MEHDİ, SÜFYAN'I ÖLDÜRMEK İSTEMİŞ AMA İSRAİL KURTARMIŞ (!)
AHMEDİNECAD; "ABD, HZ.MEHDİ AS'IN PEŞİNDE, ÖLDÜRMEK İÇİN MEHDİ'Yİ ARIYOR" DEMİŞTİ.
BİR BAŞKA SİTE "MEHDİ,SÜFYAN'IN PEŞİNDE, BULURSA ÖLDÜRECEK" DEMİŞ.
DAHA BAŞKA BİR SİTE" MEHDİ, SÜFYAN'I TAM ÖLDÜRECEKTİ, İSRAİL KURTARDI" DEMİŞ.
DEMİŞ DE DEMİŞ.VS.VS
HZ.MEHDİ AS DA SÜFYAN DA HENÜZ ÇIKMADI.
2015 YILINDAN İTİBAREN MEHDİ BEKLENİYOR. 2019'A KADAR ÇIKACAĞINDA EKSER ALİMLER HEM FİKİR.
EN FAZLA ÜZERİNDE DURULAN ÜÇ TARİH VAR: 2015, 2016 VE 2017
2018 VE 2019 YA DA DAHA SONRASI İÇİN EKSERİYET YOK.
BİZİM ARAŞTIRMALARIMIZA GÖRE DE 2015 YILINDAN İTİBAREN HER AN ÇIKABİLİR.
İŞARETLER DE HER GÜN DAHA ÇOK BELİRGİNLEŞİYOR.
ALLAH KAVUŞTURSUN ÜMMETİ İNŞALLAH.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
30 Haziran 2015 Salı
ÜRDÜN DE SURİYE'YE GİRMEK İSTİYOR
ÜRDÜN DE GÜNEYDEN SURİYE'YE GİRMEK İSTİYOR
Türkiye’de “tampon
bölge” gerekçesiyle Suriye’ye müdahale tartışmaları hız kazanmışken, Ürdün,
Suriye’nin güneyinde cihatçılara karşı “tampon bölge” oluşturmaya hazırlanıyor.
Financial Times’ın haberine göre Ürdün, Suriye’nin güneyinde
“tampon bölge” kurmaya hazırlanıyor. Amacın Ürdün sınırında güvenli bölge
oluşturmak olduğu söylenirken, bölgenin Dera’dan Süveyde’ye uzanacağı
bildiriliyor.
Haberde tampon bölge oluşturma fikrinin uzun süredir
bulunduğu belirtilirken, fikrin ancak son zamanlarda dikkate alındığı
söyleniyor. Ürdün’ün ise IŞİD’e karşı endişeleri sebebiyle böyle bir bölge
kurmayı düşünmek zorunda kaldığı duyuruluyor.
Ürdün’ün de ABD ile birlikte “cihatçı olmayan muhalifleri”
eğittiği belirtilirken, bölgenin mülteciler ve “muhalifler” tarafından da
kullanılacağı söyleniyor. Haberde Ürdün ve müttefiklerinin “yeni bir İdlib”
yaşanmasını da istemediği aktarılıyor.
HABER BU...
İŞTE YORUM
Türkiye'nin Suriye operasyonu Ürdün'deki yedi bayraklı koalisyon ordusunun Suriye'yi işgaline sebep olur.
Çünkü batılılar, savaşta Türk Ordusunun varacağı sonuçları en baştan kestiremeyeceklerini çok iyi bilirler ve bu yüzden de Türk Ordusunun Suriye'ye girmesini ASLA istemezler. Girdiği yerden çıkmayacağını da tarihten teyit ederler.
ABD, zaten tampon bölgeye karşı olduğunu açıkça ilan etti. Türkiye kendi başına hareket ederse (yani Nato'dan bağımsız) destek vermeyeceklerini de açıkladılar. Tıpa tıp Kıbrıs Barış Harekatı'nda yaptıklarını yine tekrarlıyorlar.
1974 Kıbrıs Barış Harekatında Türkiye NATO ülkesiydi ama Yunanistan NATO ülkesi değildi. Buna rağmen Türkiye'ye destek vermemişler ve kendi kararına bırakmışlardı. Tabi Yunan ve Rumlar yenilmesin diye de onlara her türlü gizli desteklerini esirgememişlerdi. Maalesef NATO ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı olduğu zaman OLAN, ama Türkiye'nin ABD'ye ihtiyacı olduğu zaman ortadan kaybolan bir savunma paktı. Kore'ye giderken 1974 de satışa geleceğimiz aklımıza gelemezdi tabi.
Konuya dönersek Türkiye Suriye'ye girerse Halep alınır. Kürt Koridoru suya düşer. IŞİD hapı yutar.Esad'ın etekleri tutuşur kaçacak yer arar.
Ama bunları Esadın destekçisi İran ve Rusya ister mi?
IŞİD ve PKK/PYD'nin destekçisi ABD,İngiltere ve İsrail ister mi?
Tabi ki istemezler.
İşte o nedenle bunların en uyanığı ABD,Türkiye Suriye'ye girdiği gün, Ürdün'deki orduyu Suriye'ye sokar ve Türkiye'den önce Suriye'yi işgal ederler.
Yani Süfyan'ın çıkışı çok yakındır. ALLAHU ALEM.
İşte o nedenle kahraman ordumuz, bu fitneci kalleşlerin planlarına alet olmamalı ve Suriye'ye girmemelidir.
Biz girmezsek zaten şu anda birbirleriyle taşeronları aracılığı ile savaşmaktadırlar.
Taşeronların savaşından da illa ki birileri galip gelecek ve diğerleri BİZZAT KENDİLERİ sahaya inmek zorunda kalacaklardır.
Alimlerin hadis yorumlarına göre Suriye'nin işgali (İster kuzeyden olsun ister güneyden) 3.Dünya Savaşının başıdır.
Bu savaşta galip olacaklar; sahaya en son ineceklerdir. Fitne onların, final bizim olsun İnşallah.
Kürt koridoruna engel olmayalım mı?
Şu an için hiç önemli değil. İsrail Kürtleri daha doğrusu PKK/PYD'yi Türkiye'yi zayıflatmak, bölmek,parçalamak için kullanıyor. Eğer Türkiye bölünür de Kürt Devleti kurulursa zaten en fazla dokuz ay kalacak,sonunda çok feci bir şekilde yıkılacaktır. Şimdi buraya dikkat!
Böyle bir durumda yani Kürtler ayrıldıklarında Batı ve İsrail şu an için destekledikleri PKK/PYD'yi anında karşılarına alacak ve IŞİD'e inanılmaz destekler ile Kürtleri katledeceklerdir.
Çünkü İsrail'in istediği, içinde Kürtler olan bir Kürt Devleti değil adı Kürt Devleti olan ama içinde Kürtlerin olmadığı bir Yahudi Devletidir. Kürt kardeşlerimize anlatmak istediğimiz de zaten buydu.
İsrail hiç kendisine Müslüman vatandaş arar mı? İşte Gazze, işte Batı Şeria... Nerede Filistin?
Herkes aklını başına alsın.Yazdıklarımız bunlar olacak manasında değil İsrail'in planlarıdır.
Güzeller güzeli Rabimizin izin ve inayetiyle bütün planları başlarına kaya gibi düşecek İnşallah.Ve alimlerin hadis yorumlarına göre de Müslüman Kürt halkı Kahraman Ordudan ASLA ayrılmayacaktır. Bizim amacımız da daha şimdiden halkımızı aydınlatmaktır.
Bu bağlamda bize mailler de geliyor. Ne yapalım diye...
Yapılacak tek şey, bu ahir zaman fitnelerinde tüm halkımızın KAHRAMAN ORDUMUZUN emrinde hazır ve nazır olmasıdır. Kürt kardeşlerimiz de güneydoğuda kahraman askerlerimize sahip çıksınlar, İsrail Uşağı PKK'ya alet olmasınlar. Bu kadar net yazıyoruz. Kahraman Orduya tabi olan Hz.Mehdi AS'a tabi olacaktır İnşallah.Olmayan da helak olacaktır Allahu Alem.
ALLAHU ALEM.
29 Haziran 2015 Pazartesi
“KIZMAZSA BAHÇELİ’YE İKİ SORU” SORAN AHMET HAKAN’A İKİ CEVAP
“KIZMAZSA BAHÇELİ’YE İKİ SORU” SORAN AHMET HAKAN’A İKİ CEVAP
İşte Ahmet Hakan'ın Bahçeli'ye yönelttiği iki soru;
SORU BİR: Eğer "Çözüm Süreci", sizin dediğiniz
gibi bir çözülme ve ihanet süreciyse... Neden çıkıp da "AK Parti ile HDP
koalisyon kursun" diyorsunuz... Bu ikisi koalisyon kurarsa... Çözülme ve
ihanetin hızı daha da artmaz mı? Memleketini seven, milliyetçi bir lider, kendi
açısından en kötü senaryoyu milletine reva görür mü? Çözülme ve ihanet diye
nitelendirdiği bir sürecin önünü açmak yerine, böyle bir sürecin önüne geçmeye
çalışmaz mı?
Nedir bu işin izahı?
SORU İKİ: "Saray'la görüşen bir MHP'li varmış, onu
arıyorum, tespit edersem partiden atacağım" diye açıklamalar yapıyorsunuz.
Hakikaten de varsa böyle bir MHP'li... Ve bu MHP'liyi tespit edip partiden
atarsanız... Partinizin milletvekili sayısı 79'a düşecektir... Bu durumda
"ana muhalefet partisi" olma durumu, ismini bile telaffuz etmek
istemediğiniz partiye geçmiş olmaz mı? HDP'yi ana muhalefet haline getirecek de
olsa... O MHP'liyi partiden atar mısınız? Bunu yapar mısınız gerçekten?
CEVAP BİR: Evet “Çözüm Süreci” bir çözülme ve ihanet
süreciydi. Ve HDP’ nin barajı geçmesiyle de bu ispat edildi.
AKP ile HDP koalisyon kurarsa çözülme ve ihanetin hızı artmaz. Tam tersine çözülme ihanet halk tarafından da net olarak görülür ve AKP-HDP Koalisyonu iktidarda kalamaz. Yapılacak erken seçimde de MHP tek başına iktidara gelir.
Memleketini seven, milliyetçi lider Devlet Bahçeli, bu senaryoyu üç aylık bir kötü senaryo olarak görür ve akabinde de MHP’nin tek başına iktidara geleceğini bildiğinden, milletine tek başına MHP iktidarını ve sorunların kökten çözümünü reva görür. Ve milletine bu şekilde sahip çıkabileceğini düşünür.
Bu düşünce neticede çözülme ve ihanet sürecinin önünü açmaz, tam tersine bu süreci kökten sona erdirerek kesin çözüm sunar.
