"CHP'YE HÜKUMET KURMA GÖREVİ VERİLİRSE" BAŞLIKLI YAZIMIZDA BİR ŞİFREDEN SÖZ ETMİŞTİK. İŞTE O ŞİFREYİ AÇIKLIYORUZ.
Alimlerin ifşaatlarında "Ahir zamanda 2000'li yıllarda Türkiye'nin başına Müslümanlar geçecek, on yıl iktidarda kalacaklar ve on yıl sonra zorla iktidardan indirilecekler. Sonra üç aylık bir kaos dönemi olacak.Komünist darbe yaşanacak ve sonra da Müslümanlar tekrar iktidara gelecekler ve artık hiç inmeyecekler" şeklinde geçen bir paylaşım yapmıştık.
Tekrar yazalım bu ifşaat hadis yorumu değildi.Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretlerinin ifşaatıydı.Ama Şeyh Abdullah Dağıstani Hazretleri de hadis yorumlarına dayandırarak yorumlamıştı.Ebu Hureyre'nin (Ra) rivayet ettiği hadis yorumlarında da benzer ifşaatlar bulunmaktaydı.
Dikkatimizi celbetmesi gereken şey bu yorumların uzun yıllar önce yapılmış olmasıdır.
ŞİMDİ GELELİM SIRRA...
2000'li yıllarda Türkiye'nin başına kim geldi? AKP.
Ne kadar iktidarda kaldı? On üç yıl kaldı ve devam ediyor. İndirildi mi? İndirilmedi? Zorla indirme oldu mu? Hayır hiç yaşanmadı.
Peki ifşaatlarda Türkiye'nin başına "hizip" yani parti mi geçecek diyor? Hayır. "Müslümanlar" diyor.
Peki Ebu Hureyre RA zorla indirilecekleri hangi isimle adlandırıyor? Hizip mi? Hayır."Cemaat" diyor.
Peki AKP ile birlikte 2000'li yıllarda kim iktidara geldi? Gülen Cemaati. Kardolaştı. Bunu AKP iktidarında yaptı.
On yıl sonra ne oldu? Tam on yıl sonra 17/25 Aralık operasyonu oldu ve Cemaatin zorla indiriliş süreci başladı.
Olabilir mi? Takdir sizin.
Şimdi biraz daha geriye gidelim.
28 Şubat 1997 'de Milli Görüş İktidardan indirildi.(Refah-Yol Hükumeti)
İç politikada PKK ile amansız bir mücadele yapılmış ve bitme noktasına getirilmişti.Tamamen bitmesini ise (daima yazdık) hep ABD engelledi.
Dış politikada İslam Ülkeleri ile D8 kuruldu. İslam Birliği hedeflendi.
(Buradaki noksanlık Türk Birliği kurulmadan İslam Birliği'nin kurulamayacağının anlaşılamamış olmasıydı.Çünkü hadis yorumları Türk Birliği kurulmadan İslam Birliği kurulamayacak diyordu ve bu hiç hesaba katılmamıştı.İşte bu yüzden D8 de işe yaramadı.)
Ekonomide Havuz Sistemine geçilerek cari açık kapatıldı ve ülke bütçesi gelişen bir ülke bütçesine dönüştürüldü.Bütçe açık vermedi. Her şey yolundaydı.
İşçi, memur, emekli,dul ve yetimlerin maaşları adam akıllı iyileştirildi ve bununla da kalınmadı maaşlar dövize endekslendi. Bugün için net asgari ücret 1542 TL, en düşük emekli maaşı da ona yakın oluyor.O da iyi.
Yani her şey güzeldi ve hazine doluyordu.Sonra 28 Şubat oldu.
Rahmetli Erbakan Hoca 28 Şubat'ı ABD'nin yaptırdığını sebeplerinin de yukarıda saydığımız olumlu gelişmeler olduğunu çeşitli ortamlarda açıkladı.
Ve 28 Şubatçıların en güçlü olduğu dönemde AKP kuruldu.O kadar kerametleri olan bir partiydi ki 28 Şubatçılar ve ABD'ye rağmen ülke bazında görülmemiş bir hızda örgütlendi ve 28 Şubatçılar ve ABD'ye rağmen iktidara geldi.
İki yıl içinde Milli Görüş tamamen bitti. Ama Cemaat bitirilemiyordu.Çünkü Milli Görüşçüler belliydi işleri de kolaydı. Ama Cemaat kadrolaşırken çok gizli iş görüyordu. Zamanın bir generali TV proğramında bunu açıkça ifade etmiş ve "Milli Görüş kolay da esas sorun Cemaat,çünkü kim olduklarını bilmiyoruz" deyivermişti.
Şu işe bakınız ki AKP de 2002'de Cemaat ile birlikte gelmişti.Yani Cemaatin kadroları kimlerse artık AKP de biliyordu.
Ve on yıl tamamlanınca Cemaat ile ilgisi olan kim varsa hakim, savcı, polis denilmedi.
Oysa Cemaatin ilginç bir özelliği vardı.
O özellik de Cemaatin tüm tarikatlar ve cemaatlar içinde sayıları çok ama çok nadir olan Atatürkçü bir cemaat olmasıydı. Hatta İslamcılık adına takiyye yapanlar Cemaati Atatürkçü olmakla suçluyorlardı. Atatürkçü olmanın suç olduğu bir ortam (!)
Ey güzel Atatürk!
Onun bunun uşağı olanlar senin kıymetini ne bilsin?
Yattığın yerde rahat uyu, hepsi öyle değil bu milletin.
Evet Cemaat Atatürkçüydü ve bu;belki de o cemaat için en gurur verici olaydı.
Çünkü Atatürk gerçek İslama hizmet için çalışmış ve hurafelere karşı mücadele etmişti.
Bir Müslümanın kılavuzu Kuran ve bilim olmalıydı. İmanlı,eğitimli,kendisini yetiştirmiş,çalışkan ve dürüst bir nesil istemişti. Ve işte o nesli de hurafelerden arınmış bir şekilde cemaat yetiştiriyordu.
Ahir zaman hadis yorumlarına göre cemaatin yetiştirdiği nesil, Hz.Mehdi AS ile Altın Çağı yaşayacak olan ALTIN NESİLDİ.
Atatürk'ün neslini cemaat yetiştiriyordu. Atatürk, Milli Mücadeleyi Anadolu'dan başlatmış, Cemaat de Atatürk'ü örnek almıştı.
Atatürk'ün uygarlık mücadelesini, Anadolu'dan başlayarak yetiştirdiği Türk çocuklarını dünya çapında başarılara ulaştırarak devam ettirmeye çalışıyordu.
Bediüzzamanın "Ahir zamanda medenilere galebe çalmak, icbar ile değil ikna iledir" sözü; Atatürk'ün "Yurtta barış dünyada barış" sözü ile ne kadar da uyuşuyordu.Cemaatin temel metodu da Atatürk'ün işte bu sözüydü.
Bunu aziz milletimizden önce, ABD gördü.
ABD, ülkemizin ilim ve irfandan yoksun,çıkarcı,gerici ve kendisini yetiştirmemiş, liyakatsiz yobazlar tarafından yönetilmesini teşvik ederken; inançlı, dürüst, bilgili, liyakatli, iyi yetişmiş ihtisas sahipleri tarafından yönetilmesine şiddetle karşı çıkıyordu.
Kısacası ABD, Türkiye'nin gerçek Atatürkçüler tarafından yönetilmesini hiç istemedi.
Atatürk'ü şehit ettikten sonra Atatürkçülük yerine Kemalizmi icat ettiler.Ve "Atatürk dinsizdi" diyerek din düşmanlığı yaptılar. Kemalizm ile yıllarca ülkenin gelişmesini engellediler ve soymaya devam ettiler.Milletin Atatürk'den nefret etmesini sağladılar. Bunların Atatürk ile hiç bir ilgisi yoktu.
Sonra ikinci yarı düdüğünü çaldılar ve bu sefer Atatürk düşmanlığından istifade ederek, milletin Atatürk düşmanlığını kullanarak, çıkarcı, gerici yobazları destekleyip ülkenin önüne onlarla taşlar koydular ve soymaya devam ettiler.
Zaten amaçları ülkenin gelişmesini önlemek ve diğer taraftan da soymaya devam etmekti.
Şeriat ile yönetilen Suudu da böyle soymuyorlar mıydı? Onlar için iktidarda kalanın kim olduğu değil, ülkenin önüne taş koyup koyamayacağı ve soydurup soydurmayacağı önemliydi. Bu bağlamda Bağdadi bile olurdu.Niçin olmasındı?
Biz görevimizi yaptık.Allah CC sonumuzu hayırlı eyler İnşallah.
ZUHURA AYLAR KALDI... GELİYOR İNŞAALLAH... HZ.MEHDİ; PEYGAMBER ASM EFENDİMİZİN 40.KUŞAK TORUNUDUR. MEKKE'DE ZUHUR EDECEK İSLAM BİRLİĞİ'Nİ KURACAK. ŞAM' DA HURUÇ EDECEK,ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI' NI KAZANACAK,KARARGAHI GUTA OLACAKTIR.İNŞAALLAH. safaasya@hotmail.com
22 Ağustos 2015 Cumartesi
21 Ağustos 2015 Cuma
ŞEYTAN VE İSRAİL
Müşrik Ordusunu Bedir'e Şeytan getirmişti. 624 yılında müşrikler Müslümanlarla savaşmak istiyor, yolları kesiyor,terör estiriyor ama bir türlü Müslümanlara top yekun saldıracak cesareti bulamıyorlardı.
Kuran-ı Kerim de açıkça anlatılmaktadır ki müşrikleri Müslümanlarla savaşa Şeytan bizzat vesveseleriyle ikna etmiş ve klavuzluk ederek Bedir Kuyularına kadar getirmişti.
Şeytan müşrik ordusunun başında Bedir Kuyularına gelince bir baktı ki Müslüman Ordusunu korumak üzere üç bin melek saf saf dizilmiş bekliyorlar.
Korkudan dehşete düştü ve kendi kendine müşriklere hitaben mırıldandı;
"Ben sizden uzağım,alemlerin Rabbi olan Allah'dan korkarım" diyerek müşrikleri yüz üstü bırakıp kaçtı.
Kuran'da çok detaylı anlatılıyor, tam anlatamadık Allah CC bizi affetsin.
Bu kıssayı niçin yazdık.
Ha Şeytan, ha İsrail... Ne fark var kardeşim?
İsrail Kürt halkını Ermeni PKK'nın peşine takıp, bizzat klavuzluk edip Kahraman Orduya karşı kışkırtıyor. Akıl verip askerimize pusu kurduruyor ve eğer şehit olan askerimiz varsa "Bak gördünüz mü, işte oluyor" diye cesaret veriyor. Kuranlar kalleş, pusular kalleşçe.Önceden mayın döşeyip, uzaktan düğmeye basıyor ve zafer kazandığını sanıyor.
PEKİ GERÇEK NE? GERÇEK ŞU:
Kahraman Ordumuz 1974 Barış Harekatından sonra hiç bir savaş yapmamıştır. Kıbrıs Barış Harekatı da zaten Kahraman Ordumuzun Kolordu seviyesinde bir harekatıydı ve top yekun bir savaş değildi.
ABD,İngiltere ve İsrail istemediği için ve biz de NATO ülkesi olduğumuzdan ve müttefiklerimizle düşman olmak istemediğimizden ve onların değişeceklerini düşündüğümüz için PKK ile ASLA etkili mücadele yapmadık.
Sadece Tansu Çiller'in başbakan olduğu dönemde Çiller PKK'yı bitirmek istedi ve Osman Paşa'yı görevlendirdi. Osman Pamukoğlu paşamız da sadece bir tugayımızla PKK'yı bitirme noktasına geldi.Üç bine yakın PKK'lıyı imha edince ABD devreye girdi ve "bitirmeyin" diye ısrar etti.
Ne zaman bir albayımız, bir tuğgeneralimiz PKK'yı bitme noktasına getirse derhal ABD devreye girdi ve PKK'nın yeniden derlenip toparlanması ve güçlenmesi için ateşkes, barış gibi sapık planlarını devreye koydurdu. Adeta PKK'yı bitirmeyin diye yalvardılar.O durumlar bile oldu.
Eğer Osman Pamukoğlu paşamız engellenmeseydi PKK 1993'de tarih olmuş ve unutulmuş gitmişti.
İsrail hamisi ABD'nin Siyonistleri, PKK'ya daima kol kanat gerdiler. Şimdi tamamen İsrail'in güdümünde olan PKK yine en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor. Ama ABD'den IŞİD'e karşılık alındı. Şimdi sizi kim kurtaracak?
Klavuz olup önünüze düşen, pusu kurmayı öğreten, "bak işte oluyor" diyen İsrail mi kurtaracak?
İşte yazıyoruz...
Nasıl ki müşrikleri peşine takıp Bedir'e gelince "Ben sizden uzağım,Alemlerin Rabbi olan Allah'dan korkarım" diyen şeytan o müşrikleri Bedir'de terk edip kaçtıysa size klavuzluk eden şeytanınız da Kahraman Orduyu karşısında görünce siz müşrikleri terkedip kaçacak.
Bizden söylemesi...
Kürtler Yahudi değildir,Ermeni değildir.Kürtler Müslümandır.
Bu Yahudi fitnesinde PKK'ya destek vermeyiniz,uzak durunuz ve her daim Kahraman Ordumuzun yanında olunuz İnşallah.
Bakınız hadis yorumları "Suriye'de bir olay olacak,yüzbin kişi ölecek" diyor. (Dört yüzbin kişi öldü) Devam ediyor "sonra Amed'de (Diyarbakır), Şırnak'da, Nusaybin'de bir olay olacak" diyor.
Burayı açmak istemiyorum.
Bediüzzaman ile devam edelim.
Bediüzzaman Kürt halkının ahir zaman fitnelerine düşeceğini ancak Kahraman Ordunun kendi ayağına kurşun sıkmayacağını ve Müslüman Kürtlerin Kahraman Ordudan ayrılmayacaklarını ifşa ediyor.
Yazıyoruz ama bazılarına şaka gibi geliyor. Güneydoğu'da fitnelerin biteceği gün Diyarbakır'da seçimleri MHP'nin kazanacağı gündür.
AKP kazansa olmaz mı? Olmaz kardeşler. AKP'nin Diyarbakır'da seçim kazanması kasetin başa sarılması demektir. Bütün Kürtler oylarını MHP'ye vermeli.
Türkiye düşmanları bunu şöyle yorumlayacaklardır:
"Kürtleri kandıramadık.Açılım da işe yaramadı. Bunlar Müslüman. Türkiye de Müslüman olduğu için bölmek istemiyorlar. Albayrağı, İstiklal Marşını kendi bayrakları, kendi marşları görüyorlar. Burada bize fitne kazancı yok, başka kapıya bakalım" diyecekler.Emin olunuz böyle diyecekler.
Kuran-ı Kerim de açıkça anlatılmaktadır ki müşrikleri Müslümanlarla savaşa Şeytan bizzat vesveseleriyle ikna etmiş ve klavuzluk ederek Bedir Kuyularına kadar getirmişti.
