek aranır ve “Hadi gözünüz aydın,olaya el
koyuyoruz.Tahrir artık sizin,şimdi sıra sizde,çıkın meydana” der kapatırlar.
-Yeni Sisi’nin telefonunu da Mr Five aramıştır.”
Hayırsız..Genelkurmay başkanı yaptık teşekkür bile etmedin,Tahrir’e
Mübarekçiler çıkacak müdahale etmeyin” der.
-Mursi’yi arayan kişi de “Madem onlar Tahrire çıkıyor siz de
Adeviye’ye çıkın,gösterin gücünüzü” der.
- Esas emir beş nolu
odadan Sisi’ye gelir “Ne seyrediyorsun kardeşim,Mısır elden gidiyor,bu
İslamcılar Şeriat Devleti kuracaklar,yönetime el koy Mursi’yi tutukla,tam
zamanı” der.
Ve darbe olur ama darbe başarılı mı,başarısız mı bir yıl
geçmeden belli olmaz ve bu ABD de bunu çok iyi bilir ve DARBE DE DEMEZ YASAL DA
DEMEZ.Kıvırır yani.
Biz de deriz ki “ Darbe diyemedi”.Diyemedi değil
DEMEDİ.Bizden mi öğrenecek darbenin ne olduğunu.Darbeyi yapan o.Yanlış olan
ABD’nin bu tavrı değil,bizim tavrımız.Biz diyemedik esas “Bu darbeyi siz
yaptınız,amacınız nedir” diye.ABD’nin emri olmadan Suud ve Katar Emirlerinin
darbecilere değil 12 milyar dolar bir dolar bile veremeyeceklerini bilemiyor
muyuz?
-Yine bir telefon,arayan Sisi açan beş nolu oda.”Bu adamlar
Adeviye’yi boşaltmıyorlar ne yapalım?” Cevap “ Asker geride dursun polis biraz
korkutsun,su.gaz.vs.Yine çekilmezlerse ele başılardan birkaç kişi ölecek
şekilde ateş açın.”
Birinci katliam,ikinci ve üçüncü.Belki beşbin şehit var
Allah CC rahmet eylesin ve kalanlara kolaylık versin.
Bu duruma böyle gelindi.Peki bundan sonra?
İşte bir telefon daha.On nolu odadan Mr. Ten arıyor.Açan
Eymen El Zevahiri.
(Hani şu sivil halkın içinde araç yüklü bomba patlatıp da
kadın,çocuk demeden masum insanları öldüren ve nedense bunu hep İslam
Ülkelerinde yapan ve aklına hiç İsrail gelmeyen ve de böyle Cihad yaptığını
iddia eden El Kaide lideri var ya işte o Zevahiri)(Bre adam bir tane de Tel
Aviv’de patlat da gerçekten cihatçı mı diye kafamız karışsın biraz.) (Bakınız
Kardavi Mısır’da darbecilere tavır aldı,kafamız karışmaya başladı,ama bizim
değil.Bu Kardavi çok uyanık adam.ABD’nin darbecilerin karşısına döneceğini
erken anladı.ABD’den önce sallamaya başladı.Sahaya El Kaide’nin ineceğini
gördü.)(El Kaide’de Mısır’da masum insanları yine bomba yüklü araçlarla
öldürmeye başlayınca bu Kardavi yine destek verecek ve bize göre maskesi yine
düşecek.)
On nolu odadan Zevahiri aranmıştı ya:
-Mr.Ten:“Kahire’de yüklü araç var mı?”
-Zevahiri:“ İki tane var”
-Mr.Ten:“Üç tane de Port Said’den alın iki günde bir
patlatın, ıskalamayın bir dolar alamazsınız.” VE ORDUNUN İKİYE BÖLÜNMESİ.. VE
İÇ SAVAŞ..
ALLAH CC diyoruz başka hiçbir şey demiyoruz.
İlk önce Mübarek ABD ‘ye küstü,sonra Mursi ve
İhvan.Aldatıldıklarını düşünüyorlar.Yarın da Sisi küsecek -eğer ajan değilse-.
Bunların bir kısmı hain (Ajan) bir kısmı da kandırılmış zavallılardır.
Mısır’da bu zavallılardan bir Allah’ın kulu çıkıp da “Beni
aradığınız bu odadan bunları konuşuyorsunuz da diğer otuz odadan bu ülkede
kimleri arayıp ne konuşuyorsunuz” DİYEMİYOR.İŞTE BUDUR ZAVALLILIK.
MISIR’DAN ŞU DERSİ ÇIKARMALIYIZ:
Türkiye Mısır olur mu sorusunun cevabı şu soruda gizlidir:
Acaba Mısır’daki bu ajanlardan ve bu zavallılardan bizde de
var mıdır?
Eğer varsa biz de bu yazımızla görevimizi yapalım:
-Ey devletim! Eğer varsa ajanları bulmak,temizlemek senin
görevindir,ama bunların ardına takılanlar da varsa onlar bizim zavallı
insanlarımızdır onları da kazanalım.MİT’imiz,ABD ile Türkiye arasındaki tüm
iletişimleri çok dikkatli takip etmelidir.Kimse de gocunmamalıdır.
-Ey Geziciler sizin de aranızdan bu odalardan arananlar
varsa,
-Ey Kürt kardeşlerim sizin de aranızda bu odalardan
arananlar varsa,
-Ey Ak
Partililer, CHP’liler, MHP’liler, BDP’ liler sizin de aranızda bu odalardan
arananlar varsa,
1-Biliniz ki
ABD’de bu odalardan yüzlerce var. ABD’yi kendi dostunuz zannetmeyiniz, fena
yanılırsınız, tek dostu olmadığınızı iş işten geçtikten sonra öğrenirsiniz.