AKP ile HDP koalisyon kurarsa çözülme ve ihanetin hızı artmaz. Tam tersine çözülme ihanet halk tarafından da net olarak görülür ve AKP-HDP Koalisyonu iktidarda kalamaz. Yapılacak erken seçimde de MHP tek başına iktidara gelir.
Memleketini seven, milliyetçi lider Devlet Bahçeli, bu senaryoyu üç aylık bir kötü senaryo olarak görür ve akabinde de MHP’nin tek başına iktidara geleceğini bildiğinden, milletine tek başına MHP iktidarını ve sorunların kökten çözümünü reva görür. Ve milletine bu şekilde sahip çıkabileceğini düşünür.
Bu düşünce neticede çözülme ve ihanet sürecinin önünü açmaz, tam tersine bu süreci kökten sona erdirerek kesin çözüm sunar.
CEVAP İKİ: MHP, gelenekleri, ilkeleri ve vazgeçilmez
prensipleri olan bir partidir. Kişilerin, koltukların ve onların çıkarlarının
korunması için değil sadece ve sadece “Vatan” için siyaset yapar.
MHP, ülkenin en önemli sorununun dört yanımızı kuşatmış olan ateş çemberi olduğunun bilince ve PKK’nın da tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendiğinin farkında olarak, bundan “Açılım Sürecini” dayatan AKP’yi sorumlu tutmaktadır.
Genel Başkan Bahçeli’nin 7 Haziran gecesi yaptığı açıklamalara rağmen MHP üyesi üstelik de milletvekili olan bir kimsenin Bahçeli’ye rağmen ve haberi olmadan AKP ile kendi başına bir diyaloğa girmesi parti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Kaldı ki AKP’nin bu girişiminin tek başına iktidarı transfer vekillerle kurmak için CHP ve MHP’ye bir fitne sokmak amacıyla yapmadığı da kesin değildir.
Ülkeyi sandıktan çıkan koalisyon seçeneğine rağmen hükumetsiz bırakmamak görev ve sorumluluğu da görüşme yapan vekilin haddine değil parti kurullarının yetkisindedir.
Baykal bile AKP’nin davetine kendi genel başkanını haberdar ederek gittiğine göre MHP' li vekilin şahsi kararıyla gitmesi tam manasıyla bir disiplinsizlik örneğidir.
MHP’nin Ana muhalefeti HDP’ye kaptırma akılsızlığı (!) gerçekte Ahmet Hakan’ın ilkesizliğidir. İlkesine sahip çıkan ülkesine sahip çıkar. MHP de onu yapmaktadır. Ahmet Hakan'a düşen yüzde 16 oy alan MHP ile yüzde 13 oy alan HDP'nin aynı miktarda vekil çıkarmasını eleştirmesi gerekirdi.
AKP ile CHP hükumet kursa, HDP de ana muhalefet olsa, MHP açısından değişecek bir şey yoktur. Nasıl olsa MHP açısından üç parti de aynıdır ve üçü de açılımcıdır.
Bahçeli, bunu 7 Haziran gecesi çarpıcı bir şekilde ilan etmiş ve üçüne birden koalisyon kurma önerisi sunmuştur.
MHP, ülkenin en önemli sorununun dört yanımızı kuşatmış olan ateş çemberi olduğunun bilince ve PKK’nın da tarihinde hiç olmadığı kadar güçlendiğinin farkında olarak, bundan “Açılım Sürecini” dayatan AKP’yi sorumlu tutmaktadır.
Genel Başkan Bahçeli’nin 7 Haziran gecesi yaptığı açıklamalara rağmen MHP üyesi üstelik de milletvekili olan bir kimsenin Bahçeli’ye rağmen ve haberi olmadan AKP ile kendi başına bir diyaloğa girmesi parti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Kaldı ki AKP’nin bu girişiminin tek başına iktidarı transfer vekillerle kurmak için CHP ve MHP’ye bir fitne sokmak amacıyla yapmadığı da kesin değildir.
Ülkeyi sandıktan çıkan koalisyon seçeneğine rağmen hükumetsiz bırakmamak görev ve sorumluluğu da görüşme yapan vekilin haddine değil parti kurullarının yetkisindedir.
Baykal bile AKP’nin davetine kendi genel başkanını haberdar ederek gittiğine göre MHP' li vekilin şahsi kararıyla gitmesi tam manasıyla bir disiplinsizlik örneğidir.
MHP’nin Ana muhalefeti HDP’ye kaptırma akılsızlığı (!) gerçekte Ahmet Hakan’ın ilkesizliğidir. İlkesine sahip çıkan ülkesine sahip çıkar. MHP de onu yapmaktadır. Ahmet Hakan'a düşen yüzde 16 oy alan MHP ile yüzde 13 oy alan HDP'nin aynı miktarda vekil çıkarmasını eleştirmesi gerekirdi.
AKP ile CHP hükumet kursa, HDP de ana muhalefet olsa, MHP açısından değişecek bir şey yoktur. Nasıl olsa MHP açısından üç parti de aynıdır ve üçü de açılımcıdır.
Bahçeli, bunu 7 Haziran gecesi çarpıcı bir şekilde ilan etmiş ve üçüne birden koalisyon kurma önerisi sunmuştur.
Ahmet Hakan sen müsterih ol. Bundan sonraki seçimde MHP tek başına iktidara gelir ve geleneklerinden, ilkelerinden ve vazgeçilmez prensiplerinden, özellikle de VATAN’ dan, en küçük bir taviz vermeden tüm sorunları kökünden çözer İnşallah.
NOT: Devlet Bahçeli’nin Ahmet Hakan’a cevap vermekten daha önemli
işleri olduğunu düşündüğümüzden, hatta muhatap almayacağını bildiğimizden biz
yazıverelim dedik.
28 Haziran 2015 Pazar
TÜRK-YUNAN HARBİNİ ABD ÇIKARACAK
ALLAHU ALEM, TÜRK-YUNAN SAVAŞI ÇOK YAKIN
Hadis yorumlarına göre Türk- Yunan Savaşı, Türklerin Suriye'ye girmesinden hemen sonra çıkacak. "Türkler adaya dönerler" diye ifade edilen durum yaklaşıyor Allahu Alem.
Eğer Türkiye Suriye'ye bir operasyon yaparsa, hedefi Halep- Kilis arasında bir koridor oluşturmak olacak. Bu harekatın müttefikimiz ABD'nin kerhen kabul edeceği bir operasyon olacağı kesindir. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye rağmen ve Türkiye' ye karşı bu koridoru kurmak isteyen ABD'dir. Ama Türkiye kararlılığını ortaya koyduğunda (Ki bu ortaya konulmuştur) ABD istemeden de olsa kabul edecektir. Çünkü Türkiye sonuna kadar haklıdır. Aynı durum Kıbrıs Barış Harekatında da yaşanmıştır.
Türkiye'nin bu operasyonu Rusya, İran ve Esad ile de anlaşmalı yapması gerektiğini yazmıştık. Onlar zaten bu operasyona ABD'ye rağmen olduğu için kayıtsız şartsız destek vereceklerdir. Tek şartları "Esad ve Hizbullah hedef alınmasın" olacaktır.İlker Başbuğ Paşanın önerisi doğrudur.
Bu durumda kimin ne yapabileceğini hesap ederken ilk öncelik de ABD'dir. Yani ABD bu operasyona karşı hangi planlarını devreye sokacaktır?
ABD de şu an için Yunanistan'daki gelişmeleri kullanacaktır.Çünkü Yunanistan'da "Askeri Darbe" an meselesidir. Ve Yunan subaylarının tamamına yakını da komünist subaylardır. 1967 askeri cuntasına benzer bir darbe her an olabilir. ABD o darbeyi Yunanistan'ın Demirperde'ye kayması olarak görmüş ve tehdit algılamıştı. Şimdi ise bir taşla iki kuş peşine düşecektir.
Hem Türkiye'yi Suriye'den çıkarmak hem de Yunanistan'ın Rusya'ya kaymasını önlemek için Türk-Yunan Savaşını tetikleyecektir. Gelişmeler bu yöndedir. ABD neler yapabilir?
Şu an Kıbrıs'da Annan Planını kabul etmiş iki lider bulunmaktadır.Bizimki de en az Rum lider kadar Türk karşıtı biridir.Onunla her an Kıbrıs'da siyasi yapıyı sarsacak bir gelişme yaptırabilirler. Ya da Rum Ordusu ile adadaki Kahraman Birliklerimize karşı bir provokasyon planlanabilir.
Diğer tarafta Yunanistan ordusunda bulunan ajanları vasıtasıyla Ege'de her an bir provokasyon yapabilirler. Bunları ABD yaptırır, kimin yaptığı önemli değil.
Tabi ABD derken yine tekrar edelim, İsrail'dir, demek istediğimiz.Yani ABD ve İngiltere'deki Yahudi Siyonistler Türkiye'nin Suriye'ye girmesini ASLA istemezler.Yunanistan'da bir darbe olursa (Belkide kendileri yaptıracaklar) askerlere, Yunanistan'ın borçlarını ödeme karşılığında Türkiye ile savaşı diretebilirler.
Türkiye, hem Suriye hem de Yunanistan konusunda çok ama çok dikkatli olmalı. Hadis yorumlarına göre Suriye'den şu anda başımız ağrımayacak ama Yunan Savaşından sonra Suriye'de kıyamet savaşı yapılacak Allahu alem.Onun için de Türkiye şu anda Suriye'deki fitnenin içinde kalmamalı.Hatta hiç girmesek daha iyi olur çünkü ne IŞİD kalacak ne PYD.
Türkiye'nin Suriye operasyonunun bir de şu sonucu olacak Allahu alem. Türkiye Suriye'den çıkar çıkmaz Ürdün'deki koalisyon ordusu Suriye'yi işgal edecek.İşte kıyamet savaşı da böyle başlayacak. Uzak durmalıyız vesselam.
Hadis yorumlarına göre Türk- Yunan Savaşı, Türklerin Suriye'ye girmesinden hemen sonra çıkacak. "Türkler adaya dönerler" diye ifade edilen durum yaklaşıyor Allahu Alem.
Eğer Türkiye Suriye'ye bir operasyon yaparsa, hedefi Halep- Kilis arasında bir koridor oluşturmak olacak. Bu harekatın müttefikimiz ABD'nin kerhen kabul edeceği bir operasyon olacağı kesindir. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'ye rağmen ve Türkiye' ye karşı bu koridoru kurmak isteyen ABD'dir. Ama Türkiye kararlılığını ortaya koyduğunda (Ki bu ortaya konulmuştur) ABD istemeden de olsa kabul edecektir. Çünkü Türkiye sonuna kadar haklıdır. Aynı durum Kıbrıs Barış Harekatında da yaşanmıştır.
