FIRAT KALKANI OPERASYONU KIBRIS KARIŞMADAN BİTMEYECEK.
HADİS YORUMLARINA GÖRE FIRAT KALKANI OLACAKTI, OLDU.
AMA NE ZAMAN BİTECEK?
EL CEVAP:
KIBRIS'DA RUMLAR PROVOKASYONA BAŞLAMADIĞI MÜDDETÇE BİRLİKLER SURİYEDEN ÇIKMAYACAK.
FIRAT KALKANI BELKİDE BASİT BİR PLANLAMANIN SONUCU DA OLABİLİR AMA GELİŞMESİ VE SONUÇLARI BAKIMINDAN ÇOK YÖNLÜ VE ÇOK GRİFT UNSURLAR İÇERMEKTEDİR.BİR KISMI DA AÇIKLANAMAYACAK CİNSTENDİR.YANİ ZAMANI DEĞİL.
SADECE BİR SORU:
FIRAT KALKANI OPERASYONU BAŞLADIĞI ANDA ABD; KOALİSYON HAVA KUVVETLERİ İLE DESTEK VERDİKLERİNİ AÇIKLADI.
HÜSNÜ MAHALLİ PUTİN'İN OPERASYON ÖNCESİ SURİYE'DEKİ S400'LERİ DEVRE DIŞI BIRAKTIĞINI AÇIKLADI.
BİR BAŞKA YABANCI BASIN KURULUŞU PUTİN İLE OBAMA'NIN HALEP'E ORTAK OPERASYONU KONUŞACAKLARINI YAYINLADI.
TÜRKİYE'Yİ SURİYE'DE KİM NİÇİN DESTEKLİYOR YA DA KİM NİÇİN KARŞI ÇIKIYOR?
ABD:
BİR CIA YÖNETCİSİ:
"RUSYA VE İRAN İLE ANLAŞMADAN ESAD'I DEVİRMEK İMKANSIZ.BİZ RUSYA VE İRAN'I ABD İLE ANLAŞMAYA ZORLAYACAK ADIMLAR ATMALI VE SURİYE'DE BASKI KURMALIYIZ.BU BASKI ILIMLI MUHALİFLERİN SURİYE'DE BAZI YERLERİ ELE GEÇİRMESİ OLABİLİR" DEMİŞTİ.
RUSYA:
"FETÖ'NÜN ARKASINDA ABD'NİN OLDUĞUNU VE BU FETÖNÜN TÜRKİYE'YE VE ORTADOĞUYA HATTA BÖLGEDEKİ RUS ÇIKARLARINA DA BÜYÜK ZARARLAR VEREBİLECEĞİNİ TÜRKİYE İLE PAYLAŞMIŞTIK.FETÖ DEDİĞİMİZ GİBİ ÇIKTI VE TÜRKİYE DE BİZİM DEDİĞİMİZ NOKTAYA GELDİ.ARTIK TÜRKİYE İLE BİRLİKTE HAREKET ETMEKTE DE BİR SAKINCA YOK. ABD İLE ARASI AÇILMIŞ BİR TÜRKİYE BİZİM İÇİN YENİ BİR MÜTTEFİKTİR" DİYE DÜŞÜNÜYOR.
FETÖ DE BAHANE RUSYA İÇİN ESAS ÖNEMLİ OLAN ABD İLE ARASI AÇIK OLAN TÜRKİYE'DİR. RUSYA FETÖYA NE BAKAR NE DE KORKAR.
YANİ RUSYA; ABD İLE ARASI AÇILAN TÜRKİYE'YE SURİYE'DE TERÖRİSTLERLE (IŞID VE PYD) MÜCADELEDE DESTEK ÇIKIYOR. ANCAK ABD İLE ARAMIZ AÇIK MI DEĞİL Mİ? BU KONUDA DA TEYAKKUZDA BEKLİYORLAR. İŞTE VEHAMET DURUM BU.
MADEM ABD FETÖYÜ KULLANARAK TÜRKİYE'DE AKP VE TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI YAPARAK DARBE GİRİŞİMİNE DESTEK VERİYOR O HALDE NASIL OLUYOR DA BİR KAÇ GÜN İÇİNDE TEKRAR ANLAŞIP BİRLİKTE SURİYE'DE OPERASYONA GİRİŞEBİLİYORLAR?
RUSYANIN KAFASINI BU SORU KARIŞTIRIYOR.AMA DİPLOMATİK KANALLAR SONUNA KADAR AÇIK VE TÜRKİYE BU KONULARDA RUSYA'YI İKNA ETTİ. ZATEN RUSYA'NIN SURİYE POLİTİKALARI İLE TÜRKİYE'NİN ÇIKARLARI ÖRTÜŞMEKTEYDİ.
RUSYA'YA "IŞID İLE MÜCADELE EDİLECEK, CERABLUS'TAN IŞID ÇIKARILACAK, PYD FIRAT'IN BATISINDAN ATILARAK SURİYE'NİN KUZEYİNDE BİR PYD HATTI KURULMASINA İZİN VERİLMEYECEK VE (BURASI ÇOK ÖNEMLİ:) SURİYE'NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ KORUNACAK VE BU BÜTÜNLÜK İÇİNDE VE BELKİ DE SURİYE YÖNETİMİ İLE BİRLİKTE BÖLGEDE SİVİLLERE YENİ BİR ŞEHİR KURULARAK TÜRKİYE'DEN MÜLTECİ GÖNDERİLECEK"
DENİLDİ VE BUNLAR ZATEN RUSYA'NIN DA İSTEĞİ OLDUĞUNDAN ÇIKARLAR ÖRTÜŞTÜ..
ABD...
ABD, PYD KONUSUNDA YENİ BAŞKAN HİLLARY CLİNTON SEÇİLİNCEYE KADAR HEP İKİLİ OYNAYACAK VE TÜRKİYE'Yİ KIZDIRACAK.
ŞU AN PYD'YE "FIRAT'IN DOĞUSUNA ÇEKİL, FIRAT KALKANI BİTİNCE DE GERİ GEL" DEDİLER. AMA NE ZAMAN BİTECEK O BELLİ DEĞİL.
ABD AÇISINDAN FIRAT KALKANI; CERABLUS GİBİ IŞID'İN HAKİM OLDUĞU BÖLGELERİN IŞID'DEN TEMİZLENMESİ VE ILIMLI MUHALİFLER DENEN ÖSO'YA VERİLMESİYLE BİTMELİ.SONRA DA ABD'NİN BİR OLDU BİTTİ EMRİ İLE PYD'YE VERİLECEK.
AMA KIYAMET İŞTE O ZAMAN KOPACAK...
OLABİLECEKLER:
HEM ABD HEM DE RUSYA ŞU ANDA FIRAT KALKANI OPERASYONUN YANINDADIR. AMA BU OPERASYON ÖNCE MENBİÇ SONRA DA HALEP'E KAYARSA (BU ABD POLİTİKASI OLUR) VE SURİYE REJİM GÜÇLERİYLE TÜRK ASKERİ KARŞI KARŞIYA GELİRSE RUSYA AYAĞA KALKACAK.
YOK EĞER MENBİÇ'TE KALINIR DA O BÖLGEDE SİVİL YERLEŞİM TÜRK BÖLGESİ VEYA TOKİ ŞEHRİ İNŞAASI OLURSA O ZAMAN DA ABD AYAĞA KALKACAK.ÇÜNKÜ PYD' Yİ SATMIŞ OLACAK.
HADİS YORUMLARINA GÖRE ALLAHU ALEM:
TÜRKİYE ŞU ANDA AHİR ZAMANDA ABD VE RUSYA YANLILARININ HARARETLE TARTIŞTIĞI VE RUSYA YANLILARININ YÖNETİME HAKİM OLDUĞU DÖNEMDEDİR.
YANİ FIRAT KALKANI CERABLUS'DAN MENBİÇ'E GİDER YA DA GİTMEZ AMA ORADA PYD'YE TAVİZ VERİLMEYECEK VE PYD FIRATIN DOĞUSUNA ATILACAK.O BÖLGEDE UÇUŞA YASAK BÖLGE İLAN EDİLECEK VE ASKERİMİZİN KONTROLÜNDE SİVİL YERLEŞİM YERİ PLANLANACAK.YANİ RUSYA İLE HAREKET EDİLECEK.
BU OLAY ABD'NİN TÜM BATIYI ARKASINA ALARAK PYD'YE SİYASİ VE ASKERİ DESTEK GETİRMESİNE VE TÜRK BİRLİKLERİNE KARŞI ÇOK ŞİDDETLİ VE ÇOK ANİ BİR SALDIRININ YAPILMASINA NEDEN OLACAK.
BU KONUDA PYD İLE BİRLİKTE IŞID, EL NUSRA VE ÖSO GİBİ ÖRGÜTLERE KARŞI DA DİKKATLİ OLUNMALI.ÇÜNKÜ HEPSİ ABD'NİN EMRİNDEDİR.AKSİNİ DÜŞÜNEN STRATEJİ HATASI YAPAR.
PYD BU KADAR GÜÇLÜ MÜ? HAYIR ASLA.
AMA DESTEKÇİLERİ ÇOK GÜÇLÜ.SURİYE'DE ESAD GÜÇLERİ HARİÇ NE KADAR SİLAHLI GRUP VARSA KENDİ ÖZEL BİRLİKLERİNİ DE İÇLERİNE KATARAK TAARRUZ EDEBİLİRLER.
VE BÖYLE BİR DURUMDA RUSLAR YARDIM ÇAĞRISIYLA VEYA KENDİLİKLERİNDEN YARDIM AMACIYLA KARADAN AMİK OVASINA GELEBİLİRLER.
RUSLAR YA TÜRKİYE İLE ABD ANLAŞIR DA ESAD'I DEVİRMEK İÇİN HALEP'E OPERASYONU UZATIRLARSA YA DA TÜRKİYE İLE RUSYA ANLAŞIR DA ABD VE TERÖRİSTLERİ SURİYE'DEKİ BİRLİKLERİMİZE SALDIRIRSA AMİK OVASINA İNEBİLİR.
BUNDAN SONRASI İSE DOST İLE DÜŞMANIN KARIŞTIĞI SAFLARIN SÜREKLİ DEĞİŞTİĞİ DÖNEMDİR. RUSLARLA SAVAŞACAĞIZ,ABD YARDIM EDECEK VE SONRA ABD İLE SAVAŞACAĞIZ VE HZ.MEHDİ AS GALİP GELECEK.HADİS YORUMLARI BU ŞEKİLDE ALLAHU ALEM.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
2 Eylül 2016 Cuma
KURAN'A GÖRE MÜRŞİT KURAN'DIR.YOBAZLIĞA ELVEDA.
İSLAMDAN AYRI İLİM, İLİMDEN AYRI İSLAM OLMAZ.
İLİM İSLAMIN, İSLAM DA İLMİN KENDİSİDİR.
BAK MÜSLÜMAN KARDEŞİM…
1453 DE BİZANS SURLARINI YIKAN TOPLARI YAPTIRAN FATİH, İSLAMIN İLİM, İLMİN DE İSLAM OLDUĞUNU BİLDİĞİ İÇİN YAPTIRDI. VE HZ. PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN CENNET MÜJDESİNE NAİL OLDU.
PEKİ 1.DÜNYA SAVAŞINDA OSMANLI ORDULARINI NASIL KAYBETTİK?
İNGİLİZ VE FRANSIZ ORDULARININ YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ SİLAHLARINA KARŞI SİLAHIMIZ OLMADIĞI İÇİN KAYBETTİK.
FATİH'DEN SONRA OSMANLI'YA HURAFELER GİRMEYE BAŞLADI VE OSMANLI YIKILMA SÜRECİNE GİRDİ.