2-Bakınız
Mısır’da tüm taraflar ABD’yi sadece kendi dostları sanıyordu.Oysa ABD, Mısır’da
Mısır halkı hariç herkesin dostu çıkıyor.”Siz bu orkestranın çalgıcılarısınız,
şefiniz benim” diyor.
3-Bizler;
Türküyle,Kürdüyle,Lazıyla,Çerkeziyle,Arabıyla,Alevisiyle,Şiisiyle,Sünnisiyle
ikibin yıllık bir medeniyetin şanlı sahibi,bin yıl İslam’ın bayrağını bu otuz
yüzlü tarihsizlere karşı dalgalandırmış tüm dünyaya bedel ŞEREFLİ BİR MİLLETİZ.
Lütfen çok uyanık olalım ve Hz Peygamber SAS Efendimizi,O’nun Ehli Beytini,
Ashabını,bu şanlı tarihi ve bu şerefi bizlere hediye etmiş milyonlarca
şehidlerimizi üzmeyelim.Ve bu otuz yüzlülerin orkestrasına çalgı olmayalım.
Alimlerin Hadis yorumlarından anladığımız bu Arap Baharı
Fitnesi Deccal’in fitnesinden sonraki en büyük fitnedir.Bundan sonra da
Deccal’in fitnesi gelecek ama müsterih olalım Deccal’in fitnesi tüm gayri
müslümleri kandıracak ama müslümanları asla.Çünkü o zaman evet o zaman İslam
Aleminin başında İnşaallah Hz.Mehdi AS bulunacak.Tüm bu fitnelerin hesabını da
tek tek soracak.
Hayal bu diyenlere- eğer Müslüman- ise “Önünde Hz.Cebrail
AS’ın arkasında Hz.Mikail AS’ın yürüdüğü Hz.Mehdi bunları yapamaz mı?” diyoruz.
Üç ay sonra Mekke’ye bakalım,Tahrir’i orada da
görürsek,geliyor İnşaallah.
On yıl içinde hepsi olup bitecek,(Allah’u Alem)ömrümüz
olursa görürüz.İNŞAALLAH.
1 Ağustos 2016 Pazartesi
GERÇEĞE DOĞRU
YAZI ALINTIDIR. GERÇEKLERE BİRAZ YAKLAŞTIĞI İÇİN PAYLAŞTIK.
Savunma danışmanı Agha Humayun Amin,
“NATO’nun stratejik Koridoru Kürdistan ile Türkiye’de gerçekleşen darbe
kalkışması arasında bir bağlantı var mı?” şeklindeki sorumuza bu kalkışmanın,
“ABD’nin Kıyma Makinesi Stratejisi nin bir parçası” olduğu yanıtını verdi.
Amin, 2013 yılında Türkiye. İran, Irak ve Suriye’den kurulacak parçalarla Orta
Doğu’da sözde Büyük Kürdistan kurulacağını belirterek, “NATO’nun stratejik
koridoru Kürdistan ile Kafkasya ve Hazar üzerinden Hindistan’a uzanılacak.
Türkiye, Balkan devletleri gibi parçalanırken, Kürdistan’la Rus güney akım boru hattına
darbe indirilecek” tespini yapmıştı. Yeniçağ Gazetesi bu değerlendirmeleri 30
Mart 2013’te, “NATO’nun Stratejik Koridoru Kürdistan” manşetiyle okuyucuları
ile paylaşmıştı. Bilindiği gibi, bir süre sonra ABD ile üyesi oldukları Avrupa
Birliği’nin baskılarıyla Karadeniz’e sahili bulunan Bulgaristan ve Romanya gibi
ülkeler ile Ukrayna daha önceden kabul ettikleri Güney Akım Projesi’ne zorluk
çıkardı. Rusya da Güney Akım’ı iptal ederek Türk Akım’a dönüştürmüştü.
TSK’yı zayıflatmak
Enerji Güvenliği Uzmanı Amin, ABD ve NATO
içindeki müttefiklerinin, terörle savaş bahanesi uydurmak ve bölgeye müdahale
şartları oluşturmak için IŞİD ile PYD ve benzeri örgütlerin, “Kıyma makinesi
stratejisi” kapsamındaki projenin birer parçası olduğunu söyledi. Amin, ABD’nin
bu strateji ile bölgemizde yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı. “Orta Doğu’daki
orduları bir kurum olarak manevi ve fiziksel olarak tahrip edip, istikrarsızlık
yaratarak ve Balkanlaştırarak bölgeyi ele geçirmek için terörle savaş bahanesi
ortaya atıldı. ABD, Türk ordusunu zayıflatmak için ülkesinde üslenmiş olan
Fethullah Gülen’i, klasik istihbarat taktikleriyle ajan provokatör olarak
kullandı. Bir yandan da ABD kaynakları Türk yönetimini, Operasyon hedefi
olarak Türk ordusu tahrip edilirse, Türkiye Balkanlaşarak yani parçalara
ayrılarak küçülür. ABD ve NATO da İslamcılık bahanesiyle Türkiye’yi işgal eder’
diye uyarıyordu.”