Türkiye'nin bu operasyonu Rusya, İran ve Esad ile de anlaşmalı yapması gerektiğini yazmıştık. Onlar zaten bu operasyona ABD'ye rağmen olduğu için kayıtsız şartsız destek vereceklerdir. Tek şartları "Esad ve Hizbullah hedef alınmasın" olacaktır.İlker Başbuğ Paşanın önerisi doğrudur.
Bu durumda kimin ne yapabileceğini hesap ederken ilk öncelik de ABD'dir. Yani ABD bu operasyona karşı hangi planlarını devreye sokacaktır?
ABD de şu an için Yunanistan'daki gelişmeleri kullanacaktır.Çünkü Yunanistan'da "Askeri Darbe" an meselesidir. Ve Yunan subaylarının tamamına yakını da komünist subaylardır. 1967 askeri cuntasına benzer bir darbe her an olabilir. ABD o darbeyi Yunanistan'ın Demirperde'ye kayması olarak görmüş ve tehdit algılamıştı. Şimdi ise bir taşla iki kuş peşine düşecektir.
Hem Türkiye'yi Suriye'den çıkarmak hem de Yunanistan'ın Rusya'ya kaymasını önlemek için Türk-Yunan Savaşını tetikleyecektir. Gelişmeler bu yöndedir. ABD neler yapabilir?
Şu an Kıbrıs'da Annan Planını kabul etmiş iki lider bulunmaktadır.Bizimki de en az Rum lider kadar Türk karşıtı biridir.Onunla her an Kıbrıs'da siyasi yapıyı sarsacak bir gelişme yaptırabilirler. Ya da Rum Ordusu ile adadaki Kahraman Birliklerimize karşı bir provokasyon planlanabilir.
Diğer tarafta Yunanistan ordusunda bulunan ajanları vasıtasıyla Ege'de her an bir provokasyon yapabilirler. Bunları ABD yaptırır, kimin yaptığı önemli değil.
Tabi ABD derken yine tekrar edelim, İsrail'dir, demek istediğimiz.Yani ABD ve İngiltere'deki Yahudi Siyonistler Türkiye'nin Suriye'ye girmesini ASLA istemezler.Yunanistan'da bir darbe olursa (Belkide kendileri yaptıracaklar) askerlere, Yunanistan'ın borçlarını ödeme karşılığında Türkiye ile savaşı diretebilirler.
Türkiye, hem Suriye hem de Yunanistan konusunda çok ama çok dikkatli olmalı. Hadis yorumlarına göre Suriye'den şu anda başımız ağrımayacak ama Yunan Savaşından sonra Suriye'de kıyamet savaşı yapılacak Allahu alem.Onun için de Türkiye şu anda Suriye'deki fitnenin içinde kalmamalı.Hatta hiç girmesek daha iyi olur çünkü ne IŞİD kalacak ne PYD.
Türkiye'nin Suriye operasyonunun bir de şu sonucu olacak Allahu alem. Türkiye Suriye'den çıkar çıkmaz Ürdün'deki koalisyon ordusu Suriye'yi işgal edecek.İşte kıyamet savaşı da böyle başlayacak. Uzak durmalıyız vesselam.
MÜNAFIKUN SURESİ KİMLERİ ANLATIYOR?
KURAN'I KERİM TÜRKÇE MEALİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
63-MÜNAFİKUN:
1 - Münafıklar sana geldikleri vakit: "Şahitlik ederiz
ki sen muhakkak Allah'ın elçisisin." derler. Senin mutlaka kendisinin
elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik
eder.
2 - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan
çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!
3 - Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar
ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
4 - Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider,
konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her
gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah
onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?
5 - Onlara: "Gelin, Allah'ın Resulü sizin için mağfiret
dilesin." denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak
yüz çevirdiklerini görürsün.
6 - Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için
birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu
yola iletmez.
7 - Onlar öyle kimselerdir ki: "Allah'ın elçisinin
yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler." diyorlar. Oysa
göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
8 - Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek,
daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük,
ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar
bilmezler.
9 - Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı
anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
10 - Birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir
süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demesinden
önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.
11 - Allah süresi geldiği zaman hiç bir canı ertelemez.
Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
AHMET TAKAN'IN HER YAZISINI MUTLAKA OKUYUNUZ
İŞTE SON YAZISI
Yeniçağ Yazarı Ahmet Takan, hükümetin askere verdiği 'Suriye
girin' emri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İşte Ahmet Takan'ın bugünkü yazısı:
Meğerse
Kürt Koridoru Kırmızı Kitap'ta da varmış!.. Erdoğan okumamış. Saray ve AKP, 13
yılın tüm günahlarını ve yolsuzluk dosyalarını ortak edecekleri bir koalisyon
değneği ararken Türkiye’yi içine soktuğu bölünme/çözülme sürecine, yakın
coğrafyamızda da mayaladıkları terör örgütleriyle izledikleri çukur ve
hayalperest stratejilere Türk Ordusu’nu da ortak etmek istiyor.
Recep Erdoğan,
milletin aklıyla alay edercesine çıkmış, “Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir
devlet kurulmasına izin vermeyiz” diyor. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı
çizgisi olan Kuzey Irak’taki sözde Kürt devletinin kurulmasına yaptıkları
katkıların herhalde unutulduğunu sanıyor.
En sert kırmızı çizginin, TSK’ya
uygulanan Balyoz gibi operasyonlarla ne hale geldiği ortadayken AKP kongresinde
çapulcu Barzani’nin baş tacı edilip “Bu millet seninle gurur duyuyor”
sloganlarının hatırlanmayacağı düşünülüyor. Erdoğan ve AKP iktidarının çapulcu
başı ile yaptığı gizli ve açık anlaşmaların -mutabakatların devletin arşivinde
kaybolduğu mu sanılıyor?..
Bakın!.. Güney sınırımızdaki Kürt kapanı ve
Cerablus’a askeri müdahale ile karışan Ankara’da son ulaştığım şok gerçeği
yazayım; Hani, şu Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra “askeri vesayetten
kurtulmak” bahanesiyle TSK’yı ezmek için tu-kaka ettiği daha sonra 17/25 Aralık
itibarıyla paralel yaygarası kopartıp tekrar sarıldığı Kırmızı Kitap var ya!..
Meğerse; Suriye’nin kuzeyinde oluşacak devletin Kuzey Irak’la birleşeceği 2010
yılında Kırmızı Kitap olarak bildiğimiz Milli Güvenlik Siyaset Belgesine (MGSB)
girmiş. TSK, 2010’da, “dış siyaset güvenliği ile ilgili politik-askeri durum
değerlendirmesi” başlığında, “Suriye’deki gelişmeler ve oluşumlarla Suriye’nin
bölüneceğini, yeni oluşumun Kuzey Irak’la da birleşeceğini” açık bir dille
yazmış. Açık bir tanımla “Kürt Koridoru” denmemiş ama Suriye’deki gelişmelerin
nereye gittiği ve “Suriye-Kuzey’deki oluşum” denilerek nereye varacağı yani
bugünkü ve yarınki tablo Kırmızı Kitaba girmiş.
TSK kendi alanı içinde olan
Türkiye’nin Milli Askeri Stratejik Belgesini de (TÜMAS) buna göre yenilemiş.
Mesela, 10 yıllık tedarik planları çerçevesinde teknolojik yenilemelerin yapılması
gibi. Peki, Kırmızı Kitaba giren “Kürt Oluşumu” tehlikesine karşı diğer bazı
kurumlar ne yaptı? “Akil” yalaka/yalamalarla çözüm süreci goygoyculuğu!..
Şimdi, gel de bu tabloda Erdoğan’ın bugünkü çıkışlarına inan!..
Acaba Erdoğan
2010’da yenilenen Kırmızı Kitabı okumamış olabilir mi?.. Gelelim madalyonun
diğer yüzüne; Suriye’nin Kuzeyi’nde PKK/APO/Kürt devletine doğru yaşanan son
gelişmeleri iyi değerlendirmek lazım. 4 yıldır iç savaşla boğuşan ve lime lime
edilen Suriye’nin Türkiye sınır hattı boyunca oluşmaya başlayan Kürt
koridorunun birincil sorumlusu AKP iktidarıdır.
Öyle net ki, Batılılar bölgede
bir ‘Kürdistan devletinin’ kurulmasında kararlı. Bu devletin Irak sınırından
başlayarak Türkiye hattı boyunca Akdeniz’e ulaşacak şekilde bir koridor dahilinde
oluşmaya başladığı da net. AKP’nin Suriye’de başından bu yana güttüğü yanlış
politikalar, IŞİD’e sahip çıkan yaklaşımları, stratejik diplomasi çukuru,
Süleyman Şah’ı hukuki statüsü olmayan bir yere naklederek toprağından
vazgeçmesi, yanlış mülteci politikası, Kobani’de sergilediği yanlış tavır,
Barzani güçlerinin geçişine izin vermesi, ‘Şam’a 15 günde gireriz’
hayalperestliği maalesef burnumuzun dibinde PKK/APO devletinin inşa edilme
sürecini hızlandırdı.
Burnunun önünü göremeyen iktidarın siyaseti, -bırakın
Suriye’den toprak alma hayallerini- hem kendi sınır hattının güvenliğinin
kaybolmasına hem de içerde toprak bütünlüğünün tehdit altına girmesine yol
açtı. Bir de üstüne üstelik Türkiye’de, PKK’dan sonra nur topu gibi IŞİD,
Cihatçılar, Hizbullah, DHKP/C-THKP-C gibi örgütlerimiz(!) oldu. İktidarın
yanlış politikaları sadece Suriye’de PKK koridoru oluşturmadı aynı zamanda
yeryüzünde ne kadar radikal örgüt ve savaşçı varsa onlarında topraklarımızda
mevzilenmesine yol açtı. AKP’nin tek başına hakim olduğu geçtiğimiz yasama
döneminde çıkartılan “Suriye Tezkeresi” (güya Türkmenlere yardım vardı ) ile
iki şey sağlandı.
Birincisi, Türkiye topraklarının Barzani Güçleri’ne
açılmasıyla birlikte Irak’ın Kuzeyi’nde hakim olan Barzani’nin Suriye’nin
Kuzeyi’nde de söz sahibi olmasının önü açıldı.
İkincisi ise, Kobani özelinde
IŞİD’e karşı savaşan PKK/PYD’nin bu tezkere olayından sonra meşrulaşması...
Tezkere öncesinde PKK ve Barzani arasında kurulacak “Kürdistan’ın liderliği”
konusunda bir rekabet vardı. Kobani olaylarından sonra liderliğin Barzani’ye
verildiği ama PKK’nın da meşru olarak tanındığı görüldü. PKK bu süreçte terör
örgütünden ziyade bölgede istikrarı sağlayan ve terör örgütü IŞİD’i
durdurabilecek yegane güç gibi hareket etmeye başladı. İnsan kaynağı konusunda
sorunu olmayan örgüt, gerek Esad’tan gerekse bölgeye Türkiye’den giden
silahlardan ve ABD ve AB’nin açıktan yaptığı destekle ağır silah ihtiyacını da
büyük oranda karşılamış oldu. Helikopter ve uçaklara karşı kullanılabilen
füzeler elde ettikleri biliniyor. IŞİD tanklarına karşı da bol miktarda silah
aldığı, hatta tankları ele geçirdikleri biliniyor.