İSLAM'DAN VE İLİMDEN UZAKLAŞAN OSMANLI ÇANAKKALE'DE İNGİLİZ GEMİLERİNİ GÖRÜNCE ŞAŞKINA DÖNDÜ.
TÜM ORDULARIMIZI KAYBETTİK. GERİYE YARALI MİLLETİMİZ KALDI.
İŞTE BÖYLE BİR ZAMANDA ATATÜRK ÇIKTI DEDİ Kİ:
"TÜM ORDULARIMIZI, İLİMDEN UZAKLAŞTIĞIMIZ İÇİN, FATİH'İN İZİNDEN GİDEMEDİĞİMİZ VE İSLAM'I HURAFELERE TESLİM ETTİĞİMİZ İÇİN KAYBETTİK" DEDİ.
ORDUSU KALMAMIŞ YARALI BİR MİLLET İLE DE MİLLİ MÜCADELEYİ KAZANDI VE CUMHURİYETİ KURAR KURMAZ DA HURAFELERE SAVAŞ AÇTI.
İSLAMA DEĞİL, KOSKOCA OSMANLI'NIN YIKILIŞ SEBEBİ OLAN HURAFELERE SAVAŞ AÇTI. SİVRİSİNEKLERE DEĞİL BATAKLIĞA KARŞI MÜCADELE ETTİ.
AMA HURAFELERDEN NEMALANAN NÜFUS SAHİPLERİ ELLERİNDEKİLERİ KAYBETMEMEK İÇİN ALDIKLARI DIŞ DESTEKLERLE HURAFELERE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM ETTİLER.ŞEYH SAİD AYAKLANMASI BUNUN SONUCUYDU.
ŞİMDİ HALA HURAFELERİN YENİDEN MODERN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'Nİ VE KAHRAMAN TÜRK MİLLETİNİ ESARETİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞTIĞINA ŞAHİT OLUYORUZ.
3.DÜNYA SAVAŞI KAPIDA AMA BİZLER HALA "ALLAH BİZİ KORUR ÇÜNKÜ BİZ MÜSLÜMANIZ" DEMEYE DEVAM EDİYORUZ.
ON TANE ATOM BOMBASI ATSALAR, O SİZİ SÖMÜRENLER O GÜN KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM BAYRAĞINI ÇEKER VE NELERİ VARSA DA TESLİM EDERLER.KANMAYINIZ.
KAHRAMAN IRKIM VE CENNET VATANIM TAM 600 SENEDEN BERİ DİNSİZLİK İLE YOBAZLIK ARASINDA BOCALANIR DURUR. BUNU KAFİRLER BU MİLLETE KASTEN REVA GÖRÜRLER.
LİYAKATLİ DİNSİZLER İLE LİYAKATSİZ MÜSLÜMANLAR ARASINDA YUVARLANDIK YILLARCA.
KAFİRİN EN BÜYÜK DÜŞMANI İSE LİYAKATLİ MÜSLÜMANLAR OLDU.
ATATÜRK BU AZİZ MİLLETE LİYAKATLİ MÜSLÜMAN OLMAYI EMRETTİ. LİYAKATSIZ YOBAZ OLMAYI DEĞİL.LİYAKATLİ MÜSLÜMAN OLMAYI EMRETTİ, DİNSİZ OLMAYI DEĞİL.
EMANETİ EHLİNE VERMEK ALLAH’IN CC EMRİDİR. ATATÜRK DE BUNU
EMRETTİ. MÜHENDİS VARKEN İŞİ KALFAYA TESLİM ETMEK, HUKUKÇU VARKEN KANUNU ÇOBANA
YAPTIRMAK YOBAZLIKTIR. ALLAH’A İSYANDIR.
BAKINIZ YİNE YAZIYORUZ TEKRAR TEKRAR YAZIYORUZ.
KURAN’IN ARAPÇASINI OKUMAK BİR TÜRK İÇİN ZİKİRDİR VE
SÜNNETTİR AMA FARZ DEĞİLDİR. TÜRKÇESİNİ OKUMAK İSE HEM ZİKİR HEM DE FARZDIR.
ÇÜNKÜ KURAN OKUNMAK, ANLAŞILMAK VE İBRET ALMAK İÇİN
İNDİRİLMİŞTİR.TÜRKLERE İNSEYDİ; KURAN’A GÖRE KURAN TÜRKÇE İNECEKTİ. HALA
TERSİNE GİDEN YOBAZDIR.
İSPATI ŞUDUR: KURAN ARAPLARA NİÇİN TÜRKÇE İNMEDİ? CEVABINI
KURAN VERİYOR:
EĞER O KURAN’I ARAPLARA ARAPÇA DEĞİLDE BAŞKA BİR DİLDE
İNDİRSEYDİK “HİÇ ARAPLARA YABANCI DİLDE KİTAP OLUR MU; NASIL ANLAYACAĞIZ, ARAPÇA
İNDİRİLMESİ LAZIM DEĞİL MİYDİ?” DİYECEKLERDİ…
BUYURUYOR ALLAH CC KURANDA..
KURAN SADECE PEYGAMBERE İNMEDİ HER MÜSLÜMANA AYRI AYRI İNDİ
OKUSUN DİYE.HER MÜSLÜMAN KURANI OKUMAKTAN TEK BAŞINA SORUMLU.
ATATÜRK BUNLARI HERKESTEN ÖNCE GÖRDÜ VE GENÇ TÜRKİYE
CUMHURİYETİNİ BU TEMELLER ÜZERİNE KURMAYA ÇALIŞTI. KURANI HERKES KENDİSİ OKUSUN
VE ALLAH’IN EMRİNİ YERİNE GETİRSİN İSTEDİ.
AMA SONRA YOBAZLAR YİNE DEVREYE
GİRDİLER VE "KURANI DOĞRUDAN SEN
OKUMA, SEN NE ANLARSIN, YANLIŞ YORUMLAR VE DİNDEN ÇIKARSIN MAAZALLAH" DİYEREK
SAF MÜSLÜMAN İLE KURAN ARASINA KENDİLERİNİ ENGEL KOYDULAR VE BU ŞEKİLDE
İNSANLARI SÖMÜRDÜLER.
BUGÜN TÜRKİYE’DEKİ TARİKATLARIN ÇOĞUNDA KURAN ÖĞRETİLMEZ
YANİ TÜRKÇESİ ÖĞRETİLMEZ,ARAPÇASI ÖĞRETİLİR VE TÜRKÇESİ ŞEYHTEN SORULUR.
ÇOĞUNDA İSE
SORMAYA VE ÖĞRENMEYE HİÇ HACET YOKTUR.KURAN’DA AYET DE VARDIR.DURMADAN SORUP
SORGULAYAN TASVİP EDİLMEZ.(AMA O AYET BAŞLARINDA HZ.PEYGAMBER BULUNAN SAHABEYE; PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİ O YOĞUNLUKTA FAZLACA MEŞGUL ETMEMELERİ İÇİN HİTAP ETMEKTEDİR.)
TAM İSTEDİKLERİ MÜRİDİ BULDULAR. SIRA SOYMAYA GELDİ.BİR
DERGAH YAPILACAK.BİR MİLYON LAZIM AMA ON MİLYON TOPLANIYOR.VE BİR SERMAYE GRUBU
OLUŞUYOR.ŞEYHİN ÖMRÜ VEFA ETMEYİNCE YENİ ŞEYHİ DE BU SERMAYE BELİRLİYOR.MALI
ELİN OĞLUNA BIRAKMAK OLMAZ. ŞEYHİN OĞLU DA MUTLAKA KERAMET SAHİBİDİR.
AMA KURAN BÖYLE DEMİYOR. KURAN’A GÖRE MÜRŞİT YİNE KURAN’DIR.
BAŞKASI DEĞİL. KURAN’A GÖRE ZİKİR YİNE KURAN’DIR. YOKSA DÜNYA DA DÖNÜYOR DURMADAN
VE KENDİ HALİYLE ZİKREDİYOR AMA O DÖNME DÜNYANIN İLMİNE BİR ŞEY KATMIYOR.
MÜSLÜMAN İSE DURMADAN VE HER DAİM KENDİSİNİ KAMİL BİR İNSAN
OLMAK İÇİN GELİŞTİRMEK ZORUNDA. BUNU DA İLİM ÖĞRENEREK YAPABİLİR. İLİM DE
KURAN, BAŞKA DA İLME ZAMAN YOK. ZATEN KURANI ANLAYIP ÇÖZEN YOK. NEREDE
GEZİYORSUN NEREYE GİDİYORSUN EY MÜSLÜMAN?
AÇ KURAN’I OKU. TEKRAR TEKRAR OKU. ARA VERMEDEN OKU. SEN DE
GÖRECEKSİN VE AYNEN BU YAZDIKLARIMIZI TEYİT EDECEKSİN.İSPATI DA BUDUR.
ALLAH CC İLE ARANA KURAN İLE ARANA HİÇ KİMSEYİ SOKMA, ZİRA
CEHENNEMDE DE HATTA CENNETTE DE ONLARI YANINDA BULAMAYACAKSIN.
HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZ KIZI FATIMATÜZZEHRAYA İŞTE BU
NEDENLE “KIZIM, BABAM PEYGAMBER DİYE GÜVENME, BAŞININ ÇARESİNE BAK” DEDİ.
2016 (23/12/2015 tarihli yazımız) Çoğu çıktı
TÜRKİYE, ŞU ANDA AHİR ZAMAN OLAYLARININ NERESİNDE?
Türkiye ile ilgili hadis yorumları ve alimlerin ifşaatları doğrultusunda 2016'yı değerlendirmek istiyoruz.
Türkiye şu anda ahir zaman olaylarının "SIRA TÜRKİYE'DE" aşamasındadır. Tunus'da başlayıp Suriye'ye kadar gelen "Arap Baharı" isimli "Büyük İsrail" projesinin Türkiye ayağına gelindi.
Libya'da yedi kabileyi kullanıp iç savaş çıkaranlar aynı iç savaşı Türkiye'de Kürt Ayaklanması ile gerçekleştirmeye çalışıyor.
Halk desteği olmayan PKK'nın güçlendirilerek TBMM'ne girecek kadar halk desteğine kavuşması, sonra silahlandırılıp ayaklanmaya teşvik edilmesi tesadüf değil.
AKP'nin 7 Haziran öncesi "Açılım" politikasından yüz seksen derece dönüşle çatışma aşamasına geçişi de öyle.
Evet bazılarının söylediği gibi AKP, önce PKK'ya zeytin dalı uzatarak bir şans verdi ve PKK bu şansı değerlendiremeyince politika değiştirdi.
Ama ABD açısından politika zaten en başından beri buydu. Yani Açılımı da ABD istedi, çatışmayı da. Onların planlarında bir değişiklik yok.Sadece halk desteği olmayan PKK'ya o destek sağlandıktan sonra çatışma aşamasına geçildi.Olay bu. AKP yine kandırıldı.
2016'da terör olayları artarak devam edecek. Çünkü PKK, halkın örgütü olmadığının farkındaydı ve YDGH ile halkın örgütü olmak istedi ve belli bir aşamaya da geldi. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de yaşanan olaylar bunun kanıtı.
Ayrıca bu olaylar PKK'nın arkasında İsrail'in olduğunun da en büyük kanıtı.Nasıl mı?
Gazze'de Filistinliler İsrail'e karşı hangi yöntemleri kullanagelmişler ise, bugün de PKK o bölgelerde aynı yöntemleri kullanıyor.
İlçelerde evleri birbirlerine tünellerle bağlıyor ve bu tünellerden mühimmat akışı sağlıyor. Kaçarken de yine bu tüneller kullanılıyor. Bu aklı veren İsrail.O kadar net.
Rus ajanlar da bölgede.