Şeytan müşrik ordusunun başında Bedir Kuyularına gelince bir baktı ki Müslüman Ordusunu korumak üzere üç bin melek saf saf dizilmiş bekliyorlar.
Korkudan dehşete düştü ve kendi kendine müşriklere hitaben mırıldandı;
"Ben sizden uzağım,alemlerin Rabbi olan Allah'dan korkarım" diyerek müşrikleri yüz üstü bırakıp kaçtı.
Kuran'da çok detaylı anlatılıyor, tam anlatamadık Allah CC bizi affetsin.
Bu kıssayı niçin yazdık.
Ha Şeytan, ha İsrail... Ne fark var kardeşim?
İsrail Kürt halkını Ermeni PKK'nın peşine takıp, bizzat klavuzluk edip Kahraman Orduya karşı kışkırtıyor. Akıl verip askerimize pusu kurduruyor ve eğer şehit olan askerimiz varsa "Bak gördünüz mü, işte oluyor" diye cesaret veriyor. Kuranlar kalleş, pusular kalleşçe.Önceden mayın döşeyip, uzaktan düğmeye basıyor ve zafer kazandığını sanıyor.
PEKİ GERÇEK NE? GERÇEK ŞU:
Kahraman Ordumuz 1974 Barış Harekatından sonra hiç bir savaş yapmamıştır. Kıbrıs Barış Harekatı da zaten Kahraman Ordumuzun Kolordu seviyesinde bir harekatıydı ve top yekun bir savaş değildi.
ABD,İngiltere ve İsrail istemediği için ve biz de NATO ülkesi olduğumuzdan ve müttefiklerimizle düşman olmak istemediğimizden ve onların değişeceklerini düşündüğümüz için PKK ile ASLA etkili mücadele yapmadık.
Sadece Tansu Çiller'in başbakan olduğu dönemde Çiller PKK'yı bitirmek istedi ve Osman Paşa'yı görevlendirdi. Osman Pamukoğlu paşamız da sadece bir tugayımızla PKK'yı bitirme noktasına geldi.Üç bine yakın PKK'lıyı imha edince ABD devreye girdi ve "bitirmeyin" diye ısrar etti.
Ne zaman bir albayımız, bir tuğgeneralimiz PKK'yı bitme noktasına getirse derhal ABD devreye girdi ve PKK'nın yeniden derlenip toparlanması ve güçlenmesi için ateşkes, barış gibi sapık planlarını devreye koydurdu. Adeta PKK'yı bitirmeyin diye yalvardılar.O durumlar bile oldu.
Eğer Osman Pamukoğlu paşamız engellenmeseydi PKK 1993'de tarih olmuş ve unutulmuş gitmişti.
İsrail hamisi ABD'nin Siyonistleri, PKK'ya daima kol kanat gerdiler. Şimdi tamamen İsrail'in güdümünde olan PKK yine en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor. Ama ABD'den IŞİD'e karşılık alındı. Şimdi sizi kim kurtaracak?
Klavuz olup önünüze düşen, pusu kurmayı öğreten, "bak işte oluyor" diyen İsrail mi kurtaracak?
İşte yazıyoruz...
Nasıl ki müşrikleri peşine takıp Bedir'e gelince "Ben sizden uzağım,Alemlerin Rabbi olan Allah'dan korkarım" diyen şeytan o müşrikleri Bedir'de terk edip kaçtıysa size klavuzluk eden şeytanınız da Kahraman Orduyu karşısında görünce siz müşrikleri terkedip kaçacak.
Bizden söylemesi...
Kürtler Yahudi değildir,Ermeni değildir.Kürtler Müslümandır.
Bu Yahudi fitnesinde PKK'ya destek vermeyiniz,uzak durunuz ve her daim Kahraman Ordumuzun yanında olunuz İnşallah.
Bakınız hadis yorumları "Suriye'de bir olay olacak,yüzbin kişi ölecek" diyor. (Dört yüzbin kişi öldü) Devam ediyor "sonra Amed'de (Diyarbakır), Şırnak'da, Nusaybin'de bir olay olacak" diyor.
Burayı açmak istemiyorum.
Bediüzzaman ile devam edelim.
Bediüzzaman Kürt halkının ahir zaman fitnelerine düşeceğini ancak Kahraman Ordunun kendi ayağına kurşun sıkmayacağını ve Müslüman Kürtlerin Kahraman Ordudan ayrılmayacaklarını ifşa ediyor.
Yazıyoruz ama bazılarına şaka gibi geliyor. Güneydoğu'da fitnelerin biteceği gün Diyarbakır'da seçimleri MHP'nin kazanacağı gündür.
AKP kazansa olmaz mı? Olmaz kardeşler. AKP'nin Diyarbakır'da seçim kazanması kasetin başa sarılması demektir. Bütün Kürtler oylarını MHP'ye vermeli.
Türkiye düşmanları bunu şöyle yorumlayacaklardır:
"Kürtleri kandıramadık.Açılım da işe yaramadı. Bunlar Müslüman. Türkiye de Müslüman olduğu için bölmek istemiyorlar. Albayrağı, İstiklal Marşını kendi bayrakları, kendi marşları görüyorlar. Burada bize fitne kazancı yok, başka kapıya bakalım" diyecekler.Emin olunuz böyle diyecekler.
19 Ağustos 2015 Çarşamba
KURTLAR VADİSİ BAŞLAMADAN
KURTLAR VADİSİ BAŞLAMADAN BİR ŞEYİ AÇIKLAYALIM
Son bölümlerde tapınakçıların başı rolünde (Kayhan Yıldızoğlu'nun oynadığı rol) biri vardı. Polat öldürdü.
İşte o kişi; olduğundan çok daha yaşlı biriydi ve çocukların kanlarıyla kanı sürekli değiştirilerek genç kalıyordu.
Ölmeden önce bir de yanında dolaşan on iki yaşında bir çocuk vardı. O çocuk filmde Deccal rolünde oynuyor.
Ve o çocuk da filmde; olduğundan elli yaş genç gösteriyor.Yani elli yaş genç kalmış.O çocuk da küçük çocukların kanları ile kanı sürekli değiştirilerek çocuk kalıyor.Yoksa altmışlı yaşlarda ve Deccal o film için; o çocuk.
Peki gerçek Deccal de o çocuk gibi mi genç kalacak?
Hadis yorumlarına göre "değil."
Çünkü Deccal şu an 1400 yaşından büyük olmalıdır.Ve Deccal ilk 1400 yılını fiziki bir insan olarak değil belki bir cinni olarak yaşamıştır.
Zamanı gelince de bir insanın bedenine girecek ve onu yönetecek.Yani Deccal aslında bir insan değil.Belkide bir cin.Deccalin varlık yapısı Allah'ın gaybıdır ve Allah'tan başka kimse bilemez.
Hadis yorumlarına göre Deccali 2020' li yıllarda insan kılığında göreceğiz.Tabi ömrümüz olursa.
Bizim şahsi düşüncemiz Mossad başkanını ele geçireceğidir. Çünkü diğer bazı hadis yorumları da o şahsın kişisel özelliklerine uygunluklar gösteriyor.En doğrusunu Allah CC bilir. Ama şu yanlış anlaşılmasın..Deccaller pek çoktur.Bizim kastettiğimiz ahir zamanda çıkacak olan Hz.İsa AS tarafından öldürülecek olan son ve büyük Deccal'dir. Allahu Alem.
VE POLAT ALEMDAR
Her sezonda farklı bir kişiyi ya da kişiliği hatta bazı sezonlarda ve bazı bölümlerde farklı kişileri aynı anda canlandıran Polat Alemdar yeni sezonda da zaman zaman Şuayb Bin Salih'i canlandıracak.Zaman zaman olacak çünkü filmin bayanlara da hitap etmesi ve rayting alması için Leylanın yerinin de doldurulması gerekmiş ki yeni baron Fehmi'nin kızı da bu rolü üstlenmiş.
Son bölümlerde tapınakçıların başı rolünde (Kayhan Yıldızoğlu'nun oynadığı rol) biri vardı. Polat öldürdü.
İşte o kişi; olduğundan çok daha yaşlı biriydi ve çocukların kanlarıyla kanı sürekli değiştirilerek genç kalıyordu.
Ölmeden önce bir de yanında dolaşan on iki yaşında bir çocuk vardı. O çocuk filmde Deccal rolünde oynuyor.
Ve o çocuk da filmde; olduğundan elli yaş genç gösteriyor.Yani elli yaş genç kalmış.O çocuk da küçük çocukların kanları ile kanı sürekli değiştirilerek çocuk kalıyor.Yoksa altmışlı yaşlarda ve Deccal o film için; o çocuk.
Peki gerçek Deccal de o çocuk gibi mi genç kalacak?
Hadis yorumlarına göre "değil."
Çünkü Deccal şu an 1400 yaşından büyük olmalıdır.Ve Deccal ilk 1400 yılını fiziki bir insan olarak değil belki bir cinni olarak yaşamıştır.
Zamanı gelince de bir insanın bedenine girecek ve onu yönetecek.Yani Deccal aslında bir insan değil.Belkide bir cin.Deccalin varlık yapısı Allah'ın gaybıdır ve Allah'tan başka kimse bilemez.
Hadis yorumlarına göre Deccali 2020' li yıllarda insan kılığında göreceğiz.Tabi ömrümüz olursa.
Bizim şahsi düşüncemiz Mossad başkanını ele geçireceğidir. Çünkü diğer bazı hadis yorumları da o şahsın kişisel özelliklerine uygunluklar gösteriyor.En doğrusunu Allah CC bilir. Ama şu yanlış anlaşılmasın..Deccaller pek çoktur.Bizim kastettiğimiz ahir zamanda çıkacak olan Hz.İsa AS tarafından öldürülecek olan son ve büyük Deccal'dir. Allahu Alem.
VE POLAT ALEMDAR
Her sezonda farklı bir kişiyi ya da kişiliği hatta bazı sezonlarda ve bazı bölümlerde farklı kişileri aynı anda canlandıran Polat Alemdar yeni sezonda da zaman zaman Şuayb Bin Salih'i canlandıracak.Zaman zaman olacak çünkü filmin bayanlara da hitap etmesi ve rayting alması için Leylanın yerinin de doldurulması gerekmiş ki yeni baron Fehmi'nin kızı da bu rolü üstlenmiş.
CHP'YE HÜKUMET KURMA GÖREVİ VERİLİRSE
CHP'YE HÜKUMET KURMA GÖREVİ VERİLMEMELİ.ÇÜNKÜ...
Teamüllere göre hükumet kurma görevi CHP'ye verilebilir. Ama CHP bu görevi alırsa kimin kapısını çalacak?
Hükumet kurmaktan kaçındığı AKP'nin kapısını çalamaz. MHP ise en başından beri çizdiği çizgiden ödün vermiyor.
Bu başka bir yazı konusudur ama burada kısaca yazarsak, MHP dosdoğru bir yol izliyor.HDP'nin içinde olacağı hiç bir oluşumun içinde olmayacağını söyleyen Bahçeli çok doğru söyledi.Şimdilik görülmese de doğruluğu ileride anlaşılacak.
Geriye HDP kalıyor.
Aslında CHP ile HDP, başka bir partiye ihtiyaç duymadan hükumet kuracak çoğunluğa sahip olsalardı, hükumet çoktan kurulmuştu.
Ama şimdi işin içine MHP'nin veya AKP'nin de bir şekilde katılması gerekiyor.
Peki o şekil ne? Yani oyun ne?
CHP'ye hükumet kurma görevi verilmesi halinde HDP'den CHP'ye 65 vekil geçecek. Peki yeter mi? Yetmez. MHP destek verir mi? Asla vermez.
İşte asıl oyun:
CHP,HDP'den gelen vekillerle güçlenince AKP'ye saldıracaklar.AKP'deki Kürt kökenli vekillerin peşine düşecekler.
"Ya ayrılın, ayrı parti kurun, koalisyon kuralım ya da bağımsıza geçin bize destek deklarasyonu yayınlayın" diyecekler. AKP bu konuda dikkatli olmalı ve vekillerine sahip çıkmalı.
Bu ihtimal güçlü bir ihtimal mi denilirse bize göre güçlü bir ihtimal değil.Şu an için en güçlü ihtimal erken seçimdir.Yine de ihtimal dahilinde bir fikir olsun diye yazdık.
GELELİM HADİS YORUMLARINA SİYASİ TABLOYA
Bu konuda hadis yorumları yok ama alimlerin ifşaatları var.
Demişler ki "2000' li yıllarda iktidara Müslümanlar gelecek ve on yıl iktidarda kalacaklar.Sonra, yani on yıl sonra zorla indirilecekler ve KAOS dönemi başlayacak, sonra üç aylık bir sol darbe döneminin arkasından son defa siyasi istikrar sağlanacak ve devamlı olarak kalacak." En sonunda devamlı olarak kalacaklar övülmüş.
AKP, 2000'li yıllarda iktidara geldi. On yıl iktidarda kaldı. Hala iktidarda, on üç yıl oldu.Yani on yılı üç yıl geçti.
Acaba alimlerin ifşaatlarında kayma mı oldu, yoksa işin içinde başka bir iş mi var? İşte günün sorusu...
Teamüllere göre hükumet kurma görevi CHP'ye verilebilir. Ama CHP bu görevi alırsa kimin kapısını çalacak?
Hükumet kurmaktan kaçındığı AKP'nin kapısını çalamaz. MHP ise en başından beri çizdiği çizgiden ödün vermiyor.
Bu başka bir yazı konusudur ama burada kısaca yazarsak, MHP dosdoğru bir yol izliyor.HDP'nin içinde olacağı hiç bir oluşumun içinde olmayacağını söyleyen Bahçeli çok doğru söyledi.Şimdilik görülmese de doğruluğu ileride anlaşılacak.
Geriye HDP kalıyor.
Aslında CHP ile HDP, başka bir partiye ihtiyaç duymadan hükumet kuracak çoğunluğa sahip olsalardı, hükumet çoktan kurulmuştu.
Ama şimdi işin içine MHP'nin veya AKP'nin de bir şekilde katılması gerekiyor.
Peki o şekil ne? Yani oyun ne?
CHP'ye hükumet kurma görevi verilmesi halinde HDP'den CHP'ye 65 vekil geçecek. Peki yeter mi? Yetmez. MHP destek verir mi? Asla vermez.
İşte asıl oyun:
CHP,HDP'den gelen vekillerle güçlenince AKP'ye saldıracaklar.AKP'deki Kürt kökenli vekillerin peşine düşecekler.
"Ya ayrılın, ayrı parti kurun, koalisyon kuralım ya da bağımsıza geçin bize destek deklarasyonu yayınlayın" diyecekler. AKP bu konuda dikkatli olmalı ve vekillerine sahip çıkmalı.
Bu ihtimal güçlü bir ihtimal mi denilirse bize göre güçlü bir ihtimal değil.Şu an için en güçlü ihtimal erken seçimdir.Yine de ihtimal dahilinde bir fikir olsun diye yazdık.
GELELİM HADİS YORUMLARINA SİYASİ TABLOYA
Bu konuda hadis yorumları yok ama alimlerin ifşaatları var.