PKK bu güce , Türkiye ile
çatıştığı bir dönemde değil, silahlı mücadele yapmadığı bir dönemde elde etti.
2009’da başlayan ve 2013’ten itibaren Çözüm/Çözülme denilen sözde barış süreci
tamamen PKK’ya yaradı. Şimdii!..
Böyle bir fotoğrafı olan iktidarın neyine
hangi söylediğine güveneceksiniz? Cerablus’a nasıl gireceksiniz? Hadi girdiniz
diyelim; terör bölgesinde tekrar başlayacak isyanı hangi askerle bastıracaksınız?
Bugüne kadar bölücü örgütle savaştığı için “terörist” diye yargıladığınız
askerle mi?
Tüm bunlara rağmen, terörle mücadele için yasal koruma isteklerini
reddettiğiniz hatta güdümünüzdeki Valilere dövdürttüğünüz askerle mi?.. Ha!..
“Tekrar seçim” için tezgah kuran Erdoğan’ın yakın bir zamanda çözüm süreçi
Valileri tu-kaka etmeye başladığınız görürseniz sakın şaşırmayın. Saf
olmayın!..
AHMET TAKAN - YENİÇAĞ GAZETESİ
27 Haziran 2015 Cumartesi
YUNAN REFERANDUMUNDAN "HAYIR" ÇIKACAK
YUNANİSTAN 5 TEMMUZDA AB ŞARTLARINA OY VERECEK
Yunanistan parlamentosu, Başbakan Çipras'ın 5 Temmuz'da
kreditörlerin önlemlerini referanduma sunma kararını görüşüyor.
Ana muhalefet
Yeni Demokrasi, sosyalist PASOK ve Potami Partilerinin referandum karşıtı tavır
aldıkları görüşmelerde hükümete yönelttikleri eleştiriler sebebiyle sık sık
karşılıklı sataşmalar yaşanıyor.
Ana muhalefet Yeni Demokrasi lideri Antonis
Samaras'ın konuşmasının ardından Başbakan Aleksis Çipras genel kurula
seslenecek. Ardından oylamaya geçilecek.
Referanduma Syriza, Bağımsız Yunanlar
(ANEL) ve Yunanistan Komünist Partisi'nin evet oylarıyla yeşil ışık yakılmasına
kesin gözüyle bakılıyor.
OLAY ŞU:
AB Kreditörleri ile Yunanlı yetkililerin yaptığı görüşmede AB'nin Yunanistan'a yeni kredi açması istendi. AB bu teklifi Yunanistan'ın yeni kemer sıkma politikaları kararları alması halinde kabul edebileceğini söyledi. Yeni tedbirler 16 sayfalık bir kemer sıkma politikası.İçinde savunma harcamalarının da kısılması bulunuyor.Yunanistan'ın yıllık 500 milyon Dolarlık savunma harcamalarının da yarıya indirilmesi şart koşuluyor.Yunan savunma Bakanı ve Koalisyonun küçük ortağı da bunu şiddetle reddederek "AB bizi Türkiye'ye karşı savunmasız bırakmak istiyor" diye siyasi malzeme yapıyor.
Yunan Bakanlar kurulu bu dayatmaların yani AB şartlarını içeren 16 sayfalık şartların referanduma sunulması kararı aldı.Ve parlamentolarına sundu.Parlamentoda referandum kararı çıkacak ve 5 Temmuzda Yunanlılar bu şartları oylayacaklar.
Biz de buradan sonuçları daha şimdiden paylaşalım:
5 Temmuz'da Yunan halkı "HAYIR" diyecek ve yaptırımları reddedecek.
Peki bu ne anlama gelecek?
Yunanistan'ın AB'den ve Euro bölgesinden çıkması anlamına gelecek.Yani süreç başlayacak.
Yunanistan'ın AB-Euro bölgesinde bulunması Almanya ekseninde kalması, ayrılması ise ABD-İngiltere eksenine teslim olması demektir. Ancak Rusya da Almanya ile birlikte belki de Yunanistan'ı tamamen ABD ve İngiltere'ye karşı Rusya eksenine çekebilir.
Yani özetle Yunanistan'da her an, her şey olabilir. Türkiye Yunanistan konusunda çok dikkatli olmalı. Zira tetikçiler hep parayla satın alınabilen kişiler olmuştur.
Evet Türkiye'nin gündeminde Suriye vardır ama bize göre Suriye planlarımız ile bağlantılı olarak Yunanistan öncelikli hale gelebilir. Yani Suriye politikalarımıza karşı Yunanistan bize karşı kullanılabilir.
Suriye ile ilgili ABD, Rusya, İran ve hatta Esad'sız bir girişimde bulunmamak şu an için elzemdir.
Bütün hesaplarımızı yaklaşan ABD-RUSYA Savaşına göre yapmalı ondan önceki tüm fitnelerden uzak durmalıyız.Çünkü böyle bir savaş başladığında IŞİD, PYD, PKK, Suriye, Irak vs hiç konuşulmayacak bile.Tamamı çimendir, ezilip gidecekler.
Suriye'de bir şey yapmayalım mı?
Ne yaptıysak yanlış yaptık zaten. İran'ın Suriye politikası doğruydu.Üç yıldan beri söylüyoruz. Suriye'de İran haklı çıkmıştır. Mevcut tabloda Suriye'nin geldiği durumda kim zararlı çıkmıştır? İran mı? Türkiye mi? Suriye için bir şey yapılacaksa açıktan tarafsız gizliden İran ile birlikte yapılmalıdır.
Tek bir öneri:
El Kaide ve Öso'ya "Çekilin" diyelim ve Suriye'yi PYD ile savaş karşılığında Hizbullah'a teslim edelim.
- Hizbullah'a mı teslim edelim?
ABD, PKK'ya teslim ederken biz de seyredelim, olur mu?
26 Haziran 2015 Cuma
AHMET TAKAN'IN TÜRKİYE GÜNDEMİ YAZISI ÇOK ÖNEMLİ
TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ AHMET TAKAN YAZIYOR
İŞTE O YAZI
“Cerablus’a girin” direktifini reddeden TSK’dan Başbakan’a
öneri;
“Türkmenlere sağlam destek verelim”...
Koalisyon peşrevleri ile dalgalanan ülke gündemi, dün,
YENİÇAĞ’ın “Ankara’yı sarsan emir;
Cerablus’a girin” manşeti ile gerçek
noktasına kilitlendi.
“Suriye krizi”
başlığıyla önceki gün
“Başbakan” Ahmet Davutoğlu başkanlığında
yapılan güvenlik zirvesinden de yeni bilgilere ulaştık.
Masadaki, “Cerablus” sıcak başlığından devam edelim;
Güvenlik zirvesinde Ayn-el Arap’ta patlatılan bombalar,
IŞİD’in yeni saldırıları ve terör bölgesinde hareketlenmeler masaya yatırıldı.
Öncelikle şu hususu, yiğidin hakkını yiğide teslim etmek adına belirtmeliyim;
Türk Silahlı Kuvvetleri, siyasetçilerin
basit oy çıkarları uğruna ülkeyi maceralara sürüklememek, stratejik(!)
bataklıktan çıkarıp yeni bir stratejik bataklığa sokmamak için yalnızca askeri
değil, büyük de bir diplomatik çaba yürütüyor. Buradan TSK’nın yurt dışına
büyükelçiler gönderiyor manası çıkmasın. TSK’nın masaya koyduğu belge ve
bilgiler yaptığı kapsamlı analizler Hariciyenin de elini çok rahatlatıyor.
“Başbakan” Ahmet
Davutoğlu’nun “Cerablus’a girin” yazılı direktifine direnen TSK, önceki günkü
toplantıda “Cerablus’a girildiğinde
yansımalar ne olur” başlığı altında
geniş bir rapor sundu. Böyle bir harekatta düşman unsurların çokluğuna dikkat
çekilerek, “Doğu’da Fırat karşında kalan
Ayn-el Arap ve diğer Kürt kantonları ile çevrilen bölgede nasıl komşu olunurun”
Türkiye için sakınca ve tehlikeleri etraflıca anlatıldı. Türkiye içindeki
(tetiklenecek) ayaklanma tehlikelerine ise ayrıca dikkat çekildi.
Ahmet Davutoğlu’nun önüne, Rusya’nın, Tartus limanına
haftada iki kez ağır nakliye gemisi göndererek Esad güçlerine yakıt, yiyecek ve
her türlü silah desteği sağladığı bilgisi konuldu. Benzer yardımların İran
tarafından da yürütüldüğü tekrar hatırlatıldı. “Tüm diplomatik temaslar tamamlanmadan ABD bir
taraftan, Rusya ile İran’ı nasıl karşımıza alacağız” diye soruldu. Esad’ın bölgedeki güçler ve
terör örgütleriyle sürekli dans ettiğinin de altı çizildi.
Bu arada güvenilir kaynaklardan aldığım bilgiye göre,
oluşturulan devlet kararı çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu, diplomasi turuna Rusya Bakan Yardımcısı ile görüşerek başladı.
Sinirlioğlu’nun İran ile de diplomatik trafik yürüttüğü verilen bilgiler
arasında. Devlet kararı ile yürütülen diplomasinin teması da “Esad, IŞİD ile de PKK-PYD güçleri de
mücadele etsin. Biz gerekli her türlü desteği vermeye hazırız”.
Mekik diplomasisini desteklemek, boşta-lafta bırakmamak için
de Ankara önemli bir adım attı. YENİÇAĞ’a bilgi veren kaynaklar Suriye’ye karşı
yürürlükte olan ve sert uygulanan angajman kurallarının kısmi olarak
yumuşatıldığı ve bunun Şam’a iletildiğini kaydederek, “örneğin, Suriye uçakları
daha önce sınırımıza 5 kilometreye kadar yaklaşmıyorlardı ama hâlâ çekinik
davranıyorlar” dedi.
TSK, “Başbakan” Ahmet Davutoğu’na “İdlip’ten göçe karşı
sağlam durmamız” görüşünü tekrarlarken kısa ve uzun vadede önerilerinin de
özeti şöyle;
“Sınırlarımızı sağlam
tutalım. Türkmenlere sağlam destek verelim. Suriye ile ilişkilerimizi düzeltelim.”