Şii-Sünni çatışması taktiği
Amin, “Kıyma Makinesi Stratejisi” nin Genişletilmiş
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında devreye sokulduğunu ve “Arap
Baharı” ile geliştirildiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Kıyma makinesi
stratejisi eski Başkan George Bush döneminde ortaya çıkmıştı. Bu strateji,
Başkan Barack Obama tarafından günümüzde geliştirildi ve İslam ülkelerinde
şiddet ve karışıklık çıkarıp, işgalini ve yok edilmesini öngörüyordu. Amerikan
kıyma makinesi Suriye’de Rusya sayesinde başarısız oldu. ABD, Müslüman
ülkelerinde devleti bir arada tutan orduyu hedef alarak, Irak ve Libya’yı
tahrip edip parçalamayı başardı. Ancak Suriye’de bunu yapamadı. Irak ordusu
tahrip oldu ve ardından İslam alemi, 100 yıl sürecek Şii-Sünni çatışması ve
ayrışmasına tanık oluyor. Irak zaten tam anlamıyla Balkanlaştırıldı. Liderler
sayesinde büyük bir dünya savaşı ve stratejik anarşiye doğru gidiyoruz. Çünkü
politika uygulaması ve tarihin akışını düzenlemesi gereken pilotlar pilot
üniformalı, ama yetenekleri yok. Bu bizi Saraybosna durumuna götürür. Yani
liderlerin olayları kontrol etmesi yerine, olayların liderleri idare etmesi
durumu.”
Suriye bittikten sonra sıra
Türkiye’ye gelecek
Pakistanlı emekli Binbaşı Agha Humayun Amin,
ABD’nin NATO üzerinden yürüttüğü stratejik planı şöyle açıklamıştı: “Bölgedeki
petrol ve doğal gaz kaynakları kontrol altına alınmak isteniyor. Hatlar
kesilmek isteniyor İran’ın, Türkiye ve Suriye ile bağlantısının koparılması
amaçlanıyor. Bunun başarılması halinde Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol
ve doğal gaz satılmasının önü kesilecek. Türkiye’nin parçalanarak küçük
eyaletlere bölünmesi de öngörülüyor.
NATO kurtlar sofrası
İran’dan gelip Irak ve Suriye’den geçerek Doğu
Akdeniz’e ulaşan 10 milyar dolarlık PARS gaz boru hattı projesi iştah
kabartıyor. Türkiye’den Hindistan’a açılacak NATO koridorunun bir bölümünde
kurulacak Kürdistan, Rus güney akım gaz boru hattının güvenlik dinamiğinde
önemli değişikliğe yol açacak. NATO, kurtlar sofrasıdır. Türkiye ise NATO’nun
garip kurdudur. NATO’nun kurtları Suriye’yi yedikten sonra sıra Türkiye’ye
gelecek. ABD liderliğindeki NATO, 1991’den beri kuzuları yiyor. Önce Sırbistan,
ardından Kosova, Afganistan, Irak ve Libya yıkıldı. Suriye’nin dönüm noktası
olmasını umuyorum.” Pakistanlı Amin, ABD ve İngiltere’nin amacının, kıta
Avrupası ve Rusya’nın ulusal ekonomisi ile enerji sektörünün entegrasyonunu
sabote etmek olduğunu ileri sürdü ve “Atılan adımlar bu amaçladır” dedi.
“NATO’nun stratejik nosyonunun, İsrail’in kuzey sınırlarını Hizbullah’a, güney
sınırlarını ise Hamas’a karşı güvenliğe almak; Rusya’nın DoğuAkdeniz’de, Suriye’nın
Tartus limanındaki deniz üssünü ortadan kaldırmak olduğunu kaydeden Amin,
şunları söylemişti: ” ABD güdümündeki NATO, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan
koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan’la hem Akdeniz’e hem de
Kafkaslar’a açılmayı planlıyor, Karadeniz üzerinden Kafkasya ve Hazar Denizi
bölgesine ulaşamayan ABD güdümündeki NATO, rotayı karaya çevirdi. ABD; Türkiye,
Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan ile
Rusya’nın yumuşak karnı Kafkaslar’a doğrudan erişimi sağlayacak, böylece
bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol altına alacak. Projeyle
İran’ın, Türkiye ve Suriye’ye ulaşması, Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol
ve doğal gaz satmasının önü kesilecek.
31 Temmuz 2016 Pazar
DOMBRA - GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
FUAT İNAN'DAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DOMBRASI:
ADAM GİBİ ADAM ATAM
Cihan askerleri yurdu sarmışken
Donanmalar Marmarayı kuşatmışken
Geldikleri gibi giderler
Bütün işgalci gemiler
Dedi Mustafa Kemal ATATÜRK
Yurtta barış cihanda barış şiyardı
Ölen düşman askerine vatan diyardı
Dünya başkumandan saydı
O Vatan sevdasındaydı
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Bağımsızlık benim karakterimdir diyen
CUMHURİYETTİR bize en güzel hediyen
Yüz yılda bir gelen adam
ADAM GİBİ ADAM ATAM
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK..!
OKTAN KELEŞ'İN SON YAZISI
Düşündüklerim
Türk ordusu
itibarsızlaştırılmamalı. Emir komuta zinciri kopmayacak şekilde tedbirler
alınmalıdır. Türklerin tarih boyu en iyi yaptığı iş ordu
teşkilatlandırıp kurmaktır, bunu tüm dünya tarihçileri yazar.
Darbecilerin, FETÖ’cülerin
orduya sızmış olması; şu yaverin, şu yardımcının FETÖ’cü çıkmış olması
yüzünden orduda, “yaverlik, şu mevki, şu
sistem kalkmalıdır” demek mantıklı görünmemektedir. Bu durum, Adalet Bakanlığı’na,
Başbakan Yardımcılığı’na ve diğer bakanlıklara FETÖ sızdı diye, Adalet Bakanlığı, şu bakanlık, bu bakanlık,
şu mevki kaldırılmalıdır demek kadar yanlıştır. Yönlendirilmelere dikkat
etmek lazım, yine kandırılmamak lazım! Acaba bu yöntemlerle,
yönlendirmelerle ordu darbe yapmaya çekilir mi?
Sivil siyaset, orduyu
yönetim altına almaya kalkarsa, her gelen orduyu kendi ideoloji ve ajandasına
göre kullanmak istemez mi? Üstelik orduya darbeci sızmasın diye tedbir olarak;
sivil siyasetin, falan birlik Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığına bağlansın demek
çok mantıklı değil. GATA Sağlık Bakanlığı’na, Jandarma’nın İçişlerine bağlanması nasıl bir tedbir?
