AHMET TAKAN ONİKİDEN VURDU AMA VURULAN VAR MI?
1 Kasım'ın ardından e-posta, mesaj ve telefon bombardımanına
tutuldum.
Ortak soru şu;
"Büyük
resim"...
Aslında, "büyük resmi" görmek o kadar da zor değil. Fazla
derinlerde aramanın da lüzumu yok!.. Türkiye sınırları dışından, en azında
şöyle Orta Doğu coğrafyasından bakın yeter. Bu demek değil ki "büyük resmi" soranlara hak vermiyorum. Şu anda ciddi bir
travma yaşanıyor Türkiye'de. 7 Haziran sonrasında baskı ve tehdidin, dayatılan
can, mal ve geçim korkusunun, yılgınlık ve alternatifsizlik içinde kıvranan
kitleleri ne hale getirdiğini gördük. Sandıktaki sonucun nereye varacağı
hususunda ise 1 Kasım'ı organize edenler hiç vakit kaybetmeden düğmeye bastı.
İşte gördünüz; R.Erdoğan 1 Kasım'ın en önemli mesajının yeni anayasa olduğunu,
millî iradenin talebinin yeni anayasa olduğunu ileri sürdü. Aynı gün sözcüsü
İbrahim Kalın, başkanlık sisteminin halka sorulacağını ilan etti. Çözüm ortaklarından
HDP de yeşil ışık yaktı. Aslında, 7 Haziran'dan sonra dayatılan tekrar seçim
sürecinde konuşulmayan tek gündem maddesi, başkanlık sistemi ve yeni
anayasaydı. 5 ayda bu konuda en ufak bir tartışma hatırlıyor musunuz?..
Milleti kandırma operasyonunda bu sefer de başarılı oldular.
Normal şartlarda 2019'a kadar sandık olmadığı için elleri de çok rahatladı.
Kendi isteklerini ve projelerini, sandık sonuçlarını da nalıncı keseri gibi
yontarak tam gaz yürürlüğe sokacaklar. "Ahmet Davutoğlu acaba rüştünü ispatlamak
için direnebilir mi" şeklindeki
cılız beklentiler boşa çıkacak. Yalandan hamle yapmaya kalkışsa şipşak kongre
ile yerine atama yapılır.
Meclis açılır açılmaz sarayda hazır olan yeni anayasa taslağı
AKP önerisi olarak gündeme gelecek. Ne ABD, ne Fransa, ne Meksika ne de Türk
tipi başkanlık sistemi. Bunun adı Erdoğan tipi başkanlık
sistemi olacak.
Neler olacak neler!..
Başkan yürütmenin başı olacak,
Kanunları onaylama, reddetme ve Anayasa Mahkemesi'ne götürme
yetkisi sadece kendisinde olacak,
Bakanlar, Meclis içi veya dışından başkan tarafından
atanacak,
Başkanın görevden alınması, Yüce Divan'da yargılanması mümkün
olmayacak,
Üst düzey kamu yöneticilerini başkan atayacak. Yargıda tüm
düzenleme yetkisi başkana verilecek,
"Başkomutan" olduğu için komutanları atama ve görevden
alma yetkisi başkanda olacak.
Kısacası; başkan "yat" diyecek yatacağız, "kalk" diyecek kalkacağız.
"Ama
başkanın partisi 1 Kasım'da 317 mebus çıkardı. Bu sayı ile imkânsız anayasayı
değiştirmesi. Diğer partilerle uzlaşması lazım" diyeceksiniz. Ben de, "beni güldürmeyin saf kardeşlerim" diye cevap vereceğim.
Bu seçimlerde AKP ile HDP arasında gizli mutabakat
yapıldığını düşünüyorum. Büyük resmi okumaya çalıştığımda; ABD ile Rusya,
Suriye'de ortak hava tatbikatı yaparken, Kürt koridoru tamamlanırken
gerçekleşen 1 Kasım seçimlerinde HDP'nin oy oranına bakıyorum. Baraj altı
bırakılmadı ama kıl payı geçirilerek kilit sayıda söz söyleyebilecek sayıda
milletvekili sandalyesi verildi. HDP-Kandil hattından gelen ilk açıklamalara
bakıldığında pek de sıkıntılı olmadıkları görülüyor.
AKP'nin istediği anayasa değişikliklerini yapabilmesi en
azından referanduma gidebilmesi için 13 milletvekiline ihtiyacı var.
Referandumsuz anayasa değişikliklerinin gerçekleşmesi için asgari sayı 367.
5'inci partinin kurulmasına, Güneş Motel senaryolarına ihtiyaç kalmadı.
Biliyorsunuz, anayasa değişikliği oylamaları gizli yapılıyor.
AKP, HDP ve CHP içinden çok kolay gizli destek alır. Bu sayı rahatlıkla 367'yi
de geçebilir. TBMM'de sandalye sayısı 40'a indirilen MHP'nin ise tepkisi kuru
gürültü olmaktan öteye gitmez. Zaten TBMM Başkanlık Divanı'nda temsil sayısı 1
katip üyeye düşen MHP'nin diğer komisyonlarda temsil sayısı sembolik
olacağından artık bu partinin parlamento etkinliğinden çok bir şey beklememek
gerek. "80 milletvekili varken ne oldu" derseniz onda
haklısınız...
Gerek R.Erdoğan'ın, gerek diğer iktidar sözcülerinin sıcak
açıklamalarındaki satır aralarını dikkate alırsanız,"çözüm süreci"nin de
buzdolabından çıkmak üzere olduğunu kolayca fark edebilirsiniz. Kulağıma gelen
bilgilere göre, bu aralar İmralı koster trafiğinde de hızlılık var. Abdullah Öcalan
güzellemeleri çok yakında başlayacak. AB standartlarında demokrasi sözü
verdikleri için(!) yerel yönetim reformu hamlelerine hazır olun. Demokrasi ve
barış hamlemizin(!) Öcalan'ın Diyarbakır'da 'Villa tipi ev hapsi'ne
de... "Öz yönetim"e de.. AB'den
fonlayıp "öz yönetim"lere aktaracaklar.
ABD-Rusya ve diğer güçler Suriye'yi paylaşırken, Kürt
koridorunu kurup bizim de ağzımıza "bakın
Azez-Cerablus hattında da Türkmenlere güvenli bölge verdik" diye bir parmak bal çalacaklar.
Uçkurumuzu gevşete gevşete, gevşek
federasyonun kapısına
geldik. Barzani'ye de ayar verildi. Ama hiç birimizin en ufak şikayete hakkı
yok. Biz istedik!.. Biz onay verdik projeye!..
Şimdi!.. Anayasanın ilk 3 maddesine son kez
bir daha bakın...
Belki bir süre sonra hatırlamak, "neydi onlar" demek için
arşivlerde bile izini bulamayacaksınız.
Gördünüz mü büyük resmi?..
Hâlâ göremediniz mi?.. O zaman bir fırsatını bulup
muhtarların arasına karışın. Bir dahaki toplantıda başkana sorun!..
" PKK'ya özerklik vereceğiz"
deseydi 1 Kasımda ne kadar oy alırdı? Dürüstlük bu mudur?
SORU 2)
Peki bunları yapabilirler mi?
Birinci sorunun cevabını siz ikincinin cevabını da biz verelim...
Nah yaparsınız. Bu ülke sahipsiz değil bu bir. İkincisi de bu ülkede herkes kanmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.