Benim Ankara’dan aldığım bir başka hava ise Recep Erdoğan’a
da verilen net mesaj. Kendime özgün cümlelerle izah edeyim;
“Devlet adamlığı ve
devletler arası münasebetler, ‘şu ülkenin ailesine gittim. Bu ülkenin çocuğunun
düğününe gittim, onlar benimkine gelmediler’ şeklinde yürütülmez. Esad ile
ailevi sorunlarını bir tarafa bırak artık.”
Bu sütunda dün sizlere Davutoğlu’nun “Cerablus’a girin” talimatına TSK’nın direndiğini ve
reddettiğini yazmıştık. Ankara’daki kaynaklardan ulaştığım sağlam bilgiye göre
bu ilk değilmiş... IŞİD’in Musul’a yaklaşıp çapulcu başı Barzani’nin
peşmergelerini dövdüğü süreçte de benzer bir olay yaşanmış. Kaynaklar şöyle
anlattı;
“Barzani, IŞİD’e
karşı sıkışınca Erdoğan’a haber gönderip yardım istedi. Talebi de şuydu; ‘Size
sınırı açalım, bölgedeki tank taburunuzu hemen gönderin. Ondan sonra da
arkamızdaki bölgeye Türk askeri yerleşsin. TSK, AKP iktidarının Barzani’nin
isteği doğrultusunda gelen talebi anında reddetti. O zaman da büyük bir kriz
yaşandı. Hükümet yine yazılı direktif verdi. Genelkurmay Başkanı ‘Barzani kim
ki bize sınır açacak? Barzani’nin arkasını kollamak, kurtarmak için TSK’yı o
bataklığa sokmam. TSK’yı maceraya sürüklemem’ diyerek direktifi reddetti. Hatta
bir ara istifa krizi yaşandı fakat sorun daha sonra çözüldü...”
Dün itibarıyla gelinen son noktada Ankara kırmızı alarmda...
Talabyat yakınlarında bulunan Türkmen köyleri her gece, YPG
tarafından basılarak boşaltılıyor. AKP iktidarının sahipsiz bıraktığı
Türkmenler perişan durumdalar... Davutoğlu’nun önüne, YPG’nin gerçekleştirdiği
cinayetler sırasında bir köy meydanında vücudunda 50 mermi ile şehit edilen
Türkmen’in fotoğrafı konuldu.
Bakalım ne olacak?..
Madalyonun farklı bir tarafından, yarın, AKP’nin yeni Kürt
tezgâhları ile ilgili önemli değerlendirme ve bilgileri aktaracağım.
KAÇ YAŞINDAYMIŞ?
BAZILARINA NE SÖYLESEK ANLAMIYORLAR
BU RESİM NE ANLATIYOR?
2224 YIL BOYUNCA BU KAHRAMAN ORDUNUN NEREDE, KİME, HANGİ ZULMÜ YAPTIĞINA KİM ŞAHİT OLMUŞ?
HANGİ TARİH KİTABI YAZMIŞ?
VAR MI DÜNYADA BÖYLE BİR ORDU?
KUTLU VE MUTLU OLSUN KIYAMETE KADAR GALİP VE BAKİ KALSIN İNŞALLAH.
BU RESİM NE ANLATIYOR?
2224 YIL BOYUNCA BU KAHRAMAN ORDUNUN NEREDE, KİME, HANGİ ZULMÜ YAPTIĞINA KİM ŞAHİT OLMUŞ?
HANGİ TARİH KİTABI YAZMIŞ?
VAR MI DÜNYADA BÖYLE BİR ORDU?
KUTLU VE MUTLU OLSUN KIYAMETE KADAR GALİP VE BAKİ KALSIN İNŞALLAH.
HEY GÜZEL ORDU!
EY GÜZEL ORDU, EY KAHRAMAN ORDU!
GÜZELLER GÜZELİ RABBİM, İNAYETİNİ VE YARDIMINI AZİZ,AZİM VE KAHHAR SIFATLARIYLA HER DAİM SENİNLE BERABER KILSIN İNŞALLAH.
ALEMLERE RAHMET HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZİN SEVGİSİ VE RABBİMİZE DUALARI EBEDİYYEN SENİNLE OLSUN İNŞALLAH.
BEDİR ASHABI, UHUD ASHABI VE ONLARA YARDIM İÇİN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN EMRİYLE GELEN ÜÇ BİN MELEK, BEŞ BİN MELEK KIYAMETE KADAR SAFLARINDA BULUNSUN İNŞALLAH.
VE O GÜZEL PEYGAMBERİN (ASM) VARİSLERİ OLAN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN ALİM VE EVLİYALARININ DUALARI HER GÜN 24 SAAT SENİN İÇİN RABBÜL ALEMİNE NİYAZDA BULUNSUN VE RUHLARI DA ÜZERİNİZDE GEZSİN İNŞALLAH.
VE SİZDEN ÖNCE İSLAM UĞRUNA KAFİRE KILIÇ VURUP, TOPRAĞA DÜŞEN YÜZBİNLERCE ŞEHİT DEDEMİZİN RUHLARI DA TUTTUĞUNUZ SİLAHLARIN KABZASINDAN SİZİNLE BİRLİKTE TUTSUN İNŞALLAH.
"ALLAH" ADI DİLİNİZDEN,
AL BAYRAK ELİNİZDEN DÜŞMESİN
MAZLUMA UMUT,
ZALİME YUMRUK OLUN
HIZIR AS KLAVUZUNUZ,
İSA AS SİLAHINIZ,
HZ.MEHDİ AS DA KOMUTANINIZ OLSUN
İNŞALLAH VE İNŞALLAHU ALLAHU EKBER
GÜZELLER GÜZELİ RABBİM, İNAYETİNİ VE YARDIMINI AZİZ,AZİM VE KAHHAR SIFATLARIYLA HER DAİM SENİNLE BERABER KILSIN İNŞALLAH.
ALEMLERE RAHMET HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZİN SEVGİSİ VE RABBİMİZE DUALARI EBEDİYYEN SENİNLE OLSUN İNŞALLAH.
BEDİR ASHABI, UHUD ASHABI VE ONLARA YARDIM İÇİN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN EMRİYLE GELEN ÜÇ BİN MELEK, BEŞ BİN MELEK KIYAMETE KADAR SAFLARINDA BULUNSUN İNŞALLAH.
VE O GÜZEL PEYGAMBERİN (ASM) VARİSLERİ OLAN ALLAH-U ZÜLCELAL'İN ALİM VE EVLİYALARININ DUALARI HER GÜN 24 SAAT SENİN İÇİN RABBÜL ALEMİNE NİYAZDA BULUNSUN VE RUHLARI DA ÜZERİNİZDE GEZSİN İNŞALLAH.
VE SİZDEN ÖNCE İSLAM UĞRUNA KAFİRE KILIÇ VURUP, TOPRAĞA DÜŞEN YÜZBİNLERCE ŞEHİT DEDEMİZİN RUHLARI DA TUTTUĞUNUZ SİLAHLARIN KABZASINDAN SİZİNLE BİRLİKTE TUTSUN İNŞALLAH.
"ALLAH" ADI DİLİNİZDEN,
AL BAYRAK ELİNİZDEN DÜŞMESİN
MAZLUMA UMUT,
ZALİME YUMRUK OLUN
HIZIR AS KLAVUZUNUZ,
İSA AS SİLAHINIZ,
HZ.MEHDİ AS DA KOMUTANINIZ OLSUN
İNŞALLAH VE İNŞALLAHU ALLAHU EKBER
TÜRKLER, AHİR ZAMAN FİTNELERİNDEN ZARAR GÖRECEKLER Mİ?
ZATEN GÖRÜYORLAR ŞU ANDA AMA ÇOK DAHA FAZLASI GELECEK.
HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZ BİR HADİSLERİNDE:
Ahir zaman fitnelerinde çok ama çok Müslümanın öleceğini ve Cenab-ı Zülcelal'in Müslümanlara RAHMET VE HİDAYET nasip edeceğini buyurmuş.
RAHMET de HİDAYET de ALLAH'DANDIR.(CC)
ALLAH CC ölüye "rahmet", yaşayana "hidayet" nasip eder.
Peygamber SAS Efendimiz bu hadisinde Allahu Alem, ahir zaman fitneleri o kadar dehşetli olacak ki neredeyse bütün Müslümanlar bu fitnelere kanacak ve kendilerini bu fitnelerin içinde bulacak ve o yüzden hepten zarar görecekler buyurmuş.
Ve yine Allahu Zülcelal'in ölenlere; bu fitnelerin dehşetinden dolayı yani normal Müslümanların karşı koyamayacağı türden olmaları nedeniyle iyilik olsun diye merhamet edeceğini ve RAHMET eyleyeceğini buyurmuş.
Hayatta kalanlar ise Hz.Mehdi AS'a kavuşacak ve HİDAYET edilecekler buyurulmuş. Yani hayatta kalanlar güzel Müslümanlar olacaklar. Onu da kimlere nasip edeceğini sadece ALLAH CC kendisi bilir.
Zaten görünen tabloda suçlu veya suçsuz milyonlarca Müslüman mağdur oldu, öldü, öldürüldü. Yaşın yanında kurular da gitti. İşte hadiste buyurulan ölenlere RAHMET edileceği bu fitneden kurtulamayanlardır Allahu Alem.
Bu bağlamda Türkler de diğer milletler gibi bu ahir zaman fitnesinden büyük zararlar görecekler. Pek çok kişi hayatını kaybedecek.
Hiç 3.Dünya Savaşı olur da Türk ölmez mi? Bu saçmalıktır. Hem bir çok kişi şehit olur da içlerinde Türk olmaz mı? Kaldı ki 3.Dünya Savaşı'nın Melhamei Kübra finali Türkiye'de olacakken aksini düşünmek muhaldir.
Ama yine hadis yorumlarına göre 3.Dünya Savaşının finali olan Melhamei Kübrayı Müslümanlar kazanacak ve İslam Dünyaya hakim olacaktır İnşallah. Tabi burada Türklerin oynayacağı rol de "baş rol" olacağından yine o şerefte en büyük pay da bu millete nasip olacaktır İnşallahu Allahu Ekber.
Peki milletimizin bu fitnelere karşı mevcut durumu nedir?
Açık söyleyelim milletimiz şu anda zıvanadan çıkmış durumdadır. Basit bir trafik akışında bile insanlar birbirlerine dostça değil düşmanca davranıyorlar. Küçük bir sürücü hatasını bile affetmiyorlar ve kavgaya dönüştürüyorlar. İnsanlar öldürülüyor, trafikte.Kazadan değil cinayetten.
Bu büyük bir azgınlıktır. İnsanlarımız kendilerine yeterince özen göstermiyorlar, temizlenmiyorlar, namaz, niyaz zaten arama. Herkes ayrı bir kral, kimse burnundan kıl aldırmıyor. saymakla bitmez.
Maddiyat maneviyatı silmiş süpürmüş. En saygıdeğer din adamları bile parayı görünce ahireti unutup dünyayı ilah ediniveriyor. Nerede İman?
