Yeniçağ Yazarı Ahmet Takan, hükümetin askere verdiği 'Suriye
girin' emri üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İşte Ahmet Takan'ın bugünkü yazısı:
Meğerse
Kürt Koridoru Kırmızı Kitap'ta da varmış!.. Erdoğan okumamış. Saray ve AKP, 13
yılın tüm günahlarını ve yolsuzluk dosyalarını ortak edecekleri bir koalisyon
değneği ararken Türkiye’yi içine soktuğu bölünme/çözülme sürecine, yakın
coğrafyamızda da mayaladıkları terör örgütleriyle izledikleri çukur ve
hayalperest stratejilere Türk Ordusu’nu da ortak etmek istiyor.
Recep Erdoğan,
milletin aklıyla alay edercesine çıkmış, “Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir
devlet kurulmasına izin vermeyiz” diyor. Bir zamanlar Türkiye’nin kırmızı
çizgisi olan Kuzey Irak’taki sözde Kürt devletinin kurulmasına yaptıkları
katkıların herhalde unutulduğunu sanıyor.
En sert kırmızı çizginin, TSK’ya
uygulanan Balyoz gibi operasyonlarla ne hale geldiği ortadayken AKP kongresinde
çapulcu Barzani’nin baş tacı edilip “Bu millet seninle gurur duyuyor”
sloganlarının hatırlanmayacağı düşünülüyor. Erdoğan ve AKP iktidarının çapulcu
başı ile yaptığı gizli ve açık anlaşmaların -mutabakatların devletin arşivinde
kaybolduğu mu sanılıyor?..
Bakın!.. Güney sınırımızdaki Kürt kapanı ve
Cerablus’a askeri müdahale ile karışan Ankara’da son ulaştığım şok gerçeği
yazayım; Hani, şu Erdoğan’ın iktidara geldikten sonra “askeri vesayetten
kurtulmak” bahanesiyle TSK’yı ezmek için tu-kaka ettiği daha sonra 17/25 Aralık
itibarıyla paralel yaygarası kopartıp tekrar sarıldığı Kırmızı Kitap var ya!..
Meğerse; Suriye’nin kuzeyinde oluşacak devletin Kuzey Irak’la birleşeceği 2010
yılında Kırmızı Kitap olarak bildiğimiz Milli Güvenlik Siyaset Belgesine (MGSB)
girmiş. TSK, 2010’da, “dış siyaset güvenliği ile ilgili politik-askeri durum
değerlendirmesi” başlığında, “Suriye’deki gelişmeler ve oluşumlarla Suriye’nin
bölüneceğini, yeni oluşumun Kuzey Irak’la da birleşeceğini” açık bir dille
yazmış. Açık bir tanımla “Kürt Koridoru” denmemiş ama Suriye’deki gelişmelerin
nereye gittiği ve “Suriye-Kuzey’deki oluşum” denilerek nereye varacağı yani
bugünkü ve yarınki tablo Kırmızı Kitaba girmiş.
TSK kendi alanı içinde olan
Türkiye’nin Milli Askeri Stratejik Belgesini de (TÜMAS) buna göre yenilemiş.
Mesela, 10 yıllık tedarik planları çerçevesinde teknolojik yenilemelerin yapılması
gibi. Peki, Kırmızı Kitaba giren “Kürt Oluşumu” tehlikesine karşı diğer bazı
kurumlar ne yaptı? “Akil” yalaka/yalamalarla çözüm süreci goygoyculuğu!..
Şimdi, gel de bu tabloda Erdoğan’ın bugünkü çıkışlarına inan!..
Acaba Erdoğan
2010’da yenilenen Kırmızı Kitabı okumamış olabilir mi?.. Gelelim madalyonun
diğer yüzüne; Suriye’nin Kuzeyi’nde PKK/APO/Kürt devletine doğru yaşanan son
gelişmeleri iyi değerlendirmek lazım. 4 yıldır iç savaşla boğuşan ve lime lime
edilen Suriye’nin Türkiye sınır hattı boyunca oluşmaya başlayan Kürt
koridorunun birincil sorumlusu AKP iktidarıdır.