Demirtaş önce ABD'ye gitti sonra Rusya'ya. ABD Türkiye'ye karşı PKK konusunda ikili oynuyor. Müttefiki Türkiye'ye karşı yüzü tutmadığı için bunu yapıyor.Demirtaş'ı Rusya'ya gönderen ABD. "Git Rusya'nın desteğini al, ben de destekliyorum" diyor.
Rusya PYD 'ye destek vereceğini açıkça söyledi. Ama esas gizlenen PKK'ya vereceği destektir. Aslında PYD/PKK aynı ve fark etmiyor. Şimdi PYD'ye verilen destekler o bölgelerde karşımıza PKK'ya verilen destek olarak çıkacak.
Rusya'nın PYD/PKK'ya vereceği destekler kısa vadede aleyhimize gibi gözükse de uzun vadede lehimize olacak.
Çünkü Ortadoğu'da IŞİD, düşmanın adıdır. Yani..
ABD'nin IŞİD'i Rusya, Rusya'nın IŞİD'i ABD'dir aslında.
IŞİD üzerinden birbirleri ile savaşıyorlar ve bu savaşta ABD'nin çok değil 2016 sonlarına doğru PYD'yi de PKK'yı da satacağı çok açık. Satılamayacak tek ülke var Ortadoğu'da, o da Türkiye.
Mart ayından sonra PKK sokaklarda terörü çok daha artıracak. Öyle ki Rusya'nın da desteği tamamen ortaya çıkacağından Türkiye'de Rusya-Türkiye ilişkilerinin gerilmesinden rahatsız olanlar ile rahatsız olmayanlar arasında bir rekabet oluşacak. Ve alimlerin yorumlarına göre bu rekabette Rusya yanlıları galip gelecek.
Yani Türkiye'de yazın başlarında Rusya ile ilişkilerin bozulmasından rahatsız olanların söylemleri geçerli olacak. Rusya yöneticilerinin özellikle Türkiye yerine AKP'yi hedef almaları da buna katkı sağlayacak.
Yine alimlerin hadis yorumlarına göre Nisan ayında Suriye işgal edilebilir ve bu işgal Türkiye'yi de olağanüstü etkileyebilir.
AKP için Nisan ayı yönetimde "Keşke olmasaydım" ayı olabilir. AKP ülkeyi yönetemez hale gelebilir.Neye göre? Delil ne?
Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri üç aylık bir kaos ortamından bahsediyordu. Ve zamanlama olarak da AKP'nin iktidarda olduğu dönemin hemen akabindeki dönemi işaret ediyordu.
Peki stratejik olarak bu nasıl olabilir?
İşte PKK,HDP Rusya'da. Vatan Partisi temsilcileri de oradaydı. Ermenistan da PKK'ya açık desteğini Moskova'da gösterdi.
Vatan Partisi yöneticileri Moskova'ya Rusya'nın PKK/PYD'ye vereceği desteği engellemek için gittiklerini açıkladılar.
Ama şunu görmüş olabilirler: HDP barajı geçen bir parti, Vatan partisi ise daha küçük.Rusya bu nedenle Vatan Partisi yerine HDP, PKK, PYD' yi seçmiş ve Ulusalcılara göre Türkiye için riskli bir ortam doğmuş olabilir.Rusya da bu desteği açıkladı zaten.
Başkaları Vatan Partisi'ni; tıpkı Rusya gibi, zayıf bir yapı olarak görebilir ama bize göre hiç de öyle değil.Bunu Nisandan itibaren görmeye başlayacağız.
Yine alimlerin ifşaatlarına göre 2016 yılı Türkiye için silkinip, uyanma yılı olacak. Ağustos ayından itibaren maziye şöyle bir bakıp neleri kaybettiğimize ve elimizde neler kaldığına dair bir analiz ile yepyeni bir hedefe kilitleneceğiz.
Ama belaların en büyükleri de o zaman başlayacak. Ama hiç değilse içte fitne ve fesadın bittiği, birlik ve beraberliğin sağlandığı, kardeşliğin hakim olduğu bir ortam olacak ve başaracağız inşallah.
Türkiye'yi bekleyen en önemli olay 3.Dünya Savaşına ev sahipliği yapacak olmamızdır. 2018 Dünya Kupası maçlarına ev sahipliği yapacak olsaydık daha üç beş sene öncesinden yeni yeni statlar yapmaya başlar ve envay türlü hazırlıklar için içtima olurduk. Ama 3.Dünya Savaşı o kadarda önemli değil.
Mi acaba?
3.Boğaz köprüsünü de açıyoruz. Hayırlı olsun.
Hayırlı olsun da uzun menzilli bir füze atılırsa koruyacak mekanizmamız var mı? Varsa hayırlı olsun.
Ya yoksa?
İşte bu sitede bas bas bağırdığımız konu buydu.
ABD her ay bir tane köprü yapar, çünkü onu yıkacak güç daha dünyaya gelmemiştir. Ya bizim?
Önce o köprüleri, limanları, hava limanlarını koruyacak savunma gücünü oluşturmalıydık, sonra o devasa yatırımları yapmalıydık. "Kendine güvenen gelsin" demeliydik. Olay buydu. O devasa yatırımlara harcanan bütçelerle neler yapılmazdı ki?
"Yine yapılıyor"
Evet ama bizi internet sitelerindeki resimler değil komutanlarımızın elindeki ve emrindekiler ilgilendiriyor. 2023 de teslim edilecekler değil 2016'da komutanlarımızın emrindekiler ilgilendiriyor.
Alimlerin hadis yorumlarına göre Türkiye için 3.Dünya Savaşı 2016 da başlayacak ve 2023' e kadar sürecek. Tüm dünya için de 2018 de 3.Dünya savaşı başlayacak. 2023'ü şimdi bir daha düşünelim.
Adamın biri yıllardır düşmanı olan birine belindeki tabancayı göndermek ister.Götürecek adam:
"Bunu niçin yapıyorsun, o senin düşmanın değil miydi" der. O da:
"
"Evet hala düşmanım. Ama ben de şimdi öyle bir silah var ki onu buradan öldürebilirim.Elin içinde silahsız ölmesin,zavallı" der.
Bilmem anlatabildik mi?
Bir parantez:
"2.Dünya Savaşında Hitler sadece bir ayda iki denizaltı, yüz adet tank teslim ediyordu Alman ordusuna. Kavgam isimli kitabından isteyen okuyabilir. Yani 2016 da değil.Tam 70 sene önce."
Devam...
Türk Cumhuriyetlerinin Rusya'nın safında kalacağını ama Azerbaycan'ın durumunun riskli olduğunu daha önce yazmıştık. Bugün bu teyit edildi.
Türk Cumhuriyetler Rusya'nın yanında olduklarını açıkladılar. Kısa vadede aleyhimize olan bu olay uzun vadede lehimize sonuçlanacaktır İnşallah.Yani üzücü bir olay değil. ABD'nin PKK'ya verdiği destek ile benzer anlamdadır.
ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek ile Rusya'nın Taliban'a destek açıklaması, ABD ile Rusya arasındaki gerilimin tepe noktasıdır.
ABD'nin Rusya'ya karşı mali yaptırımları artırması da Rusya'nın misillemesine neden olacaktır.Rusya'nın misillemesi ÇİN ile anlaşarak olursa ABD'nin işi zora girer. Çin'siz bir misilleme ekonomik anlamda yapılamaz. Taliban'a füze verir o kadar.
***
ABD'nin Yahudi kanadı Türkiye'nin yeniden PKK ile görüşmesini istedi.Öcalan'ın devreye girmesini istiyorlar. Önceden yazmıştık.Tekrar edelim: Eğer Süfyan Türkiye'den çıkacaksa Öcalan'dan başkası olamaz.
ABD'nin bu önerilerine kesinlikle alet olunmamalı. Öcalan bırakılmamalı. Sürece yeniden dönülmemeli ve PKK tamamen ve hızlı bir şekilde temizlenmelidir.
2016 yılında PKK tamamen yok edilmeli. İlk önce de elebaşıları öldürülmeli.Yakalanmamalı, öldürülmeli.İşte Kandil orada. Bunu yapacak gücümüz var.İnşallah.
Yok eğer Süfyan, Türkiye dışından çıkacaksa en birinci adayımız yine Kardavi'dir.Bunu da yazalım.
Recep ayında çıkacak.2016 yılının Recep ayı 8 Nisan'da giriyor.Ama tarih Öcalan'a da uyuyor.
***
Elbette hepsi bir tahmin. Alimlerin hadis yorumları ışığında yapılmış güncel tahminler. Doğru çıkmayabilir. Herşeyin en doğrusunu Allah cc bilir.
Türkiye ile ilgili hadis yorumları ve alimlerin ifşaatları doğrultusunda 2016'yı değerlendirmek istiyoruz.
Türkiye şu anda ahir zaman olaylarının "SIRA TÜRKİYE'DE" aşamasındadır. Tunus'da başlayıp Suriye'ye kadar gelen "Arap Baharı" isimli "Büyük İsrail" projesinin Türkiye ayağına gelindi.
Libya'da yedi kabileyi kullanıp iç savaş çıkaranlar aynı iç savaşı Türkiye'de Kürt Ayaklanması ile gerçekleştirmeye çalışıyor.
Halk desteği olmayan PKK'nın güçlendirilerek TBMM'ne girecek kadar halk desteğine kavuşması, sonra silahlandırılıp ayaklanmaya teşvik edilmesi tesadüf değil.
AKP'nin 7 Haziran öncesi "Açılım" politikasından yüz seksen derece dönüşle çatışma aşamasına geçişi de öyle.
Evet bazılarının söylediği gibi AKP, önce PKK'ya zeytin dalı uzatarak bir şans verdi ve PKK bu şansı değerlendiremeyince politika değiştirdi.
Ama ABD açısından politika zaten en başından beri buydu. Yani Açılımı da ABD istedi, çatışmayı da. Onların planlarında bir değişiklik yok.Sadece halk desteği olmayan PKK'ya o destek sağlandıktan sonra çatışma aşamasına geçildi.Olay bu. AKP yine kandırıldı.
2016'da terör olayları artarak devam edecek. Çünkü PKK, halkın örgütü olmadığının farkındaydı ve YDGH ile halkın örgütü olmak istedi ve belli bir aşamaya da geldi. Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de yaşanan olaylar bunun kanıtı.
Ayrıca bu olaylar PKK'nın arkasında İsrail'in olduğunun da en büyük kanıtı.Nasıl mı?
Gazze'de Filistinliler İsrail'e karşı hangi yöntemleri kullanagelmişler ise, bugün de PKK o bölgelerde aynı yöntemleri kullanıyor.
İlçelerde evleri birbirlerine tünellerle bağlıyor ve bu tünellerden mühimmat akışı sağlıyor. Kaçarken de yine bu tüneller kullanılıyor. Bu aklı veren İsrail.O kadar net.
Rus ajanlar da bölgede.
Demirtaş önce ABD'ye gitti sonra Rusya'ya. ABD Türkiye'ye karşı PKK konusunda ikili oynuyor. Müttefiki Türkiye'ye karşı yüzü tutmadığı için bunu yapıyor.Demirtaş'ı Rusya'ya gönderen ABD. "Git Rusya'nın desteğini al, ben de destekliyorum" diyor.
Rusya PYD 'ye destek vereceğini açıkça söyledi. Ama esas gizlenen PKK'ya vereceği destektir. Aslında PYD/PKK aynı ve fark etmiyor. Şimdi PYD'ye verilen destekler o bölgelerde karşımıza PKK'ya verilen destek olarak çıkacak.
Rusya'nın PYD/PKK'ya vereceği destekler kısa vadede aleyhimize gibi gözükse de uzun vadede lehimize olacak.
Çünkü Ortadoğu'da IŞİD, düşmanın adıdır. Yani..
ABD'nin IŞİD'i Rusya, Rusya'nın IŞİD'i ABD'dir aslında.