İyi de zaten Sağlık
Bakanlığı, İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlıkları sivil değil miydi? Buralara
sızan binlerce FETÖ’cü tasfiye edildi. Keza diğer kurumlardan da. Buralar sivil
idareye bağlı değil miyid? Demek ki mantıklı bir tedbir değil gibi geldi bana.
Sivil-ordu dengesi iyi
sağlanmalıdır. Kesinlikle siyasiler milletin birlik beraberliğine halel
getirmemelidir. Tekrar söylemekte fayda var; bütün husumetler askıya
alınmalıdır, “önce vatan” düsturu ön planda olmalıdır. Bu
buhran geçti mi yine birbirimizi yemeye devam ederiz.
Tüm dünya gıpta etti
Türkiye’ye. Gördüler ki, Türk Milleti için “söz konusu vatansa gerisi
teferruattır.” Şunu da biliyor melunlar, bu asil millet TURAN
KANLIDIR! Bir gün zamanı geldi mi onları da yiyecek. BU DA GÜÇLÜ BİR
ORDUYLA OLUR.
Çare Atatürk'ün ordu
anlayışına dokunulmamalı ve gevşeyen vidalar sıkılmalıdır diye sadece düşündüm.
Unutulmamalı Türk ordusu bu coğrafyadaki varlık sebebimizdir. Bindiğimiz
daldır, dala dadanan böcekleri temizlemek, budamak başka, kesmek başkadır.
Unutulmamalıdır düşman her fırsatı değerlendirmek ister. Göz bebeğimiz Türk
ordusu şu siyasetin falan ideolojinin emellerinin ordusu değil, YÜCE TÜRK MİLLETİNİNDİR.
NE MUTLU TÜRKÜM
DİYENE.
TENGRİ BİZ MENEN
Oktan Keleş
Twitter:@oktankeles
YORUM
Ordunun sivilleşmesi,beraberinde siyasallaşmayı da getirir. Yani askeri okulların Milli Savunma Bakanlığına bağlanarak sivilleşmesi, bu okullarda siyasallaşmaya da kapı açar.
Duruma ve döneme göre bazen "AKP li subaylar", bazen "CHP li subaylar" ya da "MHP li subaylar" hatta "HDP li subaylar" tanımları ortaya çıkar ki bu kahraman ordunun gücünü tamamen yitirmesi demektir.
Zira sivil kurumlara göre orduyu daha istikrarlı ve güçlü yapan elindeki silah değil sahip olduğu kurucu ideolojidir. O ideoloji de siyaset üstü Atatürkçü düşünce sistemidir.
Türk Ordusu; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cunhuriyeti Devletinin ülkesi, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, üniter yapısının Atatürk İlke ve Inkılapları doğrultusunda yılmaz bir bekçisidir ve ÖYLE KALMALIDIR.Çünkü gücünü tanktan, toptan değil bu ilkelerden alır.
Cumhuriyetin ve Ordunun kurucusu Atatürk, orduyu siyasetten uzak tutmuş ve daima uzak kalmasını istemiştir. Şimdi ne kadar büyük bir zekaya sahip olduğu daha da iyi anlaşılmaktadır.
Atatürk'ün daha anlaşılamayan nice özellikleri vardır ama 2023'e kadar anlaşılabileceği kanatinde değiliz.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
YORUM
Ordunun sivilleşmesi,beraberinde siyasallaşmayı da getirir. Yani askeri okulların Milli Savunma Bakanlığına bağlanarak sivilleşmesi, bu okullarda siyasallaşmaya da kapı açar.
Duruma ve döneme göre bazen "AKP li subaylar", bazen "CHP li subaylar" ya da "MHP li subaylar" hatta "HDP li subaylar" tanımları ortaya çıkar ki bu kahraman ordunun gücünü tamamen yitirmesi demektir.
Zira sivil kurumlara göre orduyu daha istikrarlı ve güçlü yapan elindeki silah değil sahip olduğu kurucu ideolojidir. O ideoloji de siyaset üstü Atatürkçü düşünce sistemidir.
Türk Ordusu; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cunhuriyeti Devletinin ülkesi, vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, üniter yapısının Atatürk İlke ve Inkılapları doğrultusunda yılmaz bir bekçisidir ve ÖYLE KALMALIDIR.Çünkü gücünü tanktan, toptan değil bu ilkelerden alır.
Cumhuriyetin ve Ordunun kurucusu Atatürk, orduyu siyasetten uzak tutmuş ve daima uzak kalmasını istemiştir. Şimdi ne kadar büyük bir zekaya sahip olduğu daha da iyi anlaşılmaktadır.
Atatürk'ün daha anlaşılamayan nice özellikleri vardır ama 2023'e kadar anlaşılabileceği kanatinde değiliz.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
30 Temmuz 2016 Cumartesi
İKİ AMERİKA BİR TÜRKİYE
SONDAN BAŞA GİDELİM.
1-HZ.MEHDİ AS GELİYOR İNŞALLAH.
Yaşananlar Hz.Mehdi AS'ın zuhurunu getirecek olayların son devresinin başlangıcıdır. Artık ya bu muharremde ya da seneye beklenmeli İnşallah.
2- PKKVE PYD İLE HATAY'A VURACAKLAR
Irak ve Suriye'nin kuzeyinde hain Kürt koridorunu oluşturan ABD'nin Yahudi kanadı; Hatay'a vurmak ve Arslanı köpeğe boğdurmak için son ataklarını yapmaktadır.