Kimse kusura bakmasın, bu gidiş gidiş değil. Bu insanlık değil. Ama öyle musibetlere maruz kalınacak ki bir insanımız diğerini gördüğü anda yıllardır görmediği babasına kavuşmuş gibi boynuna sarılacak.
Bu Millet birbirinin düşmanı değildir, dostudur.Bunu çok acı bir şekilde göreceğiz.
Boşanma davaları ayyuka çıkmış. Ahlak kalmamış. Haram helal tarih olmuş.
Emek, çaba, helal rızık, kul hakkı tarihten bir sinema filmi deyimi olmuş sanki. Bu bir rezalettir.
İşte buradan yazıyoruz.Ey insanlarımız kendinize geliniz.
Sizler bin yıl boyunca İslam'a hizmet etmek için canını seve seve veren şehitlerin torunlarısınız. Onlara ihanet etmeyiniz.
Zaten bu millet hepten helak olmayacaksa (ki Hadis yorumlarına göre yine zafer var İnşallah) işte o şehitlerin Allahu Zülcelal'in katındaki hatırları içindir. Dedelerinizin hatırına helaktan kurtulacaksınız Allahu alem.Yoksa kendi erdemlerinizden değil. Görünen odur.
Bir an önce millet kendine gelmeli, birbirine kenetlenmeli, herkes her konuda bir birine düşman değil yardımcı olmalı ve ahir zamanın dehşetli fitnelerine karşı Allah'u Zülcelal'in rızasına ulaşmaya çalışmalıyız.
Ne kadar çok düzelirsek o kadar çok kişi hayatta kalır ve Hz.Mehdi AS'a asker oluruz İnşallah.
Yoksa Allahu Zülcelalin Mehdisini hakim kılmak için kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur.
Bu muhakkaktır.Çünkü Allah (CC) AZİZ'dir, KAHHAR'dır.
Allah'ın rızasını kazanan, (avam tabiriyle) "ADAM OLAN" HZ.MEHDİ'YE KAVUŞUR. KALANI HELAK OLUR. ALLAHU ALEM.
Şirkin her türlüsünden şiddetle kaçınmalıyız.Hem açık hem de gizli olanından.
İbadetlerimizi güzel ve ihlaslı yapmaya çalışmalıyız.
Herkesin hakkına saygı göstermeli,kimsenin hakkına ilişmemeliyiz.
Üzerimizde kul hakkı bırakmamalı ve helalleşmeliyiz.
Kötülüğü değil iyiliği amaç edinmeli ve birbirimizle yarışmalıyız.
Hangi şartlarda olursa olsun adaletten ve dürüstlükten ASLA taviz vermemeliyiz.
Daima zalime karşı mazlumun yanında olmalıyız.
İmkana göre hayır hasenatta bulunmalı, maddiyatı zayıf olanlar da iyilik yapmalıdırlar.
Fakir bir kimse bir yaşlı kişiyi yoldan karşıya geçirse, o yaşlı kişiye yüklü para verenden daha az sevap aldığını iddia edemeyiz. Onu sadece Allah CC bilir. İyilik iyiliktir.
Güzeller güzeli Rabbimiz bu dehşetli fitneler döneminde bizlere HİDAYET NASİP BUYURSUN İNŞALLAH.
HZ.MUHAMMED SAS EFENDİMİZ BİR HADİSLERİNDE:
Ahir zaman fitnelerinde çok ama çok Müslümanın öleceğini ve Cenab-ı Zülcelal'in Müslümanlara RAHMET VE HİDAYET nasip edeceğini buyurmuş.
RAHMET de HİDAYET de ALLAH'DANDIR.(CC)
ALLAH CC ölüye "rahmet", yaşayana "hidayet" nasip eder.
Peygamber SAS Efendimiz bu hadisinde Allahu Alem, ahir zaman fitneleri o kadar dehşetli olacak ki neredeyse bütün Müslümanlar bu fitnelere kanacak ve kendilerini bu fitnelerin içinde bulacak ve o yüzden hepten zarar görecekler buyurmuş.
Ve yine Allahu Zülcelal'in ölenlere; bu fitnelerin dehşetinden dolayı yani normal Müslümanların karşı koyamayacağı türden olmaları nedeniyle iyilik olsun diye merhamet edeceğini ve RAHMET eyleyeceğini buyurmuş.
Hayatta kalanlar ise Hz.Mehdi AS'a kavuşacak ve HİDAYET edilecekler buyurulmuş. Yani hayatta kalanlar güzel Müslümanlar olacaklar. Onu da kimlere nasip edeceğini sadece ALLAH CC kendisi bilir.
Zaten görünen tabloda suçlu veya suçsuz milyonlarca Müslüman mağdur oldu, öldü, öldürüldü. Yaşın yanında kurular da gitti. İşte hadiste buyurulan ölenlere RAHMET edileceği bu fitneden kurtulamayanlardır Allahu Alem.
Bu bağlamda Türkler de diğer milletler gibi bu ahir zaman fitnesinden büyük zararlar görecekler. Pek çok kişi hayatını kaybedecek.
Hiç 3.Dünya Savaşı olur da Türk ölmez mi? Bu saçmalıktır. Hem bir çok kişi şehit olur da içlerinde Türk olmaz mı? Kaldı ki 3.Dünya Savaşı'nın Melhamei Kübra finali Türkiye'de olacakken aksini düşünmek muhaldir.
Ama yine hadis yorumlarına göre 3.Dünya Savaşının finali olan Melhamei Kübrayı Müslümanlar kazanacak ve İslam Dünyaya hakim olacaktır İnşallah. Tabi burada Türklerin oynayacağı rol de "baş rol" olacağından yine o şerefte en büyük pay da bu millete nasip olacaktır İnşallahu Allahu Ekber.
Peki milletimizin bu fitnelere karşı mevcut durumu nedir?
Açık söyleyelim milletimiz şu anda zıvanadan çıkmış durumdadır. Basit bir trafik akışında bile insanlar birbirlerine dostça değil düşmanca davranıyorlar. Küçük bir sürücü hatasını bile affetmiyorlar ve kavgaya dönüştürüyorlar. İnsanlar öldürülüyor, trafikte.Kazadan değil cinayetten.
Bu büyük bir azgınlıktır. İnsanlarımız kendilerine yeterince özen göstermiyorlar, temizlenmiyorlar, namaz, niyaz zaten arama. Herkes ayrı bir kral, kimse burnundan kıl aldırmıyor. saymakla bitmez.
Maddiyat maneviyatı silmiş süpürmüş. En saygıdeğer din adamları bile parayı görünce ahireti unutup dünyayı ilah ediniveriyor. Nerede İman?
Kimse kusura bakmasın, bu gidiş gidiş değil. Bu insanlık değil. Ama öyle musibetlere maruz kalınacak ki bir insanımız diğerini gördüğü anda yıllardır görmediği babasına kavuşmuş gibi boynuna sarılacak.
Bu Millet birbirinin düşmanı değildir, dostudur.Bunu çok acı bir şekilde göreceğiz.
Boşanma davaları ayyuka çıkmış. Ahlak kalmamış. Haram helal tarih olmuş.
Emek, çaba, helal rızık, kul hakkı tarihten bir sinema filmi deyimi olmuş sanki. Bu bir rezalettir.
İşte buradan yazıyoruz.Ey insanlarımız kendinize geliniz.
Sizler bin yıl boyunca İslam'a hizmet etmek için canını seve seve veren şehitlerin torunlarısınız. Onlara ihanet etmeyiniz.
Zaten bu millet hepten helak olmayacaksa (ki Hadis yorumlarına göre yine zafer var İnşallah) işte o şehitlerin Allahu Zülcelal'in katındaki hatırları içindir. Dedelerinizin hatırına helaktan kurtulacaksınız Allahu alem.Yoksa kendi erdemlerinizden değil. Görünen odur.
Bir an önce millet kendine gelmeli, birbirine kenetlenmeli, herkes her konuda bir birine düşman değil yardımcı olmalı ve ahir zamanın dehşetli fitnelerine karşı Allah'u Zülcelal'in rızasına ulaşmaya çalışmalıyız.
Ne kadar çok düzelirsek o kadar çok kişi hayatta kalır ve Hz.Mehdi AS'a asker oluruz İnşallah.
Yoksa Allahu Zülcelalin Mehdisini hakim kılmak için kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur.
Bu muhakkaktır.Çünkü Allah (CC) AZİZ'dir, KAHHAR'dır.
Allah'ın rızasını kazanan, (avam tabiriyle) "ADAM OLAN" HZ.MEHDİ'YE KAVUŞUR. KALANI HELAK OLUR. ALLAHU ALEM.
Şirkin her türlüsünden şiddetle kaçınmalıyız.Hem açık hem de gizli olanından.
İbadetlerimizi güzel ve ihlaslı yapmaya çalışmalıyız.
Herkesin hakkına saygı göstermeli,kimsenin hakkına ilişmemeliyiz.
Üzerimizde kul hakkı bırakmamalı ve helalleşmeliyiz.
Kötülüğü değil iyiliği amaç edinmeli ve birbirimizle yarışmalıyız.
Hangi şartlarda olursa olsun adaletten ve dürüstlükten ASLA taviz vermemeliyiz.
Daima zalime karşı mazlumun yanında olmalıyız.
İmkana göre hayır hasenatta bulunmalı, maddiyatı zayıf olanlar da iyilik yapmalıdırlar.
Fakir bir kimse bir yaşlı kişiyi yoldan karşıya geçirse, o yaşlı kişiye yüklü para verenden daha az sevap aldığını iddia edemeyiz. Onu sadece Allah CC bilir. İyilik iyiliktir.
Güzeller güzeli Rabbimiz bu dehşetli fitneler döneminde bizlere HİDAYET NASİP BUYURSUN İNŞALLAH.
25 Haziran 2015 Perşembe
EY ABD! RUSYA İLE SAVAŞACAKSIN, TÜRKİYESİZ NASIL KAZANACAKSIN?
EY ABD!
RUSYA İLE SAVAŞACAKSIN, TÜRKİYE OLMADAN NASIL KAZANACAKSIN?
ABD, bir uyuyor, bir uyanıyor.Gözünü bir kapatıyor, bir açıyor. Böyle ikirciklik olmaz.Süper devlet ünvanı almış bir devlet için fazla acemice bir tavırdır bu durum.
Yine ABD'li yetkili açıklama yaptı:
"Eğer Türkiye Dış İşleri Bakanlığı IŞİD militanları Kobani'ye Türkiye'den geçmedi diyorsa ABD olarak buna inanırız.Türkiye bir NATO ülkesi olarak vazgeçilmez müttefikimizdir" diyor.
Diğer taraftan da kendileri Suriye'de Kürt Koridoru oluşturmak için IŞİD'i kullanıp PYD'ye destek veriyor. Ama artık jetonları da düşmeye başladı.