IŞİD üzerinden birbirleri ile savaşıyorlar ve bu savaşta ABD'nin çok değil 2016 sonlarına doğru PYD'yi de PKK'yı da satacağı çok açık. Satılamayacak tek ülke var Ortadoğu'da, o da Türkiye.
Mart ayından sonra PKK sokaklarda terörü çok daha artıracak. Öyle ki Rusya'nın da desteği tamamen ortaya çıkacağından Türkiye'de Rusya-Türkiye ilişkilerinin gerilmesinden rahatsız olanlar ile rahatsız olmayanlar arasında bir rekabet oluşacak. Ve alimlerin yorumlarına göre bu rekabette Rusya yanlıları galip gelecek.
Yani Türkiye'de yazın başlarında Rusya ile ilişkilerin bozulmasından rahatsız olanların söylemleri geçerli olacak. Rusya yöneticilerinin özellikle Türkiye yerine AKP'yi hedef almaları da buna katkı sağlayacak.
Yine alimlerin hadis yorumlarına göre Nisan ayında Suriye işgal edilebilir ve bu işgal Türkiye'yi de olağanüstü etkileyebilir.
AKP için Nisan ayı yönetimde "Keşke olmasaydım" ayı olabilir. AKP ülkeyi yönetemez hale gelebilir.Neye göre? Delil ne?
Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri üç aylık bir kaos ortamından bahsediyordu. Ve zamanlama olarak da AKP'nin iktidarda olduğu dönemin hemen akabindeki dönemi işaret ediyordu.
Peki stratejik olarak bu nasıl olabilir?
İşte PKK,HDP Rusya'da. Vatan Partisi temsilcileri de oradaydı. Ermenistan da PKK'ya açık desteğini Moskova'da gösterdi.
Vatan Partisi yöneticileri Moskova'ya Rusya'nın PKK/PYD'ye vereceği desteği engellemek için gittiklerini açıkladılar.
Ama şunu görmüş olabilirler: HDP barajı geçen bir parti, Vatan partisi ise daha küçük.Rusya bu nedenle Vatan Partisi yerine HDP, PKK, PYD' yi seçmiş ve Ulusalcılara göre Türkiye için riskli bir ortam doğmuş olabilir.Rusya da bu desteği açıkladı zaten.
Başkaları Vatan Partisi'ni; tıpkı Rusya gibi, zayıf bir yapı olarak görebilir ama bize göre hiç de öyle değil.Bunu Nisandan itibaren görmeye başlayacağız.
Yine alimlerin ifşaatlarına göre 2016 yılı Türkiye için silkinip, uyanma yılı olacak. Ağustos ayından itibaren maziye şöyle bir bakıp neleri kaybettiğimize ve elimizde neler kaldığına dair bir analiz ile yepyeni bir hedefe kilitleneceğiz.
Ama belaların en büyükleri de o zaman başlayacak. Ama hiç değilse içte fitne ve fesadın bittiği, birlik ve beraberliğin sağlandığı, kardeşliğin hakim olduğu bir ortam olacak ve başaracağız inşallah.
Türkiye'yi bekleyen en önemli olay 3.Dünya Savaşına ev sahipliği yapacak olmamızdır. 2018 Dünya Kupası maçlarına ev sahipliği yapacak olsaydık daha üç beş sene öncesinden yeni yeni statlar yapmaya başlar ve envay türlü hazırlıklar için içtima olurduk. Ama 3.Dünya Savaşı o kadarda önemli değil.
Mi acaba?
3.Boğaz köprüsünü de açıyoruz. Hayırlı olsun.
Hayırlı olsun da uzun menzilli bir füze atılırsa koruyacak mekanizmamız var mı? Varsa hayırlı olsun.
Ya yoksa?
İşte bu sitede bas bas bağırdığımız konu buydu.
ABD her ay bir tane köprü yapar, çünkü onu yıkacak güç daha dünyaya gelmemiştir. Ya bizim?
Önce o köprüleri, limanları, hava limanlarını koruyacak savunma gücünü oluşturmalıydık, sonra o devasa yatırımları yapmalıydık. "Kendine güvenen gelsin" demeliydik. Olay buydu. O devasa yatırımlara harcanan bütçelerle neler yapılmazdı ki?
"Yine yapılıyor"
Evet ama bizi internet sitelerindeki resimler değil komutanlarımızın elindeki ve emrindekiler ilgilendiriyor. 2023 de teslim edilecekler değil 2016'da komutanlarımızın emrindekiler ilgilendiriyor.
Alimlerin hadis yorumlarına göre Türkiye için 3.Dünya Savaşı 2016 da başlayacak ve 2023' e kadar sürecek. Tüm dünya için de 2018 de 3.Dünya savaşı başlayacak. 2023'ü şimdi bir daha düşünelim.
Adamın biri yıllardır düşmanı olan birine belindeki tabancayı göndermek ister.Götürecek adam:
"Bunu niçin yapıyorsun, o senin düşmanın değil miydi" der. O da:
"
"Evet hala düşmanım. Ama ben de şimdi öyle bir silah var ki onu buradan öldürebilirim.Elin içinde silahsız ölmesin,zavallı" der.
Bilmem anlatabildik mi?
Bir parantez:
"2.Dünya Savaşında Hitler sadece bir ayda iki denizaltı, yüz adet tank teslim ediyordu Alman ordusuna. Kavgam isimli kitabından isteyen okuyabilir. Yani 2016 da değil.Tam 70 sene önce."
Devam...
Türk Cumhuriyetlerinin Rusya'nın safında kalacağını ama Azerbaycan'ın durumunun riskli olduğunu daha önce yazmıştık. Bugün bu teyit edildi.
Türk Cumhuriyetler Rusya'nın yanında olduklarını açıkladılar. Kısa vadede aleyhimize olan bu olay uzun vadede lehimize sonuçlanacaktır İnşallah.Yani üzücü bir olay değil. ABD'nin PKK'ya verdiği destek ile benzer anlamdadır.
ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek ile Rusya'nın Taliban'a destek açıklaması, ABD ile Rusya arasındaki gerilimin tepe noktasıdır.
ABD'nin Rusya'ya karşı mali yaptırımları artırması da Rusya'nın misillemesine neden olacaktır.Rusya'nın misillemesi ÇİN ile anlaşarak olursa ABD'nin işi zora girer. Çin'siz bir misilleme ekonomik anlamda yapılamaz. Taliban'a füze verir o kadar.
***
ABD'nin Yahudi kanadı Türkiye'nin yeniden PKK ile görüşmesini istedi.Öcalan'ın devreye girmesini istiyorlar. Önceden yazmıştık.Tekrar edelim: Eğer Süfyan Türkiye'den çıkacaksa Öcalan'dan başkası olamaz.
ABD'nin bu önerilerine kesinlikle alet olunmamalı. Öcalan bırakılmamalı. Sürece yeniden dönülmemeli ve PKK tamamen ve hızlı bir şekilde temizlenmelidir.
2016 yılında PKK tamamen yok edilmeli. İlk önce de elebaşıları öldürülmeli.Yakalanmamalı, öldürülmeli.İşte Kandil orada. Bunu yapacak gücümüz var.İnşallah.
Yok eğer Süfyan, Türkiye dışından çıkacaksa en birinci adayımız yine Kardavi'dir.Bunu da yazalım.
Recep ayında çıkacak.2016 yılının Recep ayı 8 Nisan'da giriyor.Ama tarih Öcalan'a da uyuyor.
***
Elbette hepsi bir tahmin. Alimlerin hadis yorumları ışığında yapılmış güncel tahminler. Doğru çıkmayabilir. Herşeyin en doğrusunu Allah cc bilir.
19 Ağustos 2016 Cuma
ATATÜRK PEYGAMBER EFENDİMİZİN SOYUNDAN GELMEKTEDİR.
ATATÜRK PEYGAMBER EFENDİMİZİN SOYUNDAN GELMEKTEDİR:
Aşağıdaki videoları izlerken şunu da unutmamalıyız. Seyyidlik yada Şeriflik üstünlük vesilesi değildir. Allah indinde üstünlük ancak takva iledir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kızı Fatıma'ya:
"Ey kızım Fatıma, babam peygamber diye güvenme. Rabbine karşı kulluk vazifeni yap. Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan, vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam." buyurmuşlardır.
(Müslim, İman, 89, Hadis no:351)
Peki durum böyleyken aşağıdaki videoları yayınlamamızın sebebi nedir? Bunlar:
Atatürk'ün soyuna yapılan iftiralara, ve Atatürk'ü dinsizlikle suçlayanların iftiralarına cevap vermektir. Atatürk'e iftiralar atanların kökenine inersek bu kişilerin dış güçlerin ajanı ve maşası olduklarını anlarız. Nihayi amaç ise bu milleti ve vatanı bölmektir.
15 Ağustos 2016 Pazartesi
ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR: GERÇEK ATATÜRK
AHMET AKGÜL HOCA ATATÜRK'Ü GERÇEĞE ÇOK YAKIN ANLATMIŞ
EN ALTTA DA KISA YORUM VAR, OKUYALIM İNŞALLAH
Değerli, derinlikli ve Milli düşünceli bir dostum
vesilesiyle tanıştığım, Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nden 9. Dönem Elazığ
Milletvekili olan Rahmetli Abdullah (Demirtaş) Bey’in oğlu Muhterem İbrahim
Demirtaş anlatmıştı. Babası Abdullah Demirtaş, Elazığ Palu-Kovancılar
arasındaki SEKERAT Beylerinden Rahmetli İbrahim Bey’in oğludur ve yine meşhur
Harput musikisinin üstat starlarından Enver ve Paşa Demirbağ’ların hamisi
Sekratlı Ali Bey’in kardeşi olmaktadır. Mustafa Kemal de, Muş’u Rus işgalinden
kurtarmak üzere 1915 yılında Diyarbakır’dan gelip Sekerat’ta Karargâh kurmuşlar
ve Rahmetli Abdullah ve Ali Bey’lerin ve babaları İbrahim Bey’in konağında
kalmışlardı.
9. Dönem DP Elazığ Milletvekili olan Abdullah Demirtaş, aynı
zamanda varlıklı bir zat olan babasının saygınlığı ve dindarlığı sayesinde Urfa
ve Diyarbakır gibi illerden getirilen büyük âlimlerin eğitim ve öğretiminde ve
çeşitli medreselerde özel dersler alarak 12 ilimden mezun olmuş değerli bir
ilim adamıdır ve şu tevafuka bakınız ki, kendi okuduğu ve kenarlarına şerh ve
haşiyeler koyduğu çok müstesna Arapça ve Osmanlıca kitaplarının bazısı
Kovancılar’daki bir ahbabımız tarafından 40 sene kadar önce bize ulaştırılmıştı
ve hala kütüphanemizde bulunmaktadır. Rahmetli Abdullah Bey, aynı zamanda dini
hamiyet ve Milli hassasiyet sahibi bir zat olup, Afyonkarahisar’ın Emirdağ
kazasında sürgünde bulunan Bediüüzaman Hazretlerini, oğlu İbrahim Bey’le
birlikte ziyarete gidecek kadar da cesaret ve ciddiyet sahibi örnek bir
Müslüman’dı.
İşte tanıştığımız İbrahim Demirtaş Bey, Rahmetli babası
Abdullah Bey’den şöyle bir olay aktarmıştı:
1925 yılında Palu merkezli başlatılan, sonra yayılıp Bingöl,
Muş, Diyarbakır ve Elazığ’ı da karıştıran meşhur Şeyh Said isyanı
münasebetiyle, aslında bu hareketle hiçbir ilişkileri ve tasvipleri olmadığı
halde, Abdullah Bey ve aile fertleri de takip ve taciz altına alınmışlardı.