Demişler ki "2000' li yıllarda iktidara Müslümanlar gelecek ve on yıl iktidarda kalacaklar.Sonra, yani on yıl sonra zorla indirilecekler ve KAOS dönemi başlayacak, sonra üç aylık bir sol darbe döneminin arkasından son defa siyasi istikrar sağlanacak ve devamlı olarak kalacak." En sonunda devamlı olarak kalacaklar övülmüş.
AKP, 2000'li yıllarda iktidara geldi. On yıl iktidarda kaldı. Hala iktidarda, on üç yıl oldu.Yani on yılı üç yıl geçti.
Acaba alimlerin ifşaatlarında kayma mı oldu, yoksa işin içinde başka bir iş mi var? İşte günün sorusu...
17 Ağustos 2015 Pazartesi
İSRAİL'DE KASIM SÜLEYMANİ KORKUSU
İSRAİL SURİYE'YE KARA HAREKATI TATBİKATI YAPTI
Golan Tepelerinde İsrail Suriye'ye karşı bir tatbikat yaptı.İki bölümlü birinde Suriye'ye yapılabilecek olası bir kara harekatının tatbikatı yapılırken diğerinde herhalde böyle bir operasyon karşısında Hizbullah'ın da İsrail'e vurabileceği öngörüsüne karşı Hizbullah'ın vurabileceği iki bölgede sivil halkı bölgeden boşaltma tatbikatı yapıldı.
Haber kaynağı Yahudi menşeli.
Ayrıca haberde İran'ın bu tatbikattan önce Golan Tepelerinde doğrudan İsrail'e karşı bir operasyon hazırlığı içinde olduğu ve kasım Süleymani'nin de Golan Tepelerinde bulunduğu iddia edildi.
İsrail Yahudileri İran'ı, Hizbullah'ı ve kasım Süleymani ile Kudüs Gücü ordularını küçümseyici ifadeler kullanıyorlar.Kudüs Gücünü bölük olarak niteliyorlar. Ama tatbikatlarının ikinci bölümünde de sivil halkı boşaltma tatbikatı yapıyorlar.
Haberin iki yorumu var.
Birincisi İsrail, Suriye'ye girmek istiyor ama İran'dan fena tırsıyor. Ve "İran Golan'da her türlü tedbiri aldı" demekle yetinmiyor bir de İran'ın İsrail'e Golandan saldıracağını iddia ediyor.
İkinci yorum ise İran'ın gerçekten İsrail planlarını görüp önceden tedbir alması. İran, İsrail'in Suriye'ye vuracağını düşünüyor olmalı ki Lübnan Ordusu, Hizbullah ve Esad ordusu ile koordinasyonlu bir İsrail cephesi oluşturmuş. Yani İsrail Suriye'ye girerse Lübnan ile de savaşa girecek.Tabi bunların tamamı Yahudi kaynaklı haberlere göre yapılmış yorumlar.
İran açısından ise yani İran medyasında muhatap İsrail değil doğrudan ABD. 5+ 1 ile yaptıkları nükleer anlaşmayı meclislerinde reddetmeyi düşünüyorlar. Bu ABD için daha doğrusu Obama yönetimi için tam bir kabus olur.Çünkü Senatolarından geçirmek için aşırı çaba harcıyorlar.İran'ın reddetmesi ise Obama'yı "İran'ın oyununa geldi" durumuna düşürür.Her ne kadar Obama yönetimi "Biz demedik mi,bu nükleer anlaşma İran'ın aleyhinedir,bunu onlar da gördüler" deseler de kazanan İran kaybeden ABD olur.
Ve yeniden başa dönülür.Yani gerilimin arttığı ortama.
Şunu da ekleyelim.
Kahraman Ordumuzun Kandil'e yaptığı operasyonlardan sonra bazı PKK yöneticilerinin İran'a kaçtıkları basında yer aldı.İran Türkiye ile savaşmayı asla göze alamaz. Eğer bu haberler doğruysa AKP yönetimi bunları diplomatik yollarla İran'dan kolayca alabilir.Almalıdır da.
Golan Tepelerinde İsrail Suriye'ye karşı bir tatbikat yaptı.İki bölümlü birinde Suriye'ye yapılabilecek olası bir kara harekatının tatbikatı yapılırken diğerinde herhalde böyle bir operasyon karşısında Hizbullah'ın da İsrail'e vurabileceği öngörüsüne karşı Hizbullah'ın vurabileceği iki bölgede sivil halkı bölgeden boşaltma tatbikatı yapıldı.
Haber kaynağı Yahudi menşeli.
Ayrıca haberde İran'ın bu tatbikattan önce Golan Tepelerinde doğrudan İsrail'e karşı bir operasyon hazırlığı içinde olduğu ve kasım Süleymani'nin de Golan Tepelerinde bulunduğu iddia edildi.
İsrail Yahudileri İran'ı, Hizbullah'ı ve kasım Süleymani ile Kudüs Gücü ordularını küçümseyici ifadeler kullanıyorlar.Kudüs Gücünü bölük olarak niteliyorlar. Ama tatbikatlarının ikinci bölümünde de sivil halkı boşaltma tatbikatı yapıyorlar.
Haberin iki yorumu var.
Birincisi İsrail, Suriye'ye girmek istiyor ama İran'dan fena tırsıyor. Ve "İran Golan'da her türlü tedbiri aldı" demekle yetinmiyor bir de İran'ın İsrail'e Golandan saldıracağını iddia ediyor.
İkinci yorum ise İran'ın gerçekten İsrail planlarını görüp önceden tedbir alması. İran, İsrail'in Suriye'ye vuracağını düşünüyor olmalı ki Lübnan Ordusu, Hizbullah ve Esad ordusu ile koordinasyonlu bir İsrail cephesi oluşturmuş. Yani İsrail Suriye'ye girerse Lübnan ile de savaşa girecek.Tabi bunların tamamı Yahudi kaynaklı haberlere göre yapılmış yorumlar.
İran açısından ise yani İran medyasında muhatap İsrail değil doğrudan ABD. 5+ 1 ile yaptıkları nükleer anlaşmayı meclislerinde reddetmeyi düşünüyorlar. Bu ABD için daha doğrusu Obama yönetimi için tam bir kabus olur.Çünkü Senatolarından geçirmek için aşırı çaba harcıyorlar.İran'ın reddetmesi ise Obama'yı "İran'ın oyununa geldi" durumuna düşürür.Her ne kadar Obama yönetimi "Biz demedik mi,bu nükleer anlaşma İran'ın aleyhinedir,bunu onlar da gördüler" deseler de kazanan İran kaybeden ABD olur.
Ve yeniden başa dönülür.Yani gerilimin arttığı ortama.
Şunu da ekleyelim.
Kahraman Ordumuzun Kandil'e yaptığı operasyonlardan sonra bazı PKK yöneticilerinin İran'a kaçtıkları basında yer aldı.İran Türkiye ile savaşmayı asla göze alamaz. Eğer bu haberler doğruysa AKP yönetimi bunları diplomatik yollarla İran'dan kolayca alabilir.Almalıdır da.
GALİBA YANLIŞ ANLATMIŞIZ
BAKINIZ DEĞERLİ TAKİPÇİLER BUGÜNE KADAR KİMSENİN DİLE GETİRMEDİĞİ BİR AÇIKLAMA YAPACAĞIZ.
KURANIN ARAPÇASINI ANLAMADAN OKUMAK ZİKİRDİR. VE SÜNNETTİR.AMA TÜRKÇESİNİ OKUMAK, YANİ ANLAYARAK OKUMAK FARZDIR. KURANA GÖRE BU HÜKÜM KESİNDİR.HERKES İLK ÖNCE KURAN'I KENDİ DİLİNDE ANLAYARAK OKUYACAK.SONRA HADİS KİTAPLARI, TEFSİR KİTAPLARI OKUNACAK.AMA KURAN MUTLAKA OKUNACAK.
KURANIN ARAPÇASINI EZBER EDEN TÜRK, İNGİLİZ,FRANSIZ,ALMAN VEYA BİR BAŞKASI EĞER ANA DİLİ GİBİ ARAPÇA BİLMİYOR VE KURANI ANLAMADAN EZBERLİYORSA HAFIZ OLAMAZ. BELKİ ZİKİR EHLİ OLUR,ABİD OLUR AMA ALİM OLAMAZ, HAFIZ OLAMAZ.
AMA BİR ARAP KURANI KENDİ ANA DİLİNDE OLDUĞU İÇİN ANLAYARAK EZBER EDERSE O TAM HAFIZ OLUR. HEM DE ALİM OLUR.
KURANI KERİM SADECE ALİMLER OKUSUN DİYE İNDİRİLMEMİŞTİR.ZATEN KURANI OKUMADAN ALİM DE OLUNMAZ Kİ OKUMADAN NASIL ALİM OLMUŞLAR? İLLA Kİ OKUMUŞLAR.
KURANI KERİM, BAŞTAN SONA OKUNMASININ FARZ OLDUĞUNU EMREDEN AYETLERLE DOLUDUR. ANLAMAK İÇİN OKUNMALI DİYEN AYETLER, KOLAYCA ANLAŞILMASI İÇİN KOLAYLAŞTIRILDIĞINI AÇIKLAYAN AYETLER, ANLAŞILMASI İÇİN İYİCE AÇIKLANDIĞINI BELİRTEN AYETLER, İYİ ANLAŞILMASI İÇİN YAVAŞ YAVAŞ OKUNMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEN AYETLER BULUNMAKTADIR. ÜSTELİK BU AYETLER MUHKEM AYETLER ARASINDA SAYILMAKTADIR.
KIYAMETE KADAR ALLAH CC TARAFINDAN KORUNACAK VE HİÇ DEĞİŞTİRİLEMEYECEK, MUHARREF EDİLEMEYECEK KURAN YİNE AYET İLE GARANTİ ALTINA ALINIYOR.
HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZ KURANIN EZBERLENMESİNİ KENDİ ZAMANINDA ASRI SAADETTE TEŞVİK ETTİ.ASHABI SÜFFE KURANI EZBERLEDİLER.HEPSİ TAM HAFIZ VE ALİMDİ. ANCAK BURAYA DİKKAT:
HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZ KENDİ HADİSLERİNİN YAZILMASINI İSTEMEDİ VE YAZDIRMADI. HALBUKİ HADİSLERİN BÜTÜNÜ TAM TEFSİRLERDİ. TEFSİR DE YAZDIRMADI.İLK HADİS KİTAPLARI VE TEFSİRLER EMEVİLER ZAMANINDA YAZILDI.
BİR PARANTEZ AÇMAK İSTİYORUM:
(ÇAĞRI FİLMİNDE PEK ÇOK ELEŞTİRİ KONULARI VAR AMA BİR SAHNE TAM İBRETLİK BİR SAHNEDİR. HANİ İLK HİCRETİ YAPAN SAHABELER HABEŞ KRALININ (NECAŞİ) HUZURUNDA İSLAMI ANLATIYORLARDI. NE YAPIYORLARDI? ÖNCE ARAPÇA METNİYLE KURAN'DAN AYETLER OKUDULAR. SONRA TERCÜMESİNİ YAPTILAR. HABEŞ KRALI ARAPÇASI OKUNURKEN SUSTU.TERCÜMESİ YAPILINCA İNCİL'E NE KADAR BENZEDİĞİNİ AÇIKLADI.
ŞUNU DEMEK İSTİYORUM: ASRI SAADETTE TEFSİR DEĞİL TERCÜME VARDI. CAFERİ TAYYAR RA HAZRETLERİ ÖNCE ARAPÇA METİNDEN KURAN AYETİ OKUDU SONRA TERCÜMESİNİ YAPTI. YİNE HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN PERS, ROMA İMPARATORLARINA YAZDIKLARI MEKTUPLAR DA İSLAMI, TERCÜME EDEREK MESAJINI İLETİYORDU.
EVET BİZ ARAŞTIRMALARIMIZDAN BUNU ANLADIK VE BUNU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ.HERKES KURANI KERİMİ BİZZAT KENDİSİ KENDİ DİLİNDE OKUSUN VE ANLAMAYA ÇALIŞSIN.
ZATEN KURAN MUHKEM AYETLERİ ÇOĞUNLUKTA OLAN VE HERKES TARAFINDAN KOLAYCA ANLAŞILSIN DİYE İNDİRİLMİŞ BİR KİTAP.NİÇİN OKUMUYORUZ DA BAŞKALARININ AĞZINA BAKIYORUZ.ONLAR HANGİ AĞIZDAN ÖĞRENMİŞ EN SONDAKİ KİMDEN ÖĞRENMİŞ? SEN ÖĞREN BEN DE SENDEN SORAR ÖĞRENİRİM ANLAYIŞI KURAN'A UYGUN DEĞİL.KENDİN OKU DİYOR.İLLAKİ KURAN, KURANDAN ÖĞRENİLEBİLİR KARDEŞLER.AKSİNİ İDDİA EDEN YA KURANI HİÇ OKUMAMIŞTIR YA DA ART NİYETLİDİR.VESSELAM. ZATEN KURANI BİR DEFA BİLE OLSA OKUYAN KİŞİ AKSİNİ İDDİA ETMEZ.EDEMEZ.
DEVAM...
YAHUDİLER TEVRATI TAHRİF ETTİLER, BİR KISMINI GİZLEDİLER, BİR KISIMINI YOK ETTİLER. NİÇİN? KENDİ ÇIKARLARINI KORUMAK İÇİN.
HRİSTİYANLAR İNCİL'İ BÜSBÜTÜN YOK ETTİLER.YAKTILAR. SONRA HAVARİLERDEN DUYDUKLARINDAN DERLEDİKLERİ İLE (12 HAVARİ) YÜZ TANE BİRBİRİNDEN FARKLI İNCİL YAZDILAR. SONRA ELEMİNASYONA TABİ TUTUP DÖRT TANESİNE "BU İNCİLDİR" DEDİLER. OYSA İNCİL NE YÜZ TANEYDİ, NE DE DÖRT TANE. O İNCİL SADECE BİR TANEYDİ, ONU DA YAKTILAR. "AKILDA KALAN" KELİMESİNE DİKKAT EDİNİZ. BUGÜNKÜ DÖRT İNCİLİN İÇERİSİNDE GERÇEK İNCİLDEN GERÇEK AYETLER DE VAR.AKILDA KALAN. AMA KALANI TAMAMEN YANLIŞ.
GELELİM KURAN'A:
İŞTE O KAFİRLER KENDİ ELLERİYLE YOK ETTİKLERİ TEVRAT VE İNCİL GİBİ KURAN'I DA YOK ETMEK İSTEDİLER. AMA ALLAH CC KORUDUĞU İÇİN BAŞARAMADILAR. ONUN YERİNE KURAN'I HAPSETME, İNSANLARI KURAN'DAN UZAK TUTMA YOLUNA GİTTİLER. VE BUNU NASIL BAŞARDILAR BİLİYOR MUSUNUZ?