Evet iki ABD var ve biri Yahudi kanadı. Ve o kanat Türkiye'yi Suriye yapmak istiyor.İç savaş istiyor. Kan gövdeyi götürsün ve HALK MÜLTECİ OLSUN İSTİYOR.
İsrail için güneyi boşaltılmış, halkı mülteci olmuş bir Türkiye istiyor. Tek engel kahraman ordu.
Kahraman ordu varken bunu yapamıyorlar. Köpeğin Arslana gücü yetmiyor.
Köpeğe her türlü yardımlar yapılırken Arslanın da gücünü yok etmek için çalışıyorlar.
PKK ve PYD'ye 30 binden fazla uzun menzilli silahlar verildiği yazılıyor sayfalarda.Uçak düşüren füzeler vs.
Hatay PKK koridorunun son noktası. Hadis yorumlarına göre de Hatay'a vurulacak.
ABD'nin Yahudi kanadı PKK ve PYD ile Hatay'a vuracak ama önce Türk Ordusunun zayıflatılması ve hatta Türkiye'nin NATO'dan atılması için her türlü planı devreye sokuyor.
3-TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN ATACAKLAR
NATO üyesi Türkiye, Hatay'dan saldırı alırsa; kim saldırırsa saldırsın NATO Türkiye'ye destek vermek zorundadır. Ama Türkiye'ye saldıran zaten ABD, İngiltere ve İsrail olacağından;
TÜRKİYE'YE NATO'DAN ATMA OYUNU OYNANIYOR. 15 Temmuzun arkasında bu plan var.
Ahmet Takan'ın bu haftaki yazısı aşağıda ve bu konuyu anlatıyor.
" TSK tasfiye ediliyor" diye avaz avaz bağırıyoruz. Sözde 1 günlük "YAŞ"ın ardından Başbakan Yıldırım da çıkıp "tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz" demez mi?.. Allah, darbeye girişip bu millete, devlete hainlik edenlerin bin kez daha cezasını versin. Cinnet sürecinde bambaşka bir yere doğru sürüklendiğimiz ortada. Kışlaları kapatmak... Atatürk'ün Gençliğe hitabesi hiç gözümün önünden gitmiyor...
Açık açık "güçler dağıtılacak" deniyor. Genelkurmay'ın, Kuvvet Komutanlıklarının dağıtılması gündemde. Askeri liselerin kapatılması, harp okullarının tasfiyesi.. Bir de bunlara eklenen demokrasi bayramı söylemleri, başkanlık sistemi yorumları yok mu?.. Çıldırmak içten bile değil!..
TSK'nın tasfiye sürecinde "YAŞ" kararları ile nasıl sinsi bir adım daha atılıyor farkında mısınız?.. TSK'nın beyni "kurmay"lık müessesesi hızara verildi!.. Balyoz, Ergenekon vs.. gibi süreçlerle başlayan kurmay kıyımı farklı versiyonu ile devam ediyor...Benim gibi sivil bir vatandaş yapmıyor bu tespiti sadece. Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, satır satır inceledi "YAŞ" kararlarını ve YENİÇAĞ'a şu açıklamaları yaptı:
"Tuğgeneralliğe yükseltilen Albaylar listesine baktığımızda da liyakat sisteminin önemli derecede hasara uğratıldığı ve TSK'daki kurmay subayların tasfiye edildiği görülüyor. Günümüz muharebeleri birleşik ve müşterek harekât şeklinde cereyan etmektedir. Ayrıca, TSK kadrolarında yapılan görev tanımında, general rütbesine terfi ettirilecek subayların birleşik ve müşterek harekâtı sevk ve idare edecek yetenekte olması gerektiği yazılıdır. Birleşik harekât çok uluslu harekât olup İngilizce dilinin iyi derecede bilinmesi gerekir. Müşterek harekât ise kara, deniz ve hava kuvvetlerinin ortaklaşa yaptığı bir harekât olup, Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitiminin alınmasını gerektirir. 2016 YAŞ kararlarında, Kara Kuvvetlerinde 24 Kurmay Albay ile birlikte Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan 30 Albayın tuğgeneralliğe yükseltildiği görülmektedir.Özellikle Kara Kuvvetlerindeki kurmay subayların tasfiye edildiği görülüyor. Kumpas davalarında da özellikle kurmay subaylar hedef alınmış ve TSK'dan kurmay subayların tasfiye edilmesi sağlanmıştı. Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan ve Tuğgeneralliğe yükseltilen Albayların değerli subaylar olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak anılan subaylara verilen en yüksek eğitim KOMKARSU (Komutanlık ve Karargâh Subaylığı ) eğitimidir. Yetersiz eğitimle üst düzey görevlere atanan subayların bu görevlerde zorlanması kaçınılmazdır. Bu durum, pratisyen hekime, kalp ameliyatı yaptırılması ile eşdeğerdir. "
Kara Tahsin Paşa
"Balkan Savaşı sırasında yeteri kadar eğitimli olmayan paşaların Osmanlı Devletinin toprak kaybetmesine ve parçalanmasına neden olduğu bilinmektedir. Yanya Komutanı Esat Paşa, İşkodra Komutanı Rıza Paşa ve Edirne Komutanı Şükrü Paşa vatan topraklarını kahramanca savunurken Selanik Komutanı Tahsin Paşa (Kara Tahsin Paşa olarak anılır.Yunanlılar onu milli kahraman da ilan etmiştir-aht-) hiçbir savunma yapmadan Selanik'i Yunan askerlerine teslim etmiştir. Tahsin Paşa, Harp Akademisi eğitimi almadığı için stratejik seviyede düşünememiş ve Selanik'i teslim etmek suretiyle Balkan cephesinin çökmesine neden olmuştur."