Şeyh Said Efendi iyi niyetli ve dini gayretli bir zat olsa da, aslında Musul’u
bizden koparmaya çalışan, Kürtçülük damarıyla milli birlik ve dirliğimizi
bozmaya uğraşan başta İngilizler o günkü dış merkezlerin hazırladığı tertip ve
tezgâhın farkına varmamıştı. Ve maalesef Mustafa Kemal’in otoritesini sarsmak
ve sıkıntıya sokmak suretiyle Musul’la ilgilenme fırsatını elinden almak amacıyla
Kazım Karabekir gibi bazı paşaların bölgeye gidip ayaklanmaları halinde bu
harekete destek çıkılacağı ve ordunun kendisine katılacağı vaadiyle
kışkırtmasıyla da o vahim olaylar yaşanmıştı.
İşte böylesine kritik ve kaotik bir ortamda Abdullah Bey
Palu askerlik şubesine çağrılmış ve derhal askere alınacağı hatırlatılmıştı.
Şube Yüzbaşısından rica edip, hiç değilse Elazığ’da yaşayan annesini görüp
duasını almak ve hazırlık yapmak üzere birkaç günlük izin almıştı. Sekrat’taki
evlerine geldiğinde kendisinin oldukça tedirgin ve telaşlı olduğunu gören konak
müdavimlerinden ilim ve irfan ehli ve maneviyat sahibi Yusuf Hoca Efendi
Abdullah Bey’e bunun sebebini sormuş ve işin aslını öğrenince de kendisini
şöyle teselli ve teskin buyurmuşlardı:
“Sakın ha hiç korkma ve meraklanma… Her şeyin bizzat Cenabı
Hakkın tayin ve takdirinde olduğunu unutma… Bize düşen Yüce Rabbimize iltica
edip yalvarmaktır. Şimdi Biz, Kur’an’ı Kerim’de ve Hadisi Şeriflerde öğretilen
müstecap (kabul olunan) duaları ve yakarışları yaparız, o şube Yüzbaşısına da
manevi bir mektup yazar ve kalbini yumuşatması için Rabbimize sığınırız, Talak
Suresi 2. Ayette haber buyrulduğu gibi “(Samimiyet ve teslimiyetle) Allah’tan
korkup (sakınan ve O’na sığınan) kimselere, (hiç bilinmedik ve beklenmedik sebeplerle
sıkıntılardan) çıkış yolları ve kurtuluş kapıları açılacaktır”. Bu yüzden siz
yarın tekrar şubeye uğrayınız, Yüzbaşı tarafından inşallah hürmet ve izzetle
karşılanıp ağırlanırsınız.. Kalkarken de ”Terhis tezkeremiz hazırlanmadı mı?”
diye de hatırlatırsınız!?.
Bu mübarek ve muhterem Yusuf Hoca Efendi’nin birçok garip ve
acaip hallerine rastlamıştık, ama bu söylediklerine pek aklınız yatmamıştı.
Buna rağmen hatırı kalmasın ve saygısızlık olmasın diye ve son bir ümitle
ertesi gün tekrar Palu şubesine gittiğimde, hayretler içinde kalmıştım. Çünkü
Yüzbaşı beni kapıda karşılamış ve kahve ısmarlayıp ağırlamıştı. Bir müddet
sohbetten sonra kalkmak için müsaade isterken, cesaretimi toplayıp Yusuf Hoca
Efendi’nin tavsiyesi üzerine “Yüzbaşım Terhis teskeremiz hazırlanmadı mı?” diye
sorunca Şube Yüzbaşısı hazırlanan resmi terhis belgesini çıkarıp bana
uzatmışlardı.
O dönemde, devlete uzun süreli ve önemli hizmetler sunan ve
ilim tahsiliyle uğraşıp toplumun Milli Mücadele’ye katılmasına rehberlik yapan
özel şahsiyetlerin askerlikten muaf tutulmasına ve “Vatani görevini yapmıştır”
tezkeresi yazılmasına dair bazı istisnai kanun maddelerinin Abdullah Bey’e de
uygulandığı, ilahi bir ilhamla kalbi rikkat ve şefkate gelen Yüzbaşının zaten
hak ettiği bir kolaylığı kendisine sağladığı anlaşılmıştı.
Mesele daha net anlaşılsın ve olayı aktaran zevatın manevi
ve ahlaki yönü ortaya çıksın da ona göre yaklaşılsın ve yorum yapılsın diye, bu
kadar uzun bir girişten sonra şimdi asıl Mustafa Kemal’le ilgili konuya
gelelim:
BURASI YAZININ EN ÖNEMLİ YERİ VE GERÇEK ATATÜRK'Ü ÇOK YAKIN ANLATMIŞ:
İşte Konaktaki hikmet ve keramet ehli Yusuf Hoca Efendi’nin
Atatürk’le ilgili tavır ve tasarruflarını, 9. Dönem Milletvekilimiz ve bilgin
bir hemşerimiz olan Abdullah (Demirtaş) Bey, oğlu İbrahim Bey’e, mahrem bir anı
olarak şöyle aktarmışlardı:
Bunca manevi himmetine ve Rahmani marifetine şahit olduğumuz
ve derin bir saygı duyduğumuz Yusuf Hoca Efendi’ye bir gün, bazılarının kendisi
hakkında şu şekilde sitemde bulunduklarını söyleyerek: “Madem müstecap dualarla
ve Allah katında naz makamındaki niyazıyla bu Yusuf Hoca bazı hayırların
celbine ve belaların define yarayacak yakarışlarda bulunuyor, öyle ise pek çok
kötülüklerin önünü açtığı ve İslam’a aykırı davrandığı söylenen Mustafa Kemal’i
durdurmak ve tahribatlarına engel olmak için niye bir girişimde bulunmuyor?” diye
hakkında dedikodu yapıldığını hatırlatmıştım. Bunun üzerine O Zat bana şu
tarihi itiraflarda bulunmuşlardı:
“Yakinen tanımadığımız, bazı girişimlerindeki asıl niyetini
ve hedefini kavrayamadığımız Mustafa Kemal’le ilgili bende de aynı olumsuz
kanaatler oluşmaya başlamıştı. Bunun üzerine Kuran’ı Kerim’deki bütün dua
ayetlerini ve Hazreti Peygamber Efendimizin meşhur dua hadislerini, seçkin
sahabilerin ve büyük İslam âlimlerinin mübarek ve müstecab dua metinlerini,
İsm-i Azam olarak bilinen bütün yakarış şekillerini, özel vakitlerde ve samimi
bir yönelişle tekrarlayıp Yüce Rabbimizin nusret ve himayesine sığınarak ve
O’nun rahmet kapısını bu çok tesirli dua tokmaklarıyla çalarak, Mustafa
Kemal’in durdurulması ve devre dışı bırakılması için yalvarmış ve Bakara suresi
102. Ayetinde haber verilen “Babil’deki Harut ve Marut isimli (insan kılığına
girmiş) iki meleğe indirilip öğretilen” cinsten bazı özel tılsımları hazırlayıp
uygulama aşamasına dayanmıştım. Ancak işte o gece manevi görevliler beni
şiddetle ikaz edip, bundan vazgeçmem için beni hiddetle uyarmışlardı. Mustafa
Kemal’in, Anadolu arsasında kurulacak yeni bir Türk-İslam medeniyetine alan
hazırladığını; İslam’a değil, koflaşmış kurumlara ve yozlaşmış kafa yapısına
karşı çıktığını, şu anda ekonomik ve askeri yönden üstün ve etkin bulunan
yabancı güçleri oyalamak ve içerideki hassas dengeleri korumak için tavizkar ve
tahripkâr görünen bazı davranışlara mecbur kaldığını, ama bütün bunların
sonunda büyük hayırlara ve kutlu yarınlara vesile olacağını bana hatırlatmışlardı.
Bu manevi uyarılara rağmen “Belki de şeytani bir tuzaktır”
diyerek aynı beddua ve tılsımları tekrar yapmaya kalkıştığımda, bu sefer
Rahmani olduğundan asla şüphe etmeyeceğim şekilde, ruhani görevliler gelip, bu
inat ve ısrarımdan vazgeçmediğim takdirde, maddi ve manevi büyük belalara
uğrayacağımı haykırmış, o gece yarı felç olmuş şekilde uyanmış ve o yanlış
kanaatlerimi bırakmıştım.”
Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresi 60-82 ayetlerinde anlatılan
Hz. Musa (AS) ile Hz. Hızır (AS) arasındaki, özel “ledün ilmini” ve ilahi kader
hikmetini öğrenme kıssasını ve zahiren yanlış ve yararsız gibi görünen bir
takım icraatların, hangi hayırlı sonuçları doğuracağıyla ilgili sırları
kavramadan, bu aktarılan konuları anlamak ve mesajları algılamak elbette zor
olacaktır.
İşte bu merhum ve Muhterem Milletvekilimiz Sekratlı Abdullah
(Demirtaş) Bey’in, İsrail’e aşırı yakınlığı ve hatta hizmetkâr tavırları ve her
dönemde Bakanlarının, bir ikisi hariç, tamamını tescilli Masonlardan seçip
ataması yüzünden Başbakan Adnan Menderes’e de -30 kadar arkadaşıyla- karşı
çıkıp aralarının açıldığını yine oğlu İbrahim Bey anlatmışlardı.
Rahmetli Erbakan Hocamız; 1960 ihtilalinde İstanbul Emniyet
Müdürü yapılan bir generalin, Gümüş motor fabrikasını ziyarete gelerek,
kendisine:
“Biz ülkemizde bu tür milli ve yerli sanayi yatırımları
çoğalsın, Atatürk’ün ifadesiyle, “Türkiye’miz muasır Batı medeniyetinin fevkine
çıksın (yani yakalasın ve onu aşsın)” diye bu harekete kalkıştık, şimdi bizden
istediğiniz her türlü imkân ve kolaylık size sağlanacaktır” dediğini
aktarmıştı. Hocamız ise, Sizden tek istediğimiz; bütün generallerimize toplu
halde, “sanayileşme davamız konusunda milli sorunlarımız, sorumluluklarımız ve
çıkış yollarımız” konulu bir konferans vermemize fırsat hazırlamanızdır, buyurmuşlar,
sonunda bu amacına ulaşmışlar ve 200 kadar Generalimizin katıldığı bir salonda
bu konuyu detaylarıyla anlatmışlardı. Bu toplantı da bazı hususların slaytlarla
açıklanması için kapatılan elektriklerin tekrar açıldığında, paşalarımızın
nerdeyse tamamının yüksek hissiyat ve heyecandan ağladıklarının farkına
varmıştı. Çünkü Erbakan onlara gerçek bağımsızlığa ve yüksek kalkınmışlığa
ulaşmanın reçetelerini, adım adım Büyük İsrail’e eyalet yapılmamızı önleyecek
tarihi projelerini ve bizi şerefli millet yapan değer ve dinamiklerin
vazgeçilmezliğini ortaya koymuşlardı. Oysa Mustafa Kemal, 1937 yılında, dönemin
yarı resmi yayın organı sayılan Hâkimiyeti Milliye Gazetesinde yayınlattığı bir
mesajında: “Batılı ülkelerin, İslam toprağı olan ve Kutsal Mescidi Aksa’yı
barındıran Kudüs’te ve Filistin’de, bir Yahudi Devleti kurmaya çalıştıklarını;
Hz. Peygamberimizin manevi mirasına ve bölgenin barış ve huzuru hatırına böyle
bir girişime kesinlikle karşı çıkacaklarını ve İslam dünyasıyla beraber,
gerekirse kahraman ordularımızı üzerlerine göndermekten sakınmayacaklarını”
söyleyip uyarmış, bu uyarıları Batılılarca ciddiye alınmış ve 1937’de kurulması
planlanan İsrail Terör şebekesi, 1948’e kaydırılmıştı. Şimdi her türlü zulüm ve
fitnenin kaynağı olan Siyonist İsrail’in kuruluşuna izin vermeyecek ve 11 yıl
geciktirecek kadar inançlı ve kararlı bir şahsiyetin küfür ve kötülükle
suçlanması, İsrail’e doğrudan ve dolaylı hizmetkarlık yapan Başbakan ve
Cumhurbaşkanlarının ise “dindar kahraman” olarak alkışlanması, herhalde ahmaklığın
ve çifte standardın (münafıklığın) en açık ve en cıvık alameti olmalıydı!..