KURAN OKUMAYINIZ, ONUN YERİNE ŞU HADİS KİTABINI, ŞU TEFSİRİ OKUYUNUZ DEDİLER. 600 SAYFALIK KURAN YERİNE 6000 SAYFALIK İKAME KİTAPLARI ÖNERDİLER. 600 SAYFAYI OKUMAYANLAR 6000 SAYFAYI OKUDULAR MI? TABİ Kİ HİÇ OKUMADILAR. BUGÜN TÜRKİYE'DE TAM BİR HADİS KİTABI İLE TAM BİR TEFSİR OKUMUŞ KAÇ KİŞİ VARDIR ACABA?
OYSA KURANI BİR KİŞİ DEĞİL, HER KİŞİ OKUMALIDIR. FARZDIR DİYORUZ.DAHA NE DİYELİM.
KURANI KERİM GÜZEL KILIFLARA SAKLANIP DUVARLARA ASILSIN VE GELİP GEÇERKEN ÖPÜLSÜN DİYE MI İNDİRİLDİ?
İNSANLAR HALA FARKINDA DEĞİLLER AMA KURANIN TERCÜMESİ İNSANLARDAN KASTEN GİZLENİYOR VE OKUTULMASI VE HERKESİN BİLMESİ GEREKTİĞİ SAKLANIYOR. İŞTE KURAN'A YAPILAN KÖTÜLÜK DE BU.
BAZILARI HADİ CANIM, KURAN YASAK MI? AÇ OKU DİYOR. İYİ GÜZEL DE NİÇİN KURAN DÜNYADA HER DİLE ÇEVRİLDİKTEN SONRA TÜRKÇEYE ÇEVRİLİYOR? HERKESTEN ÖNCE BİZİM ÇEVİRİP OKULLARIMIZDA OKUTMAMIZ LAZIM DEĞİL Mİ?
SELÇUKLU OKUTTU MU? OSMANLI OKUTTU MU? HAYIR.BIRAKINIZ OKUTMAYI TERCÜME BİLE ETTİRMEDİLER. YANILTILDILAR.
BU YANLIŞI KİM GÖRDÜ DERSİNİZ?
ATATÜRK...
EVET ATATÜRK BU YANLIŞI GÖRDÜ. KURANA OYNANAN OYUNU BOZMAK İÇİN TERCÜME ETTİRDİ. GÜVENEREK BİR KİŞİYE DE EMANET ETMEDİ VE DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI KURARAK KOMİSYONLARA EMANET ETTİ. YANLIŞ MI YAPTI? KARAR SİZİN.
"KURAN OKUMA BEN SANA ÖĞRETİRİM" DİYEN VE KENDİSİNİ KURAN YERİNE KOYAN HAŞA TANRI YERİNE KOYAN DİNSİZ YOBAZLARLA DA MÜCADELE ETTİ. İŞTE ATATÜRK BU NEDENLE VE BİZZAT ONLAR TARAFINDAN DİNSİZ İLAN EDİLDİ. ŞİMDİ KİM DİNSİZ KİM YOBAZ.KARAR YİNE SİZİN.
YUSUF İSLAM NE DİYOR: "BEN İNGİLİZCE KURAN'I OKUDUM, ANLAMAYA ÇALIŞTIM VE MÜSLÜMAN OLDUM.EĞER MÜSLÜMANLARI TANISAYDIM VE İSLAMI ONLARDAN ÖĞRENSEYDİM HERHALDE MÜSLÜMAN OLMAZDIM" DİYOR.BUGÜN DÜNYADA İNSANLAR İKİ ŞEKİLDE MÜSLÜMAN OLUYOR.
YA KURANI OKUYUP KENDİ DİLİNDE ANLAYIP BEĞENİP MÜSLÜMAN OLUYOR.YA DA ÖRNEK BİR MÜSLÜMANIN HAYATINA HAYRAN KALIP "BEN DE ONU DİNİNDEN OLMAK İSTİYORUM" DİYEREK MÜSLÜMAN OLUYOR.
BİRİNCİSİNİ ATATÜRK YAPMAK İSTEDİ.YARIM KALDI. İKİNCİSİNİ İSE CEMAAT YAPIYOR.
EN ZOR CİHAD, BİR MÜSLÜMANIN İSLAMI DÖRT DÖRTLÜK YAŞAYIP İNSANLARA ÖRNEK OLARAK İSLAMI SEVDİRMESİDİR.
KAFİR GÜRUHU, ATATÜRK'ÜN MÜCADELESİNE KARŞI YOBAZLARI PALAZLANDIRARAK, ATATÜRK'Ü DİNSİZLİKLE İTHAM EDEREK İSLAMA SALDIRDILAR.
YİNE DE BU YUSUF İSLAMLAR, ATATÜRK FELSEFESİYLE MÜSLÜMAN OLMUŞTUR.
İKİNCİ GRUBA GELİNCE.YANİ CEMAAT..
ONA KARŞI DA MÜSLÜMANI ÖRNEK İNSAN DEĞİL ASLA ÖRNEK ALINMAMASI GEREKEN AŞAĞILIK KATİLLER,GERİCİLER, ACIMASIZ TERÖRİSTLER, BARBARLAR, İŞKENCECİ ZALİMLER OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞTILAR. EL KAİDE, IŞİD VB ÖRGÜTLER BU YÜZDEN KURULDU.
BURADA HEMEN ŞU AKLA GELEBİLİR: ATATÜRK VE CEMAAT NE ALAKA? İŞTE BU ALAKA. ATATÜRK GERÇEK İSLAMI ANLATMAYA ÇALIŞTI, İSLAMI YOBAZLARDAN KURTARMANIN MÜCADELESİNİ YAPTI.ÜSTELİK BUNU ABDÜLHAMİD HAN DA İSTEMİŞTİ. VE CEMAAT DE İŞTE BUNU YAPIYOR VE ATATÜRK'ÜN İSTEDİĞİ GİBİ GERÇEK İSLAMI YAŞAMAYA, ÖRNEK İNSANLAR OLARAK SEVDİRMEYE ÇALIŞIYOR.TABİ KARŞI TARAF DA BOŞ DURMUYOR.
AMA KAFİR GÜRUHU SON KOZLARINI OYNUYOR. ARTIK KOZLARI KALMADI VE HZ.MEHDİ AS İLK ÖNCE YOBAZLARDAN BAŞLAMAK ÜZERE, KÖTÜ ÖRNEK OLAN ACIMASIZ ZALİMLERDEN VE EN SONUNDA DA ONLARI İSLAMA KARŞI KULLANAN KAFİRLERDEN İNTİKAMINI ÇOK ACI BİR ŞEKİLDE ALACAKTIR İNŞALLAHU ALLAHU EKBER.
KURANIN ARAPÇASINI ANLAMADAN OKUMAK ZİKİRDİR. VE SÜNNETTİR.AMA TÜRKÇESİNİ OKUMAK, YANİ ANLAYARAK OKUMAK FARZDIR. KURANA GÖRE BU HÜKÜM KESİNDİR.HERKES İLK ÖNCE KURAN'I KENDİ DİLİNDE ANLAYARAK OKUYACAK.SONRA HADİS KİTAPLARI, TEFSİR KİTAPLARI OKUNACAK.AMA KURAN MUTLAKA OKUNACAK.
KURANIN ARAPÇASINI EZBER EDEN TÜRK, İNGİLİZ,FRANSIZ,ALMAN VEYA BİR BAŞKASI EĞER ANA DİLİ GİBİ ARAPÇA BİLMİYOR VE KURANI ANLAMADAN EZBERLİYORSA HAFIZ OLAMAZ. BELKİ ZİKİR EHLİ OLUR,ABİD OLUR AMA ALİM OLAMAZ, HAFIZ OLAMAZ.
AMA BİR ARAP KURANI KENDİ ANA DİLİNDE OLDUĞU İÇİN ANLAYARAK EZBER EDERSE O TAM HAFIZ OLUR. HEM DE ALİM OLUR.
KURANI KERİM SADECE ALİMLER OKUSUN DİYE İNDİRİLMEMİŞTİR.ZATEN KURANI OKUMADAN ALİM DE OLUNMAZ Kİ OKUMADAN NASIL ALİM OLMUŞLAR? İLLA Kİ OKUMUŞLAR.
KURANI KERİM, BAŞTAN SONA OKUNMASININ FARZ OLDUĞUNU EMREDEN AYETLERLE DOLUDUR. ANLAMAK İÇİN OKUNMALI DİYEN AYETLER, KOLAYCA ANLAŞILMASI İÇİN KOLAYLAŞTIRILDIĞINI AÇIKLAYAN AYETLER, ANLAŞILMASI İÇİN İYİCE AÇIKLANDIĞINI BELİRTEN AYETLER, İYİ ANLAŞILMASI İÇİN YAVAŞ YAVAŞ OKUNMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEYEN AYETLER BULUNMAKTADIR. ÜSTELİK BU AYETLER MUHKEM AYETLER ARASINDA SAYILMAKTADIR.
KIYAMETE KADAR ALLAH CC TARAFINDAN KORUNACAK VE HİÇ DEĞİŞTİRİLEMEYECEK, MUHARREF EDİLEMEYECEK KURAN YİNE AYET İLE GARANTİ ALTINA ALINIYOR.
HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZ KURANIN EZBERLENMESİNİ KENDİ ZAMANINDA ASRI SAADETTE TEŞVİK ETTİ.ASHABI SÜFFE KURANI EZBERLEDİLER.HEPSİ TAM HAFIZ VE ALİMDİ. ANCAK BURAYA DİKKAT:
HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZ KENDİ HADİSLERİNİN YAZILMASINI İSTEMEDİ VE YAZDIRMADI. HALBUKİ HADİSLERİN BÜTÜNÜ TAM TEFSİRLERDİ. TEFSİR DE YAZDIRMADI.İLK HADİS KİTAPLARI VE TEFSİRLER EMEVİLER ZAMANINDA YAZILDI.
BİR PARANTEZ AÇMAK İSTİYORUM:
(ÇAĞRI FİLMİNDE PEK ÇOK ELEŞTİRİ KONULARI VAR AMA BİR SAHNE TAM İBRETLİK BİR SAHNEDİR. HANİ İLK HİCRETİ YAPAN SAHABELER HABEŞ KRALININ (NECAŞİ) HUZURUNDA İSLAMI ANLATIYORLARDI. NE YAPIYORLARDI? ÖNCE ARAPÇA METNİYLE KURAN'DAN AYETLER OKUDULAR. SONRA TERCÜMESİNİ YAPTILAR. HABEŞ KRALI ARAPÇASI OKUNURKEN SUSTU.TERCÜMESİ YAPILINCA İNCİL'E NE KADAR BENZEDİĞİNİ AÇIKLADI.
ŞUNU DEMEK İSTİYORUM: ASRI SAADETTE TEFSİR DEĞİL TERCÜME VARDI. CAFERİ TAYYAR RA HAZRETLERİ ÖNCE ARAPÇA METİNDEN KURAN AYETİ OKUDU SONRA TERCÜMESİNİ YAPTI. YİNE HZ.PEYGAMBER SAS EFENDİMİZİN PERS, ROMA İMPARATORLARINA YAZDIKLARI MEKTUPLAR DA İSLAMI, TERCÜME EDEREK MESAJINI İLETİYORDU.
EVET BİZ ARAŞTIRMALARIMIZDAN BUNU ANLADIK VE BUNU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ.HERKES KURANI KERİMİ BİZZAT KENDİSİ KENDİ DİLİNDE OKUSUN VE ANLAMAYA ÇALIŞSIN.
ZATEN KURAN MUHKEM AYETLERİ ÇOĞUNLUKTA OLAN VE HERKES TARAFINDAN KOLAYCA ANLAŞILSIN DİYE İNDİRİLMİŞ BİR KİTAP.NİÇİN OKUMUYORUZ DA BAŞKALARININ AĞZINA BAKIYORUZ.ONLAR HANGİ AĞIZDAN ÖĞRENMİŞ EN SONDAKİ KİMDEN ÖĞRENMİŞ? SEN ÖĞREN BEN DE SENDEN SORAR ÖĞRENİRİM ANLAYIŞI KURAN'A UYGUN DEĞİL.KENDİN OKU DİYOR.İLLAKİ KURAN, KURANDAN ÖĞRENİLEBİLİR KARDEŞLER.AKSİNİ İDDİA EDEN YA KURANI HİÇ OKUMAMIŞTIR YA DA ART NİYETLİDİR.VESSELAM. ZATEN KURANI BİR DEFA BİLE OLSA OKUYAN KİŞİ AKSİNİ İDDİA ETMEZ.EDEMEZ.
DEVAM...
YAHUDİLER TEVRATI TAHRİF ETTİLER, BİR KISMINI GİZLEDİLER, BİR KISIMINI YOK ETTİLER. NİÇİN? KENDİ ÇIKARLARINI KORUMAK İÇİN.
HRİSTİYANLAR İNCİL'İ BÜSBÜTÜN YOK ETTİLER.YAKTILAR. SONRA HAVARİLERDEN DUYDUKLARINDAN DERLEDİKLERİ İLE (12 HAVARİ) YÜZ TANE BİRBİRİNDEN FARKLI İNCİL YAZDILAR. SONRA ELEMİNASYONA TABİ TUTUP DÖRT TANESİNE "BU İNCİLDİR" DEDİLER. OYSA İNCİL NE YÜZ TANEYDİ, NE DE DÖRT TANE. O İNCİL SADECE BİR TANEYDİ, ONU DA YAKTILAR. "AKILDA KALAN" KELİMESİNE DİKKAT EDİNİZ. BUGÜNKÜ DÖRT İNCİLİN İÇERİSİNDE GERÇEK İNCİLDEN GERÇEK AYETLER DE VAR.AKILDA KALAN. AMA KALANI TAMAMEN YANLIŞ.
GELELİM KURAN'A:
İŞTE O KAFİRLER KENDİ ELLERİYLE YOK ETTİKLERİ TEVRAT VE İNCİL GİBİ KURAN'I DA YOK ETMEK İSTEDİLER. AMA ALLAH CC KORUDUĞU İÇİN BAŞARAMADILAR. ONUN YERİNE KURAN'I HAPSETME, İNSANLARI KURAN'DAN UZAK TUTMA YOLUNA GİTTİLER. VE BUNU NASIL BAŞARDILAR BİLİYOR MUSUNUZ?
KURAN OKUMAYINIZ, ONUN YERİNE ŞU HADİS KİTABINI, ŞU TEFSİRİ OKUYUNUZ DEDİLER. 600 SAYFALIK KURAN YERİNE 6000 SAYFALIK İKAME KİTAPLARI ÖNERDİLER. 600 SAYFAYI OKUMAYANLAR 6000 SAYFAYI OKUDULAR MI? TABİ Kİ HİÇ OKUMADILAR. BUGÜN TÜRKİYE'DE TAM BİR HADİS KİTABI İLE TAM BİR TEFSİR OKUMUŞ KAÇ KİŞİ VARDIR ACABA?
OYSA KURANI BİR KİŞİ DEĞİL, HER KİŞİ OKUMALIDIR. FARZDIR DİYORUZ.DAHA NE DİYELİM.