Ümit Yalım, Şura kararlarında dikkat çeken önemli diğer ayrıntıları ise şöyle sıralıyor;
" E-muhtıra döneminin Genelkurmay Genel Sekreteri Salih Zeki Çolak Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine devam ediyor. 28 Şubat döneminin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak Tümgeneral rütbesinden emekliye sevk edilmişti. 28 Şubat dönemi Genel Sekreteri Tümgeneral rütbesinden emekliye sevk edilirken, e-muhtıra dönemi Genel Sekreteri'nin önce Korgeneral, daha sonra orgeneral rütbesine terfi ettirilmesi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilmesi, Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin muhtıralar ve darbelerle mücadele konusunda samimi olmadığının somut bir göstergesidir. Orgeneral Çolak'ın 2016 YAŞ kararları ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine devam ettirilmesi de e-muhtıranın danışıklı dövüş olduğunu açıkça gösteriyor."
Terör Bölgesine Kimler Atanacak?
"Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un emriyle, TRT'de Kürtçe yayın yapılması için rapor hazırlayan ve raporu hükümete gönderen subayın, 2016 YAŞ kararları ile Korgeneral rütbesine terfi ettirilmesi de dikkat çeken önemli bir ayrıntı. Albay rütbesindeyken rapor yazan subay defalarca ödüllendirilerek Korgeneral rütbesine kadar yükseltildi. Atama listeleri henüz resmi gazetede yayımlanmadı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine atanacak generaller arasında Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan generallerin oranı ne olacak onu da hep birlikte göreceğiz."
BİR MANİFESTO İLE DEVAM EDELİM
Her kim ki bu ülkenin seçilmiş hükümetine karşı ülke yönetimini silah zoruyla ele geçirmek için silaha sarılırsa resmi veya sivil halka ateş ederse namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır.
Seçilmiş yönetimler darbe ile değil seçimle gelmeli seçimle gitmelidir.
15 TEMMUZUN ARKASINDA, ÖNÜNDE, ALTINDA, ÜSTÜNDE HER YERİNDE ABD VAR.AMAÇLARI PKK KÖPEĞİNE ARSLAN ORDUYU YENDİRMEKTİR.EN BÜYÜK NAMUSSUZLUK ŞEREFSİZLİK İŞTE BUDUR.
Türkiye içindeki PKK kadrolarını Suriye'ye PYD'ye gönderdiler.Türkiye'de ise YDGH adı altında yeni yetişen sempatizanlar kurulu PKKlıları ikame ettiler. Şimdi o PYD PKK'nın esas başta ABD olmak üzere tüm batılı ülkeler özel birlikleri ile PYD de savaşmaktadırlar.Yani PYD bir PKK terörö örgütünden ziyade uluslararası bir koalisyon gücüne dönüşmüştür.
Her şeye rağmen köpeğin Arslana yine de gücü yetmezse Kıbrıs'da İngiliz güçleri,Suriye,Irak ve Ürdün'de ABD koalisyon unsurları PYD üniformasıyla devreye girecektir. İşte bu nedenle Türkiye NATO'dan atılmalı ama batı atmış olmamalı.
Yani Türkiye'nin kendiliğinden NATO'dan çıkması isteniyor. Bütün dünyaya ve diğer NATO üyelerine "TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN BİZ ATMADIK, KENDİSİ ÇIKTI" diyerek üyelerin NATO'ya olan güvenini sarsmayacaklar..
Ağustosun dokuzunda Sen Petersburg'ta Rus lider ile görüşmeye gidecek olan sayın Cumhurbaşkanı bu konuda çok dikkatli olmalı.
Zira ABD Yahudileri Rusya'yı da bu konuda kandırmış olabilirler. Yani Rusya'nın da şu an Türkiye hakkındaki düşünceleri ve planları ABD planları içine çizilmiş olabilir. Rusya da oyuna gelebilir. Uçak olayı da öyleydi. Rusya ile Türkiye ilişkilerini dondurmak isteyen ABD'nin bir oyunuydu ve sonradan anlaşıldı.
Cemaate darbeyi yaptıran ABD'dir. Millet engellemişse bu çok güzel bir olaydır.
Ahir zaman olayları açısından ise:
Kasımda ABD'de seçimler var ve Clinton Demokrat Partinin adayı olarak seçimleri kazanacak. Hadis yorumlarında geçen Melikenin ordusu Clinton'un ordusu Allahu Alem. Çünkü biz bunu Clinton hastalığı nedeniyle ABD Dış İlleriBalkanlığını bıraktığı dönemde yazmıştık. Hadis yorumunda geçiyor ABD başkanı olacak demiştik.
İşte o ordu Akdenizden Amik Ovasına çıkacak olan ordudur. Rus Ordusunu Amik Ovasından atmak için çıkacak ve Türk Ordusu ile birlikte Rus ordusuna karşı savaşacak. Allahu Alem 2018'de.
Ama o tarihe kadar her şey aleyhimize gelişecek gibi hadis yorumlarına göre.
1-HZ.MEHDİ AS GELİYOR İNŞALLAH.
Yaşananlar Hz.Mehdi AS'ın zuhurunu getirecek olayların son devresinin başlangıcıdır. Artık ya bu muharremde ya da seneye beklenmeli İnşallah.
2- PKKVE PYD İLE HATAY'A VURACAKLAR
Irak ve Suriye'nin kuzeyinde hain Kürt koridorunu oluşturan ABD'nin Yahudi kanadı; Hatay'a vurmak ve Arslanı köpeğe boğdurmak için son ataklarını yapmaktadır.
Evet iki ABD var ve biri Yahudi kanadı. Ve o kanat Türkiye'yi Suriye yapmak istiyor.İç savaş istiyor. Kan gövdeyi götürsün ve HALK MÜLTECİ OLSUN İSTİYOR.
İsrail için güneyi boşaltılmış, halkı mülteci olmuş bir Türkiye istiyor. Tek engel kahraman ordu.