Mürşidi Kamil Şeyh Ali Rıza Septi Hazretlerinden icazetli
olan ve Palu Meydan Mezarlığında medfun bulunan Şeyh Mahmud Samini
Hazretlerinin halifelerinden ilim ve irfan kutbu İmam Efendi Hazretlerinin
sırdaşı ve uzun yıllar yoldaşı olan 1. Dönem Ergani Mebusluğu da yapan Dede
Nüzhet Efendi’nin Mustafa Kemal’e yazdığı şiir de enteresandır, bazı
tespitlerinde abartılar ve teşbihlerinde tartışmalar olsa da O’nun nasıl mümin
ve muvahhit olduğunu anlatmaktadır.
Dede Nüzhet Efendi’nin İttihat ve Terakki Masonlarına
yazdığı şu mısralar da O’nun mili ve manevi duyarlılığını yansıtmaktadır:
“Bu hürriyet midir ya kati, zürriyet midir, bilmem
Mülkü Milleti mahvetmeye, bir niyet midir, bilmem
Yoksa ki, bu boktan mürekkep, cem’iyet midir, bilmem
Bu nazmımla asılsam, canıma, minnet midir bilmem
Çalınsın başınıza Nemrud veş, ateşli tokmaklar
Çekilin artık yeter, ey kahbeler, kancıklar, alçaklar!”
Öyle değil, ama haydi diyelim ki sizin iddia ve iftiranıza
göre O kâfir bir insandı. Peki, Kuran’a göre münafıklar kâfirden çok daha
bayağı ve aşağı sayılmaz mıydı? Sizlerin “Muhafazakâr, dindar, halkın adamı”
diye alkışladığınız Cumhurbaşkanlarınız, Başbakanlarınız:
• Kur’an’ın ahkâm ayetlerini artık gereksiz ve geçersiz
saydıkları,
• Faizi meşrulaştırıp, rüşvete resmiyet kazandırdıkları,
zinayı suç olmaktan ve ceza almaktan çıkarıp yaygınlaştırdıkları,
• İslam Birliği’ni “boş hayal” görüp Haçlı Avrupa Birliği’ne
yamanmaya çalıştıkları,
• BOP eş başkanı olup 27 İslam ülkesinin ve Türkiye’mizin
parçalanmasına zemin hazırladıkları,
• Batılı gâvurlarla bir olup Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi
kana bulayan, korkunç kaoslara yol açtıkları için münafık olmamışlar mıydı?
“Gerçekten münafıklar cehennem ateşinin en aşağı katındadır”
(Nisa: 145)
“Şu münafıkları acıklı bir azapla müjdele ki, Onlar (Kur’an
düzenini isteyen) Mü'minleri bırakıp, kâfirleri dost ve yönetici tutmakta;
izzeti (onur, kuvvet ve ganimeti) Haçlı kâfirlerin yanında aramaktadır” (Nisa:
138-139)
“Ey Nebim, Kâfirlerle (mücadele ettiğin gibi) ve
münafıklarla da cihat et, onlara karşı sert ve caydırıcı davran!” (Tevbe: 73)
ayetleri gayet açık ve anlaşılırdır.
Atatürk pek çok şeyi Milli Birlik ve dirlik hatırına
yapmıştı
Şanlı Milli Mücadelemizin zor şartlarına ve düşmanla
işbirliği yapan vatana hıyanet fırsatçılarına karşı kurulan İstiklal
Mahkemeleri, 1925 Şeyh Sait isyanıyla başka bir hüviyet kazanmıştı. Muhalif
görülenler ağır cezalara çarptırılmış, idamlar yapılmıştı. İtiraz edilecek bir
üst mahkeme yolu ta baştan kapatılmıştı. Milli Mücadele'de emeği geçen; hatta
ona önderlik edenlerin bazıları bile “vatan hainliği” ile suçlanmış, geniş
çaplı bir tasfiye başlamıştı.
6 Mart 1925 tarihinde altı gazete birden (Tevhid-i Efkâr,
Son Telgraf, İstiklal, Sebilü'rreşad, Aydınlık, Orak-Çekiç) kapatılmıştı.
Savcı'ya göre “İsyanın türlü türlü sebepleri vardır” ve “Bu sebeple gazeteciler
tutuklanmalı, yazılarının isyana tesiri dokunduğuna kanaat gelen gazeteciler
sorgulanmalıydı.” Dönme münafık Ahmet Emin Yalman’dan, Eşref Edip gibi İslamcı
aydınlara çok farklı kesimden isimler aynı mahkemeye çıkarılmıştı. Maksat Milli
Birlik ve dirliği bozacak yayınlara ve kışkırtmalara engel olmaktı. Velid
Ebuzziya ile “şakşakçı, fırıldakçı” diye sürekli karşı çıkıp sataştığı İleri
Gazetesi'nin sahibi Suphi Nuri bile aynı mahkemede buluşmuşlardı. A. Emin
Yalman, dostlarının ricası üzerine İsmet Paşa'ya bir mektup yazmış, tekellüf
dolu istirhamların arasına birkaç gazetecilik ilkesini de sıkıştırmıştı. O
ürkek metni okuyan İsmet Paşa’ya göre: “Bu bir bağlılık ve pişmanlık ifadesi
değil, adeta bir siyasi nota” havası taşımaktadır.
Bu İstiklal Mahkemeleri’nde maalesef birçok yanlışlık ve
haksızlıklar, fesatçılık ve fırsatçılıklar, ağır baskılar hatta barbarlıklar da
yaşanmıştır. Ancak Şeyh Said isyanıyla patlak veren: “Dini değerleri ve etnik
kökenleri istismar edip halkı kışkırtarak Türkiye’yi parçalama, devleti çaresiz
ve etkisiz bırakma ve böylece Sevr’in ertelenmiş hedeflerine ulaşma” şeklindeki
şeytani planlara karşı Milli Birlik ve dirliğimizi koruma telaşıyla, bu keyfi
uygulamalar disiplin altına alınamamıştır.
Mustafa Kemal Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Nutku’nda: “Bu kutlu
güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim” dedikten sonra:
“Bundaki muvaffakıyeti Türk Milleti’nin ve onun değerli ordusunun bir ve
beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz” demesi bundandır. Devamında:
“Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler
yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Geçen zamana nispetle, daha çok
çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler yapacağız. Bunda da muvaffak
olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti ancak MİLLÎ BİRLİK VE
BERABERLİK’le güçlükleri yenip aşmıştır.”[1]
Hakikaten, İstiklâl Savaşı’nın en büyük sıkıntısı, halkın
Birlik ve Beraberliğini teminde yaşanmıştı. Nitekim İstanbul’daki İttihatçı
kafaların işbirlikçi kadroların ve bazı teslimiyetçi aydınların menfî tutum ve
davranışları, bir kısım halkı tereddütlere sevk etmiş, Ankara’nın işini
zorlaştırmıştı. Ve zaten, Millî Mücadele’nin Meclis’le işe başlamasının çok
sebeplerinden biri de Birlik ve Beraberliğin sağlanmasına en büyük katkıda
bulunacağının bilincinde olunmasıdır. Bundan dolayıdır ki, İstiklâl Savaşı’nın
hazırlık döneminde M. Kemal Paşa; öncelikle Millî Birlik ve Beraberliği
sağlamıştır. Milleti aynı ortak amaç etrafında birleştirmeyi gerçekleştirmeden,
yani kalbî, dimağî ve manevî ittihat ve birliği sağlamadan Kurtuluş Savaşı’nı
topyekûn başlatmamıştır. Gerçekten bağımsızlığımızın kazanılmasında Birlik olma
duygusu başrolü oynamıştır.
Millî Birliğin tesisinde, halk ile aydın arasındaki fikir
alış verişinin zaruretine de inanan Atatürk: “Başarılı olmak için aydınlarla
halkın düşünce ve gayesi arasında bir uygunluk olması lazımdır. Yani aydınların
halka telkin edeceği ülküler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır”[2]
kanaatini taşımaktadır. Yani, hiçbir şey, halka rağmen yapılmamalı, halka ters
düşmeye ve halkı hor görmeye kalkışmamalıdır. Çünkü bu, Millî Birlik ve Beraberliğin
temel taşıdır. Büyük liderler halkı, arkasından gelmeye inandırmış ve onların
itimadını kazanmış insanlardır.
Millî Birlik, M. Kemal’ce o kadar hayatîdir ki, onu Millî
bir Ülkü hâline getirmemizi arzulamaktadır: “Millî Birlik duygusunu mütemadiyen
ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek Millî ülkümüz
olmalıdır.”[3] “Kat’iyyen Bilmeliyiz ki, iki üç parça halinde yaşayan milletler
zayıftır. (Bu yüzden büyük bir İslâm âlimi ‘İki pehlivan kavga ederken, bir
çocuk bile her ikisini dövebilir’ buyurmuşlardır.) Çocuklarımıza ve
gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak
şunları öğretmemiz lazımdır:
1) Milliyetine (Din ve Dil birliğine),
2) Türkiye Cumhuriyeti Devletine,
3) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşman olanları tanıtmak
ve onlarla mücadele yapmak şarttır.”[4]
M. Kemal, sürekli başımıza gelenlerin temelinde, her zaman
Birliğe gitmek ve güçlenmek isteğimizin bulunduğunu hatırlatmıştır:
“Bazı büyük ve hayali şeyleri yapmayacağı halde yapacakmış
gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını ve garazını, bu memleketin
ve milletin üzerine çekmek yanlıştır. Biz geçmişte panislâmizm (İslâm Birliği)
kurmak için ciddi ve netice verici hazırlıklar yapmadığımız halde kalkıp
bunları “yapacağız” dedik. Düşmanlar da ‘Yaptırmamak için bir an evvel bunları
boğalım’ dediler. İttihatçıların dediği gibi Panturanizm (Türk Birliği) için
gerekli ve yeterli adımları atmadık, alt yapısını hazırlamadık, ama “atacağız,
kuracağız” dedik. Malum merkezler yine ‘öldürelim önlerini keselim’ dediler.
Bütün dava bundan ibarettir.”[5] sözleri anlamlıdır ve Hilafeti de bu yüzden
lağvedip ileride şartlar olgunlaştığında sahip çıkılsın diye Meclis’in şahsı
manevisine bırakmıştır.
Âlim, şair ve filozof olan ve Sivas Kongresi’ne delege
olarak katılan Mehmet Fazlullah Gulami (Darül Hilafe Medresesi Müdürü) 1923’te
Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk’e tebrik mesajı olarak şu şiiri yazıp yollamıştı:
“Hiç görmedi saadet, Millet hükümetinden
Güzeldir Cumhuriyet, Kur’an olursa düstur
Cuşa geldi gönüller, mahzun sükûnetinden
Gazi Mustafa Kemal, oldu Reis-i Cumhur”
Atatürk’ün de bu Zata resmi bir teşekkür telgrafı vardır. Bu
Zatın dörtlüğü bize şunları hatırlatmıştı:
“Türkçe tefsir ettirdi, Gazi Paşa Kur’an’ı
Peygambere hayrandı, akl-ı selim bürhanı
Sahte Atatürkçüler, “Kemalizm” uydurdular
Boğup murdar ettiler, Vatana Koç kurbanı..”
1[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 9-10.