KURANI KERİM GÜZEL KILIFLARA SAKLANIP DUVARLARA ASILSIN VE GELİP GEÇERKEN ÖPÜLSÜN DİYE MI İNDİRİLDİ?
İNSANLAR HALA FARKINDA DEĞİLLER AMA KURANIN TERCÜMESİ İNSANLARDAN KASTEN GİZLENİYOR VE OKUTULMASI VE HERKESİN BİLMESİ GEREKTİĞİ SAKLANIYOR. İŞTE KURAN'A YAPILAN KÖTÜLÜK DE BU.
BAZILARI HADİ CANIM, KURAN YASAK MI? AÇ OKU DİYOR. İYİ GÜZEL DE NİÇİN KURAN DÜNYADA HER DİLE ÇEVRİLDİKTEN SONRA TÜRKÇEYE ÇEVRİLİYOR? HERKESTEN ÖNCE BİZİM ÇEVİRİP OKULLARIMIZDA OKUTMAMIZ LAZIM DEĞİL Mİ?
SELÇUKLU OKUTTU MU? OSMANLI OKUTTU MU? HAYIR.BIRAKINIZ OKUTMAYI TERCÜME BİLE ETTİRMEDİLER. YANILTILDILAR.
BU YANLIŞI KİM GÖRDÜ DERSİNİZ?
ATATÜRK...
EVET ATATÜRK BU YANLIŞI GÖRDÜ. KURANA OYNANAN OYUNU BOZMAK İÇİN TERCÜME ETTİRDİ. GÜVENEREK BİR KİŞİYE DE EMANET ETMEDİ VE DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINI KURARAK KOMİSYONLARA EMANET ETTİ. YANLIŞ MI YAPTI? KARAR SİZİN.
"KURAN OKUMA BEN SANA ÖĞRETİRİM" DİYEN VE KENDİSİNİ KURAN YERİNE KOYAN HAŞA TANRI YERİNE KOYAN DİNSİZ YOBAZLARLA DA MÜCADELE ETTİ. İŞTE ATATÜRK BU NEDENLE VE BİZZAT ONLAR TARAFINDAN DİNSİZ İLAN EDİLDİ. ŞİMDİ KİM DİNSİZ KİM YOBAZ.KARAR YİNE SİZİN.
YUSUF İSLAM NE DİYOR: "BEN İNGİLİZCE KURAN'I OKUDUM, ANLAMAYA ÇALIŞTIM VE MÜSLÜMAN OLDUM.EĞER MÜSLÜMANLARI TANISAYDIM VE İSLAMI ONLARDAN ÖĞRENSEYDİM HERHALDE MÜSLÜMAN OLMAZDIM" DİYOR.BUGÜN DÜNYADA İNSANLAR İKİ ŞEKİLDE MÜSLÜMAN OLUYOR.
YA KURANI OKUYUP KENDİ DİLİNDE ANLAYIP BEĞENİP MÜSLÜMAN OLUYOR.YA DA ÖRNEK BİR MÜSLÜMANIN HAYATINA HAYRAN KALIP "BEN DE ONU DİNİNDEN OLMAK İSTİYORUM" DİYEREK MÜSLÜMAN OLUYOR.
BİRİNCİSİNİ ATATÜRK YAPMAK İSTEDİ.YARIM KALDI. İKİNCİSİNİ İSE CEMAAT YAPIYOR.
EN ZOR CİHAD, BİR MÜSLÜMANIN İSLAMI DÖRT DÖRTLÜK YAŞAYIP İNSANLARA ÖRNEK OLARAK İSLAMI SEVDİRMESİDİR.
KAFİR GÜRUHU, ATATÜRK'ÜN MÜCADELESİNE KARŞI YOBAZLARI PALAZLANDIRARAK, ATATÜRK'Ü DİNSİZLİKLE İTHAM EDEREK İSLAMA SALDIRDILAR.
YİNE DE BU YUSUF İSLAMLAR, ATATÜRK FELSEFESİYLE MÜSLÜMAN OLMUŞTUR.
İKİNCİ GRUBA GELİNCE.YANİ CEMAAT..
ONA KARŞI DA MÜSLÜMANI ÖRNEK İNSAN DEĞİL ASLA ÖRNEK ALINMAMASI GEREKEN AŞAĞILIK KATİLLER,GERİCİLER, ACIMASIZ TERÖRİSTLER, BARBARLAR, İŞKENCECİ ZALİMLER OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞTILAR. EL KAİDE, IŞİD VB ÖRGÜTLER BU YÜZDEN KURULDU.
BURADA HEMEN ŞU AKLA GELEBİLİR: ATATÜRK VE CEMAAT NE ALAKA? İŞTE BU ALAKA. ATATÜRK GERÇEK İSLAMI ANLATMAYA ÇALIŞTI, İSLAMI YOBAZLARDAN KURTARMANIN MÜCADELESİNİ YAPTI.ÜSTELİK BUNU ABDÜLHAMİD HAN DA İSTEMİŞTİ. VE CEMAAT DE İŞTE BUNU YAPIYOR VE ATATÜRK'ÜN İSTEDİĞİ GİBİ GERÇEK İSLAMI YAŞAMAYA, ÖRNEK İNSANLAR OLARAK SEVDİRMEYE ÇALIŞIYOR.TABİ KARŞI TARAF DA BOŞ DURMUYOR.
AMA KAFİR GÜRUHU SON KOZLARINI OYNUYOR. ARTIK KOZLARI KALMADI VE HZ.MEHDİ AS İLK ÖNCE YOBAZLARDAN BAŞLAMAK ÜZERE, KÖTÜ ÖRNEK OLAN ACIMASIZ ZALİMLERDEN VE EN SONUNDA DA ONLARI İSLAMA KARŞI KULLANAN KAFİRLERDEN İNTİKAMINI ÇOK ACI BİR ŞEKİLDE ALACAKTIR İNŞALLAHU ALLAHU EKBER.
15 Ağustos 2015 Cumartesi
EY İSLAM ÜMMETİ, TÜRKLERE İTAAT EDİNİZ
CAMİLERİ BOŞ OLAN İSLAM DEVLETİNİN ADI İRAN'DIR.
CAMİLERİ DOLU OLAN LAİK DEVLETİN ADI TÜRKİYE'DİR
ŞİMDİ HANGİSİ İSLAMDIR?
CAMİLERİ BOŞ OLAN İSLAM DEVLETİ Mİ?
YOKSA CAMİLERİ DOLU OLAN LAİK DEVLET Mİ?
CAMİLERİ DOLU OLAN ABD UŞAĞI DEVLETİN ADI SUUD'DUR.
CAMİLERİ DOLU OLAN NATO ÜLKESİNİN ADI TÜRKİYE'DİR.
BİRİSİ UŞAKTIR DİĞERİ MÜTTEFİK. HANGİSİ İSLAM?
KAFİRE KARŞI BİN YILDAN BERİ ÖN CEPHEDE SAVAŞAN DEVLET TÜRKİYE'DİR.
TÜRKİYE'NİN SAYESİNDE KAFİR SALDIRILARINDAN EMİN KALAN İRAN'DIR.
ŞİMDİ HANGİSİ İSLAM İÇİN SAVAŞMIŞ VE KENDİSİNİ İSPAT ETMİŞTİR?
TÜRKİYE OLMASAYDI İRAN OLUR MUYDU?
900 YIL BOYUNCA MEKKE VE MEDİNE'Yİ KORUYAN DEVLET TÜRKİYE'DİR.
900 YIL BOYUNCA ARAPLARIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ,NAMUSUNU VE ŞEREFİNİ KAFİRE KARŞI KORUYAN DEVLET TÜRKİYE'DİR.
100 YIL ÖNCE TÜRKİYE'YE İSYAN EDİP İNGİLİZ UŞAĞI OLDULAR.
KALDI MI CAN VE MAL GÜVENLİKLERİ,NAMUSLARI ŞEREFLERİ?
AYNI ŞEY KÜRTLER İÇİN DE OYNANIYOR.
BİN YILDAN BERİ KÜRTLERİN KAFİRLERE KARŞI CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ,NAMUSLARINI VE ŞEREFLERİNİ KORUYAN TÜRKİYE'DİR.
PEKİ BÜTÜN BUNLARIN KARŞILIĞINDA TÜRKLER BU İNSANLARDAN NE ALDILAR?
CANLARINI MALLARINI MI ALDILAR? HAYIR.
YERALTI YER ÜSTÜ KAYNAKLARINI MI SÖMÜRDÜLER? HAYIR.
PEKİ NE İÇİN YAPTILAR?
SADECE VE SADECE YERYÜZÜNDE HAKKI HAKİM KILMAK İÇİN MÜSLÜMANLARA KOL KANAT GERMEK İÇİN YAPTILAR.
BU UĞURDA MİLYONLARCA ŞEHİTLER VERDİLER.KARŞILIĞINDA SADECE ALLAH'IN RIZASINI UMDULAR.
EY İSLAM ALEMİ MÜSLÜMAN ÜMMETİ!
KURAN'A İSYAN ETTİN.
NE DEMİŞTİ KURAN?
"MÜSLÜMAN EMİRE İTAAT FARZDIR" DEMİŞTİ.
İTAAT ETTİN Mİ? ETMEDİN. İŞTE SEN TÜRKLERE DEĞİL KURAN'A İSYAN ETTİN.
AKLINI BAŞINA AL. TÜRKLERE İTAAT ETMEDİĞİN VE TÜRKLER İSLAMA SAHİP ÇIKMADIĞI MÜDDETÇE YENİDEN HUZUR VE REFAHA KAVUŞAMAZSIN. KAFİRİN KARŞISINA ÇIKIP KENDİ CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ, NAMUSUNU VE ŞEREFİNİ KORUYAMAZSIN.
İSPATI BİN YILLIK TARİHTİR. TÜM DÜNYA MÜSLÜMANLARI TÜRKLERİN EMİR VE KOMUTASI ALTINA GİRMELİDİRLER.
BİZ GÖREVİMİZİ YAPTIK.YA GİRER KURTULURSUNUZ YA DA REZİL RÜSVAY OLURSUNUZ.
TÜRKE HİÇ BİR ŞEY OLMAZ. EN FAZLASINDAN ÖLÜR. O DA HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL.ZATEN TÜRKLER BU DÜNYAYA,HAKKI HAKİM KILMAK İÇİN GÜLE GÜLE ÖLMEYE GELMİŞ BİR MİLLETTİR.
TÜRKLER ÖLDÜRMEDİKÇE İSLAM DÜNYAYA HAKİM OLMAZ.TÜRKLER ÖLMEDİKÇE DE KIYAMET KOPMAZ.DÜNYAYA MÜSLÜMANLAR HAKİM OLUR. DÜNYADA MÜSLÜMAN KALMAYINCA DA KIYAMET KOPAR.ALLAHU ALEM.
14 Ağustos 2015 Cuma
GERÇEK ATATÜRK
AHMET AKGÜL HOCA ATATÜRK'Ü GERÇEĞE ÇOK YAKIN ANLATMIŞ
EN ALTTA DA KISA YORUM VAR, OKUYALIM İNŞALLAH
Değerli, derinlikli ve Milli düşünceli bir dostum
vesilesiyle tanıştığım, Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nden 9. Dönem Elazığ
Milletvekili olan Rahmetli Abdullah (Demirtaş) Bey’in oğlu Muhterem İbrahim
Demirtaş anlatmıştı. Babası Abdullah Demirtaş, Elazığ Palu-Kovancılar
arasındaki SEKERAT Beylerinden Rahmetli İbrahim Bey’in oğludur ve yine meşhur
Harput musikisinin üstat starlarından Enver ve Paşa Demirbağ’ların hamisi
Sekratlı Ali Bey’in kardeşi olmaktadır. Mustafa Kemal de, Muş’u Rus işgalinden
kurtarmak üzere 1915 yılında Diyarbakır’dan gelip Sekerat’ta Karargâh kurmuşlar
ve Rahmetli Abdullah ve Ali Bey’lerin ve babaları İbrahim Bey’in konağında
kalmışlardı.
9. Dönem DP Elazığ Milletvekili olan Abdullah Demirtaş, aynı
zamanda varlıklı bir zat olan babasının saygınlığı ve dindarlığı sayesinde Urfa
ve Diyarbakır gibi illerden getirilen büyük âlimlerin eğitim ve öğretiminde ve
çeşitli medreselerde özel dersler alarak 12 ilimden mezun olmuş değerli bir
ilim adamıdır ve şu tevafuka bakınız ki, kendi okuduğu ve kenarlarına şerh ve
haşiyeler koyduğu çok müstesna Arapça ve Osmanlıca kitaplarının bazısı
Kovancılar’daki bir ahbabımız tarafından 40 sene kadar önce bize ulaştırılmıştı
ve hala kütüphanemizde bulunmaktadır. Rahmetli Abdullah Bey, aynı zamanda dini
hamiyet ve Milli hassasiyet sahibi bir zat olup, Afyonkarahisar’ın Emirdağ
kazasında sürgünde bulunan Bediüüzaman Hazretlerini, oğlu İbrahim Bey’le
birlikte ziyarete gidecek kadar da cesaret ve ciddiyet sahibi örnek bir
Müslüman’dı.
İşte tanıştığımız İbrahim Demirtaş Bey, Rahmetli babası
Abdullah Bey’den şöyle bir olay aktarmıştı:
1925 yılında Palu merkezli başlatılan, sonra yayılıp Bingöl,
Muş, Diyarbakır ve Elazığ’ı da karıştıran meşhur Şeyh Said isyanı
münasebetiyle, aslında bu hareketle hiçbir ilişkileri ve tasvipleri olmadığı
halde, Abdullah Bey ve aile fertleri de takip ve taciz altına alınmışlardı.
Şeyh Said Efendi iyi niyetli ve dini gayretli bir zat olsa da, aslında Musul’u
bizden koparmaya çalışan, Kürtçülük damarıyla milli birlik ve dirliğimizi
bozmaya uğraşan başta İngilizler o günkü dış merkezlerin hazırladığı tertip ve
tezgâhın farkına varmamıştı. Ve maalesef Mustafa Kemal’in otoritesini sarsmak
ve sıkıntıya sokmak suretiyle Musul’la ilgilenme fırsatını elinden almak amacıyla
Kazım Karabekir gibi bazı paşaların bölgeye gidip ayaklanmaları halinde bu
harekete destek çıkılacağı ve ordunun kendisine katılacağı vaadiyle
kışkırtmasıyla da o vahim olaylar yaşanmıştı.
İşte böylesine kritik ve kaotik bir ortamda Abdullah Bey
Palu askerlik şubesine çağrılmış ve derhal askere alınacağı hatırlatılmıştı.