Kahraman ordu varken bunu yapamıyorlar. Köpeğin Arslana gücü yetmiyor.
Köpeğe her türlü yardımlar yapılırken Arslanın da gücünü yok etmek için çalışıyorlar.
PKK ve PYD'ye 30 binden fazla uzun menzilli silahlar verildiği yazılıyor sayfalarda.Uçak düşüren füzeler vs.
Hatay PKK koridorunun son noktası. Hadis yorumlarına göre de Hatay'a vurulacak.
ABD'nin Yahudi kanadı PKK ve PYD ile Hatay'a vuracak ama önce Türk Ordusunun zayıflatılması ve hatta Türkiye'nin NATO'dan atılması için her türlü planı devreye sokuyor.
3-TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN ATACAKLAR
NATO üyesi Türkiye, Hatay'dan saldırı alırsa; kim saldırırsa saldırsın NATO Türkiye'ye destek vermek zorundadır. Ama Türkiye'ye saldıran zaten ABD, İngiltere ve İsrail olacağından;
TÜRKİYE'YE NATO'DAN ATMA OYUNU OYNANIYOR. 15 Temmuzun arkasında bu plan var.
Ahmet Takan'ın bu haftaki yazısı aşağıda ve bu konuyu anlatıyor.
KARA TAHSİN PAŞA
Ahmet TAKAN
30 Temmuz 2016 Cumartesi 00:00
Beklediğim, sizlere aktardığım gibi oldu. "YAŞ" çok yaş
çıktı. Hele, Çarşamba günü saray zirvesinde R. Erdoğan'ın dikte
ettirdiği kararların, 1 günlük Perşembe toplantısında alınmış
"YAŞ" kararları gibi saraya onaya götürülmesi seremonisi yok mu?..
Evlere şenlikti. Hiç, "aynı karargahla aynen devam"
analizlerine dalıp vaktinizden boşa çalmayacağım. Halk arasında yaygın
olarak kullanılan bir deyiş olabilir ama Anayasa da
"Başkomutan" olarak tarif edilen ismin "dere
geçilirken at değiştirilmez"i yakıştırdığı koca koca
komutanlar bunu içine sindirebildiyse diyecek fazla bir şey kalmaz. Dere
geçildikten sonra neler olacağı da onların bileceği iştir!.." TSK tasfiye ediliyor" diye avaz avaz bağırıyoruz. Sözde 1 günlük "YAŞ"ın ardından Başbakan Yıldırım da çıkıp "tankların çıkarıldığı, helikopterlerin kaldırıldığı bütün kışlaları kapatıyoruz" demez mi?.. Allah, darbeye girişip bu millete, devlete hainlik edenlerin bin kez daha cezasını versin. Cinnet sürecinde bambaşka bir yere doğru sürüklendiğimiz ortada. Kışlaları kapatmak... Atatürk'ün Gençliğe hitabesi hiç gözümün önünden gitmiyor...
Açık açık "güçler dağıtılacak" deniyor. Genelkurmay'ın, Kuvvet Komutanlıklarının dağıtılması gündemde. Askeri liselerin kapatılması, harp okullarının tasfiyesi.. Bir de bunlara eklenen demokrasi bayramı söylemleri, başkanlık sistemi yorumları yok mu?.. Çıldırmak içten bile değil!..
TSK'nın tasfiye sürecinde "YAŞ" kararları ile nasıl sinsi bir adım daha atılıyor farkında mısınız?.. TSK'nın beyni "kurmay"lık müessesesi hızara verildi!.. Balyoz, Ergenekon vs.. gibi süreçlerle başlayan kurmay kıyımı farklı versiyonu ile devam ediyor...Benim gibi sivil bir vatandaş yapmıyor bu tespiti sadece. Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, satır satır inceledi "YAŞ" kararlarını ve YENİÇAĞ'a şu açıklamaları yaptı:
"Tuğgeneralliğe yükseltilen Albaylar listesine baktığımızda da liyakat sisteminin önemli derecede hasara uğratıldığı ve TSK'daki kurmay subayların tasfiye edildiği görülüyor. Günümüz muharebeleri birleşik ve müşterek harekât şeklinde cereyan etmektedir. Ayrıca, TSK kadrolarında yapılan görev tanımında, general rütbesine terfi ettirilecek subayların birleşik ve müşterek harekâtı sevk ve idare edecek yetenekte olması gerektiği yazılıdır. Birleşik harekât çok uluslu harekât olup İngilizce dilinin iyi derecede bilinmesi gerekir. Müşterek harekât ise kara, deniz ve hava kuvvetlerinin ortaklaşa yaptığı bir harekât olup, Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitiminin alınmasını gerektirir. 2016 YAŞ kararlarında, Kara Kuvvetlerinde 24 Kurmay Albay ile birlikte Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan 30 Albayın tuğgeneralliğe yükseltildiği görülmektedir.Özellikle Kara Kuvvetlerindeki kurmay subayların tasfiye edildiği görülüyor. Kumpas davalarında da özellikle kurmay subaylar hedef alınmış ve TSK'dan kurmay subayların tasfiye edilmesi sağlanmıştı. Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan ve Tuğgeneralliğe yükseltilen Albayların değerli subaylar olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak anılan subaylara verilen en yüksek eğitim KOMKARSU (Komutanlık ve Karargâh Subaylığı ) eğitimidir. Yetersiz eğitimle üst düzey görevlere atanan subayların bu görevlerde zorlanması kaçınılmazdır. Bu durum, pratisyen hekime, kalp ameliyatı yaptırılması ile eşdeğerdir. "
Kara Tahsin Paşa
"Balkan Savaşı sırasında yeteri kadar eğitimli olmayan paşaların Osmanlı Devletinin toprak kaybetmesine ve parçalanmasına neden olduğu bilinmektedir. Yanya Komutanı Esat Paşa, İşkodra Komutanı Rıza Paşa ve Edirne Komutanı Şükrü Paşa vatan topraklarını kahramanca savunurken Selanik Komutanı Tahsin Paşa (Kara Tahsin Paşa olarak anılır.Yunanlılar onu milli kahraman da ilan etmiştir-aht-) hiçbir savunma yapmadan Selanik'i Yunan askerlerine teslim etmiştir. Tahsin Paşa, Harp Akademisi eğitimi almadığı için stratejik seviyede düşünememiş ve Selanik'i teslim etmek suretiyle Balkan cephesinin çökmesine neden olmuştur."