2[1] Hakimiyet-i Milliye,
26.3.1923 – “ (a. g. e., s. 23 – 24)
3[1] Ekim 1933 (Hâkimiyeti
Milliye)
4[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 31
5[1] a. g. e., s. 60
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
6 Ağustos 2016 Cumartesi
4 Ağustos 2016 Perşembe
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
YAZIYI DÖRT YIL ÖNCE YAZMIŞTIK. ÖNEMİNE BİNAEN TEKRAR YAYINLIYORUZ.
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ 15 TEMMUZ İÇİN AHMET HAKAN'A AYNEN ŞUNU SÖYLEDİ:
"CIA, CEMAATE DARBE YAPTIRMIŞ VE BAŞARISIZ OLMASINI İSTEMİŞ OLABİLİR."
DÖRT YIL ÖNCEKİ YAZIYI ŞİMDİ YENİDEN OKUYALIM.
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ 15 TEMMUZ İÇİN AHMET HAKAN'A AYNEN ŞUNU SÖYLEDİ:
"CIA, CEMAATE DARBE YAPTIRMIŞ VE BAŞARISIZ OLMASINI İSTEMİŞ OLABİLİR."
DÖRT YIL ÖNCEKİ YAZIYI ŞİMDİ YENİDEN OKUYALIM.
OTUZ YÜZLÜ ABD- DOKUZ YÜZLÜ AB
MISIR NASIL KARIŞTI, NASIL KAN GÖLÜNE DÖNECEK?
“Üçüncü Dünya Savaşında Türkiye” yazı dizimizin ikincisi de
hazır ama öncelik arzettiği için bu yazıyı araya aldık.
Mısır’daki bu olaylarda şehit olan Müslümanlara Allah CC
rahmet eylesin.Tüm zavallılara da ALLAH CC akıl izan versin.Bu zavallıları
aşağıda açıklıyoruz.
ABD Cemal Abdülnasır’ı savaşla devirdikten sonra Mısır’da
tüm kesimleri kontrolüne aldı ve hala sıkı bir denetim altındalar. Enver
Sedat’ı ABD getirdi,Camp David anlaşmasını (İsrail’le barış) yaptığı için Halit
İslambuli ve arkadaşları tarafından öldürüldü.Hemen yanında oturan Mübarek ise
yara almadan kurtuldu ve Mısır’ın başına geçti.Aynı ABD Mübarek’i de
devirdi,Mursi’yi getirdi,Mursi’yi de devirdi,Sisi’yi getirdi.Ve katliamı
başlattı.Katliamı başlatan ABD’dir.
Çünkü asıl amaç Mısır’da iç savaş çıkarmak,üçe bölmek,bir
kısmını İsrail’e bağlamak ve Büyük İsrail’i kurmaktır.BOP’un Mısır ayağını
seyrediyoruz.Tıpkı Libya ve Suriye gibi.NATO Süveyş Kanalı’nı istila
edecektir.O nun için de “Süveyş Kanalında gemilerin seyir güvenliği” bahane
edilecektir.Bu bahane de Süveyş kanalında seyreden gemilere provokatif
eylemlerle gerçekleştirilebilir.Süveyş Kanalını kullanacak gemilerimiz dikkat
etsin de zararı bize gelmesin diyoruz.(Çünkü muhtemelen NATO ülkesi gemileri
hedef alınacaktır)
Bir ülkede iç savaş olması için silahlı iki taraf olması
gerekir.Oysa Mısır’da silahlı bir ordu var ama karşısında silahlı bir güç
yok.Silahsız masum insanlar var.İşte bu yüzden Adeviye cinayetleri her yönden
bir katliamdır.İhvan silahlanırsa öldürecekler,silahlanmazsa küresel paralı
tetikçiler (El Kaide ve tekfirciler) devreye sokulacaktır.Bir aydınımız “Mossad
Sisi’ye suikast ile katliamı meşru hale getirebilir” dedi ama buna gerek yok
çünkü ücretli tetikçilerden Mısır’da gayet çok.Hem Sisi’yi katliamından sonra
daha çok kendilerine bağladılar ve kullanmaya devam edecekler.(Bir genelkurmay
başkanı kolay mı yetişiyor,niçin öldürsünler?)El Kaide’nin Mısır’da emir alıp
göreve başladığının ilk işareti patlayan bir araç yüklü bomba olacaktır.Artık
bu onların marka olmuş bir eylemleri.(Irak’da,Suriye’de hergün
patlıyor.Lübnan’da patlayan bomba yüklü aracı kimin patlattığını yazmaya ne
hacet?Hizbullah’a karşı El Kaide patlattı,bu kadar net.)
ABD bu otuz yüzlü kanlı oyununu Mısır’da orkestra şefi gibi
nasıl yönetiyor bir bakalım:
ABD Dışişleri Bakanlığı çok örgütlü devasa bir
teşkilat.Senaryo ile anlatırsak aynen şöyle çalışıyor:
Mübarek ABD’yi arıyor.Dışişlerinden bir nolu odadan Mr.One
açıyor:
-Mübarek: “İstihbarat aldık,İhvancılar Tahrir’de gösteri
yapmak için hazırlanıyorlarmış” diyor.
-Mr One: “Anlaşıldı,toplansınlar takipteyiz” deyip
kapatıyor.
-İki nolu odanın telefonu çalıyor,arayan İhvan liderlerinden
birileri..”Facebooktan,twitterden bayağı adam topladık Tahrire çıkalım mı?”
diyor.Karşıdaki Mr Two: “Çıkın ama taşkınlık yapmayın” diyor.Kapatıyor.
- Mısır İstihbarat Başkanı ABD’yi arıyor.Üç nolu odadan Mrs
Tree açıyor.
“ İhvan haftaya Tahrire çıkıyor,Mübarek’in haberi var”
diyor.Aldığı cevap “Biliyoruz,her şey kontrol altında”.
-Dört nolu odanın telefonunu Mr Four açıyor.Arayan Mursi “Ya
bu işe girdik ama inşallah başımıza bir şey gelmez değil mi” diyor.Mr Four
“Korkmayın kimse size bir şey yapamaz” diyor kapatıyor.
-Beş nolu odanın telefonunu Mr Five açıyor. Arayan Eski
Sisi. “ Tahrir dolarsa ortalık karışacak,ne yapalım diyor.Mr Five” Boşver
çiğnemekle sokaklar aşınmaz” diyor.Eski Sisi gülüp kapatıyor.
Mısır’la görüşmeler bitince Mr One’dan Mr Thrty’e kadar
hepsi toplanıp durum değerlendirmesi yapıp yarın ne yapacaklarını
kararlaştırıyorlar. Birinci gün böyle tamamlanıyor
Ve ertesi gün:
Yine telefonlar çalmaya başlıyor:
-Açan CNN Ortadoğu. “Haftaya Tahrir’de Mübarek aleyhine
İhvancılar gösterilere başlayacak,Mübarek gidecek ona göre yayın yapın” denilip
kapatılıyor.
-Mübarek aranıyor ve “Gösterilere müdahale etmeyin,imaj
bozulmasın” deniyor.
-İhvan aranıyor: “Çıktınız mı sokağa?” “Çıktık” “Kaç kişi
var” “Yüzbin” “ Yüzbin kişi ile Mübarek gider mi,bir milyon yapın” deniyor.
Ve Tahrir’de bir milyon.
-Ordu aranıyor “Karışmayın bu İhvan ile Mübarek’in meselesi”
deniyor.
-Mübarek sıkıştı Mr One’ı arıyor “olaylar büyüdü ne olacak”
diyor.Aldığı cevap “Biz bu kadar kalabalığı beklemiyorduk,istifa etmen
gerekecek galiba,yerine sağlam bir adam bul istifa et,ülkeyi seçime götür”deniyor.
Ve Mursi sandıktan çıkıyor:
Mr.Four’u arar ve teşekkür eder.Fakat farkında değildir, o
odaların ortak toplantısında ekonomik abluka kararı çıkmıştır bile.
-Orduya,körfeze telefonlar yağar Mısır ekonomisini bozmak
için.O da olur.
- Yine Mübarek aranır ve “Hadi gözünüz aydın,olaya el
koyuyoruz.Tahrir artık sizin,şimdi sıra sizde,çıkın meydana” der kapatırlar.
-Yeni Sisi’nin telefonunu da Mr Five aramıştır.”
Hayırsız..Genelkurmay başkanı yaptık teşekkür bile etmedin,Tahrir’e
Mübarekçiler çıkacak müdahale etmeyin” der.
-Mursi’yi arayan kişi de “Madem onlar Tahrire çıkıyor siz de
Adeviye’ye çıkın,gösterin gücünüzü” der.
- Esas emir beş nolu
odadan Sisi’ye gelir “Ne seyrediyorsun kardeşim,Mısır elden gidiyor,bu
İslamcılar Şeriat Devleti kuracaklar,yönetime el koy Mursi’yi tutukla,tam
zamanı” der.
Ve darbe olur ama darbe başarılı mı,başarısız mı bir yıl
geçmeden belli olmaz ve bu ABD de bunu çok iyi bilir ve DARBE DE DEMEZ YASAL DA
DEMEZ.Kıvırır yani.
Biz de deriz ki “ Darbe diyemedi”.Diyemedi değil
DEMEDİ.Bizden mi öğrenecek darbenin ne olduğunu.Darbeyi yapan o.Yanlış olan
ABD’nin bu tavrı değil,bizim tavrımız.Biz diyemedik esas “Bu darbeyi siz
yaptınız,amacınız nedir” diye.ABD’nin emri olmadan Suud ve Katar Emirlerinin
darbecilere değil 12 milyar dolar bir dolar bile veremeyeceklerini bilemiyor
muyuz?
-Yine bir telefon,arayan Sisi açan beş nolu oda.”Bu adamlar
Adeviye’yi boşaltmıyorlar ne yapalım?” Cevap “ Asker geride dursun polis biraz
korkutsun,su.gaz.vs.Yine çekilmezlerse ele başılardan birkaç kişi ölecek
şekilde ateş açın.”
Birinci katliam,ikinci ve üçüncü.Belki beşbin şehit var
Allah CC rahmet eylesin ve kalanlara kolaylık versin.
Bu duruma böyle gelindi.Peki bundan sonra?
İşte bir telefon daha.On nolu odadan Mr. Ten arıyor.Açan
Eymen El Zevahiri.
(Hani şu sivil halkın içinde araç yüklü bomba patlatıp da
kadın,çocuk demeden masum insanları öldüren ve nedense bunu hep İslam
Ülkelerinde yapan ve aklına hiç İsrail gelmeyen ve de böyle Cihad yaptığını
iddia eden El Kaide lideri var ya işte o Zevahiri)(Bre adam bir tane de Tel
Aviv’de patlat da gerçekten cihatçı mı diye kafamız karışsın biraz.) (Bakınız
Kardavi Mısır’da darbecilere tavır aldı,kafamız karışmaya başladı,ama bizim
değil.Bu Kardavi çok uyanık adam.ABD’nin darbecilerin karşısına döneceğini
erken anladı.ABD’den önce sallamaya başladı.Sahaya El Kaide’nin ineceğini
gördü.)(El Kaide’de Mısır’da masum insanları yine bomba yüklü araçlarla
öldürmeye başlayınca bu Kardavi yine destek verecek ve bize göre maskesi yine
düşecek.)
On nolu odadan Zevahiri aranmıştı ya:
-Mr.Ten:“Kahire’de yüklü araç var mı?”
-Zevahiri:“ İki tane var”
-Mr.Ten:“Üç tane de Port Said’den alın iki günde bir
patlatın, ıskalamayın bir dolar alamazsınız.” VE ORDUNUN İKİYE BÖLÜNMESİ.. VE
İÇ SAVAŞ..
ALLAH CC diyoruz başka hiçbir şey demiyoruz.