Şube Yüzbaşısından rica edip, hiç değilse Elazığ’da yaşayan annesini görüp
duasını almak ve hazırlık yapmak üzere birkaç günlük izin almıştı. Sekrat’taki
evlerine geldiğinde kendisinin oldukça tedirgin ve telaşlı olduğunu gören konak
müdavimlerinden ilim ve irfan ehli ve maneviyat sahibi Yusuf Hoca Efendi
Abdullah Bey’e bunun sebebini sormuş ve işin aslını öğrenince de kendisini
şöyle teselli ve teskin buyurmuşlardı:
“Sakın ha hiç korkma ve meraklanma… Her şeyin bizzat Cenabı
Hakkın tayin ve takdirinde olduğunu unutma… Bize düşen Yüce Rabbimize iltica
edip yalvarmaktır. Şimdi Biz, Kur’an’ı Kerim’de ve Hadisi Şeriflerde öğretilen
müstecap (kabul olunan) duaları ve yakarışları yaparız, o şube Yüzbaşısına da
manevi bir mektup yazar ve kalbini yumuşatması için Rabbimize sığınırız, Talak
Suresi 2. Ayette haber buyrulduğu gibi “(Samimiyet ve teslimiyetle) Allah’tan
korkup (sakınan ve O’na sığınan) kimselere, (hiç bilinmedik ve beklenmedik sebeplerle
sıkıntılardan) çıkış yolları ve kurtuluş kapıları açılacaktır”. Bu yüzden siz
yarın tekrar şubeye uğrayınız, Yüzbaşı tarafından inşallah hürmet ve izzetle
karşılanıp ağırlanırsınız.. Kalkarken de ”Terhis tezkeremiz hazırlanmadı mı?”
diye de hatırlatırsınız!?.
Bu mübarek ve muhterem Yusuf Hoca Efendi’nin birçok garip ve
acaip hallerine rastlamıştık, ama bu söylediklerine pek aklınız yatmamıştı.
Buna rağmen hatırı kalmasın ve saygısızlık olmasın diye ve son bir ümitle
ertesi gün tekrar Palu şubesine gittiğimde, hayretler içinde kalmıştım. Çünkü
Yüzbaşı beni kapıda karşılamış ve kahve ısmarlayıp ağırlamıştı. Bir müddet
sohbetten sonra kalkmak için müsaade isterken, cesaretimi toplayıp Yusuf Hoca
Efendi’nin tavsiyesi üzerine “Yüzbaşım Terhis teskeremiz hazırlanmadı mı?” diye
sorunca Şube Yüzbaşısı hazırlanan resmi terhis belgesini çıkarıp bana
uzatmışlardı.
O dönemde, devlete uzun süreli ve önemli hizmetler sunan ve
ilim tahsiliyle uğraşıp toplumun Milli Mücadele’ye katılmasına rehberlik yapan
özel şahsiyetlerin askerlikten muaf tutulmasına ve “Vatani görevini yapmıştır”
tezkeresi yazılmasına dair bazı istisnai kanun maddelerinin Abdullah Bey’e de
uygulandığı, ilahi bir ilhamla kalbi rikkat ve şefkate gelen Yüzbaşının zaten
hak ettiği bir kolaylığı kendisine sağladığı anlaşılmıştı.
Mesele daha net anlaşılsın ve olayı aktaran zevatın manevi
ve ahlaki yönü ortaya çıksın da ona göre yaklaşılsın ve yorum yapılsın diye, bu
kadar uzun bir girişten sonra şimdi asıl Mustafa Kemal’le ilgili konuya
gelelim:
BURASI YAZININ EN ÖNEMLİ YERİ VE GERÇEK ATATÜRK'Ü ÇOK YAKIN ANLATMIŞ:
İşte Konaktaki hikmet ve keramet ehli Yusuf Hoca Efendi’nin
Atatürk’le ilgili tavır ve tasarruflarını, 9. Dönem Milletvekilimiz ve bilgin
bir hemşerimiz olan Abdullah (Demirtaş) Bey, oğlu İbrahim Bey’e, mahrem bir anı
olarak şöyle aktarmışlardı:
Bunca manevi himmetine ve Rahmani marifetine şahit olduğumuz
ve derin bir saygı duyduğumuz Yusuf Hoca Efendi’ye bir gün, bazılarının kendisi
hakkında şu şekilde sitemde bulunduklarını söyleyerek: “Madem müstecap dualarla
ve Allah katında naz makamındaki niyazıyla bu Yusuf Hoca bazı hayırların
celbine ve belaların define yarayacak yakarışlarda bulunuyor, öyle ise pek çok
kötülüklerin önünü açtığı ve İslam’a aykırı davrandığı söylenen Mustafa Kemal’i
durdurmak ve tahribatlarına engel olmak için niye bir girişimde bulunmuyor?” diye
hakkında dedikodu yapıldığını hatırlatmıştım. Bunun üzerine O Zat bana şu
tarihi itiraflarda bulunmuşlardı:
“Yakinen tanımadığımız, bazı girişimlerindeki asıl niyetini
ve hedefini kavrayamadığımız Mustafa Kemal’le ilgili bende de aynı olumsuz
kanaatler oluşmaya başlamıştı. Bunun üzerine Kuran’ı Kerim’deki bütün dua
ayetlerini ve Hazreti Peygamber Efendimizin meşhur dua hadislerini, seçkin
sahabilerin ve büyük İslam âlimlerinin mübarek ve müstecab dua metinlerini,
İsm-i Azam olarak bilinen bütün yakarış şekillerini, özel vakitlerde ve samimi
bir yönelişle tekrarlayıp Yüce Rabbimizin nusret ve himayesine sığınarak ve
O’nun rahmet kapısını bu çok tesirli dua tokmaklarıyla çalarak, Mustafa
Kemal’in durdurulması ve devre dışı bırakılması için yalvarmış ve Bakara suresi
102. Ayetinde haber verilen “Babil’deki Harut ve Marut isimli (insan kılığına
girmiş) iki meleğe indirilip öğretilen” cinsten bazı özel tılsımları hazırlayıp
uygulama aşamasına dayanmıştım. Ancak işte o gece manevi görevliler beni
şiddetle ikaz edip, bundan vazgeçmem için beni hiddetle uyarmışlardı. Mustafa
Kemal’in, Anadolu arsasında kurulacak yeni bir Türk-İslam medeniyetine alan
hazırladığını; İslam’a değil, koflaşmış kurumlara ve yozlaşmış kafa yapısına
karşı çıktığını, şu anda ekonomik ve askeri yönden üstün ve etkin bulunan
yabancı güçleri oyalamak ve içerideki hassas dengeleri korumak için tavizkar ve
tahripkâr görünen bazı davranışlara mecbur kaldığını, ama bütün bunların
sonunda büyük hayırlara ve kutlu yarınlara vesile olacağını bana hatırlatmışlardı.
Bu manevi uyarılara rağmen “Belki de şeytani bir tuzaktır”
diyerek aynı beddua ve tılsımları tekrar yapmaya kalkıştığımda, bu sefer
Rahmani olduğundan asla şüphe etmeyeceğim şekilde, ruhani görevliler gelip, bu
inat ve ısrarımdan vazgeçmediğim takdirde, maddi ve manevi büyük belalara
uğrayacağımı haykırmış, o gece yarı felç olmuş şekilde uyanmış ve o yanlış
kanaatlerimi bırakmıştım.”
Kur’an-ı Kerim’de Kehf suresi 60-82 ayetlerinde anlatılan
Hz. Musa (AS) ile Hz. Hızır (AS) arasındaki, özel “ledün ilmini” ve ilahi kader
hikmetini öğrenme kıssasını ve zahiren yanlış ve yararsız gibi görünen bir
takım icraatların, hangi hayırlı sonuçları doğuracağıyla ilgili sırları
kavramadan, bu aktarılan konuları anlamak ve mesajları algılamak elbette zor
olacaktır.
İşte bu merhum ve Muhterem Milletvekilimiz Sekratlı Abdullah
(Demirtaş) Bey’in, İsrail’e aşırı yakınlığı ve hatta hizmetkâr tavırları ve her
dönemde Bakanlarının, bir ikisi hariç, tamamını tescilli Masonlardan seçip
ataması yüzünden Başbakan Adnan Menderes’e de -30 kadar arkadaşıyla- karşı
çıkıp aralarının açıldığını yine oğlu İbrahim Bey anlatmışlardı.
Rahmetli Erbakan Hocamız; 1960 ihtilalinde İstanbul Emniyet
Müdürü yapılan bir generalin, Gümüş motor fabrikasını ziyarete gelerek,
kendisine:
“Biz ülkemizde bu tür milli ve yerli sanayi yatırımları
çoğalsın, Atatürk’ün ifadesiyle, “Türkiye’miz muasır Batı medeniyetinin fevkine
çıksın (yani yakalasın ve onu aşsın)” diye bu harekete kalkıştık, şimdi bizden
istediğiniz her türlü imkân ve kolaylık size sağlanacaktır” dediğini
aktarmıştı. Hocamız ise, Sizden tek istediğimiz; bütün generallerimize toplu
halde, “sanayileşme davamız konusunda milli sorunlarımız, sorumluluklarımız ve
çıkış yollarımız” konulu bir konferans vermemize fırsat hazırlamanızdır, buyurmuşlar,
sonunda bu amacına ulaşmışlar ve 200 kadar Generalimizin katıldığı bir salonda
bu konuyu detaylarıyla anlatmışlardı. Bu toplantı da bazı hususların slaytlarla
açıklanması için kapatılan elektriklerin tekrar açıldığında, paşalarımızın
nerdeyse tamamının yüksek hissiyat ve heyecandan ağladıklarının farkına
varmıştı. Çünkü Erbakan onlara gerçek bağımsızlığa ve yüksek kalkınmışlığa
ulaşmanın reçetelerini, adım adım Büyük İsrail’e eyalet yapılmamızı önleyecek
tarihi projelerini ve bizi şerefli millet yapan değer ve dinamiklerin
vazgeçilmezliğini ortaya koymuşlardı. Oysa Mustafa Kemal, 1937 yılında, dönemin
yarı resmi yayın organı sayılan Hâkimiyeti Milliye Gazetesinde yayınlattığı bir
mesajında: “Batılı ülkelerin, İslam toprağı olan ve Kutsal Mescidi Aksa’yı
barındıran Kudüs’te ve Filistin’de, bir Yahudi Devleti kurmaya çalıştıklarını;
Hz. Peygamberimizin manevi mirasına ve bölgenin barış ve huzuru hatırına böyle
bir girişime kesinlikle karşı çıkacaklarını ve İslam dünyasıyla beraber,
gerekirse kahraman ordularımızı üzerlerine göndermekten sakınmayacaklarını”
söyleyip uyarmış, bu uyarıları Batılılarca ciddiye alınmış ve 1937’de kurulması
planlanan İsrail Terör şebekesi, 1948’e kaydırılmıştı. Şimdi her türlü zulüm ve
fitnenin kaynağı olan Siyonist İsrail’in kuruluşuna izin vermeyecek ve 11 yıl
geciktirecek kadar inançlı ve kararlı bir şahsiyetin küfür ve kötülükle
suçlanması, İsrail’e doğrudan ve dolaylı hizmetkarlık yapan Başbakan ve
Cumhurbaşkanlarının ise “dindar kahraman” olarak alkışlanması, herhalde ahmaklığın
ve çifte standardın (münafıklığın) en açık ve en cıvık alameti olmalıydı!..
Mürşidi Kamil Şeyh Ali Rıza Septi Hazretlerinden icazetli
olan ve Palu Meydan Mezarlığında medfun bulunan Şeyh Mahmud Samini
Hazretlerinin halifelerinden ilim ve irfan kutbu İmam Efendi Hazretlerinin
sırdaşı ve uzun yıllar yoldaşı olan 1. Dönem Ergani Mebusluğu da yapan Dede
Nüzhet Efendi’nin Mustafa Kemal’e yazdığı şiir de enteresandır, bazı
tespitlerinde abartılar ve teşbihlerinde tartışmalar olsa da O’nun nasıl mümin
ve muvahhit olduğunu anlatmaktadır.
Dede Nüzhet Efendi’nin İttihat ve Terakki Masonlarına
yazdığı şu mısralar da O’nun mili ve manevi duyarlılığını yansıtmaktadır:
“Bu hürriyet midir ya kati, zürriyet midir, bilmem
Mülkü Milleti mahvetmeye, bir niyet midir, bilmem
Yoksa ki, bu boktan mürekkep, cem’iyet midir, bilmem
Bu nazmımla asılsam, canıma, minnet midir bilmem
Çalınsın başınıza Nemrud veş, ateşli tokmaklar
Çekilin artık yeter, ey kahbeler, kancıklar, alçaklar!”
Öyle değil, ama haydi diyelim ki sizin iddia ve iftiranıza
göre O kâfir bir insandı. Peki, Kuran’a göre münafıklar kâfirden çok daha
bayağı ve aşağı sayılmaz mıydı? Sizlerin “Muhafazakâr, dindar, halkın adamı”
diye alkışladığınız Cumhurbaşkanlarınız, Başbakanlarınız:
• Kur’an’ın ahkâm ayetlerini artık gereksiz ve geçersiz
saydıkları,
• Faizi meşrulaştırıp, rüşvete resmiyet kazandırdıkları,
zinayı suç olmaktan ve ceza almaktan çıkarıp yaygınlaştırdıkları,
• İslam Birliği’ni “boş hayal” görüp Haçlı Avrupa Birliği’ne
yamanmaya çalıştıkları,
• BOP eş başkanı olup 27 İslam ülkesinin ve Türkiye’mizin
parçalanmasına zemin hazırladıkları,
• Batılı gâvurlarla bir olup Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi
kana bulayan, korkunç kaoslara yol açtıkları için münafık olmamışlar mıydı?
“Gerçekten münafıklar cehennem ateşinin en aşağı katındadır”
(Nisa: 145)
“Şu münafıkları acıklı bir azapla müjdele ki, Onlar (Kur’an
düzenini isteyen) Mü'minleri bırakıp, kâfirleri dost ve yönetici tutmakta;
izzeti (onur, kuvvet ve ganimeti) Haçlı kâfirlerin yanında aramaktadır” (Nisa:
138-139)
“Ey Nebim, Kâfirlerle (mücadele ettiğin gibi) ve
münafıklarla da cihat et, onlara karşı sert ve caydırıcı davran!” (Tevbe: 73)
ayetleri gayet açık ve anlaşılırdır.
Atatürk pek çok şeyi Milli Birlik ve dirlik hatırına
yapmıştı
Şanlı Milli Mücadelemizin zor şartlarına ve düşmanla
işbirliği yapan vatana hıyanet fırsatçılarına karşı kurulan İstiklal
Mahkemeleri, 1925 Şeyh Sait isyanıyla başka bir hüviyet kazanmıştı. Muhalif
görülenler ağır cezalara çarptırılmış, idamlar yapılmıştı. İtiraz edilecek bir
üst mahkeme yolu ta baştan kapatılmıştı. Milli Mücadele'de emeği geçen; hatta
ona önderlik edenlerin bazıları bile “vatan hainliği” ile suçlanmış, geniş
çaplı bir tasfiye başlamıştı.
6 Mart 1925 tarihinde altı gazete birden (Tevhid-i Efkâr,
Son Telgraf, İstiklal, Sebilü'rreşad, Aydınlık, Orak-Çekiç) kapatılmıştı.