Öyle net ki, Batılılar bölgede
bir ‘Kürdistan devletinin’ kurulmasında kararlı. Bu devletin Irak sınırından
başlayarak Türkiye hattı boyunca Akdeniz’e ulaşacak şekilde bir koridor dahilinde
oluşmaya başladığı da net. AKP’nin Suriye’de başından bu yana güttüğü yanlış
politikalar, IŞİD’e sahip çıkan yaklaşımları, stratejik diplomasi çukuru,
Süleyman Şah’ı hukuki statüsü olmayan bir yere naklederek toprağından
vazgeçmesi, yanlış mülteci politikası, Kobani’de sergilediği yanlış tavır,
Barzani güçlerinin geçişine izin vermesi, ‘Şam’a 15 günde gireriz’
hayalperestliği maalesef burnumuzun dibinde PKK/APO devletinin inşa edilme
sürecini hızlandırdı.
Burnunun önünü göremeyen iktidarın siyaseti, -bırakın
Suriye’den toprak alma hayallerini- hem kendi sınır hattının güvenliğinin
kaybolmasına hem de içerde toprak bütünlüğünün tehdit altına girmesine yol
açtı. Bir de üstüne üstelik Türkiye’de, PKK’dan sonra nur topu gibi IŞİD,
Cihatçılar, Hizbullah, DHKP/C-THKP-C gibi örgütlerimiz(!) oldu. İktidarın
yanlış politikaları sadece Suriye’de PKK koridoru oluşturmadı aynı zamanda
yeryüzünde ne kadar radikal örgüt ve savaşçı varsa onlarında topraklarımızda
mevzilenmesine yol açtı. AKP’nin tek başına hakim olduğu geçtiğimiz yasama
döneminde çıkartılan “Suriye Tezkeresi” (güya Türkmenlere yardım vardı ) ile
iki şey sağlandı.
Birincisi, Türkiye topraklarının Barzani Güçleri’ne
açılmasıyla birlikte Irak’ın Kuzeyi’nde hakim olan Barzani’nin Suriye’nin
Kuzeyi’nde de söz sahibi olmasının önü açıldı.
İkincisi ise, Kobani özelinde
IŞİD’e karşı savaşan PKK/PYD’nin bu tezkere olayından sonra meşrulaşması...
Tezkere öncesinde PKK ve Barzani arasında kurulacak “Kürdistan’ın liderliği”
konusunda bir rekabet vardı. Kobani olaylarından sonra liderliğin Barzani’ye
verildiği ama PKK’nın da meşru olarak tanındığı görüldü. PKK bu süreçte terör
örgütünden ziyade bölgede istikrarı sağlayan ve terör örgütü IŞİD’i
durdurabilecek yegane güç gibi hareket etmeye başladı. İnsan kaynağı konusunda
sorunu olmayan örgüt, gerek Esad’tan gerekse bölgeye Türkiye’den giden
silahlardan ve ABD ve AB’nin açıktan yaptığı destekle ağır silah ihtiyacını da
büyük oranda karşılamış oldu. Helikopter ve uçaklara karşı kullanılabilen
füzeler elde ettikleri biliniyor. IŞİD tanklarına karşı da bol miktarda silah
aldığı, hatta tankları ele geçirdikleri biliniyor.
PKK bu güce , Türkiye ile
çatıştığı bir dönemde değil, silahlı mücadele yapmadığı bir dönemde elde etti.
2009’da başlayan ve 2013’ten itibaren Çözüm/Çözülme denilen sözde barış süreci
tamamen PKK’ya yaradı. Şimdii!..
Böyle bir fotoğrafı olan iktidarın neyine
hangi söylediğine güveneceksiniz? Cerablus’a nasıl gireceksiniz? Hadi girdiniz
diyelim; terör bölgesinde tekrar başlayacak isyanı hangi askerle bastıracaksınız?
Bugüne kadar bölücü örgütle savaştığı için “terörist” diye yargıladığınız
askerle mi?
Tüm bunlara rağmen, terörle mücadele için yasal koruma isteklerini
reddettiğiniz hatta güdümünüzdeki Valilere dövdürttüğünüz askerle mi?.. Ha!..
“Tekrar seçim” için tezgah kuran Erdoğan’ın yakın bir zamanda çözüm süreçi
Valileri tu-kaka etmeye başladığınız görürseniz sakın şaşırmayın. Saf
olmayın!..
AHMET TAKAN - YENİÇAĞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.