İlk önce Mübarek ABD ‘ye küstü,sonra Mursi ve
İhvan.Aldatıldıklarını düşünüyorlar.Yarın da Sisi küsecek -eğer ajan değilse-.
Bunların bir kısmı hain (Ajan) bir kısmı da kandırılmış zavallılardır.
Mısır’da bu zavallılardan bir Allah’ın kulu çıkıp da “Beni
aradığınız bu odadan bunları konuşuyorsunuz da diğer otuz odadan bu ülkede
kimleri arayıp ne konuşuyorsunuz” DİYEMİYOR.İŞTE BUDUR ZAVALLILIK.
MISIR’DAN ŞU DERSİ ÇIKARMALIYIZ:
Türkiye Mısır olur mu sorusunun cevabı şu soruda gizlidir:
Acaba Mısır’daki bu ajanlardan ve bu zavallılardan bizde de
var mıdır?
Eğer varsa biz de bu yazımızla görevimizi yapalım:
-Ey devletim! Eğer varsa ajanları bulmak,temizlemek senin
görevindir,ama bunların ardına takılanlar da varsa onlar bizim zavallı
insanlarımızdır onları da kazanalım.MİT’imiz,ABD ile Türkiye arasındaki tüm
iletişimleri çok dikkatli takip etmelidir.Kimse de gocunmamalıdır.
-Ey Geziciler sizin de aranızdan bu odalardan arananlar
varsa,
-Ey Kürt kardeşlerim sizin de aranızda bu odalardan
arananlar varsa,
-Ey Ak
Partililer, CHP’liler, MHP’liler, BDP’ liler sizin de aranızda bu odalardan
arananlar varsa,
1-Biliniz ki
ABD’de bu odalardan yüzlerce var. ABD’yi kendi dostunuz zannetmeyiniz, fena
yanılırsınız, tek dostu olmadığınızı iş işten geçtikten sonra öğrenirsiniz.
2-Bakınız
Mısır’da tüm taraflar ABD’yi sadece kendi dostları sanıyordu.Oysa ABD, Mısır’da
Mısır halkı hariç herkesin dostu çıkıyor.”Siz bu orkestranın çalgıcılarısınız,
şefiniz benim” diyor.
3-Bizler;
Türküyle,Kürdüyle,Lazıyla,Çerkeziyle,Arabıyla,Alevisiyle,Şiisiyle,Sünnisiyle
ikibin yıllık bir medeniyetin şanlı sahibi,bin yıl İslam’ın bayrağını bu otuz
yüzlü tarihsizlere karşı dalgalandırmış tüm dünyaya bedel ŞEREFLİ BİR MİLLETİZ.
Lütfen çok uyanık olalım ve Hz Peygamber SAS Efendimizi,O’nun Ehli Beytini,
Ashabını,bu şanlı tarihi ve bu şerefi bizlere hediye etmiş milyonlarca
şehidlerimizi üzmeyelim.Ve bu otuz yüzlülerin orkestrasına çalgı olmayalım.
Alimlerin Hadis yorumlarından anladığımız bu Arap Baharı
Fitnesi Deccal’in fitnesinden sonraki en büyük fitnedir.Bundan sonra da
Deccal’in fitnesi gelecek ama müsterih olalım Deccal’in fitnesi tüm gayri
müslümleri kandıracak ama müslümanları asla.Çünkü o zaman evet o zaman İslam
Aleminin başında İnşaallah Hz.Mehdi AS bulunacak.Tüm bu fitnelerin hesabını da
tek tek soracak.
Hayal bu diyenlere- eğer Müslüman- ise “Önünde Hz.Cebrail
AS’ın arkasında Hz.Mikail AS’ın yürüdüğü Hz.Mehdi bunları yapamaz mı?” diyoruz.
Üç ay sonra Mekke’ye bakalım,Tahrir’i orada da
görürsek,geliyor İnşaallah.
On yıl içinde hepsi olup bitecek,(Allah’u Alem)ömrümüz
olursa görürüz.İNŞAALLAH.
1 Ağustos 2016 Pazartesi
GERÇEĞE DOĞRU
YAZI ALINTIDIR. GERÇEKLERE BİRAZ YAKLAŞTIĞI İÇİN PAYLAŞTIK.
Savunma danışmanı Agha Humayun Amin,
“NATO’nun stratejik Koridoru Kürdistan ile Türkiye’de gerçekleşen darbe
kalkışması arasında bir bağlantı var mı?” şeklindeki sorumuza bu kalkışmanın,
“ABD’nin Kıyma Makinesi Stratejisi nin bir parçası” olduğu yanıtını verdi.
Amin, 2013 yılında Türkiye. İran, Irak ve Suriye’den kurulacak parçalarla Orta
Doğu’da sözde Büyük Kürdistan kurulacağını belirterek, “NATO’nun stratejik
koridoru Kürdistan ile Kafkasya ve Hazar üzerinden Hindistan’a uzanılacak.
Türkiye, Balkan devletleri gibi parçalanırken, Kürdistan’la Rus güney akım boru hattına
darbe indirilecek” tespini yapmıştı. Yeniçağ Gazetesi bu değerlendirmeleri 30
Mart 2013’te, “NATO’nun Stratejik Koridoru Kürdistan” manşetiyle okuyucuları
ile paylaşmıştı. Bilindiği gibi, bir süre sonra ABD ile üyesi oldukları Avrupa
Birliği’nin baskılarıyla Karadeniz’e sahili bulunan Bulgaristan ve Romanya gibi
ülkeler ile Ukrayna daha önceden kabul ettikleri Güney Akım Projesi’ne zorluk
çıkardı. Rusya da Güney Akım’ı iptal ederek Türk Akım’a dönüştürmüştü.
TSK’yı zayıflatmak
Enerji Güvenliği Uzmanı Amin, ABD ve NATO
içindeki müttefiklerinin, terörle savaş bahanesi uydurmak ve bölgeye müdahale
şartları oluşturmak için IŞİD ile PYD ve benzeri örgütlerin, “Kıyma makinesi
stratejisi” kapsamındaki projenin birer parçası olduğunu söyledi. Amin, ABD’nin
bu strateji ile bölgemizde yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı. “Orta Doğu’daki
orduları bir kurum olarak manevi ve fiziksel olarak tahrip edip, istikrarsızlık
yaratarak ve Balkanlaştırarak bölgeyi ele geçirmek için terörle savaş bahanesi
ortaya atıldı. ABD, Türk ordusunu zayıflatmak için ülkesinde üslenmiş olan
Fethullah Gülen’i, klasik istihbarat taktikleriyle ajan provokatör olarak
kullandı. Bir yandan da ABD kaynakları Türk yönetimini, Operasyon hedefi
olarak Türk ordusu tahrip edilirse, Türkiye Balkanlaşarak yani parçalara
ayrılarak küçülür. ABD ve NATO da İslamcılık bahanesiyle Türkiye’yi işgal eder’
diye uyarıyordu.”
Şii-Sünni çatışması taktiği
Amin, “Kıyma Makinesi Stratejisi” nin Genişletilmiş
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında devreye sokulduğunu ve “Arap
Baharı” ile geliştirildiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Kıyma makinesi
stratejisi eski Başkan George Bush döneminde ortaya çıkmıştı. Bu strateji,
Başkan Barack Obama tarafından günümüzde geliştirildi ve İslam ülkelerinde
şiddet ve karışıklık çıkarıp, işgalini ve yok edilmesini öngörüyordu. Amerikan
kıyma makinesi Suriye’de Rusya sayesinde başarısız oldu. ABD, Müslüman
ülkelerinde devleti bir arada tutan orduyu hedef alarak, Irak ve Libya’yı
tahrip edip parçalamayı başardı. Ancak Suriye’de bunu yapamadı. Irak ordusu
tahrip oldu ve ardından İslam alemi, 100 yıl sürecek Şii-Sünni çatışması ve
ayrışmasına tanık oluyor. Irak zaten tam anlamıyla Balkanlaştırıldı. Liderler
sayesinde büyük bir dünya savaşı ve stratejik anarşiye doğru gidiyoruz. Çünkü
politika uygulaması ve tarihin akışını düzenlemesi gereken pilotlar pilot
üniformalı, ama yetenekleri yok. Bu bizi Saraybosna durumuna götürür. Yani
liderlerin olayları kontrol etmesi yerine, olayların liderleri idare etmesi
durumu.”
Suriye bittikten sonra sıra
Türkiye’ye gelecek
Pakistanlı emekli Binbaşı Agha Humayun Amin,
ABD’nin NATO üzerinden yürüttüğü stratejik planı şöyle açıklamıştı: “Bölgedeki
petrol ve doğal gaz kaynakları kontrol altına alınmak isteniyor. Hatlar
kesilmek isteniyor İran’ın, Türkiye ve Suriye ile bağlantısının koparılması
amaçlanıyor. Bunun başarılması halinde Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol
ve doğal gaz satılmasının önü kesilecek. Türkiye’nin parçalanarak küçük
eyaletlere bölünmesi de öngörülüyor.
NATO kurtlar sofrası
İran’dan gelip Irak ve Suriye’den geçerek Doğu
Akdeniz’e ulaşan 10 milyar dolarlık PARS gaz boru hattı projesi iştah
kabartıyor. Türkiye’den Hindistan’a açılacak NATO koridorunun bir bölümünde
kurulacak Kürdistan, Rus güney akım gaz boru hattının güvenlik dinamiğinde
önemli değişikliğe yol açacak. NATO, kurtlar sofrasıdır. Türkiye ise NATO’nun
garip kurdudur. NATO’nun kurtları Suriye’yi yedikten sonra sıra Türkiye’ye
gelecek. ABD liderliğindeki NATO, 1991’den beri kuzuları yiyor. Önce Sırbistan,
ardından Kosova, Afganistan, Irak ve Libya yıkıldı. Suriye’nin dönüm noktası
olmasını umuyorum.” Pakistanlı Amin, ABD ve İngiltere’nin amacının, kıta
Avrupası ve Rusya’nın ulusal ekonomisi ile enerji sektörünün entegrasyonunu
sabote etmek olduğunu ileri sürdü ve “Atılan adımlar bu amaçladır” dedi.
“NATO’nun stratejik nosyonunun, İsrail’in kuzey sınırlarını Hizbullah’a, güney
sınırlarını ise Hamas’a karşı güvenliğe almak; Rusya’nın DoğuAkdeniz’de, Suriye’nın
Tartus limanındaki deniz üssünü ortadan kaldırmak olduğunu kaydeden Amin,
şunları söylemişti: ” ABD güdümündeki NATO, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan
koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan’la hem Akdeniz’e hem de
Kafkaslar’a açılmayı planlıyor, Karadeniz üzerinden Kafkasya ve Hazar Denizi
bölgesine ulaşamayan ABD güdümündeki NATO, rotayı karaya çevirdi. ABD; Türkiye,
Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan ile
Rusya’nın yumuşak karnı Kafkaslar’a doğrudan erişimi sağlayacak, böylece
bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol altına alacak. Projeyle
İran’ın, Türkiye ve Suriye’ye ulaşması, Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol
ve doğal gaz satmasının önü kesilecek.
31 Temmuz 2016 Pazar
DOMBRA - GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
FUAT İNAN'DAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DOMBRASI:
ADAM GİBİ ADAM ATAM
Cihan askerleri yurdu sarmışken
Donanmalar Marmarayı kuşatmışken
Geldikleri gibi giderler
Bütün işgalci gemiler
Dedi Mustafa Kemal ATATÜRK
Yurtta barış cihanda barış şiyardı
Ölen düşman askerine vatan diyardı
Dünya başkumandan saydı
O Vatan sevdasındaydı
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Bağımsızlık benim karakterimdir diyen
CUMHURİYETTİR bize en güzel hediyen
Yüz yılda bir gelen adam
ADAM GİBİ ADAM ATAM
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK..!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)