Savcı'ya göre “İsyanın türlü türlü sebepleri vardır” ve “Bu sebeple gazeteciler
tutuklanmalı, yazılarının isyana tesiri dokunduğuna kanaat gelen gazeteciler
sorgulanmalıydı.” Dönme münafık Ahmet Emin Yalman’dan, Eşref Edip gibi İslamcı
aydınlara çok farklı kesimden isimler aynı mahkemeye çıkarılmıştı. Maksat Milli
Birlik ve dirliği bozacak yayınlara ve kışkırtmalara engel olmaktı. Velid
Ebuzziya ile “şakşakçı, fırıldakçı” diye sürekli karşı çıkıp sataştığı İleri
Gazetesi'nin sahibi Suphi Nuri bile aynı mahkemede buluşmuşlardı. A. Emin
Yalman, dostlarının ricası üzerine İsmet Paşa'ya bir mektup yazmış, tekellüf
dolu istirhamların arasına birkaç gazetecilik ilkesini de sıkıştırmıştı. O
ürkek metni okuyan İsmet Paşa’ya göre: “Bu bir bağlılık ve pişmanlık ifadesi
değil, adeta bir siyasi nota” havası taşımaktadır.
Bu İstiklal Mahkemeleri’nde maalesef birçok yanlışlık ve
haksızlıklar, fesatçılık ve fırsatçılıklar, ağır baskılar hatta barbarlıklar da
yaşanmıştır. Ancak Şeyh Said isyanıyla patlak veren: “Dini değerleri ve etnik
kökenleri istismar edip halkı kışkırtarak Türkiye’yi parçalama, devleti çaresiz
ve etkisiz bırakma ve böylece Sevr’in ertelenmiş hedeflerine ulaşma” şeklindeki
şeytani planlara karşı Milli Birlik ve dirliğimizi koruma telaşıyla, bu keyfi
uygulamalar disiplin altına alınamamıştır.
Mustafa Kemal Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Nutku’nda: “Bu kutlu
güne kavuşmanın, en derin sevinci ve heyecanı içindeyim” dedikten sonra:
“Bundaki muvaffakıyeti Türk Milleti’nin ve onun değerli ordusunun bir ve
beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz” demesi bundandır. Devamında:
“Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler
yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Geçen zamana nispetle, daha çok
çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler yapacağız. Bunda da muvaffak
olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti ancak MİLLÎ BİRLİK VE
BERABERLİK’le güçlükleri yenip aşmıştır.”[1]
Hakikaten, İstiklâl Savaşı’nın en büyük sıkıntısı, halkın
Birlik ve Beraberliğini teminde yaşanmıştı. Nitekim İstanbul’daki İttihatçı
kafaların işbirlikçi kadroların ve bazı teslimiyetçi aydınların menfî tutum ve
davranışları, bir kısım halkı tereddütlere sevk etmiş, Ankara’nın işini
zorlaştırmıştı. Ve zaten, Millî Mücadele’nin Meclis’le işe başlamasının çok
sebeplerinden biri de Birlik ve Beraberliğin sağlanmasına en büyük katkıda
bulunacağının bilincinde olunmasıdır. Bundan dolayıdır ki, İstiklâl Savaşı’nın
hazırlık döneminde M. Kemal Paşa; öncelikle Millî Birlik ve Beraberliği
sağlamıştır. Milleti aynı ortak amaç etrafında birleştirmeyi gerçekleştirmeden,
yani kalbî, dimağî ve manevî ittihat ve birliği sağlamadan Kurtuluş Savaşı’nı
topyekûn başlatmamıştır. Gerçekten bağımsızlığımızın kazanılmasında Birlik olma
duygusu başrolü oynamıştır.
Millî Birliğin tesisinde, halk ile aydın arasındaki fikir
alış verişinin zaruretine de inanan Atatürk: “Başarılı olmak için aydınlarla
halkın düşünce ve gayesi arasında bir uygunluk olması lazımdır. Yani aydınların
halka telkin edeceği ülküler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır”[2]
kanaatini taşımaktadır. Yani, hiçbir şey, halka rağmen yapılmamalı, halka ters
düşmeye ve halkı hor görmeye kalkışmamalıdır. Çünkü bu, Millî Birlik ve Beraberliğin
temel taşıdır. Büyük liderler halkı, arkasından gelmeye inandırmış ve onların
itimadını kazanmış insanlardır.
Millî Birlik, M. Kemal’ce o kadar hayatîdir ki, onu Millî
bir Ülkü hâline getirmemizi arzulamaktadır: “Millî Birlik duygusunu mütemadiyen
ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek Millî ülkümüz
olmalıdır.”[3] “Kat’iyyen Bilmeliyiz ki, iki üç parça halinde yaşayan milletler
zayıftır. (Bu yüzden büyük bir İslâm âlimi ‘İki pehlivan kavga ederken, bir
çocuk bile her ikisini dövebilir’ buyurmuşlardır.) Çocuklarımıza ve
gençlerimize vereceğimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslı olarak
şunları öğretmemiz lazımdır:
1) Milliyetine (Din ve Dil birliğine),
2) Türkiye Cumhuriyeti Devletine,
3) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşman olanları tanıtmak
ve onlarla mücadele yapmak şarttır.”[4]
M. Kemal, sürekli başımıza gelenlerin temelinde, her zaman
Birliğe gitmek ve güçlenmek isteğimizin bulunduğunu hatırlatmıştır:
“Bazı büyük ve hayali şeyleri yapmayacağı halde yapacakmış
gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını ve garazını, bu memleketin
ve milletin üzerine çekmek yanlıştır. Biz geçmişte panislâmizm (İslâm Birliği)
kurmak için ciddi ve netice verici hazırlıklar yapmadığımız halde kalkıp
bunları “yapacağız” dedik. Düşmanlar da ‘Yaptırmamak için bir an evvel bunları
boğalım’ dediler. İttihatçıların dediği gibi Panturanizm (Türk Birliği) için
gerekli ve yeterli adımları atmadık, alt yapısını hazırlamadık, ama “atacağız,
kuracağız” dedik. Malum merkezler yine ‘öldürelim önlerini keselim’ dediler.
Bütün dava bundan ibarettir.”[5] sözleri anlamlıdır ve Hilafeti de bu yüzden
lağvedip ileride şartlar olgunlaştığında sahip çıkılsın diye Meclis’in şahsı
manevisine bırakmıştır.
Âlim, şair ve filozof olan ve Sivas Kongresi’ne delege
olarak katılan Mehmet Fazlullah Gulami (Darül Hilafe Medresesi Müdürü) 1923’te
Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk’e tebrik mesajı olarak şu şiiri yazıp yollamıştı:
“Hiç görmedi saadet, Millet hükümetinden
Güzeldir Cumhuriyet, Kur’an olursa düstur
Cuşa geldi gönüller, mahzun sükûnetinden
Gazi Mustafa Kemal, oldu Reis-i Cumhur”
Atatürk’ün de bu Zata resmi bir teşekkür telgrafı vardır. Bu
Zatın dörtlüğü bize şunları hatırlatmıştı:
“Türkçe tefsir ettirdi, Gazi Paşa Kur’an’ı
Peygambere hayrandı, akl-ı selim bürhanı
Sahte Atatürkçüler, “Kemalizm” uydurdular
Boğup murdar ettiler, Vatana Koç kurbanı..”
1[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 9-10.
2[1] Hakimiyet-i Milliye,
26.3.1923 – “ (a. g. e., s. 23 – 24)
3[1] Ekim 1933 (Hâkimiyeti
Milliye)
4[1] Atatürk, Türk Gencinin El
Kitabı, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce Derlenmiştir. 3. Basılış,
Millî Eğitim Basımevi, İstanbul-1973, s. 31
5[1] a. g. e., s. 60
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
YORUM
CUMHURİYET, SULTAN II.MAHMUD TARAFINDAN KURULMAK İSTENMİŞ AMA ARAPLARIN İNGİLİZ OYUNUNA GELMESİNDEN ÇEKİNİLEREK VAZGEÇİLMİŞTİ.
CUMHURİYET, İKİNCİ OLARAK İSE CENNETMEKAN ABDÜLMAHİD HANIN PROJESİYDİ.O DA KURMAK İSTEDİ O DA ARAPLARDAN ÇEKİNDİ.
SONRA ARAPLAR BİRİNCİ CİHAN HARBİNDE YAPACAKLARINI YAPINCA (İHANET EDİNCE) CUMHURİYET İÇİN ARTIK HİÇ BİR ENGEL KALMAMIŞTI.
KARDEŞİ CENNETMEKAN VAHDETTİN HAN İLE CUMHURİYETİN KURULAMAYACAĞI DA ÇOK AÇIKTI.
ÇÜNKÜ ORDULARI YOK EDİLEN OSMANLI DEVLETİNİN SON PADİŞAHIYDI VE YENİ KURULACAK DEVLETİN BAŞINDA OLMASI DA İMKANSIZDI.YIKILAN DEVLETİN SON PADİŞAHI OLARAK TARİHTEKİ YERİNİ ALACAKTI.
ANCAK CENNET VATAN KAFİRE BIRAKILMAYACAKTI. ANADOLU'DA YEPYENİ BİR CUMHURİYET DEVLETİ KURULACAKTI.
BU İŞ İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ZEKİ OSMANLI PAŞASI DA ATATÜRK'TÜ. VE ATATÜRK HEM ABDÜLHAMİD HANIN HEM DE VAHDETTİN HANIN HAYRANLIK DUYDUKLARI DEHA BİR KOMUTANDI. HEM DE EN GÜVENDİKLERİ KOMUTANDI.
İNGİLİZLERİN OYUNU İSE ŞUYDU:
OSMANLININ ORDUSUNU İMHA ETMİŞLERDİ AMA ORDUYU İMHA ETMEK BAŞKA BİR ŞEYDİ ANADOLUYU İŞGAL ETMEK VE TÜRK MİLLETİNİ İMHAYA ÇALIŞMAK ÇOK BAŞKA BİR ŞEYDİ.
"ACABA ANADOLUYU İŞGAL EDEBİLİR MİYİZ, BAŞARILI OLABİLİR MİYİZ" DİYEREK TÜRK MİLLETİNİ TEST ETMEK İSTEDİLER VE YUNANI İZMİR'E ÇAĞIRDILAR.
EĞER YUNAN İZMİR'DEN ÇIKARILAMASAYDI YANİ KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILAMASAYDI, İNGİLİZLER ANADOLUNUN BİR KISMINI YUNAN'A BIRAKIP KALANINI KENDİLERİ İŞGAL EDECEKLERDİ. İSTEDİKLERİ İSE İSTANBUL'DU VE O DA ONLARA YETERDİ.
AMA KARŞILARINDA BİR ORDU OLMASA BİLE BİR ORDUYA BEDEL BİR KOMUTAN VE DÜNYAYI DİZE GETİREN ÜSTÜN BİR AKIL VARDI.
ABDÜLHAMİD HAN VE VAHDETTİN HAN BUNLARI ÇOK ÖNCE GÖRMÜŞLER VE TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜNÜN TEST EDİLECEĞİNİ ANLAMIŞLAR VE EMANETİ MUZAFFER KUMANDAN ATATÜRK'E TESLİM ETMİŞLERDİ BİLE.
ANADOLU VE TÜRK MİLLETİ EMİN ELLERDEYDİ VE ATATÜRK ZATEN YUNANI GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERECEKTİ.
İNGİLİZLER DE KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERLERİNDEN SONRA ANADOLU'NUN İŞGALİNDEN VAZ GEÇTİKLERİ GİBİ İSTANBUL'U DA BIRAKIP GİTMEK ZORUNDA KALACAKLARDI.
YANİ İNGİLİZLER VE FRANSIZLAR ATATÜRK KARŞISINDA SEVR'DEN VAZGEÇİP LOZAN'A RAZI OLDULAR.
ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINI KAZANAMASAYDI LOZAN HİÇ OLMAYACAK VE SEVR'E RAZI OLACAKTIK.
SEVR ESARETTİ. LOZAN İSE SEVR'E GÖRE ZAFER. EN AZINDAN ZAMAN KAZANMA ZAFERİYDİ.
AMA ORDUSUZ KAZANILMIŞ BİR ZAFER.
BUNU ATATÜRK DE VAHDETTİN HAN DA DEFALARCA İFADE ETMİŞLERDİ. MİLLETİN ZAMANA İHTİYACI VARDI.
ATATÜRK HAKKINDA İLERİ GERİ KONUŞAN CAHİLLER BUNLARI ANLAYAMAZ.
ANLAMASI İÇİN ORGENERAL RÜTBESİNE GELMESİ VE ORDUSUNUN TAMAMINI KAYBETMESİ VE TEK BAŞINA BİTMİŞ BİR MİLLETTEN İMKANSIZLIKLAR İÇİNDE YENİ BİR MUKAVEMET GÜCÜ OLUŞTURUP YEDİ DÜVELE MEYDAN OKUYABİLMESİ LAZIM. O ZAMAN ZATEN ATATÜRK'Ü DE ANLAR.
EBU HUREYRE RA RİVAYETLERİ
EBU HUREYRE'NİN AHİRZAMAN HADİSİ RİVAYETİ VE HZ.MEHDİ
“Bir rivayette Ebu Hureyre vefat edeceğini hissettiği
vakitte ilmi ketmetmiş olmaktan korkarak etrafındakilere şöyle dedi:
Resul-i Ekrem’den (A.S.M.) öğrendiğim Ahirzamanda vukua
gelecek harblerle alakalı haberleri size bildireyim mi? Onlar: ‘Evet bize haber
ver. Bunda bir beis yoktur Allah seni hayırla mükafatlandırsın’ dediler. Bundan
sonra Ebu Hureyre sözüne devâm ederek dedi ki:
‘Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden birkaç
akid say (Haşiye-1). O vakit Rumların meliki (Haşiye-2) bütün dünya ile harb
etmek ister. Allahu Teala da o adam için harbi irade eder. Bunun üzerinden
fazla bir zaman geçmez, iki akid sonra (CERMEN) ismindeki bir beldeden
(Haşiye-3), ismi kedi ismi olan bir adam musallat olur (Haşiye-4) ve bütün
dünyaya malik olmak ister. Ve hem soğuk memleketlerde ve hem de sıcak
memleketlerde (Haşiye-5) bütün dünya ile harb eder. Şiddetli harb ateşlerinin
dolu olduğu senelerden sonra Allah’ın gadabına uğrar. Neticede Rûş’un veya
Rus’un (ravi şübhe etmiştir) sırrı (Haşiye-6) onu öldürürler.
Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden beş veya
altı veya yedi veya sekiz akid say. O vakit Mısır’a “Nasır” künyesinde bir adam
hükmeder (Haşiye-7). Arablar onu “Şüccâ’-ul Arab” (Arabın cesuru) diye
çağırırlar. Allah onu bir harbde ve sonra bir harbde daha, yani iki harbde
zelil eder (Haşiye-8). O Nasır mansur olmaz, ona yardım edilmez. Ve Allahu
Teala ayların en sevgilisinde Mısır’a hakiki nusreti irade eder ki bu nusret
tahakkuk edecektir (Haşiye-9). Bunun üzerine Beyt’in Rabbi olan Allah, Mısır
halkını ve Arab milletini, babası kendisinden daha Enver olan “Esmer Sâdâ” ile
razı ederek onu, onlara reis eder (Haşiye10). Fakat bu adam Mescid-i Aksa’nın
hırsızlarıyla (Yahudilerle) belde-i hazînde musalaha yapar (Haşiye11).