Ümit Yalım, Şura kararlarında dikkat çeken önemli diğer ayrıntıları ise şöyle sıralıyor;
" E-muhtıra döneminin Genelkurmay Genel Sekreteri Salih Zeki Çolak Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine devam ediyor. 28 Şubat döneminin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak Tümgeneral rütbesinden emekliye sevk edilmişti. 28 Şubat dönemi Genel Sekreteri Tümgeneral rütbesinden emekliye sevk edilirken, e-muhtıra dönemi Genel Sekreteri'nin önce Korgeneral, daha sonra orgeneral rütbesine terfi ettirilmesi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilmesi, Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin muhtıralar ve darbelerle mücadele konusunda samimi olmadığının somut bir göstergesidir. Orgeneral Çolak'ın 2016 YAŞ kararları ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine devam ettirilmesi de e-muhtıranın danışıklı dövüş olduğunu açıkça gösteriyor."
Terör Bölgesine Kimler Atanacak?
"Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un emriyle, TRT'de Kürtçe yayın yapılması için rapor hazırlayan ve raporu hükümete gönderen subayın, 2016 YAŞ kararları ile Korgeneral rütbesine terfi ettirilmesi de dikkat çeken önemli bir ayrıntı. Albay rütbesindeyken rapor yazan subay defalarca ödüllendirilerek Korgeneral rütbesine kadar yükseltildi. Atama listeleri henüz resmi gazetede yayımlanmadı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine atanacak generaller arasında Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini almayan generallerin oranı ne olacak onu da hep birlikte göreceğiz."
BİR MANİFESTO İLE DEVAM EDELİM
Her kim ki bu ülkenin seçilmiş hükümetine karşı ülke yönetimini silah zoruyla ele geçirmek için silaha sarılırsa resmi veya sivil halka ateş ederse namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır.
Seçilmiş yönetimler darbe ile değil seçimle gelmeli seçimle gitmelidir.
15 TEMMUZUN ARKASINDA, ÖNÜNDE, ALTINDA, ÜSTÜNDE HER YERİNDE ABD VAR.AMAÇLARI PKK KÖPEĞİNE ARSLAN ORDUYU YENDİRMEKTİR.EN BÜYÜK NAMUSSUZLUK ŞEREFSİZLİK İŞTE BUDUR.
Türkiye içindeki PKK kadrolarını Suriye'ye PYD'ye gönderdiler.Türkiye'de ise YDGH adı altında yeni yetişen sempatizanlar kurulu PKKlıları ikame ettiler. Şimdi o PYD PKK'nın esas başta ABD olmak üzere tüm batılı ülkeler özel birlikleri ile PYD de savaşmaktadırlar.Yani PYD bir PKK terörö örgütünden ziyade uluslararası bir koalisyon gücüne dönüşmüştür.
Her şeye rağmen köpeğin Arslana yine de gücü yetmezse Kıbrıs'da İngiliz güçleri,Suriye,Irak ve Ürdün'de ABD koalisyon unsurları PYD üniformasıyla devreye girecektir. İşte bu nedenle Türkiye NATO'dan atılmalı ama batı atmış olmamalı.
Yani Türkiye'nin kendiliğinden NATO'dan çıkması isteniyor. Bütün dünyaya ve diğer NATO üyelerine "TÜRKİYE'Yİ NATO'DAN BİZ ATMADIK, KENDİSİ ÇIKTI" diyerek üyelerin NATO'ya olan güvenini sarsmayacaklar..
Ağustosun dokuzunda Sen Petersburg'ta Rus lider ile görüşmeye gidecek olan sayın Cumhurbaşkanı bu konuda çok dikkatli olmalı.
Zira ABD Yahudileri Rusya'yı da bu konuda kandırmış olabilirler. Yani Rusya'nın da şu an Türkiye hakkındaki düşünceleri ve planları ABD planları içine çizilmiş olabilir. Rusya da oyuna gelebilir. Uçak olayı da öyleydi. Rusya ile Türkiye ilişkilerini dondurmak isteyen ABD'nin bir oyunuydu ve sonradan anlaşıldı.
Cemaate darbeyi yaptıran ABD'dir. Millet engellemişse bu çok güzel bir olaydır.
Ahir zaman olayları açısından ise:
Kasımda ABD'de seçimler var ve Clinton Demokrat Partinin adayı olarak seçimleri kazanacak. Hadis yorumlarında geçen Melikenin ordusu Clinton'un ordusu Allahu Alem. Çünkü biz bunu Clinton hastalığı nedeniyle ABD Dış İlleriBalkanlığını bıraktığı dönemde yazmıştık. Hadis yorumunda geçiyor ABD başkanı olacak demiştik.
İşte o ordu Akdenizden Amik Ovasına çıkacak olan ordudur. Rus Ordusunu Amik Ovasından atmak için çıkacak ve Türk Ordusu ile birlikte Rus ordusuna karşı savaşacak. Allahu Alem 2018'de.
Ama o tarihe kadar her şey aleyhimize gelişecek gibi hadis yorumlarına göre.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)