Bugün Putin tamamen REST ÇEKTİ. "Kimse Rusya'ya gözdağı veremez, gücünü sınayamaz" demek istedi.
İşte ABD de bu nedenle jetonlar düşmeye başladı. Şunu çok iyi biliyorlar Türkiye olmadan Rusya'ya karşı asla üstün gelemezler.
Daha doğrusu bunu zaten ABD'nin bir kanadı sürekli savunuyordu ama diğer kanadı yani Siyonistler ABD'yi Kürt Devleti adıyla bir devlet kurup İsrail'e bağlaması için tehdit ediyorlardı.
PUTİN, NATO'nun tehditlerine rest çekince Siyonistlerin ayakları da bağlanmış oldu. Artık sadece Siyonist provokasyonlar beklenmeli.
PKK'ya oynayan Siyonistlerin iddiaları Kobani'ye saldıran IŞİD militanlarının Türkiye'den gittiği iftirasıydı.
O siyonistler şunu hiç yazmadılar:
PYD'ye Türkiye'den KANDIRILMIŞ 4500 Kürdün gittiğini ve Suriye'de bunların 700 e yakınının yaralanıp Türkiye'de hastanelere sığındığı ve 170 tanesinin de ölülerinin getirilip Türkiye'de defnedildiğini hiç ama hiç yazmadılar. Ayrıca PKK'nın da PYD'ye 4000 terörist gönderdiğine hiç yer vermediler. Etti 8500 terörist.
Şimdi Suriye'ye kime katılmak için kim gitmiş ey iftiracılar?
Bilmediğiniz şey ise şudur:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dış politikasında da iç politikasında da İKİRCİKLİ yol edinmeyen dünyanın en şerefli devletidir. Suriye politikamız yanlıştır ama İKİRCİKLİ değildir. Çünkü bizler dünyadaki iki yüzlü olmayan ender milletlerden biriyiz. Allah'a şükür.
RUSYA İLE SAVAŞACAKSIN, TÜRKİYE OLMADAN NASIL KAZANACAKSIN?
ABD, bir uyuyor, bir uyanıyor.Gözünü bir kapatıyor, bir açıyor. Böyle ikirciklik olmaz.Süper devlet ünvanı almış bir devlet için fazla acemice bir tavırdır bu durum.
Yine ABD'li yetkili açıklama yaptı:
"Eğer Türkiye Dış İşleri Bakanlığı IŞİD militanları Kobani'ye Türkiye'den geçmedi diyorsa ABD olarak buna inanırız.Türkiye bir NATO ülkesi olarak vazgeçilmez müttefikimizdir" diyor.
Diğer taraftan da kendileri Suriye'de Kürt Koridoru oluşturmak için IŞİD'i kullanıp PYD'ye destek veriyor. Ama artık jetonları da düşmeye başladı.
Bugün Putin tamamen REST ÇEKTİ. "Kimse Rusya'ya gözdağı veremez, gücünü sınayamaz" demek istedi.
İşte ABD de bu nedenle jetonlar düşmeye başladı. Şunu çok iyi biliyorlar Türkiye olmadan Rusya'ya karşı asla üstün gelemezler.
Daha doğrusu bunu zaten ABD'nin bir kanadı sürekli savunuyordu ama diğer kanadı yani Siyonistler ABD'yi Kürt Devleti adıyla bir devlet kurup İsrail'e bağlaması için tehdit ediyorlardı.
PUTİN, NATO'nun tehditlerine rest çekince Siyonistlerin ayakları da bağlanmış oldu. Artık sadece Siyonist provokasyonlar beklenmeli.
PKK'ya oynayan Siyonistlerin iddiaları Kobani'ye saldıran IŞİD militanlarının Türkiye'den gittiği iftirasıydı.
O siyonistler şunu hiç yazmadılar:
PYD'ye Türkiye'den KANDIRILMIŞ 4500 Kürdün gittiğini ve Suriye'de bunların 700 e yakınının yaralanıp Türkiye'de hastanelere sığındığı ve 170 tanesinin de ölülerinin getirilip Türkiye'de defnedildiğini hiç ama hiç yazmadılar. Ayrıca PKK'nın da PYD'ye 4000 terörist gönderdiğine hiç yer vermediler. Etti 8500 terörist.
Şimdi Suriye'ye kime katılmak için kim gitmiş ey iftiracılar?
Bilmediğiniz şey ise şudur:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dış politikasında da iç politikasında da İKİRCİKLİ yol edinmeyen dünyanın en şerefli devletidir. Suriye politikamız yanlıştır ama İKİRCİKLİ değildir. Çünkü bizler dünyadaki iki yüzlü olmayan ender milletlerden biriyiz. Allah'a şükür.
AKP'NİN TBMM BAŞKAN ADAYI
AKP, TBMM BAŞKAN ADAYININ KİM OLDUĞUNU YARIN AÇIKLAYACAK
YAZALIM MI?
CHP, TBMM Başkan Adayının Deniz Baykal olduğunu açıkladı.
MHP de daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstermişti.
HDP'nin adayı ise eski AKP kurucusu Dengir Mir Mehmet Fırat
Peki AKP yarın kimi aday gösterecek?
Bize göre AKP ya formaliteden bir isim açıklayacak...
Ya da doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'dır" diyecek.
Eğer AKP, Deniz Baykal'ın dışında bir aday açıklarsa ve son turda adayını seçtirme hesapları yaparsa HDP'nin adayı Fırat'ın sadece HDP vekillerinden seksen oy almayacağı hem AKP'den hem de CHP'den de oy alacağı kesindir.
Ama yine de şansını denemek isteyebilir.
Peki sonuçta kim TBMM Başkanı olur denilirse "Yüzde 99 DENİZ BAYKAL'dır" deriz.
Çünkü TBMM Başkanlığı aynı zamanda koalisyon hükumetinin de ismini verecek.
Koalisyon "AKP-CHP KOALİSYONU" olacağına göre TBMM Başkanı da Deniz Baykal'dır vesselam.
İşte bu nedenle AKP hiç riske girmeden doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'DIR" diyebilir.
Yarın artık bugündür.Bekleyip görelim.
YAZALIM MI?
CHP, TBMM Başkan Adayının Deniz Baykal olduğunu açıkladı.
MHP de daha önce Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstermişti.
HDP'nin adayı ise eski AKP kurucusu Dengir Mir Mehmet Fırat
Peki AKP yarın kimi aday gösterecek?
Bize göre AKP ya formaliteden bir isim açıklayacak...
Ya da doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'dır" diyecek.
Eğer AKP, Deniz Baykal'ın dışında bir aday açıklarsa ve son turda adayını seçtirme hesapları yaparsa HDP'nin adayı Fırat'ın sadece HDP vekillerinden seksen oy almayacağı hem AKP'den hem de CHP'den de oy alacağı kesindir.
Ama yine de şansını denemek isteyebilir.
Peki sonuçta kim TBMM Başkanı olur denilirse "Yüzde 99 DENİZ BAYKAL'dır" deriz.
Çünkü TBMM Başkanlığı aynı zamanda koalisyon hükumetinin de ismini verecek.
Koalisyon "AKP-CHP KOALİSYONU" olacağına göre TBMM Başkanı da Deniz Baykal'dır vesselam.
İşte bu nedenle AKP hiç riske girmeden doğrudan doğruya "Bizim adayımız da DENİZ BAYKAL'DIR" diyebilir.
Yarın artık bugündür.Bekleyip görelim.
24 Haziran 2015 Çarşamba
"ABD, HZ.MEHDİ'NİN PEŞİNDE"
Ahmedinejad: “ABD, Hz.Mehdi'nin peşinde” dedi.
Ramazan ayı dolayısıyla ülkenin
çeşitli noktalarından gelen din adamları ve öğrencileri ile buluşan İran eski
Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, ABD'nin Hz. Mehdi'yi yakalamaya çalıştığını
iddia etti.
İran'da yayımlanan Şark gazetesinin haberine göre Mahmud Ahmedinejad, Ramazan ayı dolayısıyla ülkenin çeşitli noktalarından
gelen din adamları ve öğrencileri ile buluştu.
''ABD, MEHDİ HAKKINDA ARAŞTIRMA YAPIYOR''
''ABD, MEHDİ HAKKINDA ARAŞTIRMA YAPIYOR''
Hz.Mehdi konusunda iddialı ifadeler kullanan Ahmedinejad, ABD'nin kendi asırlık imparatorluğunu çökertecek esas tehlikenin Hz. Mehdi olduğunu bildiğini ve bunun için Mehdi hakkında geniş çaplı araştırma yürüttüğünü öne sürdü.
''BİZDEN
DAHA ÇOK ARIYORLAR''
Ahmedinejad, Kendilerine göre Hz. Mehdi ile irtibatta olabilecek herkesle iletişime geçiyorlar.
Onlarla buluşup bilgilerinden faydalanıyorlar. Dini üniversitelerimizde Hz.
Mehdi konusunda yapılan araştırmaların binlerce katı ABD üniversitelerinde
yapılıyor. Onlar, bizim Hz. Mehdi'nin peşinde olduğumuzdan daha ziyade onun
peşindeler iddiasında bulundu.
''ABD, ŞEYTAN TARAFINDAN KURULDU''
''ABD, ŞEYTAN TARAFINDAN KURULDU''
ABD devletini Şeytanın devleti
olarak tanımlayan Ahmedinejad, ABD devletinin Allah ve Hz. Mehdi'ye ulaşmayı
engellemek için şeytan tarafından kurulduğunu öne sürdü.
''MEHDİ
GELİRSE ABD BİTECEK''
ABD'nin Hz. Mehdi'yi yakalamaya
çalıştığını iddia eden Ahmedinejad, ''Şeytanın devleti Hz. Mehdi gelirse
işinin bittiğinin farkındadır'' diye konuştu.
Bazı inançlara göre, ahir zamanda Peygamber'in soyundan Hz.Mehdi yer yüzüne gelerek İslam'ın dünyadaki hakimiyetini sağlayacak.
NOT:
Bir önceki yazımızda Hz.Mehdi AS'ın kim olabileceği ile ilgili bir yazı yazacağımızı ifade etmiştik.
Ahmedinecad'ın bu açıklamasından sonra yazmaktan vaz geçtik.
Artık Hz.Mehdi AS, huruç için zuhur edinceye kadar kim olabileceği ile ilgili yazı yazmayacağız.
Kafirler istemese de Allah CC nurunu mutlaka tamamlayacak. Bekliyoruz, geliyor İnşallah.
Bazı inançlara göre, ahir zamanda Peygamber'in soyundan Hz.Mehdi yer yüzüne gelerek İslam'ın dünyadaki hakimiyetini sağlayacak.
NOT:
Bir önceki yazımızda Hz.Mehdi AS'ın kim olabileceği ile ilgili bir yazı yazacağımızı ifade etmiştik.