Sonra Şam bölgesinden olan Irak’da cebbar bir adam zuhur
eder ki; o adam Süfyanîlerden biridir ve onun bir gözünde hafif bir aksama
vardır. Onun ismi “Saddam” dır (Haşiye12). O, kendisine muarız olanlara karşı
saddamdır (Haşiye13) . Bütün dünya “Küçük Kût” ta (Haşiye14), onun için
toplanırlar ki Saddam da bu Kuveyt’e daha evvel aldatılarak girmiştir
(Haşiye15). Bu Süfyanîde hiç bir hayır yoktur. İlla ki İslamiyet’e dönerse o
zaman onda hayır olur. O hem hayır, hem de şerdir (Haşiye16). Mehdî-yi Emin’e
hain olana veyl olsun (Haşiye17).
Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki
veya üç akid say (Haşiye18). O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harb
eder. Dalalete düşenler (Haşiye19) ve Allah’ın gadabına uğramış
olanlar(Haşiye20) ve münafıklar (Haşiye21), İsra ve Mi’raç beldesi olan
Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar (Haşiye22). Bütün
dünyanın (Haşiye23) ve bütün hilelerin (Haşiye24) melikesi (Haşiye25) de
Mehdî’ye karşı çıkar ki onun ismi zaniyedir (Haşiye26). Bu melike o gün bütün
dünyayı dalalet ve küfre sevkeder (Haşiye27). Yahudiler de o gün dünyaca en
yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’e, mukaddes beldeye hakimdirler. Bütün dünya
denizden ve havadan (Haşiye28) Mehdî’nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve
çok sıcak beldeler müstesna (Haşiye29). Mehdî bakar ki bütün dünya çirkin hile
ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat bilir ki Allah daha
şiddetli mekr sahibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün
kainat onun mülküdür ve ona dönecektir ve merci yalnız odur. Ve bütün dünya
aslı ve fer’iyle onun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete malik olan
Cenab-ı Hak, Mehdî’ye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve
karayı, denizi ve semayı onlar üzerine yandırır. Ve Sema da onların üstüne şiddetli
yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffara lanet eder. Allah da bütün
küfrün zevalini irade eder (Haşiye30) ”.
(Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id
Dünya Biemrillah-il Malik, Kelde bin Zeyd-216)
(Haşiye-1) Bir akid on senedir. Hadîsde geçen ukud akd’in
cem’idir Cem’in en azı üçdür. 1300 üzerine üç akid ilave edildiğinde tam 1330
eder ki hicrî 1332 ve miladî 1914 te vuku bulan 1. Cihan harbine tevafuk eder.
(Haşiye-2) İngiltere.
(Haşiye-3) Cermen (GERMANY) Almanya’dır. İki akid 20
senedir. 1. Cihan harbinin ahiri olan 1918 den 20 sene sonra vuku bulan 2.
Cihan harbinin tam başlangıcını haber vermektedir.
(Haşiye-4) Adolf Hitler’den haber vermektedir.
(Haşiye-5) Yani bütün dünya ile harbeder.
(Haşiye-6) Yani Rusların gizli örgütü.
(Haşiye-7) Hicrî 1350’den 1380’e kadar olan tarihe tekabul
eder ki 1952’de Mısıra hakim olan Cemal Abdunnasır’dan haber verir.
(Haşiye-8) 1956 ve 1967’deki Arab-İsrail savaşlarındaki
Mısır’ın mağlubiyetini haber verir.
(Haşiye-9) Ramazan ayında Mısır’ın İsrail üzerine galebesini
haber verir.
(Haşiye10) Enver Sedat İsmiyle meşhur olan Muhammed bin
Enver Sedat’tan haber verir.
(Haşiye11) Aynen vuku bulmuştur. Cemal Abdunnasır’dan sonra
Enver Sedat başa geçtiğinde, 1973 tarihinde İsrail üzerine hücum etti. Tâ İsrail’in
içine kadar girdi. Amerika’daki Yahudiler ayaklandılar. Amerika’nın Dış İşleri
Bakanı Henry Kisinger –ki kendisi Yahudidir- devreye girerek Enver Sedat’ı
anlaşmaya razı etti. Enver Sedat galib durumda olduğu halde, Ekim 1978 ve Mart
1979’da Yahudilerle “Camp David” anlaşmasını yaptı.
(Haşiye12) Irak lideri Saddam Hüseyin’i hem ismi, hem
ceberutu ve hem de suretiyle haber verir.
(Haşiye13) Saddam lugatta şiddetli vuran, tecavüzkar
demektir. Sarihî manasıyla Saddam Hüseyin’den haber vermekle beraber işarî
manasıyla, Süfyanîlerin başı ve reisi olan hakiki Süfyanda da bu iki vasfın
bulunduğuna işaret etmektedir. Yani Süfyanîlerin başı olan adamın da bir
gözünde aksaklık olup az gördüğüne ve onun da kendine muarız olanlara karşı
tecavüzkar ve şiddetli olduğuna işaret eder.
(Haşiye14) Yani “Kuveyt” te. Çünkü Kuveyt, Kût’un ism-i
tasğiri olup küçük kût manasında, Kûtcuk demektir.
(Haşiye15) 1991’deki Irak harbini haber vermektedir ki,
aynen vuku bulmuştur. Saddam Hüseyin Amerika ve İngiltere tarafından
aldatılarak Kuveyt’e sokulmuş, daha sonra 37 devlet Irak’ı vurmak için
birleşmişlerdir.
(Haşiye16) Yani onun kanunlarında hiçbir hayır yoktur. Çünkü
hak olan ahkam-ı Kur’aniyeyi icra etmeyip kendi hevasından ihdas ettiği batıl
kanunları tatbik etmektedir. O hem hayırdır; çünkü kafirlere karşı çıkmaktadır.
Hem şerdir; çünkü ahkam-ı şer’iyye ile amil olmayıp devletini ahkam-ı ilahiyeye
dayandırmamaktadır.
(Haşiye17) Mehdî çıktığında, Saddam’da hiçbir hayır
kalmayacağı yani öldürülmüş olacağı belirtiliyor. Hadis-i Şerif'de ''Mehdî-yi
Emin’e hain olana veyl olsun'' ifadesi ''Mehdî-yi Emin’e hain olanın akıbeti
Saddam'ın akıbeti gibi olsun, ölsün.'' anlamındadır. Ayrıca Hadis-i Şerif'in bu
bölümü Mehdî’nin bu tarihlerde zuhur edeceğine de işaret eder. Nitekim hadîsin
devamı bunu göstermektedir.
(Haşiye18) Hicrî 1420 ve 1430, miladi 2000 ve 2010 tarihleri
etmektedir ki, içinde bulunduğumuz zamanı haber vermektedir. Hz. Mehdî’nin bu
tarihler arasında zuhur edeceğini müjdelemektedir.
(Haşiye19) Hıristiyanlar
(Haşiye20) Yahudiler
(Haşiye21) Alem-i İslam’ın başındaki Süfyanîler olan cümle
idareciler, küffarla işbirliği yapan münafık yöneticiler ve onlara fetva veren
bir kısım ulema-is sû’
(Haşiye22) Hz. Mehdî’ye karşı bütün dünyanın toplanıp
vurmasından murâd, onun temsil ettiği şahs-ı manevî olan şeriat-ı garra-i
Muhammediyeyi müdafaa eden hakiki mü’minlerin cemaatinin vurulmasıdır. Bu
tarihlerde Hz. Mehdî’nin de bizzat bu cemaat-i nuraninin başına geçeceğini
haber verir. Meciddun ise Filistin’de bir dağdır. Hadîs, Meciddun Dağlarında
bütün kafirlerin Müslümanlar için toplanacağını bildirmekle işaret ediyor ki;
bu harb Yahudilerin Meciddun’a hakim olabilmeleri için bizzat kendileri
tarafından çıkarılan bir harbdir. Yani Yahudiler Kudüs’e hakim olmakla, oradan
bütün dünyaya hakim olacaklarına inanmaktadırlar. Bu sebeble, Filistin
topraklarında devletlerini kurabilmek için bütün dünyayı harbe sokmakta ve kafirleri
Müslümanlar üzerine hücum ettirmektedirler. Harbin ana müsebbibleri Meciddun
dağlarındaki Yahudiler olduğu için ve orada devletlerini kurup yayılmak ve
dünyaya hakim olmak için bu harbleri çıkardıkları sebebiyle, bu harbe
“Hermeciddun Harbi” denmektedir. Yani gerek Afganistan’da gerek Çeçenistan’da
olsun Alem-i İslam’daki bütün harbler Meciddun harbidir. Yoksa yalnızca
Meciddun dağlarında olacak bir harb demek değildir. Bu harb, hadîslerde olduğu
gibi Tevrat ve İncil’de dahi “Hermeciddun Harbi” veya “Armagedon Harbi” olarak
geçmektedir. İleride izahı ve isbatı geleceği üzere, Tevrat ve İncil’de de bu
harb aynen hadîsteki gibi haber verilirken, Yahudi ve Hıristiyanlar buna ters
mana vererek kendileri tarafına çekmektedirler. Bu noktaya çok dikkat lazımdır.
Çünkü mühim bir sır bu noktadan inkişaf ediyor. Feteemmel! Hem bir başka cihet
de şudur ki; Üstad Bediüzzaman’ın (R.A.) beyanı üzere, eskide merkez-i hilafet
buralarda ve Şam, Haleb, Mekke ve Medine civarında olduğu için, bazen metn-i
hadîs raviler tarafından içtihadla tatbik edilip, ekser vukuat-ı istikbaliye bu
bölgelerde vuku bulacakmış gibi anlatılmış. Binaenaleyh bu ve bunun gibi
hadîslerde verilen haberler, bahsi geçen bu yerlerde vuku bulabileceği gibi
Alem-i İslam’ın herhangi bir yerinde dahi vuku bulabilir. O halde bütün
dünyanın birleşerek, Alem-i İslam’da Şeriat-ı Garra-i Muhammediyeyi i’lan eden
Müslümanları, hususen hadîste haber verilen şark tarafındaki bir taife-i
mücahidini vurmaları hadîsin külliyetinde dahildir.
(Haşiye23) Dünya ülkeleri ya da Birleşmiş Milletler
(Haşiye24) Emperyalist devletler
(Haşiye25). Hadîste Amerika’nın Hz.Mehdi'ye karşı çıkan
devlet başkanı “melike” olarak isimlendirilmiştir. Bunun sebebi ise; ABD.
Demokrat Parti Başkan aday adayı Hillary Clinton'ın cinsiyetidir. ABD'deki
Demorat Partinin başkan adayının başkan seçilmesine kesin gözüyle
bakılmaktadır. İslam literatüründe erkek devlet başkanı melik, kadın devlet
başkanı melike olarak nitelenir. Dolayısıyla hadise göre ABD. Demokrat Parti
Başkan aday adayı Hillary Clinton Hz.Mehdi'ye karşı çıkan bir melike olacaktır.
(Haşiye26) Amerika Birleşik Devletleri
(Haşiye27) Hz.Mehdi'nin zuhurundan sonra ABD'nin bütün
dünyayı dalalet ve küfre sevketmesinden kasıt ise ABD'nin, Amerika'nın bütün
dünyada özgürlük, demokrasi ve insan hakları namı altında fuhşiyatı ve zulmü ve
dalaleti terviç ederek hakimiyetini bunun ile idame etmesidir. Bu manaya
işareten ismi zaniyedir ''devletin ismi'' denilmiştir. Hem bu sebeble ileride
gösterileceği gibi İncil’de dahi Amerika, bu hadîste olduğu gibi zaniye ve ''f
a h i ş e'' ünvanıyla haber verilmektedir.
(Haşiye28) O asırda uçağın ve füze atabilen savaş
gemilerinin icad edilip Müslümanların ve Mehdi'nin başına havadan ve denizden
bomba yağdırılacağına işaret eder.
(Haşiye29) Soğuk beldelerden murad İsveç, Norveç gibi
İskandinav ülkeleridir. Sıcak beldelerden murad ise Güney Afrika’dır. Haber
verildiği gibi aynen vuku bulmuştur. Amerika ve İngiltere’nin riyasetinde
Birleşmiş Milletler Afganistan’ı vururken, bu beldedeki devletler bu harbe iştirak
etmemişlerdir.
(Haşiye30) Müslümanların zahirî kuvvet i’tibariyle kafirlere
nisbeten zaif olacaklarını, fakat Kudret-i İlahiye harikulade hallerle onlara
yardım edip, semavî ve arzî musibetlerle kafirleri helak edeceğini ve
Müslümanları galib edip İslamiyeti hakim edeceğini haber vermektedir. İncil’de
de aynen böyle haber verilmiştir. Haber verildiği gibi küffar alemine semavî ve
arzî musibetlerin geldiği de aynen görülmektedir ve daha dehşetlileri de
görülecektir.
Gelecek itirazlara baştan söyleyim, Kelde bin Zeyd hicri 2.
yüzyılda yaşamış bir alimdir, kitabı da sultanahmet kütüphanesinde bulunabilir
ama arapçadır.
NOT:Serkan Yönder kardeşimize teşekkürler.
BU YAZIYI ÇOK DİKKATLİ OKUYAN HZ.MEHDİ AS HAKKINDA DEĞERLİ BİR BİLGİYE ULAŞIR İNŞALLAH.
13 Ağustos 2015 Perşembe
HZ.MEHDİ AS, HZ.ALİ RA EFENDİMİZİN OĞLUDUR
HZ.ALİ EFENDİMİZİN TEMSİLİ RESMİ OLAN AŞAĞIDAKİ RESİM HZ.MEHDİ AS'A EN ÇOK BENZEYEN RESMİDİR İNŞALLAH.
HZ.MEHDİ AS HZ.ALİ RA EFENDİMİZN OĞLUDUR. BU TEMSİLİ RESİM TABİ Kİ TEMSİLİ.YANİ TARİFLERE UYGUN OLARAK OLUŞTURULMUŞ BİR RESİM.
HZ.ALİ EFENDİMİZİN GÖZLERİ SİMSİYAHTI. GÖZLERİNİN BEYAZI AZDI. BU RESİMDE GÖZLERİNİN SİYAHI KAHVERENGİ GİBİ.
SİMSİYAH OLSA TARİFLERE DAHA UYGUN OLACAKMIŞ.
HADİS YORUMLARINDA HZ.MEHDİ AS'IN YÜZÜ DE BU RESME BENZİYOR. ŞU KADAR Kİ GÖZLERİ SİMSİYAH OLACAK VE BEYAZI DA AZ AMA BEMBEYAZ OLACAK.
AMA BURNU, ALNI, KAŞLARI ELMACIK KEMİKLERİ VE GENEL OLARAK YÜZ GÖRÜNÜMÜ ÇOK BENZİYOR ALLAHU ALEM.
BEKLİYORUZ, GEL ARTIK GÜZELLER GÜZELİ..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)