Ahmedinecad'ın bu açıklamasından sonra yazmaktan vaz geçtik.
Artık Hz.Mehdi AS, huruç için zuhur edinceye kadar kim olabileceği ile ilgili yazı yazmayacağız.
Kafirler istemese de Allah CC nurunu mutlaka tamamlayacak. Bekliyoruz, geliyor İnşallah.
19 Haziran 2015 Cuma
TÜRKİYE DÜŞMANLARINA VERİLECEK EN İYİ CEVAPLAR
NATO ÜLKESİ OLMAMIZA RAĞMEN, NATO ÜLKELERİNİN DÜŞMANLIĞINA MARUZ KALIYORUZ.
Türkiye'ye düşmanlık eden ABD,İngiltere ve İsrail'dir. İsrail, NATO ülkesi olmamasına rağmen NATO'yu yöneten ABD'nin Ortadoğu'daki gayri meşru çocuğu olduğundan ABD, müttefiki Türkiye'yi bile İsrail için yok etmekten geri durmuyor.Böyle dostluk olmaz olsun.
Hükumet ile başlayıp detaylara girelim.
ABD'nin Türkiye'de görmek istediği iktidar AKP-CHP Koalisyonudur. MHP ile HDP'yi muhalefette tutup mecliste onlarla bir tartışma ortamı oluşturup, Hükumeti de ara bulucu olarak kullanmak ve herkese kabul ettirerek yavaş yavaş ve tere yağından kıl çeker gibi Türkiye'yi bölüp parçalamak ve İsrail'e bağlamak istiyor.
AKP'nin Hükumet seçeneği AKP-MHP Koalisyonudur. AKP de bu koalisyon ile MHP'yi iktidarda bitirip yapılacak seçimlerde tekrar tek başına iktidar arzuluyor. Ancak MHP'nin öne sürdüğü üç şart buna engel oluyor.
CHP'nin istediği hükumet ise CHP-MHP Koalisyonudur. HDP nin dış desteği ile kuralım ve iktidardan hesap soralım anlayışındalar. Bu alternatifin önünü de MHP tıkıyor. "HDP'nin iç ya da dış desteği olan hükumette yokuz" diyor.
MHP'nin iktidar seçeneği ise üç şartını yerine getirmiş bir AKP ile koalisyon.Açılımın sona ermesi, Cumhurbaşkanının yasal sınırlara çekilmesi ve dört bakanın yargılanması. AKP de buna karşı çıkıyor.Mümkün değil.Aslında AKP açısından da Açılım bitti ve bunda bir sorun yok ama kabul etmeyecekleri Cumhurbaşkanın durumu ile yolsuzluk soruşturmalarının açılması.
Safa Asya olarak biz de diyoruz ki Türkiye çok ama çok kritik bir döneme girmektedir. Bu hayati dönemde partiler kendi tercihlerini bir tarafa bırakmalı ve AKP-CHP-MHP koalisyonu acilen kurulmalı.
Baykal Meclis Başkanı,Başbakan Davutoğlu olmalı,Dış İşleri Bakanlığı CHP'ye, İç İşleri Bakanlığı ve MİT, MHP'ye verilmeli.
Çünkü ABD'nin bu siyasi tabloda görmek istemediği tek hükumet alternatifi budur.
Çünkü bu hükumet Türkiye'yi kan gölüne çevirmek isteyen düşmanlarımıza "Biz birlik ve beraberlik içinde, Türkiye'nin birliğini ve beraberliğini, üniter yapısını ve istikrarını ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıyız" demektir.
HDP'ye de şu söylenir: "Ya Türkiye'nin partisi ol, PKK ile ilişkini bitir ya da İsrail'in Partisi ol, PKK ile birlikte sonuçlarına katlan"
OYNANAN OYUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
Türkiye'ye düşmanlık eden ABD,İngiltere ve İsrail'dir. İsrail, NATO ülkesi olmamasına rağmen NATO'yu yöneten ABD'nin Ortadoğu'daki gayri meşru çocuğu olduğundan ABD, müttefiki Türkiye'yi bile İsrail için yok etmekten geri durmuyor.Böyle dostluk olmaz olsun.
Hükumet ile başlayıp detaylara girelim.
ABD'nin Türkiye'de görmek istediği iktidar AKP-CHP Koalisyonudur. MHP ile HDP'yi muhalefette tutup mecliste onlarla bir tartışma ortamı oluşturup, Hükumeti de ara bulucu olarak kullanmak ve herkese kabul ettirerek yavaş yavaş ve tere yağından kıl çeker gibi Türkiye'yi bölüp parçalamak ve İsrail'e bağlamak istiyor.
AKP'nin Hükumet seçeneği AKP-MHP Koalisyonudur. AKP de bu koalisyon ile MHP'yi iktidarda bitirip yapılacak seçimlerde tekrar tek başına iktidar arzuluyor. Ancak MHP'nin öne sürdüğü üç şart buna engel oluyor.
CHP'nin istediği hükumet ise CHP-MHP Koalisyonudur. HDP nin dış desteği ile kuralım ve iktidardan hesap soralım anlayışındalar. Bu alternatifin önünü de MHP tıkıyor. "HDP'nin iç ya da dış desteği olan hükumette yokuz" diyor.
MHP'nin iktidar seçeneği ise üç şartını yerine getirmiş bir AKP ile koalisyon.Açılımın sona ermesi, Cumhurbaşkanının yasal sınırlara çekilmesi ve dört bakanın yargılanması. AKP de buna karşı çıkıyor.Mümkün değil.Aslında AKP açısından da Açılım bitti ve bunda bir sorun yok ama kabul etmeyecekleri Cumhurbaşkanın durumu ile yolsuzluk soruşturmalarının açılması.
Safa Asya olarak biz de diyoruz ki Türkiye çok ama çok kritik bir döneme girmektedir. Bu hayati dönemde partiler kendi tercihlerini bir tarafa bırakmalı ve AKP-CHP-MHP koalisyonu acilen kurulmalı.
Baykal Meclis Başkanı,Başbakan Davutoğlu olmalı,Dış İşleri Bakanlığı CHP'ye, İç İşleri Bakanlığı ve MİT, MHP'ye verilmeli.
Çünkü ABD'nin bu siyasi tabloda görmek istemediği tek hükumet alternatifi budur.
Çünkü bu hükumet Türkiye'yi kan gölüne çevirmek isteyen düşmanlarımıza "Biz birlik ve beraberlik içinde, Türkiye'nin birliğini ve beraberliğini, üniter yapısını ve istikrarını ne pahasına olursa olsun korumaya kararlıyız" demektir.
HDP'ye de şu söylenir: "Ya Türkiye'nin partisi ol, PKK ile ilişkini bitir ya da İsrail'in Partisi ol, PKK ile birlikte sonuçlarına katlan"
OYNANAN OYUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
DOLU BARDAĞI TAŞIRMAK İÇİN "BİR DAMLA" YETER
RUSYA VE BATI ARASINDA BARDAĞI TAŞIRACAK DAMLA NEDİR BELLİ DEĞİL AMA BARDAK DOLUYOR.
Ukrayna'nın Batı tarafından karıştırılıp Rusya'dan koparılmasına karşılık Rusya Ukrayna Petrol Boru Hattına alternatif olarak Türk Boru Hattını gündeme getirmişti. Bu hattın yapılması için Rusya-Yunanistan ve Türkiye'nin anlaşmayı imzalaması gerekiyordu.
Rusya ile Yunanistan Sözleşmeyi imzalayınca Avrupa yani AB Rusya'nın Avrupa'daki tüm mal varlıklarını dondurdu. Bir nevi el koydu.
İşte Lavrov da buna karşılık Rusya Mahkemelerinin Avrupa ülkelerinin Rusya'da bulunan mal varlıkları ile ilgili aynı kararı misilleme olarak almasını diledi. (Yani istedi.)
Daha önce de NATO Baltık ülkelerine askeri yığınak yaparak Rusya'ya göz dağı vermiş, buna karşılık olarak da Rusya ordu envanterine NATO'nun tüm füze savunma sistemlerini geçebilecek 40 adet nükleer başlıklı balistik füze ekleyeceğini açıklayarak karşılık vermişti. NATO da Rusya ile tüm iletişim kanallarını kapatmıştı.(Kırmızı telefonlar falan.)
Rusya ile AB-ABD arasındaki ipler sürekli gerilirken bardak da hızla doluyor.
Bardak tamamen dolduktan sonra taşması için tek bir damla yeterli olacak.
Türkiye açısından Türk Hattı Sözleşmesinin henüz imzalanmadığını belirtelim. Ön görüşmeler ve alt yapı hazır.Sadece imzalar atılmadı. Acaba bu imzalar ne gibi sonuçlar doğurur?
Yunanistan ile Rusya imzaladığı için Rusya'nın batıdaki mal varlıklarına el konuluyor ise Türkiye imzaladığında neler olabilir? Ya da Türkiye vazgeçer mi?
Ukrayna'nın Batı tarafından karıştırılıp Rusya'dan koparılmasına karşılık Rusya Ukrayna Petrol Boru Hattına alternatif olarak Türk Boru Hattını gündeme getirmişti. Bu hattın yapılması için Rusya-Yunanistan ve Türkiye'nin anlaşmayı imzalaması gerekiyordu.
Rusya ile Yunanistan Sözleşmeyi imzalayınca Avrupa yani AB Rusya'nın Avrupa'daki tüm mal varlıklarını dondurdu. Bir nevi el koydu.
İşte Lavrov da buna karşılık Rusya Mahkemelerinin Avrupa ülkelerinin Rusya'da bulunan mal varlıkları ile ilgili aynı kararı misilleme olarak almasını diledi. (Yani istedi.)
Daha önce de NATO Baltık ülkelerine askeri yığınak yaparak Rusya'ya göz dağı vermiş, buna karşılık olarak da Rusya ordu envanterine NATO'nun tüm füze savunma sistemlerini geçebilecek 40 adet nükleer başlıklı balistik füze ekleyeceğini açıklayarak karşılık vermişti. NATO da Rusya ile tüm iletişim kanallarını kapatmıştı.(Kırmızı telefonlar falan.)
Rusya ile AB-ABD arasındaki ipler sürekli gerilirken bardak da hızla doluyor.
Bardak tamamen dolduktan sonra taşması için tek bir damla yeterli olacak.
Türkiye açısından Türk Hattı Sözleşmesinin henüz imzalanmadığını belirtelim. Ön görüşmeler ve alt yapı hazır.Sadece imzalar atılmadı. Acaba bu imzalar ne gibi sonuçlar doğurur?
Yunanistan ile Rusya imzaladığı için Rusya'nın batıdaki mal varlıklarına el konuluyor ise Türkiye imzaladığında neler olabilir? Ya da Türkiye vazgeçer mi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)